25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
OOKT 23 Mayı* 19581959 YUNUS NADI Yazan: Mehmtt Şalım 5 8 m nu\ YA.UA, BUGMMIM Bir Muneccim "Uçan DaircJle 187 Köyümden notlar , «Haca feüyee!..» Pu hajser knr gün öneeden köy fesUsıaa duyuruiur. Deka çok köyüa kâhyası minareye çıkıp eağırar»k t»u işi yapar: «Hoca gelıyoo!..» Artık koiaydır oundan sonrası. Haber, yayllır kulaktan kulağa. Yaslı}#r arasında günlük konuşma komusu bu olur. Daha önoe geien hoüaerinde çeşjtli konuşmalaı eBıldır gelen enune de gotmşduelu» şeklinde başhyan konuşlâsiar hemen hemen her hocanın •Hİatbğı «Yusuf'un Hikâyesi» nin «nlatlknaeı ile sena erer. Bu şekil4e ka*şıla*uşı yapılan hoca herhangı bir namazdan sonra vaızını verir. Yalnız bu sırada caminin 6nünteki pekmez fıçılan dikkati çeker. Gelj§ zamanmı ayarlamıştır hoca. JÇöy bağçıdır ve mevsim de güzâur. Hoca koyden kışlık tathsını tJjpbyacak... Aynca caminin önüne eerilen mendile aamazdan sonra £ara aUhr, Bir taraftan da köyün kâbyası yanuda birkaç «hayır safeifei» il« her eve uğrıyarak köyü MpİBT. Fakat kocaya soruluısa köyden köye gezmesini «ilim» içi* yapmaktadur. Hoe», vaıamı yaparken Kur'andan baaı eümleleri satır ve sayfa veFer«k «kur ve açıklar. Bu işi ya~ pail h»calann bazıları Kur'arumızla hjç ilgi« elmıyan şeylerden bahsederler. Gaye halka bilgili görünmek jfc gündeliği çıkarmak. Tesir derecesihi arttırmak için de gözyaşı «lökmeği unutmazlar. Vaızdan pek feirşey anlaşılmadığından hoca gittikten sonra hâtıra olarak halk araKinda yalnız bu dökülen «gözyaçları» kalır; «Herif.dini bütün müslürnan. Anlabgen gözyaşlanı dud«inayo...» Bazılarının tesiri inaıulmJ yacak kadar büyük olur. Hocafen«Şileri dinliyenlerden askerliğini jrşpmışlar dahi «Bi laraan geleeeraış duşmanın topo tüfe patlamacapıış.» diye konuşurlar. Bpyle ko. nuşurlarken öbür tareftan aklı erenlerden biri çıkıp : Sen sskerlığini yaptın, boyle yeylere ınanmek olur muT Bunlar İMii mjskinliğe götürür. Dinimiz daima çalışmağı emretmiyor mu? O e:r,ın hecafenriınin kafası bir ilkolcul öğreneısininki kadar çalışmıyor. Hoş senin de işlemiyor ya!» «eyince karşı taraf hâlâ inancında jsrar eder. Hocafendinin, istese*n büyük melrtep olan lise diplotnasim dahi birkaç günde alacağını «öyler ve: «Hemen birez okoyuncsk yohığuzu sapıtısmız» şeklinde fcönuşarak muhatabmı susturur. Çünkü hocafendi ne söylerse söy lesin hepsini «kitaptan» söylüyor. Hocanın yasakları, cennetin kısa >• ! u : MPORTAJ MİJSABAKAS! ((Uçağa binebilir mîyim?)) sualine bir mütehassı sm cevablan Neredeyse dedelerimizin arabaya ] bindiği ahşkanlıkla biz bugün uça ! ğa biniyoruz. Bunun. içimizde ba j zıları için bir mahzuvfı var rnı, yok : mu? j Yükseldikçe havada oksijen azalır. Dağda ovadakinden sık nefes alırız. Uçakta bu daha fazla hisse ! dilir. (Havası ayarlanmamış) ilk u j çaklaıda ve bugün de peıc yüksek ! irtifalara çıkan pilotların duyduğu j bazı rahatsızlıklar bundandjr. İlk i rahatsızhklar 3.000 metreden sonra başlar. Fakat modern uçaklar tazyik düşüklüğünü telâfâi edecek şe1 kilde yapılmaktadırlar. Onlarda «çak daha yükselebilse bile /oicunun teneffüs ettiği hava nihayet 2.000 3.000 metrede gibidir. Bunun için irtifada verdiği rahatsızlıklar bugün artık normal haldeki insanlar Kula&ın derinliğinde salyangoz bi için ehemmiyetsiz sayılır şim üflerile kaphdır. Her kımıldanı Yalnız bazı hastalar için uçak ya. soldan sağa oynarlar. Sonra mü yolculuğu tehlikeli olabilir. Mesc'.â taki gibi devamlı surette titreşir ciğer ödemi hastaları, koroner ddsebeb marları sertleşenler veya Kalb rooynayan kararsız 'bir taoiiyon da matizması çekenler. düşündürücü bir haldir, tehlike doMiyokard enfarktüs sık jik rast ğuratıilir. lanan bir hasıahk halini jldığı için Uçağın insana verdiği ,ahatsızlık hava yolculuklarında düşünü'ecek bugün artık irtifadan ileri gelmebir mevzu sayılabilirler. Böyle bir mektedir. (içerideki hava tazyiki krizden sonra uçağa binmek tehli ayarlanmıştır.) Fakat hava boşlukkeli midir? Hekimlerin cevabı kat'l ları bazı organik reaksiyonlar yaratdir: Aradan en az 100 gün geçmeli. maktadırlar. Vücud her türlü süraOndan sonra esTcisi gibi rahatça u te karşı gayri ihtiyarî, karşı koyar. çağa binebilirsiniz. Kan deveranı frenlenir. Tam sıhhatO halde nasıl oluyor da >)aıı müz te bir insan buna dayanır. Fakat min kalb hastaları ya da ihtiyarlar diğerleri başağrısı ve baş oönmeuçak yolculuğuna ârızasız t9ham leri duyarlar. Yalnız kalb hastaları mül edebilirler? Bu gibilerde kalb değil. karaciğerleri, ya da harsakdaima zayıftır ve uzviyetin «oruyu ları zayıf olanlar da bunlan hiscu refleksleriyle desteklenmeye ah seder. şıktır da ondan Yine de, prensip oUçak süratle inerken kulakla»da larak 25 tansiyonla uçağa binmek, uğulru ve ıslık sesleri duyulabilir. doğru değildir. 10 18 arasında . Bu, kulak borusundaki hava ile fca yolcuiok etüğini söylüyor ne sordum : Nafil senir. de niyetin v»r mı? Boj ver »en. O bizim değil, kendi çıkarını düşünüyor. Kendinin o kadar malı ver, o neden gitmıyor. Biz tarlamızı satahm, haeca gidelim. Hocafendimize de giderken bol bol ziyafet çekelim. Donüşte de t* bi! hediyeler. Bunlann bazıları yok mu ya. Hacıya gidenlerden iki bardak çay içmek sevdasıne tarla tabla ne varsa hepsini satıp haeıya gitmemizi istiyorlar Bak. ben sana birşey anlatayım da dinle: Hani sizin komşu hacı var ya. Bağını, tarlasını satıp hacıya giden.. Ona kadının biri tohumluk mercimek istemeğe geldi. Kadma yedi kilo mercimeği sekiz liraya veıdi. Kadırı gittikten sonra. oğlu neden ucuza veriyorsun, diye sorunca ne dese beğenirsin. şöyle dedi : Ben o kadar avanak değilim. O verdiklerim kalbui"un altma Çikanlar. Yani diyecem, boyle hocalarm böyle hacılan olur. «Tanrı nisafiri» Köye gelen hoca, köyün ileri g*. lenleriyle ahbap olur. K«ndı evine de onları «Tanrı misafiri» olarak dâvet eder. Şehirden gelenler «Hak için» yapılajı bu dâvette daha eömert davranırlar. Zaten köylüler şehre pek inmezler. Böyle bir ahbabı babamm da vardı. Köye gelince evimizd* kalır, köy onun içuı toplanırdı. Ayrılırken de evine hiç olmazsa bir defa bari geimesi için babamı şehre c a m gönülden dâvet ederdi. Nasılsa birgün şehirde işinüz çıktı. Babam benj de yanına alarak şehre gittik. Giderken de nocaiendiye bir heybe hıediye götürdük. Çarşıda hocafendiyi görünce hediyesini verdik. Bize oıada dua etti ve evine gelmemizi tekrar tekrar söyledi. Aradan biraz zaman geçince bizim heybe boş olarak geri döndü. Ertesi gün . hocanın akşam bizi kaldığımız yerden almasıru bekliyorduk. Hocafendiyi ziyarete gittik. Kapıyı çaldık, içeriden bir kadın ÇikU, hooafendiyi beyle demezsem babam kicardı • sorduk. Evde olmadığııu söyledi ve kapıyı örttü. Biz heybenin sahibiyiz dedikse de fayda etmedi Geri dönerken babam kendi kendine konuşuyerdu : *Şu şehir intanları sofuk oluyor> Bundan sonra heeafendi biıden tarafa uğramaz oldu. «Otluyflr yani» Böyle yaşh ve geçici köy toplamağa gelen «hocafendi» ler olduğu gibi ramazanlarda hususi ve büyük hocalardan ders alan «talebe» ler de köyde bir ay kalmak için gfelirler. Bunlarin bazılan çok yırtık olur... Durmadan ileri geri konuşurlar. Bilhassa devrimlerimiı üzerine. Bazan bu şekilde hareket ede rek «derir.» ve «alim» ünv*nını alırlar. Hattâ bazılan için «Türkiyede bunun karşısına çıkacak yokmuş, hocasına dahi hocasını bilen yok ya ders veriyormus» diye söy» enti çıkarılır. Birgün şpyle bir olaya şahit oldum : Birgün üç dört arkadaj terzidc oturuyerduk. İçeriye köyden biri geldi. Elinde bol miktarda tebrik zarfı ve kartı vardı. Bize «hana yani şu talebe var ya» diye söze başhyarak bu ramazanda köye gel talebeyi anlatmağa haşladı: Hocası iyi yetiştirmif. Kendisi de ilimden anlamMş. Bunun için bayram dolayısile teşekkür ve tebrik ya«mamizı söyledi. Çak kinue bu i|i yapmak istiyormuş amma nasıl yazılacağını bilmiyorlarmiş. İşi B garibi «talebe» yi daha görmemi|tik. İzinli gelmiştik köye. Arkadaşın biri olmaz, deyince başkaları tdına yazmamızı söyledi. Arkadaşım, bu ifi talebe yapmıyor mu, diye sorunca aldığı cevap şu olSu: «Yeni ya»ı bilmiyor ki.> Orada birkaç tane yasdırdı. O gidinoe usta : thtiyar çıkarını blliyor. Anlattığı talebe onun evinde kaîıyor. "Siîin anhyacağınız otluyor yani.. Baa hocalar köyleri dolaşırken vanlarına köyleri iyi tenıyan adam alırlar, enlarla dolaşırlap. Hangi köyde ne bol, ne zaman bol. bu ş yet iyi hesaplanır. Hocalar. halkın nelerin tesiri altmda kaîdıklann bilir, ona göre vaz'ederler. Sözün kısası. hocalar alacağını bildiği gib vereceğini de cok iyi bilmektedir ler.. çiminde bir nrgan vardır. İçi titreşımızda bu lifler aşağıdan yukarıvazenelerini hulurlar. Eğer uçaklerse raide huUntısı ve kusmalara olurlar. ricî hava tazyiki arasındaki farktandır. En iyi çare yutkunmak ve sümkürmektir. Dış hava kulağa dolar dolmaz uğultu diner. Uçak kalkarken, inecekken bonbon ve çik'et dağıtılması da bunun içindir. Bazan yere indikten sonra i» m'de bulantısı duyulabilir. Bu, süratin birdenbire durmasmdandır. Tıpkı birden «üratlenmek gibi insana tesir eder. Fakat bu tesir devcim etmez. Kulaklarda muvazene teessüs edince organik vazifeler de normal ahengini bulur. Bu arada karaciğer hastalarma bir tavsiyede bulunmak >âzım: Aç karnınıza ucağa binmeyiniz. Pe hiz yapmaya da lüzum yoktur. Yalnıı yağlı yemeklerle, kahve, .~ay içmeyiniz. Polonya asdlı, Amerikah G«org« Adamski garip bir iddiada bulunmaktadır. Eğer akıl hastası değilse, iddiası bütün dünyayı ilgilendirecek mahiyet ve ölçüdedir. Adaroski, bu hafta içinde bir sabah Krahçe Juliana ile görüfmeye muvaffak olmuş, mülâkat bir buçuk saat sürmüş ve havacılık mütehassısları ile astronomlar tla hazır bulunmuşlardır. Muneccim kendisine sorulan kat'i sorulara fanteziye kaçan cevablar vermiştir. Öğleden sonra da 1500 seyirci karşısmda, Venüs'lülerin kendisine verdiği bir «uçan daire» ile nasıl fezaya çıktığını anlatmıştu. «Ayda hangarlar. evler. bitkiler feza insanları var. Bu insanlar Ve kendi atmosferlerini kendileri yapıyorlar» demiştir. Adarnski'ye göre, feza insanları muntazaman dünyaya inmektedirler. İspatı da kendisidir Onlar'dan birine rastlarryş, onlarla dost olmuş, onların elçileri ve sözcüleri olmuştur Moda 1 B.B. nin 22 ölçiisü ICf ŞİFICR İC ATl AR *Buntan kiliyor muyctunu£f «Ben iki pay baruttan sonra doğrusu; onun gönlünü «ırmarnak, topa iki gülleli zincirleri koydum hattâ gönlünü etmek lâzımdı Uluç Eğer başkaları düşmanı mahvet Ali güldü ve: «Sen olduktan sonra altımız kalmek niyetiyle zincirlerin üstüne bir kaç da gülle koydularsa top pa bura da dönse korkmam.» Hedi. ram parça uçmaz da ne olurdu? Berkendenin isi bitik olduğu için Top, yok zincirdi, yok gülleydi di • kaçtığını sanan ikinci düşman kaye ağzma gelen takım *aklavatı a dırgası, Aliyi yok ettikten sonra, teş eünez a!» dedi. : berbad olmuş kardeş kadırgaya döFakat korsar.lıkta «Ay, /anbşlık nüp yardım etmek niyetiyle berken oldu!», •VaK kusur ittim'» «Cof, denin peşinden ayrılmıyordu. A!'unuttum!» demek yoktu. /{ata iş nin de zaten istedîği buydu İkinci leyen mutlaka cezasım çorürdü. Cenevizli birincisinden adarr.akıllı Ne var ki bu sefer cezalandıracak, aynldıktan sonra, Ali. berkendenin oılada, kimse yoktu; çünkü top u provasından iplere bağıanmıs bir çarken bütün topçuları da '«ıabpr kaç fıçıyı denize sallandırttı. Uluç uçurarak, herkesin cezasını ver Ali, aynı zamanda bütün Korsanlamişti. Ne var ki yazık almuştu o ra geminin iskele tarafına toplancesur adamlara!.. malarmı emretti. Fıçılan düşman Yamak İlyas «Başkasaranm san pörmüyordu: fakat onlar cüsse'.eriy cak tarafı tutuştu; fakat söndürül le suya mukavemet gösterdikleri dü.» diyerek \«ereceği haberi ta için berkendenin yolunu kesiyorlar mamladı. Uluç Ali İlyasa: dı. Düşman berkendenin liç yetke«Haydi, kardeşim, anbara in de • nini kısmadan yavaşladıgım: üste» yaranı sardır.» dedi. İlvas es çıj lik de iskele tarafına eğildifini gökarmadan gitti. Uluç Ali, hızlı hızh rünce, barmakta olduğunu sandı; düşünüyordu. Topu uçuran ve u I urra Üstüne urra bastı ve berkençan topla beraber kendileri de u t deye megafonla teslim Jİmasım »m çan şehidlere acıyordu. Onlaıa bir | retti. Vakit. hemen hemen ikindi cemile olmak üzere topun fazla dol olmuş tu. durulmuş olmasmdan dolayı değil, Uluç Ali, işte bu durumu hesapfakat başka bir sebepten itürü pstlamış olduğuna kendini nihayet ladığı için idi ki berkendenin kıçına (hattâ kendi döşeğinin bikandırdı. İçinden: rinden fedakârlık ederek) üç a«Hayır. hayır! O korsanlar topu ğır top yerleştirmişti. Berkende, fazla doldurmazlar. Kim mlir hsn megafonla cşimdi cevab vereceğiz> gi top dökümü ustası, top riökme diyerek ünledi. Düşman berkendesini iyi bilmediği için namlunun bir de teslim olup olmamak meselesi tarafını zayıf bırakmıştır. Onun nin münakaşa edilmekte olduğunu acemiliğinin ceremesini bir kaç top sandı. Ve geminin barmakta olduçumuz hayatlarile ödediler» diye ğuna göre. tesKm olmak fikrinde düsündü. olanlann Balebe çalaeaŞına htikOnlara bir Fatiha okudu. O da mederek atef etmedi, fak»t daha kikada Uluç Alinin içinde delice d a yanaştt Cevab olarak, berkende bir savaş arzusu kabarıyordu. Ram arkadaki üç topu ile ate* etti. Gepa etmek. düşmanı ateşe vermek, mi, kendi kara ve acı dumanı içinve batırmak istiyordu. Fakat kendi de bir an görünmez oldu. Hemen kendine: nEtme Ali, şimdi çılgın fıçüar denizden çıkarıldı ve Ali, hğın sırası değil! ı> dedi ve kendini düşman tarafından görünmeden tuttu. Daha görülecek çok iş var gemisine orsaalabanda ettirdi. T7«dı: onları ihmale gelmezdi. ta denizciler, geminin basmı bir de Artık ikinci düşman kadırgası anda döndürdüler. Payzenler davrandıpupa yelken öteki düşman kadır küreklerine kırarcasına gasına yardıma geliyordu. Yük lar. gemileri, çoktan Strumbuli adasının arkasına kaçmışlardı. Orada Akca Durmuş, onlarm kolaylıkla haklarmdan gelebilirdi. Ali, ikinci düşman kadırgasının gelmekte olduğunu görünce hemen yelkenleri | hissa ettirdi ve berkendenin başı • nı döndürdü. Artık dolu yelken kaçıyordu. Harap olmuş ilk kadırgadan. beş yüz, altı yüz gutlaktan birdenbire bir «Urraaîı nidası yük seldi. Az kaldı, korsanlar Korkunç bir gülbankle cevap vereceklerdi: fakat Uluç Ali, hemen nudahale etti ve Gülbangin vurulmasma mâ ni oldu. Korsanlara: (Arkası var) Pençeli balina Sovyet balina avcılan pençeli bir balina avlamışlardır. Yalnız arka pençeleri olan bu balina tıpkı nesilleri rükenmiş olan dev «memeü hayvanlar» ı andırmaktadır. Viladivostbk Okyamıslar İlmi Enstitüsü Prgfesörü oKaganovsky» keşfin çok mühim olduğunu söylemıştir. «Bununla, çok eski zamanlarda balinaların, tıpkı öbür memeliler gibi, karalarda yaşayan hayvanlar oldujunu anlıyoruz» demiştir. Anterikan hekimlerinin tavsı yesi: "Ölçü üstüne yastık,, Amerikah hekimler, uykuda tarn j ler ya bir hekim tavsiyesi üzerine mânasiyle dinlenebilmek için son tâyin edilmektedir ya da müşteri günlerde şu tavsiyede bulunmağa kendisi tecrübesine göre bulup kabaşlamışlardır: «Yastığmızı ölçü üs rarlaştırmaktadır. Yastıklar yuvarlak ve kare değildir. Dik dörttüne yaptınnız. Çünkü uykuda rakendir. Kenarlan mazgal delikleri hat edebilmeniz için başuıızuı ve gibi tırtıllıdır. Ve alt taraf, boyun boynunuzun en iyi vaziyette bu adaleeinin kımıldaniflarına uymaklunması şarttır.» tadır. B. B. son filminde asker kılıŞında Ve şimdi New Jersey'de bir fabBu orijinal yastık 4.000 franga Film yıldızlarmm en teferraatiı rika sırf bu maksadla sipariş üze satılmakta, kendisine uygun bir de ölçülerinin bile .10» u aştığını görrine yastıklar yapmaktadır. Olçü yastık yiizü verilmektedir. memiştik. Fakat ölçüsü ilınan insan Brigitte Bardot olunca işler değişiyor. Bu şeytanca güzelin dünyaya 22 ölçüsü birden yayılmaktadır: 168 Boyu 36 Bedeni (arkadan 36 Göğüs (önden) 33 Boynu Omuz çukurundan 53 yere kadar 1.51 Boyundan yere kadar 41 Boyundan bele kadar O"mi7 çukurundan 45 beîe kadar Omuz çukurundan göğüs 24 ucuna kadar 90 Göğüs ölçüsü Bel BULMACA t l i ! Prenses Margareth Manken Olmak Estermîş m Hoca, ıslık çalmanra ve düğünü davuİTZuına ile yapmanın günah « =!uğunu soylediğinden kimse bu g.bı şeyleri aleni yapamaz. Davul • zuraayla süğun yapanlarm nıkâhti »lduklannı söyler. Amma raeşkur zurnacı Kayalı'ya serarsani2 fcem hocanın. hem de babasının düfıjp.ünde en güzel havalarını çaldıjünı anlatır. Bilhassa gece ıslık çalnaak şeytanları sevindirirmiş. Çünkü ıslık çabnca onlar da ıslık seBiyle düğün yaparlarmış. Bundan dalayı. ıslık çalan şeytanların yerjnizünde çoğalmalanna sebep olurmuş. Hele davul çalmak, o kadar günahmış ki, davul çalan, çubuğuBUB meydana getirdiği her titreme iç'n tam bin sene yanacakmış. Nedetıs* tokmağm günahı pek fazla değilmiş, hocaya göre. İşte bu güfiah deryasmdan insanm kurtulma8,ma imkân olmadığma göre. yapılacak iş nedir? tşlenmiş günahlar<Ja* kurtulmanın ve cennete girmenin tek volu hacca gitmek. Müfearek tapraklara yüa sünnenin heı müsîümanın be>Tiıuıa borç olduğuBu s5yler hoca. Hacea gitmek iein evinde üq günlük yiveceğin varsa jîünü düsünmiyeceksin. g«rWe kalanlam nzkını vebunu düsünmek dahi Haccm daha makbui oliein de b?ğ. tarla satarak elrie e^ilınesi eerekivormuş hac para«'•»m. Bu para haram olmazmış varsa onun pünahı ana babaHöcayı dinleyip ertesi gün tek ı f= < m kavr^ğ, olan bağ veva tar" >< \P9\T], safı!'ğa çıkaran çok olur. Bujıun van'nda hocalarin bu vaızlarlf«ı tehesfiimle karşıhyanlar da vard'r. Bövle bir vaızdan sonra kövde hoc=İ3ra taş atmakla tanınan Hiri l •mım Miidiî rlüğündeıı: 1 Antalya Tekstil Fabrikası 2 nci kısım inşaatı birim fiat esası ve kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konulmuştur. ? Yapılacak inşastın keşif bedeli (1.600,000.) lıra olııp gecici teminatı (61.750.) liradır. 3 Ek3iltme evrakı Ankarada 3ümerbafık Merkez Müdürlüğünden. İstatıbulda Galatada Sümerbank İstanbul Şubesinrien (100 > lira mııkabilinde ahnabilir. 4 Eksiltme evrakı 29 Mayıs 1959 cuma günü saat 15.00 e kadar Ankarada Umumî Muhaberat Servisimize tevdi edilecektir. 5 Bu eksirtmeye iştirak edeceklertrr trfr taahhutte (750.000.) liralık benzeri bina inşaatını müteahhid sıfatile yapmış ve kat'i kabulünü yaptırmış olması şarttır. 6 Banka işi dilecîiğine yaptırmakta veya vazgeç mekte tamamen serbesttir. (27828) Prenses Margareth Romada iken na Kraliçe ile İngiliz çaıri Lord lyron şerefine dikılen âbidenin adi| tören'ne gitmedi. Çünkü o pün ' ırf keı | i için tertiplenmiş bir aşk& meıasimde idi. Yüksek İtalau modasının hususî defilesini seyediyordu. İtalyan modacılığmın Prenseslene gösterdiği bu ince alâka iki üzüne İngiliz güzeline tath ümider verdi. Bu dilber genç kızlar İtalyada mankenlik eimekten urakaştırılmış İngiliz mankenleriydi. Ellerinde «çahşma iznı» olmadığı n ister istemez yerlerini Italynn mankenlerine bırakmak zorunda almışlardı. Margareth ttalyadan yrılah günler geçti. İngiliz manken erinrn rüyası ne oldu bilemeyiz. Yalnız İtalyan modacü'ğnın onun çin bir defile hazırlaması ksıdar taİÎ şey yoktu. Aşkta mesud oimaıın yolunu bulamıyan genç Prenses, dünya modasma kendini hayan b:rakmasını bîlmiştir. 1956 da Dünyanın en güzei giyinen 10 ksdını» ndan ikincısi idi (Amcaının hanımı Windsor Düşesi ile beraber.) Meda dünyasında kendisine h:ı «eksper» gözüyle bakılıyor. Ablasiyle birlikte aile içinde tiyatro oynadıkları günlerde daha 14 aşında iken giyeetğı elbiseyi kendi çizmemiş mi idi? Dostlarına aç kereler, hayatım kîızanTnak meeburiyetinde olsa, hayalinin mankenlik ermek olduğunu ıtiraf etmemiş mi idi? Margareth asıl Fransız modacılıma hayrandır. Bir kere uünyada onların derecesine çıkacak moda olmadığma inanır. Sonra da onu bu modaya bağlayan tatlı bir hâırası var: 1949 da bir gün Dior un kendisi için hazırladığı bir elbiseye şiddetle ihtyaç duyar. (Kimbilir ne çin) Fakat prova için Parise kadar gitmesi imkânsızdır. Diorsa Lotıdraya gelemez. Mankenlerin ölçüsü Margareth'e hiç uymaz. (Boyu 3.57, beli 5Î. Kalçaları 88.) Fakat Tior bu içinden çıkılmaz problemi ne yapar yapar çözer. 48 saat içinde Pariste 23 yaşlannda mucize nevinden ölçüleri tıpkı Prensese uyan bir manken bulur. Ve Margareth bütün ümidini kestiği anda sevgili elbisesiıy; kavuşur. «Bu budalalar, bizi kaçıyor n nıyorlar da Urra! diye arkamızdan yuha çekiyorlar.» dedi. Uluç da düs manın bu «Horra!» sın» kızmısü. Bir an için düşmana ne kadar ya ! SOLDAN SAĞA: nılmış olduğunu ispat etmek ve o1 Son defa Cenevrede topianu denizle bir etmek fikri akhndan geçti; fakat bu isteğine hâkim j nan dörtler konferansmın ilk orukararlaştığı zamandan bu oldu. (Uluç Ali, bu savaşta, sene rumu lerce sonra büyük Lepanto sava kadar saat gecikme Ue açıldı (iki şmda Türk denizciliğinin namusu kelime). 2 Bir kısımlan kuynu kuıtaracak olan manevra&ının ruklu olan bir çeşit musiki âieti bir küçüğünü yapıyordu. Bu savaş tâciri. 3 Büyükçe çapta, «köpek lar, koca deniz reisi için gençlik gibi kötü kötü homurdanır» mânate yapılan denemeler ve talimler sına bir fiil. 4 Tersi «boyu fazla yürüme vasıtası» karşılığı iki kelidi.)" 1 H! • 11• •i * 1 1 IH 1 1 1 1 3 i 5 « T t • 1 • Kalça (Küçük) kalça Omuz Kol • bir tek sinek için nasıl kullanılatak" Merhum Yüksek Mühendis Aziz Suvör'ün kıymeüi BİBLO TABLO GÜMÜŞ HALI ve Epok Mobilya Müzayeclesi 24 Mayıs 1959. pazar günü, saat 10 da T K V C İ M • Cumhuriyet caddesi No: 7 A K W I iH • Şark Apartımanı daire 3 (Air France'in üstündej Mağun masif yemek odası, k oltuk ve sandalya, anahtarh ingiliz Tiasvsı. Marköteri vitrin ve büfe, Ampir karivpç, Voltaire koltuklar, yaldızlı Louis XV salon takımı, yaldızlı berjeıler. bronz ka:nalı muhteşem bir bahü, Beyknz gülâptan lâleoVn ve ibrikler, Yılhz ve cseri İsUnbul tab kları. Ssks. Viyena. Sevr, Dıesden biblolar; gümüş. bronz avizeler: Ali Rıza ve MorelH tabloları. Brokar, ı*sriide hah ve seccadeler. Berlm Hofilferar.t Voijt bir piy>=nosu. \Vestinghouse buz dolabı, Maytağ çamşır makinesi v.s. : Dirseğe kadar kol : Kol genişliği : Dirsek Bilek • Bacağın yukansı : Ayak bileği : Topuk Gelelim yüzünün mânalarına: Yanaklarmın yanlardan basıklığı. gözlerinin genifüği «ha .ssa?:y2tn ini. Kaşlarının birbirinden •I7akhğı bakışlarının canlıhğı «zekâ» sını, Saçlarının «ürlüğü. göz uçlannın yukarı kalkıklığı «canhiık < ını. Kirpiklerirân uzunluğu. Juda!;larınm dolgunluğu. burun kanadîan Ali: «İlâhi Bilâl usta. kulağım yok nin açıklığı «taşkın duygular» a mu sanıyorsun? Tulumbaların dang sahip olduğunu gösteriyormuş. dung işlemekte olduğunu mezarhk taki ehli kubur bile duymakta.» divecekti: fakat dilini ısırdı. Şu marartgoz Bilâl usta. hoş ariamdı 51 90 83 15 73 47 25 23 35.5 51 33 19 gelerek. 6 Uluç Ali, gemisine bir göz gez medir 5 Vukua dirdi. Bir topun namlusu kunda Küçük kan?dlı kuşların uçma hağından çıkmış, ortada yuvarlanı reketine başlarken çıkardıkları ses. zikir ederken yordu. Çıraklar, onu bağlamış, ye eskiden dervişlerin rine koymak üzere sürüklüyorlar çektikleri. 7 Tersi bir emiriir, dı. Dört çarmık ipi kopmuştu. On gözler onun sayesinde rörür. 8 kâfi görrniyeları da çarçabuk matis ederek ekü Nota, aç gözlülerin yodardı. Şurada burada jarampe cekleri miktar. • to parçaları uçmuştu. Onların, ş.'mr YUKARIDAN AŞAĞIYA: dilik. tamirine girişilemezdi. Savaşçıların ve forsa gardiyan'.arının 1 «Sicimi bazı yerlerinden bir. güvertelerinden delikler csniyordu. ibirinden aynlmış durumdi» mânaYelkenlerin de ötesinde berisinde sma iki kelime. 2 Şimdi ne rnesrüzgâr kaçıran bir çok yırîıklar kenler ne de iş yerlerinin kapla. vardı. Üç yaralınm yaraları sarılı rmda bu rr.ealde levhalar görülyordu. Uluç Ali. gemisinin savaş müyor. 3 .Mükemmeî sev;i!i gücünden henüz bir şey kaybetnıe haline geüi karşılığı üç kelimeük miş olduğunu gördü ve memnun o mürrkkeb b'r emir. 4 Pe:"erin lup Aüaha sükretti. Fakat t.m bu yarısı. güzel sanat. 5 «FuşHay sırada cemi marangozu geldi ve tozunun beypzıı mân=sına iki ke• su altımızda iki yaramıı var. on üme. 6 Çok?uk «çocuk» kelj, lara bez salladık; (yani gemi yol mesi ile birlikte ahrken denize. dışandan uzun bir söylenilen, körpeşkir tutmak. Suyun akmt'.sı peç ler memleketin kiri. dışandan teknenin su altı kısdeki hükümdar mma yayıp yapıştırarak y^rayı kalann yarısı. 7 patıyordu.) Fakat sentinada su var: Şu sırada pi. tulumbaları işletiyoruz.» dedi. Uluç j JüMetis Greea 'nin sırlan mevdana çıkîı [j yasada böyle bir mala tesadüf olunamıyor.Dünkü hulmarar.ın tenbellerin ve halledilmis. şekli uyujuklann h=reket!erine vermeteri mürnkün olmıysn. 8 Sudan ve nemden mahrum yerîerie hasıl olan dururn. İ. BEHAR TAKDIM EDER TÜRKİYEDE İLİ DEFA ve YALNIZ Mağazamızda. Eteklik, Tay vörlük, Pardesülük Avrupa F Ö T R' Yalnız kazazedelerin radyosü lerinin satışma 25 Mayıs Pazartcsi günü bsşlanacaktır. SEVİL Mağazası Galatasaray, İstiklâl Cad. 297 Tel: 44 38 30 Honovra (Almanya) Sanavi Çergisinde yalnız kazazedelere mahsus bir verici radyo t?shir edilmiştir Bu. 90 santimetre uzunîuğumîa bir kutudur. Âlet ReTiilfr.!• tir kurtarma sandalına, uçpkIar4a p'lot kabinesine tespit cdilmekiedir Kaza vukuunda bir fermetürü açmak Itâfidir. O eamar rady</ otomatik olarak. S.O S. ler vermeye başl Bu işaretler 1S.500 metre s?.hrya kadar yayılmaktadır. Alet suva batsa bile islemekte devam edeeektir. NOTRE DAME DE SION FRANSIZ KIZ LİSESİ Bu. güzel olduğu kadar acaib artist psychonalyse'den hoşlanıyormuş. Son eünlerde bir denemeden geçti. Heyecanla beklenen neticeler hayranlarmın önüne eüzellik şu strlarmı serdi: * Guliette üç artisti kendinden fazla beğeniyor: Briptte Bardot, Greta Garbo. Marilyn Monroe. (Birinci ile ikinci için düsündüŞüne hak verenler üçüncü için Guliette'e şaşanlar çok.) * Yedi büyük kusur hakkmda düsimdüklerine gelince: Tembellik ile öfke onun gözünde «küçük kusurlar» mış. B^ğazına düşkünlük, kendini be§enmek. lüks düskünlüğü kusur saylmaz'armış. Yalnız hased ve hasislik affedilemez. mlithiş birer . kusıırmuş. * En sevdiği sözler % üçü: u Aşk. eğlence. orgt>. rulBüGDNKUPROGRAM İSTANBUL ve caz müzi|:P 23.13 Haber'er 23,30 Program 23.33 Dans müziğ; 24,00 K?pani« 8 57 Açılış ve Froer'm ~< .W G«n»ytlı^ 7.30 H.flf neloc<iifr 7.« Haber'er 8.00 Çesitli is. tekl*r 8.3» Karışık reıürtk t.f» Prograaı ve kaparıs. * 11.57 Açıhş ve Prograim 12.0» Müzehher Güyerden şak!İar 12.2S Serbert saat 12.30 Rıyaîericumhur Armoni Mızıka^ı 13.00 İstiklâl Marşı 13.02 Haberler ve hava raporu 13,15 Yurttar. Sesler: Erkekler Toplulufu 13.30 Evin köçesi 14.00 Kadınlar Toplulugijr.dan sarkılar 14 30 H^Jİf sarkılar 14.15 Enıel Güitevden sarkılar 15.00 Cumartesi konseri 16.00 Program ve karısnış. 1S.57 Açılış ve Program M M Radyo çocuk saati 1*.00 Köyün saatl 1S.15 B. M. Meclisinde dün l*.3O Saz ese.leri 18.45 Spor Hıberleri: Kemal Denlz HÇ..53 Serbes, saat 19.3» Haberler 19.13 Tarihten bir yapraR 19.W Serbest »aat 19.25 Neerin Sipahl. den sarkılar 29.00 Kıbrıs Saatı best saat 20,35 Hü?eyin Gökmen. d«n farkılar 21 00 Hafta sonu özel propratnı 22.00 Serbest saat 22,15 Tülun Kormarjdar! sarkılar 22.45 Haberler 23.00 Yarın Pazar 24,08 Program ve Kapanıs??l^'6 TJazetes: 19591960 ders yılı namzed öğrenci kayıdları 110 haziran •« > • ı ihleri arasında yapılacaktjr. Namzed f;şi dooldurmak üzere, saym •vplilprin j.ukarıda hplirtijpp tnViht" nkul idaresine öâeneinin bir fn'ografı, ilkokul üçüncü ve dördüncü sınıf karnelerinin asılları i'e T.üracaaüeri rica olunur. Karne sureti kabul edilmez. Kayıdlar saat 913 arasında yapılır. Kabul imtihanlan 12 bziran saat 8.30 da yapılacaktır. TURISTIK YÜMCİI Otel ve gazinosu, gaıino kısmı açılmıstır. Otelimiz de pek yakmda saym müşterüerimizin emrine âmâde oîacaktır. 7.27 Açılış ve Progr n: 7.30 Karışık sabah müzi^i K.96 Hab»rl« 8.15 Şarkılar S.30 Parl? mrto*! e r i 3,45 Saz eser'.en 9.00 Ka. »anış. • 12,27 Açıuş ve PltMîram 12.Î0 Karışık hafif yemek miiziği 12.55 Küçük Stüdyodan t>eş dskika • 13.06 B?.yrak töreni 13,03 Sarkılar: Emin Gündüz 13,30 Haberler 13.45 Sarkılar: Tülun Koraıan t4,15 Dans ve caz müzlği 14,45 Saz es*rleri 15.00 Karışık hafif şarkılar 15.20 Haftsnın pr^sramt 15 30 ŞprfcıTar: Ekrem Kon. sar 16.00 Amerikarian eaz mii?ifi 16.30 Sarkılar 17.00 Cu•nar'psi kor.seri 17.30 Hakkı Der. ır.an Fssı! Heyet; :s 00 Üç s?zdan ıtıelodiler 18.15 Oyun hava;an: Haydar Tathyay ve Arkadns. ları 18,30 Orhan Avsar Tango Orkestrası 18.50 Eğit'm saati 19.00 Sarkılar: Sevm Tanürek 1S.30 Haberler 1».45 Gitar Kuarteti 20.00 Kıbrıs saati 20.15 Radyo Gazetesl 20.30 Küçük Stüdyodan beş dakika 20.35 Dinl«y;ci îstekıeri ıHafif Batı müziği) 21 I Çarkılar: Şükrsn TJ'ofıfR W 31.30 Müzik 21.45 Semih Arge. «o *• Yedi Kemanı J2.00 $ar'/.ılar 22.20 Kor.ıısma: Hasan Bedrettin Ülgen 22.30 Hafvf melodi. ler 22.45 Cnmart«l gecesl için müzlk (Karışık hafif sarkılar. dans ANKARA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear