26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
rr SAHtFE DÖRT 14 Mayıs 1967 CUMHURÎYET Yazan: Aleyhimizdeki hareketler, kitle hareketi değildir Ben, 1919 yılında Konya'nın ERMENAK kazasında doğdum. 1938 yılında da aılemle beraber lstanbula nakledip, uzun yülar orada tahsilime devam ettim. Bu yüzden, Ermenak'da geçen çocukluk yıllarımdan hâtıramda fazla bir şey yok. Akrabalanmın ve çok yakın bazı okul arkadaşlanmın dışında o zarr.andan pek az çehreyi hatır layabiliyorum. Bu yakın arkadaşlarım dışında hâtıramda iz bırakanların başında, babamm yanında çalışan Garbiı isimli bir Ermeni genci gelir. Bize samimiyetlc bağlı bu Ermeni delikanlısı, Ermenak'ın tek Ermeni ailesini teşkil eden annesi ve kardeşleri ile, bizden birkaç sene evvel îstanbula nakletmişlerdi. Babası Serkis usta daha evvel gitmiş. Ben kendisini hiç tanımıyorum. Ama ismini daima duyardım. He men hemen, herkes tarafından «evilen, aranan bir insanmış. Ermenak, Türktcn başka kavimlerin gelip yerleşmediği ender Anadolu kasabalarından birisidir. Bu hususun tek istisna*ı olan, kimbilir nereden, ne za man Ermenak'a geîip yerlesmiş bulunan, Serkis usta ailesinin ayrıhsından «onra, Ermenak'ın bu özelliği aynen devam etmektedir. Biz 1928 yıhnda lstanbula geImce, bir sene kadar Samatya' da, Sulumanastırda oturmuştuk Istanbulda ilk görüştüğümüz, daha doğrusu bizi ilk arayıp bu Jan dostianmızdan biri. bu Sertıs ustanın Gedikpaşa civarında oturan kansı ve kızları olmuştu. Serkis usta ailesiyle temasımız, bir sene sonra evimizi Beyazıta naklettikten sonra büsbutun artmıştı. Serkis ustayı ve oğlu Garbis'i hıç göremedık. Biz lstanbula gelmeden onlar Romanya'ya gitmişler. Daha sonraki yıllarda yatüı devam eden Jahsıl hayatımda ve 1938 de Istanbuldan aynldıktan sonra bir daha görmedim bu eski dostlan. TARIH BOYUNCA sımda Türk devletinden istedıkleri hususları ilgili makamlara ulaştırmak gayreti içinde iken, bütün dünyadaki, bilhassa Lübnan, Amerika ve Fransadaki Er menilerin Türk düşmanlığım ya şatmak ve unutturmamak için 1965 nisan ayındaki faaliyetlerı başladı. Şaşırmıştım. Benim kırk yıllık hâtıralarım çöküyordu. Durumu yeniden inceledim. Bir çok kimselerle konuştum. Eskilere ilâveten birçok eserler karıştırdım. Kanaatimce problcmı çözdüm. Ve bu kanaatlerimı Cumhuriyet Senatosu kürsüsün den millete ve dünyaya duyıııdum. (27 Nisan 1965). Araştırmalarıma son vermedim. Devam ettim. Kısa zamanda su neticeye ulaştım: (Türkiye'ye ve Türklere karşı girişilen bu düşmanca hareketler, Türkiyeden kopup dünyanın dört köşesine yayılan Türkiyeli Ermenilerin kitle halindeki £aaliyetleri değildir. Bunlar, her memlekette, her millette, her toplulukta bulunabilen, şahsî çıkarlarını, hattâ geçimlerini, bazı bozguncu teşekküllerin teşvik ve destcği ile, bu ve bunun gibi faaliyetlere bağlamış, maceraperest bir takım insanların faaliyetleridir. Onları bu faaliyetlerinde takip edenler ise, ya korku ile mecbur edilmiş, }"a hâdiseleri bilemiyecek, kıymetlendiremeyecek kadar genç ve heyecanlı veya gösterilen menfaatleri tepemiye cek kadar bencil, yine küçük bir azınlıktan başka bir şey değildir.) • SadiKOÇflg I Aklıma hep eski dostlar geliyor: Serkis ustalar, Garbisleı\.. yordu. Bir daha bırbırımızı gör medık. Ama onu hâlâ severim. Hâlâ acmm. Ona değil ama, beni en yakın arkadaşımla düşman eden, o tertemiz çocuğu bile bas tan çıkaran Hınçaklara, Taşnakiara hâlâ düşmanım. Onları affedemiyorum. Aradan 50 yıl geçti. Şimdi yi ne ortalığı karıştırmak isteyenler var. Ben de bu hâdiseleri teferrüatı ile inceledim. Bak tetkik et, hâlâ o nâmert insanları göreceksin bu işin başında) dedikten sonra: Al hâdisenin en taze havadisini oku diyerek masasının gözünden çıkardığı bir mektubu bana uzatmıştı. Mektup Amerikadan birkaç gün evvel gelmişti. New York, 17 kasım 1965 tarihini taşıyordu. Sür'atle okuduğum mektup, bir Ermeni genci tarafından doğrudan doğruya kendilerine yazılmıştı. Ben ne sonuca ulaşmışsam, Sayın Gürsel bana ne söylemisse, Ermeni genci de aşagı yukarı aynı şeyleri yazıyordu. Ama O, belli idi ki, gerçekleri ne Sayın Gürsel Tcadar biliyor, ne de benim kadar çeşitli ve tarafsız kaynaklardan tetkike imkân bulabilmişti. Aksine, acı çekmiş, ister istemez taraf tutan bir muhitin tesirinde büyümüstü. Fakat iz'anı, insan sevgisi, O'nun ecdadının ruhuna olduğu kadar kanına, kemiğine bile sirayet etmiş Türk ve Türkiye hasreti ve bağhlığı (büyük kinine rağmen) O'nu bizimle aynı sonuca ulaştırmıştı. Bu mektubu özetlemek istemi yorum. Istiyorum ki, samimiyeti ve gerçekliği bozulmasın. Yazarının adı dosyamda mahfuz kalmak üzere, mektubu aynen kitabımın sonuna alacağım. Çün kü, kelime kelime, ruhu ile, met ni ile mektubu benimsemiş bulunuyorum. Sayın Gürsel, daha dikkatle okumam ve tercüme etmem için mektubu bana vennişlerdi. Tercüme etmiş, birkaç gün gonra aslını ve tercümesinin bir kopyasını kendilerine iade etmiştim. Bu konuda kendüeri ile son konuşmamız da o gün olmuştu. Sen tarihe merakhsın. Yazın da okunur. diye iltifat ettik ten sonra (lyi bir etüd konusudur. Hem insanlıga ve tarihe, hem Türklüğe, hem de, her şeye rağmen Türkiyeyi, Türkleri seven Ermeni milletinin bozulmamış büyük kitlesine hizmettır. Bu konuda bir kitap ya zabilirsen iyi olur) buyurmuşlardı. Bana tavsiye ettikleri etüdü yapmak ve bir kitap haline getirmek benim için artık bir emir, bir vasiyet niteliği taşıyordu. Amerikah Ermeni genci hald katen doğru tahmin etmiş. Mek tupta yazılanlarla sayın Gürsel bizzat ilgilenmeye zaman ve im kân bulamadılar ama, o mektup ve içinde yazılanlar boşa gitmedi. Belki bu kitabın yazılışında bile tesiri vardır diyebilirim. Mekanı cennet olsun. Romanya'da 195456 yıllarında Romanya'da Ataşemiliterdim. Bükreş'e yerleştikten biraz sonra ilk aklıma gelen, Serkis ustayı ve oğlunu (ki o sıralarda 4445 yaslarında olması lâzımdı) tesadüf ettiğim Ermenilere sormak olmuştu. Sadece yaşlı bir Ermeni onları hatırladı. Çok leneler evvel, Garbis bir hastalıktan sonra, babası da onu takiben ölmüşler. Bu acı haberi duyunca hissettiğim üzüntüyü hâlâ hatırlarım. Bükreşte hangi mağazaya gir sek, hangi şehre gitsek, en lüzumlu yerde ve zamanda karşımıza Türkiyeden gitmiş, türk çe konusan Ermeniler çıksr, sanki kırk yıllık dost gibi yardıma koşmak isterlerdi. Dikkat etmiştim. Bu hal, müs terek bir dili konuşabilen insanlann zaruri yakınlaşması cinsinden değildi. Sanki eski bir komşu, bir dost, hatta bir akraba gibi yakınlık duyan, gö rüşülemeyen ayrı geçmis uzun yılların hasretini dindirmek isteyen insanların samiml yakınhğı gibi idi bu... ERMENİ ARMASI naate bir sürü hâtıraların ve okuduğun kitapların yardımı ile ulaştın. Ben hâdiselerin kısmen içinde de yaşadım. Bir hâtıramı anlatayım, onu da diğer etüd lerin içinde kıymetlendirmeye çahs. Birinci Dünya Harbinde taburumuzda bir Ermeni subay vardı. En yakın arkadaşlarımdan, taburumuzun en sevilen, en çalışkan subaylarından biri idi. (ismini de söylemişlerdi. Fakat hemen orada not almadığım tçin şimdi hatırlayamıyorum). O sırada evvelâ Ermeni isyanları, Türk ahalinin öldürülmesi, onu takiben de Ermeni tehciri başlamış, iki taraf birbirine gir mişti. Her gün karşılıkh işlenen cinayetlerin haberleri bel ki daha da büyültülerek askerler arasında konuşuluyordu. Ikimiz de kendi vatandaşlarımızın, yakınlarımızın endişesi için de olmamıza rağmen birbirimizi kırmadan teseüiye çalışırdık. Bir sabah emir erim bana bir zarJ getirdi. Ermeni arkadaşımdandı. Zavallı çocuk ayak üzeri, bana veda edemeden, silâhına sarılıp, kıt'asını bırakmıj, dağdaki Ermeni çetelerine katılmaya giderken benden özür diliyor, mektuplaveda edi ERMENİ KURTULUŞ HARBİNİ TEMSİL EDEN BİR RESİM... ne girdiğim zaman bizi kapıda karşılayan resepsiyon memuru, hoş geldiniz dedikten sonra, sanki kırk yıllık müşterileri ve tanıdıkları imişim gibi (Ekselâns demişti. Birkaç günden beri bazı kimseler otele müracaat edip sizden randevü istediler. Ne zaman lutfederseniz ken dilerine bildireceğim.) Daha biz gelmeden otelimizi' bile keşfeden bu ziyaretçileri doğrusu merak etmiştim. Bir Türk, iki Lübnanh gazeteciden baska, iki de Ermeni vardı içlerinde. Ermenllerden birisi ertesi gün, yaşlı eşi ve 89 yaşlarındaki torunlan ile otele gelmişlerdi. Re sepsiyon memurunun daireme kadar getirdiği, ziyaret sebeplerini dahi bilmediğim bu yaşlı karı koca ile torunlan, her halleri ile bana Samatyayı, Sulu manastırı ve çocukluğumu hatırlattılar bir anda. Oturmaktan bile çekinen, rahatsız ettik leri için özür dileyerek konusmaya başlayan bu ailenin öyle bir hali, hele 89 yaslarındaki küçük kızın öyle bir el öpüşü vardı ki, görenler Konya'da veya Kayseri'de Türk terbiyesiyle yetişmiş sanırlardı hepsini. Gazetelerden Türk lyi Niyet Heyetinin Beyruta geleceğini öğrendikten sonra, görüşmek ve bir Türk Senatörüne Beyrut Ermenileri adına hoş geldiniz demek için, Elçiliğimizden oteli mizi sorduklanm ve randevu istediklerini söylemislerdi. Bir de, yine Beyrut Ermenileri adına, ricaları vardı. Beyrutta bir Türk okulu açılmasım istiyorlardı. (Yoksa, bu sabîler, demişti yaşlı Ermeni ninesi, türkçeyi unutacaklar günün birinde...) Otelden ayrılırken evlerine dâvet etmiş ve diğer bir arzularını, bir temenni şeklinde belirterek ve beni tıpkı diğer bah settiğim Ermeniler gibi kendilerine bağlayarak gitmişlerdi ihti yar karı koca. (Ömrümüzün sonunu vatanımızda geçirmek nasip olur inşallah), diyordu ikisi birden. Orta Doğu'da 1965 yıhnda Ortadoğu Arap memleketlerini ziyaret eden (Türk lyi Niyet Heyeti) nin başkanı idim. Irak, Küveyt. ü r dün ve Suriye'yi ziyaret etmiş, Lübnan üzerinden Ankara'ya dönüyorduk. Beyrut'ta St. GEORGE oteli Sayın Giirsel ne diyor? 1965 yılı sonlarında idi. Bir ziyaret sırasjnda, bir vesile ile bu hâdiseleri, tetkiklerimi ve ulaştığım sonuçları kendilerine arzettiğira eski Cumhurbaşkanımız, rahmetli Cemal GÜRSEL beni dikkatle dinledikten sonra aynen şöyle söylemişlerdi: ( Haklısın Sadi... Sen bu ka Türk düşmanı Ermeni îşte ben bu hâleti ruhiye içinde, Beyrutlu Ermenilerin şah YARIN TARİH BOYUNCA ERMENİLER ISTÂNBUL 06.25 06.30 06.45 06.50 07.00 07.05 07.30 07.45 07.50 0800 08.15 08.45 09.25 09.40 10.00 10.30 10.45 10.50 11.20 11.30 Acılıs. Droeram Ovun havaları Konusma Turküler Köve haberler Turküler Haberler v t hava durumu Istanbulda busun Kucük ilânlar ve hafif müzik Ovun havaları Sabah ve müzik Istekler Tarih savfaları Cocukların kösesl Plâklar seslenivor Pazar sohbetleri Kısa haberler ve K.ilânlaı Minvatür müzik Bizi dinler misiniz? Kutlu Pavaslı ve Meral Armaeandan sarkılar Üc clzüi. üc Dİâk Kücük ilânlar Yurdun sesi kadınlar korosu Haberler ve hava durumu Reklâm Drozramları Kısa haberler. kücük ilanlar ve kaviD mektuDİarı S. Dizcrden sarkılar Pazar konseri Anneler D. adına konusma Mac nakli Kısa haberler Ovun haviları Koncerto saati Reklâm Droeramları Haberler ve hava durumu Kücük ilânlar M. Gecevatmazdan turküler Anneler eünü özel Droeramı Sizin icin sectiklerimiz Gecen hafta LevleHn ömrü Rahmi Sönmezocak ve Tülin Yakarcelikten sarkılar 24 saatin olavları. K.ilânlar Reklâm proeramları Haberler ve hava durumu Sizlerle beraber KaDanıs BULMACASI t 2 3 4 5 6 7 8 9 İO 1 1 1 2 1 3 1 4 1 5 1 6 ~ Tnkandan 1 13 Temmuz 1878'de bir yan dan Türkiye. öte yandan Rusya, Ingütere. Almanya, Avusturya, Fransa, îtalya arasında imzalanan ve Avrupa siyasî tatihinin dönüm noktası sayılan sulh mukavelesi (iki kelime). 2 Anadolu tarihinin en eski uygarlığını kurmuş bir devletin ismi, benekli kir, bir erkek adı, arandıgım sık sık radyolarımızda duyarız. 3 Bir tins balta, Sone. 4 Dinle ilgili inanma, son derece sert silisli bir taş, bir nota, kavalyenin eşi. 5 Herhangi bir şeyden kolay kolay hcşlanmıyan (çoğul şekli), Kuvvetler Komutanlığının sımgesi, soru za miri. 66 Bir sayı, hamamda kullanılan gevrek yumak, tembellik. 7 ttalya'da büyük şehirlerden biri, apaçık. 8 Ümit eden, ufak leke, bir nota, dikkat çekmek için kullanılan bir kelime. 9 Konusma anlamında emir, kendisıne Allah taıafından kitap gönderilcm peygam ber, demirden ıp. 10 Evlere su taşımayı meşgale edinen, gümüş gibi parlak ve kolay kırılabilen bir metal, eş görevli kelimeler bağlantısı. 11 Çiçeklerin dişi organında tohum taslaklanmn mubafaza edildiğı düğüm biçimindeki şişkln kifim, bir işi meydana gctirmek için kullanılan şeyler. 12 Çogul ta kısı, bir işteki engelleri yenme kararı, milâttan önce 1298 den 1232'ye kadar hüküm sürmüş bır Mısır hükümdarı. 13 Kanaat getirme, bir petrol bölgemız, bir nota. 14 Tersinden okunursa genişlik olur. doğru bilinen şekle uygun olrr.ayan, kansız olma hâli. 15 Güven. uzerine basılmış, şiddetli sancı. 18 Bir kadın :smi, çok değil, bir şeyin kesme i$ini yapar anlamına gelir. G a r t h mmmmm mmmmmmmgm 12.00 12.25 12.30 13 00 13.15 15.00 15.10 15.30 16.10 16.15 17.00 17.05 17.25 17.50 19.00 19.30 19.35 19.50 20.15 20.45 21.00 21.25 21.55 22.00 22.45 23.00 24.00 TIFFANY JONES pfOA... P*S Gt» BjB MdllCOÇOğlU konu veresim: AYHAN BAŞOĞLU BEYAZGÜL ISTÂNBUL IL RADYOSU 09.55 Acılıs ve Droeram 10.00 Sizin icin 10.30 Karısık sololar 11.00 Sevilen sesler 11.30 Valsler ve uolkalar 11.45 Lâtin Amerika melodileri 12.00 Gecmis eünlerin sevilen rnelodileri 12.30 Koncerto saati 13.00 Pazar melodileri 13.30 San soloları 14.00 Gencler icin 14.30 Minvatür muzik 15.00 Caz saati 15.30 Tatil melodileri 16.00 Pazar konseri 17.00 Cav saaii 17.30 Kücük konser 18.00 Ivi aksamîar 18.30 Senfonik muzik 19.00 Cesitli melodiler 19.30 Aksam konseri 20.15 Genclerin sevdikleri 21.00 Müzik dünvasmdan 21.30 Tatil aksamı icin 22.00 Caz dünvasmdan 21.30 Gece konseri 13.00 Müzikaller 13.30 Hafif sarkılar 14.00 Gece varısı icin 00.30 Dünden bueünden 01.00 Proeram ve kaDanıs Soldan Sağa: 1 1922 yıhnda ltalya'da Faşizmi kuran diktatör (tam ismi), 2 Bir cins ıcanaviçe, yardım. 3 Geri çekilme, acayip kıyafete girmiş, vilâyet. 4 Renksiz, kendine has kokusu olan ve boya yapımmda kullanılan bir sıvı, yüz metrekare değerinde yüzey ölçüsü birimi. mektup. 5 Birinci, bir cins çıngırak, insan eti yiyen kimse, 6 Soru zamiri, birbirinden farklı sesleri belirten ve belli bir sıraya gör* dizilmıs harflerin takımı, v^r ve zamanca yakında olmayan. 7 Bır renk, bir harfin okunuşu, bir erkek adı. 8 Düz yazı, haysiyet, bir harfin okunuşu. 9 Tamamlayıcı parça, çok dert ve acı veren, razı olma. 10 Çoğul takısı, cür'et kâr, tartıda maldan ayn tutulan, bir şeyin geçtiği veya duıduğu yerde bıraktığı i.'jaret. 11 Camilerin veya minarelerin en tepesine konulan işaret. Bir renk. Reye sunmak 12 Kilenin riört te biri olan ölçek (çoğul), mütehassıs. 13 tlayvanların derisine yapışıp asalak olarak yaşıyan bir böeek, miiraları ikişer ikişer kafiyeli uzun manzume. 14 Milâttan üç bin yıl önce Mezopotamya'da yaşamış bir kavime mensup kişi, tifonun yarısı, bir harfin okunuşu, süs kılıcı. 15 Kış aylarında ehli hayvanlann ana gıdası, isteklice görünen. 16 Başma bir harf gelirse kılıca benzeyen kesicilerin muhafazası olur, uğraşılan şey, gelir getiren. Arkadaş Islıkları 36 « Bâşüstüne beyim!» < Arkadaşa da bak!> • Orta şekerli..» dedim. Garson saygıyla iki büklüm çekildikten sonra, Osman bey, sağdan soldan hayranlıkla kansjk bir korkuyla bakanlara caka olsun diye. yumruğunu masaya vurdu: « Bundan sonra kimsenin gözünün yaşına bakmıyacağım! Ses çıkarmıyorum diye tepeme biniyorlar!» Masaya yeni bir yumruk: • Adamım ulan ben adam!» Birden komşulardan birinin yaşlı babası gözüme ilişti. Adam Osman beyi gayet iyi tanıdığı icin, bıyık altmdan kıs kıs gülüyordu. Kulağına fısıldadun: « Hanımı karıştırmasan iyi edersin..» Dikildi: « Niçin?» € Tanış biri var da..» Şahlandı: « Tanış biri mi? Pöh. Gitsin söylesin her kimse. Karı. karı da ne be? Saçı uzun aklı kısa bir zavallı!» Birden bana sordu: « Yoksa aynı kanaatta değil misin?» « Olmaz olur muyum hiç?» « lstersen akşama git, kocan rakı içti, de!» c Ben mi?. « Sen, evet!» c Yok canrm. Bana ne?» « Söyle söyle de o inek de dırdır etsin sıkıysa h r?» € Agzını burnunu kırmazsam yuh olsun « Beybam beybam. Ulan senin beyban kaç paralık adam? Benim beybam.. pöh, sevmem mezar taSiyla öğünmeyi yoksa . Benim beybam.. Ulan benirn beybam dedemin sağlığında bilmem kaç altına yelek satın alır giyermiş be!» Kahvelerimiz gelmişti. Içtik. Içtik ya, o çatacak, haşlıyacak adam arıyordu Birden gözüne yakuıımızdaki kırçı! sakallı biri ilişti Adam bizim masaya bakoyor, dişsiz ağzıyla memnun, gülüyordu. Osman bey «dama parladı: ^ • Ne ıırıUyorrun ulan kele| kelef 7» ORHAN KEMAL A N K A R 06.25 0630 07.00 07.05 07.30 07.45 08.00 08.05 08.10 08.25 08.30 09.00 09.20 10.00 10.25 11.05 11.30 11.35 11.55 12.25 12.30 13.00 13.1J 13.40 14.00 14.15 15.15 15.20 15.45 16.15 16J5 16.55 17.00 17.20 17.50 19.00 19.20 19.35 19.50 20.10 20.25 20.55 21.00 21.05 21.20 21.40 22.10 22.30 22.45 23.00 Z3 *S M00 Acılıs. Droeram Günavdm Köve haberler . Cesitli seslerden sarkılar Haberler ve hava durumu Sabah muzıei Ankarada buaün Kücük ilânlar Ovun havaları Kücük ilânlar Halk müziei D. istekleri Magazin Istekleriniz mikrofonda Turlzm Bir sizden. bir bizden Levleein ömrü Bizi dinler misiniz? Behive Aksovdan sarkılar Evfelden müzik Kücük ilânlar Yurttan sesier Haberler ve hava durumu Sevdiğiniz sesler Mustafü Sevrandan sarkılar Cocuk bahcesi Reklâm Droaramları Kısa haberler ve K. ilânlar Salih Uveundan turküler Dans müziei Avten Zeneerden sarkılar Cesitli müzik Kısa haberler ve K ilânlar Tarla dönüsü Kadınlar T. türküler Reklâm Droeramları Haberler ve hava durumu Kücük ilânlar Hafif müzik Nevzat Güverden sarkılar Neclâ Eroldan türküler Hafif müzik Uvkudan ünce 24 saatin olavları. K ilânlar Gecen hafta Suor dersisi Car müziei Müzik dünvasından haberler N. Dadaloeludan türküler Haberler v* hava durumu G«c« kon*eri Gec* varısına doiru K»D»nn fc^siPöt .«,..N J .\... ' .ıml Kırçıl sakalh ciddileşti: € Ben mi beyim? Estafurullah!» « Ulan yalan mı söylüyorum şivesi bozuk? Keleş keleş gülmüyor muydun?» . Gülüyordum doğru. doğru ya...» . E...?» < Lâfların haklı da hoşuma gitti teknail!» Osman bey, pis bir koku almışçasına buruşmuş yüzüyle bana döndü: € Hâle bak, Allahını seversen hâline bak şunun. Bu mendebur, evde karısmdan da korkar mutlaka!» Adam dikilmişti: « Kim korkar? Ben mi?» « Baban!. « Babam benden beş beterdi. Vurdu mu avradınm gözünü patlatırdı. Anamın bi gözü kördü tekmil!» Osman bey ayağa fırladı: « Bu pis herifle aynı haklara sahip vatandaşlanz ha? Kalk, kalk gidiyoruz haydi!» Kalkmadım. Terslendi: « Ne o? Kalkmıyor musun?» « Sen git!. dedim. « Niçin?» « Niçini miçini yok, git işte!» Yumuşayıverdi, elimden çekti: • Bu heriflere yumuşaklık yaramaz. Garsor oğlum!» Ayık zamanlarında dehşetli hasisti. Şimdi tam ter si. Cebinden çıkardığı gıcır gıcır beş liralığı, koşarak eI n ? f garsona uzattı. Garson kahve paralarını aldı, ustünü verdi. Osman bey bilmiyorum kaç kurus. fakat bolca bir bahşiş ikram etti garsona. Kahveden çıktık. Yolda: Canım eve gitmek istemiyor!» dedi. Nedenini sordum Anlattı: « O pis karımn suratı, o hergele oğlanlar.. çeki!ir mi birader?. Tam bu sırada yan köşeden çıkıveren cıvıl cıvıl kızları gördü: . • Şunlar dururken...» Kızlar hizamıza gelmişlerdi. Üzerlerine yalpaladı: « Yavruuuum!» Kızlar çığlıklarla kaçıştılar. O, arkalarından bi> kahkaha attı. Sonra ciddi ciddi: « Nasıl? Var mısın?» Şajtım: (Arkstı var)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear