26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Türkiyede tolebe harekelleri Mükerrem TAŞCiOGLU olavlarından itibaren ve bilhass» ihtilâliyle birlikte, Türkiyede talebe hareketleri birinci plâna geçmiş ve siyasî hayatımızda olduğu kadar, gençlerimizin toplu bulundugu Üniversite ve Yüksek okullar gibi muhitlerde etkisi hec bakımdan bfiyük hâdiselerin doğmasına sebep teşkil etmişlerdir. Bu itibarla, kısaca da olsa, Türkiyede talebe hareketlerinin teşekkülüne, gelişmesine ve faaliyetlerine nazarlarımızı çevirmekte ve hâdiselerin nedenlerine değinmekte büyük fajda vardır. 1948 senesinde knrnlan Türkiye MilII Talebe Federasyonundan evvel, tek knnılnş olan Millî Türk Talebe Birliği, aynı zamanda Türk Gençliğini de temsil eden bir tesekkül olarak, talebe meselelerinden ziyade Millî duygu \e heyecanları zaman zatnan dile getiren, gençligin hissiyatını aksettiren bir eemijet \asfında taribî rolünü yapmaga çalışmıs \e muvaffak oltnnstnr. VYagonsLits, Razgırat hâdiseleri eibi, bugün çok revaçta olan, yabancıya karsı direnislerin ilk nümuneleri o tariblerde verilmiş bulunmaktadır. Bu hareketlerde lazife alan o günün gençlerinden bir kısmı ebediyete intikal etmiş, bir kısmı ise el'an siyasî hayatımızda rol ovnamaktadnlar. Nihayet, gelişen siyasî ortam ile birlikte, talebe teşekkülleri de siyasî nüfuzların isledigi birer mnhit haline gelme istidadını göstermiş ve şimdi yıkılmıs bulunan, Istanbul Üniversitesinin arkasına isabet eden Halk Partisi Talebe Yurdunda, Millî Türk Talebe Birliği âdeta karargâh kurduğu devirlerde, sadece talebe meseleleriyle meşgul olmayı ve siyasi tazyiklerden masun tutulmayı hedef ittihazı gayesiyle, Türkiye Millî Talebe Federasyonu, ikinci bir talebe bareketi olarak meydana gelmiştir, Y. MÜHENDİS TMTF KURUCU ÜYESİ için son dereee acı bir takım vakıalar meydana gelmiştir. Derhal ilâve edelim ki, varılan bn neticenin, tek sebebi, ynkanda zikredilenden ibaret degildir. Hastalığın tedavi yollan hakkında görüşlerimizi belirtmeden evvel, teşhisi daha isabetli yapmak zanıreti vardır. Elbette bir memlekette, gençlik ve onun tem silcileri, içtimaî, siyasi ve iktisadi meselelerde, söz sahibi olacaklardır. Bu, onların hakkı ve battâ vazifesidir. Bn gerçeğe sırt çevirmek, hâdiseleri gönnemeğe çahşmak olacaktır. Bu sırada, Türkiye gibi nyanan her memlekette, Gençlik de konusacaktır. Üstelik, nyanan ve kalkınan Türkiyede, artık, 1948 ve evveline nazaran, ortam çok amtna çok değismiştir. Asırı soldan, asırı sağa kadar her türlü cereyanlar, dinî akımlar, siyasî ve iktisadi, içtimaî doktrinler, partiler, mezhepler, tarikatlar, ırkçı akımlar, vatanseverlik,' vatansızlık, alabildiğine gelişen bir bürriyet havası için arapsaçına dönmüs, kıyasıya mücadele etmektedirler. Bunların hiç birini, demokratik bir nizam içinde yok etmeğe, engellemeğe hiç bir kimsenin ne gücü yeter ve ne de hakkı vardır. Hürriyetler, ardına kadar açık bir kapı rejiminde, kısıtsız olarak gireceklerdir. Bu durumda bir senteze varmak zarnreti vardır. er şeyden evvel, her tesekkül, ister talebe olsun, ister bir parti olsun, isterse hükumet olsun vazife ve selâhiyetlerini bilmek durumunda ve meebnriyetindedir. Aksi halde anarsi vardır. Fikirler, fikir plânında kalmak şartı ile, ber kunılnşta, o knrnlnşla ilgili oldufu nispette ele alınırlar. Yol yapımı ile vazifeli bir kuralaşnn mensnplan, inşaat maksadı ile tesekkül eden bir kooperatif üyeleri, vatandaşlık sıfatlanna dayanarak, memleket siyaseti ile uğrasırlarsa, hiç bir miibalâğa payı olmadıgına samimiyetle inanarak söyliyelim, Talebe meselelerine eğilmeği şiar edinmiş bir teşekkülün, bn nevi yanlış faaliyetlerinden farklı bir iş yapmış olmazlar. Knrncnsn olmakla iftibar ettigimiz, talebe teşekkülleri. çok nadir ahvalde, hakikaten sadece, talebeligin icaplanyla rneşgul olurlarsa, yukandan beri izahına çalıştı|ıımz kesmekes önlenmis olur. Kendilerini senelerce, dıs memleketlerde temsil etmiş bir kimse sıfativle söyliyelim, garp dünyasında, siyasetî bn derece iş edinmiş bir talebe gençlik yoktur. Oralarda baska bir yol vardır. Genç olarak, siyasetle istigal etmek. tnemleketin yarınına hazırlanmak, yarının siyasî kadrolarına namzet olmak, siyasî eğitim çibi, bir memleketin en mübrem ihtiyacına cevap vermek arznsunn, herkesten evvel, biz alkışlanz. Tamamiyle ihmal edilmiş, gelisi giizel parlamalar halinde degil, pl&nlı, şuurlu, bir hedefe dofru gitme yoluna gençlik â'ncelikle ele alacaktır. Bir sartla: üzerinde tekrar tekrar israr ederek söyliyelim, bu faaliyetler, Partilerin Gençlik Kollannda, çok titizlikle hazırlanmıs eğitim programları çerçeveslnde yapılacaktır. Memleketirnizin meselelerini ilmi bir tetkik ile degerlendirmemis. 1966 Türkiyesinin icinde bulunduğu sartlardan, yakın ve uzak komşularımızın durumlanndan, Dünya iktisadi?"atının cereyanlarından, Beynelmilel teşekkülİerin amaç ve faaliyetlerinden, hiç degilse^yakiu farihimizin içtimaî". iktisadi v e politik gelişmelerinden bihaber bir gençlik, ne bngün, ne yarın. garplı ve medenî anlamı ile bu memlekete bir şeyler kaıandırmaz. Bnnları ögrenraenin >eri, ekolü, siyasî partilerin Gençlik Kollandır. Seçimlerden seçime. bn kollar, faaliyetlerini sadece, rey avcılığı için sarfederler ve onnn dısında bir gayret göstermezler ise, bugün olduğu sekilde, siyasi cereyanlar, siyasi olmıyan tesckküllerde. talebe tesekküllerinde kendilerine makes ararlar. ay^n !..an Selçuk «Tehlikeli Kesim» başlıklı yazısının ilk bölümünde «Tabancı Kapitalizm Komprodor • Mutegallibe • A | a takınu» arasındaki sürekli çıkar ilişkisini gerçek açısıyla ortaya koyduktan sonra cSandıktan çıkan kompradorlann bn örgütle sıkı Uiski balinde oldnklarını» öneriyor. Gerçekten bu dört ortakhktan bir kapaU daıre oluşur. Yabancı kapitalizm içerdekı komprador ve komprador pohtikacıyla tatlı kâr ışlerınde, yurdun yeraltı zengınlıklerinın sömürülmesi alanmda; komprador politikacı ağa takımıyle oy karşüığı sosyal adaleti sağlayacak reformlarm rafa kaldınU ması alışverişınde ortakhk halindedır. Sandıktan çıkanlar, büyulc ekseriyetle koylu olanlann oylalarıyla başan kazanmışlardır ve bu oylar yazara göre ağa vasıta» sıyle kanalize edilmektedir. O halde sorunun çözümü, gerçekten hür seçimlerin sağlanması, buyük köylü kitlesinin olyarına sahip çıkmasıyla mümkündür, yani ilk hareket, ağa takımımn iktisadi düzen içindeki sırasının yok edılmesine bağlıdır. Gelişme bu günden ele alınırsa komprador burjuvazinin çöküşü sağlanmış olur. Bu tür çözüm yolu süphesiz gerçek demokrasinin gehşıminde yararlı olacaktır, ancak tam bir yarar sağlavacak mıdır şüphelidır. Ağa sınıfı etkili bir sınıf clmakla beraber gvicünü yitirme yolundadır, bununla beraber koraprador burjuvazi'de hiç de çökme gorülmemektedır. omprador burjuvazinin dayanağı yalnız Ağa takımı değildır. Aynı zamanda Anadolu halkının tutucu karakterine de dayanmaktadır. Şiradiye kadar yurdumuzdaki devrimler hal ka rağmen • halkın yaranna yapılagelmiştir, halka benirasetildıkten sonra yapılamamıştır. Aksine, bir takım çıkar güçleri halkın çıkarlarının tamamen aleyhinde iktisadi sbmürüculüklerini sürdurürken, devrimlere karşı çıkmakla ilk bakışta halkla aynı açıda olduklarınt, siyasi propagandanın inceliklerini kullanarak, göstermeyi başarmışlardır. Sorun, halkın kendi yararına Devrimlere sahip çıkmaması, bir jpkgjcılaojn kesdisinden r ta£ım yana olduklarTnı sanraasıdır. Devrimlere sahip çıkma bilinci. yani sınıf varan bilinci uyandırıldıktan sonradır ki daire kırılabılinecektir. Sabri KARAHAN İSTANBUL ••••>•••••••••••••• TEHLiKELi KESiM S yeti ve bunların yanında, basının ortaya çıkardığı kamu oyunun etkisinde kalacak hâkim var. Madem ki, hüküm kesinleşinceye kadar sanık mâsumdur, o halde. basın haberleri. hükmün kesinleşmesi an:na kadar Ingiltere'de olduğu gibi masumluluk karinesindn gerektirdiği hududu aşamamalıdır. Unutmamak lâzımdır ki, anayasamız her seyin üstünde «kişi hürriyetını» ve «Insan sahsiyetini» tutmuştur. Demekki, kişi hürriveti basın hur riyetininde üstündedir. Bınaen aleyh basın, suçun doğurduğu «Sosyal alârrr. • dan istifadeye kalkmamah ve Kamu oyuna erken hüküm telkin etmemelidir. Fakat memleketimizde bu kurallara «uyulmayarak kisı hurrij'etine tecavüz edilmektedir. Örneğin: Bundan birkaç ay evvel bol tirajh bir bulvar gazetesinin muhayyilesi geniş bir muhabiri, cesedi bulunan bir kadını, kocasının öldürdüğü kanaatını yaymak için James Bond romanı yazar gibi haber veriyordu. Neyseki, oldürüldüğü sanılan kadın erken ortaya çıktı da hem sanık koca hürriyetine kavuştu, hem de gayretkeş muhabirin pabucu dama atıldı. Ancak, sanık kocanın soruşturma esnasında gördüğü maddî ve mânevî zaran kim tazmin edecek. Basın hürriyetinin, bu kişinin hurrivetinden üstün olmadığını söylemiştik ilk başta. Bu ise, alınacak kanunî tedbirlerle isbat edilebüir. Meselâ, yalan şahadet hakkmdaki hükümlere benzer hukümlerin korulmasivle Ekrem CANDEGER Ankara Hukuk Fakulte^i öğrencısi yer verilmesi gayet ilginçlir. ö m e ğin her hafta Perşembe günleri «Neden böyle oldular» prograrnı ruh sağlığı yönünden en iyi bir derstir kanısmdayım. Sağlam bir toplum iyi şahsiyete sahip fertlerle mümkündür. Yarınların yöneticisi olan gençlerimizin yetiştirilmesi hepımizi düşündürmelidir. Celâl KABABAG Samsun llköğretim Müfettişi # Aynt konuda öğrenci Necmi Ak özet olarak şunları söylemektedir: •Langırt Salonlannı vakit geçtrmeden kapatmak, bu salonlarda ötnür tüketen gençler için hemen hcmeıı her semtte mevcut olan çocuk ya da gençlik kütüphanelerini genişleterek onlan. daha çok istifadeye, okumaya, inceleme ve araştırma yapmaya elverişli ve kapasitrli bir duruma getirmek çok daha yararlı bir tutumdur. Bu da Mllli Eğitim Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü'nün başlıca görevlerinden biri olmak gerekir.» Çin meselesi Marks Avrupalı idi. Gerçek anlamında bir Batılı. Eski Tunandan ve Rönesanstan gelen kültürle yugrulmuştu. «însan» denilen varlığa sandığımızdan çok önem veriyordn. İnsan, tabiatın kanunlarını keşfedercesine toplnmun kanunlannı da kesfedecek, ve tabiata hâkim olurcasına toplum olaylanna da hâkim olacaktı. Tabiatta hiçbir şey tesadüfî defildi, toplnmda karmaşık gibi görnnen hîçbir sey de tesadüfi degildi. Temelde iktisat kanunlan ve üretim biçimleri yukarıdaki sosyal ve siyasi olaylan tâyin ediyorlardı. Ne var ki, her şeyi çok kaba bir iktisadi anlayış ve kaba bir sınıf farkı gerçeğinde yommlamak da düşnnce tembelliğinden başka sey değildi. Ençel» bn fikri açıkea belirtmiştir : € Tarihin materyalist teîâkkısine gore tarihte tâyin edici faktör, gerçek hayatın kazamlması ve devam ettirilmesidir. Ne Marks, ne de ben bundan daha fazlasım söylemedik. Eğer sonradan biri çıkıp da iktisadi faktörün biricik faktör olduğunu söyhyecek kadar bunun mânasım değiştirirse, bu hukmü soyut, mânasız ve saçma bir şekle sokmuş olur. Ekonorrik durum temeldır. Fakat üst yapının diğer kısımlan da tarihî mucadelenin akışı üzerinde kendi tesirlerini gösterirler. Ve birçok halde ağır basan bir şekilde bu mucadelenin biçimini tâyin ederler.» Marks, insan toplumunun bir devrimle değisecegini söylemistir. Araa bu devrimi yapacak olan kişiyi de Avrupalı olarak görmüştür. Avrnpa toplumu, gelişmenin dinamiğini keskin çelismelerle yapısında saklıyordu. Baiıü insan ise bn toplnmda şartlannuş ve eski Yunandan, Rönesanstan gelen kültür mirasına sahip insan dı. Ve yeryfizn devriminde Batılı insan lider olacaktı. Marks'ın düsündüğü devrimin yarı Asyalı bir ülke sayılan Rusyada gerçeklesmesi Avrupalı devrimcileri sasırttı. Marks'ın determinizmine göre kapitalizmin son aşamasmda bulnnan toplnmlarda olmalıydı devrim.. Oysa insan iradesi işe karışmı? ve devriminin yörüngesi Batıdan Doğnya kaymıstı. Bn kayma kendi dâvalannı da beraber getirdi. Lenin'in deyisine göre «Çarlık Rusyası halklarm hapishane^i» idi. Bu hapishane içinde yasıyan yüzlerce millet kurtulusu gözlüyor, kimi sagdan kimî soldan bir çıkış kapısı arıyordu. Asyalı halklann çofu ilkel bir iktisadi düzen içinde yaşıyorlardı. Az gelişmis yoksul Müslüman ülkeleriydi çofu» tşie bn ülkelerin aydınlan, Lenin'in vaadettiği özgürlüğe kavnşmak için bolşeviklerle birlestiler. An» kıss zamanda Asyalı Müslüman komünistler. Rns komünistlerinin de kendilerine bir baska açı içinde baktıgını sezdiler. Bn gerçegi sezenlerin basında bir Tatar Müslüman olan Sultan Galiev geliyordn. Sultan Galiev'e göre yoksul ülkelerin en büyük çelismesi gelişmiş ülkelerle idi. Bütün Asya Müslümanlan kendi aralarında birleşmelivdi. Rns komünistlerinin gözleri Avrupaya çevrikti. Asyalı komünistlere Batıdaki devrimden hayır gelemezdi. Asyalı insan kendi gerçeklerine nygnn bir eylemin içinde kurtuluşunu bulabilecekti. Sultan Galiev, mazlum milletlerin, (başka bir deyişle proleter milletlerin) savnnmasını uzun süre inatla yürüttü. Ama Moskova. Iiderlifi kimseye bırakmıyacak, hattâ lideriik bir yana, kontrol altında bir bagımsızlığa dahi tahammül edemiyecekti. Stalin, Snltan Galiev'i öldürtfü. Bnndan sonra Asyada filizlenen daba önemli bir bareket görüyornz. Mao ÇeTung ve arkadaslan tarihin en büyük devrimlerinden birini basardılar. thtilâlin ağırlığı iyiden iyiye Asyaya kaymıstı artık. Avrnpa proleteryasının sömürgelerden gelen zenginlikle dovurulması Batı komünistlerinin sesini iyice kısmıştı. Mao ve arkadaslan proleter milletlerin sözcüsü durumuna giriyorlardı. Moskova öncülügiinü kaıbetmek tehlikesiyle karsı karsıya idi. Mao ÇeTnng, Marksizmi «Çınlıleştirme» işlemine tâbi tuttu. Buna bir mâKada «millilectirme» de diyebiliriz. Gerçekte iktisadi olmıyan faktörleri iktisadi faktörlerle birleştirmede büyük bir nsta idi Mao. Stratejık plânda dünya devriminin koşullarını ortaya koyuyordu. Ama anl önemlisi kültürel plânda Çinlilere «kendi varoluş biçimlerm!» duyurnyordu. Çinlinin Mao'ya taptnası bnndandır. Bn konulara Sovyetler gezisi yazı dizisinde nznn uznn değineceğiz. Pekin ile Moskova arasında tarihî gerçeklerden süzülüp gelen çetin bir ftisme başlamıstı. Simdi Çin iki kuv\et merkezinin etkisi altındadır : Birisi, güneyden gelen büyük tehlikedir. Amerikanın Asyaya tırmanma stratejisi Çin'î «olmak ya da olmamak» sorusunun karşısında bırakıyor. Ta bn bttyök tehlike Çini Rusya il e blrleşmeye itecek, ve Moskena'nın sartlarını kabnllenmeye kadar götürecektir. Y* da Çin bn büyük tehlikeyi tek başına göpslemek istiyorsa 700 milyon kisinin bir anda savunma ve savas dnzenine recmesi gereklidir. Çini etki altında tntan ikinci kuvvet merkezi Moskova, Çinlilerin gevsediğini, yumusadığını ve Moskova'nın politikasına yanaştıgını ister. Bn politikanın Çin toplumunda taraftarları vardır; bunlar Mao'nun mnhalifleridir. Işte «Kızıl Muhafızlar» hikâyesi bn yüzden çıkmıştır. thtilâlci Mao önce bir küçük ve genç azınlığı toplum içinde yürütmüştür. Bu rüzgSnn bütün toplum katlarına işlemesi için organize bir fırtına yaratılmıştır. Efer Kızıl Muhafız davranısı 700 milyonun katıldığı bir hareket haline gelirse, Çin hem Moskova'nın iradesine karsı koymus. hem de Amerikan tehdidine karsı sağlamlaşmış ve sertlesmiş olacaktır. Hareketin başanya nlaşıp nlasmıyacağı bir sorn işaretidir. Ne var ki, Çin düşmanı çevrelerden uçurulan haberlerin çoğu yalandır. Bekliyelim bakalım; gerçekte Çin meselesinin içinde büyük bir dünya meselesi yatmaktadır. H Hukuk Devieti İki kampa ayrılış 956 57 senelerine kadar kısmen de olsa bu itatüyü mnbafaza ettiğini rahatça söyliyebileceğimiz yeni tesekkül de mukaddcr âkıbetten kendini koruyamamıs ve zamanın iktidar partisine hizmet eder duruma girmistir. Ptiin itirazları önleyebilmek maksadıyla, gerek Millî Türk Talebe Bîrliçi \e gerekse Federasyon hakkmdaki bu iddialanmızı ispata tnadde tasrihi snretiyle ispata hazır olduğumuzu, bn teşekküllerde kurucu ve idareci olarak vaıile almıs bir kimse olarak bildiririz. Demek olnyor ki. Millî Türk Talebe Birliğinin tenkid edilen taraflarını izale maksadıyla karalmuş olan Türkiye Millî Talebe Federasyonn da aynı yola girmis ve netice de, aynı fonksiyona cevap veren ve hattâ aynı câmiayj temsil eden iki büyük tesekkül olarak, 16 sevedenberi ayrı ayrı ve fakat bemen bemen daima karsı karsıya olarak çalışmalanna devam etmisler ve Yiiksek Tahsil Gençliği böylece, her seyden evvel seklen iki kampa ayrılmıstır. Bütün birlestirme çabalan, gençlifi temsil gibi bir me\kiin paylaşılmasını önleyememis ve maalrsef millî dâvalanmııda dahi, birer mnsabık haleti ruhi>esi ile bareket edilereb, birinin yaptıgını diğeri tehrarlamış veya çürütrneğe çalısmıstır. * ' l '^| «0 ihiilâline kadar, adi geçen talebe tesek•*<üllerinin karsısına 1908 Tecemmuat Kanununun meşhnr 13 üncü raaddesinde zikredilen • Talebe teşekkülleri siyasetle iştigal ederaez» kaydı ile istenildiji zaman çıkılmış, istenmedigi zaman çıkılmamıstır. Zira, hangi neviden hareketlerin siyasî addedileceği, hangilerinin edilmeyeceği, kesin olsrak belirtilmediği cihetle. bu madde daba ziyade, o günün hükumetlerinin siyasetine nygnn olup olmamasına başlı kalmıştır. Dünya siyasetine dabil olduğu süphe götürmez bir vakıa olan Kıbrıs meselesi siyasî addedilmemis ve bn maksatla düzenlenen Kıbns Mitinglerini hükumet tesvik ve tasvip etmis, buna mukabil, Istanbul Şehir Meclisine karsı, pasoların kaldırılması münasebetiylc girişilen hareket, dahili siyaseti ilgilendirdiği gerekçesiyle maskelenmiştir. Daba kötüsü, bu şekilde indî hareketler, adı geçen talebe tesekküllerini saibe altına sokmnş ve bütün hareketlerin hükumetlerın teşviki ile yapıldıfcı zannını umumî efkârda yaygın bir kanaat haline getirmiştir ki, hakikatla alâkası olmadığını belirtmek \aziferaizdir. 1 K amştay Onuncu Daire Başkanı Saym îhsan Olgun, «Devlet Şura» sı kararının uygulanma sının zorunluğunu haklı olarak tebarüz ettirmiş ve bu esası hukuk devleti rejiminin ana unsunı olarak göstermiştir. Sayın Olgun, bu arada Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti kavrammın, kuvvetler ayırımı, hâkimlerin bağımsızlığı, kanunların genelliği ve Anayasaya uygunluğu, idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı organları tarafından denetlenmesi ve keyfi davranışlara son verilmesi anlamı na geldiğıni tebarüz ettirmiştir. D Kavramın genişliği Sayın Olgun'un yukarıdaki fikir lerine işürak etmemek, gerçekten zor, hatta imkânsızdtr. Ancak, bugun hukuk devleti ka\Tamı ve kav ramı anlayışın, yukarıda belirtilen lerden çok daha geniş olduğunu ka bul etmek gerekir. Ferdlerin her türlü hak ve yetkilerini gösteren normlar arasında bir tefrik yapıp. falan veya filân ahkâmın tatbik edilmemesini, hukuk devleti kavramına indirilen bir darbe olarak telâkki etmek, diğer bazılarına ise bu eherraniyeti izafe etmemek, hukukun uygulanışını yanlış yollara sürükliyebıleceği gibi, idare edenlere sınırlı oldukları sahada 4ahi se.r. bestve futursuzca hareket,etme y« * teıflfcrîi ferir. Bu bakımdan, hükumet ve bütün idarenin uymak zo runda olduğu istisnasız bütün kaidelere aynı ehemmiyeti vermek ve herbirinin üzerinde hassasiyetle durmak gerekir. Derhâl belirtmek icap ederki, memleketimizde bu şuur, maalesef aydınlar arasında dahi tam olarak uyanmamıştır. Meselâ, bir Adalet Bakanı, Meclis kürsüsünde, danıstay kararlarını uygulamama hususunda serbest olduğunu beyan ettiğinde gösterilen tepki, örnek kabilinden verebüeceğimiz ve hergün ih'.âl edilen Anayasanm 43. Md. si için gösterilmemektedir. Keza, Anayasanm hükumete direktıf şeklinde emrettiği bazı davranışların hükumetler tarafından yapılmaması, memleketimizde bır Anayasa meselesi olmaktan ziyade. milliyetçilik meselesi olarak ortaya atıîmış, bu mihverde mücadeleye çalışılmıştır. Anayasanm yapılraasını emrettiği «Toprak Reformu» (Madde 37\ Yer altı servetlerinin millileştirilrnesi» (Mad. 1S)1 gibi mühim konularda dahi, bunların memleket için ehemmıyetli olup olmadığı münakaşasına girilmış, ve fakat bu müesseseleri inkâr eden siyasi parti veya hukumetlerı, hukuk dı|i ilân etmek ak!a gelmemiş veya bundan korkulmuştur. Halbuki, Üniversitenin muhtarisetinı umursamayan, lâıklik ilkesine karşı geien, basını sansür eden, Meclisin yetkilerini bır kaç kişide toplamaya çalışan, mahkeme kararlarını uygulamıyacağını beyan eden veya bu hususta serbest olduğunu bildiren duşünce sılsilesi. anayasaya ne kadar aykırı ise aynı şekilde, toprak reformu yapmıyacağmı beyan eden, yeraltı servetlerinın aranmasında ve işletümesınde özel sermaye hatta daha ileri giderek yabancı sermaye taraftarhğı yapan. ilköğretimin her vatandaşa parasız teminı için gerek li şekilde çalışmayan (Md. 50), çalışanlarm ınsanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde geçmesi için. sosyal, ve iktisadi ted birler almayan, ücrette adaletin teminini sağlamayan (Md. 45), vatandaşın sağhk hakkını temin etmeyen siyasi parti ve hükumetler de anayasa dışıdır. Eğitim ögretım S Basın hürrıyeti a: : :: :: «••• • ••« •••« • ••1 •••• • ••K • ••• • ••• mmmt • •«<• •#•• •••• • ta« • ••• • ••> • ••• • ••• «••• • ••• •• Sonuç v t Millî Türk Talebe Birliğinin ve ne de ^ kurucusn olduğumuz Türkiye Millî Talebe Federasyonunun, biz eski idarecileri, her iki tesekkülde de kendini hissettirrn acı olaylardan birbirlerine fiilen tecavüzlere kadar varan kavgalardan katiyen memnun olmadıgımızı bildirmek mecburiyetindeyiz. En yenisi yirmi yıldır, eskisi kırk yıldır, kurulmuş olan bu tesekküller idarecileri, bizlere danlmasınlar, bizler bu teşekkülleri bu maksatlar için kardeşi kardeşe düsürtraek için knrmadık. Siyasî haklarımızı siyasî teşekküllerde knllanalım. Kongrelerini dahi, vekar ve sükunet içinde yapamamak, lokallerini geceleTİ tahrip etmek. birbirine düsman iki ve daha çok cephelere bölünmek, artık âbideleşen bu teşekkülleri vıkılmaga götürüyor. fmi alebe kardeslerimize bu seslenisin yanı sı*• ra, parti yöneticilerine de ayrıca vazifeler düsmektedir. Gençlik kollarına önem vermek, behemehal bu tesekkülleri, seçim vasıtalarmdan ibaret saymayıp, kendi yarınlarımn garantisi olarak ele almalan gereklidir. Bu takdirde, kendi fikir ve kanaatlerinin mektebini knrmuş oldukları gibi, memleket gençliğinin hakkı olan siyasi kanaat ve düşüncelerini serbestçe izhar edecekleri bir ortamı da yaratmıs olacaklardır. Genç, ihmal etmiyeceği bir öfretimin yanı sıra egitimini bu ortamda gelistirmek imkânını bulacaktır. Her halde memleket bu yoldan kazançlı çıkacaktır. Ihtiİâlden sonra k ste 1960 ihtilâline, Yüksek Tahsil Gençliği •• böylece, iki tesekkül halinde \e «Taviz Po* litikasına» alışık olarak girmis. siyasî faalivetlerin en büyüğünde, ibtilâlde, bizzat görev almıştır. Itiraf edelim ki, o günden bu yana, kendi problemlerini ikinci plâna alan, bu tesekküller, ihtilâl yapan kuvvetlerden biri olarak. her meseleyi, siyasî olsun olmasın, Memleket meselesi, Millî dâva sloganlan ile ele almıslar, iktidarlar, siyasî muarızlarından çok, talebe teşekkülleri tarafından muabeze edilmişler ve daha açık konusahm 28 Nisan olaylarında ifrata \ardıkları için çok giiç hesap veren polis dabi, haklı haksız Talebe gençliğin temsilcilerine kanşmaraayı tercih etmisler ve neticede kanunlara ragmen hareketler, vazife sınırlarını aşmalar ve nihayet son günlerin hâdiseleri, gençlifin ken di arasında fiili mücadelesi gibi, bu memleket ••••*»••••••••••«••«•••••••••••.•ii ||Abduliah P. Gözübüyük' I I I ün basın hurriyeti hakkın ••• da yazdığı makaledeki fifırlere katılmakla beraber, ben konuyu Basın Hürriyeti, Kamu Oyu ve Kişı Haklan açısından elestirmek ıstiyorum. Demokrasinin ıstikametini tâyın eden unsurlardan olan Kamu Ojunu ortaya çıkaran en müessir araç basındır. Fakat basının bu vazifesını görürken başıboş bırakılmasmın kişi haklan bakımından ne türlü tehlikeler yaratacağını, bunun neticesı olarak kİMlerın demokrasiye olan inançlarının ne yönde tesekkül edeceği ve ne dereee rejıme sajgıh olacaklan araştırılması icap eden bir konudur. Anayasamız hiçbir sahada. hür nyetleri yok etme hürriyeti tanımamıştır. Bu kurahn önemi, ka mu oyunu etkilemesi bakımından basın sahasında dahada artmaktadır . Basın hürrıyetı, bılhassa adalete ıntikâl etmiş suçlar ve suçlular hakkında ehemmıyet arzetmektedır. Çünkü bir olayın maksath bir gayenın telkini şeklinde yazılması, olayla ılgisi olan sanığın haklarını ıhlâl eder. Burada, bir tarafta sanığın savunma hürriyeti, diğer tarafta basın hürri aym Turgut Gökler'in bu sayfada «Langırt faciası. başlığı altında yayınladığı kıymetli yazısının «Eğiüm Öğretim» bölümüne.ek olarak bu günkü gerçekler ycmünden değineceğim hususlar vardır. Çocuğun bedeni ve ruhi yeteneklerini geliştirerek ona iyi bir intibak kazandırmak eğitimin amacıdır. Eğitimin maksadı iyi bir şahsiyet yetiştirmek olduğuna göre eğitim ve öjffetimle görevlileıın bukjnuda gere|f*kadaf yeliştirîfTrielen gerekir. Üzüntü ile söyleyebilirimki gençlerimiz okul çağında eğitim öğretim yönünden tam nasiplerini almaktan mahrumdurlar. Smıfların kalabalıklığı, okullann rehberlik yönünden istenilen örgüte sahip olmayışı yanında, anababa ve öğret» menlerin gençlerin ruhsağhğını düzeltme yönünden mesuliyetlerini küçümscmemek gerekir. Her şeyden evvel çocuğa ve gence iyi bir intibak kurabilme imkânlarını yaratmak lâzımdır. Meslek formasyonu Öğretmenin meslekî formasyonu deyince bilgi yönünden olduğu kadar öğretme sanatı ve karşısındaJd oğrenciyi millî eğitimin amaçlarına göre kazanabilme gücü anlaşılmahdır. Oysa okullanmızda özellikle topluma yön verecek' olan yüksek okullarda pedagojik bakımdan oku tulan dersler yetersizdir. Öğretmen olacak adaylara okutulan eğitim psi kolojisi dersi konulan yeniden göz den geçirilirse önemli konuların ye terli derecede işlenmediği görülür. Örneğin «Ruh sağlığı> konusu sade ce eğitim psikolojisinde bir bölüm olarak geçer. Oysa bu konunun bır bölüm olarak değil de ayrı ders olarak yer alması en sağlam eğitim olur kanısmdayun. Zira infibaklı öğrenci yetiştiren bır eğiticinin her şeyden evvel kendisinin iyi bir intıbaka sahip ve ruh sağlığı yönünden gerekli bilgilerle teçhiz edilmesi gerekir. Büyük pedagoglardan Pes'alozzi de bu tehhkeyi sezmiş ve doğru olarak şu fikirde bulunmuştu: «Çok bilgili olan bir insan herkesten daha ziyade ruh kuvvetleriuin birliğini sağlıyacak şekilde eğitilmeye mohtaçtır. Bu yapılmayınca insanın bilgisi ruhun doğru >oldaıı sap masını ve bu da ruhun perişanlığıııı mucip olur.» •••••••••••••••••a ••••••••••a t L Â İV Van Valiliğinden Tapılacak Isin Adı Kesif Geçieı tnale thale Bedeli Teminatı Tarihi Saatı 1 Teknık Tarım Okulu Erzak Ueposu Inşaatı 45000,00 3375,00 19/1/1967 15 de 2 Teknık Tarım Okulu 200 Baslıkh Koyun agılı 126615,00 7580,75 19/1/1967 15 de 3 Eksıltme Van Bavındırlık Müdurlüğü odasında Ihale Komısyonu huzurunda kapalı zarf usulü ıle 2490 sayılı kanuna göre yapılacaktır 4 Mezkur ışlere ait ıhale riosyalan bedelsız hergün raesaı saatlen dahılinde Bavındırlık Müdürlüğünde gorülebilir. 5 Bu ıslere gırebılmek ıçın ısteklılerın yukarıda belırtılen miktar kadar muvakkat temınat vermelerı lâzımdır. Aynca her ıs ıçin muvakkat temınat makbuıu veya Banka mektubu, 1967 Yılı Tıcaret Odası vesıka^ı. tkametgâh beîgesı ıle en az bu ışlerın kesıf bedeli kadar teknık önemınde bıf ıs yaptıklarına daır belgelerını tatil g u n i e n harıç eksıltme tarıhınden üç gün evvel 11/ 1/1967 Çarşamba gür.ü ak^amına kadar Vılâvete muracaatla Bayındırlık Müdürlıigunden alacaklan yeterl'k belgeJennı ıbraz etmelen mecburıdır S Taliplenn ıstemlen belgelen ıle u«ulüne uygun her ış ıçm hazırlıyaoaklan kapalı zarflarını ıhale saatınden bır saat evve! Bavınci,rlık Mudürluğu Ihale Komısyonu BaşkanhSına vermelerı sarUır. 7 Telle müracaat ve postadakı gecıkmeler kabul edılmez (Basın 25200 '.".<tQ) Ergenlik devresindeki problemlerin sebebi ğretmenin ergenlik çağında olan öğrencilerini tanıması onceükle onların gelişim safhalarmı bilmesiyle başlar. Her ne kadar bu önemli konuyu burada ifade etmemiz imkânsız ise de konunun önemi bakımından kısaca değinmeyi faydalı görüyorum. Ergenlik devresındeki problemlerin sebebi, okul öncesi ve okul devresindeki ihtiyaçların ve motivlerin doyurulmamasmdandır. Yani bu problemler köklerini okul öncesi devrelerden almışlardır. Çunkü her çocuğun psıkolojik çevresi başka başkadır. Ayrıca sosyal değişme ler de problemlere sebeptir. Kısaca ergen fîziksel psıkolojik ve sosyo ekonomık bakımlardan devamlı bunahmlarla başbaşadır. Ö Titizlik gerekir öruldüğü gibi, bizim siyasî partilerin meşruluğu için uymalan gerektiği fikrinde oldugumuz, pek çok müessese ve emirler yerine getirilmemekte ve uyulmamaktadır. Toplum şuurunun daha fazla geliştiği memleketlerde ise bu hususta aşın titizük göstertlmeye çahşılmakta ve siyasî partiler bu sebeple meşruiyet sebeplerini Anayasa kaidelerine istisnasız bağhlıkta bulmaktadırlar. Memleketiırıizdeki uygulama ise bundan ayrı bır gidiş göstermekte ve maalesef Anayasayı sadece kısmen kabul eden fikirler dahi siyasi hayatımıza hâkim olabilmekte ve hattâ muvaffakiyet dahi kazanabilmektedir. Halkm kültür seviyesi yükseldikçe, uygulamanın değişeceğıne inanıyor ve bu günleri sabırsızlıkla bekliyoruz. Netice olarsk. hukuk devleti anlayışınm genişliğini kabul etmek ve bu anlayısı bir kaç müessese ile smırlamamak gerekir kanaaündeyiz. RAtF ŞENEL htanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi 6 Nimbüs Ergenlik çağı bir çok hastalıkların kayıp olabildiği gibi tekrar çıkabileceği bir yaş olarak da nitelenir. Ergenlik çağında biyolojik, psi kolojik ve sosyolojik çatışmaiar bahis me%zuudur. Evvelce aldığımız hastalığı meydana getiren negatif tesirler, buluğ çağmın tesiriy le ortaya çıkar. Yani genç bu devrede kriz atlatılır Ergenin ruh sağlığı yönünden istikrar bulmasmda sosyal yajamm özellikle aile ve okul yagamının büyük etkısi oldugu muhakkaktır. Radyo progTam'.armda son gür'lerde bu konuda örnek yaymlara Ruh sağlığı yönünden: 5 Tonluk Dis.ington Ocak Arabası tekerleğinden 40 adet. 5 Tonluk Distington Ocak Arabası tamponundan 700 adet imâl ettirilecektir. Ereğli Köınürleri İşletmesi Müessese Müdürlüğünden Şartnamesine göre kapalı zarfla teklif ahnmak suretiyle 5 tonluk Distington Ocak Arabası Tekerleğinden 40 adet, 5 tonluk Distington Ocak Arabası Tamponundan 700 adet imâl ettirilecektir. Teklif zarf an 231.1967 Pazartesi günü saat 12 ye kadar E. K. t. Özel Büro Şef'iğine verilmış olacaktjr. Şartname Zonguldak'ta Ereğli Kömürleri İşletmesi Müessesesi Ticaret ve Materyel Müdurlüğündpn, Ankarada Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlügünden. tstanbu'da Beyoğlu İstiklâl Caddesi Deva Çıkmazı Sümer Han Kat: 5 te Türkiye Kömür tşletmeleri Kurumu Istanbul Satınalma Müdürlügünden temin edılebilır tşletmemiz Arttırma ve Eksütme Kanununa tâbi oîmayıp ihaleyi yapıp, yapmamakta veya kısmen veya tamamen diledigine yapmakt* serbesttir. (Basın 10414) 595
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear