24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 Nİsan 1962 CUMHURÎTET BRS İngrid Bergman, genc kalmamı. sırrım Uyusun da geisin TeUtri ketmeli 6t.ntes.yle gitmesi bir oluyor Safaafesn kaliif.era Anlaşma çarni Gevafcssı değrusu Uyusun da büyüsün jkt meselesi, AJalet Partisi için, Kayserideki**lerin serbest bırakılması değil de, daha zivade. bir «Sivası yatırım» inıis. Yani bir nevl siyasî numara. Aslınüa, lürkiyemızde bütün yatırımlar, geldim gittim, siyasidir. Hemen hemen biç biri ıktisadi, ticari, ve>a sanayi bakımından verımi hesaplanarak vapılmadı. Erzurum milletvekillerinin kalbi kırılraa(u, yapalım bir fabrika. Balıkesirlilerin hatırı kalmMin, çek bir fabrika da orava. Seçimler gelivor. Elâzığ'ı kaybetmiyelım. Kurun bir tesi» de EUzığ'a. Zibniyet hep buyclu, yine de bu. Onun icin senede üç ay valışması icabeden seker Jabrücaları üç haftayı zor dolduruyor. Çimentonun da, hem kalitesi hem malıveti me^danda. Böylece, bütün vatınmları siyasî olan bir memlekette, elbette, af bahsi de bir siyasi yatırım olacaktı. Nesine »atrnahî Yatırım de|il, yatıny 4* ayBtvaa, «ttbatakler! sarfolunması icabettiğini de öğretmeli^> Bence doğru bir (ikir. İzmir, veya, Adana gibi sehirlerimizde oturanlar pek iyi bilirler. Kimi yerde tütün. kımi yerde pamnk, mevsimine göre nıahsul ne ise, bir defa derlenip toparlandı mı, buralarda bir har vurup barınan <3vurraadır gider. Barlar dular, genelevler kapatılır, ve civardan gc!en vatand3şlar, ellprindekini, avuçlarındakıni üç dört gün içinde bırakır, giderler. Az çok eğlencesi olan bütün büyük merkezlerimizde ba böyledir. Radyolarla mı, duvar afişleriyle mi, konferanslarla mı, nasıl olacaksa, halka kazandıgı paranın (eğer kazanıyoraa) şn kadarını suraya, bu kadarını bnrava ayır, üst tarafını (eîer kalıvorsa) istedığin gibi ye iç, diye öğütler vermfli. Eğer dinliyen elursa tabii. * * ^ açıkhyor 43 ü buldugu halde neş'e T« fençiiğİBİ filminln btr »abnesinde™ W*>d t u p u ı , •Brâhmı'ı Mver H»İ»İIUIT» Sabahın kalimera dı. Kır saçlı adamın telefonn çaldıçı zaman saatler besi JÖsterivordu...» tşte bn «saatler» lafına tutulnvorum. llangi eaatler? Zira Türkiyede hiç bir gün akrebler ve yelkovanlar ayru noktada bnİBşmaı. Bir yerden kalkartınıı, l u t doknıa beş var. Blr yere gidersinlz, ea*t yine doknza beş var. Bnnlar nmumi saatler. Cebimizdekiler de, bunlar» göre ayarladığımu icin, aynı çeydir. Me««li, bir randevnya, siz «Knenra bakmayın erken geldim» diye glderıiniz, arkadasınız «Amma da geeiktin yahn» diye sitem eder. Çflnkü onon saati başkadır, liıinki baaka. Bnndan dolayı anliTamıyornm. Haftahk arkada«larımız «Saatler şnnn gSsterlyordn» derken seaba klmin gaatlnf ka5dedlyorlar? Onn açık yassalar da, bahsettikleri vak'»nın, nbab mı, akşsm mı, olup bHtiiini aıtlaMk. zamandır gözüme batar. «Kim» yahnt Nekis» gibi baftalık baslıvorlar: « .hemen «Ahaber dergileri bütün yazılarına •öyle Bir akşam Yaşamayı, doludizgin seviniz! 43 yaşındald ünlü yıldız, sırnnı açıklamaya föyle devam ediyor: «Yaşamak tan, öylesine tad aliyorum ki, anlata mam. İnsanlar ve hayat beni büyülü yor. Bence yaşın, yaşamlan yıllarla bir Uglsi yoktur. 25 yaşında, fakat benden yşk ntec gençler ta nıyorum.» 43 yaşında Boyuno» )mm *•*•. P*k.t hâJâ #enç. Eem o kadsr geoç kl, b«kı»l»nnbu.. Son filmi •Bnhmt'ı acrer misinizT idl. 44 yepndı bir kadın rolüod«ydl. SergUUi Ue arala. nnda *> y«ş verdı. Ys>dwganm*k nerede, heyran ettl her Bu nx, bu bltmİ7*n gençlik •m MâirT N*r*den gelrrT Bir faamtcci sorunun eeTabım Infrfdizt beoctind'n «frendi, dttn 7»T» açıkhyor. Röportajı v«riyorux: wood'd« «Karap» üplerine alışoıış blr devirde şok tesiri yaptı bu. l •••••••IMIIIIIIIIIMIIIIIIMI III tltlll Aman geUin • * * ERAKLI SAHİFELE Sağır Sanatkar Yazan: H. V. . , . huylu oMugu MUaen dlhj besteklr, bardefJerine yaıdıgı bir mektupta kendi halioi şöyle anlatır: «Ey benim hakkımd» kinci, hâşln ve münzevi diye hüküm ver«o imaanlai', beni size böyle gojteren gizll ıcbebin ne olduğunu bllmiyorsunuz. Düşünün ki aJtı yıldan beri, şifa bulmaz bir hastahğa tutuldum, akılsız hekimler de bu haıtılıgımı artır dılar. Haıtalık geçecek diye senelerden befi aldatıldım, sonunda, iyilesmek Ihtimali bulunroadıjına inşmmak zorunda kaldım. Belkl iyileşsem bile bu seneler» bağlı. tnsanlardan uzaklasmaya, raünıeTİ bir hayat geçirmey» mecbur oldum. Herkese, daha. hızh «*yleyin, bağırın, ben tagınm dlyemiyotdum. Baş ka kinuclere nazaran bende daha mfîkemmel bir dereceye ulaş mif olmaaı gerekll bir duyunun zaafa uğramıs bulunduğunu nasıl söyliyebilirdim? Çoban kaval çalarken, yanımdaki duyuyofr da ben duymuyordum. Hayatıma son Termeme ramak kalmıstı. Beni sırf sanat askı kurtardı.» Henüz otuz yasında iken sesler ilemlnin, kendisine birdenbire ebediyen kapandıgını gören büyük sanatçının uçsuz bucakşız yeisini, »on»uz ııtırabını ba satı*lar »nlatmaya yeter. Sağırlığın şebep olduğu hırçınlık anlan dısında, Beethoven'in neşeli, tevimli, nükteci ve hossohbet bir adam olduğunu şöylerler. Ona mukabil, huy•uzluklanna da sayısız örnekler verifler. Beethoven'in biyografisini yazanlardan biri, meıelâ şunu anlatır: fBeethoven. önüne gelene, dünyada nâmusiu insan kal madı diye tızlanır, her şeyi kctü taraflarından göfrür, bütün hıncını, şenelerden beri yanında çalışan hizmetçi kadından alırdı. îçine küçük ekmek parçaları doğranarak yapılan bir çojba vardı ki, Beethoven çok severdi. Bu çorba. içine yumurta kınlarak yenildiği için, yumurtalar kırhmadan, bir tabak içinde, san»tkârın önüne getilrilirdi. Beethoven, yumurtaları bir bir muayene eder, kendi eliyle kırar, taze olup olmadıkla rını anlamak için yine tekeir teker koklardı. Meselâ yumurtada saman kokusu sezecek ol6a hizmetçi kadının vay haline idi. Seısiz sedaaız sıvışmayacak olur ıı, kınlan yumurtaların, kırılmayanlırla betraber kafasına atı lacagını, tepeden tırnağa yumur ta sansına bulanacağını biürdi. Yemek b»h«inde çok titiz olan Beethoven, bir gün, kendi yenoeflnl kendi pişirmeye kalkmif, öteberiyi de çarşıdan kendi «i aimaya karaf vermişti. Bu yecneğe miıafir de dâvet etti. Anlatırlar: «Arkasında gecelik gömleğı. başında gecelik takke*i, saçlar darmadağın, belinde mutfak önlügü ile ocak başında Beethoven, görülecek şeydi. Pişirdiği yemeklerden de çc*ba. aşhanelerde fakirlere dağıtılan sâde suya çorbadan farksızdı. Sı gır eti kösele gibiydi. Bunu ancak bir deve kuşunun kursagı övütebillrdi. Sebzeler yağlı bir »u içinde yüzüyordu. Hele kızartma, baca isinde tütsülenmiş gibi bir şeydi.. Bir kıaılca kıyamtt koptu. B*tthovcn, ağzına gel&nl töylüyor, gaffon da ondan aşağı kalmıyor, o da yakası »çıîmadık küfürlcrle mukabalt tdiyordu. Lokantadaki müfteriler, bu ıahneyi kahkahalarla leyrediyordu. Beethoven, bir toğuk »lgınlıgı •onunda lağır oîraujtu. 1796 »enesiydi. Çok sıcak bir gün, be»tekâr eve kan ter içinde gelmijti. Apattımanının bütün kapılannı, pencerelerinl açtı, yan belint kadar toyundu, gerrnlemek için ccreyanda oturdu. O günden sonra ağır isitmey* baflamış, once ıol kulakt% başhyan bu gağıtlık sonra sağ kulağa da geçmis, sanatkân iyiden iyiy» isitmez hale getirrnişti. Safırlığın yerleşip kalmaajna, şifasız hale gelmesine sebep, tanatkârın sıhhatine karsı gösterdigi kayıttızlık olmujtur. Betthoven, yaz kış, sabahlan taat beşte, altıda kalkar, buz gibi soğuk au ile yıkanıfrdı. Tuvalet masasının üstünde her zaman, dizi dizi soğuk EU kapları durur du. Homurdana mınldana bol su ile yüzunü gözütıü, basını yıkar, etrafını su içinde bırakır, dökülen bu tulalrın ortasmda âdeta yüzerdi. Üstelık. bir zarar lı huyu daha vardı. Daima kuzeye bakan evleri »eçer, terli olup olmadığına ehemmiyet ver meden daima korulafın kuytu ve serin köşelerinde başı açık gezerdi. Beethoven'in uzun bir ıstırap tan ibaret olan tagır hayatmda, en hazin sahneyi, muhakkak ki, 1822 senesi verilen Fidelio temlilindeki olay teşkil edetr. Sanatkâr, umumî provayı ken diıi idare etmek istemişti. Daha birinci perdedeki düettoda, sahneden yükselen sesleri katiyen işitmedigi anlaşıldı. Bu yüzden enstrümanlar kendisini takip edemiyor, sahnedeki artistlef de müzi|e uyamıyorlardı. Temsil karmakarışık olmuştu. Bir iki defa, sebepsiz fâsıla verildi. Temsile, Beethoven'in idaresi al tında devam etmek imkânı olmadığı anlaşılmıştı. Fakat bunu kendisine kira anlatacak, ona «Zavalh adam, sen artık çekil git, idsjre edemiyorsunl» diyecekti? Beethoven telâşlanmıs, heyecanlanmış, s a | a sola dönüyor, etrafındaki yüzlerin ifadesinden mânâ çıkarmaya, işin içyüzünü anlarr.aya çahşıyordu. Bir araiık durdu, seyirciler atasında gözüne ilişen bir dostunu işaretle yanına çagırdı. Bu zat yaklaştı, cebinden çıkardığı bir defteri ona uzattı. Defterde alelacele yazılmıs su satırlar vardı: «Rica ederim, devam etmeyin, • «ebebini evde anlatırım.» Sanatkir, bir sıçrayısta yerinden indi, arkadaşına «çabuk çıkaiım» dedi, çıktılar. Eve geldikleri zaman Beethoven kendini bir sedire attı, yüzünü elieıiyîe öfrttü, öylece kaldı. O günkü müthiç sahnenin tesiriyle kapıldığı derin yeisten kendini, ölünceye kadar kurtaramıyan sanatkârın yavaş yavas delıliğe doğru gıtti|ini gösteren beürtilef vardı. Viyananın Bomestrasse Caddesinde oturanlar, her gün öğleden sonra laat dürtle beş arası, hep ensesine devrik kıs a kenarlı silindir şap kasının altından fışkıran gür ak saçlariyle, kirli redengotu, yıpranmış pantolonuyla, yoldan, ufak tefek bir adamın geç tigini görüyojrlardı. Başı dik, elleri arkasında, peşinden geien mahalle çocuklarının haykı nşlarını duynıadan, sert ve h:z lı adımlarla ilerliyordu. Sonira, yolun ortasında birden bire du ruyor, ayağını yere vuruyolr, ba şını sallıyor, iki eliyle birden tempo tutar gibi hareketler ya pıyordu. Sonjra, cebinden kahn bir defter çıkarıyor, ucuna takılı kurşun kalemle içine, müzik işaretleri bile belli olmayan sağlı sollu bir takım şeyler yazıyolrdu. Bu adam Beethoven'di. TILDIZLABIN BN ÜZUNU Bir*ı kmıltnttl snUtir Crr*p kaçamak ve Mprill: Yıldızlann entıtunuyuım. 1 metre 75 Mntizn. Bir eUştMei eizin için çok llfİBf bir şey eâyledi: «Brahm*'ı sever misiniı?» de 40 ya. ştnda bir kadın rolOnde idinlz, ama «Ben yaşlıyım» diye bağınrken •etinitde buna gerçekten inanan bir ton yokmua yâni siz yaş diye bir şeye değer Termiyor musunuz? Haykırışımda umutsuzluk yoktu. Doğru. Genç bir kadın değilim artık. Biliyorum »ma, bunun için kendimi Ihtiyar duyncak değilim. Socunda sade, samim! gon; kız tlpinin sembolü oldum. Küçücük bir Ford arabam yar. di. Koskoca Cadülic'ta n« yapa«aktım? Kocaman havuzlu vHllalarda degil, ufak bir apartunan katında otururdum. ReJi«6rl«r bu halimi değiyik, bam başka, çekici buldular. Oldugu gibi »inemaya aktardılar. Ne adımı değiştirdim. r.e dişleri. mi, ne de baska bir seyimi. Per deda »rtistim. özel yarsyıçım 4a artist olmak istemiyordun. * • • kendl »ahıiyetime hir b«Mmniyen rolleri de denedim beo. î«\«çte Wr»m Oknlnnda «n defi^ik rollrrf ysptinrisr Inrana SADE GENÇ KIZ SEMBOLÜ iıtnet Inönü tstanbnl'a («14t#i • • • blr ( u e ••> * te «Arabavapuru ıcferleri intisama girdi. Yolcnlar bunu' , lnonflnün tstaabalda baİHnmaaıns hamlediyorlar» diye bir kttfük baber yanniftı. O zaman pek inanmadımdı. Paşa vapura blner mi, binerse arabavapurana mı, yok»a ntekt vapurlardan birine mi biner, kim nereden bile; cek de, seferlere çekidüzen verecek? diye dü çünmüştüm. Şimdi, haft« içinde çıkan kabarUrc {öre, arabavapuru rneselesi yine altüst olmus, Kabataşta, bir taraftan Beşiktasa. kadar kajnyonlar, öbiir »araftan Tophaneye kadar otomobiller s»atler saati ııra bekliyor. tçime bava*ı süphe âHşiü: ac<U>« • hsber dofru muydu? Ooğru ıse, Paşamıta, te» eldea allı palln. battâ yaldulı bir davetiye jönderip, sık nk lstanbnla teşriıini riea etnelryis. Zaten mesbnr «Çivileme» »BTitil de ftliy»r. * • • Anlaşma çaresi TelJeri kesmeli rveimabahçe'de gec« fntbol BUKUTI ba^lıyalı»' beri, gazetelerde okadugnmaıa f«re, orası dttpedüı bir meybane haline felmls. Bir eebine şişesini, blr eebine «ötebcri» fini koyan, yallah. •tadynma. Hattâ «baodao ı n ı raeybane mi olar?» diye sevinenler bile varmış. Bnnnn da adı spor. Epeyce ıena olayar. R«m*davdun. Blr pa• r »eaadüf, Türkiye lulya Ordu takımları •, arannda fatbol maçı yapıldı. Bteim t»tunıı «örmek igln ben 4* gitüm. (tUlyaırfım I 1 y«ndljimiı maç.) Biraı (ne de elıs T i r k b ya ) hayrct ettim. Tribinler araıında, genç ve şiria kıalar dolaşıyor, çesitll meyva aulan, dvtıderma veaaire lle beraber, bira ye köçük küçttk şiselerde, onUnn meşbnr Cbianti'sinl Mtıy«rlt>ı>dı. O zaman «ataba blıde b*yle bir şey TapiU» n« olnrT. diye düsiinmüştüm. Aklıma geleo ibthMİler, doğrmn. bic *» ijri 4*t*\4i. Şlmdi anlaşılıyor ki, b «biç de iyi olmım yan» ibtlmaller ortaya «tkouya ba«4a4ı. Daha da fenası (ikmadan bunnn bir çaresine bakmalı. Şişe var mı yok ma diye bcrkeein fi«tö haşı aranamıyBraJına göre, rn kcttirmesi. pek •eyrek bsllerde knllaralOMk ttsere, mreysnı kMmek. ttnyada tuhaf şcylM1 »iny»r. Parleia leşhar «KarozeU kabareainin, aahneye kadın kıyaJetlyle çıkıp aıaurtltr yapan Jak Oiifrenaa iaminde bir artistt vardı. KokHnel adiyle bütün Avrnpada tanınsn bn acara, gcçirdıfi bir amcliyattan sonra, şimdi Mhiden kadın olmaş. Jaklin ismini almış, hattâ galiba, evlenmiş bile. Gerçi bn, kadınken erkek olmak, yabut, erkekken kadın olmak, yabnt ds hiç birini olmamak. tıp ilemlnde görülmemis bir Ş«T degil. Ama. ne de olsa, alâka çekiyor. Düşünün: meeelâ X sene trkekıini» blrden5 bire kadın olnyorsnnBi, yabut. kadınsınıa da erkek. Kadınlı|ın (ya da erkekligitı) büttln mh baletini, ne levip »evratdlfini, neden ha?la.nıp boşlanmadıfını bfllyoMunaz Bana 6yle jellyor ki, eğer kAabtl »Ua da, blr mnayyen ya^dan eenra, bütün kadınlar erkek ve bflt8n erkekler kadm vapıimbKee. aile reçiiBRİılifl deıriien eeniyettn baş be4An, âdeta kendllffinden, erladan kalkardı. D * • • 23 YAŞINDA KIZIM VAR Kaç yafindasinız? Gary Granfın bgüdünü tutuTorum, vasımı kimaeye •öylemİToruın Ho.i bilmiyen de yok ya. Yirmi üç yaşmda kızım var; ssklıyamam ki. Peki nedir bu nitelik »i*. ee? Yafunayı doludizgin sevişim, metut olmayı bilieim, neşem, »«kalanm, esprilerim. Yaşamaktan öyleıine tad alıyorum ki anlatamım. Insanlar, hayatlın beni büyulüyor On. ları keşfetmekte sonsuz blr •aadet buluyorum. Gtnflik ve ihtiy»rlık?« Ne 4i«Aaayarfnnn( banlgr için? Ts«ın, yaşamlan yıllarla llgui oimadığına Inanıyorum. Evet, belli bir iüreden tonra hııla fcoşama/ olıırsunuz, avnak yerleri »ertieşir, ama bu nnn kalble, ksfa ile ne ilgisi var. Yirmi bes yaşında benden ya?lı gençler t8nıyornm. Hayatı alışımıza bağlı bir şev bu. Hâlt genç ve âfik yetmişlikler dc biliyornm. Gençler dsha kıIı kırk yarıyorlar, daba raü*amahasız oluyorlar. Beııre «genç» le «yaşlı» arasındaki gerçek fark yalnız bu. YAŞ1N, YAŞANILAN YILLARLA ÎLGİSİ YOKTUR Cevabtn doğrusu • • • Gelmesiyle gitmMİ blr oluyor R i r okoyntmmms dikkaU ctklyer: «nrkl.Te>l ** kalkındırmak, köylöye, «iftçlye, Te «muml.retle bütün çalışanlars daba fazla kta»ndırnı»k, iyt hoş ama, diyor, bn kasaeubu) ıifiiıııı naml • * * hafta, Mtlllyettn Seka ( ^~*tine dair yaıdıfim bir fıkraya, bm »Otazılann bir oknyneu.n, ınfıkra lle hak veriyer: Adam biöın dtfetinde. Naiaalati ısyıltnıyor. Ha gitti, ha ridccck.. Blr sra, çıkarabtlfflgi kadar sesiyle, yanında bolnnan kanıına: Karıcıfım, dtr, görüyorsnn, Blfiyorazn. Benc'en artık hayır yok. Şimdi senden blr şey soracaiım. Ama bo ccalime viizde yüz do^rn cevap ver ki gözlericn açık gitmiyeyim: Bn kadar senelik evliviı. Baoa bir baska erkekle biç ihanet ettin mi? Kadın gezyaşlsnat ve hıelunklanın a*r tatarak, evrelft «p«ki» *ly« dofrnlnr, f»k«t bemen kendine gellr: Yoooee*, der, ılmeı. Ta Hwwwa.., Filim hayatıına Amerika'da ilk atıldığım zaman olduğum gibi görundüm. Hiç bir güzelieşm? metoduna başvurmuyor, maky^i yapmıyor, eksantrik eiyinmiyor, takıp takıştırmaktan hoşlanmıyordum. O zamanlar akıl almaz bir şeydi buŞimdi değil tabii. Bugün ka. riınlar canları isterşe laçları ha.'lın darmadağınık, dolaşariliyorlar. Eenim meslegimde ilk adımlarımı attıgım yıllarda bö'yle ş«y düsünülemezdi. Ağıı makyajlar yapıiırdı. Ben hütün o özentil»rin üstünden hir sünger geçirdim. Holly OLDUĞUM GtBİ GÖRÜNDÜM öyle ise ne yapmalı da genç kalmalı? Dopdolu. cömert, zengin bir benligi olmak. Bence sır burads. Sonra da intanlara i nanmak. Evet... hepsinin inanıtımıza degnıediğini bile bile. bfltün bayal kırıklıklarına rsğmen inanmak Kırkında, ellisinde, hattâ altmıçında hayatının blttiğine kirar vermeye hiç bir kadının hakkı yek bence. Biliyorum Aynay» bskıp da «Vücodüm bornlnyor, saçlanma ak düştt, söj/.üksiz göremiyorum» demenin hiç de bo; olmadıfı ben de biliyorum. Ama birbirine benzemeı, değişik çağlar yaşamak da çekici şey. Bitmez bir jençllk . Korknnç şey bu. GENÇ KALMANIN SIRRI TİYATRO: İki İlde iki »ynn Aak*r»'d» «TEDtRGtNLBB> Ad*n*. Umur T» Bttrıadan »onAnkaranın bir özel tlyatrotu d. »e, de«*ttnc<i bMfe My»tro«u olaYar: Meydan Sahneıi. Getenlerde rak «*y«bile««gimiz BsWg»hir Oilk yıldönümünü kutlıyan ve ikinda Tljratroeu Orhan Asena'nın «Ko oi yaşına basan bu topluluk, uty> ••ojlso» ı ile açıldı. Bu açılıs tem • blr elin parmak sByısını g»çı silt içln Devlet Tiyatrosu üç seçmiyen tiyatro tutkununun »anat düğ«m ç««41ditgü son perdede, ks kin »anatçısını Eskişehire gönderaşkiyle kuruldu, onunla yaşıyor. dının cinayetini ve ihanetini itiraf mısri. Bunlardan biri, $eref GürAma kısa zamanda gerçekleştirdi ettiği sahnelerde, bu yorumun kuv soy, «Kocaoğlan» ın baş rolünü oy| i gelişnıede Ankara seyircisinin vetlı bir ifadeye kavujgmadığı, se nadı. îkincisi, Gürbüz Bora, he«n de büyük payı vardır. Cocteau'nun yircide daha büyük etkiier ya e»eri sahneye koydu, hem Beleözleminl çektiği o ideal seyircinin ratması münakün olan «iç yaşama» diye Basbam rolünü oynadı. Ü«inanıs» gücüne sahip olan Anka nın. göze ve kulağa hitap edeo eüncüsü, Nurtekin Odabaşı da, ra seyircisi, bu körpe topluluğu «dıştan tesir» unsurlarınm oaskısı r«nkli bir rol alan Çığırtkan'ı. Ahararetle deıtekledi. Bunu Mey altında gölgede kaldıgı da götden rr.a önemli olan, profesyonel sahdan Sahnesinin bir yıllık çahşma kaçmsmaktadır. ne hayatına ilk adımiarını «tan bilânçosu da açıkça götteTİyor: Devamlı bir i; g»iı»imi ve iaogençlerin gösterdikleri üstün baÇıkarılan altı oyundan afişte en »Konu olan bu kuvvetlı oyunun ferıydı. Oyunun başkadın rolü oaz kalanı («tndekile») 54 defa oy kahramanlanndan kadını Nur Sa lan Nil kızı Belma da Mürüvvet nanmıştır, en çolc kalanı da («Do> buncu, deTamlı «tedirgin»» lıği i özdoğan, nice meslekdaşlarımn ltp») iki yüz otuz iki defa! çiade, çok tabil ve ıfadeli bir o gıpta edeceği mükemmel bir kabiMeydan Sahnesi ikinci yılına ye yunla canlandırmakta büyük ba liyet olduğurru meydana koydu. ni bir oyunla girdi: Adalet Ağaoğ çarı göstermiştir. Koca da Üner ll Kemal Yalçın'da Aziz Asutay, balunun W. O. Somin'den çevirdiği, sever, Alpago'nun reji olarak aşı basında Yaşar Özdoğan. Nesrin'de Saim Alpago'r.un da SEhneye koy ladığı dinamizmi iozunda değer ümit Çinemre, Vedat Şahin'de Eduğu «Tedirginler. («Attentat»). lendirmestni bilerek a ateçli, inan rol Şaykol Semahat Şahin'de SaiBir kadınla bir erkek arasında ge dırıeı işçi liderini cazip ve duygu me Toprak, Gazozcu'da Ilterij çen ve üç perde boyunca »eyirci lu bir erkek halinde \aşatmı.«tır. Türkteki, iki Serseri'de Muhtar Öz nin iîgisini hep uyanık tutmayı baEsklşefairde «KOCAOĞLAN» kaptanla öncü Bogatır sade, rahat, şaran bir cinayet oyunu. Bu kadın Şimdi Eskijehirin de bir tiyat caıılı ve ifadeli jyunlariyle gerla erkek karıkocadırlar, delice se rosu var. Bir avuç idealist gencin çek birer isîidat oîdukîarını ispat vişmektedirîer, ama gene de bir kanlarını rererek kurduklan «Oda ettiler. birlerine zıt düşünceleri, duygula Tiyatrosu». îki yüz bin mifuslu Eskişehirin rı, hiç bilmedikleri yönleri varÇoğu Esltişehirdeki Ticari Bııim 130 kışilik Oda TSyatroîunda o gedır. Yazar sahne dışında geçen o ler Akademisi mezunu, ya da Ü5 ce bir bayram hava5i çsti. E^kişelaylardan, vak'asının düğümü ha rencisi olan bu gençler, bir kaç hirliler. tarihlerinde i!k defa, deline getlrdiği o siyast cinayetten yıldanberi, Türk Devrim Ocağmda vamlı bir tiyatroya «ahip oluyorsahnedeki aksiyon lehine sürükle elele vermişler. Eskişehire devam lardı. Kendilerine bu tiyatroyu yici durumlar yaratmasını bilmis lı bir tiyatro kazandırmanın çare kazand'ran çocuk'arım heyecanla tir. Asıl dram, bütün şüpheleri üs lerini aramışlar ve bulmuşlardır. alkışiadılar. tüne çeken kocanın suçsuzluğun İlk hazırhk çalıjmaları amatövce da değil, genç ve güzel karısını, olmu=tur. Bu çalışmalar, tıyatosiyasî hasmının tuzağına düçür ya gönül vermiş yeni idealis*Urin. müş, onu cinayete kadar sürükle yeni kabiliyetlerin katılmasiyle miş olan ihanettedir. Kocasına o kısa zamanda gelişmiş, Eskişehir lan sevgisinden işlediği ihanet... Ticaret ve Sanayi Oda5i, tüyük Savunduğu sosyal adalet. idam bir anlayışla. lüzumlu binayı fağkararlannın kaldırılması gibi düşün layınca, rüyalar hakikat olmuştur. celerin gerisinde, yazarm ustahk Ama verilen binayı onarmak. sahla gizlediği ve son perdede açığa neyi. salonu meydana getirmek, vurduğu acı gerçek budur. oynanacak oyunun dekorlannı yap Saim Alpago oyu'ia, kendi deyi tırmak, afiş, bilet, program basmiyle, «trajik ve dramatık kâ tırmak için bir hayli para bulmaK bus» havasını vermekte güçiük icap etmiştir. Gençler. o zaman, çekmemiştir. Bunu yapnrken o Kan Bankasına gıtmi^ler, kanlarım yunun kahramanlannı «yazarjn fi vermişler, sattıkları Kan parasiyle kirlerini savunan koni"'±ransçıiar Vali ve Belediye Başkanının esirhalinden çıkarıp keıi'li hayatlsrı gemediği yardımları birlejtirince nı yaşıyan iki insanı ön plâna ge «Oda Tiyatrosu» nu varatıvermıştirmeğe gayret ettiği». hattâ bu' lerdir. Işte. Dünya Tiyatro Güisabetli yorumu baçarıyla gerçek1 nünde perdesini açan E'kışehiı tiJ lestirdiği de meydandadır. Yalnız i yatrosunun kısa hikâyesi. nâncıhk: 3301/4618 Ünltt yıldızın üç değişik pom balmuı gflçtfir. Ben $ah*en balamadım. O zaman da kırk yafin dünyasını bırskıp elli be ş« kadar nzanan dânyaya d*Imaya karar verdim. Elli beş ya|: Hftrika rfiyalar yaşı. >> : Krndl »arlifimızın yanl bir dsvrlni ya#amsk kadar enter««an nc r»r? Talnız 45, 55 yaşındakt kadının *n plâda yer HARIKA RÜYALAR YAŞI LÜKS VE KA1NAK LAMBALABINI DAtSlA TERCÎH EDÎMZ. ME1HNUN KALIKSINIZ. A. SALTO • ^ " * ^ n Tahtakale Cedit han 37 Tel: 22 89 28 Faal 2382/4602 GEG£JGÜNDÜZ KREMİ AYAT ÇALIŞMAKLA AGİIK KORUNMAKLA İlâncıhk: 2973/4627 (İPAMARKİ G1DA SANAYİİ A. Ş. Kurucusu M.NURİÇAPA 1315 Beşiktaş Asârıye Cad. Nu. 34. İstanbul ,Tel.: 485327 47 76 74 itf nisan ÎSJ62 tarihine rastüyan çarşamba giinii paat 14 te fabrika merkezınde 2 adet müstamel ieep, pazarhk surfctile ua'üacaktır. Telefon: 44 U5 90 İlâncıhk 3306/4629 Kasınıpaşa Ln Fabrikasından Beethoven, gitgide öfkeci olmaya başladığı tarihlerde, piyano üstünde duran mürekkep hokkasını devirmekten, etrafır.daki ufak tefek, az çok değerli eşyayı parçalamaya varıncaya : kadafr türlü sakariıklar yapmaya başlamıştı. Divanelikleri Viyanada dilden dile dolaşıyordu. Bir gün lüks bir oteiin lokar.tasında yemek yiyordu. Garsor.. ba.şka birinin ısmarladığı bir yemeği yanlışlıkla ona getirdi Beethoven, gairsonu fena halde haşladı. Garson karşılık vermek istedi. O zaman bestekâr, tabagı kaptığı gibi garsonun kafasına geçirdi. Bu, bol salçalı bir et kızartmasıydı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear