Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 Eylul 1968 at&narak oradan uzaklaşhnlıyor lar. Bazılan işten atılıyorlar. Tutuklulann yerleri değişıyor. Fakat aradan iki ay geçtikten sonra dünyanın en korkunç hapishanesi yine eski halini alıyor. Sadece eski gardiyanlar değil, eski belâlılar dahi gelip yerlerini alıyorlar bu batakhanede. Tekrar eski hâline döndüğünü gören tahkikat komisyonundan tıir üye şunlan söylemekten kendini alamıyor. «Şıkago'nun göbeğindeki bn batakhaneden biz ancak tamamiyle yıkıp yerle bir etmekle kurtulabiliriz. İçinde Orman Kanunlarının hüküm sürdfiğii bu bina durduğn müddetçe dünyanın en korkunç hapishanesi unvanını sür dürüp gidecektir...» CUMHÜRİTE1! Polisin gözleri önünde işlenen cürümler Ş Burcısı Ş i k a g o > Derleyen: Aziz Kayıan evamlı olarak itilip kakılmaya, çimdiklenmeye ve dayağa o kadar alısmıştun ki umureamıyordum artık. Pek fazla acı da duy muyordum. Bu halim bir tarafta işime de yaramadı değil. Bağırıp ağ lanjalanmı duymadıkları için beni ı hırpajamaktan zevk almamaya baş ' ladılar ve sonunda serbest bıraktı D Şehrin göbeğinde 1965 yılında bunlara sarşı çıkan «Havari» çetesı mensuplan görüldükleri yerde temizlenmiş ve polis eli kolu bağlı vazıyette seyirci kalmıştır. Bunlaı cadd»lerde arabalanyla son süratle geçerlerken etralı makınalı tüfelc ateşine tutarlar. îşlerine kanşmak isteyenlere verilen en hafif ceza ya birkaç yerinden bıçaklanmak, veya aylarca yataktan kalkamıyacak derecede dövülmelttir. GUn geçmez 8i, bir köşede btr cesede veya baygın hâlde yatan bir yaralıya rastlanmasın Şikago'nua guney bölümünde 1966 yazmda çetenin emirlertne uymadı diye •ildürmek için bir adamı ararlarken. şehrin batı bölümünü hallaç pamuğu gibi atmışlar, halka korkulu günler yaşatmışlardı. Ancak ıstediklerini elde ettikten ve şeflennden emır aldıktan sonra durgunlaştılar. Blackstone Rangers Kimseyle konuşmuyor, aklımı kaybetmemeye çalışarak duruşma günümü bekliyordum. Hâkim huzuruna çıkacağım günü ( beklerken hapishanede sekiz haf1 tarnı doldurcnuştum. Bir pazartesi 1 günü cinayet suçundan zanh Ruby Yarbo büyük bir hiddetle hücreye girdi ve bana; Sen casusmuşsun, sen polis yaranna tanıklık yapıyor muşsun diye üzerime yürüdü. «Sen ne kadar polis yararına tsnıkiık yapıyorsan ben de o kadar yapıyorum» diyecek oldum, yumruğunu şiddetle mıdemin ü2erine vurdu. Sancıdan iki büklük oldum ve üç gün çektim ağrısını. Hücre arkadaşlarım kin dolu [•bakışlanm benden hiç ayırmıyor•dardı. Korkumdan geceleri uyku uyuyamıyordum. Nihayet başgardiyana durumumu izah edip beni başka bir hücreye koyması için rica ettim. Yalvarmalarım bir netice vermedi. «Sen hayal ' kuruyorsun, uslu uslu otursan , bir şeycikler olmaz» deyip beni başından savdı. Ifademin başında anlattığım ! ;ur. orman kanunları rin hepsinin de kalb'.eri taş kesılmiştı sanki, beni boş bir çuval gıbi kapının önüne bıraktılar. O anda dövülme pahasına da olsa içeride hucremde olmayı çok arzuladım. Üzerimdeki yırtık elbisemd'en baska hiçbir şeyım, bir kuruş param yoktu. Kendime güvenebilsem yaralarımı tımar etmek ve karnımı doyurmak karsılığı bir lokantada hatti en küçük bir aşçı dükkânında bulaçıkçıhk yapmaya talip olacaktım. Kırılmış bir burun, yara'.ar. yanıklarla dolu bir vücut ve elbisemin perişan haliyle uyuşturucu kullananlara benziyordum. Ne yapacağımı bilmeden sarsak adtmlarla dolasırken halime acıyan bir papaz beni aldı ve düşkünler hastanesine götürüp yatırdı. İki ay kaldım o hastanede. Ancak bu müddet zarfında yaralarım iyileşebıldi. Şimdi iyi bir işe sahıbım ve çalışıyorum. O berbat hapıshaneve bir daha düsmek ıstemem. Şayet talihim bana tekrar bir oyun oynarsa oraya gıdeceğime olmeyi terc.h ederim.» İyi bir aileden gelmiş, fakat hayatın kötü sillesini yemiş olan kadının tahkikat komısyonuna verdiği ifade burada bitiyor. Ş elay, bu şikâyetimi yaptıktan bir gün sonra aksam uzeri başımdan geçti. Hâkim huzuruna yara bereler içinde ve yırtılmış elbisemle çıktım. Ayakta tfuracak halde değıldim. Bu hale nasıl geldiğimı sorduğu zaman oîayı Hâkime anlattım. Suçluları Hapishane Mudürune şikâyet etmemi söyledi. Yazılı sıkâyetnamemi Müdür Johson'a verdiğim zaman sadece azarlandım. «Sen delisin, intihar etmek itterken kendini yaralamıssın» dedi Hapishane Müdürü bana ve «TahHye edildin, tez çık fit bvradan!» diye kovdu. Hâkim beni serbest bırakmıştı ama gidecek yerim yoktu. Üstelik bütün vücudum yara bere içindeydi ve ayakta duracak halde değildim. Revire veya bir hastaneye yatınlmam için boşuna yalvardım. Dünyanın en korkunç hapishanesindeki idarecıle Araştırntacılar urumu yerinde incelemek için Şıkago'nun göbeğindeki batakhaneden farksız bu hapishaneye aynca tutuklu gibi araştırıcılar da sokulmuş. Kimliklerıni belli etmeden görevlerini yapabılen birkaçı dışarıya çıktıklan zaman şu açıklama'arda bulunuyorlar : «Hapishaneyi tamamiyle Mafia'nın adamlan ile ve belâhlar ile Blackstone Rangers çetesine men D sup adamlar ldare etmektedlr. Si lâh ve uyuşturucu madde alış verişi açıktan açıga yapılmaktadır. tdarecıler sus payı alıp seslerinl çıkarmıyorlar. Homosefcsüeller istedikleri gibl hareket etmekte serbestler. Dayak hâdiseleri günün olağan işleri arasuıa gırmiş. Belâlı olmayan ve çelimsiz tu tuklular en agır şartlar altında günlerini doldururken paralı, zorlu ağalar gayet rahat yaşıyorlar. Hattâ Mafia'nın ilerl gelenlerinden birisinln hususl hücresinde buzdolabmdan havagazı ocağina kadar her şey var. tçmek için viski, yemek için çeşitli konserveler bir dükkanı doldurabilecek kadar bol. Tabil lüzumunda sağa sola verümek üzere bir hayli paraya da sahip...» Tahkikat Komisyonu soruşturmayı tamamladıktan sonra hapishane idarecüeri çeşitli vazifelere ıkago'nun yuz karası olan Co ok Eyalet Hapıshanesını an latırken bu bölgenin baş bel4 sı olan Blackstone Rangers <;etesınden de biraz bahsetmemız gerekir. Yaşlan on ilâ yirmi beş olan beş bın kadar sabıkalının mensup bulunduğu bu çete Şıkago'nun tam mânfisı ile haracını yemektedır. Şımdiye kadar böylesine korkunç bir topluluk musallat olmanr.ş tır bu şehrin başına. Tabancah, tüfekli, hattâ el bombalı dolaşan bu haydutlar Şıkago'nun güneytni ellerinde bulundurmakta ve hiçbir resml makam bunlara dur diyememektedir Bu çetenin bir adı da «Siyah Mafia» dır B't Sosyologlar ve din adamlan btı tün kirli işleri, uyuşturucu madgençlenn uslandınlabilecekleride kaçakçıhğını, kadın ticaretini, ni söylüyorlarsa da, bugün için parayla adam öldürtmeyi hep bu çete polislerin gözleri önünde her çete isare eder cürmü işleyebilmektedirler. Aslmda bu çete on sene kadar b'nce üç beş kişi tarafmdan kuYarın: rulmuştur. Şimdi yirmi bir kiş) tarafından tdare edilen topluluk. Ve politika bütün Şikago'ya hâkim durumdadır. 123456789 ırııaya kalkışleşıp kalmış kirlüiği ortadan bırınden mama (karkaldıran (ıkı söz). 3 Herhanraa söz). 9 gı bır hareketı ıcra (eski tenm), T er ti bır konutta daımi olarak otubir çeşit su ran (eski tenm). 4 Ikı çalışyoludur, Asma devresı arasınriaki dinlenme vadnki biri zamanı (ıki soz). S Son defa milliyetçi, öıstılâya uğrayan ulkenın baştcki kcmü • kenti, ümit besliyen. 6 ldare nı«t olmak bolumlerımızden, aynı yaşta • uzere aynı kıler. 7 Yüksekteki dürlük adı ta^ıyan yer, seçimlerde verilen. 8 Dunnu DuiniiLnnın Insanları veya eşyayı bir hâlledilmis «kli • ulke. Dişf Bond MODESTY BLAISE tSTANBÜL 06 73 06 30 07 00 07 05 07 30 07 45 0^ 00 08.05 08 iQ 08 30 O8.4S 09 00 0» 20 OP 40 10 00 10 05 11.05 11 20 11 "5 12 00 12 10 12 25 12 4* 13 00 13 15 13 .TO 14 00 14.30 1415 14 51 15 00 15 n'î 16 05 16 25 1« 45 17 00 17 05 17 25 17.50 19 00 19 Î0 11 ?5 3» *S 30 00 2J.00 21 10 21.25 •21.35 21 50 22.00 22.4S 23 00 2~ 55 16 5 S 17.00 17 30 18.00 18 30 19 f>0 1" 30 20 15 21.00 A c ı h s Droeram Cunavrtın I Köve haberler Ounavdm II Haberler ve hava durumu Saz psfrleri Istanbuida bu»un Kucıık ilanlar Bprab^r ve jolo ?arkılar Aris v e arkadasları Gitar soloları Ev icin Cemile Cevhercicektm turküler ve ovun havaları Arkası var'n Ara habeılcr Okul radvnsu Barolç murik Ovun havalan Pi6klar ara'indı A'» haberler v e K ilanlar Turkuler Radvo hafif MM. orkesirasi A!Seddin Sensovdan jarkılar Hıbeler. R. G. de b u n ı n Bcraher ve sulo türkuler Heklim t>roer»mları Dans orke^trası Badvo Ue İneilizce (37 der») Ö7dal Kale'den sarkılar Haftarın ««rkıeısı Ara haberler Ok»ıl radvosu Snriçılar Te«itli ülkelerden milzik Bedi? Akartürkten tıirküler Ara habe'ler Kov oda«ı Karrra fa.~1ı RekUm uro»ram!an Hnberler. hav» durumu ruCTik ilanlar Gulseren GuveTiliden sarkılar Bir \srmif bir Tokmus Raivo tivatroru 24 saatin olavlgtrı. K ilanlar Turkuler tecid! Atatürk v e Kurtuhn Savası Avlâ Büvükatamandan Mrkılar i'ıınsdan Semerkant» HeklAm oroıramlan Haberler Ocer» konseri Günün Droeramı k a o a n u SOLDAN SAGA: 1 Her dört yılda bir uluslararası yapılan »por mi'sabakaları (bizde kullanılan ismi). 2 Bir işi yapmakta ulaşılan en yüksek dereceler (çogul) 3 Bir çok kendi kusurlan varken başkalarına akıl öğretmeğe kalkıçan kışi, bir çeşit öküz cinsı. 4 Bir harfin okunuşu. köy zengınlerı (çoğul). 5 Bir atalar sözüne göre bunun pek &zı bıle çok ziyan getırır. satın alınacak bir malın fiatı boyle sorulur. DÜNKÜ BTJLMACANIN 6 «Büyük ışık» anlamına iki soz. 7 «Grup halindekı â'et» HALLEDİLMİŞ ŞEKLİ ler» karsılığı iki «öz. 8 Apan NASIL HALLEDİLECEK Yukarıdaki rakamlı bulmacada sasız, vucutte kan eksıklıği hastahğı (tıp terimi). 9 Te.rsı «isım» dece 4 tane anahUr (tpncn) ve S tane sonnç vardır. Boş kalan 12 demektır, kenardaki yon. karenin içine 1 den 9 a kadar uygun birer rakam koyarak ve topTVKARIDAN AŞAGlYA: lama, çarpma, çıkartma, bölme işaretierine dikkat ederek soldan 1 Müslumanlar ıçın Ramazan ayında yapılmast gereken sağa ve yukarıdan aşağiya bulmacada gösterilen sonuçlan bulunuz. ibadetı yapan (ıki soz). 2 Yer Biraz vaktinizi alır ama, bog vaktinizi hosça geçirmiş olursunuz. Garth DENİZ GURBETÇİLERİ 4 HALİkARNflŞ Mehmet'ı, Koca Numan'la dort çengelci tekneyi raspa ediyorlardı. Aliş, «Selim Amca, bana da bir raspa verin yardım edeyim» dedi. Verdiler raspayı. Hiç kimseye Karakulak'tan söz etmemişti; ninesıne çok dokunacağını, Ateşoğlu tayfasımn aa fena öfkeleneceğini bildıği ıçın. Amma da şanlı gemiydi «ALINTERλ adlı depozito gemisi. Kumsaldan korkunç bir uçurum gibi yükseliyordu. Eh, Aliş seferdf altı yedi ayını bu kıyak «ALINTERλ depozito kayığmda geçireceğıni düşünerek sevindi. Her sabah, şimdi limanda demirli duran bu gemide uyanacaklardı. Ondan sonra kılavuz Ateşoâlu Murat Reis ve onunla beraber (dalgıçlara skalandar formalarını giydirecek olan) formacılarla, (hava pompasım çevirecek olan) otacılar, bir de dalgıçlar ve dalgıç gemisini kullanacak olan denizcller, hep birden bu büyük kayıktan, hava pompasım taşıyan küçük gemıye geçeceklerdı. Ondan sonra akşama değin, dal çık, dal çık, dalınacaktı. Akşam olunca, hayde gene depozito gemısine! Depozito kalmış olan denizcıler, yemeklerıni hazırlamış olacaklardı. Gene o denizciler, getirilen süngerleri güvertenin üzerıne sererek, ayaklannın altında bır süre çiğneyeceklerdı ki, deliklerindeki sütleri aksm. Dalgıçlar uyurlarken, süngerlen akşamleyın çiğneyenler, gece ortası kalkarak süngerleri yeni baştan çiğneyecekler, temızleyecekler, denize atacaklardı. Sabahleym yaş süngerleri ıplere dizıp güneste kurutacaklardı. Aliş rasplayıp dururken sünger sütünün güverteden funya deliklenne, oradan da şırıl şınl denize aktığını hayâl gözüyle gorürken, sünger sütünün ısırıcı leniz kokusunu burnunda duyuyor gıbi oluyordu da, gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Gençliğinin dogadan kaptıgı yüksek sergüzeşt kokusuydu o. KARAKULAK TENTİK BEİS Öğle olunca, depozito kayığıyla makina kayığınm arasına, kumsalm üzerine geniş bir mendil îerdiler. Dört dalgıçla dört çengelci mendilin çevresine bağdaştılar. Alişe de buyur ettiler, ekmek, peynir ve üzümden ibaret yemeklerini yemeğe koyuldular. Der ken Karakulağın dalgıçlarından Barkan'ın Ahmet ya vaşça yanlarma geldi, ona da buyur ettiler. «Eyvallah. yedim. Sizlere dert yanmağa geldim. (Karakula ğı kastederek) Allah bizi bu meymenetsiz herifin pen çesinden kurtarmıyacak mı yahu?» dedi. Koca Numan: « Ne o!du gene Barka? « Ne olacak, evim ona rehinde. Evim rehinde olduğu için ona dalgıçhk etmek zorundayun. Neyse, eşten dosttan topladık parayı götürdük ona. Elli lira eksik diye parayı almadı. Karnımızdan bağlı kaldık musibet herife. Verdiği ancak açlıktan ölmemeâe yetiyor. Onu da, köpeğe kemik savururcasına önümuze atar. Eğilip teşekkür yollu ayaklannı yalamadığımız kalıyor. Birbiri ardmca ömrümüzün bütün günlerini alıyor. Her gün de daha derin borca giriyoruz. Bu yıl kırk. önümüzdeki yıl elli kulaç borç. Denizde boğulmazsan borçta boğul. Gençliğimizi aldı yedi, orta yaşlılığımızı da yitirdi. Ihtiyarhğımızı? Eh, denizde boğulmazsak, onu da alır. Kala kala bize ölüm kalır. Sanki. şimdi yaşıyor muyuz? Uzun ölüyoruz. Kimi kez, vallah ölsem de kurtulsam, öteki arkadaşlar gibi, diye düşünüyorum. Koca Numan: « Haklısın bre Barka! Geçen yıl üç i lü verdiniz değil mı? dedi, Barka: « Ölü oimaz olur mu? Bizi yekten kırk. k'kbeş kulaca indiriyor. Burada hepiniz denizden anlarsınız. Yüze çıkarken, her on kulaçta bir, birkaç dakika durmanız gerekir ya. Hani dipte, deniz baskısıyla ka nımıza giren hintrecan (hidrojen) gazları, kanda bon cuklanmadan, kanda erimiş dursun diye. Ne gezer? Kırk, kırkbeş kulaçtan, birdenbire yallah jüze çıkıyoruz, ki vakit kaybolmasın. Eh kanımızın gazoz gıbi hava boncuklanyla fışıldamadığma ?aşmah doğ rusu. Kırk kulaçtan çıkışın hiç olmazsa yarım saat surmesi gerek. Oysa ki kurşun skandil gibi zıngadak dibe, mantar gibi de hoppadak yüze gidip geliyoruz. Eh bre Numan, ölüm olmaz da ne olur?» dedi. Nuıtıan, 6 S lti Mflllit'€İCt>âtli f: K o n u v e re$imî A Y H A N BAŞOĞLU BUDIN KOPRUSU İSTANBUL tL RADYOSU Açilı; ve program Diskotegimjzden Kuçük konser Gençlere müzik Senfonik müzik Cleo I.aine'den eaz »arkıları Ak?an konıeıi Gençlerle beraber Katı Sanat Mürifl dinleylcl is»e)dert 22 00 Fransadan «arkılar 22 15 Cece konserl 23 00 Caz muziği 23.30 Fafıf Eati 01 00 Program ve k»pamj A N KA R A 06 :5 06 3C 07 00 07.05 07.30 07 45 08 00 C 05 H 08'U 08 30 03 00 oo 20 09 <!0 IP 1)0 1105 11.05 11 10 11.30 12.C0 12 C5 12 ?0 12.25 12 ,">0 13 CO n 15 13 30 1415 14.35 15 00 15 05 16.05 16 25 16 40 17 00 17.05 17 30 17 50 11 ro 19 TO IP '.j 19 50 1? 55 20 'i^ 20 25 2(1.40 21 00 21 10 21 25 21.35 22 05 22 30 22 45 23 00 23 45 33 55 Acılı*. crocrara Gımavdm I Kove haberler G ı n a v d ı n II Habeıier v e hava durumu Sahah müziH Ankarada bucün KııcİLk ilanlar M'ilkive Tooerden sarkıl»r Hafif v e ovun havaları F v icin Sabah konseri Arkası v a r ı n Ara haberler v e K ilanlar Okul radvosu Hafif m ü î i k N T o k a î l ı o i l u d a n »arkılar KonMr saati Ara habtr'er. K llânlar Y AİDdoeandan turkuler K ' b r ı s saati Kıicük ilanlar Scvinı Suer ve Ali Rıza KfriTüluleroâludan sarkılar Halıerler Hafif rr.ürik Reklâm Drocramları C Bolvadinden sarkılar Plâklar arasmda ^ r a habprl»r ve K llanlar Okul ladvcsu TurkJler Rad^o iie İnrilizce (37 ciersl A^jum'.eıden sectneler A ı a haberler v e K ilanlar Incesaz K o v cda'.ı Rcklân. ınofframları F p b e i l e r v e hava durumu K"cıık ılânlar Yıloız AvhsT'dan türkiıler Eır varmı? bir vokmus Dın A l ı l i k sohbeti Gonul Akından s \ kılar Sılâhlı Kuvvetler saati Kucuk konser 24 fa&tiı. olavlsrı K. llânlar Ceııclıl; Baftlarra t a k ı m ı ?Jâsik T. M Toululuîu Cesitll müzik Osman Türenden türkuler Haberler Earok müzik Gece müziSi Gtır.ür nrucramı. kaeanu « Y«hu Yumıs'u tanıyorum, rahmetli Mezgıt'lı Hasan'ı da, üçüncüsü kimdi?» diye sordu. Barka, cevap verdi: « Kim olacak!» dedi, «Marmaris'li Ümetti. Hem daha onaltı yajında. Çocuğu o Karakulak patronumuz, sen şöyle para kazanacaksın, böyle zengin olacaksın diye kandırdı. Oğlanm bir ablası vardı, onu çok severdi. Ablasının çeyizini çıkaracağun diye, dal gıçlığa başladı. Oğlan süngerlerin çeşidini zehir gibl tan'ıyordu. Bir bakışta, fil kulağı süngeri, melat süngerden, ince kalın kaba süngerden, tâ yirmibeş kulaç dipte olsalar da ayırt ederdi. Oğianı ilk dalışta yirmi kulaca gönderdi. Oğlan ağzmdan kan kustu. Eh, siftah dalışta insan yirmi kulaca dah edilir mi? Hani inerken, her iki üç kulaçta dinlenmek de yok. Biraz daha kalaydı. oğlan o gün beyin kanamasından giderdi. Oğlan, apokisi (içine sünger tıkılan ağ kepçe) dolu olarak çıktı. Karakulağı göreydiniz bir. çocuğa vay babayiğit. vay şu, vay bu, ha bakalım bugün böyle kaç apoki çıkartacaksm, diye verip venş tiriyordu pohpohu. O gün de deniz su değil, inadına yemyeşil bir aydınlık, bir parlayıştı. Suyun yüzüne bakmıyordun, doğrudan doğruya içine, canına cennetine bakıyordun. Oğlan kan kusuyordu be. Ama değil kan, bütün ciğerlerini, içini de kussa vız gelirdi ona. O çağda kışkırtılır mı hiç insan? Eh dayanamadık doğrusu. Oğlan bugün dalmasın gayri dedık. Vay sen misin böyle söyleyen? Karakıı'ağm kara soy sopundan, zehir zemberek kara kanmdan olan o ka badayı yardakcıları, Danacıların Yu«uf'u. Kocadonlu Hursit'i, o Boz Hasan'ı yok mu? Ossaat karardılar, elleri kamalanna gitti. Eh deyindi, onlarm varsa bizim yok değil a. Karakulağa evi barkı rehin oUn bız ler de, kolay çekilsin deye kamalarımızı kıhflarında bır ıki kez oynattık. Kıyamet kopacaktı. Herifler yavaşladılar." tnsanın kimi yol gözü gormüyor gayri.» Teleskop Mehmet. «Oğlan öldü ya1» dedi. Barka, « Sormayın kardesler.» dedi, «Çocuk dalgıçlığa girişftli bir ay ya oldu, ya olmadıydı. Bir eün öŞlcvin daldı. Selâmet çıktı. oturdu güverteye. Djdaklanna cigarayı verip yaktık. 'Dahştan çıkar cıkmaz dalgıclara cigara içjrilir, bir karıncalanma var mı, yok mu bir yerinde diye. Karıncalanma ya giderilir. gene de nize baürarak dalgıcı. Ya giderilmez. bir yerinin fel ce uijramasıyla sonuçlanır, ya da ö'lümle) Bir yerinin kanncalandığını söylemedi Ya kanncalanmıvor du, ya da Karakulağın pohpohUrından otürü, karın calandığmı söylemeyi kabadayılığına vediremivordu. Çıktıktan be^ dakika sonra kendisini kayhetti. ba 51 bir yana düştü. Hemen deni'e atıp indirdik, vuruldu derinliğe.. Hani bilirsiniz. kanmda boncuklanan havanın, gene kana sinmesi, kanda erime=i için. Sonra yavaş yavaş kaldırdık. Tayfa yarım bayrak ce kilmesini istedi, yanıbaşlarımızdaki dalgıç gemilerinin imdadımıza yetişmesi için Karakulak, olmsz da olmaz. biz ne gerekirse yaparız. diye ayak diredi Öy le ya imdadımıza koşsalar, vakit kavbedilecekti. Za vallı Ümmet Allah rahmet eyle^in. melek gibi çocuktu bir türlü kendine gelemedi. tnledi, inledi. inledi, dört beş saat sonra. yâni ikindi vakti öldı" gitti. Zavallı anasma, ya da kızkardesine bir vasivette de bulunamadı. Çok severdi kızkardeşini. Depozitomuz «Küllük»ün yanındaydı. Karskulak. «Açık denizde öldü, diye tanıklık edin.ıOnu burada, avağına bir taş bağlayarak denize atalım. İşimize devam edelim» dedi. Biz. «Yalancı tan'klık edemevîz. dedık. Köpürdü. ama care yoktu' «Külluk»tp dnktnr vardı. Rapor verdi, oğlanı bir burnun yanmdaki kumsala gömdük. Karakulak. «Çabuk olun çabuk olun» diyordu. Ona kefen aldırdı . bendo Allah korku«n var, Müslümanız elhamdülillah diye diye. Ama kefen parasını oğlanm alacağı ücretten kesti. Para top layıp verecek olduk, uğursuzluk getirir dedi. Ncy «e bir eski pantolunu, bir de gömleği, bir çift fotini alaeağı ücrete, ve ona da gizli olarak tonladığımız psrayı ekledik, toDunu Marmaris'teki anasıyla kızkardeşine gönderdik. Ümmet. güya kızkardesinin çe yizini sağlayacaktı. Sonra Yunus boğuldu» dedi. Çengelci Datça l ı Isa, «Ben bu Yunus'u tanımıyo rum» tfedl. (Arkası var) ouvun UABPt AAM O İSTBMEPİ