25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DOKT 13 Ekim 1962 L'inıııııııııııııımıı '" W^^r ***«!*"' * V . » ** .• . • • * ' •*'• "» •'*•*'»' ^ ^ » ' .•!*•*• w ' ^ • ÜMIIIIIIIIIIIIIIIIII'J: M»ltepe'den bir ögrencl veltoi den sonraya kalan öğrencıler, bühassa kısa günlerde geç vakit akyaııyor: Bina yokluğu yüzünden öazı Ilk şam paydosu yaparıar. Eğer bunokullarda çift öğretim yapılmakta lar bırinci devre çocukları ıse vedır. Bu hal, hemen her yıl, oğret liler, gecıkmeden ötürü endışe imenler arasmda, kim sabahcı. kim çınde kahrlar. Halbuki böyle çift öğleci olacak diye bır tartışma ko oğretim yapan okullarda birinci nusu oluyor. Bu iş çok defa öğret devre çocukiarı, hıç dejılse kısa menler arasında çekilen kur'a ile günlerde, sabahcı olsalar, hem oğhallolunmaktadır. Böylet:e öğle retmenlerın bu dercıı hallolunur, hem de oğrencı velileri heyecandan kurtulur, bu hususun kur'a B U L M A CA İle şansa bırakılmamasını, bir esa•a bağlanmasını nca ederim. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 CEVABIMIZ: 1) îlgiiilerin bize verdığı bilgiye göre tstanbul llkokullanmn V 95 i uzun zamandan berl çift o öğretim yaptığından, okurumuzun bahıs konusu ettığı mahzur çoktan hallolunmuş, mesele, öğretmenler arasında her türlü tartışmayı ortadan kaJdıran bir esasa bağlanmıştır. Şöyle ki bu yıl sabahcı olan öğretmen gelecek yıl otomatik olarak öğlenci olmakta, böylece kur'a usulü kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. 2) tlkokulların, özellikle ılk dev BOLDAN SAOAreleri fazla kalabalık olduğundan 1 Mayı» sayı ile bflyle de adlan bütün ilk devreler sabahcı olduğu dınlabllir (iki kellme). 2 «Terslne takdircie. bir yandan dershanelerin tepkl yapan alâka» karşılıtı lkl ke yetmemesı, öte yandan öğretmenllme. 3 Tersi bir erkek adidır, demir böyle blr durumda iken dovülür. İerden bir kısmının devamlı ola4 Gazete veya duvarlard* clnınan. rak «abahcı, bir kısmının da denlkihfizlardan çocuk. 9 ÇevrlHnce Timlı olarak öğlenci olması gibi tetıceredekl kart tavug» verilmeii lkizli bir mahzur ortaya çıkmakgerfken emlr hdirlr. ugurguı ağız. tadır. lara böyle denlllr. 6 «Çlft «ayıda 3) Kışın kısa günlerinde dersler vapur hücresl manasına lkl kell dört saate indirildiği için öğleden me. 7 «Uzun olmıyan bıçak bile lonracıların akşam geç vakitlere me aracı» karşılığı İki Ke'inıi" 8 kadar okulda kalmaları zaten baBlr emlr, rllzgâr (Divan Edeblyatı his konusu değildir. dilinde), blr harfin okunuçu. 9 4) Üstelik velilerden bir kısmı, Zarlflik bllglll tarzd» nüı<lenme hareçocuğuyla birlikte erken kalkmak keti, külfetinden kurtulmak için, çoYtiKARIDAN AŞAĞIYA: 1 tYanyana şekilde komşu ha cuklarının öğleden sonracı olmanr?l» manasına İki kelimp. 2 «V»k. larını israrla istemektedir. Bütün tlyle Sublliliytfma'nın tebaasından bu noktalar dikkate alınırsa çift olarak ynami) genç bayan» karşıhğı öğretim yapan okullarda her sınıİki kellme. 3 Tersi yapılacak hir fın yarısının sabahcı, yarısının ö'S" ?pyl ısmarlama harpketlcür. 4 Ç»v leden sonracı yapılmakla en dogrlllnee ıhangt me«lekten» mânasına ru bir yol tutulduğu sonucuna vablr toru edntı olur. nezaketsiz ve rılmış olur. yontulmamı?. S B«tı Anadolumuıda bir kasabarmz. kızdıgımız adatnın Sarayburnundaki suratında ıakl l l l l l Itttıgımız. 6 Atatürk heykell Bir slfat taklül. Brvotla'dan Enver Er^iivrn yâvaktlyle erkeklerln kullandık. j Gülhvîne parkının Sarsyburnu lan saç bıyık i kremi. 7 Ar \ bölümünde Atamızın çok eüzel bir focıllar buna ' heykeli vardır. Sahil yolunun ya«torpll» dlyor pılmaçiyle Gülhane parkının imar lnr. 8 Onun durumu deSişmis, Atsmızın heykpDilnkü bnlmacamn bulunmadiğı ypr Hallerfllmls Sfkll çöle döner. ür li. ne deni.'den n? d? karadan göpertf (esk! tertm). ' ı Vidah çlvl rünmez bir duruma gelmiMir. Aylerde bıılıınan. «Kes!» mânasına mü. rıea, heykel lamanla yıpranmakta, rekkep blr emlr. eüzelliji kaybolmaktadır. Okullarda sabahçı ve =|Dizgi yanlışı öğledensonracımeselesi I VARO^LU / :> . . '***•£*'.«• ••" , ".*•"»*!'•"• wl& *' Doğu Almanyada çıkan bir gazete var. Adı Neue Zeit. Bu gazetenin bir mürettibi ile bir musahhihi, son günlerde bir dizgi ve tashih yanlışı yüzünden hapishaneyi boylamı?lar. Adamcağızlann durumu hazin olmakla beraber, maceranın bir eğlenceli tarafı da yok değil. tstemiyerek düştükleri bu kötü halin acısını belki de, yine istemiyerek sebep oldukları kar<u tarafın öfkesini düşünerek giderirler. Neue Zeit gazetesinde, Doğu Almanya diktatörü Walter Ulbricht hakkmda bir makale yaymlamış. Ulbricht'in resmî unvanı «Almanya Sosyalist Birliğı Partisi Merkez Komitesi Başsekreteri» dir. Doğu Almanya basını, bu unvanı kısaltarak «S.E.D. nin Z.K. »ı» diye yazar. fşte Ulbricht hakkmdaki makalede bu Z.K. kısaltması, mürettibin ve musahhihin gözünden kaçan bir yanlışhkla K.Z. olmus. Gel gör ki, K.Z. bütün Doğu A!manyanın bildiği gibi «Toplama kampı» nin kısaltılmı? şeklidir. Böylece» Ulbrich'in unvanı, gazetede «Almanya Sosyalist Birliği Partisi Toplama Kampı Başsekreteri» oluyor. Dizgi yanlışı Balıktan peynir Modern yamyamlık Kaptansız gemi Güney Afrikada Japonyada Amerika'da İki hkra 1962 yıllarında tutulan fazla balıkların istihlik edilmek su retiyle elden çıkarılmasını da «ağlıyacakmıj. larını yerlerse, onun kuvvet ve cesareti hemen kendierine geçeceğine inanırlar. Dediğim gibi, bu inanç. esas olarak ele ahnmış, Amerikada ki lâboratuarlardan birinde, ate$ böcekleri üzerinde tecrübelere girişilmiş. Bu hayvancıklara, elektrik joklarına ışıklı reflekslerle mukabele etmek usulü öğretilmiş. Sonra, talim gören bu ateş böceklerlni âlelâde ateş böceklerine ye dirmişler. Bir de bakmışlar ki, bu alelâde böcekler hezarfen ateş böceklerinin bu refleks kabiliyetlerine otomatik olarak sahip oluvermişler. Yani bu yamyam böcekler, önceden hiç bir taüm ve terbiyeye tâbi tutulmadan. sadece hemcinslerini yiyivermekle bu hünere varis olmuşlar. nin bu bölgeıinde o kadar azalttıış ki, müstakbel kaynanalar ve kaynataar, kızlarını ko caya vermek için alabildiğine nazlanıyorlarmış. Bekir erkekler protestoyu ayyuka çıkarmışlar. Nihayet, iki tarafı da tatmin edici bir çare bulunmuş. Bundan sonra kızlar kilo ile satılacakmış. Şimdi kız tarafları, gelinlik kızlarını şişmanlatmanın çarelerini araştırıyorlarmış. Kitabm sağhğı Yazan : Muzaffer GÖKMAN Japonya'da Japon telgraf ve telefon idaresi, son günlerde, radyo tertibatı ile işliyen bir küçük haberleşme cihazmın tecrübesini yapmakta. Bu cihaz. cebe sığacak boyda bir şey. Muayyen bir numara ile ışliyor. Vazifesi. o muayyen numarayı bilen bir kf.mte tarafından arandığınız zaman üzerindeki zili öttürerek sizi haberdar etmek. Hemen civardaki bir umumî telefona koşup, numaranızı vermiş olduğunuz kimseyi arıyalınız diye. Yalnız, bu cihazın bir mahzurunu görmüşler. Ya numaranızı bir çok kimseye birden verdinizse? Sizi arayanın kim olduğunu buluncaya kadar u muml teîefon baçında akşamı etmeniz ihtlmall var. Tokyo Akademisi doktorları, bu bahk peynirinin. Japon adaları halkına, esaslı bir gıda olarak tavsiye edilmesini istiyorar. Balık proteinlerinin pe.v nir halıne getirilmesi için tatbik edilen usul, peynirde balık kokusu ve bahk tadı bırak mıyan bir ujulmüş. Yalnu bu peynirin bır mahzuru var. Sütle yapılan peynir lere nazaran daha çabuk tahammür ediyormu?. Ne var ki, Uzak Şarkta «irrjdi gıdasız kalmış insan pex çok. Ne olursa olsun, bu peynirin kapış kapış satılacağına muhakkak nazariyle bakılıyor. öte yandan, Garplı mütehas sıslar, bahk peynirini muayene etmişler. bu yeni icat edilen gıdanın çeşnisine bakmışlar, biraz burun bükmüşler. = 5* Çocuklara, daha kiiçük yaşta, kitap bakımı hakkında bilîi verilmelidir Hebeklerin önlüklprindı* «ÖP ME BICNÎ SOLARIM» yazar. Kitapiar da, clinize aldıgınız zaman «BENt l \ t TtTIN MAHVOLl Rl M» diye fısıldar. Kitabı seven bir dostunuzun kitaplığını karıştırırken, gözlerlvle hoyrat parmaUları adım, adım Izler. Okullırda öfrencilere verilcn ev ödevlerine, konu İle I!glli resim de konulması istînilir. Küçiicük bir öjrenci bu re§mi nereden bulacak?.. Varsa, geçmis ögretiın yıllarında okunan kitaplarına başvurulur. Agabeyinin, ablasının kitapları karıştırılır. Babasının açık raflarda duran kitaplarına kadar da uzamlabilinir. Kâh haberli, kâh habersiz oîarak hain makas kitabın yaprakları arasına glrer ve o piizelim kitabın, derginin yaprakları dantelâ\a döncr. Bir defa da bu işin kolay tarafı öğrenildi mi, evde kitap ve kütüphane !;almıyacak, hu hatalı yol okulun, mahallcnin, knsabanın, hattâ şehrin genel kütüphanesine kadar nzanıp g<decektir. Okulların açıldığı ?n günlrrde.vtni okula başlıyan küvük öğrencilere, kitabı canlı bir varlık olarak tanıtmak, parlak, pahalı kâ^ıtlara değil... üçüncü hamur gazete kâğıdına i t i na ile kaplanmasını öğretmek, o'na bunu gelenek haline getirmek yollarını araştırmak, bu suretle kütüphane knrmaya alıştırmak ve dolayısiyle «KtTAPSIZ BtR EVİN, PEVCERESİZ BtR ODATA BENZEDİGtNtN» bir düstur olarak kafasına yerleştirmek jerekiyor. Batı ülkelerinde kütüphaneci ile ögretmetı, bu konuda elbirlifiyle çalısıyor. Kütüphaneci kadar ögretmen de, çocuklara kitaba ve kütüphaneye aIıştırma konmunda yardımcı olnbiiiyor vr bn işe ilk defa KİTABIN TITULMASI ve YAPRAKLARIN ÇEVRtLMESIMN ögretllmeslyle başlanıyor. Esasen kitaba giren kurd ile, kitap tutmasını, yaprak cevirmesini bilmiyen arasında ne fark vardır?... Bu duruma göre kitaplara ilk zarar. yaprakları kitap haline çetiren insanlardan, bilerit veya bilmiyerek geliyor. ANATOLE FRANCE'a bajJanan bir söz vardır. «KÜTVP HANEMt BASKALARINDEN ALDJGlM KtTAPLARLA KVR DUM» »özü. Ister O'nun olsnn, ister bir başkasinın, bin bir rica ile ödünç alınan kitap ların çerl verilmemesi de ayn bir problem olarak kitap severleri üzüyor. Verseniz bir türlü, vermeseniz bir türlü. Tarihin her çagında insan eliyle meydana gelen eserleO g rin korunması bir problem r\ olarak ilgilileri meşgul etmiş £ tir. Bu konuda yapıla n çalış a malîr, bugün ilerlemiş fennin jj yardımiyie daha iyi sonuçlar n vermekte ve geleceğe daba 2 ütr.itle bakılmaktadır. 3 Kütüphanecilerin en önem ** li davası da, bilhassa nâdir ki o tapların bakım ve korunması 3 dır. Her memlekette mahir ki a tap tâmircileri, kitap hastalık Q lariyle uğraşan âlimler bulu * nuyordu. Ancak, çeşitli mem a leketlere dağılmış buiunan bu g çalışmalar, belirli konularda a birleşemiyor ve dolayısiyle g aynı kor.u üzerinde çahşanla ?i rin birbirlerinden baberi de ğ olamıyordu. Ö Son yarım asırdan bcri boğ konuda yapılan çalışraalar hızrî landırılmış, birleştirilmiş ve ^ muhtelif memleketlerde mücs a seseler kuralarak bnnların g başına, bu vâdide yetki sabibi < 3 kimseler getirilerek çok önem jj li gelişmeler kayıiedilmiştir. 3 BunUrdan bir tanesi, Ronıa' g da İSTUTİTO Dt PATOLOGİA 5 DEL LÎBROdnr. Tam bir »ajt g lık atmosferi içinde, ağaçlıklar a arnsında, modern bir Dİnada, 5 1337 yılında faaliyete geçmiş a olan bn müessese, hâlen PROF. g ALFONSO GALLO ve PROF. a Dl İGI LANGO adlı lkl nzma g nin nezareti altında çalışmak 0 ta ve yabaneı memleketlerden ğ de slaj görmek üzere kütüpha o neci kabul etraektedir. ^ Müessesenin kütüphane ve a arşivinde; ba konuda bütün S dillerde yayınlanmış kitap « ve dergiler balundnğu gibi, a 13. yüz yıldan bngüne kadar S ttalya'da imâl edilmis ve çe 3 şitli arşivlerden toplanmış kâ § ğıt nümuneleri de mevcuttur. g Runlara ilâvetcn, bilhassa yaz § m 3 kitapların birinci düşma § nı olan, iki bin çeşit haşereyi S ihtiva eden bir kolleksiyon da 5 aynca dikkati çekmektedir. § Sahifeleri yapışan kâğıtlar, § sararmıs, lekclenmiş yaprak n lar, mürekkebin zamanla tah g rip ettigi kâşıtlar, zayıf yap § rakların kuvvetlendirilmcsi, O küfler ve bakteriler üzerinde £j yapılan çeşitli araştırma ve so ? nuçları, raporlar halinde illm n dünyasına dayarnlmektedir. S Dünyaâa küçüklü ve büyük 5 İU benzerleri bulnnan ba mii Y esseselerin bütün araacı; Mt a ESSESELERDE HASTALIK g LI KÎTAP BIRAKMAJıIAK. S HASTALIKLI OLANLARI g DA ATIRARAK, HEMEN TE c? DAVt ALTINA ALMAKTIR. g Çafımızda; kitapların sade a ce ciltçiler tarafından tâmir edilemiyeceği, ba işin bir ilim a olduğu tezi, buırün artık kabol cdilmij bulnnmaktadır. Amerikada Bu tecrübeler hafizanın sak h bulunduğu hücrelerde, yamyamlık yoluyla bir değisiklik alabiidiğini ispat ediyormus. Eğer Amerikalı biginler, bu desisikiğin mahiyetini kesfe muvaffak olurlarsl, insan hafı zasının mekanizmasını da aynı zamanda keşfetmi? olacaklar, daha doğrusu, bu sahada çok ileri bir adım atacaklarmış. Kendi kendine fren yapıp duran bir otomobil icat edildi Denver'deki Brakermaster fabrikası, otomobil kullanan dal gın insanların, yol üzerinde birdenbire bir engelle karsılaşınca ilk hareketleri gazı kesmek olduğunu düjünmüj. Vites kesmek ve fren yapmak sonradan akla gelirmis. Yeni icat edilen sistem, bu mahzurun önüne geçiyor, dalgın |oförün yerine bu ijlrl otomatik olarak kendisi y=jpıp arabayı durduruyor. Modern yamyamlık Amerikalı bir psikoloğun, bir ihtisas dergisinde, pek çok kimseyi, pek çok bakımlardan ilgilendirecek bir makalesi yayınlandı. Makalenin başlığı «Bugünkü yamyamlık». Bilgin bu makalesinde şöyle diyor: •Ademoğlunun, bilginin biyoşimik terkiplerini lentezleştireceği ve öğrencilerin bakaloreayi bir tarafa bırakıp. gereği gibi seçilmiş bir kaç hap yutarak derslerini daha iyi bel Hyecekleri gün uzak değildir.» Amerikalı psikoloğun verdiği bu hüküm, «eri halinde yapılan bir takım lâboratuar denemelerinin sonucudur. Bu tecrübelere de, yamyamlann ötedenberi bilinen bir inancı esas teşkil etmiştir. Malum bir şeydir, yamyamlarî düşman Yalan da değil hani. Ama malum ya, doğru söyliyeni dokuz köyden kovarlar. Neue Zeit'in mürettibi ile musahhihi de, bu değişmez. çok eski gerçeği bir kere daha teyit eden iki yeni kurban olmujlar. Kaptansız gemi Rusyanın Dinyeper nehrinde şu esnada bir gemi yüzüyor. Ne kaptanı var, ne dümencisi. Ne loitomoıu var, ne çımaeısı. Adı «Laboratuar». Geleceğin otomatik yolcu ve yük ge milerinin protipi. Nehir römorkörleri boyunda olan Laboratuar, baştan *fağı elektronik makinelerle falıjıyormuş. Bu baçına buyruk tekne plân lannı Sovyet mühendisi Y. Mo raleviç isimli biri yapmıs. Ge Balıktan peynir: Tokyo Tıp Akademisinin diyetetik uzmanları, balıktan peynir yapmak usulünü keşfetmijler. Kyota ve Poutan ba hkçılık mütehasstslarının da yardımiyle yaratılan bu yeni gıda maddesi son derece besleyicl olduktan başka, Japon bâhkçüan tarafından 1961 ve İki hkra Hastayı ameliyat masaıına yatırmıjlardı. Operatör kuvvet ve teselli vermek için konuşuyordu: 1..I.II.III J11111 f 11 f 111111J11JIJ11111111 f IJ llllllllllllllllllllllllllllllg Sgidiyor, dönetneçlerde de yoSlunu buluyor. Sırası gelince Zhızını azaltıyor, gerekirse hızEl»nıyor. Aııl önemliıl, tiste kendi kendine bulZ Geminln içinde, 5M tan« eZİektronik cihaı Yar. Bu eihazS l*r, iulardaki bütün i n ı a l a n Hanında, yürütme tertibatına ha = b«r veriyor. Bu tertibat da saŞniyenin onda biri kadar kısa = zamanda harekete geçiyor, tek = ne icabeden manevrayı yapı BAY OSCAR: E yor. PROF. NtMBÜS'ÜN MACERALARI: E Sovyet mütehaıjıslarına göŞ r», «eyahat güvenllğini arttırr makl» beraber teknelerin i«S l e t m e maıraflarını da kısacak S olan bu otomatik feml yüzdür S me uıulünü, nehlrlerden «on5 ra denizlere de tatbik etmenin Eyollannı aramakta imifler. = Güney Af rikada: E Güney Af/ikada, erkeklers, = bundan böyle, eşlerinin «gırlı Geçireceğiniz operasyon hiç bir şey değil. Slze bir ığne yapacağız, beni karşınızda ya vaj yava? küçülür görecek?iniz. Gitgide. küçüleceğim, küçüleceğim, lonra kaybolacağım. Ondan lonra yine büyüyecegim, büyüyeceğim. normal boya geleceğim, «izin de ameliyatınız bitmij olacak, lyileşeceksiniz. Hastayı uyuttuur, operatörün dedikleri aynen oldu. Fakat hasta uyamnca sordu: Aa. O ne .loktorf Ben uyudueum zam.ın sız sakalh değildiniz. Şimdi '.pmbeyaz, uzun bir sakaîınız var. Kalın bir ses cevap verdi: Ben doktor değilim. âhiretin kapıcısıyım! * * * Ezeldenberi bekârdı, evlenmenin şiddetle aleyhinde idi. Bir gün bir arkadaşiyle konuşurken lâf kadın bahsine geldi. Bizim bekâr: Kadınlar korkunç seyler kardeçim, dedi. yüzde ellisi gevezedir, yüzde ellisi yalancıdır, yüzde ellisi de geçimsiz olur. BeriM güldü: îyl ama bu hestb» före, yüzde yüz elll oldu. Heyhat. öyledir. g JANEİN K1ZJ 287 Sğınca paha biçilecekmiş. Oe= linlik kızların sayısı, dünya S A T I L I K ™ §{ Kulianılmamıs tuvalelter. kürkler ve ev eşyası accle Eatıhktır. 4. Lrvent Akçam Soknk 2S 1 («01 llâncıllk: 7135 1317B Cumhuriyet 13303 Her Türlü Eşya TllllllllllllllllllllllllllllIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIin ISTANBUL Tiya»rolar SfclllK l i \ MKOLAK1: FATİH 22 01 71 • «Tarık» ?aat 21 de Matlne Pazar 15,30. fPazartesl tatlll. KADIKÖY 3S 0« 82 » «Sckiz Kadın» »aat 21 de. Matlne CumnrteM. Pazar 15.30. (Pertembe tatil). TEPEBA31 44 21 57 «Macbeth» »aat 21 de Matlne Pazpr 1S.30. (Perçcmbe. Cumartesi. Pazar Opera). t'SKÜDAR «Mum Söndü» saat 21 de. Matlne Pazar 15 30 da. (Cuma tatil! YKNt TİYATRO 44 04 09 Her gün 18 de, (Cumsr«SM. Pazar matine 15.30 cla) «Scaplnin Dolaplan», Suare 21 de «Ca'ıkuçu» (Salı tatil). ŞIÎHtR OPF.RASl 442157 (Tepeb»«ı Tlyatro»unda) Yalnız Perşembe ve Cumartesl. Pazar saat II de «Rlgoletto». ÖZBL TÎYATROLAR: ALPAOO 21 57 22 «H«yat Tatlıdır» saat 21.15 te. Matlne Çarçamba, Cumartesi, Pazar 16.15 te. ( P w « tesl tatll). AZAK 22 62 46 «UjBn Süleyman» sa.,; 2t.l5 te. MatUıf Çarşamba, Cumartesi, Pazar 16.15 t*. iPazartesi tatil). CAHtTLER (Site) 47 69 47 «Dl?l örtlmcek» tuare 21.15 te. (MHtlne C»r?*m. b», Cumartesl, Pazar 17.15 te). DORMEN «Ayı Masalnı Saat 21.15 te Matine Çaıçamba. Cumartrfl. Pazat 15 tc.lPazartesi tatil). İSTANBUL 44 22 36 «CanbazoğlU» saat 21 de. Matlne Çarşamba, Cumartesl, Pazar 18 te. KÜÇÜK SAHNE 49 56 52 «Tütün Yolu» ma'lne 18 ve suare 2115 te. (Pazartvsl latıl). ORVLOGLU 49 49 35 «Karanlıçm îçincicn» ?aat 13 ve 21.15 te. Matine Cumartcsi. Pazar 15 te • CUMHURÎYET» in Edeb! Tefrikası: 140 Ahmedin, hesapları yanhş gösteren genç mühendislerin, hattâ Mecdi beyin cezasını verecekti. Milyonlara mal olan kötü projelerden söz ediyor. Mecdi beyin konuşma, inandırma yetersizliğine küfrü basıyordu ne iseki çabuk yatışırdı. Garsonla gülerek konuşuşunu, viski ısmarlayışmı bardağıma pek önemli bir tavırla buz koyujunu götür gibiyim. Bütün o çojkunluğun, gelip geçen fırtınanm ne kadarı işleir yüzündendi ne kadarı dönmekten başka çsre kalmadığına beni inandırmak içindi bilmiyorum. Gece her zamankinden sevdalı aldı beni kollannın arasına. Işte o böyle bir karı istiyordu! Anlayışlı, uysal, bal gibi tatlı bir kızdım ben. Pafise götürememişti ama Parisin «n büyük cevahircisine ısmarlamıştı yeni mücevherlerimi. Habersiz getirip beni şaşırtmak isterken ağzındtn kaçırdığı için kıs kiE gülüyordu karanlıkta. Mücevherler için teçekkür etmem gerekirken susuyordum. Dilim kupkuru, dönmüyordu ağzımm içinde. Bütün kadınlar gibi bir kadin olduğumu düşünüyordum. Onu sevdiğimi düjünüyordum. Bir gün karşılıkh daha rahat, daha eşit konuşup sevişebileceğimizi kuruyordum Yüzümü omuzuna kapayıp susturuyordum onu. Hep işlerinden, hep kendisinden konuşmasının yorucu olduğunu söyleyemezdim yüzüne. Ona en yakın olduğum anları yaşadığımı, sevdanın ötesinde, evlilikte yabancılığın ömür boyunca sürüp gideceğini bilmiyoirdum o zamanlar... Dönüş sabahı bambaşkâ bir Kâzım Işık buldum karşımda. Gençleşivermişti yüzü gözleri sevinç taşıyordu Ben uyanmadan salona geçmiş, Istanbulla konuşmuş, notlarını almıştı. Beni yarı zorla yataktan dışarı, pencereye ılı fök yüzünden kum gibi düşen lnce sulu katlara, uzak, büyük I dağlara bakıyordum. Yüreğim ı çarpıyordu. Bomboş, rauisuz, bir ! garip duygu ile çekiliyordum aşa] ğılara doğru. Üç hafta süreceğine dah a az sürmüş yolculuk, işi vatmış, dönecekmiş! Birbirimizi sevdikten sonra bunun ne önemi vardı. Orada, onların arasında olaYazan: PEKID£ CELAL caktım pek yakında. Villa Isığa, »üsüklüyor, iki kolu ile belimi ku Nermin hanımın evine yerlesecektim. Herkes gibi evli bir kadın »atıyof. « Burası da güneş olmayınca olacaktım ben de. Onu hep öyle ne kuyuymuş ama! diye söyleni sevecek miydim? Ya o? O beni «eyordu. Şu yağan şeye bak. Kar mı, vecek miydi? Banyoda B sesine, kısık kalın U yağmur mu Kirpiciğim!» Söz veriyordu" Bahar a büyük «esi ile söylediğl tüfkü karıjıyordu: yolculuğa çıkacaktık, Paris Vene«Fincanı oyarlar oyarlar» dik, Floransa, yalnız kitaplarda «tçine de bade koyarlar...» okuyup büyülendiğim birbilrinden Kızıyordum sevincine, tasasız, güzel yerlere götürecekti beni. « Hem de araba ile! diyordu. mutlu sesine Kuşkunun ilk ince Saim efendiyi alırız Bütün îtal tohumları serpiliyordu yüreğime: ya, F'ransa Cöte'unu yaparız. Hay Benden alacağını aldı sıkılmaya di şimdi giyin, inelim. barda kah bile başladı, onun için istanbula! valtını edersin ben de bir apare «Ben de öbürleri gibi eğilip bükütif ahlrım...» lüp sonunda i«tediklerine uyarak Pijamasınin yenleri uçarak se tuz buz olacağım» diye, düşünüvinçli tasasız banyo odasına doğ yordum. ru koşuyordu. Dönüşte ellerinde çiçckleri, karPenccrenin rinünde ü?üyen çıp şılamaya gelen Serrayı, Cihangilak omuzlarımı avuçluyordum el ri, Şakirı, Nadia'yı, Mecdi beyi lerimle yavaşca. İçeride açılan hepsini uçak meydanında sevinçle musluklardan oluk oluk döküîcn bizi beklcr bulduk. Ne vardı onsuların sesini dinliyordum. Renk larda bilmiyorum. (Arkası var) AILAh 44 06 03 «Alikl Bahriyell» (Y) Alıki Vuyulakl. tNCİ 43 43 95 «Cen. gizhan'ın Hazinelert» (T) O. Günlçrgy. KOKAK 43 2« 08 «Aül Kadın» ( D Gina LoliobrU Ifida. Yosmalar Bekçisi» (r) Eddle Const«ntine LÜKS 44 03 80 «C*nplzhan'ın Hazine'ert» (T) SARAY 44 16 56 Ikti Kadın» G. Lollobrlglda. StTE 47 77 62 «Kl«gın Damdaki Kedl!» E. Tay lor (î). ŞAN 48 67 92 «Gençllk Hülyalan» (T) G. Arsoy, N. Aydan. TAN 48 07 40 . 1 . «Evvelâ öpü^ellm» G Ford (î). 2 . «tlk Macera» (1). ÜKAL 44 93 66 . 1 . «Prensesin Aşkı» S. Loren. 2 tOç Ahbnplar Seferde» S. Granger. (T). YAVUZ 49 3« 78 1 »Metellkslz Aîiklar» (T) M. Nur. 2 . «İki Darrla Goz Yaçı» (T) F. Glrlk. F. Hakan. VENI AR 44 !3 51 . «Firavunlar Mezarı» Debra Paget (T). I,ALE 44 35 95 «Eddle YEVİ AT1.AS 48 B5 U\i . «Gençlik HUlyaları» (T) G. Anoy • N. Aydan. YENİ MELEK 44 42 39 «Kızgm Damdakl Kedi» (tı Ellzabeth Taylor. YILDIZ 47 fi.3 42 . 1 «Torbedolar geliyon» G. Ford (TV 2 . «Esrarlı Tepp» J. Drake. ZAFER 44 93 0S 1 «Kısmetin En Güzell» (T) 2 . «Boj Yuva» (T). ALEMDAR 22 3« 8S 1 «Karmen'ln Aşıklan» S. Montiel (T), t tZehlrll Ok» C. Gable (T). AYSU 21 19 17 1 . «Yavru Kuş» (T), 2 «Aslan Yavrusu» (T) O. Günşlray. B'JLVAR 21 35 78 cCenglıhan'ın Hazineierl» (T) O. Günşlray. ÇEMBERLtTAS 22 J 5 1 3 " 1 . «Vahal Tuz»k», R. Wldmark. t . «Tehllkell Adam» J. Stewart. MARMARA 22 M «0 • «Allkl Bahriy«ll» (Y) Allkl Vuyulakl. ŞIK 22 35 42 tCenii*han'm Hazlnelerl» (T). YENt 22 58 U 1 »TehUkell Adam» (T), 2 . «Tuzak» (T). YENÎ (Balnrköy) TI 68 2« 1 Aşk ve Harb (T), 2 Ve AUah Erkegl Y»rattı. (T). OPERA S6 08 21 «Cen. frıztıan'ın Raılneletl (T) SfJVAR 36 03 89 1 ^AfU Kadın» G. Lollobrtglda, 2 . «Dehjet Meydanı» S. Hayward, (T) SÜSEYYA 36 08 82 . 1 TW blr Dellkanlı (T.). v r i l T 3S 97 «8 Gençlik Hulyalsn» (T) G. Arsoy • K. Aydan. BURSA ANKARA Tiyafrolar AHMIT \ hl'IK PAŞA (DEVLET TİYATROSU) «Göç» her gece 20 30 da (Pazartesl tatil). OI.VLET IHATROLARI; BCYÜK TtYATRO Sa. at 20.30 da «lltrovatore». KCÇÜK TtYATRO «M'T Defter» saat 20.30 da (Pa zarteM tatil). YENt SAHNE «Wnyzeck . Leoase İle Lenaeaat 20.30 da (Cuma tatil) ODA TtYAROSU lAnif rikan Rüyası» ve «Kargnlar» saat 18 de (Pazar«pı tatil). ÜÇÜNCÜ T. «Rofe Berrd gaat 10.30 da (Cuma tatil! ÖZEL TtYATROLAU: MEYDAN SAHNESİ «Aceleci Kalb» Suare saat 21.15 te. Matine hn 18.15 ve Pa7»r :'tp OİLEK ı «Uçan B»lon» Tony Saller (T). 2 «Yenllmez Gladyatönt Rex Harrison (T). TAYYARE 1 . «Okya. nusa Karçı» A. Perkins, S. Mangano (T). 2 ıK»derin CUv«ıi» (T). M'.cheline Presle (T). İZMİR DBVLET TİYATROSU «AgaçUr Ayakta OlUr» •aat 2030 da. Matlne Palar 15 te. BÜYÜK 1 . «Sevtmil Haydut» (T) A. Işık. 2 . cCumbadan Ruznbay»» (T) Çolpan llhan. EUIAMRA tA«k Pcfln. d«> Dorla Day (T). tKBAL 1 «Kara Ok. İn Savart» L«x Barker (T) 2 • ıBına da mı numar*?» Kddle Conıt«ntlne (T). KtTLÜP «Sent Kaybed t n e n u (T) G. Anoy. TAYYARE ıGenç Kızın ÇUesl» (t) C. Gable. ANKARA «XaıİLTİn Cİ1vesl» CÎ) Michellne Presie. Rardy Kruger. BCYÜK «Fırtına Geliyor» (F) Curd Jurg?cs. Mylene Demnngeot. GÖLBASI «Scfiller» Jean Gabln, Daniele Delorme. (T). RENKLt «Yeşll Papa. gan Barı» (A) Marika Rock. Dicter Borsche. ULUS «Pompelnln Son Günleri» Steves Reeves. Cristtne Kaufman (T). K1SALTMAI,\R: (Tl Türk i çe. (F) Fransızca. ıl) tn t gilizce. (tta) ttalyanca. f (A) (Almanca. (H) Hintçe f (Y) Yunar.ca. f
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear