25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
tKl ınilllll'llilltllllllllllllllllllllllll 1959 Cannes Film Festivali Bir Gala Gecesi... Yazan; Aydemir Balkan 4 Cannes, Mayıs Evvelki gece Parıldayan sarı saçları ile Marina Cannes festivali müstesna gecelerin Vlady, Robert Hossein ve iki balf den birindeydi. Meksika filmi La yıldızı Claude Bessy ve her zaman Cucaracha» için gerek Meksika de i güzel ve cazİD balerine Ludmilla legasyonu, gerek festival teşKİlâtı Tcherina, tâ Corisette üzerinden iseferber olmuşlar, galanm güney A tibaren tezahürata sebeb oldular. merikalüara hâs gbsteriş ve ihti Her zaman genç ve terütaze Micheşam içinde geçmesine gayret e*rrış line Presle ise diğer jüri âzalariylerdi. Gece dokuz buçuktan onra le beraber, Gene Kelly ve Edward festival sarayı ve civarı bir zara G. Robinson arasında, geldi. Françocuğu» Jean fet panayın halini almış, her ııirlü sanm ezelî «dâhi kılık ve tuvaletin en pahah araha | Cocteau, pelerini kolunda birbirinların, en giizel ve cazib kadınNrın den güzel (ve birbirinden meçhul) kaynaştığı bir ışık ve renk meşheri ' iki dilberle teşrif etti. O zamana kadar gecenin en güzel kadını Sylolmuştu.. Meksika gecesine de bu defa çok ı via Lopez olarak kabul ediliyordu. sayıda yıldız gelmişti. Festival sara t Sylvia kızıl saçlarına ve mükemyının merdivenlerinde salonun için | mel endamına çok yaraşan beyaz <îe, giriş kapısmda ve holde sayısl ı bir tuvaiet giymişti ve hskikpten yüzden fazla fotoğrafçı, sinema ve kusursuz bir güzeldi. Bir tspanyol televizyon operatörü birikmişti. Ge , kompozitörüyle evli olan Sylvia ik> len şöhretleri flâş yav'ımına tu, yıl evveline kadar genç bir Frantuyorlardı. Sinema projektörleri fes J sız üniversite talebesiymiş. Tabiî bu tival sarayının girişini gündüz gibi J güzellikle ne üniversite kalmış, ne ayduılatıyor, huzmeleri Croisette de ilim. Şimdi perdede... *** boyuna kadar aksediyordu. Cidden, j bu manzara, birazdan içeride sey J O zamana kadar Sylvia'yi gecenin redeceğimiz filmden belki de hero ' en güzel kadını kabul ediyorduk daha güzel, hem de daha çekiciydi. demiştim. Yani Meksikalı dilberleri görünce Cannes körfezi Napoule ve Esterel boylanna kadar renk ve ışık için ye kadar. Meksikalı yıldızlar hemen söndürdi'ıler. deydi. Koydaki bir iki İngiliz ge herkesin parıltısını misi de donanmış, Sainte Margue Meksikadan bu kadar ıenkli, bu rit« adası açıklarında ışık çembennı kadar alımlı ve cazip kadınlar çıkabileceğine doğrusu ihtimal vermitamamlamaktaydılar.. yorduk. Evet Dolores del füo Maria *** Kapıdakl fotoğrafçı, polis ve da ! Felix gibi bir iki «specimen» leri vetli kalabahğından gelenleri iyict • vardı ama onlar daha ziyade t ' â Bunlar. farkedebilmek pek kolay değildi | sik ölçüler içindeydiler. Fakat ne zaman lüks bir nraba du j bunlara gelince.. Amerikan, İskanrup avazeler ve takdir nidalan için ] dinav ve İtalyan tiplerinin en gu de otomobilden bir dilber lüzüîün I zel, en muvaffak bir karışımı. Tace ya bir şöhretin yahud da yarın ı biî sadece kaliteleri taraflaıını abir şöhret olacak bir güzelin iııdi j larak yapılan bir karışım.. Lorena ğini görüyorduk. Gecenin en göz a ] Velasquez, Adriana Walter, Siivia lıcı kadını bu saate kadar muhak j Furio ve Anne Leppe.. Birbirinden : kak kl Dawn Addams ıdi. fmerika güzel, birbirinden alımlı dört d lber lıların Rhonda Feleming'i bütün gü ki insana yolunu şaşırtırlar. Hele zelliğine rağmen bu İngiliz dilberi o Lorena ve Adriana... Btı 'simler) nin yarunda sönük kalmaktaydı. aklınızda iyice tutmanızı menfaaFestivale dün gelen Linda Chrigti tiniz bakımmdan tavsiye ederim.. an, bu gece şahane bir tuvaiet için Belli olmaz dünya küçük, Tann de kızıl saçlarını ışıldatmaktaydı. büvük. Filmin erkek artistleri yine MekFotoğrafçılara en uzun pozlar veren, merdivenden bir iki defa inıp sika kostümleri içinde geldiler. Zaçıkmağa mecbur kalan o oldu. Bu ten film Meksika ihtilâline aitti. arada kaiji tarafta Meksika folklor Püsküllü çizmeler, geniş sapkalar, kıyafetleri içinde bir şarkıcı ve gi pelerinler, mahmuzlar, tabancalar, tarcı grup davetlileri karşılıyor, ge gitarlar.. Eksik olan bir ıltıpatların niş «sombrero» lar havada uçuyor, havaya boşaltılmasıydı. ;Gece y.lıbir daire çizerek merdivenlere ve sından sonra Juannes pinsMeki gayahud kalabahğı dağıtmağa çahşan • lada o da olmuş ya..) Aktör Emilio polislerin üzerine düşüyordu. Yeni Fernandez, Meksika ihtilâli knhrabir arabamn görünmesiyle ahaliden [ manı lolünü o kadar benimserniş ki bir çığlık yükseliyor, otomobilin et [ albay Zeta'nin şahsiyetini Croisetrafını sarıyorlar, Croisette'de tra1 te'de &e devam ettiriyordu . fik, dakikalarca aksıyordu. Hel« I Kim Novak bütün fotografçılar Fransız yıldızları en çabuk tanman '; tarafından heyecanla bekleniyordu lar olduklarr için daha fazla i?di Fakat anlaşılan güzel Amerikah yılhdma sebebiyet veriyorlardı. İkl dız hâlâ Ağa Hanm kansını te?elli Françoise, yani Françoise Arnoul etmekle me'seuldü. «Yakimnr» köşgünlerdir ayrılmamıştı. ve Françoise Christophe en çok al { künden kış toplayanlar arasındaydılar. Mv Sophia Loren ise bir iki saat evvel lene Demengeot, Juliette Mayniel uçakla Nis hava alanma gelmişti. vetişemedi ve Agnes Laurent gibl yeni ve genç Filmin projeksiyonuna yıldızlar imza ve hâtıra meraklılan fakat Juan Les Pins'deki suarede nm hüeumuna uğradılar. Danv Ro müthiş izdihama ve karısıkhğa sebin, Fransız yüdızlarının belki en beb oHu. bu vüzden program hayli popüleriydi Martine Carol ise havli aksadı... (Arkası var) dekolte bir tuvaiet taşımaktaydı. Fotoğrafçıların, sinema ve televizyonun ısrarh taleplerine ltaat edip Lübnan yaprak tiitün istiyor Haber aldığımıza göre Lübnan tnher bir tarafa dönüp gülümsüyordu. Zs« Zsa Gabor ise bu (fece yin« hisariar Idareji memleketimizden bambaşka bir saç rengine bürünmü; eksrlhne yolu ile 57 ton tiitün ithal etmek kararındrdır. arzı endam etti. Pascale Petit, ayn Teklifler 27 temmuza todar kabul bir genç Fransız grupu ile geldi edileoektir. =haberleri Sehirde dün 9 kişi tevkif edildi Nöbetçi mahkemeye, sarhoşlukla rezalet çıkarmaktan sanık 3 kişi sevkedildi Türk Yunan iktisadi • • ışbırlıgı mumkun ımıdur. # 1 1 1 •T• K CUMHURİYET A Dt ES ELELER V . I 1 Benıetmek gibi olmasın dam, ömründe papağaa görmemiş. Bir gün çarşıdan geçerken, bir dükkânda, kafes içinde bir kuş gözüne ilişmiş. Acayib bir kuş. Durup seyretmiş, sonra dükkâncıja sormuş: Bu nedir bu? ' Papağan kuşu. Satılık mı? Satılık. Kaç para? Brş, lira. Altın para Tatnnntnda olduğu için, adam şaşakalmış. Amma yaptın yahu, demiş. Basbayağı biı kuş be% lira edeı mi? Tam o ânda papağan dile gelnnş. Allahın günü işite işiie öğrendıği, ezberlediği için bir «bes. lira!» da o demiş. Adamcağıs bu sefer daha lıiiyuk bir hayretle papağana dömnüs: Affedersiniz, demiş, ben sizi kuşa benzettimdi! Bir şoförle müşteri arasmda geçen konuşmayı anlattılar da, bu fıkra aklıma geldi. Müşteri sarışın, uzun boylu bir gençmiş. Hali, tavn da bir parça İngilizvari. Taksiye binerken yanında bir arkadaşı varmış, şofnre adresi o vermiş. Yani İngiliz tip : ndekl genç, konuşmadan binmrş. Gidecekleri yer de pek yakın olduçu için, yolda iki arkadaş hiç knnuş1 mamışlar. Arabadan tnmişler, sanşm gene, kaç para vereceklerini şoförden, işaretle sormuş, o da işaretle. yani parmaklannı yelpaze gibi açıp elini üç defa ilerl uzatmak suretile cevah vermiş, on beş lira demek istemiş. Bu sefer, sanşın genç konusmtış: Amma yaptın yahu! Bu ne para? O zaman şoför şaşalamış: Aman âbî. affedersin. Ben seni Amerikaiı zannettim. İki huruk lira yeter, demiş. Şoför, her şeyden evvel, ayıp etmiş, tabif. Amerikah değil mi yol yolabildiğin kadar diye düşü•enlerdenmiş, zâhir. Böyle düşünenler var. Düşüncelerini tathik fırsatım da buluyor Iar. Amma hangi taraf kârlı, hanKİ taraf zararh bilmem. Şoför, iki buçuk liralık mesafeye on beş lira ahyor: Amerikah bayan. memleketine dönerken. müstamel nivlnn külotun» Tanncaya kadar bütün jvır sıvınnı, yiikte hafif. pahaıia ağır hesabile bize devrediyor. Belki somında para alivot^ak gene iyi! *** Dünyada her şeyin faresi bnluımyor. .,..», ,..„ «Vermeyince msfcnd. • fleylesin Mahmud» dive kj9Jla/ı kavuşturııp .tevekkülle h e k l ^ ç k t e n bir şev çıkmıyacağını görün«e, Mahmud, kolları sıvadı lşte.. Havadise bakı(ırsa Mabud da vermiş. Mersin civarında yetiştirmeğe Daşladığımız kahveden ümid varmış. 1957 yılında. Brezilyadan 80v aded kahve fidesi getirtmişiz. Bun'arı Tarsusun güneydoğusunda ekmişiz. İki sene sonra, fidelerin boyu bir metreyi bulmuş. Fideler ağaç olup ilk mahsulü verdiktetı sonra başka bölgelerde de kahve ekimi başhyacakmış. Kahve agacı, lannederim. fiç se nede mahsul verlyor. Demek olu^ nr ki, kahve tiryakilerinin, bir «<"ie daha dişlerini sıkmalan icab edecek. Bir sene sonra. ileride kendi kahvemizi. kendimiz yetiştireceğimize dair ümidlerimiz yeşermeğe başlıyacak. Bu gerçi biraz, Nasraddin Hocanm, borcunu bdemek için, yol kenarına dikeceği çalılara bel bağ'amasını hatırjatıyor amma, hiç yoktan torlak yeğdir, demişler. İnsanın aklma ne tuhaf şeyler geliyor. Türkiyede kahve yetişebileceğine kim ihtimal verirdi? Bir ttmid dünyasınuı engin u (uklarmı »eyrediyor gibiyhn. Rahmetli Orhan Velinin »yoğurt ağacı» ile, Okyanus adalarınm «Ekmek ağacı» ile, şu dakikada bir denbire aklıma felmiyen kimbilir daha ne ağaçlarile siislii ufuklar! .. Hamdi VAROĞLU Cumhuriyet Matbaacıiık ve Gazetecilik Türk Anontm $irkftl Ba=an ve yayan Kıbrts meselesinin uzlaşma sureYAZAN: tiyle çozulmesinın yarattığı elveDün İstanbul Adliyesi nobetçi rişh ıkhm içinde, Turk Yunan yamahkemesıne, hırsızlık suçundan 3. kmlaşması konusu yenıden tazelen sarhoşlukla rezalet çıkarmaktan 3, di. Kıbrısa ait anlaşmaların imzamemura hakaret, yaralamak, yan smı muteakıp, Yunan devlet adamkesicilik ve emniyeti suiistimal suç ları hemen Türkiyeyi zıyarete koş ikisı de aym mahsullerı, aynı piya ricî surette müşterek bir tarıfe tatlarından birer kişi olmak üzere 10 tular. Karşılıklı tatlı sozler teati e salarda sürebilmek için mücadeU bikine gideceklerdir. Bizim de bu sanık sevkedilmiştır. Mahkeme, sahaündedırler. Fakat «Avrupa müş memleketlere ihracatımız bulundunıklardan 9 unu tevkif etmiş, bıri dildi. İki memleket arasmda sıkı bir siyasî ve iktısadî işbırhğinden terek pıyasası» karşısmda iki mem ğu ve müşterek piyasa memleketsini ikametgâha bağlıyarak serbest bahsedildi. Bu arada «muğlâk ıne leket de aynı güçlüklere maruz ol lerinden gelen mallardan gümrük bırakmıştır. selelerin halli» ifadesi altında Türk dukları için gayretlerini birleştir resmi alınmıyacağı için bazı malHırsızlık suçundan tevkif edilen hükumet adamlarının elıne bir fa mekte menfaatleri vardırt. Gerçek larımızın sürümü güçleşecektir. Bu ler: Enver Örse, Ahmed Yüksel, tura sıkıştırılmaktan da geri durul ten Yunanistan da Türkiye gibi dı güçlüklere karsı Yunanhlarla birve Rahmi Canyalçın. Sarhoşlukla madı: Yunanlılara Türk karasula şarıya tütün, incir, kuru üzüm, şa likte mücadeleden bir fayda elde rezalet çıkarmaktan: Hasan Erdön rında balık avlama imtiyazınuı ve rab vesaire ihrac etmektedir. Bu edileceği umulmamakla beraber, mez, İbrahim Ekmel, yaralamaktan rilmesi yeniden istendi. malların ıhrac edıldığı piyasalar ay başlıca ihrac merkezlerimizde buAslan Karayel, memura hakaretten Türkiye ile Yunanistan anısında nıdır. İki memleketin dıs ticareti lunan ticaret odalarının ve odalar Adalet Bilek. Emniyeti suiistimal ne zaman iyi bir hava esmeğe baş buralarda rekabet ve mücadele ha birliğinin düşünce ve ihtisasından suçundan. Yalçın Yanıtok. Yankelarsa hemen iktisadî işbiriığinden lindedir. Nıtekim Türk ve Vunan faydalanmak «uretiyle, bu alanda sicilikten Şefik Erkandu. İkamet bahsetmek itiyad haline gelmiştir. tütünleri arasında bizim lehimize ve mahdud ölçüde bir işbirliğirun gâha bağlanarak serbest bırakılan fiat farkı bulunduğu için bunlann faydalı olup olmıyacağı araştırılasanık ise sarhoşlukla rezalet çı Hattâ o kadar ki 1930 da tfenizesatılması hususunda çetin çatışma bilir. Gene bizim de dahil olduğukarmak suçundan ifade vermiş o los'un Ankarayı ziyareti sırasında Türkiyeye gelen Yunan gazetecile lar olmaktadır. Durum böyle ikîn muz 17 Avrupa memleketi »rasında lan Dilâver Balabandır. İddiaya gö iki memleketin dış ticareti hususun kurulmasına teşebbüs edilmiş iken re: Evli, 2 çocuk babası Dilâver ri, işbirliği düstürunu da nşarak iki İngilizlerle anlaşamamak yüzünden gece içkili bir halde Şehremininde memleket arasmda bir federasyon da işbirliği yapüabilir mi? Yapılırkurmaktan bahsetmek derecesine sa bunun kimin lehine ve n snlaa geri kalan Avrupa serbest mübadekahveye giderek orada tavla oynıyan gençlere kızmış ve söylenme kadar gitmişlerdi. Ondan sonra da tine işleyeceği kolayca takdir ediljr. le bölgesi karşısında ahnacak tedAvrupa müşterek piyasasının ih birlerin tesbiti de bu arada düşüğe başlamıştır. Gençlerle, sanık a yakınlarda bir Türk devlet adaırunın, böyle bir federasyonu bir ide das ettiğı durum İ3e şudur: Biliu nülebilir. Yoksa işbirliğinin bizim rasında çıkan kavga büyümüş, adal olarak vasıflandırdığmı işittik. dıği gıbı bu müşterek piyasa an için menfaat bulunmayan sahalara liyeye intikal etmiştir. Araîarında dil ve din birliği ve ta laşmasına Almanya, Fransa. Beıçi teçmiiinde fayda görülemez. 42 gün hapis yatacak Yunanlılara Türk karasulannda rihî bağhlık bulunmayan ve şimdi ka, İtalya. Luksemburg ve FfllanŞehrimizde bir dokuma fabrika 'arzedeceğimız şekiîde iktisadi men da dahıldır. Bu memleketler aıaıvlannu unti> azı verilmesini sında çalışırken kendısıne sarkın faat iştiraki de mevcud olmayan iki sında bir gümrük birliği kurulmuşgerektirecek bir »ebeb ve tılık etmek istiyen patronunu de memleket arasmda federasyon lrur tur. Bu birlik icabı olarak t u memmenfaat var mıdjr? mir mekikle dövmekten 42 gün hamak hayaline akıl erdirmek müm leketlerin birbirine yaptığl 'th.»iâlHususiyle böyle bir işbirliği veya pis cezasına mahkum edilen Bed tan alınmakta olan gümruk rt^mi kün değüdir. siyasî yaklaşma hatırı için Yunanriye Öztopalak. dün yakalanmış ve intikal Yunanistanla siyasi menfaatleri kabul edilen 1215 yıllık lılara Türk karasulannda avlanma hakkındaki hüküm infaz edilmiş mizin birleştiği noktalarda işbirliği devresi içi'nde tedricî surette «zel imtiyazı verilmesine sebeb ve matir. tılmak suretiyle tamamen kaldırıİddiaya göre: Bir pazar günü fab yapmaktan daha tabiî bir %ey ola lacaktır. Bu altı memleket aynı za hal bulunamaz. Karamanlis'in son rikada fazla mesai yapmakta olan maz. Fakat bu menfaatlerin (•yrıl manda, müşterek piyasaya dahil ol Ankara ziyaretinden sonra yayınBedriye, patronunun, birlikte ça dığı noktalarda ve hususiyle boyle mayan memleketlere karşı yine ted lanan tebliğde bu haksız istekten bahsedilmemiş olmasmı görerek mü lıştığı küçük kızı sigara almak için bir iştirakin bahis konusu olamıalanda işbirliği çarşıya göndererek kendisine sar yacağını iktisadî kıntılık ettiğini görünce, elindeki hevesine kapılmak, makul ve readokuma mekiği ile kendisine vur list bir hareket sayılamaz. Kıbrıs meseiesinde vanlan muştur. Daha sonra olay yerine geneticeler katt midir? len işçiler, kadınm elindeki mekiği Yunanlıların Kıb,rısta Türk halkıgüçlükle almışlardu. nın sarih olan hakkını tanımaktan başka bir şey yapmamıs olmalann36 yolcu ve 85 turist dan sarfınazar son anlaşma ile Kıbgetiren gemi rısta elde edilen netice de kat'î deİtalyan bandıralı (San Mario) ve ğildir. Gerçekten Le Monde gazepuru, dün öğteden sonra 36 yolcu ve tesinin 2 Mayıs 1959 tarihli başya85 turist ile limanımıze gelmiçtir. zısuıda belirttiği gibi (Kıbrıs meselesinin kat'î olarak halledildiğini Bir akıl hastası Hilton, düşünmek cesaretli bir hareket ootelinden çıkarıldı Ortaköyde Sanbakkal sokağında lur. Gerçekten bu meselede yeni biı 17 numaralı evde oturan 31 yeşında fasıl açılıyor. Yeni statünün TOtuh, Antranik Arabacıoğlu isminde bir temel olan ihtilâtları davet etmekekıl hastası, pejmürde bir vaziyette ı sizin işleyip işlemiyeceğinin anlaHilton Oteline gitmiş ve turistlerin şılması bahis konusudur. Böylece oturduğu salona girerek kahve iç vaktiyle Venizelos durum iyice beBu akşam, saat 21 de lirdikten sonra Ankaraya gitmiş imek istemiştir. Kendisinı çıkarmak isteyen otel ken Karamanlis'in bu defaki ziyapersonelme ferşı gelip anormal ha. reti ufuk tamamiyle aydınlanmareketlerde bulunan akıl hastası po dan vâki oluyor.l lis marifetiyle Bakırköy Akıl H^SYunanhlarla iktisad alanda tahanesine sevkedilerek tedavi alüişbirliği yapabilir miyiz? na alınmıştır. İktisadî işbirliği meselesine ge7 sinden 70 ine kadar herkesin lince: Böyle bir birPğin kurulması MAYIS 2 0 ZtLKADE 12 için iktisadî menfaatlerin müşterek zevkle takip edeceği öğretici olması lâzımdır. Halbuki yine Le S • bir program. s Monde gazetesinin, yukarıda bah:S settiğimiz yazısında belirtildiği gibi «'iktisadî alanda iki memleket V. ] 4 37[ 2 10 60819 24 21 17 2.28 yani Türkiye ile Yunanistan aşikâr E ] 9 14| 4 47| 8 45J12.0OJ 1 53| 7.05 olarak rakip durumdadır. Çünkü ESAT TEKELI teselli olmuştuk. Fakat Dış İşleri Bakanımızla Averof'un müşterek demeclerınden anlaşıldı ki bu imtiyaz işınden vazgeçilmiş değüdir ve mesele bir komiteye havale edilmiştir. Biri Türk, biri Yunan olmak üzere iki yüksek memur, diğer işler arasında bu meseleyi de inceliyerek anlaşmaya bağlayacaklardır îşi kısa zamanda neticelendirmek için bu komite doğrudan doğruya Türk ve Yunan Başbakanlariyle tpmasta bulunacaktır. Bilindiği gibi karasulan, bir mem leketin kendi sınırlan içinde sayıldığı için bu sularda yabancılar avlanma hakkını haiı değüdir. Karasuıarımn sının, umumî surette üç millik mesafeyer ve bazı memleketlerde daha fazlasına kadar uzanır Türk karasulannda avlatuna hakkı ile kabotaj hakkının Türklere hasrı, Lausanne anlaşmasına bağh ticaret mukavelesinin dokuzuncu maddesiyle ve andlaşmaya imza koyan devletlerce taahhüd edilrrijtir. Bu devletler arasında Yunanistan da vardır. Bu devletler, kendl karasulannda aynı haklan kendi tebaaları için mahfuz tutmuşlardır. Yunan kıyılarında balık az olduğu için bizim sularımızda avlaimak istemektedirler. Bu sebebden hukukî göriinüsü kurtarmak için iki tarafm karşılıklı olarak birbirlerinin karasularında balık avlayabilecekleri kabul edilse bile bundan faydalanacak olan tek taraf, Yunanhlardır. İstiklâl mücadelemizin zaferini tescil eden Lausanne andlaşmasiyle Türklere karşı taahhüd edilen bir haktan Yunanlılar leHn« ve ahdî bir imtiyaz şeklinde feragat edilmesini ise hakh gösferecek hic bir sebeb ve menfaat tasavı^ır edılemez. Acınarak söylemeliyiz ki yakın tarihimizde bir takım mefruz siyasî menfaatler uğruna katlandığunu iktisadî fedakârîıklar yanımıza kalmıştır. Mübadil ve gayri mübadil Turklerin emlâki için Yunanlılarla akdettiğimiz 1926 Atina ve 1930 Ankara anlaşmalannın neticeleri meydandadır. Mübadil ve payri mü "rrklerin haklanndan yapılan fedakârîıklar pahasma Yunanlılann yükÜTÜ hafifietfcı b« anlas» malar mukabinnde ne gıbnbir siyas! menfaat elde edildiği soruhjıağ» değer. Gjne jjugoslavjg^^ıa} rakarak memleketimize gelen Türk lerin emlâki hakkında 1933 ve 1950 senelerinde yapılan anlaşmalar da yalnız bir tarafa iktisadî menfaatler teminınden başka bir netice vermemiştir. Bu ibrete lâyık örnekîeri gozönüne alarak, varlığı farzedilen siyasî menfaatler karşüığında milli hak ve menfaatlerimizden fedakârlık fashna artık kat'î bir son vermeliy:z. YAPI v e KREDI BANEASI bir Kültiir hizmeti BİLGİ TİYATROSU İSTANBUL RADYOSUNDA 1 Iklndi ı Şehirdeki imar faaliyeti Belediye Sarayı etrafnrtın tanzi mine süratle devam olunmaktadır Yaz sanuna kadar tanzim faaliyet tamamlanacak. Şubat ayı içind* Be lediye Sarayı inşaatı da bitirilmi; olacaktır. Mesire yeri ola n Sanyerde piyasa caddesi yeni baştan asfalt olarak yapılmaktadır. Üç gün içinde beton dökümü tamamlandıktan sonra yol 1 trafiğe açılacaktlr. Yatsı YAPI v e KREDI BANKASI rak içeriye girdi. İkinci sırada oturarak etrafı gözden geçirdi Sahnenin sol tarafında ikinci locada yanyana oturuyorlardı. Nümune karanlıkta yavaş yava; giderek locanın kapışını itip içeri girdi. Macitie Nermin eleîfl vermiş, filmi seyrediyorlardı Hemen enselerine yapışarak onları dışarı sürüklemek istedi. Onlar da hâdise çıkarmamak için sessızce Nümune'yi takip ettiler. Sinema kapısının dışmds Nümune kadına saldırdı. Macit in yalvarması, kadmın feryad işi daha iieriye götürmesine mâ T oîdu. Kadın dedi ki : Ü «Biz de seni medenî bir ka dm, bir hamfendi ssnıyorduk Demek o nezaket, o yüze gül meler bir maskeymiş! Beni Macit beyin buraya getıreceğirL kocam biliyor. Sen hanımefend' değil, hamfendi müsveddesisin!...» Macit, kendini kaybetmiş gib1 ağhyaTi Nümune"nı n koluna gi rip onu eve götürürken, par maklarınin arasında bir düşman boğazl varmış gibi «O kanyı boğacağun, hakkmdan geleceğim» diye bağırıyordu. Macit güldü : olkimiz de birbirimizin hakkından geldik Nümune .. Haydl eve, artık bir daha dışarıda hizmet yok, anladin mi?» Nümune'nin gözyaşlan durdu. «Ben bugün bir nazır kansile konuştum. İki yüz lira aylıklf onun yanına gireceğim... Sadt dörde kadar hizmet...» «Demek bir türlü kendin hamfendi olamıyorsun da daima karşında bir model istiyorsun...» Evet, belki model, belki d« para... Çünkü, Salime hanımm evini vıktırıp o guzel bahçenin ıçmde iki katlı bir beton apaîtmar, yaptınr.ak için Nümune o sabah Şişli'de hizmet ettiği hanımın yeğeni genç bir mimarla anlaşmıştı. Nümune artık hammfendilik pâyesine ilk adımmı o gün atmıştı. SON M O D E R N Fakat bu yüksek şahs! masra^ lar onu bir apartmana kavuşturmaktan uzak tutuyordu. Bu aralık, Saffet hanım yatağa düştü. Kocasının bütün yal varmasına rağmen Nümune gündüz hizmetlerini gene bırakma dı. Fakat gecelerini tamamer kaynanasma vakfediyordu. Daha canlı, daha itinalı bir hasta 33 Yazan: Halide Edib Adıvat baklcı olamazdı. İhtiyar kadımn larmda Nümune'nin feryadı • « o kadar gönlünü almıştı ki, hatamıyordu. ağlaması bütün mahallenin dik tun dolabında kilitli ola'n eskı İkincisi: Macit'in akşam topkatini çekti. Artık kan koca yal zamandan kalma ce kadar ellantılarını daha zevkli, daha. kaması varsa ve biraz da gizli tut niz kalnuşlardı. Macit, her şey< labalık bir şekle sokmak. Gerçi, rağmen sakin yaşıyacakUnnı, kendiai de bv meclislerden zevk tuğu parasmı tamamen Nümukarısınin artık hızmete gitmiye ne'ye verdi. Nümune de yüzükalıyorsa da kadınların Macit'e ceğini farzediyordu. Fakat, süsli ler hariç, elmaslan ye parayı göz dıktiğini farzediyor, Macit konaklar, hanımefendiler vt bankaya koydu ve kocasına söyde açıkça onlara lüzumundan yüksek sosyete toplantılan Nülemedi. Çok geçmeden Saffet fszla ıltifat ediyordu. mune'nin bir numaralı ruh gr hanım gözlerini hayata yumdu. Üçüncüsü: Bu kadmlardan bidası idi. Kocasına derdi ki : Bir zaman sonra Salime harirun Macit'i elinden alması ihrurn da yatağa düştü. Kan koca «Ne zaman bizim bir aparti' timali.. İşte korkunun en dışlıs sık sık yoklarlarken, kadıncamanımız ve hizmetçimiz olursa, bu. ğız kendini evlerine alıp bakmane zaman yazlan Çamlıca, AdaBuna karşı ne tedbir almalı?. lan için yalvardı. lar ve Boğaziçinde zevk ve safa Çünkü, böyle bir şey ihtimall ile geçirecek hale gehrsek, o za«Ben ölürsem. mahm mülküm onu çileden çıkanyor, gozlerin man hizmeti terk ederim.» hep senin olacak Nümuneciden yaşlar akıtıyordu. «Öldürü ğim.» Evet, daima hizmet ettıği ha rüm, öldürürüm» diye kendl Buna mukabil Nümune gayet nımefendilerden yeni bir şej kendiîie bağırıyordu. soğukkanlılıkla : öğreniyor, daima onları anlatNıbayet, Macit'in bu kadınla«Ama sizin akrabaniz var ha1 maktan haz duyuyordu. Hattâ rın herhangisJiin evine gittiğın nımcığım» dedi. eski hammefendisi ve onun akyahut da beraber gezdığini öğ«Ama ben vasiyet ederim.» rabaları ortadan kaybolmuş olrenmek için bakkal Hüseyin «Vasiyet para etmez, noteı malarma rağmen, o konakta geefendinin dul annesini ayda yirhuzurunda mal mülk verilir.» çen hayatını anlatlrken ağzı sumi lirayla tuttu. Kadın pencere Ertesi gün, bir noter buldular lanıyordu. Fakat Nümune'niı den Macit'i gözliyecek, bir kaSalime hanım da nesi varsa Nüşımdı de içi rahat değildi. Bı dmla sokasa çıkıp çıkmscbğln. mune'ye bırpkt'ktan sonra. kendefa içini yiyen kurt bambaşoğrenip haber verecekti. Ondarı disini Macit'in evine götürdüîer kavdı. O da Macit'i elınden ka başka da, Macit şayet yalnız soGarip olarak da Sffet hanımır, çırmak korkusuydu. Evvelâ dörı kağa çıkarsa, kadin peşine düşeodasına yerleştirdiler Fakat beş sene geçmesine rağmen Nü cek, nereye gittiğhü öğrenij: Nümune hâlâ dışandaki hizmeNümune'ye haber verecekti. mune'nin çocuğu olm^mıştı vt tinden vazgeçmedi. Ve Micit'ir belki de hiç olmıyacaktı. Sonra Macit o devirde akşamlan, koişleri geri kalmağa başladı. Çüno muhitte Macit'i elinden alma casile beraber evlerine gelen kü Leylâ'nın anne'sid'r diye ona ğa çahşan kadınlar vardı. Bune Nermm adh bir genç kadmls canla başla bakıyordu. karşı Nümune üc nevi harekeı sinemaya giderdi. Esasen akşam Salime hanım da goçüp eittfğ> tarzı ihtiyar etti: Evvelâ, Macit't ları Macit'le bu kadınm birbır gun, kızının vanına gömüldükkarşı daha sert, daha sıkı davlerine mânalı mânalı baktıklarıten sonra eve dnfnerkea, Macil ranmak, kazancmı kontrol et nı Nümu'ne görmüş Ve vehim acı acı gulerek kendi kendine : mek. Buna daima muvaffak ola lenmişti. Bakkahn annesi onla ('B'z'm Nümune artık ahırel Tüyordu. Çünkü. okumak bilme rın gittiği sinemayı tespit ede tesrifatcısı oldün diyordu. Ve rek Nümune'ye haber verdi. Nu ?'ra ile Nümune'nin ahrete teşyı diğı için Macit'in kbynundak mune bir gün erken gelerek c ett'ği Sarı Leylâ. iki ihtiysr kaküçuk defterde yazılı hesaplar, smemaya gitti. Film başlamıştı din eö^ter'nin önünde canlanıa'"l'vam!yordu. Bunu da bir ar Nümune, gişeden bir bilet ala yordu. M'mafih bu ceîiaze alay kadaşına pek emniyet edip oku JCont e dy a s ı SAYIN İTHALÂTÇI ve İHRACATÇILARIN Emirlerine âmadedir. ir Piyasanm en yakın ve elverişli yerinde if Yürür vinç tertibatı ile emtea boşaltılması •• Büyük vapur yanaşabilir nhtım * DEPO T E Ç H İ Z A T L I İSLERDE TAM EMNtYET VE SÜR'AT Cajalojlu Halkevl sokak No 3« 41 Yazı l»lırıni fı'len NÂZİME NADt t»den Sahlbi Ş Â S A Depoculuk ve Ticaret Limited Sirketi Fener, Abdulezelpaşa Cad 282. BAY OSCAR: Tel: 21 17 40 Gazetemızı gonderılen r \ u k VP vazılar nesredilsln edllmeain lade d îlânlardan mesullyet kabul ÖMER SAMİ Murlr r PROF. NİMBÜS'ün MACERALABI:
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear