23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ÎKÎ CDlfHiJBtTZT \ SANAT BAHİSLER1 ^ 1 !.. i! Hey Gidi Kocamemi Yazan: Bedri Rahmi Eyüboğlu Geçen pazartesi sabahı saat yedide telefon çaldı. Telefonun ucundan çini mürekkebinden kara biı haber damladı: Zeki Kocamemi, dün gece saat on birde kalb krizinden sizlere ömür. Son pazar sabahı gayet neşeli uyanmış sayılı bahar günşelennden birisi Bugün cannn yepyeni bir resim yapmak istiyor! Demiv Son za manlarda özenerek çalıştığı resimlere dokunmadan oturmuş 1 5 v 25 boyunda, has rakıs voluııda Hr resim yapmış. Öğler'en sonra karısı ve oğ!u ile Maltepeye kudar uzanmışîar. Akşama dönerken: Göğsüme bir ağrı girdi. Üşüttüm galiba! Demiş. Ağn arttıkça artmış, doktor çağırmışlar: Dört beş gün önce de yokladı beni bu ağrı ama aldırmadım, demis. Birinci enjeksiyond^n sonıa bir parça rahatlamış, sonra tekrar bastırmış ağrı. îkinci üçüncü enjeksiyondan sonra bir bulantı ve uçup gitmiş bizim sevgili Kocamemi'miz. Bu, hiç kimseyi tedirgin etmeden, kimseciklere yiik olnıadan, bir tek kanat vuruşu ile sessiz sedasız uçup giden kimdi biliyor musunuz? Türk sanatinin yetiştirdiğı en seçkin, en değerli, en alçak gcinüllü ressamlarından birîsi. Onun resim sanatimize getirdiğinın orda birini edebiyatımıza, tiyatromuza, müziğimize getirenlerin adı dlilerde dolanır. Onun adını yalnız resim sanatinin çilesinl çekenler bilirierdi. Bugün yasları yirmibeş otuz arasında dolaşan ressamlarımızın hocaları, kadife yastık üstüne yağlıboya ördekler boyarlark^n kartpostallan karelere bölüp büyütürlerken Kocamemi Almanya'dsn Cezane ve Picasso anlayı^ını benimsemiş olarak dönüyordu. Kocamemi, en yakm arkadaş'arından AH Çelebl ile Almanyiva tam zamanında sitmişlerdi. 1920 ile 1930 yıllan arasında veni resmin en cesur, en sağlam terrrpllerinin ptılısina şahid olmuşlardı. O evyam Fransa'da yalnız usfelarm elinde döniip dolasan yeni resim. Aimanya'da ustadan çıraŞa geçebilecek bir havava kavuşmustu. Amerikadan pirinç geliyor u =haberlen K T İ SA D B A H î S L E R| I KSABAHj Pahalı mı, ucuz mui lr sigorU poliçesl ustünrle, bir habrlatma yazısı fördüm şöyle: «Tarafınızduı beyan ediUp poliçenizde yer alraıs bulunan müemmen meblafm, sigortaladığu rat bina, e$ya vey» untianın burftnkfi haklkl deterhri temsU edip etmediğinl hiç düşündünüz mü? PoUçenüdeki müemmen meblâğ. bina eşya veya emtianızın hakikî değeri Bi temsil etnüyor ise bunun, mallannızm hakiki değerinl karsüayacak kadar arttınlmasının menfaatinİ2 kabı olacağını harırlatınz.» Yeriıde bir ikaz. Deve bir akçeye, deve bin akçeye hikâyesinin bir başka türlüsü. t»ter bina oltun, ister baska heı türlü mal. bugün öyle yanına yak. la^ılmaz bir değere yükseldi ki. sigortaya kıymet verenler. mallannı miilklerini hâlâ eski hesab üzerinden sigorta ettirirlerse, yann, Allah esirgesin. her hangi bir zarara uğra dıklan takdirde. tazminat olarak el leriıe alacaklan bedel. gerçekten de bagünkü para değerine göre hiç bir mâni Ifade etmiyecektir. Sigortanın çok çeşidi var. Hayat ve kaza «gortalan bu çeşitlerin ikili. Acaba. sigorta şirketleri, bu sigortalar için de. müşterilerine böyle bir ikazda bulunmağa lütum görmüşlar midir nıali, elde olmadan «kla geliyor. Merak ettim. torujturdum; hayır dedller, isteyen, hayatını esklslnden fazlaya sigorta ettirmekte, tabii, serbesttir. Sigorta ştrketleri, insa.ılan, hayat sijortası miktannı arttuıp arttırmamakta kendi haline bırakıyor, ikaza lüzum görmüyor, ama haklı. Zira, madde alabildiğine pahalı fakat hayat, biz isteditlmiı kadar pahalı di. yellm, tersine, alabildiğine ucuzlamnkta. Hakikatte. pahalı olan şey. sırasında pek ucuza elden gidiveren hayatı devam ettlrebllmek. layat da, her jey glbl Izafi. Sahibinin anlayısına, telâkkisine göre kâh pahalı, kih ucuz. Hayab ne bahauıa olursa olsun muhafaza etmek lstejen. ondan âzami faydayı elde eden kişi için, bayattan pahalı fey yok. MUyonlaı veıseniz, onu tahibinin elinden ala mazsınız. Öyleleri de var ki. hayatı yük taşırcasma bin bir zahmetle sürukledtgi iç'ıı. elimden ahverteler diye bakar. neredeyse «yok mu talibi"» dly» bağıra bagira fokaklarda dolaşacak hâle gelir. Bizim Cumhuriyetin kütubhane memura rahmetli Vartan efendiyi ta uyanlar onun hayat felsefesini çok iyi bilirler. Ölürsün diye diye ikaz eden olursa: Yaşamooruz ki ölelim, diye cevab verirdi. Yaşamadığı fçm ölmesine imkân buiunmayan kimsenln, hayîrtı pshalı bulması kabil mi? Eline geçen sayılı para İle sözüm ona nzıklanmağa ugVa;'an bir dar gelbii hayatı pahalı bulur mu dersiniz? Sanrruyorum. Kendtıl o kadaı ucuza vermistir ki, hayatma, dünyanın bugünkü hall karsınnda, bedava Vile diyebilirsiniz. Tesrih masaıında, ölmeat icabetti. ği halde yasamakta ayak direyen kur bağa hikâyesini hatırlıyorum. Hoca, kurbağanm ötesini berisini kcsmiş, hayvnı. uzviyetindeki özel lik icabı, hâlâ yaşıysr. Talebesine dönmüş: k Görnyorsunuz ya, slmdiye kadar çoktan ölmesi lâzım gelirken, hâlâ yaşıyor, demiş. Talebeden biri eevab vermiş: Yasıyor hocam, ama, onunkisl de hayat mı? Etrafımıza dlkkatle bakarsak, çok tan ölmesi icabettiği halde yaşamağa devam edenleri gördükçe, hay.tta pahalı mı yoksa ucuz mu demek lâzım geldiğinde tereddüde düjerİ7. Hayatnı. adamın* göre dcğisen bir değeri var. Hamdi VAROĞLU s 1930 dan sonra Hitler'in hışfnm» uğrayıp çil yavrusu gibi dağılan ressam, hevkeltraş, mimar tnpluluğu Münih'te geüşmişlerdi Kocamemi ile Ali Çelebi bu cÖmeri hava içinde yetiştiler. Türk resim tarihinde isimleri hep yanyana geçecek bu iki kıymetli ressamımıı bize Almanysdan şunu getiriyorlardı: Resim vapmak demek. taklid • etmek değildir, icad etmekrfr. *?egim bir vap» Kibi yokian var etfilir, bir âWde gibi kunılur, bir duvaı gibi örülür. * Hamdi Beyler, Şeker Ahmed Paşalar, Zekâi Beyler, Seyid Beylerle ilkönce yüzünü Avrupa'ya çeviren Türk resmi onlann arkasmdan Çallı İbrahim, Hikmet, Fayhaman, Namık İsmail, Nazmi Ziyalarla garb resmine yönelmiş, üçüncü adımı atmak ta Kocamemi ile Ali Çelebi'ye nasib olmuştu. Daha sonra bizim kurduğumuz D grupu dördüncü kuşak sayılır. Kocamemi'yi 19261927 de Trabzonda tanıdım. Almanya'dan yeni dönmüş, Trabzon lisesine resim öğretmeni olarak gelmişti. Ondan önceki resim öğretmenimiz Size kimya lâboratuvarlarmdan yakaladığı sevimsiz kapkaçakları çizdirirdi Surahî, tas veya benzeri şeyler Toprak Mahsulleri Ofısi tarafm dan Bırlcşik Amerikaya sipariş v«rilen pirinçlenn ük 2500 tonluk partisi önümüzdeki hafta jehrimi» gelecektir. Ofis aynca 88 bin ton hububatın ihracı için anlajmaya varmak üze* redir. Bir hafta içinde 2 milyon liralık ihracat yapıldı Son bir hafta zarfında limanımızdan yapılan ihracatin yekunu 2 milyon 105 bin lirayı bulmuştur. İhracat emtiası arasında iç fmBiiyük sanatkâr rahmctli dık 961 bin lira ile^başU gelmekteZeki Kocamemi dir. Bunu 292 bin lir» ile küspe, Biz bunlann kenar çizgilerini çi 198 bin hra ile arpa, 195 bin lira ile tiftik Ukib etmektcdir. zer hocamıza gösterir: Ayrıca harice bir miktar seccade. Çizgilerini bitirdik efendim. gölgelerini vurmağa bM'ıyalım m ı ' battaniye, işlemeli yastık ve terlik Derdik. Çizdigimiz nesnenin boyu yüzü de sevkedilmiştir. bosu yerli yerinde ise gölgelerini(!) vurmamıza izin çıkardı. Hiç »nutmam Kocamemi llk d«r•e bir Cezanne kitabı ile girdi. Bize kitaptan birkaç resim göstererek: Bakın çocuklar naaıl dönüyor, Merkez Bdnkasınm son bultenine dedi. Bize ünlü Fransız res3amının göre tedavuldeki para miktarı 3.449 hacım anlayışını «çepeçevre dörıü 411,990 liradır. Emisyonda geçen haftaya nazaran yor» diyerek anlatmak istiyordu. Bununla ne demek istediğini dshs 69 milyon lira bir artış vardır. sonra lise son sınıfı öğrencilerinin oynadıkları Eşber piyesi için yaptığı dekorları görünce anladık. Tiyatro dekorlarının bel kemiğini kuran kale, burçlar ağaçlar fırıl fırıl döPiyasada israria söylendığine gö nüyorlardı. Kocameminin fırçasınre son iki kotanm birleştirılerek 250 dan çıkan bütün biçimlerin önü milyon dolarlık tek kota şeklinde yanlan, üstü, arkası vardı. Hepsi neşredilmesi hususunda karara vaboşlukta bütün aifırlıkları ile yeı rılmak üzere olduğu anlaşılmaktaahvorlardı. Resimde dört başı ma dır. Bu kotada yedek parçadan maada. mur hevkel anlayışına bundan da sanayi ham nıaddesi ve lâstiğin liha güzel örnek' olamazdı. bere edilmesi çok muhtemeldir. Diğer Uraftan Merkez Bankasınir ca ikir.ci kota ile ilgili yüzde 15 te. Kocameminin en verimli seneleri minatlarm geri verilmesi piyasada 1933, 1943 yıllarına rastlar. Mek çeşitli söylenti ve yorumlar» sebeb kâre erleri, Atatürk'ün cenaze me olmuftur. rasimi tabiolan bu vıllarda yap Evvelâ bunların anlaşmah memle tığı en önemli eserlerdir. Mekkâre ketlerden yapılan ithal taleplerinden erleri en sevdigim tablolarındf>n hı tahsis alamıyanlara aid olduğu saHsidir. Bu resmin bir kaç p l değiş nılmış fakat bilâhare durum tavaztird:kten sonra Dolmabahçe Rfsirn ruh etmiştir. Söyle ki: Hiıselerine pek az tahsis duşeceve Heykel Müzesine mal edildiğiğıni anlayan ithalât tacirlerinin Mer ne ne kadar sevinsek yeridir. kez Bankasına müracaatl» yüzde 15 • Âkademide bir müddet iç mimarî teminatlarını geri istemeleri üzerine bölümunde hocalık yapan KocaTie Banka, Ankaradan talimat aldıktan mi'yi en çok sevenlerin başında sonra bunlann paralarını iadeye'r#' zı olmuştur. İade edilecek temiri«rtl sevgili hocamız Çailı îbrahim gelir. ların münferid bazı müracaatlarla Kocamemi'yi resim bölümöne mal ilgili bulunduğu ve az miktarda oleden, yüzlerce kıymetli öğıpnci ye duğu anlaşılmaktadır. tiştirmesini sağhyanlar arîtsında Gazeteciler Cemiyetindeki Burhan Toprak'la LeopolLevy'yi konferans de saymak yerinde olur. Gazeteciler Cemiyeti tarafırktan * Kocamemi bugüne kadar tanıdı tertib edilen seri konferanslara dün ğım sanat adamlarınm ara&ında en de devam edilmiştir. Bu cümleden alçak gönüllü, en kalender, en iyi olmak üzere Prof. Sabri Esat Siyayüreklilerinden birisi idi. Hemen vuşgil tarafından saat 14.30 da Gahemen otuz yıl ayni çatı altında zeteciler Cemiyeti lokaünde «Gaçahştık, onun büyük küçük hiç zeteci ve efkârı umumiye» konulu kimseyi incittiğini ne gördüm, ne bir konferans verilmiştir. duydum. Alçak gönüllü, yumuşak, MAYIS 9 ZİLKADE 1 kalender... Ama bu yumuşacık kabuğun altında eşine az rastlanır e granitten sert, kıhçtan keskin bir S s :S purur saklı idi. Bunun ne lemek olduğunu onu yakından tanıyanlar V ] 4 48 2 10 (5.04'19 13 21 00' 1 4 6 çok iyi bilirler. Gayet güç resim yapardı. Resimlerine aylarca yıl8 52 12 00 1.47 7.34 E 1 9 3tîı Arkası Sa. 5, Sü. 1 de 2500 tonluk partinin önüıtıüz Yunanistan, tabiatin feyzine mazdeki hafta şehritnize gelmesi har olmuş ülkelerden sayılamaz. Çünku bu memleket toprağmın bekleniyor dörtte üçü ziraate elverişlı değil Yunanlıların bizden balık avlama imtiyazı isteği ESAT YAZAN: Tedavülöeki para miktarı artıyor Son iki kota birleştirijiyor mu? dir. Bir çok taraflan dik kayalıklardan ve kısır dağlardan müteşekkildir. Bu sebepten ziraî istihsali sekiz milyon nüfusunu beslemeğe yetmemektedir. Sanayii de çahşabilecek halde olanların tamamına iş bulacak derecede gelişmemiştır. Bundan dolayı Yunan ekonomisi müzmin bir muvazenesizhk içindedir. İthafât, ihracattan fazladır. Dış ticaret muvazenesi mühim açıklar vermektedir. İşte böyle iktisadî güçlüklerle mücadele halinde bulunan bu memleket, durup dururken İkinci Dünya Harbine siirüklenmişti. İstilâ yüzünden büyük zayiat ve tahriplere uğradı. Harb fe'âketi yetmiyormuş gibi harb bittikten sonra komünizme karşı savaş 'durumunda kaldı. Bu mücadele de dört yıl sürdü. Bu da Yunanistanm içinde yaşadığ) güçlükleri bir kat daha arttırdı. Yu nan parasının son yıllarda geçirdiği maceranın bu durumu en beliğ surete gösterdiği ileri sürülür Gerçekten drahminin kıymeti 1944 de sıfıra düşmüş ve eski drahmilerin elli mih arlığı bir yeni drahmi ile mübadele edilmiştir. Yeni drahmiye bir dolar = 150 drahmi kıvTnet biçilmiş ise de para enflâsyonu devam ettiği için bu kıymet tutulamamış ve bir dolar otuz bin drahmiye kadar yükselmiştir. Bu durum karşısında 1953 de para kıymeti düşürülerek paraya istikrar ve rilmek istenmiştir. Fakat devalüasyon yapıhnca fiatların yüksehnesi tehlikesi başgöstermiş, bu tehlikeyi önlemek için de liberasyons sidilmiş, yani ithalât tamamile serbest bırakılmıstır. İthalât bedelleri bir dolar = 30 drahmi itibarile ödendiği için fiatlar yükselmemiştir. Fakat bu istikrar, dış ticarette mühim acıklar vermek pahasına TEKEU |cınd«dır. Bundan dolayı yatırımları arttırmak maksadile Usarrui ve tevdiatı teşvik yoluna gidihniş ve mevduata yüzde (89) faiz verılmeğe ve faizlerden vergi alınma rr.ağa başlanmıştır. Fakat bu ted bir. tasarruf ve tevdiatı çoğaltmışSa da yatırımlar» harcanacak ser. mayeyi pahalılandurmıştır. Bu sebeple de Yunnnistan daha baska v« yeni tedbirlere başvurmuştur. Anadolu Ajansının Atina'dan 28 nisan 1959 tarihinde bildirdiğine göre Yunanistan beş ytllık bir kalkınma plânı hazırlamıştır. Başvekil Karamanlis bu plânı radyoda yaptığı biı konusma ile halka ilfin etmiştir. Plânm esasını sanayiin, ziraatijı ve turizmin inkişafı teşkil etmekte'dir. Bu hususta umumi ve hususî sermaye yatırımlarından faydalanılacaktır. Ve Yunan Başveküinin ifa desine bakılırsa bu plân sayesinde Yunan millî geliri beş yıl içinde yüzde 33, nispetinde artacaktır. Türk karasularında balık •vlam* imtiyazı isteğinin mahiyeti Yunan hükumetinin, halkın geçinmesini kolaylaştırmak için bu umumi ve esash tedbirle de iktifa etmeyip ufak, büyük her çareden faydalanmak istediği. 1952 yüında «ağlanmıştır. Yunanistan açıklarını nasıl kapıyor? Çok ehemmiyeth miktara varan dış ticaret açıklan, üç kaynağın yardımj sayesinde kapanmaktadır: 1) Görünmez ihracat. Yâni navlun turizm vesaire gelirleri şeklinde alınan dövizlerin teşkil ettiği ihracat, 2) Memlekete getirilebilen yabancı sermaye, 3) Amerikan yardımı. Bu üç kaynak sayesinde durum bugün az çok düzelmisse de Yunan Koordinasyon Bakanhğı eski müsteşarmın yabancı bir dergide yayınlanan bir yazısmda belirtildiğine göre bu düzelme geçicidir. Çünkü bu üç kaynak da tükenmez değildir. Görünmez ihracat unturlarının glacak bakiyeleri istikrarsızdır. Amerikan yardımı da yıldan yıla azalmaktadır. Esasen Amerikan yardımınm büyücek hh kısmı ziraî mahsul fazlası vermek suretile yapılmakta ve Yunani^tantn ziraî istihsali ise gittikee çoğalarak Amerikadan hububat ve mahsul fazlası petirtmek ihtiyacmdan kurtulmaktadır. Bu durum karşısında Yunanistan iktisadf muvazenesini temin için iktisadî tesislerini geliştirmek ihtiya akim kalan bir teşebbüsü, yani Türk karasularmda Yunanlılara balık avlama hak ve imtiyazının verilmesi yolundaki istegi, bu defaki Ankara ziyaretinde tazelemek tasavvurunda bulunmasmdan «nİ£.şılıyor. Bazı memleketler. kendi kırasulârınm bugünkü lahasile iktifa etmeyip bunu genişletmekte iken, Yunanlı komşularımızın bizden karasuları sınırını da kaldırıp bu sularda avlanma hakkı istemeğe kalkışmaları. tamamile karşılıksız bir menfaat, hem de imtiyaz şeklinde bir menfaat talebinden b^şka bir suretle vasıflandırılamaz. 1952 de Ankaraya gelen Yunan heyeti bu isteği ilk defa ortaya atarken şöyle bir sebep ileri sürmü^tü: On iki Ada halkı lefalet içindedir. Bunlara Türk karasularında avlanma hakkı vermek, iktisadî bir mesele olmaktan ziyade sosyal bir meseledir Fakat böyle bir n.eselenin halli, kendisinin de halle muh taç hayli sosyal meseleleri bulunan Türkiyeye terettüb eden bir vazife ssyılamaz. Bu şekildeki prensip meseleti, bu isteğin reddini gerektirmeğe fazlasile kâfi gelmekle beraber teferrüata »it bir iki noktayı da bu vesile ile ileri sürmek lüzumıuz telâkki edilemez. 1952 de bu balık avlama imtiyazı meselesi ortaya çıktığı zaman Muğla milletvekili ve eski Ticaret Vekili Zeyyad Mandalincioğhl, çok yerinde bir gayretle Meclitde demeçte bulunarak bu dvlanma hakkının verilmesindeki mahznrlara temas etmişü. Sayın Mandalincinin bu demecinde verdiji bilgiye göre Yunanlılar, bahklnr için zararlı ve kullanılmatı yasak vasıtalarla balık avlamakta imişler. Yunan balıkçılarınm bugün karasularımıza girmeleri yasak bulunurken önlenemiyen bu durum, avlanma serbestliği verildikten son ra daha da ağırlaşacaktır. Bu da karasulanmızdaki balık neslinin tükenmesine değilse hayliden hayliye azalmasma sebep olacaktır. Muhterem Mandalirıci, »ym demecinde bir noktaya daha işaret etmişü; demişti ki, Yunan adatarında sünger boldur. Fakat Yunanlılar Türklerin kendi kıyılarmda sünger avlama hakkından faydalaflmasını akıllanndan bile geçırmezler.Bizce sünger avlama hakkı mükabilinde olsa bile1 Yunanlılara 1 arasularımızda balık avlama hakkı ve imtiyazı verilmesi. hem hukııkî, hem de maddî bakımdan bize sadece zarar getirecek bir sey olduğu için her ne karsılığında olursa olsun böyle bir hakkın yabancılara verilmesi hiç bir «uretle uygun düj mez. Yunanlı komşularımızın da bu hususta anlayiflı davramlacağını ümid eder ve bir Türk »tasözünü kendilerine hatırlatmak Uteriz: Dostluk kantarla, ali|verif miskalle. ÇOK ACI BİR KAYIB Damad Abdullah Paşa ahfadından eski Kadıköy Noteri merhum Ali Fuat Ertaylan torunu, Hüdai Aziz Mahmut Efendi ahfadından Avukat H»yrullah ve Behire Hüdaioğlunun sevgili kızları, Zerrin Hüdaioğlunun biricîk kardeşi. Doktor Zekâi Tarakçı, Muazzez Tarakçı, Tevfik Görken, Mes'.ut Görken, Münir Ertaylan, Şadiye Akman, Fahire Edis'in kıymetli yeğenleri, Enis, Tülin, Güneş Ayla, Koray, Nezihe, Güler, Suha ve Neeibin sevgili kuzenleri e/5/959 cuma günü Cenabı Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 9 5/959 cumartesi günü ikindi namazını müteakıb Kadıköy Osmanağa Camünden kaldınlarak ebedl istirahatgâhına tevdi edilecektir. Mevlâ Rahmet eylesin Sevgıll ojlumuz v* kard«lmll DIS TABrBI vefmtı dolaynlle telefon. te'gr«f v» mektupla tâziy*tl€rini bildirmek mır«. tll» acımıza i«tirâk eden doîtlar» fazsteniz vasıtasile alenen tejekitür eden»:' Mahmut ögel. Behlye Ög»l Sııknj Ögel. Mevhlb* Turhan, TEŞEKKÜR REŞAT ÖGEL'in NESRİN HÜDA1OĞLU Ankara Devlet Operası Kızımız NURAN KERESTECId« dogustan mevcut kalça çıkıklığır.ı Tıp Fakültesl C»P» Ortoped! KUnlğlnde yaptıgı mükemmel amellyıtla normal hâle getirip kendljlne yeniden haytt ve n««'« t»h»eden mamlcketııntzln med«rı ift:har doktorlarından Sayın TEŞEKKÜR T U R A N D O T \ (Opera 3 perde) MİLÂNO ŞCALA OPERASI SANATKÂRLARINDAN 1 Mav'i 1O«;Q (.un.oHpci^.Vcprnı o i t 20.30 da Prof. Dr. CEVAT ALPSOY'a Dramatik Soprano: LUCİLLE UDOVİCH ve 1 i S yın Prof Dr Munir Ahmet Sarpy»ner'e. Doçent Dr. Esat Kılıçhana, Dr. Kut Sarpyenere, Dr. Doğan Akan'a. Dr. Necdet Çamlı'ya. Dr. Alp Göksan», Dr. Akif, Hayn, Bahaeddin ve Yılrmz'». Bn. Dr Sevim, Ayhan. Şeref ve Tü. merkana. NarkoziWr Gonul Erg:n«, hwn»lr« Neclâ. Gulse^•en Tezcan v» Nermln Uçara, Ülkü ve Meaıd« hammlar», Flîlk tedavl servisı Şef v» pertooehne ve yakın alâkalarını esirgemiy«n bütün histahane personelın* derin ıtlkran hlalerimızl saygı ile sunarıı. Babası: Tos>a C. Muddeiumumisi Ibrahlm Kerested Annesi: Muzaffer Keresteci Tenor: ROBERTO TURRİNİ'nin iştiraki ile 10 Mayıs 1959 paıar akgamı saat: 20,30* da 'r*T A TEM^İLİ) ıklııdi BUTTERFLY Opera 2 perde (3 Tablo) MİLÂNO ŞCALA OPERASI SANA1KÂRLARINDAN ve TEŞEKKÜR Ini vefatı »ebebıl* duyduiumuı derin acıyı paylasan dostlarımıza. aanatkâr arkadaflarına, Turk Resaamlar DernsJine. Güze! Sanatlar Akademlsl hoc* ve öğrencilerine tefekküre teeMünimuz m&nı olduğundsn «n isten tükranları. mızı uîaştırmağa, Sayın Gazetenizin Uvassutunu rlca ederiz. Eşi ve Oğlu Emıiie v« Mahmut Kocanvecnl ZEKİ KOCAMEMİ'nin Soprano: GİGLİOLA FRAZZONİ Tenor: GİANNİ RAİMONDİ'nln iştiraki ile Fiatlar Parter: 15 . 10 . Balkon: 7,5 5 Liradır. «Her halde yanımdaki oday ona ayıracagım. O da geceleri pek uyumuyor. Ben de yaln:; kalmak isterim. Biribirimizi rahatsız etmiyelim.» Bu mesele üzerine oldukça uzun konuştuktan sonra nihayei evlerine geldiler. Macit o akşamı annesinin yanında geçirme Yazan: Halide Edib Adıyar ğe itiraz etmedi. Gidip Leylâ'nıc 12 anasmı çağıracak, o şünkü yisinin Macit'le kan kocalık haDoğrusu ya bana bildırmemene yeceklerini tedarik ettikten sonyatına tahammül tdemiyeceğinı şaştun.» ra dükkâna gidecek ve o geceyı düşünerek o da bir gün bu seannesinin yanında geçirecekti. «Doktora yeni bir asintan hem kilde intihar ettneğı tasar'ıyorşire buldunuz siz? B»n artık hep Hadiye yenge dedi ki: oNiçir du. Bir tek teselli noktası, SuHaseki'ye gideceğim.» Leylâ'yı annene götürmüyorsuni zan orada olmadığı için Doktor «Biliyorum ama, doktor «rLeylâ'nm ona hürmeti vardır.» Kerimlere gitmek mecburiyetitık kadın asistan istemiyor. TıbMacit parmağım dudağma gönin kalmamış ilmasıvdı. biyenin son sınıfından bir ta!etürerek «Bu bahsi kapıyalım Ertesi sabah. saat dokıızde be muayene saatler'nde gelecek. Yenge. Bizim aile arapsaçı gibi Macit gene o tfüniin levazımı Kerim de senin bu ânî ve gızli karışıktır. Merak etmeyin ben kucağında, çıkageldi. Noşeliydi. kararına çok şaştı ama bir şf.y hepsini idare ederim.» dedi. Kendisine ayrı yatak odası vesöylemedi. Suzan, sen dönünct Onlar eve girdikten sonra Marihnesine itiraz etmedi. Gülerek hediye vermek gerekeceğmi dücit ayrıldı. Bir saat sonra Sal:m€ dedi ki: şünerek «Acaba ne hediye alahanımla birlikte, eîinde bir sü«Leylâ kapısını kilitlemesin yım» diyordu. Kenm güidü: rü paketlerle geldi. Evin l.akiki yeter. Ben arada bir gelir. u«Bir çocuk takımı. Bu kadar aerkeği tavrını ahnıştı. O akşam yanıksa yanında otururum. (Sanî bir karan başka türlü izah için gayet nefis yiyecekler ve lime hanıma) 3ir kaç gün buetmek mümkün fleğil» dfdi. O yemiş getirmişti. Ayrılmadan rada kal anneciğim. Hadlye yengün o da bir kaza geçirdi. Traş Leylâ'nın gözîerinin içine taktı: geden de ayni şeyi rica edeceolurken az daha kulağının «ıkağim.» «İstersen biraz daha kalıp sismdaki damarı kesecekmiş. Çok ze burada yardım edeyım?> «Maalesef ben buçün eve dötelâş ettik ama, kanı çabuk durneceğim. Ragıp mühim bir dâvS du. Ha. Suzan ile beraber onlar «Hayır, hayır, yarın gelirs'n.» için Ankara'ya gidiyor. Epeyce iki ay dinlenmek için seyahate Hadiye yengeiın ve Salimt kalacak. Ben de onunla gidecehanımm ellerinı Leylâ'nın de çıkacaklar. Ayni zamanda de. şim.» yanaklarını tiptükten sonra, baKerim Viyana'da lıastahaneletde şı önünde, ayrılılı gitti. yeni cerrahî usull«rini tetkik eLeylâ biraz mütereddit bir decek. Fakat Feridun burada sesle dedi ki: Leylâ bir taraftan evi hazırolmadığı için onun dönmesiri «Biz onun odasmı Macit'e velarken. bir taraftan da kafası bekliyor. Suzan çocukla berabe' rirdik ama, ann«m aşağıda kabaşka bir me<'zın dalmışlı. Aca, varın sabah barekft ediyor • > labilir, benim sedirde de yatabiba Doktor K»rmı onun evler,lir. Esasen yapılacak çok iş kaîmesini nasıl te!îkki ctmşti? Gi Bu uzun lâfı üç kadın da a madı ya.» dip Suzanı görmek gerekmez lâka ile dinlediler. Fakat Leylamiydi Fakat Doktor Kerim'le nın alâkasında bir de facia un«Kızım benden çok hoşlaıv karşılaşmaktan fena halde kor suru vardı. Dem«>k doktor onun maz, Hadiye hanım. Fakat Makuyordu. evleneceğini dnvnnca intihara cit aramızda artık yeni bir bağ teçebbüs etmiş. Bu lâfın LeylSoldu. Ben onu oğlum gibi seveO skçam üç kadın haşbaşa nın vüreğinde ne tcsir yaptığı yemek yerken, hemsir.' Safir.a? rim.» nı ötek'ler an'a.n^d'ar. Leylâ cıka>»eldi: Leylâ gayet müâtehzî: bir taraf''an bu farazyt'nin td.=i«İstersen arada bir sana geoAvol Leylâ. s^nir, havatma rile kendinden geçer?^ kadaı verdiğin an! ve nüh'.m iptikameceleri de gönderir'm. Koynuna seviniyor, bir taraftan da kenditi hepimiz Suzan'dan öğrendık ahr yatarsın, âşık'.nı hatırlars:n.> e d y a s± Ne garip kızdı bu!... Melek gibi görünürken birdenbire bit zebani oluveriyoriu. Maamafih Macit içinden onu müşterek hayata alıştıracağma emin. Sadece sabırh ve sâkin olmak gerek. Gözleri pencereye çivrilmiş, düşünüyordu. Leylft cordu: «Dün akşam iyi vakit gpçirdin mi Macit?* «Bir sürü veni kadın ayakk»bısı ısmarlamışlar. Evvelâ onları bir düzene koymak için plân hazırladım. Anncm dün akşarn merhum kileroibasılara davetliymiş, gidip onları oradnn aldım. Fakat beni dî yemeğe alıkoydular. Hanuneferdinin cin gibi bir genç hizmetçisi var. Da madı Ankarada Hariciyeye yer leşmiş, hanımefendi de kızile be raber oraya gideeekmi^. Hiımetçinin adı Numune. Hanımefend) onun hakikî bir famdöşambı nümunesi olduğann söyledi. çok methetti. Onlar dönünceye kadar kız annemde kaîacak. Ayni zamanda hizmete de girmek is tiyormuş. Sen Kiindüzlpri evdf yoksun Leylâ, ister misin cnij alalım da eve bakEin?. .» «Tanunadığım k'zı eve alaream... Bilhassa eski hanımefendilere hizmet atmişl»r ukalâ olurlar. Şimdilik ben kendi hiz metimi kendim görürünı (Gülerek) Hamfendi nütnunesini ben de bir göreyim de ondan eonra düşünürüm.» Salime hanım hemen lâkırdıya tearıştı: «Macit, kıvırcık saçlı, hndık gibi güzel gözlü bir taze. Sen yokken bir düzive sizin dükkân» gidip geliyordu. O, olacak. Sevimli, Uth di'li bir k:z. Beni gördükçe hep «zin ne vakit döneceğinizi sorar dururdu.» Macit dedi ki: cBenim dukkâna cok kadın gelir, hem de pek güzelleri.» Arkası var Saat 2V5Oda Istanbul Radyosunda BU AKŞAM ACI BİR KAYİP Trabzon Noteri merhum Seyfetün Öıden'ln kırı, MuhendU Hayrı Asuâmanın savgUi c«l. Ayla Evran ve Deniz Asuğman'm sevgili anneleri, Aiıf Esen' in yengesi, Temylz Âzasından C«vdet Ozden ve Istanbul MiUİ Korunma Hakünlerinden Cahit Özden'ln hemsireleri, Doçent Mımar Mea'ut Evnn'in kaj'invalldesl, CUMHÜRİYET Nüshası 25 Kuruştur ABONE ŞARTLARI Senelik A avlık S aylık Turkije Harid Ura Kr. Lira Kr. îpana BAY OSCAR: BİLGİ YARIŞI PROGRAMI PUAN müptflâ olduğj amansız hastailkdan şifayab olamıyarak 8 Mayıs 1959 Cum» •abahı Hakkın rahm«tin» •ritmiatir. Mevlâ rahmet «yllye. Ceoazesi, 10 Mayıs Pazar gunu ŞışH NÂZİME NADİ Camü Şerılinde oğle naraazını mutea. Yazı lşlerını fılen ıd<ır« eden kıp nanna^ı eda edüdlkten sonra, KarMes'ul Müdür tal MaltepeslBde makberesine tevdi «dvÖMER SAMİ lecektir. Gatetemlze gönderilen evrak ve yazıNOT: Cel*nk gandertlmeme«d lar neeredıisin edilmesin iade edı'.mer. aa rica olunur. tlanlardan meeuliyet kabul «lllmp». SIDIKA ASUĞMAN 75.00 1?0 00 40 00 80 00 22 00 44 00 Basan ve yayan Cumhunyet Matbaacılık ve Gazetecılık Türk Anonım Şırketl Cafalnğlu Halkevl Bükak No 3U 41 Sahıbl PROF. NİMBÜS'ün MACERALABI: L£J
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear