Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAHİFE ALTI 27 Mavıs 1967 CUMHTJRÎYET KAZA MUTLU ÇİNGE1SELERE DE Hcaftcının RASTLADM ON BİN GÜNEŞ Tehlikede bir kadın! ıza mı içerlesln, oglana mı?.. Hatçe fle tanısıyorlardı. Hasan Lâpacı da mektep mrkadaşı idi. Üçii arkadaşlık, yârenlik ederlerdi. E delikanh bunlar. Arada flört de olurdu.. ne var ki Hasan, Turhanı daima geride bırakırdı. Daha yakışıklı, daha cerbezeliydi. Hatice ikisine aynı muameleyl ederdi. Gelgelelim... Hasanın şehirde evi vardı, Turhan karşı tarafta otnrurdn. Bir iki defa Hasanın Talimhane dekl apartımanına gittiler. Vakit gecikince Turhanı bırakıp gitmeye mecbur olnyordn. Eve gittnek için dolmus, w pnr, otobüs yolculukları vardı. Ne de olsa insan kıskanıyorTurhan Haticeyi Hasandan iyice kıskanmaya başladı. Kıskandıkça da karşı taraf sıkılır. Kız önce 1 aldırıs etmedi ama sualler ba* dı: Nereye gittinlz?. Hiç.. Gezide dolastık. Sonra? Sonra bir çay tçtik. Nerede? Aman ne jfleylm.. iste oralar da bir yerde. Yalan... Aaa, neye yalan söyllyeylm? Çayı nerede içtiğiniıi bilmlyor mnsun? Biliyorum ama adını bilmlyonım. Caddeye bakıyor, önfi teraslı bir yer.. Hımm.. adı yok demek?.. Bakmadım adına.. Nerede içtiniz? İçeride mi, dısanda mı? Dışarıda.. Emin misin? Aaa; aptal mıyvm ben! Hayır.. yani belki hatınnda lyi kalmamıştır. Kalmryabilir.. neden beni sor guya çekiyorsun? Yoook.. öğrenmek için. tşte öğrendin.. öğrenemedün td Daha ne öğreneceksin! Çaydan sonra?.. Çaydan sonra lâf ettik Ne gibl lâf.. Lâf gibi lâf... Hah! İşte barada falso verdln.. Verdimse verdtm.. keyflmm kâhyası mısın? Değilim, değüim.. ama elimde değil.. Turhan.. wn ne kadar değistin.. evvelce ne iyi çocuktun. Demek şimdi fena olduk.. tabü.. Yok fena oldun demiyorum; ama yani insanın hürriyetine de ! bu kadar kariş'ıimaz.. diişün bir kere.. ben bir arkadaşımlan.. hem senin de arkadaşın.. «Hasan» lan. Hasan benim arkadaşım de|fl.. Danldınız mı? / Yoooo!.. Ne oldu fiyleyse» O benim rakibim Haaa! Anlasıldı.. sen bana baksana.. ben istediğimle, Istediya çahşıyordu.. İşte böyle bir hiç yüzünden Hatçenin iki erkek arkadaşının arası açıldı... Bn daima böyle olmuştur; ama Turhanın gözünü kıskançlık bürüdüğü için işi gitgide azıtnustı. O kadar tri Hasanla Haticenin ne zaman nerede bnluştuklannı takibe kadar koyuldu. ötekiler bunun kâh farkına var dılar, kâh varmadılar. Ama artık Turhanla münasebetleri kesilmişti. Turhan bir akşam fizeri Hasanın apartımanının karşısında bir yere gizlenmis.. bekliyordu.. kimbilir kaçıncı gündü bu bekleyiş. Nihayet iki genç çıkageldiler.. apartımana girdiler.. Turhan deliBen bir hasta kanyım.. Affedersin dedik ya!~ Evet ama yfireğim ne olacak.. Bir kat ynkan çıkarlarken: Geçer, geçer.. diyorlardı.. Turhan kapıyı çaldı.. kendi geri çekildi.. öteki adam.. kapı acılınca içeri girdi.. İkinci Şnbe Sivil Komiser Hayrettin Dardanel.. Hasan.. Birsey mi var?.. Kadın nerede? Kapı çahnınca Hatçe Hasanın başka arkadasları geldiğini sanarak içeri çekUmlşti.. Sesleri işitti. Polis: Kadın nerede diyoram.. Bu nrada Turhan da içeri girmiştL. Odfil alan diğer filimler Siyasi temaslar 27 Mayıs 1928 tarihli Cumhuriyet'ten C annes Festivali Filim Yarışmasının «finiş ipi» ni göğüslemeğe yakın düşen filimlerden biri de ünlü Amerikalı rejisör JOSEPH LOSEY'in çevirdiği ve Festivalde tngiltere'yi temsil eden «ACCIDENT» (Kaza) adh iilimdi. «Accident» Büyük ödülü değilse bile gene de Yugoslav filmi cMutlu Çingenelere de Rasladım. ile birlikte JÜRİ ÖZEL ARMAĞANI'nı paylaşmakla kendini gösterdi. Bu filim ayrıca «Sinema Eleştiricileri Uluslararası Birliği» Armağanını kazandı. Fakat bu ödüller, doğrusunu ıster'eniz, filmin işlediği ana tema ve çevriliş biçiminden ziyade, başrolleTdeki Dirk Boçarde ve Stanley Baker'in «büyük oyuncn» olarak gözlere serdikleri sanat bakıtnından, usta rejisör Losey'in artistleri yönetmedeki başansına verildi! «Accident» filminin konusu îngiliz dramatürg'ü Harold Pinter' in senaryosu üzerine kurulu : «Bir üniversite öğrencisi William (Michael York), bir gece yansı, otoraobil kazası sonucunda, felsefe öğretmeni olan direktörü Stephen (Dirk Bogarde)'ın evi önünde ölü bulunması üzerine gelişen filim, «aşk, arkadaşlık, kıskançlık, hayal kırıklığı» tema'lan arasında, sadece «görünmeyen yaralar» bırakarak bitecektir... Losey, bu filminde âdeta «yaşamanın güçlüğü» nü mırıldanmaktadır! ANKARA, 26 (özel) Cumhuriyet Halk Fırkası grupunun bugünkü toplantısında Başvekil Ismet Paşa harici vaziyet hakkında bir buçuk saat kadar devam eden beyanatta bulunmuş tur. Fırka sekreterliğinden bu hususta bir bildiri yayınlanmış tır. Yaptığımız tahkikata gore Afganistanla evvelce yapılmış karşılıklı güvenin yenilenmesi ve Türkiye Italya misakının bugün yarın neticelenmesi bek lenmektedir. Bunu Türk • Yunan müzakerelerinin halli izleyecektir. Kuponlar meselesi ise anlaşmanın tasdikini meclisin tatili münasebetiyle bundan son raki devreye bırakılmak zorun da kalınmıştır. Fırka grupunda öğleden evvel Kütahya mebusu Recep beyin başkanhğında yapılan toplantıda ise dış meseleler görüşülmü? ve neticede Afyon mebusu Ali beyin «hükumetin bütün meselelerde izlediği hareketin muvafık görülerek tasvip edilmesinin karar altma ahnması» tekliü kabul olunmuştur. ra ehemmiyet verüiyor. Bunun yerine tenekeci, marangoz, demirci gibi adamlar yetiştirmemiz gerekir. Böyle şeylere ehem miyet verince buhran kalmaz. Bana daha fazla söyletmeyiniz» demiştir . Yeni rakamlar ' 1 Hazirandan itibaren kullanılacak olan rakamlar için bele diyece hazırlıklara başlanmıştır. Belediye matbaası bu rakam lardan kâfi miktarda sipariş etmiş ve tab'iyyatta bu rakamlar kullanılacaktır. Otomobiller için yeni plâkalar sipariş olunduğu gibi 1930 nüfus sayımımızda yeniden nümerotaj yapılacağı için o zamana kadar ev numaralannın da yeni numaralarla değıştirilmesi icabetmektedir. Terzi ücretleri ' Para buhranı üzerine Borsada bazı yükselmeler üzerine kendisine muracaat eden bir muhabirimize meşhur mukte sit Celâl Muhtar bey şu demeç te bulunmuştur: «Memlekette herkese ikti»at okutulmahdır. Bundan sonra medeni yasamağa alışmamız lâzımdır. Memleketimizde spo ye döndfi. Hasanın apartunam dördüncü katta idi. Pazar günü» çocuklar çıktılar. Pencerenin önünden Taksim bahçesine baktılar. Turhan bunu da gördü.. Görfince de oradan ayrüamaz oldu. On dakika, bir çeyrek gözüntt apartnnanın penceresine diktL. bekledi. Çocuklar arada bir pencere önfinde görünüyorlardı.. bir aralık Hasan Hatçeyi boynundan tutar bir harekette görür gibi oldu. Boğuyor namussuz! diye bagırdı.. Birisi sordu: Kim boğuyor?.. Turhan artık hayal Uemine firmişti: Kın boğuyor.. görmedin mi? Pencerenin önünde... Adam telâşlandı: Hangi pencere yahu? Şu karşıki apartımanın.. dSr düncii katında.. kırmızı ısıklı pen cere.. Orada mı?.. Orada ya!.. Ha! Giden gelen var. Boğuyordu kardeşim. Sen biliyor musun orasını. Ben biliriny. Hadi gidelim 5yle iae Gidelim... Ama karakola haber verelim mı? İş işten geçmesin.. İş işten geçmesin.. doğra lâf.. yürfi.. Yürüdüler.. Turhan, Hasanın dairesini biliyordu.. Asansör bozuktur ekserL. yaya çıkalım. Merdivenleri fiçer fiçer çıktı Fakat Hasanda öyle einayet Işlemlş bir hal yotrtu. Aksine gayet neşeli idi. Turhanı görünce: A».. Turhan!. Sen de barada mısın?. Hangi kadını anyor bu arkadas?. Tam bo nrada Hatçe de ortay» çıktı.. Vay sekerim.. Tnrhancığmu neredeydin ayol?.. Hayır ola! Ne vmr?.. Alt katta bir kadın varmış da.. birşey yapmış.. Sonra.. yukan kaçmı».. Bu arkadaş anyordu. Ben de sey ediyordum... Ondan sonra... Demek burada yokmuş... (Polise) Yok kardeşim.. Burada yok.. Bu benim arkadaşım Hatçe Ba da onun arkadaşı Hasan... Macar rejisörii Ferenc Kosa'nm «ON BİN GÜNEŞ) adlı filmi festivalde olumlu yankı uyandırdı. Resimde, (ön plânda) başroldeki aktris Gyongyi Buros ve kocası rolünde Tibor Molnar filmin bir sahnesinde görülUyor. Başanlı bir eser «Jüri özel Armağanı» nı paylaşarak sinema dunyasında yankı uyandıran ve evvelce kısaca EOZ açtığımız «MUTLU ÇİNGENELERE DE RASLADIM» adlı Yugoslav filmini, yorumlamak uzere, gene ele alalım : Yönetici Petrovic'in özellikle «Çıngene'lere (Tziganes)» içten bir duygu beslediği ve bu filmini «gönlünden koptuğu gıbi» çevirdiği besbelli! Filim o kadar samimi, sıcak ve katıksız ki... Bir «küçuk şaheser» karşısındayız denilebilir! Filmin, kasden yöneticinin koyduğu ve eski bir sarkıdan alınmış biraz «müstehzi» adı altında, ince bir «mizah» ile koskoca bir «haya^ dramı» işleniyor. Bu filimde ayrı düşmüş bir halk kitlesinın «topluma kabul edilişi'ndeki zorluk ve düzeltilmemiş durumları» hikâye edilmek isteniyor... Ve bu ana tema filimde kâh neşeli; folklor müziğinin etkisinde coşturucu v« kâh zalim, güclü, şiddetli sahnelerle canlandırılıyor. Filim «satır» biçiminde hem realist, hem de lirik. Petrovic'in başarısı «mizansen» de olduğu kadar «peyzaj» ların seçiminde, «renklerin» harikulâde oluşunda ve nihayet oyunculann üstün kabiliyetlerini ortaya çıkarışta belli oluyor. Tomislav Pinter'in foto'ları; Olıvera Vuco ve Bekim Fehmiu'nun oyunları iz bırakıyor. îstanbulda bir terziler akademisi kurulacağı ve terzilerin üç sınıfa ayrılacağı haber ahnmış tır. Birinci smıf terziler bir kos tumü elli liraya, ikinci sınıf, kırk, üçüncü sınıf da otuz liraya dıkeceklerdir. Yaptığımız tahki kata göre terzilerin böyle sınıflara aynlması doğru değil, yalnız kalfaların sınıflandırılmaları doğru olabilecektir. Bu husu» ta yetkililer, Terzıler Cemiyetinin kuracağı bir Kooperatifle kumaş ve saire için ortadaki mü tevassıtlar kalkacağı için elbise fiyatları da ucuzlamış olacaktır demektedirier. ğim zaman, istediğtm yerde görfişürüm, konuşurnm.. çay içerim.. bana kimse kanşamaz.. Yaaa! Ne zamandanberi ba hurriyet?.. Şu andanberi.. kimseye de yaptığımdan ettiğimden hesap vermeye mecbur değilim.. AUaha ısmarladık.. Güle güle Hatice Hanım, giile güle!.. Turhan Içerlemişti. Ama kabahat kendinde idi. Durup dururken kızın damanna basmıştı.. halbuki biçare Hatçenin Turbana karşı sempatisi vardı.. Ama Turhan kıskançlık yüzünden kızı sinirlen dirmişti.. Hasan Lâpacı kurnaz bir çocuktu. Turhanıı. tutumunun tam tersine, o Hatçeyi sıkmama Sen kimsin dellkanlı?. Evdekilerin ikisi birden: Bizim arkadaşunrz.. Buraya dâvetU idi.. Bu nasıl iş yahu?. Bir yanlışlık olacak?.. Barada bizden başka kimse yoktsterseniz arayın!. Turhan: Yokv yok! (PoJiae) Kardeşim.. Burada şüphell bir kadın yok Aramaya ne lüzum var de"il mi?.. Zaten aramaya gelmediniz ki.. Polis gülumsedi.. Bayun.. Pencereye bakan ben mi idim? Yanuş pencere gönnüşu» herhalde... Hatçe anladı durnmu Yanhşlık olacak.. Turhan beyefendiye bir bira versen e!» yorulmuş... Polis: Teşekkür ederim.. Karakola gitmem lâzım.. Telefon edin.. biraı sonra gidersiniz.. Polis karakola telp'on ettl.. Abdurrahman.. kardeşinu Ben bir iş üstündeyim. Yarun saate kadar geleceğim.. Başkomisere söyle!.. Ve oturdu.. Hasana bakarak: Delikanlı.. Sen beni iyi bastırdın yahu!. Hasan güldü... Vallaha ben şirşey yapmadım... Birayı içerken: lar.. kapıyı çaldılar.. İçeri girdi Aşağıdaki kadının da yftreler.. bir yaslı madam... Aman Allahım... Noolooroz.. ğini oynattık.. Ne bileyim ben ben bir hasta kanyım.. bana ne Kadını boğuyor, deyince.. inandım.. istorsunuz.. Turhan: Turhan sordu: Kim söyledi yahu!.. Bnrası Hasan nerede? dağbaşı mı.. Adam boğulur mn?.. Hasan bugün izinlidir. Hasan Hatçeye baktı.. gülümOlamaz.. şimdi pencerede sediler.. Az sonra polis gittigördüm.. Olamaz Hasanın odası ay Hasan da kalktı.. Hatçe: dınlığa bakar.. Nereden görecek Yok Turhancığım.. Benl kursin.. tardığın için teşekkür ederim Bu kaç numara?. (Turhana bakarak) Bu beni bo 4 numara... ğacaktı.. ve attı kahkahayı.. Kaçıncı kat? Ondan sonra geç vakte kadar Üçüncü kat!. Pardon riadam Yanlışlık kaldılar.. Turhanın kıskançbğı azahmştı. Çünkü; Hasanın bir oldu.. Ben ağnadım ama sen ag başkasiyle nişanlanacağını öğnamadnn!.. Yüreğim oynadı rendi o akşam. Claurtine Auger (Jacqueline) ve Michel Duchaussoy (Bob) rollerini «Jeux de Massacres» (Katliam Oyunları) adlı Fransiz filminde paylaştılar. Robert Mitchum'un oğlu Jim Mîtchum ile Hnch CBrian, cCehen« nem Günü» filminin bir sahnesinde... JÜDEKS Atillâ DORSAY Bu yüzyılın başlarında, sinema denen yedinci san'at, güçlenme ve kendini kabul ettirme çabasuu sürdürürken, Fransa'da bir adam. 1906'dan 1925'e kadar çevirdigi 800 adet filmle Fransiz sinemasının öncüleri arasına giriyordu. Filmlerinin senaryolannı da kendi yazan, sinemanın birçok ilkelerini, bu luşlannı ük kez filmlerinde ortaya koyan bu adamın adı, Louis Feuillade'dir. Feuillade, her türden film çevirdi ama özellikle, «Vampirler»; «Fantoma»; «Judeks» serileri o zamanlar ortalığı altüst etti; büyük başarüar kazandı. Arthur Bernede adlı bir yazarın yarattığı judeks tıpıne, asıl şeklini ve karakterını, filmleriyle Feuillade verdi. (Gerçi. halkm ahlâkmı bozduŞu gerekçesiyle, jüdeks'ın iyi kalpiı, davranışları zayıfları korumaya yönelmiş bir kışı olmasını ısteyen o zamanki Fransız tçışleri Bakanının da bu işte yardımı olmadı değil...) 1934'te tekrar çevrılen Jüd^ks fılmlerınden sonra. 1964'de, Georges Franju, aynı kahramanı tekrar ortaya çıkardı. Franju, 1948 958 arası yaptığı filmlerle adını usta bir belge fılmci olarak duyur muş, 1958'den itibaren de. «La tete contre les murs», «Les yev.x sans vısage», Mauriac uyarlaması «Therese Desqueyroux» gı bi konulu filmlerıyle bir hajlı ilgi çekmiş bir yönetmendır. (Bu filmlerin hiç biri bizde gös terilmedi.) Fran]ü, 50 yıl sonra Judeks'i tekrar piyasaya çıkarmakla, bir yandan pek sevdiği «kara mizah» türünde bir film yapmak isterken. bir yandan da Fransiz sinemasmın Grif fith'i sayılan Feuillade'ı anmak istemi» anlaşılan... Franju, filmini yeni sinemadan tamamen habersizce çevırmiş... Sinema dili, kurgusu, sahnelerin yavaş ça karararak, bazen de. bir zamanların filmlerındeki gibi (Peki, bu arada dedektif Coauentin ne olmuştu? Şimdi de onu görelim...) cinsinden yazılarla. birbirine bağlanması Franju'nun modern slnemayı bilmemesinden değil, Feuillade us»ssının anıuna saygılı bir imâda bu «On bin güneş» Festivalde Macaristan, genç yönetici Ferenc Kosa'nın «On Bin Güneş» adlı fılmiyle temsil edildi ve «En Başanlı Mizansen» Armağanını kazandı. Derhal söyleyelim ki, Ferenc Kosa'nın ilk «uzun metrajll filim» denemesi olan bu filmi, bir «deneme» çerçevesini birdenbire aşarak «ustahk» taşıyan bir filim oluveriyor! Filmin konusu «Macar tarihinin on bin günlük (aşağı yukan 30 yıllık) bir devresini, bir koylü ailesi açısından izliyor». Agascope tekniğiyle çevrilen bu filimde özellikle operator Sandor Sara'nın çok başarıh fotolarındaki «sukunet», insan ıstırabındaki ve iç bunalımdaki «fırtına» ile mükemmel bir «tezat» yaratarak filmi daha etkileyici kıhyor. Filimdeki «kişiler» sıcak, canlı ve yaşayan varhklardır. Filmin bazılarına göre uzun ve sıkıcı taraflarma rağmen, denilebılir ki: «Ferenc Koza'nın bu filmi «sinema aşkı» ile çevrilmiş; gösteren, fakat asla açıklama yapmıyan; sükunet içinde şarkı söyleyen; belli etmeden öğretici bir filimdir. Bir kelime ile «sinema» dır. Yönetmen: Georges FRANJU Oyuncular: Channing PollockFrancine Berge Edith Scobb Sylva Coscina Theo Sarapo Bir Fransiz • İtalyan ortak yapımı (Dünya, Site'de) lunmak istemesinden doğuycr, Franju, özellikle ince bir mızahın kendini duyurduğu sahneleı de kışiliğini gösterıyor. Ne yazıtı kı, ilk yanda tutturduğu o nefıs tempoyu, filmin sonuna kadaı götürememış. Sonuç olarak, ıl ginç yönlerı olan. bir yarım başan... Fantomaîarın, Arser Lupen'lerın cırit attığı yüiji başı Parıs'ının havasını duyur makta ise, çoğu zaman, Andr( Hunnebelle'in hoplamalı. zıpıa malı, motosikletli, helikopttrl modermze Fantoma'sından dah< başanlı olduğu soylenebıiır Franju, bir zamanlar sıhırbaz ken sinemaya geçen Channın; Pollock'a eski marifetlerınl gos termek fırsatı vermeği de ıhma etmemış. Festivalde cJüri Özel Armağanı» alan Yugoslav filmi iMutlu Çütgenelere de Rastladım» filminden bir sahne. Festivalden kırıntılar ... VE JERRY LEV?İS Ünlü komedyen JERRY LEWİS, Festivalin çılgın gecelerinin geçtiği «Whisky â Gogo> adlı gece kulübünde verilen bir partiye neşeyle geldi, fakat kendisine hiç yakışmayan asık bir çehre ile gerisin geriye dönmeğe mecbur kaldı. Neden mi? Çünkü davetiyesini nnutmuştn! Ve çok sıkı olan kontrol yüzünden, onn tanıyanlann protestolarına ragmen içeri bırakılmadı... Aynı Jerry Lewis yaptığı basın toplantısında, kendisine B. Amerika ve Johnson hakkında gazetecilerın sordukları butun sorulara, lılimlerinde alıştığımız tebessümü ve mimiğiyle sadece şu cevabı verdi: «Johnson, benim Başkammj» Ve birkaç defa tekrar etti: «Johnson, benim Başkanım ..» ASANSÖR MÜ, MERDÎVEN Mİ? Her yıl Cannes Festivali'nin Sinema Sarayında ve büyük otellerinde asansör'ler çok rağbet görürda. Çünkü bu kısa karsılaşmalarda is adamı prodüktörler, aceleci «starlet» lerle anlaşma ve kontrat imzalama zemini hazırlarlardı. Bu yıl ise «merdiven» ler asansörlerden daha çok ilgi çekti. Çünkü «minietek» devri merdivenleri daha eazip kılmıştı! «En iyi senaryo» DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIGI her biri mücevher degerinde olan, türk motifleriyle bezenmiş porselenleri, harbiye'de Seyir ve Hidrografl Dairesl Başkanlığından bildirümiştlr. DENİZCİLERE VE HAVACILARA 50 SAYIL1 BİLDİRt 6 Uft 9 Hazlran 1967 tarihlerinde 09.00 İle 17.00 saatleri arasında aşağıdaki noktalan blrleştiren saha lçlnde seyretme, demirleme, avlanma ve bu sahanın 200 metre kadar olan yüksekliğl can ve mal emnlyetl bakımından teblikelidir EGE DENtZt ÇANAKKALE BOGAZ1 GIRİŞİ 1 nci nokta: Enleml 40 derece 02 dakika 30 saniye Kuıey Boylamı 26 derece 11 'dakika 00 saniye Dogu olan E. 4850 No. lu MEHMETÇÎK fenert. 2 nci nokta: Enleml 40 derece 02 dakifca 37 saniye Kuzey Boylamı 26 derece 01 dakika 30 saniye Doğu 3 ncü nokta: Enleml 40 derece 08 dakika 00 sanlye Kuzey Boylamı 26 derece 01 dakika 30 sanlye Doğu. 4 ncü nokta: Enlemi 40 derece 08 dakika 00 sanlye Kuzey Boylamı 36 derece 13 dakika 30 saniye Doğu. DENİZCtLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DUYURULÜR. (Basn 16153/5953) YILDIZ POF=IŞELEN sergisinde görünüzHAZIRAN MAYIS HARBİVE HALI PORSELEN MAĞAZASI CUMHURİYEI Cad. No.293 HARBİYE 1872/5969 Fransiz yöneticisi ALAIN JESSUA'nın «JEUX DE MASSACRES» filmi ile İtalyan yöneticisi ELIO PETRI'nin «A CIASCUNO IL SUO» adh filimleri Cannes Festivalinın «En Başanlı Senaryo» Armağanını birlikte paylaştılar. •k Resimli Roman Kahramanı! önceki filımleriyle sinemaya yeni umutlar getiren Alain Jessua bu festivalde, eski filimleri «La Vie â l'Envers» ve kısa metrajlı «Leon la Lune» deki başarılarını tekrarladı sayılamaz. Aksine hayal kırıklığı yarattı, amma gene de «En lyi Senaryo» ödülünü kazandı! JeanPierre Cassel gibi bir komedyen ve Claudine Auger gibi bir cinsl cazibe'nin başrolleri paylaştıklan bu filimde konu: «Pierre Meyrand adlı bir «resimli roman ve kartoD filimler yaratıcısı» ile karısı Jacqueline ve sonradan resimli romanlarına kahraman olarak çizeceği arkadaşı Bob arasındaki tatlı başlayıp, sonu cinayete varan» bir hikâyedir. Filim bir «komedi» sayılır, amma güclü değil! ir «Herkes Kendl Payına» Elio Petri'nin çevirdiği ve Yunanlı aktria Irene Papas'ın başrolü oynadığı bu îtalyan filmi derinlikten uzaktı. Sosyal hiciv tarafı olmakla beraber, bir çe?it dünyanın içyüzünü belirtmekten 8tey« gecmiyen ilgi jeldci bir filim, GEHENNEM GÜNÜ Yönetmen: Ron Wınston Oyuncular: Hugh O'Brıan Mıckey Rooney Jim Mıtchum. Renklı bir United Artists filmi (Fitaş, As'ta) 1944 Ekiminde Filipinlerdeyiz, Muttefiklerin zaferı kesınleşme ve yüz tutmuş.. Ama, Japonla hâlâ direniyor. Bir Amerikan k. mando mangası. bir Amerikaı casusu ile temas kurmak ve Ja ponların denız mayınlannın ye rini öğrenerek Amerikan donan masının yolunu açmak gorevıy le Filipinlere çıkıyor. Bundaı sonrası, 4 günün, kan, ateş, olün le geçen 4 günün hikâyesi... So nunda, Robert Mitchum'un ba basına son derece benziyen sem patik oğlu Jim Mıtchum ve ünü nü Süreyya'ya borçlu eski play boy Hugh O'Brien sayesindt Mac Arthur, gemilerınin başın da, kazasız belâsız, Japonya'y tarihsel dönüsünü yapıyor. Bü tün bunlar doğru mu? Orasın bilmem, ben filmin yalancısıyırr Ama doğrusu, adamlar bu ışı iy biliyor. Baştan sona rahatça sey redilen bir «avaş filmi koymuş lar ortaya... Eh, bu arada azıcıl propaganda yapmışlarsa, ona d kimse bir şey diyemez...