Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAHİFE DÖRT •imMinT... Bu konuşmalar aylarca Rize ileri gelenlerinin meclislerinde tartışıldı ve nihayet olgun bir meyve haline geldi. Batumda çay yetişirse, Rize'de de yetişir... Merhum Hulusi Karadeniz, Ali Rıza Erten ve onların teşvikiyle Zihni Derin bu konuyu kurcalamaya başladılar. Rizeliye iş lâzımdı. Fabrika yapacak günü yoktu devletin. Tıcaret de durmuştu. O halde bir kurtarıcı eko nomik madde lâzımdı Karadenizin insanlarına! tşte bu çay olabilirdi... 1888 yıhnda Sultan Abdülhamit bu konuya ilk defa elatmış, Japonyadan getirtti|i fidanları Rursa civarına ektirmisti. Netice alınmıstı. alınmıştı ama yapılan hesaplar pek o kadar iç açıcı olmamıştı. Ümit vardı sadece... Sonra 1892 de yeni bölge. ler aranmış. değişik iklimler de nenmiş fakat kimsenin akhna Rize gelmemişti. 1918 yıhnın savaş sonu krizi Karadenizi kavururken Rize'nin ileri gelenleri «çîy sohbetleri» yaparken bir gün karşılannda, Halkalı Ziraat Okulunun Müdürü Botanikçi Ali Riza Erten'i buluvermişlerdi. «Hoca» Batumda yaptığı tetkiklerin sonucunu îçıklarken, daha sonra raporunda da yer alan şu müjdeyi veriyordu: « Riıe'de, gayet nefis çay yetisebilir. tklimi de toprağı da buna elverislidir.» Sonra çeşitli olayların arasında çay ekimi kâh konusu unutul muş. kâh ihmal edılmişti... Ama, Kurtuluş Savaşını müteakip ilk Büyük Millet Meclisinde Rizeliler sonradan «Yeşil Altın« olan «Yeşil Yaprağı» kürsüye getirip ilk «Çay Kanununu» çıkarmaya muvaffak olmuşlardı. Zira. o günlerde Karadenizin bu şirin beldesi iktısaden o kadar feci bir durumdaydı ki, Rize halkının başka bir yere nakli bile düşünülüyordu... | ' lk Büyük Millet Meclisi'I nin ateşli heyecanlı hâli ' malüm... Çay konusu her hangi bir tepki yaratmasm, diğer bölgelerin Miiletvekilleri rekabet düşüncesiyle bu kanu 4 Ajçustos 1967 CUMHURİYET nu reddetmesinler diye Rize ileri gelenleri teklifi, kürsüye pek az çıkan sessiz, sâkin ve herkesin hürmet ettiği Eset beye yaptırmıslardı. Ekrem Rize de (Hâlen Çamlıcada oturmaktadır) Istiklâl Savaşından döndükten sonra Atatürk tarafından Milletvekili seçilen genç, dinamik bir albaydı. Garp cephesinde yararlığı görülmüştü. O da çay kanunu için diğer Rize Milletvekilleriyle beraber mücadele ediyordu Meclisde. Çay Kanununun önemli bir kaç maddesi şöyleydi: «Rize vilâyetinde kızıl ağaçların sökülerek yerlerine çay fidanı dkiimlesi mecburiyeti.» •Gars olunacak (Dikilecek) fidanları hukumet meccanen ita eder.» Ve ilâh... Hazineden önemli miktarda para sarfuıı icap ettiren bu teklif Millet Meclısinde Ordu ve Giresun Miiletvekilleri tarafından şiddetli bir muhalefetle karşılanmı^tı. Reisle bir hayli münakaça eden Giresun milletvekili Tahir bey şunları söyluyordu: Hazin teessüfler ederim ki, Giresun vilâyeti bn nimetten istisna edilmiş, şimdiye kadar vatanımızın hiçbir köşesinde böyle hususi kanunlar görülmcmiştir (Bravo sesleri). Bu bize neden teşmil edilemiyor? Neden, neden efendiler! Giresun, Rize limanı kadar bu millete hiımet etmemiş midir? Reis: Rica ederim muhtasar kesiniz... (Tahir bey devarala) . Mil leti de düşünün, yoksa millet bir tarafta çalışıp da, diğer köşesindeki adamlara bakmaya mecbur değildir efendiler. Rizelilerin şimdi Rusyadan el ayaçı kesilmiş de milletin hazinesinden beslenecekmiş. Ben çalışıp da Rizelileri beslevemem arkadaşlar (Handeler, alkışlar). Sayfa (631633). Ekrem bey (Rize) : Muhterem Giresun mebusu Tahir bey sevimli arkadaşımız buyuruyorlardı. Yalnız bilmiyor lar ki, düşünmezler ki, bu kanunun vücude gelmesine sebep olan nokta Rizenin aç ve sefil kalmasıdır. Rize hiç bir zaman Giresunun senede milyonlardan fazla varidat getiren fındıklanna veyahut Eskişehirin buğday ovalanna, Adananın vasi pamuk sahalarına malik değildir... Bundan sonra yapılan bazı ta dilâtlarla çay kanunn kabul edilmişti... Yılma ÇCTİMER iik B.M. Meclısinde cay icin mOnokaşalar yapılıyor ay Araştırma Enstitüsünün bulunduğu tepeden aşağıya doğru bakınca, Rize koyu bütün şirinliği ile insana gulümsüyordu... Yeşilden başka bir de kırmızı sardunya çiçekleri katılmıştı bahçelerin rengine. Asfalt bir yol iniyordu oradan aşağıya. Ve etrafta 60 70 . yıllık ahşap köşklerin yanındî, modern binalar kurulmuştu. dım... Enfes bir koku, daha fincanı dudağıma yaklaştırırken Limanda yük boşaltan bacası Orak Çekiçli bir Rus gemisi burnuma geldi... Sonra ağzımda tek başınaydı. In cin yoktu ettarif edilmez bir burukluk hisrafında. Çimento getirmiş bize settim. Odesadan tlk defa orada öğEnstıtunün laboratuvanndaki rendim, dışardan çimento satın nüraunelerden demlenmişti heraldığımızı... Demek bu kadar, halde Ama ne olursa olsun, ne feryat, bu kadar gürültü... Plânbana bu ikramı yapanlan ne de sızîık, plânlılık, kapışmalar aradamağıma yapışıp kalan o lezsında hakikat bn!... Halâ çimen zeti unutmam mümkün değilto için para ödüyoyrmuşuz dışadü... ny»!... Beyaz saçh güler yüzlü sempatik zat benim bu memnuniyeAma yine de, üzüntümü bastıtimi görünce dayanamadı: ran tek teselli; yol için, bina için sanayileşmek için fabrikala Ya işte böyle dedi. Biıim rımızın çimento yetiştiremeraesi Rize çayının dünyanın en nefis oldu!... çaylarıyla ayni kalitede olduğu, içimi bakımından Seylan'a benHalbuki ben şu anda, Rize'ye zedigi artık ilmen tespit edilmişçimento getiren Orak Çekiçli Eus gemisinin yanında, pek çok tir. Şimdi bütün mesele fabrikalarımızdan daha iyi yapım teyabancı ülkenin çeşitli bandramin etmektedir. Ayrıca mahgnlarını taşıyan çay almağa gelmiş lün kalitesini muhafas» da s»rtşileplerin bulunmasım, onların tır tabii. . Karadenizin dalgaları ile muvazi inen, çık.qn vinçlerini görmeÇay Araştırma Enstitüsünün yi ne kadar isterdim... Müdürü olan Hızır Nurik için çay uzmanlarının uzmam demek yerinde olur. Kendisi de Rize'de aprağın ortasındaki todoğmuş, Rize'de büyümüştü... murcuktan yapılan «TavBüyük bir kısmı onun verdi«an kanı» çaydan bir yudum alği bilgiye ve yardımcısı Y. Zi C Rus ihtilâlinden sonra Rize'de iktisadî kriz • • raat Mühendisi Mevlut Kinez'in değerli kitaplarda yazılanlar ile diğer kaynaklardan elde ettiğim dökümanlara gore çayın hkâyesi şöyleydi: ir kısım arastırmacılar ç»yın anavatanı olarak Çinin güney batısını, bir kısmı ise Hindistanın Kuzey Doğu bölgesini gösteriyorlardı. Ama herhalde haritadan b.îkılınca araları pek uzak sayılmazdı bu iki bölgenin... Çayın tarihi, bir rivayete göre, milâttan önce 2737 yılına kadar dayanıyordu. Büyük Çin tmparatorluğunda ziraatın kurucusu olarak tanman tmparator Sing . Nong saraymın bahçesine çay ekmiş, bunun faydalı bir bitki, nefis bir içki olduğunu halka yaymaya çahsmıştı. Koniüçyüs de çay hakkmda pek çok bilgi derleyip toparlamıştı zamınında. Büyük filozofa değer veren Çinliler bu yüzden halâ çay paketlerinin üzerine onun resmini koyuyorlardı. Daha sonra çay yavaş yavaş bütün dünyaya yîyılmıstı. Bu • Rizede çay fidanını Rnsya'dan getirtip ilk defa 1914 yıllannda eken rahmetli Hnlusi Karadeniz'dir. Daha sonra Rus işgali sırasında çay için yapılan çalışmalar durmuş, fakat 1919 da Hulusi Bey tekrar çay fidanı yetiştirmiştir. Çaycılı|ın önderlerinden biri olan Hulüsi Karadenizin bir fotoğrafı çay fabrikasımn şeref salouuna asılıdır. mek yapıp satan Hemşinli fınncılar dağıldı. Bir kısmı Rusyada, hatta Polonyada çahşan yapı ustaları, fınn ustaları geri döndü ama, karnım doyuracak iş bulamadı doğduğu yerde. Gnrbetçi oldu Rizelilerin bnyük ekseriyeti... Toprak verimli de|ildi, mahsul venniyordu, B« ıkçılıkla c»a geçınt güç'ü... lstanbnla, büyük şehirlere akın edivordn herkes. Yedi yıl... on yıl kocasını göre miyen vefalı kadınlar... Baba şefkâtma çok sonra kavuşan zayıf, bakımsız çocuklar; yaşlı, ama izzeti nefsine düşkün, gururunu hiç bir güç karşısında kırmayan insanlar diyarı olmuştu Rize... irinci Dünyq Savaşınm son larına doğru Başkumandan Enver Paşa Batuma 2 tümenn afker göndermişti. Rusyada ihtilâl çıkıp mütareke olunca oradan gelen subaylar gördükleri çay bahçelerini günlerce Rizelüere anlattılar. Evet, çay Batnmda yetişir de. Rize'de yetişmez mi Neden B arada Ruslar pek sevip, yıllar yıh para ödedikleri çayı. kendı ülkelerinde yetiştirmenin çarele rini araştırmış nihayet Batum civarında netice almaya rauvaffak olmuşlardı. Iste bize de yakınlıgı oradan geliyordu çayın... Rusya'daki Bolşevik ihtilâline kadar, Rizeliler ticaretle geçinirdi. Takalarla Batum*. hatta Odesaya gidtn tüccar gemiciler, bazen mal değişîmi yapar, bazen de Ruslara mal satarlardı. Bn Rize şehrine hattâ Karadenizdeki diğer bölçe Iere bir hareket, bir canlıhk veriyordu. O zamanlar, Rize bezinin zerafeti dillere destandı yabancı diyarlarda... 1917 de, Birinci Dünya Savaşının sonunda Rus Ihtilâli b ışlayınca bizimgilerin de işleri durdu. Hatta bu ahş verişten bavul dolusu banknot kazananlar bir gün bakıverdiler ellerındeki servetin değeri kalmamış!. . şte böylece Karadenizde en çok Rize zarar gördü Bolşevik Ihtilâlinden... Sonra Anadoluya göç başladı. Bir zamanlar, Ruslara pasta ve ek er şeye, bütün gayretlere rağmen çay ekimi Rizede bir türlü geliştirilemiyordu. Kanun çıkmıştı ama, para yoktu! Sonra çeşitli tesirlerle butün eski çahşmalar durmustu. 1937 yılına kadar devam eden en pasif hava, nihayet yine bir çay âşığı olan Zihni Derin'in Ziraat Bakanlığı Müstesarhğına gelmesiyle alındı. Ve 1939 da 1848 dönüm araziye çay ekildi. İşte, o günden bu yana bir dev hızıyla ilerleyen Rize çaycılığının hikâyesi budur... Çay ormanlannın uzmanı Hızır Nurik, Çay Araştırma Enstitüsünün Müdürüdür. Bütün zevki çayla, cay müstahsiliyle n|rasmak olan Hmr N'urik, en aşağı iki asırhk Rizelidir ve Rize' de oturmaktadır. H B I YARIN Gurbetcilerin Rueye Dönüşü... Dişi Bond |1V»ODESTY İBLAJSE ONA M A M ' Z E L DG ) OOJE ) I S T A NBU L 06.25 06.30 06.45 06.55 07.00 07.30 07.05 07.45 07 50 08.00 08.20 0S.40 09.00 09.10 09.30 09 45 10.00 10.15 10.25 10 40 11.00 11.05 11,45 12.10 12.15 12 30 13 00 13.20 13.30 14.00 14.20 14.35 14.50 15.40 15.55 16.00 16.40 16.55 17 15 17.20 17.50 19.00 19.40 19.45 2000 20.15 20.30 20.45 21.00 21.05 21.45 22.00 22 45 2300 2".5." 24 00 16.^5 17.00 17.30 18 00 İS.MO 19 no 19.30 20.15 21.00 21.15 21.15 22 10 23.00 23.30 24 00 01.00 Acıhs ve o r o i r a m Kur'anı Kerim Saz eserleri Dini sohbec Köve habtrler Haberelr ve hava raı>oru Turkuler Istanbul'da bueün Kücük ilânlar Bu sabah sizinle O. Avsar orkestrasl İstanbul'un sesi Cahsan çocuklar Rumba ve cacalar Sabah türkülerl Keman soloları Müzik kutusu Birlikte diisünelim Sarkılar Arkas) varın Kısa habcrtor Sabah konseri Karısık sololar Kücük ilânlar Türküler Sarkılar Habrrler vc Resml Gazetede bueün Hafif müzik Reklânı oroiramları Sarkılar F. Öîbeeen orkestra»; Sarkılar Sazların ünlüleri Tıırküler ve devisler Kısa haborler Okul radvosu Çocuk bahcesi Türküler eecidi Kısa haberler Kadınlar fasıl tODİuluftu Rek'.âm nrofermaları Haberler ve hava durumu Kücük ilânlar Tiirküler . Scor eazetesi Kücük orkestra Vivana klââikleri Baglama takımı 24 saatin olavları Yuvarlak masa Sarkılar Reklâm DroEranılarl Haberler ve hava durumu Istenen olâklar Günün haberleri Kaoanıs ISTANBLL İL RADYOST Aılıs ve Droârara Sizin icin Kucük konser İvi aksarr.laı Senfonik müzik Türkiyeye h o ş geldiniz Aksam konsefi Genclerie beraber l i e d l e r ve ozanlar Oda müziei Hafif müzik Gece konseri Caz müziSi Sevllen sesler Gece varısı icin Kacanıs. 123456789 yüyünce böyle adlandırüır. ma bir edat. 7 Açılır kapaYUK4RIDAN AŞAĞIYA: nır keskinin. ya1 Bir çeşit gece kuşları (çorısı, notalardakl 123456789 ğul). 2 Eskiden mahallelere gedurak işarett 8 lip yangın uaber veren hususi «Başkanın oa memurlara rastlıyan İdmseler onkasu anlanuna lardan bu iki sifcle bilgi isterlerüd söz. 9 dL 3 Tersi ayagın en alt kıstrazla güç dumıdır, kuzey Afrikada bir ülke. rumda* 4 Tannya tulluk ctme lşl (Dina bir edat va van edebiyatınOa) S Bir harbir söz, hasta» fin okunuşu, «orta yerdeki kısımda bir şey yoks mftna.sına iki söz. DunM bulmacaııiD İlk belirtisl Slş6 ÇevriUnce «âzâ» olur, kar tulledumls lekll liklerden. SOLOAN SAĞA: 1 Eski Yjdk şairlerimizden çok değerli ve tanınmış olanlaruıdan biri (iki isim). V. Büyük: erkek kardeş (kanna söz), bir şe yin genişlik tarafı. 3 Dortte bir (eski terim), düztnenin dörtte biri kadar yerleşip kalrruş tesir (iki söz). 4 Orta yerde kalmış kısımda (bir söz ve bir edat). tskambUde bir kâgıt. 5 Bir Rum erkeğinin adı, utanma duygusu (eski terim). 6 Bir renk, bir Musevi erkeğinin adı. 7 «Hem çok hem de .arşısındakiıün sözleri altında kalmıyacak şekilda konuşan» kişilere böyle denilir (iki söz). 8 Fizik dersleri sırasında tecrübeler yapılan makinelerden birinin adı, gökte bulut halindedir ama yere düşünce böyle aci alır. 9 Komşu ülkelerden» birinin halkmdan, bir kasaba bii DÜNKC BtTLMACANIN HALLEDtLMtŞ 9EKLJ NASIL HALLEDft,ECra tntandakJ rak«nl) bnlm»e«U • deee « tane anaJıtat (ipacn) ve 8 tane «onoç »mrdu. Bos kalao « kareniD içine 1 den 9 • tadaı aygnn bir« rakam koy«»«k »• to»lama. çarpma eıkartma, bölme ls»retlerine dikkat ederek »oldajJ saia v« yukandan «saeıya balmacada gosterilen sonnçlan bolt Birw «faktüıiz» »İB ama, bo» v«könizl bosca feçirmi» ' UASTALl<S IKİA TULCX)K1 TiffanyıJones ÎIFFANYJONESp Y»ı»o; FRÎEDRİGH Çe.ire*: : ©ÜRRENMATÎJ 15 Henzi «Eyy, Günten. ne gibi şeyler saUyorsun sen?> diye sordu. «Havlu filân?.» «Evet, «Havlu da satarım.» Seyyar satıcı tereddütlü konuşmuştu zıra bu sorunun altından ne çıkacağını kestiremiyurdu. «Başka?» «Pabuç bağı, efendim; diş fırçası, macun, sabun, traş kremi.» «Jilet»? cjilet de satarım efendim.» « Ne marka?» «Gilette.. «Sattıkların bundan ibaret mi Günten?» «Galiba öyle mufettiş bey.» «İyi ama bir kaç şey unuttun gıbi geliyor bana.» Henzi piposunu karıstırdı. «Çekmiyor,» dedi sonra umursamaz bir ifade ile sözüne devam etti: «Say bakalım daha neier satıyorsun. Nasılsa biz senin sepetini gözden geçirdik.» Seyyar satıcı cevap vermedı. «E?» Adam yavaş, kederli bir sesle, «Mutfak bıça gı da satanm, mufettiş bey.» dedi. Ensesinde ter taneleri ışıldıyordu. Henzi hesaplı bir sakinlikle piposundan tutam tutam dumanlar tüttünnekteydi. Seyyar satıc:nın sadece iyiliğini düşünüyor sanırdımz. «Devam et, Günten. Bıçaktan başka nelerin var?» «Usturalar da var.» • Bunu neden en sona bıraktın?» Seyyar satıcı sesini çıkarmadı. Henzi ışığı gene onun gözüne doğru çevirecekmiş gibi elini uzattı ama Günten'in yerinde kımıldaması üzerine vazgeçti. Onbaşı çözlerini seyyar satıcıya dikmi?, ayır rmyordu. Sigaranın birini föndürmeden Sbürünü yakmaktaydı. Buna Henzinin piposunun dumanlan da katılınca odanın havası genzi tıkar olmuştu. îçimden pencere açmak geldi ama pencerelerin kapalı olması sorgu metodunun bir parçasıydı. Henzi tamamen rasgele bir lâf söylüyormuscasına, «Kız usturayla öldürülmüş» dedi. Bunu bir sesEİzlik izledi. Seyyar satıcı sandalyesinde csnsız gibi yığılmış oturuyordu. Henzi arkasına yaslanarak, «Azizim Günten, erkek erkeğe konuşalım.» dedi. «Numara yapır.aga hacet yok. Bu cinayeti senin işlediğini ben biliyorum, ama senin de benim gibi, hepimiz pibi, dehçet içinde olduğunu da biliyorum. Kendini tutamadın. O anda birden bire hayvanlaştın âdeta, Hiç iştemediğin hal NİH'AL YEĞ/NOBAL/ konu veresim: AYHAN BAŞOGLU BEYAZ GÜL A N KAR A 06.25 0(3."0. 06.45 07 00 07.05 07.30 07.45 08.00 0S.05 08.10 08 40 0900 09.20 09.35 09.40 !000 10.40 :0.55 11.15 11.30 12.00 12.15 12 25 12.30 13.00 13.20 13.30 14 00 14.15 14.35 14.55 15.00 15.15 15.45 15.55 16.10 16..".0 16.55 17 00 17.30 17.50 19.00 19.40 19.45 20.00 20.15 20.35 20.55 21.00 21.05 22 05 22.25 22.15 23.00 ?3.<5 23 55 24.00 Acılıs ve o r o i r a m Kur'anı Kerim Saz eserleri Kuve haberler Günavdın Haberler ve hava d u r u m u Sabah müziSi Ankara'da bueün Kücük ilânlar Her telden Türküler eecidi Calısan k a d ı n l a r Sabah konsert Kısa haberler v e ilanlar Arkası v a r ı n Okul radvosu Sarkılar Melodiden melndive Gocuk bahcesi Konser saati Hacer bulustan rfirküler Kıbrıs saati Kücük ilânlar Beraber ve solo s a r k ı l s r H?berler ve Resaıi Gazetede bueün Hafif müzik Reklâm Droeramları Cocuk bahcesi Sarkılar Busmn icin sectiklerimiz Kısa haberler Türküler Konser saati Plâklar arasır.da Ovun havalarl Sarkılar Cesitli müzik Kısa haberler Yurttan sesler Köv odası , Reklâm Droâramları Haberler Kücük ilânlar Türküler Yerli orkestralar Sarkılar Cesitli müzik orke»tra»l Uvkudan önce 24 saatin olavları Gece konseri TBMM saati Sarkılar Haberler v e hava d u r u m u Haftanın bestecisi . Gece varısma doSnı Günün önemli bpberlerl Kacanıs . C AMA de kıza taarruz edip öldürdün. Engel olamadın kendine. Kendinden daha kuvvetli bir etkının altmdaydın. Kendine geldiğin zaman da dehşet içinde kaldın, değil mı Güntenî Teslim olmak niyetiyle Magendorf'a koştun, sonra da korktun, suçunu itiraf edecek cesareti kaybettin. Ama bu cesareti yeniden bulmalısın Günten. Biz sana yar dım etmek istiyoruz.» Henzi sustu. Seyyar satıcı oturdugu taburenin üzerinde halifçe yandan yana sallamyordu. Düşüp bayılmak raddelerinde gibiydi. Henzi, «Ben senin dostunum, Günten,» dedl. «Sana böyle bir fırsat veriyoruz; nimet bilsene!» Seyyar satıcı, «Yoruldum» diye inledi. r «Hepimiz yorgunuz. Onbaşı Treuler, kahve söyle bize, birer de bira. Misafirimiz Günten'i de unutmayacaksın tabii. Bizler çok âdilizdir». Seyyar satıcı boğuk bir sesle, «Ben suçsuzum mufettiş bey» diye inledi. «Suçsuzum.» Telefon çaldı, Henzi açtı dikkatle dinledl sonra kapadı ve gülümsedi. Rahat bir tavırla, «Günten, söyle bakalım, dün öğle yemeğine neler yemiştin?» diye sordu. «Sosis, lâhana. Jambon ve patates,» «Mükemmel Başka?» Günten gözlerının içine dolan terleri silerek, «Peynir yedim.» diye cevap verdi. Henzi. «Seyyar satıcılar agızlannın tadını bilir olmuşlar» diye fikir yürüttü. «Bu kadar mıydı yediklenn?» «Evet.» Henzi. «Daha iyi düşün,» dedi. Günten, «Çikolata da yedim» diye ekîedi. «Âlâ, nerde yedin bu çikolatayı?» Seyyar satıcı Henzi'den yana yorgun ve ürkek bir bakış fırlatarak. «Orman kenannda,» diye cevap verdi. Henzi masa lâmbasını söndürdü. Şimdi sâdece tavandaki ampul duman dolu olayı hafifçe aydınlatıyordu. Henzi zafer kazanmış gibi bir edayla. «Doktorun raporunu okudular şimdi,» dedi. «Çocuğa yapılan otopsi tamamlandı. Mıdede çikolata varmış.» Şimdi artık seyyar satıcının suçlu olduğuna ben de kanaat getirmiştim. Suçunu itiraf etmesi sırf bir zaman meselesiydi. Henzı'ye «tamam» gıbileıden başımı sallıyarak dışarı jıktım...