26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE İKf 1 Şutmt 1967 CUMHURÎ1 Teknik Universite öğrencilerinfn yürüyüşü Doğan KUBAN cUygarlık zor kullanmayı «ultima ratioi) olarak bırakma gayretidir. Gunümıizde bıınu daha lyl anlıyoruz. Çünkü «direkt aksiyon» cular zor'u «prima ratlo» hattâ cunıca ratio» olarak kabul edıyorlar. Zor bütün normlan ortadan kaldıran, amaç ıle eylem arasındaki bütun ara çareleri yokeden bır norm oluyor. O tarbarlığm Magna Carta'sıdır.» Jose Ortega y Gasset ir toplumu ilgflendiren olaylar kamnoynnu birleştirici veya ayırıcı nitelikte olabüir. Maalesef, bugünkü Türk kamuoyunun günliik politika ile dolu atmosferinde, olaylann değerlendirilmesinde ayincı eğüimler ağir basmaktadır. Fakat bir yandan ulusun kamplara ayrıldığmdan yakınıyor, öbür yandan, birleştirici olması gereken oiaylarda da, gündelik hesaplarla, objektif yargılardan uzaklaşıyomz. Teknik Universite öğrencilerinin bir sure önce yaptıkları protesto mitingini doğuran olayın kamuoyunu birleştirici bir niteliği vardı. Bu mitinge katılan bir öğretim üyesi olarak, sorunnn bu yanı üzerinde dfişundüklerimi belirtmek gerekliliğini dnyayornm. öğrencilerin miting veya yürüyüşlerinin sebep ve amacı nasd değerlendirilirse değerlendirilsin, •ağı veya solu, Oericflerle gericileri hangi çerçevede karşı karşıya getirirse getirsin, olayın asıl tehlikeli yanı ve gerçek hüviyeti unutnlmamahdır: İstanbulda, 1966 yılında, bır unıversıte kuruluşıtnun merkezı başka unıversitelıler tarafmdan basılnnş ve tahrıp edılmıştır. Tahrip edilenler millet malıdır. Oğrenciler birbirlerinin hayatına kasdetmenin sınırına gelmişlerdir. Yüksek öğretim mensnplan arasmda hak aramanın bu şekilde dile getirilınesi, olay hakkında yapılan ber çeşit yorumdan daha önemlidir. iz çocuklanmızın, ideolojik inançları ne olıırsa olsun, çeteler gibi birbirlerinin boğazına sanlmalanna karşıdan bakabilir, bunu saf veya sol tahrik, yerli veya yabancı kaynaklı fesat çıkarma olduğunu tekrarlıyarak olayların dısında kalabilir miyiz? Benim kanımca, politikanın ber seyi yozlaştırdığı bir ortamda, ban bir arada yaşaraaflkelerini,politik ideolojilerin üzerinde, beraberce korumak gereklidir. Universite gençliği arasındaki fikir ayrılıklannı sokak çarpışmaları ya da yurt basma şeklinde organize tedhiş haline sokmamak için elimizden gelen her gayreti sarfetmek zorundayız. Tedhiş sınırına vanldığı 7aman uygarlık sona erer. Geçen oiaylarda, gençlerin kızgınlıkla birbirlerinin canına kıymamış olmalan mutlu bir tesadüftür. Bunlann önüne geçilemiyeceğini söyleyen deterministler olabüir. Ben bir hoca olarak, tartışmalann istendiği kadar şiddetli, fakat efendice ve uygarca olmasına çalışmak ve kavga ile bitmesine engel olmak için her çareye başvurmak gerekliğine inamyorum. Şiddet bir yaşama dfizeni olduğu zaman her döndüğü tarafta bir suçsuzu yere serecektir. 1. T. O. ÖJrettaı Oyeri aksiyonun tek hazvlayıcısı olarak görmek çok yanhş olnr. Universite öğrencilerinin büyük bir çoğunluğu, toplumun büyük bir çoğunlufu gibi, inanç ve eğilimlerirji militan hareketlere katılarak ifade etmezler. Birkaç bin kişilik bir öğrenci topluIuğunun, mensup olduklan üniversiteyi temsil eden bir knruluşun bir çete karargâhı gibi basılmasını protesto etmek için toplanmasım sadece politik bir davranış olarak yoramlamak kökünden hatalıdır. Universite içinde bu kadar kişi homojen bir davranısın takipçisi kolaybkla olamazlar. Toplulukları dayanışmaya, beraber harekete sevkeden dış olaylardır. Burada da böyle olmuştur. Bu satırlarm yazan için, Teknik Universite Talebe Birliğine karşı girişilen kasdi tecavüz olayı. hangi politik inanca sahip olursa olsun, her Turk aydınında benzer bir reaksiyon nyandırmalıydı. Universite içinde hiç bir öğrenci ve hoca, öğrencilerin şiddet hareketlerine girişmesine razı değildir. Hiç kimse, politik eğilimlerin gençleri gopa sopaya getirmesine goz yummamalıdır. Ve her olayı günlük politikanın gözlükleriyle görmek günahından kurtulmamız gerekmektedir. u açıklamayı yaparken, kürsülerden yapüan telkinlerin gençleri kontrol altında tutmak için yeterli olduğuna inanan bazı arkadaşların gorüşlorine katümıyorum. Gençlik bizden kendisine daha fazla kulak vermemizi istemektedır. Bagün sadece nasihatle gençliği etkilemek kaabil değfldir. Dünyanın her yerinde olduğn gibi, bizde de. kendi sorunlarını kendi tanımlayan bir kuşak ortaya çıkmıştır. Bu kuşağın fikirleri dışında kalarak orüarı etkilemek söz konusu olamaz. Bugünun Türkiyesini idare eden daha yaşlı kuşaklar ils gençler arasında bir diyaloğu. Türkiyenin hayrına yöneltebilmek için, daha anlayışlı bir davranış zorunludur. Bu davranış. olaylan sadece politik açıdan, ya da kişi ve grup çıkarlarlan yönünden de* ğil, salt kendi nitelikleri içinde değerlendirmekle olumln sonuçlar verebilir. Teknik Universite Talebe Birliğine yapılan baskını, MTTB ve TMTF arasmdaki bir çatışmanın bir sonucu olarak görmek ancak bir dereceye kadar doğrndnr. Fakat asla yeterli değildir. Çünkü öğrenci kuruluşlan arasında şu veya bu sebepten ortaya çıktnış olan anlaşmazlık, sonunda ağır bir zabıta olayı ile bitmiştir. Asıl önemli nokta bura<sıdır. Türkiyede farklı fikirleri savunan partiler olması bir kanun, bir demokratik yaşama felsefesi sonucudur. Fakat bu partilerin silâhla birbirleriyle mucadelesi bir Anayasa suçu olurdu. Futbol maçında rakip kaleye gol atmak oyunun kurabdır. Fakat kasden karşı taraf ONuncusunun ayağını kırmak bir suçtur. Otuziki milyonun yaşadığı ülkemizde insan gruplannın hep aynı fikirde olacağını sanmak hiç bir zaman Eerçekleşemivecek bir hayaldir. Gerçekte böyle bir tek biçimlilik insan olma haysiyetine, hattâ demokrasinin ferdi en geniş imkânlar içinde geliştirmek ilkelerine aykındır. Fakat farklılıklann, toplum halinde yaşamanm ktırallarına açık tecavüzlere yol açması bilinçli olarak, zamamnda protesto edilmelidir. Bu protestoyu herkes kendi kişiliğince yapar. Fakat bugün sopayla yapılan tecavüzlere, sebeplerin çok yönlülüğunü ve niteliklerini ileri sürerek ses çıkarmamak, yann çok daha acılanna katlanmanın mayasıdır. •••• •••• Apollo daki hata önlenebilir mi? ç astronotnn içinde can rerdikleri Apollo kapsfilfl, yangının nedenini anlamak için lâboratnvarda incelenirken, herkesin aklına gelen soru «Uzayın fethı insanlann olumüne değer mi"1» olnyor Hatırlanacağı gıbı, Sovyetler uzava ikı köpek attıklan zaman, Batı âlemındekı «hayvansever» cemıvetlen çeşıth protesto bıldmlen yavınlamıslar, «Köpeklere reva görülen bu eziyeti» ;. ermişlerdı Şımdi. son facia ile ortaya «insanlara reva görülen eziyet» konusu çıktı . Bu sefer Doğu basını, «Amerika, Rusya'yı geçmek için besapsız bir aeeleyle ise girişti; üç astronot da bn aeelenin kurbanıdır» şeklinde yazılara bol bol yer veriyor. utlak olan, ne «hayvansever» lerin, ne de «acele duşmanlannın» uzayın fethıne mâni olamıyacaklandır. Fakat Amerika şimdi, kapsulu içındekı üç astronotla birhkte yakan alevlerin çıkış sebebini bulmak ıçın, «yerdeki nxay denemelerini» durdunnuştur. Amerikan Mıllî Uzay Dairesi Baskanı, «Tangının sebebi iyice anlaşılıncaya kadar, yani hiç olmazsa üç taafta söreeek bir zaman boynnea bn çesit çahşmalar yapılmıyacaktır» demıştir. angının sebebi nedir?« Yangının suratini artıran sebep belhdir: Kabin, Sovyet ve Ingilız denemelerındeki durumun aksıne yuzde 100 sâf oksijenle doldurulmuştur. Amerikan uzmanlan bununla, uzaydakı «boşluk sarhoşlnğnnan» önune geçildığini soylemektedirler. Yani teneffus ettığimız havada bulunan azot, Amerikan denemelerinde tamamiyle terkedilmekte, astronotların kanında bir zerre bile azot bulunmamasına çahşılmaktadır. Bu yuzden de sâf oksijen, muhtemelen bir kıvılcımla parlamış ve saniye suren zaman içinde yapacağını yapmıştır... Pusulayı şaşıranlar! \ B :!= uİ B İİİİ M Oksijen yanmaz; fakat en iyi yakıcıdır o Apollodaki saf oksijen de içerideki «herşeyi» yaktı. Resim kapsülun kararan dışmı gösteriyor. ziyette beklemektedir. California'da Downey'deki «North Amencan Aviatıon» fabrikalannda yapılan bn kapsül için, başlannda Walter Schirra bulunan üç kişilik astronot grupu çalışmalanna baslamıslardır. Tani Ay yoln bir kaza ile kapanmamaktadır. B Y A ncak bilginler her an beklenmedik başka bir ârızanın doğuracağı diğer bir yangın ihtimalini bertaraf etmek için çalısmaktadırlar. Bunlann uzermde durdukları en onemlı husus, kabıne sâf oksıjen yerıne azot oksijen karışımı doldurmak için karar verılmesi olacaktır. Fakat azotun «uzay sarhoşluğu» na yol açmaktan başka mahzurları da olduğu bılinmektedır. Bunlardan biri, azot oksijen karısımımn uzay kapsulunun duvarına fazla basınç yapmasıdır. Bu yuzden kapsülun duvarını kalın tutmak gerekmekte, dolavısıvle de alttakı fuzeye bınen yuk artmaktadır. Dığer mahzur da, boşluk yurujuyyıe^dUfişılırken k^a*w " • ~ arasuıda Bir oda buriyetıdir. Çuni zavdakı havasız ve basınçsız bosluk kapsülun gazını dışarıya boşaltacaktır. Bu odada, astronot uzaya çıkmadan once sâf oksijen teneffus etmekte, kanındaki azottan arınmaktadır. Neticede uzay aracı, bır denızaltı gibi teferruatlı hale gelmekte, ışler de guçleşmektedır. zmanlar bütün bn problemlerle nğrasırken, biras evvel de belirttiğimiz gibi, diğer denemenin uç kişilik ekibi hazır beklemektedirler. Toprakla aradaki kdprüler atılmış. insanoğln Ay'a varmak ve uzayın bu ilk bilinmivenine ayak basmak için yola çıkmıştır bir kere.. Bn yolda gerekirse ölünecektir de . [Bu yazı dızısi Tıme v« Newsweek'den yararlanılarak hazırlanmıştır.] lursa olsun, toplumsal emniyetin, her giin adına övgüler düzdüğümüz demokrasi ve hürriyetlerin temel koşulu olarak savunulması gerekliliğine ina. narak katıldık. Benim görebildiğim kadar, bu yür ruyüşe katılan öğrencilerin büyük bir çoğunluğu, . öğrenci birliklerinin eylemleriyle çok yakından ilRili oldukları, Federasyon veya Millî Tıirk Talebe Birliği, ya da ilericilik ve gericilik mücadelelerine büfiil katıldjklan için değil, mânen bağb olduklan bir kuruluşa tecavüz edildiği için yürüdüler. Aralarında bütün partilere mensup oğrenciler bulunuyordu. Geçen olaylara karşı reaksiyonlan farklıydı. Kimisi snçlayıcı pankartlar taşıyor, kimisl sessiz sedasız yurüyor, ekserisi sadece arkadaşlarıyla bir dayanışma içinde olmaktan ileriye bir his taşımıyordu. İçlerinde militan federasyoncular da vardı. kimisinin sağcı dedikleri de. Günlük hayatIarındaki düşünce ve davranış farkına rağmen, Üniversiteye yapılmış bir tecavüzü protesto etmek için bir araya geldfler. Onların büyük bir çoğunluğunun, militan harekctlcre âlet olmadan, bilinçli olarak saf bir protestoyu uygarca gerçekleştirdiklerine inanıyorum. mitingine her çeşit zorbalığın Türkiye ve Türk Ulusu için çok acılı gelecekleri P rotesto işaret olunduğu ve hangi politik tuturala o B tikçe daha fazla politikaya bulaştırmaktadır. Politik çevreler öğrencilerin politik eğilimleri ile politik eylemlerini birbirine karıştırmaktadır. Objektif obnağa çalışan ve partisiz bir öğretim üyesi olarak şu kanıdayım ki, kendi hallerine bırakılmış öğrenci kuruluşları, kaç tane bildiri yaymlarsa yayınlasınlar ve ne kadar yürüyüş yaparlarsa yapsınlar, partilerin faal elemanları olarak çalışan birliklerden daha az politika yapacaklardır. Ve öğrenci birlikleri ne oranda partilerin hâkimiyetine girerse, karşı gruplar da o kadar partizanca örgiitlenecek ve karşı parti saflarında çahşacaktır. Herhangi bir fikir çatışmasına sopanın kanşmasına nıâni olmak kadar, öğrenci birliklerine, partizanIığın kanşmasına, Türkiyenin yalan gelecekteki selâmeti için, hangi partiden olursak olalım, karşı u yurüyüşün organize edilmesinde ve öğren çıkmak zorundayız. Universite idarecfleri bu yolcilere duyurulmasında rolü olan öğrenci tem da, politikacılar nezdinde büyük çabalar göstersilcilerini, birlik idarecilerini böyle bir re mek zorundadır. n vesile ile sunu da belirtmek istiyorum ki, kuruluşlanh universite öğrenci bir îii! B politik liklerini ele geçirme çabaları, öğrencileri git•••> :::: • ••• • ••• • ••* •••• :::: •••• •••• • taa • ••P ••: ::: ::: • ••I S şi karanlığa gömen de bu I kıvılcımdır zaten . Apollo • gibi mükemmel bir aletin oereoi falso vermiftiı, kimse tahmin edcmiyor .. Apollo, Amerikan tekniğinin en ileri noktalarını kendisinde toplayan bir kapsüldür. Gemini projelerindeki kapsüllerle mukayese edenler, «aradaki fark, eski tip bir yolcu uçağı ile Boeing747 arasında olduğu kadardır» diyorlar. Fakat bu en ileri kapsül de ârıza yapmaktadır. Meselâ bır denemede, motörun çıkışı suya konan kapsülun batmasına sebep olmuş. yakıt borularındakı valfların ıyı çalışmaması ârızaya yol açmı^tır. Ne var kı, butun bu ârızalar gıderilmış ve üç astronot gelecek ay yapılacak yolculuk için hatasız sanılan kapsulde çalışmaya baslamışlardı aciayı başlatan kıvılcımın kaynağı arastırılırken, aynı cinsten ikinci bir Apollo kapsulu, diğer denemeye hazır la Son günlerde ortalığı pek fazla toz duman kapladığından ola 5 eak, herkes birbirine «Ne oluyoruz'» diye sormaktadır. • Vatandasların bu sornnun kaygılarına kapılması tabııdır. Bır . memlekette Basbakanlık sorumluluğunn almış kişi Anadoluyu il • ilçe dolaşır ve birbiri ardına konusmalarında ıhtılâlden, sılahlan • mıs halk kitlelennden, isyandan, hukumet darbelermden soz açar, • re aynı kisi bnndan sonra ortaya çıkıp da : ! « Ihtılâl soylentılermı yayanlar vatan hainidirler» derse, U • ler şirazesinden çıkar. Böylesine bir çelisme, ya da bövlesine bır • knrnazlığın politika zannedildifi bir ortamda vatandaslann kaygı 5 lara düsmesi olağan sayılmalıdır. • Bizim için önemli mesele, Süleyman Demirel'in çelişmeleri, ya . da kendine göre kurnazlıklan değildir. Biliyoruı ki, knmazlığı , memleket yönetiminde geçerli savanların sonu iflâstır. O iflâsın , kısa sürede gerçekleseceği görülüyor. Ancak öylesine ihtiyatsız • adımlar atılmaya baslanmıstır ki, insan oturup düsünüyor «Bu • zatı senfler akıllarmı pe>nır ekmekle yedıler mı acaba?» diye.. • İktidann bu soy davranıslanndan en basta gelen biri, orduya • karsı tavndır. Bn memlekette iktidarlar birkaç generale kisisel • açılardan vaklasıp orduvu kendilerinden sanmakla ne büyük hata • islediklerini vaktı zamamnda görduler. Silâhlı Kuvvetleri bu soy • davranıslarla rahatsıı duruma sokmak koltuktaki siyasilerin aley • binedir. Çünkü asker, Anayas» çerçevesi içinde ve kendi gelene J ğinde olmak ister. Iktidann, su ya da bn generale fırsatları kollı • yarak vaklasma çabaları navırlı isaretler değildir. Kısa sürede al J datıcı sonuçlar verse bile, ıktidarlan pişmanlığa götüreoek mey S valarını da vermeve başlar. • İktidann bir baska büvük hatası da son zamanlarda şalr ve i yazarların birbiri ardından tevkifleridir. Bu tutumun bir adliye l meselesi olduğu ve siyasi iktidarla iliskısi bulunmadığı söylenebi Ş lir. Ne var ki, Savcılann teminatlan yoktur ve siyasi iktidann bn • yoldaki baskılan ortadadır. Saır ve yazarlann yanısıra öğretraen • lerden kültür adamlarına kadar bir genis çevreye açılmış siyasi • savas. iktidann yanlıs yollarda kendısini harcamasından başka şey • değildir. Böyle davranıslarda ilkönce hiçbir sey olmnyor gibi gö • rünür. Bir öğretmeni açığa alırsınız, on, yirmi, otuz öğretmen su • rersiniz ve kalkıp : 2 Canım, yuz bm öğretmen var, elli altmif kisinin lâfı mı • olur? dersiniz. 5 Bu garip «haleti ruhiye» dir siyasi iktidarlan mahveden2 Her olavı kelle açısından ele alanların sonu uçurumdor. Ada S let kavramında niceliğın (kemmıyetın) değil, niteliğin (keyfiyet) S önemli oldnğunn bilmiyenler, «Bız sandıktan çıktık, her şeyi yapa S bıiırız» divenler toplumun gidisıni rayından çıkarırlar, Her seyi S yapıyoruz. hıçbır sey olmuvor. bu millet kıpırdamaz, diye düsü • nenler bir fün çok yanlıs düsündüklerini anlarlar. Damla damla • doldurdukları kabın tastığını anladıklan zaman iş işten geçmiş • olur. • Bu memlekette herkes kör müdür ki, 88 sanığı olan iktidann • bir Af Kanunu çıkararak kendi kendini affettiğini görmesin! özel • likle kanun çıkarıp kendi kendilerini affeden ve hâkira önüne çık • mayan kisiler, Çetin Altan'ın dokunnlmazlığını kaldınnca, en sa • ğından en solnna kadar vicdanmda bir tutam adalet duygusu ta S şıyanlar isyan etmivecekler midir? ; Ne var ki, akıllarını peynir ekmekle yemis olanlann tasanlan S bn kadar da değildir. S Bir de yasalan değistirmek isterler.. Bugün yürürlükteki ka S nunlar az geliyormus da yeni kanunlar çıkarıp devlet büyüklerini S komünistlerin hücumlarından kornvacaklarmıs . Bakın şu gulünç S hikâyeve! Ceza Kanunumuzun Mussolini ttalyasından mülhem S maddeleri bugünkü koltuk sabiplerini tatmin etmiyor; daha da S ağırını çıkarmak pesindedirler. • Dikkat edilsin ki. Menderes iktidarı zamamnda da sertlik ted • birleri ve özgürlük üstüne baskılar, iktidann avakları iktisadi • alanda dolastığı zaman hızlanmıstı. Adalet Partisi iktidan iste o • kesime çarçabuk gelismistir. Zamlarla birlikte halkta hoşnntsnz • luk başlarken, vazar ve şair tevkifleri de baslıyor, ve de üstelik • yeni baskı tedbirlerinden söz açılıyor. 2 Bütün bunlann tek düsündürücü ve gözetilmesi gereken yanı g Amerikan'ın şu anda Türkiyede oynanacak bir oynnun bas aktör S lerinden olması meselesidir. Bizim akıllı koltuk sahipierinin hoca S lan kulaklara neler fısıldarlar, bilmiyornz. Bildiğimiz kadarı ik S tidann pusulayı şaşırdığıdır. S Bn arada Türkiyenin sol kanadında gördüğümfiı bazı sinlrlt S ve huznrsuz riizgârlar da gereksizdir. Huzursnz olması gereken, ve S hnzursnz olduğu açıkca görülen iktidardır. Bu iktidann basarıya • ulaşması mümkün değildir, ve yasalann dışına çıkması iktidann • gayrimeşru duruma düşmesi demektir. Oysa Türkiyede Anayasa • dısına düşenleri yola getirecek olan toplnm knvvetleri vardır. • > âa hiç şüphemiı olmasın. • uI SOVYET R U S Y A İMPARATORLUĞU SAMET AGAOGLU Sovyet Rttsya'da Tudder • Sovyet Rusya'da Ras Mîlliyetçilığı • Sımf DiktatörlOğO ve Allahsızük Prensibı ••••••••••••«•••••*•••«>••>•••••••••••«•••••••••••••••••••••«••(•!•••••••••• F Saturn Fuzesinin ucundaki bir Apollo kapsiilü. 5 & 5 İ Aylak ŞU Çl'VM 7UT MUAtt Musa Çıkti Tcv^f yen: Bateş Bayüik TeşkilStı Cumhuriyet 1228 Yeni deneme için ikinci ekip hazır: Schirra, Eisele, Cunningbam. TtRK KAMU OTU'nu Parlâmentosuyla, Ünıversitesıyle. Gençlığıyle, Polısıyle, Adlıyesıyle, Basınıyle, kısacası 7'den 70'e herkesı yıllardır tartışmaya suruklemış ve surukleyecek olan TANIKLAR ve BELGELERLE TEŞEKKÜR 22 I 1967 tarıhinde ebediyete lntlkal ederek blzlerl telâfisi imkânsız acılara garkeden sevglll »nnemiz, kayınvalidemlt büyük umemiz ve teyzemız Dul Bayan OLUM Himbüs Lesko^k eşrafından merhum Ahmet Fehim Bey"in ve merhume Hafıze Hanımın oğlu, Selime Caculi'nin eşi, merhum Profesor Fuat Fehım Caculi'nin kardeşi, sabık Amavutluk Elçı«i Asaf Caculı ve Başkonsolosu Sermet Caculi'nin ağabeysi, Şukriye Caculi'nin kayınbıraderi, Feridun ve Dıdar Evsen, Lârrua ve Sadı Camcıgıl, Güner ve Mehmet Dino'nun babası, Melih ve Bulent Caculi'nin amcası, Naim Berk'in dayısı, Nafız Camcıgıl, Fehım Evsen, Suzan Dino'nun büyükbabaSL MARfA CAİNO'nun «naze törentoe lstlrak etmek, çelenk göndennefc, bizzat evlmlze gelerek beyanı tadyede bulunmak, telefon etmek, telgraf ve raekrup gdndermek suretiyle kederımlze katılan akraba, yakın dostlara en derin sükran duyguUrımızı sunanz. Caüıo ve Adler ailelerl CEVDET GACULİ ( EVSEN ) 2 2'1967 perşembe gecesi Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 4/2'1967 cumartesı gunü oğle namazını mutaakıp, Ş15h Camnr.den kaldınlarak Zincirhkuyn Asri Mezarhğına defnedılecektır. Mevlâ rahmet eyleye. Çelenk gonderılmemesi rica olunur. Cumhuriyet 1241 îste soluk soluğa okuyacağınız bu kitapta ancak şımdi çözümleniyor. REŞÎT ÜLKER Fiatı 4 lıra. ödemeli isteyiniz. Kitapçılardan arayınız. OKAT TATINEVt Ankara Cad. 45 P K. 1017 Istanbul (Feza: 795/1242) Cumhuriyet 1227 Dr. Cemil BİKMEN PStKlATRİST (Rnh, Sinlr Mütehassuı) Osmanbey Rumeli Cad. 16/3 î s t a n b u l Tel: 48 40 91 Muayene 12.3018 Randevu ile. (Henş: 91/1221) F/orence Nightingale Hemşire Mektepleri ve Hostahone/erî Tesisi İdare Heyetjıın i Aralık, 1966 tarıh ve 150 (madde IC) No. lu kararlan gereğince 1967 yılı Gelır ternm faalıyetlerıni ve Kampanyasını plânlamak ve idare etmek yetkıleri Genel Sekreter Bn. Hazel Zekı Sporel'e verılmiş olduğundan, Bn. Fahrünnısa Seden, Bn. Gulizar Fahri Ulas, Bn. Bülent Nihat Bekdık, Bn. Ja'.e Eeşıt Egelı, Mr. A. V. Walker, Prof. Feridun Özgür ve Balıkesır Mılletvekili Enver Güreli' den müteşekkil yeni Gelir Temin Komıtesi çahşmalanna başlamıştır. Gelir Temin Komitesinin 1967 plânında Istanbul, Ankara, îzmir ve Eskijehir'den maada, Adana, Mersin, Bursa, Izmıt ve Adapazan çehirleri de bulunmaktadır. (Cumhuriy«t: 1238) tstanbul Asliye 5. Ticaret Mahkemesi Reisli&inden: 965/487 General Food Corporation Amerıka vekıli Av. Dundar Erendağ tarafmdan Kartal Kuçükyalı Cumhuriyet cad. No: 60 da Vedat Kantarcıoğlu, VEKA IlâçGıda Kimya Sanayıı aleyhine açılan dâvanın yapılan duruşması sonunda: Dâvaeının tescilli Jell0 markasma dâvah tarafmdan vâkı tecavuzun ref'i ve men'ine ve dola>asıle mevcut anbalâjların toplattırüarak baskı ve kalıplarımn ımhasına, 500 üra vekâlet ucreti ile 34280 kuruş muhakeme masrafıarınm dâvalıya tahmilice 17.121966 tarıhınde temyızı kabil olraak uzere karar verılmiş ve dâvahnm adresinın meçhul bulunması sebebıyle üâmın ilânen teblığine karar verılmiş olmakla kanunı süresi içinde kanun yollarma muracaat edılmediği takdirde hükmun kesinleşeceği hususu dâvalıya ilâmın tebhği makamına kaim olmak üzere keyfıyet ilân olunur. (Basın: 597/1234) 7966 Kalkınma İstikrazı Tahvüleri Satışa Çikarılmıştır 818 sayılı kanunla Hazinece ihraç oltınarak 16 ocak 1967 tarihinden itibaren bütün bankalarda saüşa arzedilmiş olan % 6 faizii 1966 Kalkınma İstikrazı Tahvilleri her türlü vergi ve resimden muaf olduğu gibi istenildiği zaman geçmiş gunler faizlyle birlikte paraya tahvil edilebilir ve Devlet ihalelerinde teminat obrak kabııl olunabilir. (Basın 14001 A. 264/1211) PARA ORHAN PEKİN Kıtaocılarda veva ödemeli 5 TTı. Harblve Halâskâreazl Cad. 85/8 Geri kalmış millet olduk: N i ç i t ı ? Cumhurıvet 1224
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear