28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHtFE DÖRT 16 A.Sustos 1967 komşusunun zebanlsi oluyordu. tlka» olur. Son elll altmış yılBu bıreysel sorumsuzluk ulusda değişmeler, ondan önceki ıkı lararası alanda da yaygındı. Von bın yıldaki değışmelerden daha Klauseviç, Von Şliffen, ve Von çok olmuştur. der Goltz gıbı savaş ustalan butki dunya savaşından önce • Batılı» denilen bir uygarhk var yuruyorlardı ki: bir ulus komşusundan daha guclü olduğuna akdı, Avrupa'da ve Kuzey Amerılı erınce, hemen tepesme binip ka'da. Batıda bir derece vicdan vannı yoğunu talan etmelidir. ozgürlüğü, insanların «iyasal hakları, kadınla ışçi hakları, şöy Yirminei yüzyılın başında Batılı le böyle tanılıyordu. Ama bu uluslar, biribirinin sömürgelerine göz dıktiler. Kimi ulus, komhaklar batıda yalnız «Batı» lı'.ar şularmdan daha güclü olduğuna için tanılıyordu. Yeryüzünün heaklı eriverdi. Ve böylece ilk Dünmen onda dokuzu o «Batı» nın va Savaşı güm diye patlayakoysomürgesi idi. Batıda demokrası du. vardı, ama hemen hemen iki milyar insan, Batı demokrasileSömürgeciler iki taraf oldular, rinın, üçyüz mılyon insanın dühürriyet, adalet, hukukla guguk pedviz Türkçesi kölesi idi. Ba ve hiç kimsenin yutmadığı • tı yamyam değildi, sömürulenleri ısıra ısıra yemiyordu. Ama, «Mal canın yongası» derler a. Somürülen insanoğlu, kırk santimetre kalmlığında sağlam Romanya kerestesi de olsa, yonga yonga rendelene rendelene tukeniyor ve, yoksulluk içinde ölup gidiyordu. Doğrudan doğruya öldürulenler de caba. Batıdaki debarışı korumak gibi, çok yüksek mokrasi de onceleyin serbest reotuçlü cartcurtlarl» biribirinin kabet üzerine kurulmuştu. Dansömürgelerıni yutmak ıçın, savate'nin Cehennem'inde sayısı sışa Jaures'i öldurerek gıriştıler. nırlı zebaniler insan ruhlarına Tıpkı yabaniük çağında bir aşiişkence etmekle görevli idıler. retin malına, canına, komşu aşıAma serbest rekabette herkei retin saldırması gıbiydi bu. Şu farkla ki: yabani mağara devrinde, insan kafası, zarplı koca sopayla patlatılırdı, oysa son çağda, ömrü «üresince, bir buzdolabı görmemis insan, hiç olmazsa ömrünün sonunda, kafası, çok uygar bir sarapnelle darmadağm edilerek, son sistem bir Slümle ölmek mutluluğuna kavuşuyordu. lomb gibi Atatürk de, Üçuncu Dunya'yı açtığının tarkında olmayarak aramızdan ayrıldı. Tehlikeyı sezen Batı, gününü geçıren her uygarhk gibi, evvelce tanıdığı hakları, hukuklan ve demokrasiyi bır kenara iterek, Nazizm ve Faşızm'de sertleşip, hoyratlaştı. Sömürgelerin adları bu arada • değıştirildi. Sömürgeler «Hayat Sahası» oldu. Hayat sahası kaparozu istahıyla ayranlar kabardıkça kabardı, ve Ikincı Dünya Savası patladı. Ama, akıl hiç durur mu? Fızık ıle Kimya, ve denemeye dayanan bilgilerle, dünya, korkunç, tehlıkeli atomik döneme girdi. Insanoğlu gündelik yasantıla CTJMHURtYET 'Madem ki ölüyorum, öldüreyim ANADOLU'nun barL ÖN SÖZ Bugün başlıyan bu yazılar, bir makaleler dizisi olmayıp, bir kitabuı şurasından burasından alınan değişik böliimlerdir. Bu yüzden, yazılar arasuıda zorunlu olarak meydana gelen kesikliği gitlermek ve okuyucu için bir bütünsellik ortanu yaratmak aımcıyla, bu önyazjyı (önsözü) yazmak ayguıı göründü. Bilindiği gibi, hep Elen uy?arbgından ve onun beşifinin Atina olduğundan söz edilir. Eski çağ. dünka ve bugünkü Amıpa ne kadar cöracrt davranırsa davransın. bu uygarlığın mânevi sınırını Attika'dan, büemedimz Yunan yarımadasından dışan çıkartmaz, çıkarttmnaz. Her şey, bu He len sınırlan içinde düşünülmüş, yapılnuş, yaraülmış, kotarılnuştır. Ve yine ber şey, bu Helen sınırlan içindeki düsünmelere, yaratmalara uyduğu, yararlı olduğu ölçüde sözü edilcbilir olmuştur. Bu yargidan kuşkulanmak dünyayı W Baü, buna Batı diyor altüst eder. Bu öyle kutsal bir vargıdır iştcî Denecek ki, Batı dünyayı altüst olmaktan kurtarıyor. Ama eğer Bah, Kurtulu? Türkiyesiııde, Vietnamda, Cezayir de, Kongoda ve daha nice yerler de bu altüst etme eylemine girmemiş olsaydı bu sözlere inanılahilirdi. Ama Batı, dfinyayı değil, Batı diye adlandırdığı kendi diinyasmın, kendi gömürgeci dünyasının altüst olmamasuıı gözetiyor. Ve gerçekten de, bu kutsal hüküm, kendi söraürgeci gücünün ffiç aldıfı mânevi kaynağı koruyor. Anadolu, Ege bölçesi toplum lannın yüzyıllan boyn, kimi doğu uy?arlıklannın beiB belirsiz ıraak hâtıralanndan da esinlenerek, düşündüklerini işine geldiğince alarak ve başka yönlere de saptırarak tümüne Elen uygarlıjp rie çık. Oysa, bir Hint uygarhfı. bir Mısır uygarlıpından ne kadar başka ve ayrıysa Elen uygarlığı da Anadolu İyon uygarhğından o kadar uzak ve başka yönlere dönüktür. Birisi mistisizme, Hıristiyanlığa, barbar barbar olmayana, vatandaş • vatandaş olmayana, (Delos Deniz Birliği gibi) sömügeciliğe, öteki ise büime, maddeye, pratiğe açıktır. Bilime, madd?ye, pratiğe açık olduğu için de, tüm insan mutluluğuna açıktır. Birisi, tdeleri, ruhları, tannlar karmakanşıklığını ve bir köle düzenini öngörürken, Anadolu, aklı, maddeyi, pratiği gözetir. Anadolu kültiir çevresinin etkisinde yetişmi?, Sinoplu Diyojen'üı «Masayı anlarım ama masa idesini anlamam» demesi, bu Iki nygarlıçın birbirine zıtbğını en kesin bir biçimde aile getirir. Oysa, masa diye küçümsenen »ey, bugün için «füze» dir. Gerçekten de bu tiimce, bugün, «Füzeyl anlanm ama, füze idesini anlamam» deraektir. Ve buna da kimsenin itiran ydktur. Eğer başka ttirlil olsaydı, yani Platon'ca füze Idesine bağlı kahnsaydı, insanhk bugün füzeyle uzayı fetih çabası yerine «Baytekin hârikalar diyarında» gibi resimli romanlar uzeriıv de kafa yorardı. Hareketi açıklamıyan. açıklayamıyan bir Aristo mantığı XX. yilzyıl Batısınm sömürgcci düzeninin statükoculuğu için geçerll delillerin kuruculuğunu yaparken, öte yandan Anadolulu Herakleito» «Her şey akar» diyor ve bu sözüyle «hareketi», «tekâmülü» ve «devrimi» açıklayan dialektik mantığın babalığını ediyordu. Atinada iıili ufaklı tanrı ve tanrıçalara kurbanlar kesilirken, önemli olaylarda onlardan irşatlar beklenir, ve kimi düşünurler dinsizlikle •uçlanırken, Kolofon'lu (İzmir yöresi) Ksenofones, «Atların da elleri olsaydı, resim yapabilselerdi, onlar da kendilerine benziyen tannlar yaparlardı», diyordu. Ve Anadolu akılcüığıyla, çok tanncüığa en büyük darbeyi vuruyordu. «O» birdir, diyordu Ksenofones, baştan başa akıl, bas tanbaşa düşünce ,baştanbaşa dayustur. Acaba bu sözlerle gelecekte mutlaka kurulacak ussal sosyal düzeni, o günkü kelime ve kavramlarla tarif etmek mi istiTordu? Bastanbasa akıL bastanbaşa düşunce, bastanbasa duyuş olabilecek ve bu niteliklerini uygulayabilecek tek sey, toplnmsal düzenden başka ne olabilir? • Yirmınci yüzyılın ılk yarısı, dunyanm alabildiğine değişen bır dönemiydi. Değişme her zaman vardı: ama öylesine yavaştı kı; duralama (statuko) asıl, değışme ise ânzî sayıhyordu. Eskiden insanlar, doğdukları zaman bulduklan dünyayı, ömürlerini geçirdikten sonra, hemen hemen aynı olarak bırakıyorlardı. Oysa çimdi bir insan, on yıl aynı dünyada yasıyorum »anır yani kafaca on yıl yerinde «avarı» insandan ziyade «An Atatürk Üçüncü Dünya'yı açtığının farkında olmadan aramızdan ayrıldı rının gürültüsü içinde, iki dunya savaşında, Batı uygarhğının gurultüye gittiğının farkında olmadı. Gündelik basın ıse, yo'ıda bır dolmuşun devnlmesiyle koca bir devrin yıkılması arasındaki farkı behrtemez Örneğin, 1966 yıl önce, günlük gazeteler basılsaydı, Roma tmparatorluğuna ait havadisler arasında, Isa atih bir çocuğun doğduğunu bildirmezlerdi. Politikacılann, istıkrar ya da statükoyu sürdürmek çabaları ise, bir «tapi rulan» yüruyen kilim üzerinde düşmemek için birbirini iten, tekmeleyen ve birbirine tutunan bir surü »arhoşun tepinmelerin» îçin için geüşen injan kafası, benzer. «Eski» kafa, «artık gütoplumlann ekonomık yaşannüm yetti» diye, ortadan defotısını, akılca duzenlemeye kallup gitmez a, kendiliğinden. Dekışıyordu. Yenı sosyal ve eko mincek deginildiği gibi, kılık denomik sistemler «Batı» lıların ğiştirir, gülümser, olmaymca hiç beklemediği bir sonuçtu. Bu sertlesir, yırtıcı olur. Eskinın, bir. Aynca, somürgelerde kıpırbas belâsı olmakta dırenmesi dogaldır. «Ben mademki ölüyorum, damalar baçlıyordu. Sonralan öldüreyim barı» der eski. Ama, Üçuncü Dunya diye adlandınlaölüm hayata sığar, hayatsa ölücak olan üçuncü dünya da, Musme sığmaz, ölümü aşar, yeni çotafa Kemal önderliğinde Anadocuklar ve gençlerle, yeni kafalar lu ulusal savaşmda uç gösterdive akıllarla. Bu da iki. Bu iş dünyada siftah oluyordu. Atatürk'ıin yaptığı is, Her uygarhğın niteliğini, o uyen aşırı dalkavuklannm pehpehgarlığın başlıca özellikleri belerinden çok ötedir. Ne yazık ki, lirler. özelliklerini yitıren uyAmerika'yı keşfettiğinin farkıngarhklar, tarihsel görevini tamamlamıs ve artık bunlann güda olmayarak ölen Kristof Ko nü geçmış demektır. Batı uygarhğının başlıca özellikleri, daha doğrusu üç kokünden birisi, Hıristiyanhk, ötekileri ise sö> mürgecilik ile denemeye dayar.an bilim ve bulumdur (Sciencs esperimentaîe). Sömürgecilık ne kadar kılık değiştirse ve dırenss rie sonu gelmiş demektir. Hıristıvanlık da yeni bir dunya karsısmda tehlikeyı sezmış, evvelc» bırbırının kanlı bıçakh düsmanlan olan Katolik, Ortodoks ve Protestan gıbı kolları hemen herr.en bırleşmış ve panığe ujramamak için düzenlı artçı savaşları vererek rıc'at yolunu tutmustur. Bugün Vatikan'ın kabul ettığı gerçekler uğruna, efkıden, yuzyıllar süresınce insanlar cayır caytr kâfir diye ateşte yakılmıstı. Zindanlanyla ve karanhğıvla hemen hemen bın yılı kapsıvan Ortaçağ süresince ve riaha sonraları, her zaman pozitif bihm, dinle çelısme durumunda bulunmuştur. Örneğin, Vatikan' ca .«uçlanan Galileo'dur. Asıl ondokuruncu yüzyıldadır ki. fen Batı'da hızlı bir gelişme gdstermıytır. Ama, bu da ortama va çevreye rağmen, çete savaşı yaparcsîina olmustur. Curie'lerin, Pasteur'lerin neler çektikleri bihr.mektedir. Yanılmıyorsam günümüzde bile, kimi Amerikan okullarmda Darwin'den sözetmek yasaktır, Âdem'le Havva sembolik değil gerçekten ilk insanlar sayılmaktadır. Atom devrinin başında, billra adamlan atom bombası yapmaga öylesine zorlandılar ki, çete muharebesi yaparcasına keşif yaptıklan zamanların özlemini çektiler ve bu:;ün de çekmektedirler. Ama. akıl durur mu hiçT Hiçbir bitki havada ve boslukta gelişmez. Yeni çiçek, hep çüruyen e^kinin gübresi üzerinde açar. Batı uygarlığının ana çizgücrini mevdana çıkarmak için yapılan budamalarda, Batının kimi çiçek veren dallarının r!a kesilmesi gerekiyor. Budamarta i^ter istemez yapılan bu haksızlık kıyas'.ya özetleme zorunluğuna baîısiansın, burada. YARIN DÜNYAMN ALTINCI KITASI Anadoln'dn İyonya'da bir kiyı kenti Dışi Bond IVtODESTY BLAISE İ S T A N B U L Acılıs ve Droirsm Turküler Eâitinı sohOetl Ovun havdları Kove hab*Tİer Sabah meludıleri Haberltr ve hava durumu Istanbul'da bueun Kucok ilâniar Bu sabah sızinle Kucuk orkestra Muzık bahcesi Valsler Turküler Vivolonsel »ololaıı Muzık kutusu Sen ne ruzel buluraun. Gezsen Anadolu'vu 123456789 YUKARIDAN AŞAĞIYA: nuşu, notalardaki durak yerleri (çoğul). 81 lnsanda geçici olarak etki Tersi «beygır ayaratan düşünme duygusundan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yakkabısı» anyoksunluk hali. 2 Karın doyulamına iki sozran, cköy eşrafından olan kisidür; uçurtma nin konutu» karşıhğı iki söz. 3 uçuran çocukDılemek (iki söz). 4 Bir erkek lara mutlaka adı, üç zamandan biri (Osmanlâz.mdır. 9 lıca). 5 Tersi yine bir erkek a«Kol ucu bem* dıdır. 6 Çevrilince yüksek mabeyaz valide» kamlara çıkmış olanların erıştikleri mertebe olur, idare bölum Odiiktl bnlmacanıo mânasına ü{ lerımızden. 7 Bir harfın oku halledllmlı fckl) soz. J Carth Tiffony Jones TIFFANY JONES Mi ... İ5IMIZİ VÜ12ÜTECBİM Afkası varın Kısa haberler Sabah w,nseri Orhan Av«ar orkestran Kucuk ılânlar Turkulcr Üskudar Musıki Ccmhetl Hsbrrler ve Resmı Gazetede hueun Hafıf muzık Reklâm oro»r»mları ??rkıİJ(r I Sıral orkestrası Sarkılar K'ıcık konser Saz e^erlerı Kısa habrrler îîikrofonda oenclilc <"ocuk bahcesi Kısa haberleı ddMı melO'itve Reklâm Droirramlan Habfrler Kucnk ılanlar Sarkılpr Bir ılce. blr bucak Y î''îun sesi Heredot tanhl 24 ^atin oiavları Plâklar arasmca Klâsık Turk muzifti Reklâm oroSramiarı Haberlcr ve hava durumu Radvo vav'.ılar toDİulueu Oda muziei Haf .f muzik C.unun haberleıi KaDanıs. IST^NBUL IL R4DYOSO '>cılıs \f nroâram Sizin icın Kucük konser İvı ak^arrlar Senfonık muzık Turkıie've hn seldınl» Aksam konseri Genclerie beraber Oncralardan secmeler Hafif muzık Grce konseri Lâtin Amerika melodileri Caz muzlSi Bir sarkıcl Gece varısı icin Proeram ve kaoanı». fsrkılar 8OLDAN 8AĞA: 1 Deprem sonucu duyduğutnuz hareket. 2 «Benzerıne güç tesadüf olunur» anlamına iki söz, «Kalburdan geçir!» karşıhğı bir emir. 3 Pis ve murdar durumda olan seylere Osmanlıcada boyle derlerdı; bir renk. 4 «Zamanı gösteren âleti gıcır gıcır» mânasına iki söz. 5 Yurdumuzda bir bölge, bakılmaya ve tedavı edılmeğe muhtaç bir durumda. 6 Parlak değil de donuk, pikaplara koyup dinledıklerimizden. 7 Bır kadın adı. 8 Bu da bır yabancı kadının adı fsöylendıği gibi yazılmıştır), iyi bakılmamış yaraların içmde bulunur. 9 «tnce kenarlı spor sandalını ele geçir!» mânasına karma bir emir, 25 temmuzda yurdumuzu resmen zıyaret etmiş olanın varısı. DtTNKC BULMACANIN NASIL HALLEDİLECEK Tukandakl rakamb bulmacada sadece 4 tane uıabtaı (ipucu) ve 8 tane gonuç rardır Boj kaJan 12 karenin içine 1 den 9 a kadar uygun birer rakam koyarak ve t«P" lama, çarpma, çıkartma, bölme işaretlerine dikkat ederek soldan sağa ve yukandan aşağıye bulmacada gösterilen sonuçları bulnnuz, Biraı vaktînizi alır ama, boş vaktinizi hoşça geçirmi} olursunuz. YEMIN 26 • Şu lbex meselesini çözdükten sonra otomobilime aîSadığım gibi Grıssons'a gittim. Mantıklı belki. Ama haıeketımın aptallığını anlamakta gecikmedım. Grissons kantonu o kadar genış bir yer k i ! Uz.m boylu olduğundan ve eski model, siyah bir Amenkan otomobıli surdugunden başka kimlığı hakkında hiç bır şey bilmedığim bir adamı bulman ancak şans eseıi olabilir. Yüz otuz küsur millik bir .ırazi üzeune, küçük küçük, sayısız vadilere dağılmış yüz otuz bin küsur insan. îmkânsız bir iştı bu besbelli. • Soğuk bir havada, umitsizlik ve şaşkınlık içinde bir ırmak kenarında oturuyordum ki biıaz ötede bir kac oğlan çocuğu gördüm. Tereddütlü, ürkek bir şek:lde durmuş yan gözle beni süzüp duruyorlardı. Bır tanesmin elinde değnekten yapılmış bir o'.ta g5rdüm. «Haydi, gidıp tutun bahğ'.nızı. dedim. Onıki yaşlannda, kırmızı saçlı bu çilli; Bibi, siz polis misniz?> diye sordu. «Polise benziyor muyum?» dedım «B.lmcm k:> dedi. €Değilim» diye cevap verdim. «Sonra onlnrın oltalarını suya sarkıtmalarını seyrettim. Beş ki'iydiler ve beşi de kendilerini işlerine iyice vermişlerdı. • Bir süre sonra çilli suratlısı «Bugün gelmiyorlar. diye içini çekti. kalkıp yanıma yürüyerek. «Sigaranız var m ı * . diye sordu. «Vay çapkın» dedim. • Buyaşta h a ' ' . Çocuk «Gene de bana sigara vereceşınizi ssnıyorum», dedi. «Öyieyse başka çarem y o * diyeıek sigara paketını uzattım. «Mersi» dedi. «Kıbrıtım var.. Dumanı burun deliklerinden ufliyereS, .Bunca zaman boşuna bekledikten ionra adamın canı bir sigara istiyor, doğrusu.» diy» çalımlandı. Ben de, «Valiaha. biınıem ama arkadas.iarın senden daha sebatlı galıba» dedim. «Sabrederlerse elbet eninde sonunda bir şey tutacaklar.» Çocuk, •Hıç de değil», diye cevap verdi «Ya da en çogundan bir kaya balığı tutarlar. Benim gözüm ala balıkta ama o da para istiyor.» Merakla, «Niçin?» diye sordum. «Çünkü ala balıklann gezdiği yerlerde avlanmak için polisten izin gerek. Bu da para işi.» Ben. «Ala bahkların gezdiği özel yerler mi var yani?» diye sordum. Çocuk, «Görüyorum balık avına dair hiç bir bilginiz yok.» dedi. «Oltanızı rastgele bir yere sarkıtıvereceğimizi mi sanıyorsunuz? Amatörce bir düşünce bu. Balıkçılık yapmak istiyorsanız iki şeye dikkat edeceksiniz Yer ve yem. Tutmak istediğıniz bahğın nerelerde oyalandığını ve ne çeşit yemlere meraklı olduğunu bileceksiniz.» Bırden ayağa kalktım. «Yer ve yem, diye mırıldandım, kendi kendime.» Sigara paketini çilli oğlana uzatarak. «Al hakettin bunu» dedim. «Şimdi artık istediğun bahğı nasıl tutacağımı biliyorum. ö n ce onun eezip o;>a!andığı yeri bulacağım. sonra da merakiı oiduğu ge«ıtten bir »em sallıyacağım.» Yaıas: FRÎEDRİCH Çeviren: DÜRRENMATTJ NİHAL YEĞİNOBALI A N KA R A Aılu ve oroSram Gjnavdın Kove haberler. Sarkılar Haberler w hava durumu Sabah muzıeı . Ankara da bueun Kucuk ılânlar Her telden Tıırkuler Bır baska eözi* Ssbab konseri Kı?a haberler Aıkası varın Cesıt'.i muzık Tıırkuler Sarkılar Melodiden melodiv« Cocıık bahcesi Kcınser saati Turküler Klbrıs saati Kııeiik ilânlar Sarkılar Haberler ve Remnî Gaıetede Hafif miızık Reklâm Droftraml«rı Cocuk bahceti Sarkılar Bueun lcln fectikîerlml» 14 .55 Kısa haberler 15 00 Turkuler 15.15 Konser »aâtl 15.45 Plâklar ara»ında 15 55 Gencliâe doeru 16 55 Kısa haberler 17.00 Ynrttan sesler 17.30 Kov odası 17.50 Reklâm Drotramlan 19.00 Haberler 19 40 Kucuk Ilanlar 19.45 Turküler 20.00 Silâhlı Kuvvetler Miatt 20 15 Sarkılar 20.35 İtalva'dan muzik 20 55 Uvkudan önce 21.00 24 saatin olavları 21.05 Bizde teknlk öirenlm 21 °5 Erkekler toolulutu 51 50 Kucuk konser 22 05 TBMM aaU 22.25 Turküler 22.45 Haberler ve havâ durumu 23 00 Gecen mevslmin konseri 23 45 Gece varısına doftru 23.55 Günun bnemll haberlerl 24 00 KiMm». 13.20 13.30 14 00 14.15 14.35 buffun Matthai susmuştu, ben de uzun zaman sesimi çıkarmadım. Içkimi yudumluyor ve dışaıdakı güzel yaz manzarasını seyredıyordum Nihayet püromu yeniden yakarak; • Matthai, balık avına çıkmaktan ne\i kasdettiğinı şimdi anuyorum», dedim «Bu şose sence bır nehır gıbı. Benzın istasyonunda i^tediğın bdlığın oyalanabileceâı bır yer Syle mi?» «Gris^ons'dan Zür.h'e gıtmek isteyen bir kımse bu soseden geçmek zorundadır» • Boylece o kız çocuğu da yem sayılıvor değil rr.ı?» Bıır.u söylerken urpermiştım. Maıüıaı «Adı \nnemarıe», dedi. • Kimi sndırdığını şıtıdi bu.dum o zavallı Brıtliciğe benziyor.» Aramızda gene bir sessizlık uzadı Dı^arda hava ivice ışınmıştı. Yiik?»!en hafıf sislerin arasında dağlar pırıl pınl yanıynrdıı Sonunda âdeta çekinerek; • Kurduğu plânda iblisçe bir yön yok mu?> dıy» sordum. Matthai «Mümkündur». diye cevap verdi. • Cani buradan seçip Annemarie'yi görecek va kurduğu tuzağa düşecek diye bekliyeceksln demek?. • Cani. eninde sonunda buradan geçecektir.» Bir an düşündüm, sonra. «Pekâlâ, dedim. «Hakh olduğunu farzedelim. Bu canınin varlığını kabui edelim, oyle ya olmayacak şey değıl? He!e bızim meslek a:anında her şey mümkündur Ama kullandığm metod çok tehlikeli değil mi sence?» Matthai pürosunun izmaritini pencereden dışan fırlatarak; • Başka kullanabileceğim hiç bir metod yok ki.» dedi. «Cani hakkmda hiç bir şev bümiyorum. Peşine düşüp arayamam onu. Ancak bundan sonraki kurbanını .. yani bir kız çocuğu bulup yem yerine kullanabilirim.» «Mükemmel! Ama sen bu metodu balıkçılık tekniğinden almışsm. Maalesef bahk avı ile cani avı birbirine tıpa tıp uymaz. Çocuğu her an yol kenannda tutamazsın k i ! Hiç olmazsa okula gidecek bu çocuk.» Mat'hai inatla, «Yaz tatili geliyor» dedi. Başımı yandan yana salladım: «Korkarım bu sende sabit fikir halini alıyor, Matthai. Burada oturup böyle belkı de hiç olmıyacak bir şeyin olmasını bekliyemezsin. Cani buradan geçse bile senin tuzağma tutulmayabilir. Demek ki uzun uzun bekliyeceksin.» •Bahk tutmak istiyehler de uzun uzun beklerler.» Pencereden bakınca Liesel'in genç Oberholzer'e benzin verdiğini gnrdüm. Obcrholzer, kısa mahkumıvetleri de sayılırsa. içerde altı ay yatmıştı Matthai. «enin buraya neden gehp yerleş.tiğinJ Liesel biliyor mu?» diye sordum. (Arkası rar)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear