24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
oencere Ne olabilir? Dünkii Cumhnriyct'te, Daily Telegraph gszetesinin Tiirkiye ile ilgili bir yazısı yayınlandı. Bu muhafazakâr tngilix gazetesinin bildirdiğine göre, Ismet Pa.şa : « Türkiyede otoriter bir agkeri idare mutlaka müfrit safa veya müfrit sola kaymak temayülünde olur...» demiş. Teşhis dofrrudur, Gcrçi buna feşhis dc denemez. Talnız Türkiye içiıı desil, biitün düıı.va jilkeieri için de bir ortak gerçektir bu Otoriter idarclcr çoğunlukla ya aşırı sol, ya aşırı sağ cgilinıli olurlar. Çünkii otoriter askerî idareler tek partiye, tek fikre dayanan bir otoriter re./im kuracaklarıııa t;öre. saf ve sol fikirlerdrn birini seçmek zoruııdadırlar. Askeri kumanda idaresinin kontrolsuz büyük E:ÜCÜ VC karakter yapısı çoçımlukla sağ veya sol rejimi cn asırı hicimiylr tatbik edorek tatmin eder kendisini... En urtaki saçın ve en uçtrfki solun isimleri Yirminci Yiizvılın poliiika sözlüftiuıde fa.şizm re komünizm'dir. Türkiye jribi at Relişmiş bir ülkede askerî idarelerin ne yana kavaeaiı üıerinde tahminlere girişirken, faşizmirı, az ?elişmiş ülfcelerdeki kalkındırıcı dejil, dendnrucu karakterine isaret etmek gerekir. Çünkii fa.şizm. bir ülkedeki kaba kuvvetlcrin, ekonomik kndreti ellerinde tutan sernıavc sahipleriyle otoriter rejim diizeninde işbirligine çirmesi demrktir. Tarifimiz eksik bile kalsa, kalın hatlsrı çözönütıde tutarak şöyle diyebiliriz : Faşizm. tam bir hürriyetsiılik düzcninde tek partili kapitalist rejimdir. Şu halde Türkiyede faşizmin görünüşü nasıl bir biçim alacaktır? Türkiye. Kafrdaki gibi özel sermaye birikimini henüz tamanılamjs bir ülke olmadıgından, Tfirkiyedeki faşist rejimin üiktacıları sanayi kesiminde çok zayıf bir özel sermayeye, tarım kesiminde ise Ortaça} kahntısı toprak derebeylerine dayanacaktır. O zaman tam Doju usulü bir faşizmin dondurucu ve ıçeriletici diktası altına girecektir memleket Tıpkı demokratik düzen gibi, faşist düzenin de Türkiyenin bufünkü sosyal yapısından doğma bambaşka bir renk alacagını iddia etmek yanlış sayılmaz. Bu türlü bir rejimin, Tirminci Tüzyılda ve Türkiyenin içinde bulnndugu ortamda büyük ekonomik ve siyasi bnhranlar dojuracajı ve birbiri ardı sıra askerî juntalara davetiye çıkaracafi muhakkak ribidir Ve hu juntalardan çıkan büyük krsmekeş sonunda en aşırı sol tedbirlcri zorla gerçekleştirmek istiyen bir başka idareye yol açılacağı tahmin ediiebilir. Bütiin bu yollara firmemek için Türkiyenin cök partili sivil rejimde yapabilecejn şeyler vardır. Bir kere Türkiye gibi devletçi kanadı ne parlâmentoda, ne parlâmento dışında teşkilâtlanmamış bir demokrasi, Batı toplumlannm hiçbirinde yoktur. Türk demokrasisinin bu dengesizlifi Türkiyeyi askerî darbelere hazırlıyan en teblikrli aksaklıktır. Çalışaa halk kütleterinin isteklerini parlâmentoda duyuran. reformları sağlıyan, toplumun muhafazakâr kompartımanlarını çekip götüren fikirler, çalışan halk tabakalarının teşkilâtlanmasiyle yürürlüğe girer. Subayın, üniversitelinin, memurun, işçinin, kövlünün, ber çeşitten çalışanm sesleri Meclis salonlarında dnynlnrsa, bir rahatlatıcı ve serinletici etki yaratır memlekette... Bütiin kadroları, eşraf, afa, iş adamı, sermayedar gözlükleriyle memleket dâvalarına bakan parlâmentoların maceralan Ondokuzuncu Yüzyıl Avrupa tarihlerinde yazılıdır. Bizim aynı çekişmeleri yasıyacak bir yüz yılımız yok önümüzde... Partiler içindeki ve partiler dışındaki bütün aydın vatandaşların ve bütün çalışanlann bu şuur altında hızla birleşip teşkilStlanmalan perekmektedir. Biz Türk demokrasisinin çıkış yolunu yalnız bu yönde görüyornz. tKİ CUMHÜBİYET 12 Nisan 1962 E haberleri Belediye bütün gücîiaü, yollann onarılmasma harcayacak îstanbu! Beledıyesi;le Kara Yol ları ljletmesi, şehrin yollanmn sa.vımını yapmiftır. Önümüzdeki günlerdç bütün gücünü şehir yollatının onarımına harcamaya k«rar vrrmi?tir. fstarbulda uzunluâu 2 bin kilo metro. yüz ölçümü de 10 milyon ır.ctrekareye yaVın. 6 bin 589 yıl vardır bunun »• 30 u yol vasfjnı kavbetmiştir. îstanbul Bçlediyesi bu yollatın • 20 sini bu yıl onaracaktır. Ayo rıca şehirde çıplak olan 1450 yoldan "'• 30, yani 325 tanesi 1962 yılında paket taşı yapılacaktır. BeJediye Enciimeninin aldığı karara göre, işlek ve an^ yolların yapımına onceJiJc i'eıiîccekfiT. HUKUKİ BAHİSLER HEM Uyku ve uyanıkfık arasında... anırım sizin de başınızdan geçmiştir, bilirsiniz; Syle taraanlanm olur ki mnkav emet kabnl etmez bir tcmbellik anusunun bütün benliğimi kapladığını hissederim. Kolumu kıpırdatmak istemem ve bir sinegin vızıltısı bile knlaklanmda tahamnüi edilmez bir fçürüUii halinde agnidar. Böyle saatlerimin ilâcı sigara dumanından bulutçuklarla kaplı yazı odamda, bir ksltnfun nstünde hiç bir şey yapmadan, hattS kıpırd..madan, yarı oturur, yarı yatar vaziyette kalıp hulyalara dalmaktır. Geeen gece yine böyle bir saatimde idi, sivasettcn, işten. gaıetecilikten, tİAatroculaktan, herçeyden ve ber şeyden nzaklasmış, bir şey yapmak mecburiyetinde olmamanm ratmnnniyeti ve huzuru içinde. yine o sarı koltu*un üzerinde pipomun dnmanlarını seyrederken yazı edasınııı kapıst bir kasırga darhe5İ ile sökülür gibi açıldı ve eşikte hiç tanımadığıtn, perişan kılıklı yaslı bir adam belirdi. H»kikaten yaşlı mı idi? Belki de deİildi ama iJk bakışta o intibaı veri.vordu. t'zun boylu idi. Geııçliğinde yakışıklı. şösterişli, bir çok şevler vâdedcn bir delikanlı iken içine düştüğü yaman" fır tınalarla ezilmiş, biçimli yüzü derin çizçilcrlc buruş burug, kat mer katmer olmuştu. Vaktiyle pek parlak oldueu tahmin edilcbiiecek gözlerinde yeisin, iimitsifliîin, bıkkınhgın silinhieı donukln£a yerleşip kalmıstı. Pek nıaklardan eeldiii tahmin edilebilecek derin, buna ragmen insanın Türefine işiiyen «e siyle: Beni tanıyamadın galiba! dedi. Haklısın, çok çektim ve cok düstüm. Vaktiyle parlak bir istikbalim var, derlerdi. Bana bakan dostlann göılerinde gıpta, düşmanların göderinde haset okunurdu. Ben de kendimden emindim. Gençtim, zeki idim, atılçandım. Her şey benim olacak, her ufuk, ber irtifa, her derinlik benim olacak, samrdım Bir o jönkü halime bak, bir de bagünkü perişanlığıma... O hayalleri. fimitleri, inançlan kaybedeli cok oldu va, şimdi orte halli. kendi yatı ile kavrulan, 3!e!âde, pek alelâde bir gıra adamı olmaktan ix çıktım. Hattâ bana bâlâ adam denebılmesine jaşıyorum. O kadar düştüm. Nasıl mj geçinivornm, ne is mi görüvorara? Bir iş falan gördüğüm yok, sadaka ile geçiniyornm. Vaaa evet sadaka ile Bazı dostlar borç ismi altında, geri alacaklarını ümit etmeksizin para veriyorlar, daha açık sözliiler buna doğrndan dofraya hediyc ettiklerini söylüyorlar. Bnna rafmen batan kuru ekntcğs dahi muhtaç oldugum zamanlar oloyor ve bunu dahi başkalarından dileniyornm. Bütün bunları g'örüyor ve biliyorum da ömriim, günüm yine kabve köşjerinde dedikodu ile, çununla bunnnla hiç sebepsiz hırlaşmakla geçiyor. Zaman zaman yalnız bütün ümitleritni değil, bütün knvvetlerjmi ve bütün kabiliyetlerimi de yitirdiğimi anlıyornm ve kolnm. kanadım bösbütün kırılıyor.» Böyle baslıyan konuşması sürüp gitti. SSılerini bir defa olsnn kesmedim. Niçin bn hale düstün, diye sormaya dahi üşendim. Galiba sebebini biliyordam. Şimdi sesi daha dertnden jeliyordu. Nihayet büsbütün anlaşılmaz oldu. Dalmisım. Kendime gelâi$\m «aman gi tmiçti, Odamda yalnııdım. lîte o sırada kafamda bir gimşek çaktı. Ben onnn bn tSderini daha evvel de başka hirisinden daymnştum. Kelimeler az cek defişik, fakat sötlerin bütnnfl ve minası aynı idi. Kim söylemişti bunları Daha önce kimden duymuştom, bu »öıleri derken buldnm. Bir kaç saat evvel Maliye Vekilinin radyo konnşmasını dinlemistim. Galiba • söylemişti. > Toksa başka birinden mi işıtmiştim. Bnndan da pek emin defildim. Sigara dumaııl.ın içinde, kolnmn dahi kıpırdatmaya fisenerek tekrar daldım. Cevat Frhml BAŞKUT Otuz sekiz numaralı kanun Halk ve basın dilinde Tedbirier Kanunu diye adlandınlan bu kanunun ismi, «Anavasa nizamını. milii güvenlik ve huzuru bozan bazı fiiiler hakkında kanun» dor. Bu kanunun tetkikine geçerken, her şcyden evvel, kanunun Anayasaya muhaiif oiup olmadığı meseleşini incelemek geıekmektedir. Ancak, Anayasa Mahkemesinin ku ruluşu arifesinde böyle bir tetkike girmeği doğru bulmamaktayız. Çünkü Anayasa Mahkemesinin, ku ruluşunu müteakıp, el atması ihtimali olan bir meseleyi, daha önceden balıis meviuu yaparak müspet veya menfi bir mütalâada buiunmak, bu maiıkemenin ileride verilmesi muhtemel bulunan hü küm ve karanna tesir edebüecek bir mahiyet arzctmesi, ihtimalden uzak bulunmamaktadır. Bu ise, doğru bir hareket olmıyscaktır. Onun içindir ki, bu mühim meselenin hallini, Anayasa Mahkemesine bırakarak, yalnız kanunun bu günkü haliyle incelemesinı yapmağa çalışmak, daha yerinde bir hareket telâkki edilmelidir. Kmun. dokuz maddeden ibaret Ijulunmaktadır. Birinci ve ikinci maddeleri. iki büyük grup halinde, menetmiş oîduğu fiilleri sıra lamakta, diğer maddeler ise, bazı fiiüerin ağirlatıcı sebepleriyie, usule ait bazı hükümleri ihtiva etmektedir. Kanunun birıncı maddesi A, B, C, D, E harflerıyle aynlmış beş bendi ihtiva etmektedir. (A) bendi; metne dahil bulunduğu Anayasada açıklanmış buJunan, Anayasanın mukaddemefine davan maktadır. Anayasa, mukaddeme sınde, 27 Mayıs 1960 tarihli hareketin mejruiyetini zikrederek bunun, Türk milletinin bir direnme hakkı oiduğunu tesbit eder. Işte, otuz sekiz numaralı kenunun birin ci maddesinin bu fıkrası da, bu hususu işaret etmektedir. Fıkra, Anayasa ve hukulc dıçı tutum ve davranışları ile meşruluğunu kaybettiği Türkiye Cumhuriyetı Anayasası ile de tesbit edilen Demokrat Parti iktidanna karjı, direnme hakkını kulîanarak normal demok ratik rejimi bütün teminatiyle kur r Yazan: BAHA AR1KAN raak âmacı ile Türk milletinin ger çeklestirdıği 27 Mayıs 1960 devri mini, yersiz haksız veya gayrı meş ru göstermeyi menetmektedir. Bu yersiz, haksız veya gayri meşru gösterme keyfiyeti söz, yazı, ha vadis, resim, karikatür ile olabil diği gibi kanuna «sair vasıta ve suretlerle» ibaresi de eklenmiş bulunmaktadır. Kanun yersiz, hak sız veva gayri meşru göstermeği menetmekte ve bu hareketleri bir yıldan beş yıia kadar ağır hapıs cezasiyle cezalandırmaktadır. cYersız, haksız veya gayri meşru» unsurian kanunda açıklanmamıştır. Esasen uç unsur gibi görünen bu hareketler, aslında ikidir. Çünkü yersiz, haksız kelımeleri, virgiii ile aynlmış «gayrı mesru göstermek» unsuru ayrı bir bareket olarak vasıflandırılmıştır. Ne gibi hareketierin «yersiz, haksız veya gayri meşru göstermek» fiillerini meydana getireceği hususu, mahkeme içtıhatlariyle ileride anlaşılacak, daha dogrusu hâkimlerin takdiri neticesi meydana çıkacaktır. Kanun, yersiz, haksız veya gayrimeşru göstermek hareketlerımn suç vasfını alabilmesi için, üçüncu maddesinde âleniyet unsurunun tahak kukunu şart koşmuştur. Ceza Kanunumuz, aleniyeti yalnız, askerleri kanunlara karşı itaatsızlığa teş\ikten bâhis bulunan 153 üncü maddesinde târif etmiştir. Bu tarife göre topianılan mahal veya içtimaa iştirak edenlerin « • dedi veya toplantının mevzuu ve gayesi itibariyle hususî mahiyeti haiz olmıyan içtimalarda, âlenjyet mevcuttur. Ancak Temyiz Mahkemesi, bu tarifin yalnız bu naaddeye inhisar eden bir tarif olduğuna içtihat etmis bulunduğundan dolayıdır ki kanun, ceza kanununun 153 üncü maddesindeki âleniyeti, tasrih etmek suretiyle şart koşmuş bulunmaktadır. Demek oluyor ki 27 Mayıs devrimini yer Kamhîyonun Unkapanına naklinden piyasa ınemnun değ.'I Merkez Bankasının Kambiyo şubesi haffaya LTnkap;mına naklctmiş olacaktır. • Piyasa, hikmetini anlamadığı bu karardan hiç de memnım görünmemektedir. Fühakika piyasa merkezinin tamamen dışında olan L'nkapamna sitmek için tüccar ve iş adamları bif hayli vakit kaybedecekler ve yoJ masrafı ö'deyeceklerdir. İ. E. T. T. tramvaylara ölii fıatına dahi miişteri bulamıyor Kadıköyde, depoda muhafaza edilmekte olan tramvaylara henüz bir alıcı bulunamamıştır. t.E.T.T. şimdiye kadar 15 Beledijeye müracaat ederek tramvay ları satmak istedinini bildirmiş, fakat henüz müspet bir cevap ala nıamıştır. t. E. T. T. nin tramvaylan ölü fiyatma sataca.ğı bildi rilmektedir. Tramvavla'ra alıcı çık madığı takdirde I.E.T.T., yeni bir formül düşünecektir. Dış piyasalardan şarap talepleri arttı Son senelerde dıj piyasalardan şaraplarımıza karşı ilgi hayli aît mıştır. Dış talepleri karşilamak iizere istihsalimizi artırmak ve ihracat hacmini gpni^Ietmek imkânlajrım sağlıyacak tedbirler âlın maktadır. Bu arada Isveç piyasasının Tekel şarap.'anna karşı talep leri geçen yıl a nazaran yüzde 50 nispetinde artmış bulunmaktadır. UÇAKLA H A C SEFERLERİ İÇİN * 4 •31| d Poplinferi \ EJbiselikleri * Trençkotlukları * Çamaşırlıkları * * TEKSTİL FABRİKASlJ Reklâmcılık 1519/4492 Türkiye Gençlik Turizm Kulübii kuruJdu î?tafıbulda gençler tarafından tTürkiye Gençlik Turizm Kulübü» adında bir kulüp kurulmuştur. Ku lübün amacı Tü>kiye'yi içerde ve dişarda daha iyi tanıtmak ve bunu sağlıyacak ilerici, bilgili aydın kiyiler yetiştirmektir. Bu amacına varmak için kulüp. yabancı dil kursları açmak mill! «azlar, türkület alamnda folklor çahşmaları düzenlemek, karagöz, orta oyu nu yapmak sergiler, geziler, kamp lar tertip etmek niyetindedir. Ba sm • Yayın ve Turiîm Bakanlığı ile Valilik, kendilelrine yardımcı olmüyı vaadetmi.5tir. Seyahat acentası emrinize âmadedir. GİDtŞ DÖNÜŞ: 2550. TL. Telgrmf: Sıbotnr Ankarm Telefon: 12 07 08 Balin. Oteli No. 204 A N K A R A SABO ÜÖO Cumhuriyet 4475 siz, haksız veya gayri mefru göstermek hareketlerinin, suç teşkil edebilmesi i ç i n , topianılan mahal veya içtimaa iştirak edenlerin adedi veya toplantının mevzuu ve gayesi ıtibariyle hususi mahiyeti haiz olmıyan içtimalarda yapılmıs olması lâzımdır. Bittabi bu tarifin bas:n vasıtasiyle işlenen fiil ve hareketlere şümulü yoktur. Çünkü basın vasıtasiyle ıjlenen /iil ve hareketlerde, âlenıyetin mevcudiyeti, esasen neşredilmiş bulunan varakanın yayınlanmış bulunmasiyle, tahakkuk etmiş bulunmaktadır 27 Mayıs devrimini yersiz. haksız veya gayri meşru göstermek hareketlerinin açıkça, herl:esin anlıyabileceği sekilde yapılmasına da luzunı yoktur. Kanun, 27 Mayıs devrimini üstü kapalı da olsa, matufiyeti belli oîacak şekilde yersiz, haksız veya gayri meşru göstermek fiillerini de suç sayınakta ve aj*nı ceza ile cezalandırmaktadır. Üstü kapalı da olsa, matufiyeti belli olacak şekilde fıkrası, oldukça tehlikeli hir hüküm bulunmaktadır. Ne gibi hareketle rin «üstü kapalı da olsa. matufıyeti be'.li olacak şekilde fıkrasına gireceği hususu. ri/jfinde cidden durulacak bir mesele bulunmaktadır. Bu vesile ile şurssını da belirtmek faydalı olacaktır ki, tenkid ile, yersiz, haks'z veys gay ri meşru göstermek fiiUerinin b;rbirinden ne suretle tefrik otunjcağı hususu da hukukî bir mesele mahiyetini arze»mtkted:r. Görülüyor ki bütün ou hususlar, h2kimin takdir ve vıcl;nî kanaatine terkedilmiş bulunnıakladır. 27 Mayıs ihtilâlinin Türk mille'inir bir direnme hakiı o'.uSur.da ve mesru bulunitığunda süphe y^ktur. Ancak bu ıhtüâlin de. ksndisine mahsus bir takyn mısusiyetleri ve bilhassı huku.; vöründen, üzerinde durulacak cihetJeri olabilecektir. Bu fıkra, iste böyıe ilmî bir etüd yapmayı dahi tehlikeli bir hale soknvıktadır. Mahketnelerin bu kanuna göre henüz verilmiş hükümleri rnevcııt olmadığından. bu hususları kesin hatlarla izaha, simdilik imkân görmemekteyiz. Bu (A) bendinin üzerinde durulması lâzım gelen diğer bir nok ta da, «sair vasıta ve suretle» tâbiridir. Kanun, söz, yazı, haber, havadis, resim, karikatür gibi euç unsurlarını zikrettikten sonra biı de «sair vasıta ve suretlerle» kaydını koymaktadır. Bu «sair vasıta ve guretlerle» nin neye tnahmul bulunduğu, kanunda zikredilmemış bulunmaktadır. Kanunun bu kaydı saymış olduğu suç unsurian haricinde unutmuş olabileceği herhan gi «bir vasıta ve suretin» mevcudiyetini ihmal etmemek için koy mu? olabileceği, akla gelen en kuv vetli ihtimallerdendir. Bu r»hi hareketierin icrası şekilleri, henüz malum olmadığı için, sair vasıta ve suret unsurunu da meydana gele cek hâdiselerle ve bu hâdiseler hakkında mahkemelerin vereceği kararlarla anlamak mümkün olacaktır. »ııııııııınnmnınmmııı Dünya Hâdiseleri Pakistan Afganistan münasebatı Yazan: Zafer Hasan Aybek Bundan evvelki makalemde (Cumhuriyet 14 Şubat) Pakistanla Afganistan arasındaki münasebatın düzgün gitmemesinin nedenlerinden birinin Afgan göçebelerinin meselesi olduğunu yazmış ve bu göçebelerin hayvan sürüleriyle kışın Pakistana giderek, Pakistan ekonomisine zarar verdiklerini ve bu yüzden Pakistan Hükümetinin bunların Pakistan topraklarına gir melerini yasak ettiğini açıklamıstım. Afganistanda yarım milyondan fazla ve A/gan nüfusunun % 5 ini teşkil eden, göçebeler yaşar. Bunlara Afganhlar (Köci) ve Pakistanhlar ise (Paivendeler) derler. Bunlar uk itibariyle, Afgan ise de, Afganistanda toprak sahibi değildirler, çoluğu, çocuğu ve hayvanlarıyla serazad gezerler. Yazın Afganistanda yaylâlarda çadırlarda oturur ve kışm Hint Pakistan Yarımadasınm sıcak bölgelerine inerler. Pakistan kurulmadan önce, bunlar Peşaverden Kalkutaya kadar yayıhrlardı. Fakat Pakistanla Hindistan ayrı ayrı birer devlet halinde teşekkül ettikten sonra, Hindistan Afganistanın bir dostu oiduğunu iddia ettiği halde, bunlann kendi topraklanna girmelerini yasak etmiştir. Pakistan îse, bunlara geçen yıîa kadar meralarından ıstifadeye müsaade etmiş ve sadece Afgan hükümetinden bu adamların ve hayvanlanmn muntazam aşılattırılma sını ve milletlerarası kaidelere göre bunlara hüviyet varakası ve paşaport vermesini istemişti. Fakat Afgan hükümeti bu iş için gerekli teşkilâta sahip bulunmadığı cihetle ne bu halka ve hayranlarına aşı yaptırabilmiş ve ne de bunlann eline hüviyetlerini gösterir bir vesika veyahut paşaport vermiştir. Bunlar Pakistana geldikle ri zaman, hayvanları için yiyecek satm almazlar ve onları tarîalarda başıboş bırakırlar. Bu yüzden Pakistanlılarla aralarında münakaşalar, anlaşmazlıklar ve hattâ kavgalar bile çıkar. Kendileri, beraberinde gümrüksüz olarak ithal ettikleri kuru yemiş ve baharatı satarak ve amelelik ederek geçinirler. Varhklı olanlar ise, para ik raz ederek tefecîlik ederler. îşsiz kalanlar ise Pakistanhların misafirseverliğinden faydalanırlar. Bun lar ve hayvanları; kendi toprak larınm mahsulleriyle ahalislnln geçimini sağhyamayan ve hariçten hububat satın almaya mecbur bulunan Pakistanın ekonomisine büyük bir yük olurlar. Bu göçebeler, Pakistan iktisadiyatına zarar verdikleri ve halk sağlığı için büyük bir tehlike teşkil ettikleri gibi, düşman ajanlarının bunlann arasına kanşarak Pakistana sızması ve urada casusluk yapması ve sabotaja tevessül etmesi de çok muhtemeldir. Bunlar sel gibi hududun geçüebilen her noktasından Pakistan topraklarına girdikleri için, Pakistan hükümeti ne bunları ve hayvanlarını aşıla«nak ve. ne de hüviyetlerini kontrol etmek imkânlarına malik defiildir. Bu yıl Pakistanın yiyecek durumunu inceliyen Milletlerarası Gıda Teşkilâtı Komisyonunun tavsiyesi üzerine artık Pakistan bu göçebelerin topraklarına girmelerini yasak etmiş ve bu suretle yiyecek vazivetini. bıraz da olsa, düzeltmiye muvaffak olmustur. Bazı Avrupa gazeteleri, Pakistanın bu halkın memleketine girmesine ve kışı topraklannda geçirnıelerine insanlık namına müsaade etmesinin gerektiğini ileri sürtnüşlerdir. Kendisi (Mubtacı himmet dede) durumunda olan Pakistanın yabancîlara yardım etmesini beklemek taraanen yersizdir. Dünyanm en zengin memieketi olan, ve herkesin yardımına koşan Amerika Birlejik Devîetleri bile kendi ahalisini aç birakıp başkalaJrma yardımda bulunmak gibi bir fedakârlıkta bulunamaz. lleride Pakistan Afganistan! münasebatı düzelse bile, bu göçebelerin artık Pakistana girmelerine müsaade edilmiyeceictir. Afgan hükümeti, bunlann kendi memleketlerinde oturmalannı sağlamaya mecburdur. Pakistan bu göçebelerin kendi topraklarına girmelerine set çekmiş ise de Afganistanın Pakistan yolu ile yaptığı transit ticareti için her türlü kn'aylıkları gr.'termeye devam etmiştir. Bu sayede Afganistanın ticareti yıldan yıla gelışmiş ve 1950 de Afşanistan, Pakistan yolu ile 216,318.000 lira degerinde ihracat yaprnış iken 1960 da bu rakam 228912.000 liraya çıkmış idi. İthalat ise 1950 de 111,042.100 liradan 1960 da 211.311.000 liraya yükselmistir. Fakat Afggm hükümeti her nedense geçsn yıl tek taraflı olarak sınırı kapatmış ve bütün ticaretini Rusvaya doğru yöneltmiştir. halbuki Afgani^tanın yaş ve kuru moyvalarını, Karakulı dedikleri astra^an derilerini, Rusyanın kara yolu ile Avrupa pa zarlarma sevketmek hem çok zor ve hem de gayet oanalı olur Eğer Afganistan kendi ihtıyaçlarını .emin için Rusyada pazar bulmaya ve jlctisadiyatını tamamen Rus iktısadiyatına baSlamıva rsıhsacafe olursa. çarii nafir Dcmirperde geririne kayacaktır. NOT: Afganistan Sefaretinin benim 19 Ş'Jbat tarihli makaipme kar;ı Cum huriyet gazetesine gönc'erdiği yazıyı gördüm. 1 Afgan tarihi hakkmdaki mü miMmıiMiıııııimiMMiın V E F AT Çoruîr»lu merhum hâkim Recep Beyin esi, emekli pi.vado subayı Rafip Tanyolaç ile Bur«a öğretmenlerinden Adile Tanyolaç ve Buna Kız I^isesl 6ğretmenlerinden Sıdıka Tanyoiaç'ın annelerl L  L E Sinemasında < «ÖZIÜ) FETTAN K IZ rc™» | Tahsislerin azlığından şikâyet ediliyor Sekirinci Kotadan çıkan tahsislerin aziığı dolayjsiyle ithaiâtçı tâcirlerden bazılan ithalat yapmaktan vazgeçmektedirJer. Bu gibi az tahsislerin bir mutemet eiiy le kullanüması hususunda Ticaset Bakanhğına yapılan müracaatlara henüz bir cevap verilmemiştir. TÜRK DILI Günlük Özel Sayısı Ba$ta ATATÜRK olmak iizere Türk ve Batı edebiyahndan yetmisi ajkın canatçı ve yaıar. •k GÜNLÜK türü üzerinde 4 inceleme yazısı. •• Sanatçı ve yazarların hayatları. * if Türkiyede GÜNLÜK tttründe yaymlanan ilk toplu eser•k 232 sahife 5 lira10 lira göndererek 1 yıl abone olanlar; günlük 6zel sayısı ve yaymlanacak bajka öze] sayılar için ayzıca para ödemezler. Adres: Türk Dil Kurumu; Kavaklıdere ANKARA Cumhuriyet 4472 İr «Muçisa» ALİKİ VÜVUKLAKİ J Görmüş olduğu büyük rağbet karşısında < İkinci haftasına devam ediyor. 4 Tel: 44 35 95 İlâncıhk: 3193/4473 ( ZEHRA TANYOLAÇ 10 nisan 1962 günü Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cumhuriyet 4476 14 nisan cumartesi akşamı saat 21 de Spor ve Sergi Sa rayında yılın en büyük Erol Büyükburç Müfit Kiper Siiheyl Denizci Erkin Koray Metin Ersoy îlhan Feyman (Moris) Barış Mango Knyrnklu Tıldı«larOrkestra 6 Armağan ŞenolCambazlar, Komikler, Akro batlar, Çeşitli eğlenceler, sürprizler.. Biletler: Yeni Tiyatroda, Sergi Saraymda satılıyor. Cumhuriyet 44T1 DİŞ DOKTORTJ Kadıköy SÜREYYA Sinemasında Bugün suareden itibaren J * NtSAN 12 ZİLKADE 7 UNUTULMIYAN HÂTlRALAR J (Fransızca sözlü) . < «Le chemin Des Ecoliers» ' Françoise Aınou! Alain Delon Line Ventura ' Tel: 36 06 82 İlâncüık: 3194 '4434 a c E. J10.41 5.31 c r c n e M < .3 • tf> S! m m m CAZ KONSERİ V. ] 5.25 12.1T lî.PS IS.i" 20.511 3.S" 9.12 12.00' 1.36 8..İ1! AMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIItllllllllllllllllmillllllllllflllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 ( 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 11 1 1 1 1 1 1 1 % dnfnnu öğrenince, önce, boynn =CUMHURİY£T'in Tefrikası: 99 rerek, en sonunda da bezgin bir ©RĞITKN AiGACT A. j . C R O N i N . C£\/ÜSN:VAHDET GÜLTEKİN Halin vaktin yerinde, ons bir para ayırırsın, kfilliyetli bir para, tleride, haknk yolnndan, resmen gönderinin.» David. «Evet» dedi Yüzü biraz güldü. «Onu yapabilirlm, Tanrıva fükür. Yapacağım da. ömrünün sonuna kadar rahat ettirecefim. Ama, Frida...» Dnraladı. Daha uzun bir sessizlik oldu. En sonunda: «Ba çece yalnız kalmak istemiyorunı dedi. Frida onu, âdeta hasta mnayene eder gibi, uzun uzun bir süzdü, «olmaz» diyecek gibiydi, sonra yumuşadı. «Peki dedi. «Sana ceza vereccktim ama, kalıyornm. Çık ynkarı, banyo yap. Sonra, git yat, yorgunsnn çünkü. Ben gideyim hizmetçilere »öyliyeyim, sana tepsiyle biraz yiyecek bir şey göndereyim. Sonra ben de gelirim.» David ona artık kulköle olmuş gibi baktı. «Eksik otraa, Frida.» Frida, David yakarı çıkıncaja kadar bekledi; sonra, oturma odasmdan geçerck. taraçaya çıktı. Ay. ddiik didik baintlann arkasından, pek tönük parıldıyordu. Hava dona çekmiş, çimlerin üzerindeki karlar kirli sartya dönrnüjta. Havayı, lnıanın Frida: «hvet» dedi. Gittikçe daha kızıyordu. «Soyledim ya bunu sana, canım» « Afrika'ya falan gidemiyeeeğimi anlamıştır sanırım» « O buraya zaten seni alma ya ıtelmemiş ki.» David ellerini havaya kaldır dı. « Nerden bilirdim oradaki misyoner karargâhının yanıp yı kıldığını.'» « Busfünkü durumda akla çelecek bir şeydi. Bütün nıisyonerleri yakıp alevinde şenlik yapıyorlar.» « Vallahi, Frida. ben buna çok üzüldüm. Kızı merak ediyorum.» David saatc baktı. «V'apura yetişememiştir... Melsbnrg'a oııdan sonra da vapur yok. Gideyim bakayım. . Iskelede mi,» « Git bak.» Frida bunu acı bir alayla söylemişti. Sarı şözlerinin bakışını, gözbebeklcrinin kısıldığını göriince, David kızardı, gevşedi. «Evet» dedi. «Hakkjn var. Dofru olmaz.» Bir ara ikisi de bir şey söylemedi. Sonra, Frida elini David'in omuzuna koydn. «AJlah »şkına kendini toparla blraz, erkef e benze. Daha fenç, annesi gibi o da nnntnr. kanını karaçılıyan bir kokn, ıslak yaprakların koknın bürömüştü. Göle do|rn baktı. Evet, vapnr oradaydı... Küçucük bir ısık fıskıyesi, cana yakın, ışılısıl, yola koyulmuş, baylı uzaklasmış, Melsburg'a dofra gidiyordu. Makinesinin gümi Sümü azaktan uzağa duynluyordu. Kathy, son dakikada da olsa. vapura yetişmişti herhalde. Frida, bu düşünceyle, dönüp aşağıya, o ufacık iskeleye doçra baktı. Evet. Her yer sessiz. ıssız. Gece sabaha kadar yanan o tek sarı lâmba o tek taftta sıranın üzerinde ışıldayıp durnyordu. Sırada oturan falan yoktu. XX David Moray rahaisız kısa bir uvkudan sıkıntıyla. sıçrayarak uyandı, alışmadıfı bir karanlıkla kar.şılaşıııca, nyku sfrsem liği içinde, şaşaladı. Nerede.vdi? Niçin yalnızdı? Sonra, alnına yapışmış ağırlığın arasından bir iki doııuk ışık belirdi, utanarak hatırladı. Aman Tarabhi.' ne korkunc bir şey olmuştu Frida'nın kol ları arasında avunmak isteyip de avunamavışı'. Frida ona yar dım etmeye çalışmıştı.. başlanutekle, nonra eesaret ve sabırla. Ama, hiçbiri ise yaramamıstı. Bunun özerine, Frida, David1In boşnna nğrasmalarından öfkeyle karışık bir nsanç dnynnca, öfkeıini belli eden, ama içiııdeki acı duyşuları, perişanlıfı açıfa vuran bir tavırla; «Tann sabah yola çıkacaksak ikiraizin de dinlenmiye ihtiyaeınuc var> demisti. «Sen başka od»ya gitsen daha iyi olmaz mı?» bfiknk, kabnl eder gibi görünnüs, tebrik etmif, güler yüzle yardıma koşmuştu; sonra, azar azar knfkn tohamları «erpmeye başlamış, gide gide onun içindeki korknları ayaklandırarak cepheden saldırmıştı; en »onun da da, onn gevsetip gevşetip tam kıvamına getirince, kendi siyle evlenme dornmuna düşür rafi«, daha defcrnsn bnnu ona zorla kabnl ettirmisti, Işte David bnraya, misafir için aynlmış yedek odaya böylece gelmişti... kendi evinde misafirdi sanki. Kendini yiyip dnruyordu. Her zamanki erkek liği onn niye böyle yüzüstü bı rakıvermişti? Kathy'yi yeniden görünce birdenbire btiyfik bir sarsıntı geçirmişti de bundan dolayı mı eli, ayağı kesilivermişti? Olabilirdi... Bu antika yatakta o iriyarı dişi yaratıfı. sımsıkı etli vücudnnu görüp yıvtşık kokusunn dnynnca, bir vakitler onun olan narin, körpe gövdecik fözünün önüne gelmiş, nyuşuvermisti. Kathy'yi gene kollarının arasına alabilecek durumdayken, bir daha buIamamak üzere kaybetmişti. Arkaüstü yatmış çerinirken «Kathy...» diye iııledi. Ona karşı vefasızlık etmeseydi. her şey istedigi eibi olurdu. Ah! Yarabbi, ne delilik efmisti da Frida'yla evlenmiştiî Birinden yakınlhk çörmek için oıl dırıyordu, bu zayıf tarafı onun aklını hasından almıştı. Frida avlamtstr onu. Vemi, içncyi. ol tayı, kursunu.. hepsini birden yutrauş, şimdi karaya vurmuş soluyup duruyordu. Frida onn nasıl da o.vnna çetirmisti! Onun gitmek üzere ol David şimdi, içinde bnlundu ğu bn perisan halinde, Frida'nın ne zorla bir kadın oldajunu açıkça görüyordn. Vücntca da, ruhça da avucunun içine alırdı ba kadın ona. Aman Tarabbi.' ne korkunç bir durumdu bu! Çaresizük içinde Sfkeden çırpmıyordu. Sonra, kendinden iğrendi. Kathy'ye karşj vefasızlık ettigini düşününcc gözleri yaşardı, yandı. Kendi kendine: «Ama, istiye istiye yapmadım ki bunu» diyordu. «Bir ara başka bir duyguya kapılıverdim. Bunun cezasını çoktan çektim ya, çene de, serekirse, kapatmaya çalışırım.; Snçunn kapatmak... evet, gene o terane, durup dıırup karşısına çıkan gene o aynı söz. Ne yapıp yapraalı, Kathy'ııin izini kaybetmemeliydi. Ne olursa olsnn, fene onun sorumlulufu, onun kanadı altında kal malıydı: ne Kathy onsaz yapabilirdi, ne de o Kaihy'siz. Evet, onun ızini hemen bul malıydı. tlk vapacağı iş, mek tup yazıp herseyi inceden ince ve anlatmak olacaktı. Bu mek tubunda pişmanlığını belirtecekti ama, lâfla da kalmıyacak, yapıcı olmaya da çalısacaktı. (Arkası v»r( Mainz . Gütenberg Ünivers:tesüıdeki tahsilini. Düsseldorf Tıp Akademisi Çene KJlniğlnde ihtisas ve doktorasım tamamlıyarak yurda dönmüs ve hastalarını kabule başlamıîtır. îıtiklâl Cad. No. 193 Ttl: 44 »O 29 Cumhuriyet 4474 Dr. OKTAY TUNCER } MUZAFFER ADAM i t Terzibanesine f £ Zengin ve yeni modeller gel J f miştir. Tel: 44 03 87. j İlâncıhk 3191/4460 CUMHURİYET Basan ve Vayan Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Sirketi Cağaloğlu Halkcvt S.ilrsk No. 3941 Sahibi N A Z İ M E NADİ Yaz) işlennı fiüen ıdare eden Mejul Müdüı Nüshasj 25 Kuruş RİMıı Klnlıı Ankaranın Havası... VECDİ KIZILDEMİR Gazetemize • gbnd'r'Aen yazMr.T kor.ulsun. konulmasın iade «•dilmez ; îlânlardan mesuliyet kabul olunmaz Abone ve llân ışlerl Için. zarfm ü?tün>î lAbonm veya «llân Servisi» KH.vdının konması lâzımdır. * RU GAZETE 8ASIN AHLAK , YASAS1.NA UYMAV1 TAAHHÜI | Asi Gençlik Krizi.. NALINLAR VE N. CUMALI Faal 2342/447» ^^â|lllfIIIIIIIIIllIII•ll•l••llIIIII•II•IltllIII•IIII•I•l••III•llllllll•l•llllllll•IIII•llllllll••IIIIIlIIIIIIlll•IIIIlllllllIII»IIIIIIIIIIIllIIIIIlIfJlJJIfIJIIJflIJIIJIJIllJftJIJIl•JIfJIlllli>llil'II<<<>f>'l<'f"flI>I<"I'^^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear