23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
S4ITİFE tRİ 4 EHm 1968 CÜMHIIRÎTETT ••••••••••••••••••••••• Torımsal Urünler ve FiYAHAR Doç. Df. Ali OZGUVEN ÜCTİSAT FAKÜLTESİ ÖĞRETÎM ÜYESt elir seviyeleri düşük olan sosyal sımflann satınalma güçleri veya servetleri arttığı zaman zaruri ihtiyaç maddeleri talebi de aynı oranda olmamakla berabcr genişler. Çünkü ancak böyle bir durumda tatmin ediimemiş ihtiyaçların bir kısmı daha karşılanabilecektir. Gelir seviyeleri yüksek olan smıflar esasen zarurî gıda maddeleri ilıtiyaçlarını büyük ölçüde gidenniş olduklarmdan daha iyi kaliteli ve daha pahalı mallara yönelirler. Başlangıçta, minimum bir gelire saîıip olanlar çeşitli ihtiyaçlannı nispi olarak sıraya koyarlar ve ancak ekonomik gelişme ile birlikte, fert başm! gelirler artarsa • çünkü toplam milli gelh arttığı hâlde bazı gruplann gelirleri degişmeyebiUr • ihtiyaçlannı giderirler. Ekonomide farklı relirlere sahip olan tüketieiler, ihtiyaçlannı satınalma gücünün fonksiyonu olarak tatmin ettikJerine göre, daha fazla gıda maddeleri talebi ancak nüfus çoğaldığı vakit ve nüfusun artış oranı derecesinde kendini hissettirecektir. Öte yand^n. tüketimin daha kaliteli ve daha nahalı mallara (sanayi mallanna) hayması gelire bağlı oluşundan başka, özellikle sanayi mallarının alıcılar üzerindeki cazibesi ile de ilgilidir denilebilir. Bunun içindir ki. zarurî gıda maddeleri fiyatları talep, sanayi mallanna doğru kaydıkça, genellikle düşme eğilimi gösterebilir. eşitli sanayi maUarından daha fazla alabilmek imkânı tanmsal gelirlerin artmasına bağlıdır. Köylünün gelirini arttırabilmesi için de elverişli iklim şartlarından başka, bir sanayici gibi. aynı derecede ve nitelikte olmamakla beraber, yedek sermayeye ihtiyacı vardır. Birçok sertnaye mallarını temini ve muhafazası bir üreticiye pahalıya mâl olacağından bir grup üreticinin anlaşıp riziko.vu paylaşmalan ve böylece yükienmek zorunda kalınacak borçlann hafifletilmesi mümkündür. Ayrıca, üretici yeni teknik imkânlann kendine kabul ettirdiği şartlan da dikkate almağa ve ona göre üretim plânları hazırlamağa çalışacaktır. Bu durum, üretim faktörlerinin bileşimini değ!*tirme yönfinde belirir ve etlrili olur. Fakat böyle bir yol bütün üreticilere açıktır denemez. özellikle, küçük ve orta cesametteki işletmeler modern tekniğin verebileceği avantajlardan yararlanabilmek amaciyle işletme metodlannı ve alışılmış üretim teknieini kolayca değiştiremezler. Oysa, bu işletmelerin gelismesi geleneksel üretim tekniğinin yenilenmesine ve bn itibarla yeni bir dengenin kurulmasına bağlıdır. Meselâ, üretim tekniğini geliştirecek imkânlardan biri, tekni* yenlerin ilimle tatbikat arasındaki mesafeyi kısaltarak üretim alanında tarun kesimini büyük çapta kapsayan bilfri ve eğitim yetersizliğini azçok çiderebilmeleridir. Ne var ki, böyle bir degisme tabiî ve sosyal çevre imkân verirse ve üretimin gerektirdiği teknik metodlara hâkim olunabilirse gerçekleşecektir. 141 ve 142 NCİ MADDELERİN lliilılıi'iııı kararı ve ıııiiiiiliiliir Baha ARIKAN imdiye kadar özet olarak açıklamaya çahştığımız Anayasa Mahkemesi kararının, kanaatimize görı aksayan noktalarını belirtirken, karara muhalif kalmış olan üyelerin fikirlerinden istifadeye. azamî surette gayret gös termek istiyoruz. Bize göre, kararın en aksak tarafı, «Kanunsuz suç olmaz» kaidesine karşı, gerekli cevab ihtiva etmemiş olmasıdır. Ceza hukukunun en mfimeyyiz vaslı. kovmuş olduğu kaidelerin açık. kesin. hiçhir tereddüt uyandıramayacak kadar vuzuhlu >mlunması keyfiyetidir. Bir kimse bir kimseyi yaralarsa, bir kimse bir kimseyi öldürürse hükümlerinde olduğu gibi ki, vatandaşın hangi hududu aştıgı zaman. ceza kanununun tehdidi altına girmiş olacağını, tereddütsüz olarak bilmesi lüzumu keyfiyetidir. Bu g*nel kaide ele alınarak iptali istenen maddeler incelenmeye tabi tutuldukları takdirde görülecektirki 141 ve 142 inci maddelerin cüriim unsurlannda böyle bir katiyet görülmesine imkân yoktur. 141 inci maddedeki «Sosyal bir sınıfın âiier srmflar üzerinde tahakkümünü tesis ermeye» hükmünü ele aldığımız takdirde, bu hükümde bir kat'iyet aramak ihtimali tamamiyle mefkuttur. Türkiyede birçok sendikalann teşekkül etmiş olmasma rağmen, sosyal smıflar ayrımının riyazi bir kat'iyetie meydana çıktığı, bugün için iddia edilmez. Bunun içindir ki, sosyal sınıf tâbirinde, ceza kanunu hakımından kat'iyet aramak beyhudedir. 1 SON MACERASI HUKUK Ç $ • ••I :::: ::: • ••I • ••I • •• :::: •••• mmmm •••• • ••• • ••• •••• •••• «••• ••«• •••• •••• •••• •••• TT> i* burada tanmsal ürün demekle daha çok •*^ gıda maddelerini kastediyoruz. Tanm ketiminin (sektör) verimi sanayi kesimine nazaran daha düşük bir seviyede olduğundan ve özellikle az gelişmiş ülkelerde üretimin büyük bir kısmı birinci kesimde oto • konsomasyona (kendi için tüketim) aynldığından pazarlamaya çıkacak ürün oranı azalmaktadır. Tanmsal üriin toplam olarak gerekli ihtiyaç miktannı aştıgı takdirde, bu ürün fazlasmın ancak çok küçük bir kısmı talep bulabilecektir. Daha büyük bir ürün miktan ise birim fiyatlannın düşmesi • bazen bu düşüş hızlı olur sonunda satılabilir. Diğer bir deyişle, tanmsal ürün fiyatlannın alçalması demek, gelişen bir ekonomide talebin gıda madd?lerinden sanayi mallanna doğnı çevrümesi demektir. Ne var ki, tanmsal üriinlere açılan piyasalar, zaman ve mekân itibariyle ve devamlı olarak genişlemektedir. On do uzuncu yüzyılda, demiryolları en uzak bölgelerde bulunan üreticilere büyük şehirlerin kapılannı açmak ve uzak piyasalar arasındaki mesafeyi daraltmak imkânını vermiştir. Bugün de gittikçe artan birçok uluslararası ilişkiler ve dolayısiyle kurulan teşekküller, meselâ Ortak Pazar tüketim piyasalarının sınırlannı büyük çapta genişletmiş bulunmaktadır. İşte tüketim piyasalarının genişlemesi ve artan yeni talebin ihtiyaçlannı karşılama zarureti ürün fiyatlannın düşme eğilimini geciktirebilir. Ürün fiyatları ve dolayısiyle gelirler düşse bile daha yüksek gelir sağlıyan diğer faaliyet alanları cazip hâle gelecektir. Fakat böyle bir cazibenin doğması için sektörler arasında farklı gelir seviyelerinin bulunduğu bilimneli ve işgücü, kendilet rini köye, bağlıyan faktörlerin etkisinden kurtaraeak kararlar verebilmçlJdiC TTT* konominin gelişen sanayi bölgeleri, işgücü •*^ talebint önce yafctn çevrelerden temin etmek istiyecekt;.4. Tanmsal işgücü ancak yüksek ücretlere bel bağlamak suretiyle bölge sımrlarını asar ve gerekirse meslek değijtirerek başka faaliyetle'rde çahşır. Yüksek ücretler yeni işgücünün davranış ve tutumlannı şüphesiz etkiliyecektir. Fakat o zaman da sanayileşmemiş bölgelerdeki işgücünün memnuniyetsizliği görüleeek ve bu memnuniyetsizlikten dolayı ekonomik faaliyetine belki başka bir yön ve biçim vermeğe çalışacaktır. Yakın sanayilerin emek talebi yanında, maceracı bir ruh, askerlik hizmetinin sebep olduju geçici bir avnlık, aile reislerinin ölümü glbi birçok faktörler köyden göç kararında büyük rol almaktadır. Bu göç, âhenkli ve dengeli yatırun poIltîkJann uygun bir şekilde cereyan ettiği vakit, bem daha verimli faaliyet alanlan bulunabilecek, hem de zamanla gizli işsizlik belli ölçülerde azalabilecektir. Diğer taraftan, nüfusun şehirlere doğru transferi köyde kalanlann gelirlerini arttırmasa bile, hiç olmazsa, gelir düşüşünü yavaşlatabilir. Buna karşılık biyolojik ve mekanik gelişmeler sayesinde ürün fiyatları faıdiği zaman, göç etmeyen nüfusun geliri üretim hacmine göre değisecektir. Ürün fiyatları düşme eğiliminde • ••• •••• Fiyat dalgalanmaları ü: A z gelişmiş ülkelcrde tanmsal fiyat dalgalan* * malan yani arz ve talep dengesizliği başlıca iiç noktada toplanabilir: A Piyasaların cesameti. Tanmsal piyasaların darlığı. fiyatlarda devamlı istikrarsızlıklara yol açmaktadır. Hele paralı ekonominin az geliştiği bölgelerde arz ve talep ayarlamalan çok daha güçleşmektedir. Üretimin yetersiz olduğu bölgelerde ise fivatlar yüksektir. Arz ve talep denkliği çok defa diğer bölgelerin ürünlerinl çekmekle sağla abiür. Fakat, piyasalar iyi organize edilmediğinden ve ulaştırma imkânlan yetersiz kaldığından bölgeler arasında büyük fiyat farklan göze çarıımaktadır. O Tanm kesiminin moneter (nakdi) istikrarsızlığı. Bir kere tanm alanında noksan rekabet monopollerin kurulmasını kolaylaştırmakta ve büyük kârlara imkân vermektedir. Sonra üreticilerin moneter davranışları işletme tiplerine göre de değişmektedir. Ürün fiyatlan veya miktan arttığı zaman dağılan moneter gelirlerin yükselmesi talebi kamçılar. Artan çelirler büyük arnri sahiplerine giderse esas itibarile lüks mallann tüketimi ve dolayısile verimsiz harcamalar çoğalacak; çiftçilere giderse zarurî mallann tüketim harcamaları artacağından hölgesel fiyat vükselmeleri görüleeektir. Bunun içindir ki. millî piyasalardan âdeta kopmuş, ilişkileri kesilmiş bir piyasada daha yüksek fiyatlar teşekkül eder ve böylece daha fazla kârlar sağNnır. A Devletin sebep olduğu dengesizlikler. Bazı tanmsal ürün fiyatlannın devlet tarafından tes ' bit edjlmesi, piyasalar arasında anlasma imkânlarını ortadan kaldırmaktadır. Bu ürünlerin fiyatı belli olunca artık iç piyasalar için değil, daha çok dış piyasalar için üretim veya ihtisaslaşma daha kârlı bir hâle gelebilir. Çünkü devlet fazla üretim riskini kısmen de olsa üzerine almış bulunmaktadır. \ e var ki, bu fiyat tesbiti bölgesel enflâsvonun bir sebebini teşkil ederek tanm sektörünün dengesizliğini arttırabilir ve iç üretimde değişmelere sebep olabilir. Kanunun diğer fıkrasma geçelim. Memleket içindeki müesses iktisadi ve sosyal nizamların neler olduğu, bugün için ancak ilmî münakaşa konularınm hududunu asamamaktadır. Anayasa Mahkemesi, gerrkçelere dayanmak suretiyle, gerek tahakküm kelimesinden ve gerekse •••ı • ••I yok etmek tâbirinden. memleket içinde müesses iktisadî ve sosyal te mel nizamîarm devTİlmesini. komünizm ve anarşizm olarak telâkki etmektedir. Bu. olsa olsa bir tefsir olabilir. Kaldı ki bu maddelerin 1936 senesinden beri geçirmiş olduğu değişiklikler hatırlanacak olursa, böyle bir hükme varmakta çelişme bulunduğu kendiliğinden anlaşılacaktır. 3038 numara•••• •••• •••• h kanunla yapılan değişiklikte komünizm ve anarşizme temas edil• ••• memekte, devletin emniyet ve selâ İİİİ meti bahis konusu yapılmaktadır. numaralı kanunorf ğetekçesin«1 d» i3« İK*rtıürrf«nTTe m*atıflah, esas olarak değil, misal olarak ele alınmıs, bunlardan değişikliğin metnine girmiş olan «Şiddet kullanarak. unsuru dolayısivle bahsedilmiştir. • •iı •aiı ::: nunla da îktifa etmemekte «Bununla beraber komünist olmayan ve fakat kendisine has bir nizamı koymak için memleket içinde kurulmus bir içtimai veya iktisadî nizamı devirmek gayesiyle cemiyet kuran kunseler de bu fıkra hükmiin ce ceza görürler» demektedir ki, bu ifadenin komünizm ve anarsizmden başka bir genellik tasıdığı kendiliğinden tezahür etmektedir. Nitekim Adalet Komisvonunda bu maddenin gerekçesini yazarken, maddenin yalnız komünizm ve anarşizme münhasır olmadığını, faraza bir işçi sınıfı diktatörlüğü kurulmasınm veyahut bir kapitalist tahakkümünün de maddenin şumulü dahilinde bulunduğunu belirtmiştir. Bugün mer'i bulunan ve 5844 numaralı kanunla değiştirilmiş olan 141 ve 142 inci maddelere gelince, kanun koyucu bu deŞişiklik gerekçesinde maddelerdeki müphemiyeti bizzat kendisi itiraf etmektedir. Bu anlaşmazlığı kaldırmak için de maddenin bahis konusu birinci fıkrasma «Cebir» unsurunun nuldueunu 'e maddenin birinci fıkrasının •Sosyal bir sınıfı cebir yolu ile kısmen veya tamamen ortadan kaldırmaya veva memleket İçinde müesses iktisadî ve sosyal nizamlan cebren yoketmeye matuf birlesmeler» ibaresi ile hedef tutulan gayenin cebri vasıta olarak kullanan sosyalist vesair mahiyetteki birleşmeleri suçlamış bulunmaktadır. Hal böyle iken genel kurulda yapılan müzakereler sonunda maddedeki «Cebir» unsuru kaldırılmış madde, mahiyeti itibariyle 5435 sayılt kanunla yapılan değişiklikteki vaziyeti almış, kan'in koyucunun gerekçesinde de söylediği gibi, müphemiyet olduğu gibi kalmıştır. Kaldı ki maddedeki unsurların müphemiyeti o kadar açıktır ki, bu maddelere dayanılarak açılan dâvalarda bilirkişi heyeti olarak seçilen üniversite profesörlerinin bu hususlardaki görüşleri de. birbirine tamamen zıd bulunmaktadır. Maddedeki mefhumların ; mânasını, her bilirkişi, şahsî göri < ve inanışlarına göre yorumlamaktadırlar. Halbuki ceza kaidesinde esas yukarda da söylediğimiz Ribi hükmiin mânasının herkes tarafından ayni suretle anlaşılmasıdır. ribini öngören yollara sapmaksızın her ferdin bu konularda doğru bulduğu yönde diişünmesi ve düsündü^ü yönde faaliyet göstermesi, Anayasa ile tanınmış temel haklardandır.» Devirmek yok etmek emleket içinde müesses'iktisadl ve sosyal temel nızamlardan herhangi birinı devirmeye ma'uf cemiyetleri her ne suret ve nam altında olursa olsun kurmaya tevessül edenlerı veya bu hususlarda yol gösterenleri veya memleket içinde müesses iktisadî ve sosyal temel nizamlardan herhangi birini devirmek için her ne suretle olursa olsun propaganda yapanlan cezaiandırmak hükmüne gelince: Sosyal sınıf iktisadi nızam gıbı tâbirlerdeki esnekliği yukarda izah etmiştik. Maddenin esas huk mü ise yüksek mahkemece, geregi veçhile açıklanmış değildir. Filhakika bu fiiller cebir unsuru olmaksızın dahi cezalandırılmaktatfırlar. Halbuki yukarda da belirtildiği gibi, cebir unsuru olmaksızın girişitecek bu kabil faaliyetler, düşünce hürriyetinin mahsulü bulunmaktadırlar. Esasen bu gibi eylemlerin Anayasaya muhalif şekillerini icraya, bizzat Anayasanın kendisi mani bulunmaktadır. Faraza düşünce hür riyetine dayanarak, Cumhuriyetçıliği kaldırmak, yerine şeriatçiliği getirmek hususuna, Anayasa hükümlerince kesin olarak imkân mevcut değitdir. Cebir kelimesı genel kurul müzakerelerinde kaldırılmış olduğuna göre, cebirsız olarak Anayasa nizamına uygun, düşünce hürriyetinin serbestliğinde şüphe edilmemelidir. Gerçi burada genel kurul müzakerelerinde söylenıldiği gibi cDevirmek, Yoketmek» terimlennöTe cebir unsurunun mevcut olduğu fikri ileri sürülebilirse de, buna da imkan voktur. Çunkü cebir unsurunu genel kurul, açıkça kaldırmış olduğuna göre başka kelımelerın manasında sakh bulunan mefhumları, suç unsuru addetmeye, ceza hukuku prensipleri bakımından ihtimal verümez. M ve sosyalizm undan başka anayasadaki düşünce hürriyetine. önceden izin almaya dahi lüzum olmaksızın siyasî parti kurulabileceğine yukarıki bahislerde temas etmiş idik. Anayasanın 20 inci maddesini teşkil eden düşünce hürrivetiyle 2fl uncu maddesini teşkil eden siyasi parti kuıma hakları noktasından. bu maddelerin tahlile tâbi tutulmaları haünde, anayasaya muhalefetlerî açıkça görülecektir ki. anayasa mahkemesi karan bu hususu da tatmin edici bir şekilde açıklayamamıştır. Anayasa mahkemesi. anayasamıza uymak şartiyle. anayasanın sosyalizme açık olduğunu kesin bir şekilde kararında kabu! etmiş bulunmaktadır. Düşünce hürriyetine dayanılarak kurulmuş olan bir parti, sermayeci sınıfını ortadan kaldırmak için. fikir mücadelesi yapmak hakkına maliktir. Halbuki bugünkü mer'i bulunan 141 inci maddenin birinci bendi, cebir unsuru olmadan dahi, böyle bir fikir mücadelesine müsaade eder mahiyette değildir. Esasen cebir unsuru genel kurulca çıkanlmamış bulunsa idi. böyle bir hareket aşırı sol hareketi olacak, komünizmin açık bir ifadesi bulunacaktır. Halbuki bugunkü şeklinde, maddede cebir unsuru bulunmadığma göre, anayaşn mahkemesinin telâkkisi gibi. 141 inci maddenin birinci bendinin komünizmi yasakladığı yolundaki bir hükme varmak güçtür. Yüksek mahkeme karanna muhalif kalan üyeler bu hususu çok açık bir şekilde belirtmektedirler. Diyorlarki: «Sosyal sınıflar bir memleketteki siyasi, ekonomik ve sosyal şartların sonucu olarak, tarih içinde meydana «relen ve bu şartlardaki degismelere uyarak kendilifinden veni sekiller alan veya büsbütün ortadan. kalkan içtimaî birer vakıadır. Anayasamız, hiçbjr yerinde yürürlüğe girdifi tarihte var olan sosyal sınıfları, bn içtimaî kanuna karsı çıkarak, oldnkları gibi muhafaza etmeyi taahhiit etmemistir. Binaenaleyh bu içtimai kanunnn bizim Cumhuriyetimizde de hükmünü yürüterefc kendi yolnnda yürümesine ensel olmak mümkiin defildir. Bu konnda cemiyet fertlerine düsen görev, bir sosyal olayı. olusumnnu kolavlastıracaiına inandıgı vönde faaliyette hnlunmaktır. Zor knllanmayı düsünmeksizin ve anayasanın tah özet ve sonuç Tstenilen »addelerrri~'b"un: olduğu gibi, vuruhsuzluk vardır. Muhalif kalan üyeler bu hususu kesin b!r hükümle neticeye bağlamakta ve demektedırler kı: «Iptâli istenilen hükümler snçu kesinlikle tâyin etmediklerinden bir taraftan ne gibi eylemlerin suç sayıldıklannın önceden ve kesin olarak bilinmesine imkân vennemekte, diger taraftan da hududu. sümulii, niteliği nygnlayıcıların görüs açılarına göre dejişcbilecek olan fiilleri cezalandır maktadırlar. Halbuki Anayasa'nın 33 üncü maddesi bir fiilln ancak kanunla suç sayılabileceğini ve cezanın da ancak kanunla konulabilecegini ifade etmekle «Kannnsuz saç olmaz» prensibini dile getirmis bulunmaktadır^ Bizim de kanaatimiz budur. Yüksek Mahkeme uzun gerekçeli kararında söz konusu hükümlerin bu bakımdan Anayasa'ya uygunluğunu tesbit edememis ve üzerinrfe vıllardır münakaşa edilen bu maddeler, ceza hukuku yönünden, vuzuhsuzluklarını muhafaza edegelmişlerdir. Kanun koyucu komünizmi. anarşizmi, fasizmi men edecekse bunların birer tarıfmi yapmak ve suç komılarını herkesin ayni şekilde anlayabileceği bir hale getirmek mecburiyetindedir. B Yeni Ufuklar dergisinin sayfalarını karıştınrken MeKb Cevtlet'm bir şiirine takıldı gözlerim .. Hiroşima'da olan bitenleri dört dizide anlatmıs Melih: Büyükbabam, babam, ben Küçükoğlan, kız, damat... Gelişimiz teker tekerdi Gidişimiz cümbür, cemaat. 0 zamanlar atom bombası masal gibi gelirdi bizlere .. Sinemalarda seyrettik Hiroşima'yı, Nagazaki'yi .. Bir atom harbinin söze vurulamaz dehşetin! bevaz perdenin vüzeyinde izledik. Aradan zaman geçti. Büyük devlet adamlarımız kimbilir nasıl bir ferasetle Anadoluyu bir atom savaşında ilk hedef yapmak başansını tarihimize kavdettiler. Artık ne kadar yazsanız. çizseniz nafile Belki yann.' belki yanndan da yakın bir giin, cihan «avaşı patladı mı. Melih Cevdet'in şiiri Anadolu topraklarında kitabti seng i mezar olacak: Büyükbabam, babam, ben Küçükoğlan, kız, damat... Gelişimiz teker tekerdi Gidişimiz cümbür cemaat. Acaba yeryüzünde kendi eliyle atom bombası tehlikesinl çağırmış bir başka millet var mıdır? Yoksa tarihte görülmemiş bir tutumla ilk defr biz' mi becerdik bu işi? Öteki NATO üyelerinden sözgelişi Norveç'te hiçbir atomik üs bulunmadığım biliyoruz. Buna karşılık Franko İspanyası'nın topraklanm Amerikaya kiraladığını • da biliyoruz. Ne var ki Faşist tspanva, şimdi politika değiştirmiş görünüvor. Madrit, tspanya'daki üslerden çekilmesini Amerikaya söylemiştir. VVashinıjton bu ısteğe karsı ateş püsküriiyor: Franko üslerin kirasını artınnak ve pazarlığa oturmak için buını vapıyor.. divorlar. İspanyollann ise görüşleri avn: Biz Amerikalılara üs verdiğimiz zaman Sovyetlerin teknik gelismesi bugfinkS düzeyde değildi. Artık iş değişmiş memleketimiz Rıısların atom tehdidi altına girmiştir. Biz nükleer savasta hedef olmak istetnivoruz .. Türkiyede halk bütün bu eelişmelerden uzak, nuşıl mısıl uyuyor. Camilerde vaazlar, hilâfet ve şeriat özlemlerini dile getiriyor... Hilton'da düçün üstüne tlüğün, aşk özlemini dile getiriVor.. kotalartla döviz üstüne döviz. sömürü özlemini dile getirivor.. Dedikodu savfalarında sosyete. Sodom ve Gomore özlemini dile getiriyor.. Açık pazarlardt satılan kızlar, oğlanlar, fuhuş özlemini dile getiriyor. Üstöste milyonluk vurgunlar, çılgınlık özlemini dile getiriyor». Barut fıçısının üstünde kumar oynıyanlann umnrsamazhğı ile atom rampasımn üstünde delice kârlann ispazmozuna sarmış bir azınlık, nükleer savaşın tüm tehlikesinden bilinçsiz, sayıklıyor: Aldım, sattım, vıırdum, kazandım, kazıkladım... Ve Anadolu'da 101 Amerikan üssü, atomik tesisierivle birlikte radarlarını çökyüzünc çevirmis Türkiyeye yagacak atesin nöbetini tutuyor. Bu alınyazısının ortasında bir ozanın dört mısraı, 1968 Türkiyesinin bilinçsizliğine dört çentik çekiyor : Büyükbabam, babam, ben Küçükoğlan, kız, damat... Gelişimiz teker tekerdi Gidişimiz cümbür cemaat. Bir baska akıllı yok mu bn dört çentiîin üstüne dSrt çentik daha çekecek?.. Bir akım yok mu Türkiyedeki atom üslerine hayır'ın basını çekecek?. Bir parti yok mu Meclis'te Türkiyenin atomdan annmasını istiyecek?. Aydınlar yok ma Türkiyede atom tehlikesini belirtip halkımızı uyaracak?.. Galiba Halk Partisinin NATO rapornnda ba konaya değinilmişti. Aklımızda kaldığına göre C.H.P.'nin NATO'da reforma dört dileğe dayanıyordn : 1 Türkiyedeki tüm atom üslerinin kalkması» 2 Izmirdeki Güneydofca NATO Karargâhının kapatılması.. 3 Türkiye ile Amerika arasında Ikili Anlaşmalann gözden geçirilmesi.. 4 NATO kadrosn içinde Türkiyeye hareket bağımsızlığı tanınması.. Ama ne oldu C.H.P.'nin NATO raporn? Âdet olduğu üzre rafa mı kaldmldı? Yoksa hasıraltı mı edildi? Franko'nun Faşist İspanyası Amerikan atom üslerinden annmaya çalısırken biz yeni bir savaşın tehlikesinde dilimizi yutmuş, ellerimiz böğrümüzde sasoyoruz. Niçin ve neden? Amerika dolânnı kısmasın. kumpanyasını eksik etmesin, iktidanmızı dâim eyl *J«U. t\B»» litdfrsçvaş geldi mi, ateş yağdı mı jöklerden: Bii^iktoafem, babam, ben Cx ~ küçülrogMn, kız, damat... Gelişimiz teker tekerdi Gidişimiz cümbür cemaat. Yazıma noktayı koyarken dilerim ki bir nükleer favas Türk nlasunon sonuna nokta koymasın. Büyükbabam, babam, ben Küçükoğlan, kız, damat.. Zor unsuru kanun değişikliğinin en mühim «Zor» unsurunun maddeye ilâvesidir. Gerekçe bu «Zor» unsurunun anarşist cemiyetleri hedef tuttuğunu açıkça göstermektedir. 5435 sayılı kanun, 141 ve 142 inci maddelerdeki sosyal sınıf tabirini, içtimaî bir zümre olarak ele almış. gerekçesinde içtunaî bir zümrenin diğer zümreler üzerinde tahakkümünü tesis etmek veya içtimai bir zümreyi ortadan kaldırmak veya memleket içinde kurulmuş iktisadi ve içtimai nizamlan devirmek gayesiyle cemiyet kurmayı yasakladığı izahedildikten sonra, komünizmin gayesinin de bu fiiller olması dolayısiyle komünizmin yasaklanmıs olduğunu açıklamıştır. Gerekçe bu ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••a•••••••••••••« Sonuç irbirinden uzak piyasalan birleştirecek yatınmiar yapılraadıkça veya yetersiz kaldıkça bölgeler arasındaki mübadeieler dar bir «ınır içinde kalacak ve durum daha az gelişmiş bölgelerin aleyhine dönecektir. Az gelişmiş ülkelerde piyasalar sınırlı kaldığı için mevcut firmalar faaliyptlerini daraltmak zorundadırlar. Bu yüzden fiyatlar düşeceğine vükselmektedir. tşgücü ve sermaye bir bölgeden öbürüne transfer olacaksa. bunun dengeli ve âhenkli bir şekilde re bölgeler arasındaki kalkınma seviyesini büyük çapta boTmayacak biçimde yapılması gereklidir. TEŞEKKÜR Çok elim bir trafik kazası sonucu, bizleri sonsuz acılara gark ederek aramızdan ayni an, unutulmaz değerli varlık, müstesna eşim, biricik annem ve kıymetli kızımız Bavan ŞEMSİNUR ÖNALP'ın kaza mahallınden Ankara'ya kadar cenazesinin nakli ve defninde. maddî ve manevî her türlü desteği esirgemiyen OTOMARSAN Otobüs ve Motorlu Araçlar Sanayii A.Ş. ortaklarma ve değerli mensuplarına, başta Sayın Genel Müdürleri olmak üzere vefakâr KARAYOLLARI mensuplarına, Edremit ve Ankara Hastanesi ilgililerine. cezane törenine bizzat katüan, çelenk gönderen, büvük acımızı telgraf, telefon ve mektupla paylaşan akraba ve çok değerli dostlamıza ayrı ayrı teşekküre, içinde buulnduğumuz durum imkân vermediği için, muhterem gazetenızin tavassutunu rica ederiz. Aylcilc Musa SON Emekli Yarbay VEFAT D O Ğ UM AYSEL ve AYDIN ÖK E R , Kızlarırun dogumunu Akraba ve Dostlanna müjdelerler.. 3 Ekim 1968 Güzelbahçe Kliniği BAŞSAGLIGI Bankamız Teftiş Heysti Şehler'in değerli evlâdı mensuplarından Müfettiş Cenap TFSEKKUR Aile büyüğümüz eski Tokat Milletvekillerinden merhum ağabcyim (338 69) 3 ekim 1968 günü vefat etmiştir. Cenazesi 4 ekim euma günü öğle namazını mütaakıp Aksaray Valide Camiinden kaldırı larak Topkapıda aile mezarhğına defnedilecektir. Mevlâ rahmet evleye. KÖKSALLAR Eşi: Leman. kardeşleri: Muharrem, Ahmet. Yasar, oğlu: Yılmaz, gelini: Efza, kızı: Nazife, yeğenleri: Nazh, Metin. Rüya, Serdar. torunları: Aykut ve Scnıa Köksal. Cumhuriyet 11739 SADIK KÖKSAL Eşi : Dr. Müh." Tahsin Önalp Oğlu : Sinan Önalp , • • Annesi: Fatma Sümer ' Yeni Reklâm: 193/11718 Hurda Satılacaktır Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Gene! Direktörlüğünden: 1 Aşağıda cinsleri yazıh hurda malzeme açık artırma ile satışa çıkarıbmştır a Muhtelif cins sondaj malzemesi, b) Muhtelif kalınhkta çelik halatlar, c) Muhtelif oto parcaları, d) Muhtelif eb'adda oto iç ve lâstikleri ve lâstik hortum. e) Demir ve saç hurdalar, , f) Hurda variller g) Hurda aküler 2 Birinci maddede yazılı hurda maizemenin açje artırma suretiyle satışı 7 Ekim 1968 pazartesi günü gaat (10) da, Enstirümüzün Etimesuttaki. Ankara İstanbul asfaltının 17 inci Klm sinde Askert Hava Alaru karşısuıdaki deposunda yapılacaktır 3 Hurda malzeme, iş günlerinde, saat 1016 arasmda yukarıda belirtilen mahalde görülebilir. 4 Satı? şartnamesi, iş günlerinde, çalışma saa leri dahilinde Enstitü Satınalma Servisinde ve Etimesuttaki Depo Âmirliğinde görülebilir Fazla bilgj edimnek urteyenler de aynı servise ve depo âmirliğine başvurabilirler. (Basın: A. 1288825191/117U) $ genç yaşta trafik kazası neticesinde vefatı Bankamız camiasında derin üzüntü yaratmışfr. Aile efradına ve arkadaşlsrına sabır ve başsağbğı dileriz. HESNA ŞEHLER'in RIZA ULUSOY'un vefatı dolayısiyle bizzat cenaze töreninde bulunarak veya telgraf ile bu acımızı paylaşan çok sayın dostlarımıza, sayın gazeteniz vasıtasiyle teşekkürlerimizi sunarız. ÜLCSOY AtLESİ Adma YUSTJF IXUSOY (Cumhuriyet: 11747) Mevlidi Şerif Bizleri unutulmaz acılara garkederek ebediyete intikal eden aziz varlığımız, kıymetli eşim, çok sevgili babamız, biricik dedemız Özgen Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. kurucusu TÜRK TİCARET BANKASI UMUM MÜDÜRLÜĞÜ Reklâmcılık: 3823/11743 (Cumhuriyet: 11744) D O R T OR Tarık Z. KIRBAKAN [' Derı, Saç ve Zührevl Hastalıklan Mütehassısi Istiklâl Cad. Parmakkapı No fifc Tel: 44 1U 7S DENİZGİLİK BANKASI T.A.O. DAN: Bankamız ihtiyacı olarak Elektrik Motörü satın aljnacaktır. En geç teklif vermc tarihi 31.10.1968 akşamına kadardır. Şartnamesi Malzemo MüdürlüŞünden temin edüebilir. (Ba»m: 25589/11727) Jeomorfolog Ergül tiüler İle Jeolog Dr. Orhaı Atan evlendüer. Ksdıköy, • 10.1988 ' {Cumhuriyet: UT3S) L aziz çjıhuna jthaf edilnıek üzere, ölümünün birinci senei devriyesine rasiinran 6. Ekim 1968 pazar günü, öğle namazından sonra, Fatih Camii şerlönde, Değerli ehli Kur'an ve Mevlidhanlarımızdan H. Ibrahim Çanakkeleli. Ali Rıza Altunbay. Fevzi Mısır. Aziz Bahriyeü. Kâni Karaca, Eşref Akhisarlı, Ihsan Sedef. Amir Ateş. Abdurrahman Çati'^n. Fatihli Kardeşler ilâhi grupu ve Duahan Âdem Erim tarafından okunacak Kur'anı Kerim ve Mevlidi'Şerife bütün dost. akraba ve merhumu tanıyanlarla din kardeşlerımizın dâvetli bulundukları saygı ile arz olunur. AtLESİ (KeklamcıUk: 3816) 1174? Dursun Ali Ozgenln
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear