25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İKÎ CDMHURÎYET 21 Ağustos 1964 Bir tahlil Kıbrıs Adasında iki milletin üyeleri yaşamaktadır: Tunanlıların ve Türklerin . Buna Kıbrıs milleti denemez; Kıbrıs halkı denebilir. Böyle denince de Doğu Blokunun Kıbrıs için görüşfl kendince aydınlığa çıkar: Kıbrıs halkı için bagımsızhk ! Çiinkü Marksist göriişe hiçbir tenkid payı katmadan ve hiçbir yoruma katlanmadan katılmak istiyenlerin dilinde «millet» kelimesi yoktor. Milleti millet yapan elemanlar üst yapıya aittirler. Ve alt yapının tâ>in ettiği ögelerdir. Dün>a rnilletleri yok, dünya balkları vardır. Ba bakımdan Kıbrıs Adasında yaşıyan halka bağımsızlık tanımak bu gorüsün tabiî tezi görünür ve kitaplara uygun çözüm şekli bu suretle ortaya atılır. Ama Kıbrıs'm bağımsızlıgı, yalnız o görüşün desteklediği bir tez midir? Bizim resraî teziıniz de ilk adımını Kıbrısın bafımsızhğına dayanarak atıyor. Makarios'un iddiası da bagımsızlık Batılı devletler ise Londra ve Zürih Antlaşmasiyle bagımsızlığı sağlamıslardır. Ancak, bütün isler bundan sonra karışıyor. Kıbng için şimdiye kadar yapılan binbir yoruma göre bağımsızlık görünüşü altında yatan gerçek dilekler Kıbrısı çeşitli yönlere süruklemeye çalısmaktadır : 1 Kıbrıs'taki Tunan solcnsu bagımsızlık istemektedir. Çünkü bu ilk adıradan sonraki ikinci adım Enosis'tir. Enosis gerçekleşince Kıbrıs \e Yunanistan solcuları birleşerek Yunanistam Batı Blokundan koparacaklardır. 2 Hayır .. Böyle bir sey gerçeklesmiyecek ve Kıbrıs bağımsız kalacak, ama Doğu Akdenizde bir sosyalist devlet meydana gelecek. Bu devlet ya Rusyaya yanaşacak, ya tarafsız olacak. Ikisi de NATO için teblikelidir. 3 Hiçbiri olmıyacaktır. Tunan solcnsu da. sağcısı kadar milliyetçidir. Ada'yı Ynnanistana katıp Enosis'i gerçekleştirmek ve Megalo tdea'nın adımlanndan bir büyügünü atmak için u|raşmaktadırlar. Bütün bu ihtimallerden biri İçin sürülen deliller ötekilerden ne asağıdır, ne yukarı. Ancak bizim insan olarak ve Türk olarak düşündügümüz ilk şey, Adada çarpışmaların durulmasıdır. Azınlığı yoketmek veya sindirmek için girisilen her kanlı zorbalığı gerekirse bombalarla durdurmak mesru müdahale hakkımızdır. Meselenin bundan sonraki kısmına gelince : Tnkarıdaki üç ibtimalin hangisi kuvvetlidir? Bir kere Kıbnsın normal yollar içinde kendi kaderini tâyin etmesi için imkânlar çok szalmış gibidir. Bağımsız Kıbrıs devleti mi? Evet! Fakat ba bağımsız devlet içinde göcü kanlı çetecilerin, kendi cemaatlerine yaptıkları baskı kalkacak mıdır? Çünkü kendi crmaatini koruyan çeteci aynı zamanda kendi cenıaati üstünde söz hakkına kavnsur. Sn halde Kıbrıs Adası çeteeileri tamamiyle silâhlarını bırakraadan Kıbrıs halkının kendi öz dileğine göre bir yolu serbest iradeyle seçebilmesine pek imkân görülmüyor. Marksist görüsün millet kavramı dışındaki sosyalizra hayali ise bütün dünya için henüz uzaklarda bir görüntüdür. Tanm yüzyıldan beri sosyalist rejimler millet gerçeği içinde kurulmus ve uvgulanmıslardır. Ve âdeta bir yeni raillhetçilik ideolojisinde gelismislerdir. Eğer Yunanistan bir gün sosyalist rejimi tercib ederse, bu da Yunan milletinin çerçekleri içinde düsünülmelidir. Bu bakımdan Rumun sosyalisti de kapitalisti de Enonsis dısında bir hikâyeye ne dereceye kadar inanıyor sornsu açıktadır. Kapitalist dfinya arısından bakılırsa : Kıbnstaki her olayda tngiliz eli aramak biraz fazla gibidir. Ingiliz parmağı elbette vardır. Ancak şu anda «Kıbrıs Batı'dan kopmasın» diye endiselenen Batılılar, Yunanistanın veya Türkiyenin NATO'dan kopması tehlikesiyle karsılasmaktadırlar. Kıbnstaki üslere Batının da Doğunun da verdifi önem ne derecededir? Koskoca Anadolunun bile üs olarak degerini kaybettigi bir zaman asıraında yasıyoruz. Cstelik Kıbrısta taerbangi bir çözüm yoinnun ille de üslere dokunması gerekmiyor. Bugün Amerikanın Küba Adasında bile Gnantanamo askerî üssfi olduğunu unntmıyalım. Yukarıdan beri sayageldiğimiz bütün itatimaller ve görfislerden şöyle bir sonuca varıyoruz: Kıbrıs, artık Batı için de, Dogu içinde, Ynnanistanla Türkiyenin önemi açısından önemlidir. Ve Kıbrıs üstüne değil, Ynnanistanla Türki>e üstüne oynanmaktadır büyfik oyun Bn gerçeği bilmek, fikirlere yön verebilmek için lüzumludur. Kıbrıs dâvası sınırları içinde çözülmese bile sınırları dışındaki bazı meseleleri çözüm yoluna zorlamaktadır. =haberler Ekonomik plânlamanın ilk şartları Işçiler özel eczanelere boykot edecek Turkİs Konfederasyonu, sendikalara bır genelge gondererek, Meclıste Sosyal Sıgortalar Kanunu gorusulurken işçi menfaatlerı aleyhıne hareket eden 7 milletvekih içm rgerekemn yapılmasım> stemıştir. «Çok öneralidır» kaydım tasıyan genelgede ısçilerın serbest eczanelerden ilâç alma\a zorlanmalarmı sağlayan 123 maddenın kabulü için gayret gösteren Nadır Çulha, Ahmet Bilgin, Dr. thsan $nal. Dr. Ruhi Soyer, Zeynel Gündoğdu. Dr. Yahya Dermancı ve Naci Giray'a elgraf ve mektuplarla gerekli derm verildiği bi'.dırıldikten sonra oyle denılmektedir : «Meclis şu anda tatildedir. îşiler arasına girmek ve sendıkala• ziyaret etmek istiyecek milletı /ekıllerine sitemlerın en ağırı yapılmahdır. Ayrıca ozel eczanelerden ilâç alınması boykot edümelidır. Sıgorta hekımlerinden alınaak reçetelerdekı ilâçların Kurum ?czanelerinden sağlanması ısrarla stenmelıdır. 123. Maddenın tekrar eğıştirilmesi için sert tedbirlere aşvurulacaktır » Daha oncekı yazılarımızda «plân lı kalkmma» ya değıl, devlet sektorunde «plân ekonomisi» veya «plânlı ekonomı» diye Türkçeye çevırebıleceğımız bir sısteme taraftar olduğumuzu belırtmistik, Memleket için devlet sektorun de plânlı ekonomının zaruretine ınandığımızı katî olarak belirtmek isteriz. Gerek plânlı kalkınma namı altında olan b u g u n k ü t u t u m , gerek D.P. devrınin plânsız on yılı, b u memleketin iktlsadî alanda elde edeceği bir takım neticeleri. yani üretimin artmasını, geciktirmiştır ve geciktirmektedir. Bir canh örnek v e r e l i m : 1949 50 yıllarında, yani Marshall yardımı yapılırken hükiimet, yabancı mutehassıslara, balıkçıhk hakkında b i r rapor hazıriattı. Bu rapora göre b i r tarafta bahkçılık yapan sahil halkı kooperatifle'stırilecek, ve bu kooperatiflere gereken donatım ve av vasıtaları ve uzmanlar verilecek, b ı r tarafta da tutulan deniz mahsullerini kıymetlendirmek için, Et ve Babk Kurumunun önderliğinde tesisler v e işletmeler kurulacaktı. 1950 de ıktıdar değişti. Hangı tesirlerle olduğunu bilmiyoruz, bu is kenara atıldı. Sipariş edılen balıkçı gemılerinin b i r kısmı t s t m y e k o y u r d a çurümeye bırakıldı. bir kısmı ile ise dostlar alış verişte gorsün diye. Konyadan ( k e h m e vanhsı geğil. Korıyai limon toptanarak ıhraç edıldı. Aradan yıllar geçtı 27 Mayıs ve arkasmdan da seçimler oldu. Kalkınma plânı hazırlandı. Bu plânın beş yıla taalluk eden kitabının 184. sayfasında balıkçılığa daır seçim beyannamesi ve emırname tarzmda 14 maddelik hiiküm vardır. Fakat değeri bugun 2030 milyon T u r k lırası eden bakımı ve personeli ile birlikte yılda milyonu asan gemiler. îstinye koyunda yıne çürümektedir. Balıkçılar kooperatıfleşemedikleri içm s d m ü r ü ^ e k t e ve essız olan denizaltı servetimiz de bazı t a h r i p k â r vasıtalarla, çabuk kazanç hevesi ile kökünden yok edilmektedir. «Umumî Kalkınma» namı altında ekonomik hedeflerin gozden uzaklaşmasınm ikinci b i r misalini vermekten de kendimizi alamıyacağız. Denizcilik Bankası z a r a r ediyor. Bu z a r a r milyonları bulmaktadır. Zararın kapanması için yapılan zamlar, üretim maliyetini a r t ı r m a k t a ve tüketicinin aleyhine olmaktadır. B ü t ü n bunlar ortada bir* gerçek iken «Sosyal Kalkınma» namı altında en zengin millet ve şirketlerin yapamıyacağı tarzda, yalnız temel kazısı 4,000,000 lirayı b u l a n b i r hastane, b u i« için en münasebetsiz v e isabetsiz b i r yerde Ban ka tarafından y a p t ı r ı l m a k t a d ı r . Şimdi şu noktaya isaret edelim: Türkiyede, özel teşebbüsle devlet sektörünün arası sınırlandırılıp. bu iş kesin olarak çerçevelenemez. Daha doğrusu meseleyi kaynaklar ve faydalılık ba DÜŞÜNCELER r Y azan : Cemil Sait Barlas k.mından ınce'emeien devlet sunları yapanıaz demeye ımkân yoktur. Bu, herhangı bır teorık sebepten ve sosyalızmı devlet işletmeciliği olarak gormek an'a>ısından doğan bir fıkır değıldır. Bu, Türkiyenin hayat gerçeğınden gelir. Turkıyede hayat seviyesı genel olarak çok dusuk ve vatandaşın kazancı çok azdır. Bu bakımdan halkın gıyim ve gıda ihHyacını devletın dıisunmeçi ve sağlanması gerekmekteiır. Bu sağ lamanm ıki yolu vardır. Devlet kurucu yönden fabrikalar kurar, tssi^ler yapar ve bu suretle halkın ıhtiyacını sağlar. Ve daha da genişleyerek tanzımcı yoldan gider. Özel tesebbüsun ger.is kütleîeri sömürme';ini rekabet yoluyla önler. 1933 yılında bı!has=a devlet =anayicıliğinin hem kurucu ve hem de tanzirrci vasır.arını taşıyan Sumerbankm yarattığı ve yaşattıgı tekstil sanayii bunun canh örneEÜır. tkinci Dunva Savasmda ekonomik yö"den çok sıkisık durumda olan Türk mılletı ancak Sümerbank savesinde Birinci Dunya Savasındaki güçIüklere ve darhklara uâramamıstır. Gıda sanaviinde ı=e Toprak Ofisi. tkinci Dünya Harbinde Ordunun ve bütün sehirlerin ekn»k ihtıvacını sağladıgı çibi. bugun dahi büvuk sehirlerin ekmeklik ıın ihtivacını karsılamakta ve tüketicivi koruduktan bn';ka. tesbit edilen fiatîarla da Türk üreticisini sömürülmekten kurtarmaktadir Anfak devlet. bu yukarıda söv lediŞimiz konulardaki ekonomik iş'.emlerde özel sektörden ayrı ve ö?el haklara sahip muamele<e tâbi tutulmamalıdır Bu suretle hem öze' sektörün gelisme^i nn'pmTie7, hem de rekabet yüzünden her iki sektör de maliveti yükseltiri ıınsurları bertaraf etmpve çshsırlar Devletin her konuda ekonomik alpna el atmasının özel te'ebbus'in gelismesine mâni oldu&u da dofru değildir. Çünkü Sümerbank fabrikalannın mevcut olmasına raâmen, kâr getirdigi için özel tesebbüs de memîekette bır cok yeni tekstil sanavi kurmustur. Bundan başka özel teşebbus devlet sektorunıin binbir emek v« binbir masrafla vücude getirdigi teknik kadrodan faydalanmıştır ve faydalanmaktadır. Bu bakımdan Türkiyede devletçilik geniş tüketici kütlelerin koruyucusu olduğu kadar özel teşebbüsün de hocası ve yardımcısı olmuştur. Ancak bulunla batmak üzere olan bazı sanayicılerin, devlet sektörunün eteğıni tutarak, meşru ve gayrımeşru yollardan korunmalannı ve o yolla zengin olmalarını kasdetmiyoruz. Bu arada bir noktayı da ışaret etmek isteriz: Devlet sektörunde, halkı korumak veya memlekete çabuk döviz sağlamak dışında her konuya el atmasma ımkân yoktur. Kanaatimizce mühim konu genel olarak hangı ekonomik yatırımların devlet tarafından yapılacağı ve bu alanlarda kurulacak sanayiin yalnız devlet tarafından ışletilebileceğinin tâyinıdir. Maalesef bu, programı devletçilik olduğu halde C.H.P. tarafından da tesbit ve tatbik edilememiştir. Bunun müspet olarak tek istisnası sanayiin muharrik kuvveti olan kömürün devletlestirılmesi olmuştur. Ve bunda hukumet doğru hareket etmiştir. Gerçekten sanayiin muharrik kuvveti olan ve aynı zamanda 23 halkın da ısmma ve aydınlanmasına yanyan bütün muharrik kuvvetler ve enerji kaynaklan, devlet.n elınde bulunmalıdır Bunun yanında ağır sanayı dev let tarafından kurulmslı ve onun tarafından ışletilmelıdır. Bu. «Marksıst Sosyalist» teoriden doğan bir fikir değildır; hayat gerçeğınden doğan bır zarurettır. Ağır sanayi, bır memleketin yalnız ekonomik gelişmesini sağ> lamakta belli başlı faktor değıldir. O, synı zamanda memleketin sosyal problemlerini çdzmey yarayan esaslı unsurlardan bıridir. Isçı problemlerınin çözuleceği yer orada başlar. Tâli sanayi, ağır sanayi etrafında bulunur.. Sosyal hayatın esas mihrakını teşkil eder. Bu bakımdandır ki bız. Ereğl çehk sanayıinin çoğu sermayesi nın devlet tarafından sağlandıği halde. öze! tesebbüsler tarafın dan ıdaresmi bır turlü kabul edemivoruz. Nıtekım. Ereğli tesisleri bedelini, vâdesi geldiği zaman fertler değil, hükümet ödemevi kabul etmiştir. Bazıları A merıkalıların başka çe?it iştirakte bulunmıyacaklannı söylemektedirler. Bizim bildiğımize göre yabancı sermayenin Türkiyeye gelmesı şartı. yalni2 ve yalnız bu sermayenin Turk Hükümeti ve o sermayeyi getirenlerin devletımn temmatmdan ibarettir. Deniz ulaştırma araçlarının da devlet mah olması bir zarurettir fKara ulaştırma aracı o!an Demir Yolları esasen devletindir ) Bundan yalnız özel tesebbüse ait deniz nakliyat şirketlerinin içinde bulundukları ekonomik sıkıntı dolayısiyle, hükümetten yardım talebinde bulunmalarını sebep olarak almıj'oruz. Ulaştırma, üretim politikasının esas unsurlarından biridir. butün ıptıdai maddeler. her çeşit yakıtlar. gıda maddeleri bu araçlarla tasınır. Bu bakımdandır ki, ulaştırma araçlarmın da devlet sektorune aıt olması gerekmektedir. Duşüncemızı hrız : şöyle özetleyebi Sert sakala her sakala JOB'un 0,08 mm. lik İNCE TRAŞ BIÇAfil HERKESİ MEMNUN EDER Almanya teknisyenlere burs veriyor Alraan Hükümeti ikı büyuk fırma ile birlikte Türk teknisyenleri ne 15 er aylık eğitim bursları tah<us etmiştir. Bu burslan kazanacak olanlar 1 eylul 1964 tarihinde Wursburg'da açılacak Teknik Eğitim Kurslarına devam edeceklerdir. 35 yaşmdan büyük olmaması şart olan kursıyerler 3 ay sure ile lısan derslerine devam edecekler ve sonra da 12 aylık lisan kursuna katı lacaklardır. Teknik elemanlara 400600 DM. ücret verilecek ve avrıca ikamet. iaşe ve diğer masraflan da Alman Hukuraeti tarafından karsılanacaktır. HAKIKI JOB AÇIK ALTIN RENGİNDEDİR İlâncıhk: 1799 '9721 Sağnak yağış bekleniyor Marmar» ve Batı Karadeniz bölgeleri parçalı bulutlu, difer bölgeler az bulutla ve »çık, akşama dogru Edirne, Kırkiareli ve Tekirdag çevreleri mevziî sağnak yağışh geçeeektir. Hava sıcaklıkları Batı bölgelerimiıde degişmiyecek, Dogn bölgelerimizde biraz artacaktır. Rüzg&rlar kuzey ve dogn yönlerden hafif olarak esecektir. 1. Devlet. geniş halk kutlelerinin sömurulmesini önlemek ve onları korumak için, giyim ve gıda sanayıinin lüzumlu gördüsü butun kollarma yatırım yapabilir. 2. Devlet butün enerji ka3'naklarını, ekonomik politikanın tanzimi ve sosyal zaruretler bakımmdan elinde tutar. 3. Ağır sanayi devlet dan kurulur ve işletilir. tarafın SATILIK TRANSFORMATÖR 400 KVA, 10500/230/400 Volt ACEC Marka "~ " (Takat tezyidi dolayısiyle) DİZEL GENERATÖR SKODA, 30 Beygir, 1000 devirli Dizel ile direk akuple, 25 KVA; 230/400 Volt, tevzi tablosu ve yol verici hava tüpü ile beraber. (Fabrika tenvirat yedeği olarak pek az kullanılmıştır) ILAN 1 İlımiz Ticaret Liselerine kaydolmak istiyenlerin kayıtlan Sultanahmet Ticaret Iisesi Kayıt Bürosunda 18/8/1964 tarihinden 12/9/1964 tarıhme kadar yapılacaktır. 2 Lısemızde kayıtlı oğrencilerin de kayıt tazelemeleri aynı tanhleri arasında yapılacaktır. BRÜLÖR SEMİHA ve SUAT MOLLAŞ ogulları HAKAN'ın dogumunu dost Te akrabalanna mUjdelerler. 17.8.964 Cumlıuriyet S737 İki adet, TERMONAFTA 9 Mİ Model, 500.000 K Cal Isıücı filitre ve tazyik otomatiği ile beraber. (Yeni hiç kullamlmamjştır) Müracaat: Piyale Makarna Fabrikası. Bayraklı İzmir Telefon: İstanbul 271198 273357 Telefon: İzmir 15958 15827 16827 Reklâmcılık 2902/9708) Ağustos 21 Rebiülâhır 13 0 V. E. Sultanahmet Ticaret Lisesi Müdürlüğü (Basın 15079/9702) § a B 1 6 14 13.17 17 04 19 59 21 38 4 21 110.13 j 5 16 9 03 12 00 1 39 820 tmsak TBtSl I I • Denizi sevenlere ilk defa, Çamlık Korıı İçinde Daire, Ilıısıısi Plâjjfla Kabine İle Reklâmcılık: 2955/9709 günden güne artmaktadır çünkü piyasadaki emsalinden • daha büyük, • daha mükemmel Buna mukabil daha ucuzdur. Reklâmeıhk 2889/9715 Buz Dolaplannın alıcılan CROSLEY CUMmrRlYET'in refrikası: BAY OSCAR: Bir acı şarkı Yawn: A. J. Cronin IHIIIIllllHlllllllllll BİR ACI ŞARKI 71 72 BİR ACI ŞARKI BİR ACl SARK1 73 PKÜF. NtVIBlJS'ÜN MACERALARi: «Bir tekiniz bile» deyince, babam bana döndü, böbürlenir gibi bakarak kulağıma fısıldadı: «Bu gize, oğul. Bunu söylerken açıkça benim gözümün içine baktı. Göreceksin bak, annenin işi yolunda gidecek.» Ne yazık bi Lady Hazretlerinin bu isteğini bütün salon ağırbaşlı bir karşüıkla alkışlarken arkadan aşın bir alkış koptu, kadın sahneden çekilirken de biri bir kese kâğıdı patlattı. Sonra, şarkılara piyanoda eşlik etmek üzere parayla tutulan piyanist, bir açış olmak üzere, «Lmut, Şeref LTkesi» ni gümbürdetmeye başladı da arkadaki o cırlak gürültü biraz bastınldı. Ondan sonra ilk şarkıcı göründü: Uzun boylu, zajıf bir delikanlıyılı bu. Arkasındaki kuyruklu ceketi eçreti aldıği belliydi. üstünden kaçıyordu. Arkadak;lerin onu tanıyıp alaylj alaylı haykırmalanyla karşılaşınca «Thoraj. yı pek sinirli bir halde söylemeye başladı: Söyle, soyle, söyle bana, Thora; Bır kere daha söyle bana. Hiç de başanlı olmadı. Arkadan bağırıyorlardı: «Git boğazını gargara et, yıkan, arkandaki elbîseyi götür aldığın yere geri ver, sonra git evine, Thora'yı çuvala koy!» Ondan sonra biri keman çalmaya geldi ama, gürültü yüzünden. «Boğazlama şu kediyi!» diye bağırmalardan dolayı ikidebir riurmak zorunda kaldı, «Rüya» yı zor bitirdi. Babam artık yerinde duramaz olmuştu, kımılkımıl ktmıldamyordu. «Koy» ün anneme göstermesinden korktuğu soğuk karşılama şu gürültücii kaiabalıktan çekeceklerinin yanında hiç kahyordu. Bunlann kim olduğu artık anlaşılmıştı: Levenford'daki gemi tezgâhlarında çalışan çıraklardı, gürültü çıkarıcı olarak biliniyorlardı. Babamın duyçulan bana da geçmişti. Gürültünün arkası kesilmedikçe içimdeki korku öylesine arttı, ben öyle acınacak bir duruma geldim ki başuru omuzlanmın üzcrinde zor tutuyordum. Annemi düşündükçe soğuk terler döküyor, ürpertiler geçiriyordum. Zavallıcık hüngürgüngür ağlardı sağlam, çünkü, sanki başka bir parça yokmuş gibi, şu pek zor ünlü parçayı, Debussy'nin «Deniz» ini seçmişti. Buraya gitmiyecek. gürültü koparacağı besbelli bir parça varsa o da buydu. Daha beteri olamazdı. Derken, bir de baktını annem sahnede. Yüreğim durur gibi oldu. donakalmıştun. O koskoca sahnede öylesine ufacık kalıyordu, sonra, öylesine gülünç kaçacak kadar genç, güzel görünüyordu ki korkum derinleşti. Aslanlann önüne atılacak ne gevrecik bir et parçasıydı! Bir ıslık kasırgasıdır karşılamıstı annemi, şimdi de biri öyle bir şey haykırıyordn ki babamın saçlan diken diken oldu. En çelik gibi bakısını takınmış, dimdik oturnyordu. Bir ara anneme bakmaya korktum. Sonra gözlerimi zorla yukarı doŞru kaldırdım: Piyanoya oturmustn, yarım yana dönmüş, salonun arkalanna doğru pek ahbapça bir el sallıyordu. Allah AUah! Ne olmustu anneme! Hiç de benim anneme benzemiyorda. Islıklara, kedi gibi miyavlamalara hiç aldırmıyor, kendisine ezacefa edenlere gülümsüyordo. Ben şimdi «Deniz» in o ilk cılu iniltisini tımbırdatacak da kopan gürültü üzerine oracığa yıfılıp kalıverecek diye korknmdan yerime büzüldükçe büzülürken, annem ellerini birdenbire güm diye tuslann üzerine indirdi. Şaşırakalmıştım: Sousa'nın «Samanlık Kızları» marş larmdan birini babamın en sevdiği. «Washington Postası» adındaki marşı çalnordu. Rü\a tnı sorüvordum? Besbelli ki değil; çünkü, bu bıtince. hiç ara vermeden, alkışlara aldırmadan. hattâ hirınin «Bir daha!» diye bağırmasına kalmadan. annem, bıç gözünü kırpmadan, sene yüksek perdeden yeni bir parçaya daha daldı: Yayia Piyade Alayı'nın Gayda Mızıkası'nda >.ık sık caldı£ı o ünlö «Knzey Horozu». Annemın ilk caldığı parça Levenford'lular alayının hosuna sıttivse bu onları bütün bütün kendilerınden geçirdı. Annem d3ha parçanın yarısına eelmeden. hep bir apzdan söylemeve baslamıslardı . Gaydacı Kınlater. Gaydacı Kinlater. Kuzev Horozu'nu çalardı da çalardı! Son sözler daha (avanda uğuldarken bir alkıs koptu, fotinler yere vuruldu; «Bi' daha! Bi' daha!» diye bagırısların ardıarkası gelmijordu. Annem de artık costukça eosmuştu. Hiç çekinmeden kendinı kapıp koyu\ermiş, artık bir curcuna. daha doğrusu ıcten geldiği gibi diyebıleceğım bır serbestlife dökmüstü ısi; çünkü çaldıklarının co^u kulaktan dolmaydı. Eski tskoç havaları çalıvordu: «Kıyılar, Dereler», «Sazlar Biivür Yesil Olur. Hey», «Denizden Gök\üzüne» Son olarak da oralıların en sevdikleri parçayı: ıLomond Gölü'nön Canım Kıyıları» nı çaldı. NAZİME NADt ECVET GÜRESİN * Genel Yayın MUdürü SahlM Cumhuriyel Sayısı 25 Kuruş rOrkJye Harlcl Llra Kr LJra Kr. Senellk 6 ayllk S aylık ra.00 150.00 40.00 80 00 22 00 44.00 * BasaD ve Yayan CTJMHURİYET Matbaacılıh va Gazetecutb T A $. Cae ?lu Halkevj Sokak No S941 ANKAKA BÜKflSU: AtarUrh Bulvan Yfneı Ao releion: ıj as »4, 12 « » 13 09 66, 17 57 35 DOGU tLLEKl B O K O S U : aUh Paşa Mahalle») Seftail^fCldl Sokafı No S Dayarbakıt relefon: 106] GCrVES tbLERj BÜROSO: Küçüksaat Meyöanı Edlme Banı ADANA Tflefon: «550 * Bu gazete. BAS1N AHLAK YA. SASINA uymayı tadhhüt etmiştir. Yaa VECDİ KIZILDEMİR Işlennl Bllen Idarc eden Sorumlu MOdür: GazetFmlze gCnderilen yazılar teoaulsun. konulmasiD lade edllmez. * [lânlardau mesullyet kabul olunmaz Abone ve Uan Işler) tçln tarfın OstOne tAbone» veya ctlân Servlsl» fcaydıniD konması lazımdır
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear