26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE DÖRT 15 Ocak 1967 CCMHURİYET İLHAN UZflK KOMSÜ t»SELÇUK Bir Palto Hikâyesi RUSYADAN GEZİ NOTLARI Kar yağryor, ruzgâr koşebaşiarında ınsanın yuzune ustura gıbı vuruyordu. Gorkl caddesinde yürüyorduk. Mıhmandanmız Andrey Andreyevıç Kırılof, Ibrahım Çarrüı ve ben. Moskovaya bir saat once ayak basmıştık. Otelde bıraz dınlendıkten sonra, Andrey: Şehri biraz gezmek ister misiniz? daye sordu. Içımızde merak vardı. Yorgunluğumuza rağmen duştuk yollara. Gorki caddesı sağlı sollu büyük yapüarıyle gecenın içinde bembejaz uzanıyordu. Gulüşen, konuşan, yürüyen, kalpakh, çızmelı, genç, Ihtiyar, kadın, erkek kaldırımları doldurmuştu. Sağlı sollu mağazalann ışıklan yağan kar tanelenne vuruyordu. Yurüyorduk. Andrey Andreyeuç anlatıyordu: Mayakovski meydanı burası. Ihtılâl şaırınin heykeli meydanın ortasında yükseliyordu. Yüruyorduk. Çaykovski Konservatuan burası. Yurüyorduk. Stanislavski tiyatrosu. Yuruyorduk Minsk oteli. Yüruyorduk Puskin meydanı. Yuruyorduk Ostorvski müzesi. Yüruyorduk. Sovyetskaya meydanı. Yürüyorduk. Ermolova tiyatrosu. Yurüyorduk. Nasyönal oteli. Yuruyorduk. Tarih mfizesi. Donmak iızereydik ki aşina bir meydanın gozlenmizin onüne açıldığıru gordtik. Gazete ve dergl fotoğraflanndaki ünlü siluetıyle Kremlın karşımızda ıdi. Kızıl meydana varmıştık. Işte Lenın mozolesı, ışte Moskova kalesının duvarları, ışte Sen Bazıl kılısesınin kubbeleri. Kremlının bazı pencerelerinde ışıklar yanıyor. yüksek kulelerin tepelerinde yıldızlar görünüyordu Krasmaya P'.oşet'in bir köşesınde vakti evvelde suçluların ıdatn edildiği yüksekçe yer vardı. On yedıncı yüzyılda Volga kıyılarındakı yoksul köylüleri Çarlıga karşı ayaklandıran Stepen Razın'ın hayatına ışte burada son lerilrr.ışti; bem de once bacakları, sonra kollan,. sonra kafası kesüerek.. Moskova prenslerınden başlayıp nıce çarları barındıran Kremlin. Stalını de çatısı altında yaşatmıştı. efsaneye dönüşmüş bir taribin derinliklerine dalacaktım. Ne var ki soğuk kemiklerimi sızlatınca tarihin gelrrnş geçmiş pek önemli olaylanru hatırlıyacağıma sırtımdakı kalın paltoyu ha tırladım. Ve sıkı sıkı sarüdım paltoma. Bıraz eski de olsa, bıraz modası geçmiş de olsa, benün olmıyan paltoma mınnetle gömuldum. Az çaba ıle ele geçırememiştım onu. Aralık ayına bir hafta kala Sovyet Gazetecıler Bırlıginden çağnyı alınca bır de duşunce almıştı beni. Çünkü, Eusyaya doğru geziye çıkacağımı duyan eş dost, çok bilmiş bir eda ıle Aman tedbirli git ha! diye nasihat ediyorlardı. Aralık ve Ocak ayları Moskovanın en soğuk aylarıydı. Termometrenın cıvası bu aylarda sıfırın altına kış uykusuna yatardı. Tedbırsiz yola çıkmak delüiktı Ne var ki zaten delik olan bütçemızı balıkçı ağına çevırmek istemedığımiz içın onune gelen tanıdığa Rusya gezısinden detn vurarak On beş yirmi günlüğüne bir kalın palto v»r ıtıı?» dıye soruyor duk. Bu vesile ile arkadaş ve dostlarunın beni ne kadar sevdıkleruu bır daha anladım. Kısa surede ev paltoyla doldu Çeşıt çeşıt paltolar, eski paltolar, yenı paltolar, renk renk paltolar . Bu arada bir arkadaş • Orası çok soğuktur bak sanam getirdim'. diye elinde acayip bir nrba fle feldi eve. Meğer İnRİliz askerlerinin soğuk bölgelerde ve öncelikle kutuplarda giydikleri soydan bir yanm kaputmu? bu. Eksik olmasınlar bteki arkadaşlar daha gerido kalmadılar. Hepsi de: Biraz eskidir, rengi donmuştür, ama iyi ısıtır.. Ya da. Biraz incedir ama vepvenidir.. diye türlu paltolarla sokun ettiler. Paltonun yanısıra yün kazak lar, kaşkollar, iç fanılâllan vağma ya başlamıştı. Ne çare ki. hem pek eski olmıyan, hem ince olmıyan, hem ustume uygun bir paltoyu bır turlu yakalıyamıyordum. Günler geçlyor, gezı tarıhi yaklaşıyor, ben paltolan yorulmak bilmez bıçimde ayna karşısında prova edıyordum Bu suretle bızim dost ların babalaıımn ve dedelerınm hangi biçim palto gıydiklerini tamamen oğrenmış bulunuyorum Ayna karşısında bu paltolan prova ederken bir gerçeği daha keşfettınv İnsan, üstündeki çula uymaya çalışır bir yaratıktı. Urbanın kışıye, kişinin urbaya karşüıklı katkısı oluyor Soz gelışi muteberlere yakışacak bıçimde bır palto sıze ayn bır hava verırken, sızde paltonun kalantor havasına eğılımı şıddetle belınyor, kısa za manda o paltonun adamı olup çıkıyorsunuz Girdiği kaba uyan sıvı gibi. içinde girdigi elbısenin biçimine uymak tabiatı var ınsanda. Uzun sözün kısası, paltolan pro va ede ede adamakıllı yorulmuştum. Cesaretım kınlmış, mâneviyatım bozulmuştu. Başarısızlığınu kişüigimın hiç bir yabancı elbıseye uymayan kuvvetine bağlamaya çalışarak kendımi teselli edıyordum... ki aradığımı buldum Koyu kurşuni renkte, çapraz vakalı, arkadan kuşaklı, ustten ceph 1930 dan kalma bir palto ıdı bu Resmî bir havası vardı Kumaşı kahn gıvımı sıkı, enı bo yu uygun ve zannımca soğuğa karşı jeterlı ıdı Bır arkadaşın kayınbabasına a ıt bu paltoda karar kıldıktan sonra rahat ettım. Beyoğlunda bır kundura mağazasından aldığım mes biçimi botları ayağıma çekıp, başıma da Moskovada edındiğim beş dolarlık cınsınden keçı derısınden kalpagı oturttuktan sonra atını kaybetmiş düşük bıyıklı Kırgız nefen gibi Sovyetler de uzun yolları arşınlıyacaktım. K1Z.1L MtTDAN da beş altı kışi kalmıştık. Vatandaşlar uçuncu mevkıde ustuste yıgılı idUer. Kalorıfer buz tutacak gıbıydı. Yataklının kondüktorti: Ankaradan scnra hep böyle olur, diyordu. Erzurumdan sonra yolcular bırbirlenyle daha senli benli oldular. Sh'asa dogru Hasan Beyle tanıştık. Hasan Beyin Kafkasyalılara 6z gu açık tırşe gozlen ve simsıyah kırpıklen vardı. Saçlan beyazlaştığı ıçin bu kırpıkler takma gibi duruyordu yuzunde. Uzamış sakalları, şişman vucudüyle geldıği toprakiarın havasını bır yana bırakmış, şişman bu tüccar gbrünü şune girmiştı. Bu gozlemde yanılmadığımı anladım; mesleğinı sor duğum zaman: Müteahhidim, dedi. Ne işleri alırsınız? Dcvlet Inşaatı yaparım. Hasan Bey genç yaşta Kafkasyadan goç etmişti. Tatlı şıvesıyle anlatıyordu Zengindik oralarda.. babamın çiftliği çubuğu vardı. Sonra ihtilâl oldu. 1930 a kadar «hususiyete» dokunmadılar. 1930 larda her şeyimizi climizden aldılar. Koskoca konağımızı teslim edip baska bir eve girmeye mecbur olduk. Sonra baktık ki olacak fibi defil: Utica ettik. Ağzmı arıyorum Hasan Beyın Şimdilerde oralar da kalkındıyorlar Hasan Bey. ŞiddeUe tekzip ediyor: Yalan! G5zlerimle görsem inanmam. Trenımiz Hasankaleden Horasana doğru koşuyor. Tabiat akşam ustü büyüyen gölgeleriyle insana huzun veriyor Taa ufuklarda karlı daglar, san toprak. Horasana varmadan sağ yanda Muşa açılan yolda bır güzehm tanhl köprü. Hasan beye Ama bfa çok geri ve yoksul kaldık. divorum. Pek, kabul etmıyor Hasan bey: Çalıçan kazanır; ben üç oğlum la birlikte sabahın dördiınde uya nınm. Tembellik etmesek her iş dü zelir. Bak Hasan bey, dedim. bu i v te bir tuhaflık var. bizlm tembcl dediğimir ko>lü Almanyaya gittiğinde nasıl caltşıyor? Trenin penceresinden yoksul köy ler geçiyor. Bu sefil manzarayı gostenyorunr Şuralarda adam hastalansa olur doktor yok. Hasan B e y Suç doktorlarda. diye köpürüyor. Doktor mektepten çıktı mı flç bin lirajı beğcnmiyor. koylü otu» lira kazaııırken avda üç bia Urayı beğenmiyor dellkanlı.. Doğru Hasan bey, dedhn, köy lü otuz lira kazanırken bir genç doktor üç bin almamalı, ama ya bir trlcfonla üç yiız blni vurana ne der sinHasan bey lâfın nereye geleceğını o dakika seziyor: O başka, divor, çaiışan kazanmalı ki kazandırsın. Hasan bey Kır at partisinden. Tat lı tatlı konuşuyoruz. Kitaplarımı ilsıvle kanştırıyor. Kendiden bir adam. Yârenlik ede ede Karsa vardık. Bak Hasan bey, dedim, oralara cideceğirn. gorümlc göreceğim v« doğrıısunu yazaeağıtn. Trenden ındiğimizde ortalık k«rarraıştı. Bır gece Karsta kaldıktan •=onra ertesi sabah hudut trenin» bmecek Kız:Içakçak'tan Sovyetler» gıtecektık. Hasan Bey O uzun yolları busbütun uzun eden nedenlerden bin de Kars hududundan Sovyetlere geç memizdır. Bu gezıye meslekdaşım ve arkadaşım Ibrahim Çamlı ile çağınlmıştık. Ve İstanbuldan trene bındığimız zaman Kızılçakçakta hududa varmak ıçin önumuzde uç gunluk yol vardı. Bu üç giınu değerlendirmek 1 çın kıtaplar almıştık yanırmza Tren Anadolunun dağını taşını geçerken durmadan okuyorduk. Ankaradan sonra tren bir başkalaştı, tenhalaştı, yataklı vagon Şiirli bir geceydi.. Lenın mozolesi tam karşımızda kahverengı mermer duvarların ağırbaşlı boyutlarma oturmuştu. Şurlı bir geceydi. Durmadan yağan kar, Moskova kalesı. Kremlin kulelerı, Sen Bazü'ın Urkütucu kalabalığı, eğer arada sırada nerden çıkuğı belli olmıyan bir soguk ruzgâr ihklerımı tıtretmese bu sahne ortasuıda YARIN: KARS'TAN AVRUPA'YA BULMACA MODESTY BLAISE I S T A N BU L 06 23 06 30 06 45 06 50 07 05 f)7 30 07 45 07 50 07 55 Acılıs Droeram Turkuler eecıdı (1> Konusma Turkuler eeçıdl (2) Kovden Kente muzık Haberler ve hava d u r u m u Istanbulda b u e u n Studvo G'den Kucuk ılânlar 123456789 mış de\ let adamırr.ız Mehmet Paşa nın soyadu 2 Oldukça fazla mık tarda, vıda halındeki çivilerın etralını çevıren 3 «Kendlsınden lâf çıkmaz ağzı sıkı peder» anlamına iki söz. 4 Üzenne henüz bına yapılmamış toprak parçalan, bir yemiş. 5 Bazı llkel kabilelerde haram sayılan ve el dokunulmaması gereken şeylere verılen ad, soyle! 6 «Çok fazla benzer şekilde kâgıt ve zar kalınlıgına benzer kalmlıkta» mânasına iki soz. 1 Iskambılde bır kâğıt, eski efsanelere göre insan gibi konuşan kuş (Dıvan edebiyatında). 8 zı "2q A 1 V0 1 •x 3 4 K J A 5 6 7 8 9 Bır zaman Av h «W T Ü da olan hattâ o nıpada çok mo 08 0ı) Saz eserlen 08 15 Sabah \e muzık 08 45 Iste\ın calalım 09 ..0 10 00 10 30 10 OJ H ııo 12 0,1 12 2o 12 30 İJ 0 ı l j lo 13 Jvl 15 00 15 45 lb 00 16 25 16 45 17 15 17 J0 17 5,1 19 00 19 40 20 0) 20 15 20 4,1 20 55 21 00 22 Oıl 22 43 22 45 2C 00 24 00 Cocukların kosesi Pıaklar donuvor Pazar SKecı Kısa haberler. K ılânlar Konserın naklen \ a > ı n Uc cızeı. uc plâk Kucuk ılânlar i u r d u n sesı kadınlar korosu Haberler ve hava d u r u m u San ioloları Reklam Droeramları Mac naklı K haberler. K. mektUDİarı Pazar konserı Tulun Kormandan sarkılar Melodı ruzeârı KıtBDİar a ı a s ı n d a beraD Mutlu dan sarkıUr Reklam Droüramlan Haberler ve hava d u r u m u Evlısa Celebl Nıhat Mercanhdan turkuler Leylegm o m r u Gecen hafta 24 saatin olavları. K. İlânlar Beraber ezleneum R e k l a m Drogramları K u c u k ılânlar H a b e r l e r ve h a v a d u r u m u Sızlerle b e r a b e r KaDanu İL RMJYOSU Acılıs v e DroEram Sızın icin Mınvatur muzik Hafıl s a r k ı l a r Lâtın A m e r ı k a melodılerl P ı v a n o soloları G e u n l e r ı n sevilen teslerı Ofi'e konserı Tatıl melodılerı K o n c e r t o saatı P a z a r melodlleri F ı k r a l a r ve m u z ı k Gencler icın Caz muzıâı P a z a r konserı Cav saatı Kucuk konser I\ı aksamlar Senfonik m u z i k Cesıth melodıler A k s a m konserı Genclerin sevdıkleri Muzık d e m e t ı Hafif muzık Caz saatı Sevilen sarkı'ar Gece konserı Tatıl aksamı ıcın Istanbulda eece varısı Haf ıf muzik Proüram ve k a o a n ı s SOLDAN SAĞA: 1 Kanunl Sultan Süleymanın muhasarası sırasmda ecelı ıle olduğu, fakat ordunun sonradan zaptettığı Orta Avrupa topraklanndakı kalenın adı. 2 Baştanbaşa şarkılı oyun, iki yönumuzden bırı. 3 Mezar taşları üzerındekı j'azılar grupu, eski yargıcm dortte ıkısı. 4 «Fıyatı düşuk buğday tozu» mânasına iki soz, hayvan yemlerinden. 5 Yırmincı yuzyıl basındaki bestecılenmızden bıri, bır takı. 6 Tanınmış Çek bestecısi Dvorjak'ın otekı adı. 7 Horuldamakta olan bırine verılecek errur, bır takı 8 Tanrıya kulluk etme hareketı. 9 Bır baltaya sap olmadan dolaşıp duran kışı, msana para kazandıran konu. YUKARTOAN AŞAGlYA: 1 Kanunl Sultan Süleyman devrınden başlıyarak bır kaç padişah zamanında Sadnâzamlık et nonkfl halmarnnuı Eski îtalyanhalledUnü! «ekll ca. İ X | devırden biraz sonra camilerimızm inşa tarzlanndn blle tâ sırı görülen mimarî tarzı. 9 1 T X IST\NBfL 09 53 10 00 10 30 1100 1130 11 45 12 00 12 30 13 00 13 30 14 00 14 30 15 (Y) 15 31 16 00 17 00 17 30 18 00 18 30 17 00 l<)30 20 15 21 00 21 45 22 00 22 30 23 (Kİ 23 30 24 00 00 30 01 00 DİTNKt BULMACANIN HAIXJ£DILMI5 ŞEKU NAS1L HAJ.LEDILECEK? Vukandaki rakamlı bulmacada sadece 6 tane anahtar (ipuca) ve <S tane sonuç vardır Boa olao 12 karenin içine 1 den 9 a kadat aygun birer rakanı koyarak vc toplaına. çarpma, çtkartma, bolme ısaretlerıne dikkat ierek «oldan &ağa ve yukandan asağiya bulmacada gösterilen sonaçlan bolunoı Biraz vaktinızi alu ama, boş vaktmizj bosça ee 1İ5 olursnnuı I l x | ı yt i X 2 ı 1 X T ^n T BxJB ı rr TTTJ flSK ve ÖLÜM 34 Tobe sessizce gdrtindü. « Yemek hazır, Hanımelendı » Yaprak cıgarası bır kınaçiçeğı tarhında kırmızı kırmızı kıvnldı, kalktılar. « Bob nerde, Tobe?» « Ben bilmiyo,. Epi oluyo'. gordum bahçeve doğru gıdiyo" emma, ondan sonra ben gormedı.» « Ara bul bakalım Sr ni yüzünü yıkasın.» « Başüstıine, efe'm/> Uşak kapıyı açık tuttu, onlar da, evden ıçeri gırdıler, akşamın kıallığım arkalarında Tobe'nın alacakaranlıga dogru haykıran sesıyle dolu olaralc VVilliam FAULKNER ladı. Onun yara izi nasıl bu şey, öğrenmek istljorum ama, hiç bir şey söylemiyorlar. Söylesene, yattı mı?» « Evet, ya f tı. Yara izini görmenin sırası d«ğıl» Rabert, umutla* «Yarın sabah?s diye sordu. «Yarın sabah gorebilır mıyim?» « BUmem. Sabaha kadar bekle, en lylslJ Çocuk, bırdenbıre aklına bir şey gelmis gibi: «Bak» dedi, sana bir şey soyleyim: Yarın sekize doğru ben okula gıderken sen onu pencereden baktırsan da ben de geçerken görsem Sıs'e sordum ama, bır jey soylemedi bir türlu • « Sıs dedığin kim, kardaş?» « Ablam, canım Alçağın biri, yahu. Adarmn yara izini ben görseydım ona çoktan soylerdim, değil mi ya?« • Söylerdin Ablanm asıl adı ne?» « Ablamın adı Cecıly Saunders, benim gibi, yal nız. benım adım Robert Saunders. Yapacağm onu, değil mi?» « O! . Cecily.. Elbet, elbet, o işi sen bana bırak, Albay» Çocuk yureğine su serpilmiş gibi içini çekti ama, bır turlü gıtmek bılmıyordu. « Sey, kaç asker var bur'da?» • Birbuçuk kadar, kardeş » « Bırbuçuk mu? Canlı mı?» « E, öyle.» « Canlıysa nasıl oluyor da birbuçuk asker olu yoı". « Savunma Bakanlığına sor. Bu ışin nasıl ya pıiacağını onlar biliyorlar.» Çocuk biraz düşündiî. « Ah, bizim eve de askerler gelse isterdim. Geür mi dersin?» « A, gelir sanırım» Çocuk. coşkun bır ıstekle' «Gelir mi? Nasıl?» diye sordu. « Ablana sor. O söyleyebilir.» « Yo, bana sovlemez» • Soyler, soyler Sen sor hele » Çocuk «E, bır denerim» dedi Umutsuzdu ama, .^aramsar değı dı. «E, ben gıdevım artık » Basamak lardan aşağı inerken: «Merak ederler» diye de açık ladı. Sonra. kıbar bır tavırla: «Allahaısmarladık, bayım» dedı. « Gülegüle, Albay. Gene görüşürüz » Robert, sevınçle: «Onun yara izını yarın görecağım» dıye duşunuyordu Bıze bir asker nasıl gelir, Sıs bilıyor mu acaba9 Pek bir şey bilmez o ama, bunu biliyordur belki Ama. kızlar hiç bir şey bilmezler kı Onun ıçin, buna guvenmiyeceğim. Neyse, adamın yara ızıni yarın göreceğım ya.» Tobe'nin evın kosesinden gorunen beyaz ceketi körpe gecenin içinde donuk donuk parıldadı, küçuk Robert dış kapının sarı dıkdörtgenine doğru ba>:Em=klardan ukarı çıkarken de Tobe'nin sesi duyuldu: ı var) Mallco konu ve resim: AYHAN BAŞOĞLU BEYAZGUL 1 ANKARA Acılıs crOEram Gunavdın Ko\e haberler Sarkılar Kaberler ve hava durumu Sabah muzıeı \nkaraca bueun. K ilânlar B takmından O. havaları Kucuk ıldnlar Tuık M. dınlevicıf ısteklerı Murıklı cocuk o\ unu H B M dınlevıcı ^steklerı Pazardan cazara Besıncı savfa. Kısa haberler. K. ılânlar Ozel eelence Kuçuk ılânlar Evfelden muzık Halk M. dınlevıcı ıstekleri Hatte.Ier ve hava durumu Trafık Sevdıâınız se^le^ Cocuk bahcesı Reklam Drozramları Kısa haberler. K. ılânlar Yasar Özeîden sarkılar Cesıtli muzık Kevser Tanrıkut'tan sarkılar Bıtmez tukenmez Anadolu Kısa haberler. K Ilânlar Kadınlar T. turkuler Kov odası Reklam Droeramlan Haberler ve hava durumu Cesıtli melodiler Sur dunvasında cocuk Sevın Sjer den sarkılar Yıldız Avhan dan turkuler Muzık dunvasından haberler 24 saatin olavları. K. ilânlar Gecen hafta SDor dergisı ' Caz muzıii A Rızs KoDrulüluleroiludan sarkılar Haberler ve hava durumu Gece konseri Dans muzıeı Proeram ve kaoanıs n Küçük Robert Saunders işitmiyordu ki O sırada, başının üstünde onu alacakaranhktan ayıran yüksek bir tahtaperdeye örtnanıyordu. Ensonunda ele geçirdi, aşağı kayarken pantolonu ınatçılık gösterdi, sonra meydan okuyuşu kabul ederek, bir yırtılma sesıyle onun arkasından gıttı. Oğlan, ıslak otlara uzandı, kbrpecık kıçında inceden inceye, yalm kat bir yanma duyaraktan, «Allah belâsını versın1» dıyerekten, ayağa kalktı, kalçasını bükerekten kıçını gormeye çalıştı. « Güzel değil mi bu'n dedı, alacakaranlıga doğru. «Bendeki talihsizlığe bak! Sende de kabanat var ya, söylemedin bana, dıve duşundu, bu»un ablalardan dolayısiyle öç alırcasma. Duşerken elinden giden şeyı bulup aldı, papaz evinın çiğ içindeki çimenliğıni geçti, eve doğru gitti. Üst katta, o gune kadar kullanılmayan bır odada ışık vardı, yureği bop etti. Bu kadar erkenden mi yatmışü? Sonra sondurmanın parmaklan arasından bir ayak karaltısıyla bir cıgaranın kızıl gözünü gördü. O olsa gerekti. « Merhaba, Donald!» dıyerek, basamaklardan vu'arı çıktı. Orada oturan: «Merhaba, Albay» dıye karşılık verdi. Robert, biraz daha yaklaşmca, asker elbisesini ayırt etti. Sevınçle: «O» dedi. «Şimdı goreceğım.» Cep fenerınin düğmesine basarak ışıgı adamın tam yüzune tuttu Vay canına' Adamakıllı cesaretı kınlıyordu. Böyle talıhsizlık görülmuş mudur! Buyü yapmışlardı ona sağlam. Üzgıin üzgün: Senln yüzünde yara tzi Talan yok» dedi «Sen Donald bile değilsm öyle değıl mi?» « îyi bildin, kardaş. Donald bile değılim. Yalnız, şu feneri başka yana çevirsen nasü olur acaba?» Oğlan bezgin bir umutsuzlukla feneri söndür^ü « Hiç bir şey anlatmıyorlar banas diye par
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear