23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE DÖRT 17 Evlul 1968 CüMHURİYET Kısa Boylar, Çekik Gözler, ve... Tebessümler Diyarı mah: Japonya gemi yapımmda, kendisinden hemen sonra gelen Amerika'dan, en az, senelik, bir buçuk milyon ton daha ileride. Bu tersanelerin en büyüğü, Tokyo'ya 2530 kilometre mesafede. Ona gittik. 36 bin işçi çalışıyormuş. Muazzam bir iş. tnsanm başı dönüyor. Mısırlı Nâsır'ın, Süveyş kanalım ve, dolayısiyle, devletin gelirini, hemen hemen, sıfıra indiren yanlış politikası yüzünden, büyük Amerikan Petrol Şirketleri, şimdiye kadar görülmemis, tanesi 280 bin tonluk tankerleri bu Japon tersanesine sipariş etmişler. Bir tanesi, neredeyse, bitmek üdart baktığınızda, küçücük küçücük noktalar gibi görünüyorlardı. Japon otomobilciliğinin Almanyada, memleketimizde de pek meşhur, Volkswagen arabalariyle rekabete giriştiğini öğrendiğim zaman, saşrnadım desem yalan olacak. Hele, Japon otomobil firmalarının, jimdiye kadar, otomobil payıtahtı olarak bildiğimiz Ditroyt'un meşhur fırmalarma, hem de Amerikanın içinde, meydan okumaya başladığını duyunca bütün bütün hayret ettim. Nereden nereye? Galiba, nasıl, Fransız müstemlekelerini kurtaranlar Fransız Üniversitelerinde, yahut, Hindistanj Ingiltere boyunduruğundan sıyıranlar Oksford, veya, Keymbriç'de okuyup bir şeyler öğrenmişlerse, sanayide de öyle oluyor. Büyük ve küçük sanayi diyan Amerika, Atlantikten Avrupaya, Pasifikten de Japonyaya dersler veriyor. Ister istemez, cezasını kendisi çekeceğe benzer. HİROŞÎMA'DA BARIŞ ANITI VE PARKI. ARKADA; ATOM BOMBASI MEMORtAL DOM'U VE BARIŞ MEMORÎAL HALL'ü. Japon tersanelerinde görülmemis büyüklükte petrol tankerleri in&a ediliyor T OKTO Avrupa'nın, meselâ, Danimarka gibi, Isviçre gibi küçük memleketlerini gezenlerimiz, buralarda tek bir karış toprağın dahi, su veya bu şekilde, başıboş bırakılmamı? olduğunu gördükçe, genellikle «elbette, küçük memleket. Bakınu kolaydır» diye düjünürler. Oraları için belki doğrudur bu izah şekli. Ama, Japonya için ne diyeceğiz? Kocaman kocaman adalara yayılmış, bu adaları köprülerle birbirine yapıştınp üstlerine yerlesmiş 100 milyonluk bir memlekete de «küçük» diyemeyiz ya... Oysa biz Japonyada trenlerle, otobüslerle, vapurlarla binlerce kilometre dolajtık, elhak islenmemi? tek bir toprak parçası görme öleberi dik. Hattâ, bir ara, bizim Şevket Rado «Yahu bu ne hal, dedi, âdeta toprak rengine hasret kaldık.» Hakkı vardı. Çünkü, saatler boyu, ekinsiz, ormansız, fabrikasız bir toprak metrosu göremiyorduk. Bayağı. toprak rengini unutmu} gibiydik. Bu gündüz faslı. Işin bir de gecesi var. Trende, bir gece, uyuyamadım. Esasen, kendi yatağmda bile doğru dürüst uyuyamıyan bir adatn için, bunda bir fevkalâdelik yok. Kalktım, koridora çıktun. Hemen hemen bütün gecem orada geçti. tnanın bana. Lüfer zamanı bi • zim Boğazı görmü^sünüzdür. Balıkcıların lüks lâmbalarından tam bir «şehrâyin» olur. Yolumuzun sağı solu aynen öyleydi. Hattâ, vagona hizmet eden kızdan rica ettim de, koridorun lâmbalannı söndürttüm. Böylece dışarının bitmez tükenmez aydınlığını daha iyi seyrettim. Parlayan elektrik lâmbası görmeden iki dakikamız geçti mi, acaba? Hiç zannetmiyorum. Japontarın gemi yapıeıhgı bir baska âlem. Bir defa, dünya tersanelerinin en ilerisinde. Dört tane büyük tersaneleri var. Ama, bu «en ilerisinde» lâfım şöyle anla zereydi. Denize indirmişler de, içinde çahşıyordu işçiler. Görülmeğe değer bir »eydi, doğrusu. Vüksekliği 40 metre. Boyu 380 metre. 40 metre dediğiniz, üç aşa • tkinci Dünya Savaşında. Amerikalılara karşı feci bir rnağlubiyete uğrayan Japonyada, hiç söylenmemesine rağmen, bir Amerikan düjmanhğı var. Kimse bir şey söyle hayatı Dördü büyük olmak üzere bir sürü küçük ada üzerinde knrulu Japonvanın ithalâtı 8 milyar 168 bin dolâr. thracatı ise 8 milyar 462 bin dolâr. En büyük müşterisi, ihracst temasının yüzde 30'u ile Birleşik Amerika. ğı, beş yukan, 10 . 12 katlı bir apartıman yüksekliği. 380 metre, bir stadyomun iki misli. Yukanda çalışan işçiler, rıhümmiyor ama, sinsi sinsi, Jttan alta, içten içe bunu hissetmemeğe imkân yok. Yalnız, bütün turistlere gezdirilen Hiroşima müzesi bunun için kâfi. (Şahsen pek merak ediyorum, acaba Amerikalılar da Pörl Harbörde ölen binlerce denizci için bir âbide diktiler mi? Malum ya men dakka dukka.) Her neyse, bu konuyu, Japonyada bir yerde (galiba Kiyuşu'da) tanıdığım bir Amerikah kadına sordum. Kadın yaşlı baslı, iakat çok konuşkan. ve renkli film gibi boyalı bir kadındı. Ayrıca ilgi çekici idi. Çünkü, dış memleketlere yatınm yapan bir Amerikan şirketinin temsilcisiydi. Ve şirketi hesabma, Uzak Şarkta, vazife görüyordu. Nedense, Tokyo'yu sev memiş, Kiyuju'ya yerleşmeyi tercih etmişti. Ben Burada bir Amerikan düşmanhğı seziliyor. Bu durumda siz, nasıl. iş görebiliyorsunuz?. O Yok böyle bir Amerikan düşmanhğı. Ben Ben de pek bir ?ey bilmiyorum ama, hissediyorum. O Pek aldırmayın bunlara. Meselâ, siz şimdi Tokyo'ya (daha gitmemiştik) gideceksiniz. Haftada bir. veya iki Amerikan aleyhtarı nümayiş göreceksiniz orada. Ben Peki, daha ne?. O Bunlar, genellikle, Üniversite gençlerinde başlıyor. ve on lar Üniversiteyi bitirince arka» gelmiyor. Bir çeşit delikanhlık. Sonra düşünüp doğruyu görüyorlar. Amerikah i? kadını böyle konuştu. Doğrusu ben pek, bu görüşe, inanmadım. Bunu da kadın» söyledim. O da bana inanmadı. «Siz Japonyayı biimiyorsunuz» dedi. Yalnız bu noktada hakhydl. Yar ın: TAYPEH (Formoza) 56789 J Vaktiyle Cıunhuriyet lnkılâbı üe kaldınlan ve eskıden kutsal sayılan makamlardan. 4 Kurum adayı siyahlık, tersi bir yerden bir yere taşıma işidir. 5 Yüze güliicü. 6 «Herhangi bir fikri yazı veya sözle belirtme lâkırdısı» mânasına iM söz. 7 Ticaret erbabının ve bankalann ba zan para yerine kullandıklarından, bir insana sonradan takılan ad. U | | | ı h u m 8 «Aşagı doğm yürü, fakat faz »»âiiedUnııs la olmıyarak aşağı doğru yürü!» anlamına üç söz, tersl bir zaman par çasıdır. 9 Ev lâdı uğruna feda olmayı bi!e göze alan kaduı, düz va kalkık dununda. Bond MODESTY BLAISE Acılıs ve Droeram Günardın Köve haberler Gunavdın II Habrler ve hava durumu Fatm». Türkândan türküler Istanbulda bueün Kücük ilânlar Hafif Batı müzlSİ Beraber ve solo sarkılar Pivanc sololan Ev İcin Orhan Senerden «arkılar Arkası varın Okul radvosu Minvalür müıik Beraber ve solo sarkılar Ava hat>erler ve K ilânlar SaMn Gültekinden türküler Darvas ve srkadasları M Yıldırımdan sarkılar Haberler R.G. de bueiin N TiMekciden türküler Heklâm croıramlsrı N H. Cuîhaian sarkılar Radyp ile Frarısızca (39 ders'ı F«f;f sark'Ur Asık Veyselden devisler A n haberler Okul rsdvosu Metin Ervtfrekten türküler Radvo vavlıUr toDİulueu Erkckler fttslı Ara h*l>erler Knv odatı Yurdun »esi ReklAm rrogrnmları Haberler. hava dunımu Kücük llârlar Bir varmif. bir Her hafta bir konuk TorkUler Fu'bol dünvası Zeki Mürenden sarkılar 24 saatin olavları ve K.ilSnlar Kor.uk sanatcılar Eilim ve fen Inci Cavırlıdan sarkılar Rcklâm proeramları Hsberler Gece müziH Günün rroıram» Koranif İSTANBUL İI. RADTOSU Acılıs ve oroeram Diskcteîimizden Kücük konser Gencltre müzifc Senfonik müzik Hafif mflzlk Rpdvo ile tneUtzce (39. den) Aksam konseri Gcnclerle beraber Pattt paee'den taıkılar Sorat saati Hafif müzik Gece konsorl Caz müziâi Hafif melodller Gece ve müzik Proersm »e kaDanıs PIMslar arasında SOLDAN SAGA: 1 Belediyeler ancak bu çevre suıırları dahilindeki işlerle uğraşır (iki söz). 2 «Geleceği kötü» anlamına iki söz. 3 Deniı vızaklıgı ölçülerinden, ateşe verip kül eden. 4 Tersi ısırgan otunun yaptığı bir işl yapma hareketidir, insafsız ve eziyetçi kişinin iki başı. 5 «Arkadaş kol u<eu» karşıhğı iki söz. 6 «tskambil. birltei şeklinde ve ilâve parça kabul eden» mânasına Uç söz. 7 Eli ile kavrayarak. 8 Bir hayvan, geçici hayata sahip. 9 Tersi «birinin elinden bir şeyi hızla alış hareketi» dir. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 Tokat vuran (iki söz). 2 Ankaradaki hava meydanlarından birinin adı (karma söz). 3 Gartftft DÜNKÜ BULMACANIN HALLEDİLMİŞ ŞEKIİ NASIL HALLEDİLECEK Yukandaki rakamlı bnlmacada sad.ce 4 tajiî anahtar (ipucu) ve 8 tane sonuç vardır. Boş kalan 12 karenin içine 1 den 9 a kadar uygun birer rakam kovarak ve toplama, çarpma, çıkartma, bölme işaretlerine dikkat ederek oldan sağa ve yukandan aşağıya bnlmarada costerilen sonuçlan bnlunuz. Birat vaktinizi alır ama, boş vaktinizi hoşça geçirmiş olursunuz. DENİZ GURBETÇILERI HALİk AR1SIA5 BAHKgjŞj 21 Barka âdeta kızdı, «Bok Buldun!. dedi, «Karakulağın gözündeki para yüreğine kök salmıstır. Yalnız gözlerine değil, tâ yüreğine, canına ciğerine. Parayı sökmek için canmı ciğerini de sökmeli. Karakulak gibi adamra elinden gelse gözünü para diye örten karanlığı oradan kaldırtmamak için mil yonlarca insanın gözünü çatır çutur sökmeye, hattâ canmı ciğerini koparıp yere çarpmaya hazırdır. Karaniık şey bu, çok karanlık! Hey Allahım kimlerin elinde kâldık. Baksana Karabatak. bu Karakulak «Murtaza» işinden sonra mı başladı sünger ağalığına?> diye sordu. Karabatak, «Hayır canım> dedi, «Adam bütün parasını hemen meydana çıkaracak kadar budala değil, hani dindaşlanna yardım etmek sevaptır, di yordu ya. Aradan çok geçmeden dindsşlanna yardım etmek için, demincek söyledik a seytanm bile aklına gelmeyecek çeçitli yollar buldu. Irili ufaklı kay klar elde etti. Nasıl? Dindaşları bahkçılara yardım ederek. Yani Babkçılann, ödünç aldıklan parayı ödemediler mi, kayıkları gidiyordu elden. Ama o, balıkçı ve kayıkçılara yarduna inat ederek, ve işlediği sevabı katmerleştirerek, o balık çılara onlardan aldığı kayıkları işlettirirdi. Onlara kayıkları verdikten başka, yelken verirdi, kürek ve bahkağı verirdi, kuUansınîar diye. Tuttukları balıktan kayık payı, yelken payı, ağ payı, ve ağların onarvm payı almakla yetinirdi. Bu paylardan başka para almazdı. çünkü haram para almaktan çok sakınırdı. Biri bir gün ona, (Denizciler, balıkçıiar, zoru zahmeti çeksinler) demiş, (fena havada canlarmı tehlikeye soksunlar, sense gel keyfim gel kahvede nargile fokurdat. Olur mu böyle? Sen de denize açılsana. Sen de biraz tatlı canını tehlikeye soksana.) Karakulak, (Bana bir şey olursa ümmeti Muhammete kim yardım edecek?) diye cevaplamış^ cKarakulak süngerin çok para etmeye başladığmı görünce bu sefer biliyorsunuz a kendi kayıklanyla kılavuz kaptanı olarak sünger avına çık tı. Süngerciliğe dadanalı on yıl kadar oluyor galiba» dedi. Teleskop Mehmet, «Eni konu yarenlik ettik. Şu braçiyolları takahm, raspa işini de tamamlayalım. Yarm kalafata başlanz» dedi. Barka öteki denizcilere yardım etmek için kaldı. Karaovalı Memiş'le Tahtacı Mustafa ayrılmışlardı. Ama kıyının bir ya mndan Atejoglu Murat Reis göründü. Karabatak se sini kısarak, «Adamın arkadaşlar, onun önünde Murtaza Efendi işinden, Karakulağm dalgıç boğmasından söı etmeyin. Siı belki farkında olmuyorsunuz ama, adam fena oluyor. Onun gizli bir acısı yar. Ama taî gibi adam, hiç bir leyiıi açıklamaz. İçinde saklar, içini yer,> dedi. Sekiz kiçi raspa içine koyuldular... BALIKÇI SALtH Balıkçı Kerimoğlu Salih Reis, doksan yaşını ya aşmış, ya da aşmak üzereydi. Ona Palamut bükünde Ak Salih derlerdi. Çünkü yüzü yıllarca güneş, rüzgâr ve deniz suyuyla esmerleşmiş, kiremit rengini almıîtı, ama yüzünü çevreleyen saçı sakalı yüzüne parlayan bir ak çember olmuştu. Onda, dünyanm en temiz nesnesi, dünvanm en büyük mâsumiyeti, sebep siz engin sevinçleri vardı. Durup dırurken, alabildiğine mutiu olur, gülerdi. O gülüşü görenin de işi açılırdı. Ak Salih, küçük kardeşiyle Bodrum'da doğmuştu. Babası balıkçıydı. Salih de doğdu doğalı kendisini balıkçı biliyordu. Askerliğini kimin zamanında yaptığını bilmiyordu. Sultan Aziz mi, Sultan Mecid miydi? Ne bilsindi yahu? Biri değilse öteki. ya da başkasıydı. Askerlik görevini «Avnullah Korvli Hümayununda» bütünledikten sonra dosdoğru, dogum yeri Bodrum'a döndü. Bir düğün dansında ayaklannın pırıltısmı seyrettiği esmer kızla evlendi. Kendisi ve karısı, kendi lerini dünyamn en mutlu çifti saydılar. Kan koca taşla çamur taşıyarak Bodrum iç limanımn tersane denilen yerinde iki gözlü bembeyaz badanalı bir ev yaptılar." Asma çardağıyla gölgelenen kapılarının on adun ötesinde küçük bahkçı kayıkları demirliy di. Bir erkek çocukları oldu, sonra da iki kız. Kansı anlaşılmayan bir illetle sararıp soldu, birkaç ay içinde ölüp gitti. Oğlu savaşuı birinde şehit düjtü. İki kızı da evlenip ücra yerlere gittiler. Salih Reis ölenlerin ve evlenip gidenlerin. bıraktıkları acı boşlukla başbaşa kalamadı. Küçük kardeşi Datça yarımadasında. Avlonya köyünde otu ruyordu Kardeşinin bulunduğu yerin üç dört mil batısında Tekir Burnunun az berisinde, Divan burnunu Kovanço edince Palamut bükü denilen bir köy vardı. Salih Reis orasını pek beğendi. Palamut bükünde, kıyı bir mil uzunluğunda bir kavis çiziyordu. Ince kumdu orası. Dalga hilâl kıyının bir ucundan tutturdu muydu, kemana çekilen yay sanki, fış...ş,,.şş,, şiyuu ederek beyaz köpüğünü tâ öbür uca taşıyordu. Palamut bükünde deniz kıyısında tavanı basık, mağaramsı küçük bir taş yapı vardı, onu satın alıp taşındı. Onun da kapısı denize açıhyordu. Kapıdan girince sol yanda bir ocağı, sağ yanda da duvara gömme bir dolabıyla beş altı rafı vardı. Dip duvarın bir yanından öteki yanına geniş bir peyke uzanıyordu. Peykenin üzerine çıkınca, kapıyla çerçevelenmiş masmavi bir deniz parçası, onun da üzerinde beşiklenen balıkçı kayığı görünüyordu. Ama odanın özelliği şuydu ki, içerinin fukarahğı, dalgaların tavanda durmadan geçen ankısıyla siliniyordu. Gündüzün yeşille mavi, aylı gecelerde de, karbeyaz dalgalar yürüyordu, tavanda ve duvarlarda. Aysız gecelerde bile, mahmur renkler odanm her tarafına sürülüyordu. Salih Reis yaman balıkçıydı. Her balığın soyso punu, her çesidinin huyunu suyunu bilırdi. Bir kur •un skandili vardı ki dibi çukurdu. O çukura yumu samış sabun kordu. Dibin kumu, deniz otları, kaya bitkileri, çakıllan sabuna yapıjırdı. Salih Reis onlan inceler, parmaklan arasında ezer, ve o dibi sanki kendi eliyle koymuşmuş, orada ne çeşitten na kadar balık olacağını kesin olarak bildirirdi. Bundan dolayı, kovayla kuyudan su çeMercesine, denii den balık çekerdi. Tuttuğu bahkların az buçuğunu kendi yeygisi için ayırır. üst yamnı zerzevat ya da ete değiştirirdi. Artarsa dağıtırdı köylülere. Pazar lıktaki aldırışsızhğma bakarak, «Ne AUahlık adanü Eyi ki dişi olmamış, yoksa önünde her yutkunana buyur diyecekmiş», derlerdi onun için. (Ark^sı var) Tıffany TIFFANY JONES Jones İŞTE. TELEPO1 DEpYSEM BEC3E NECBSıMİ Malkoçoğlu ÎConu ve refim":" AYHAN BAŞOĞLU BUDİH KÖPRUSÜ A N K A R A Acılıs. Dropram Günavdın I Köve haberler Günavdın II Heberler ve hava durumu Sabah rnüziâi Ankaraâa b'iıün Kücük ilanlar Her telden Cesitli n'ıüzik Feciia Akartürkten türküler Zv icin Sabah konseri «1 varın Okul radvosu Hafif müıik Ahmet MeüKten sarkılar Ealete caârı Ara haberler ve K ilânlar Yıldız Avhan'dan türküler Kıbrıs caati Kücük İlânlar Kemal Önctn ve Bnel Savm'dan sarkılar Haberler R.G de butrtin Hsfif mt'Tİk Reklâm nroertmları Pivano soloları N. Demiröövenden sarkılar Plâklar ara^mda Ara haberler ve K. İlânlar Okul radvosu Tütküler «ecidl Radvo İle Fransızca (39. ders) Albümlerden «ecmeler Ara haberler ve K ilânlar Incesaz Köv odası Reklâm Drosramları Haberler. hava. durumu K'lcük ilinlar Ahmet Sen»e»ten türküler Bir varrr.ıs bir rokmus Erkekler toolıüuSundan sarkılar Eirlikte düsünellm Kücük konser 24 saatir. clavları ve Küânlar Ümit Tokcandan türküler Anadolu diisünürleri Mııstaf» Erses ve Yük»el KİD'ten ssrkılar CetitH mlizik Nimet CubukoSludan türküler 22 45 Habeıler ??, 00 Gece konsert S3.43 Gece müzifii 23 55 Günün tırosramı 24 00 Knnaru l } { )
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear