Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
İKJ Gene Gazete üzerine Eyvah, biz kendi meslekdaslarımıza dahi maksadımızı izak edemezsek nesıl olur da başkalarına meram anlatınz? «Gazetenin ilk. vazifesi haber neşretmektir, haber nejretmiyen matbuaya gazete adı verilemez» demiş ve küj^«£ boyda bir AiKdolu gazetesini nıisal göstermiştik. Bu gazete elımıze geçen nüshannda o avuç içi kadar ancak tutan sahifelerine 10 tane resmî veya ticarî ilân koymuş. böylece neşir vzifesini ysptığı kanaatine vararak bir tek haber yayınlamadan umumi efkârm önüne çıkmıstı. Yazımız bazı Anadolulu meslekdaşların hoşuna gitmemiş olecak ki dört, beş mektub aldık. Şimdi bunlara ilâveten önümiizde bir 3e Nazllli gazetesi duruyor. Meğer biz neler »öylememişiz. Umumi efkâr yalnız üç, beş gazetenin (İstanbul basınını kasdediyor) esiri ve zebunu ol'~mazmış. Biz «taşrada gazele çıkarmağa. spor kuli'ıbü açmapa, okul yapmağa, hulâsa herşeyi yurda yaymağe ne lüzum var. îstanbulda herşey mevcud. Oraya eidelim ve lstanbulu Türkiye telâkki edelim"» demeğe getiriyormuşuz ama yağma yokmuş! Denebilir ki insan denen mahlukun fikrini yazı ile ifadeye beşladığı günden bu yana, hiç bir düşünce ve göriiş bu kadar anlayışsızhkla karşılanmamış, bu kader yanlış hulâsa edilmemiştir. Okurken adeta tüylerimiz ürperdı. Evvelee söylediğimizi biraz daha açarak tekrarlıyalım: Mündericatı ilânlardan, şiirlerden, atasözlerinden, şıkâyetlerden mürekkeb matbualara belki dergi denir, belki broşür denir. belki de baska bir ad verılir. ama gazete denemez. Çünkü milletlerarası gazetecilik alamnda mevcud kaideye gore eazetenin ilk ve en mühim vazifesi haber neşretmektir. Havadis topkyıp vermiyor muyuz şehirde, memlekette ve dünyada olup bitenler hakkında halkı aydınlatmıyor muyuz, bize gazeteci denemiyeceSi gibi çıkardığımıza da hiç bir şekilde gazete ismi verilemez. Elbette Îstanbulda da. Ankarada da, bütün Anadolu ve Trakya şehirlerinde, h«ttâ kasabalannda da gazeteler olaeak Bunlar îzmit fabrikasından kâğıd alacaklar »ma gazete olarak çıkficaklar. Mesleğin kaideleri, devletin ve milletın men faatleri bunu emrçdiyor. ehir= v =haberleri Disciler şikâyetçi Dün yapılan kongrede, malzemenin hem kıt, <hem de çürük olduğu belirtildi Türk D15 Hekimleri Cemiyetinin yılhk kongıesi, dün Tabibler Birli. ğınin Cağaloğlundaki merkezinde top lanmıştır. Rıdvan Alterin başkanlığında yapı lan toplantıda soz alan diş hekim. leri malzeme sıkıntnsından jikâyet etmişler ve artan hayat pahahlığı karjıstnda vergi sıstemlerinde tabıb ler gibi değişiklık yapılmasmı istemışlerdir. Bu arada söz alan bir üye, dişlerın çüruk oimasından diş hekımlerınin mesul tutulmaması ge •ektiğini zıra malzemenin hem kıt, hem de çürük olduğuou soylemiştir! Kongre, seçimleri muteakıp sona Mnuştir. CUMHURİYLT 3ü Ocak 1959 j D Ü Ş Ü N C E L E R j fSABAH] lir aksırıklık Siyasî ahlâk kaidesi Yalnız bizde değil, birçok memleketlerde politika ile ahlütın bağdaşamıyacağı yolunda halk arasında o'.dukça yaygın bir kanaat vardır. Rasyonel olmaktan ziyade hissi teme'lere dayanan bu kanaati taşıyanlarm aklına, politika deyince. her şeyden önce ihtiras, entrika, yalan ve boş vaad gelır. Dudaklarmda acı bir gülümseme ile, size politikanın bir «rkoltuk kapmac'a» oyunundan başka bir şpy olmadıgını söylerler. Hüküm'.eri kesin ve mutlaktır. Onlan kolay kolay bu düsüncelerinden vazgeçiremezsiniz. Zira artık bütün ümit kavnaklan kurumıi'. güvenrro ve inanma güçleri erimiş. kaybolmuştur. Bir toplumun, idare edenler tarafından aldatılması ve hayal kırıkhğma uğratılması nisbetinde )>u düsüncede olan insanlann sayısı çoğahr. Bu düsüncede olanların çoğalması nisbetinde de toplumun bünvesi zayıflar ve mânen cönilür. Ahlâk kaidelerinin politika ile bağrlaşamıyaca&ı ve sivasî l"ayatın mutlaka bunlardan fedakârhğı gerektireceği yolundaki fikir, bu hususta gösterilebilecek misaller r.e kadar çok olursa olsun şüphesiz ki objektif bir ge»çek ve umumî bir düstur olarak kabul edilemez. Gerçi siyasî doktrin sahasında, ahâk kaidelerine ver vermiyen, hattâ açıktan açığa bunlan inkâr e^pn «sistem'er ve mezhepler mevcuttur. 'vol ve onvtn t' t; n'leri «o. sizm, faşizm. narizm ve nihavet komünizrn. düpedüz ahlâVı politikadan silmek yoluna Rİtmişlerdir. Bütün totaliter sistemlerde müşterek bir esas vardır: hensi de naaveye ulasmak icin her türlü va?ıtamn mesru o'dugu» inancı i'e hareket ederier. Bu sfstem'ere gö!, gaveve u^smağa hlzmet ettikleri ö1c"de, ha'Vı a'datma, yalan, Vıî'e, ceblr, »iddet ve hattâ ad^m ö'dürme tdmamen mesru po'itika va«ıtalarıdır. Ancak. sövlemeğe lüzum yoktur ki, bunlar. co&u artık l^âs rtmlş olan ıcrbahk re'imierine ha's us\ıl. Biz bvrs''i maVyavp'Izmden degil. manevi dp»»r'ere ve lnsan havsiyerlne savm gösteren demokratik reiimlerdpVI DnWVad><n bahsetmek Istivoruz. Demokrasi. ahlâk temeli üzerine kurulmus bir rpiimdir. Bu gerçeği, daha medeniyetin ilk ışıklarını sal dıgı gün^erde, büyük filozof Aristo, ırdemokrasinin an^ prensiVıi fa'ilettir» sözü ile ifHe e»mîs buîunuvordu. O günden bugüne bu gerçek emis ve demokrasl ancak aMfiV v» *fjı?net einsîanttîn rıâki'n olduğu ülkelerde devamlı olarak verleşebilmiştir. Bu ülkelerde politika da, kaide olarak, ahlâk düsturlarmın çerçevesi içinde yürümüş ve her fırsatta «ana prensibo baği^n e^mpV'pn Peri kalmaYukarıda bahsini ettiğimiz, politikanın topyekun «çamurlu» olduğuna bir defa kar.aat getirmiş olan kimseler, ihtimal bu söz karşısında dudaklarını bükerek «acaba öyle mi?> diyecekler ve bazı misal YAZAN j MUNCI KAPANI şahsiyetler gibi, siyasî partiler de ayni kaideye tâbidirler. Hele, mesele sadece bir vaadin yerine getirilmemesinden ibaret değil de, dün ilân edilen bir prensibin bugün taban tabana aksini iddia ve tatbik mahiyetinde ise, bu takdirde durum çok daha ağırlaşmıs olur. Bu şekilde yüz seksen derecelik bir dönüş yapan politikacı veya parti. halk efkârında «prensiplerine ihanet eden adam». «kendi prensiplerini çiğneyen parti» damgasını yer, ve bu damgayı bir daha da kolay kolay üzerinden silmeğe muvaffak olamaz. *** Batı demokrasilerinde böyle ağır bir müeyyideye bağlı olarak kendini saydıran bu temel siyaîî ahlâk kaidesinin, bizim aktüel politika hayatımızda fazla umursanmadığını ve pek hafife alındığmı üzüntü ile görmekteyiz Bir zamandanberi, milletçe, politika sahnesinde oynanmakta olan bir dram sevrediyoruz. Bu dram, bir bakıma. hüviyet ve şahsiyrt değistiren insarJarın dramıdır; bir revi kollektif Dr. Jekyll Mr. Hyde hikâvesidir. Bakıyorsunuz, dünün en atesli idealistleri. insanı hayretler içinde bırakan bir istihale ile. bugünün en koyu opportünistleri oluvermişler. İçlerinde, vaktile yakmdan tanıdığınızı lan Cevat Fehmi BAŞKUT | DÜNYANIN İLK KORSAN K RUV A ZÖR U Bir D.P. mebüsü üniyersîfe de şikâyet dinfiyor Birkaç gündenberi gençlık meseleleri üzerinde temaslarda bulunm; k maksadile şehrimizde bulunan D. P. Antalya milletvekili Sadık Erdem dün Üniversite kantininde gençlerle görüsmüştür. Beraberinde Ankara Üniversitesi Talebe Birliğj Baskanı Yavuz E«mersoy olduğu halde sabahleyin kfntine giden S. Erdem, burada Universiteli gençlerin sikâyetlerini tesbit etmistir. Gençler milletvekiinden kitap baskısı için kâğıt, şubat hakkı, lisan mselesi ve Jmtihan yönetmeUğindelei aksaklıkların giderilmesi için yardım istemiçlerdir. Gençlerle görüştükten sonra Kızılay lokantesında öğrencilerle birlikte yemek ylyen S. Erdem, bugiin I. Ü. T. B. merkezdnde tktisad Fakütesi öğrencilerile görüsecektlr. 30 SARAÇUGLO Su diz boyuna çıkmıştt «Karanlıkta atüan bu çuvallar I yandan da filikalar dışarı albora dan bir tanesinin de benim omu edilmişti. Geminin batması halinde zumu sıyırarak düştüğünü hatırla (terkisefine) emri verildiği zarım. Fakat hiç bir şey olrnamış man binmek üzere, çok aevimli, gibi, ne atana kızdım, ne de bir ses çok temiz ve titiz doktorumuz Taçıkardım. Bu, karanlıkta gayet ta lât Bey, altın çerçeveli gözlüğünfl takmış, her zamanki gibi tertemiz bii bir şeydi.» «Geminin kıç tarafı epeyce bas elbisesini ve pelerinini giymiş, •tığından artık pervanelerimiz gö linde de portföyü olduğu halde, beklerine kadar suya girmişti. Tak nöbet kamarası kapısmın karjıaınriben yedi, sekiz mil «ürat yapa da, sanki limanda olduğu gibi: « Buyurun, filika hazır!... Denbiliyorduk.» mesini bekler bir vaziyette, sakin Her ihtiraale karşı alınan sakin duruyordu. Ben bu hall, ertedbirler... «Her ihtimale karşı tekmfl f'li lerle birlikte kömür çuvallarile ka, kik ve istimbot mataforalan nöbet kamarası önünden kıç üsmız dışarıya albora ve maynaya tüne geçerken, belki on, on beş pehazır edildi. Fakat sonradan Iılika çişimde gördüm. Ne o bize bir şey lanımzdan bir kısmının, kendi top sordu, ne de biz kendisine bir şey ateşimizin tesirile, armozlarını aç diyecek bir an bulabildik. Böyle zamanlarda insan konuşmadan da mış olduğunu gördük. «Torpitolanmamızın akabinde bil çok konuşulmuş gibi, her şeyi kav hassa baş kazan dairesinin bölme nyor, anlryor » mukavemetini arttırmak için, h'6\ «Kömür postası tamalandıktan meler desteklendi. Baş kömürlük sonra aklımız üst güverfeden gülerin hemen hap halinde bulunma verte mangasına inen kaportanın sı da alabanda taraflarınm muka merdivenlerine takıldt. Hiç bir yemetini tamamile temin ediyordu. merdiven ayağımn bu gece <Hamiİlk anda ateşçi mangasmı ve baş diyes de düşünüldüğü, aralıklanportuçlan istilâ eden suyun güver nın gayet dikkatle ölçülüp biçilte mangasına kadar çıkmaması için diği kadar düşünülüp ölçüldüğünü güverte man"asmdan ateşçi man ve yüzlerce insanın ağzında mütegasına Inen kaporta kapatılmıstı. madiyen altıncı, yedinci, vedinciyi Bu, kelebekleri nisbeten zayıf olan bir, iki, üç.. santim kadar geçti!. kaportanm alttan gelen tazyikle gibi sözlerin dolaşıp tekrarlandığıparalanmaması için, bu kaportanm nı zannetmem. Bu, su seviyesinin ıVerine de destek vurulmak icap mütemadiyen yükselmesine delâlet ediyordu. Maamafih bu zamana ediyor ve buna nazaran «Hamidikadar güverte mangasında su diz ye» nin mütemadiyen alçaldığını boyunu geçmişti. Birinci bölük mü anlatıyordu.» «Nihayet torpito kapakları da lâzimi Sarıyerli merhum Cemaî Efendi, su içinde kaporta mahalline suya girmişti. Geminin seyri baş kadar giderek, bunu desıekıcmcğe taraiı daha ziyade batırıyor, sulara gömüvordu. Ara sıra tedricen tnu"iffak oldu.> yol keserek sürati azalttıkça geYaralı krüvnzöHe maneviyat minin başı bir, nihayet iki santim yüksck... «Bidavette yalnız iki (tiş'de hâ kadar yükseliyor, bu suretle: «Su sıl olduğu görülen maneviyat boz msrmara edüdikçe iste tesiri görülgunluğundan maada gemide hiç bir meğe başladı. Yedinci basamak fena hal görülmedi. Fevkalâde nü gözüküyor!...» diye en küçük bir kemmel bir disiplin vç komutana yeis ve ümitsizlik hissinin hasü karşı. en kıdemsiz erden en y'iksek olması derhal önleniyordu.> Ortalık aydmlanıncarütbeli subaya kadar, beslenen ha«Sabaha karşı baca tahtalanndan kikt muhabbet ve itimat hiç bir ir.sanın aklına başka türlü bir şey (bacaları boyamak için kullanüan 1 düşünmeğe meydan vermedi. Eu geniş ve uzun kalaEİardan ) sallar yaptınldı.» nunla beraber boşta da kimse bıfakümadı. En mühim meşeale ger«Ortalık aydmlanmıya başîadığı deüerle su marmarası idi. Zaten bu zaman imam' efendi (ufuk görülîş'e ebediyete kadar uğrsşılsa bi meğe başîamış ve etrafta bir sey teceği yoktu. Hatırımda kalan şu olmadığı anlaşılmıştı) sabah ezanımanzarayı arzetmeden gecemıye nı okumıya başladı. Bu sabah. kurceğim.» ban bayramı sabahı idi. Gayet sakin bir havada, bu feci vaziyeti*** «Birbiri ardına, muntazamin ve mizde sabah ezanını gayet tath ve süratle yap^an is'e» ara=m 1a Vö gaşyedici bir vaziyette dinledik. (Arkası var.) mürler kıç üstüne taşmırken bir ler göstererek klâsik demokrasilerde dahi politikanın ahlâk esaslarına bağlı kalraadığını ıleri süreceklerdir. Bu konuda gosterdikleri misaller doğru o'abilir, fakat vardıkları netice ve hüküm yanhştır. Evet, batı demokrasilerı.nde de politika havatında eğrilık örneklerine işaret olunabilir. Ancak bunlar, doğruluğun kaide )ldugunu teyit eden istisna'ardır G^rçek hürriyet reiimleri ile. hi'T'i"ptci»luveya yarıhürriyet rejimierindeki politika havatı arasmda başhca farklardan biri de şudur: ötede dürujt o'mıyan nolitiVacı parmakla i gösteri'ir, V>er''»» ise düriist olan oolitikacı. Kaide ile istisna, birinden öbön'îne geçerken yer dpğıstirmis'erdir. DemcVrasi ile ;dse oiunan rfin leketlerde ^ivaspt adamı. siyasî hayatta r^uvaffak olabilmek için muvaffak olmak bir tarafa, sadece orada kalabilmek icin vai olmıyan bir »Rivasî ahlâk kodu» na riavet etmek zorundadır Bu kod'un ihtiva etti^i kaîdeleH'en hasında da «vpn'T«n «"TÇ sadakat» kaidesi gelir. Verd'gi söri" tutmıyan, dün sövlpd'Şini Vıu<""" inkâr eden, millet huzurunda çiriştiSi taahhütlere sırtını çeviren DOİitikacı. kısa bir zamsn Irinde ı nolitika havatından tasfive edi'meğe mahk'umdur. Elbette, siyasî Belediye Reisinin verdiği yemek Belediye Reiai Kemal Aygün dün, memleketimizde tetkik gezisine pkan milU maarif komisyonu 4zalarile görüsmüş, kendilerine Malta köskünde bit öğle yerceği vermiftir. BUÖDAY BANKASI tKRAMİYE PLÂNI Tramvay deposunda otobüs çarpmasile öldü Üsküdar B:ğlarbası tramvay deposunda çalışan şoför Hulusi Yay, ldaresindeki 406 plâkalı oto^üsle depoda manevra yaparken, ot0büsün arkasındaki baglantı den^rini sökmeğe uğraşan 15 yaşmda. ^îüseyin Yüceşakaya çarparak öiümüne sebebiyet vermiştir. Şoför yakalanarak kaza etrafmda tahkikata bajlanmıstır 600.000 Lira tnmamcn nakit Son bir haftalık ihracat Son bir hafta zarfında lim*nunızdan yepılan ihracat miktarı 5 milon 206 bin lira tutanndadır. Sevkedilen mallar arasmda sıraile tiftik, buğday, arpa, manganez, tütün, ceviz, ftndık, kepek, cıva, afyon vardır. Limanunıza gelen ithal mallan Dün limanımıza muhtelif bandırah gemilerle 4.192 ton püc detniri, 44 ton saç levha ve 207 ton cam ;elmiş ve t'hliyesine başlanmıştır. Bu Hattaki HKiS'i nimaYi ihmal etmeyiniz! Bu Hafta, İSMET Âldığf Hatıralarım İNÖN0'n^ Bulacahımt'^ Adliyede terfiler İstanbul adliyesinde çahşan bazı savcı ve hâkimler birer derece terfi etmişlerdir. Terfi çden savc:lar, Oğuz Barutoğlu, Cetnal B:tur, Hüsnü Ribar ve Osman Karışıkh. Hâkimler ise Millî Korunma hâkimi Yahya Okur, Hâkim Mustafa Çembercidir. Üsküdar savcı yardımcılarıadan Haydar Durlanık da bir dereoe terfi ettirilmiştir. izim. ayırd edici vasıf'arımız arasında, reha\ctin ve egoizmin büyük bir jer tuttuğunu hiç birimiz inkâr edemeyiz. Hoş, inkâr ettiğimiz Je yok ya! Hattâ bunu. be'ki de *jilmeden, I nettiklerinizi bile bugün tanımak raütemsdijen itiraf »tmiş durtnuta güçlük çekiyorsunuz. Sözleri, i şu7. Hâlâ da ediyoruz. düşünceleri, tavırları, seslerinin | Ne yapai'm. kahahalini iüraf ettonu, hattâ yüzlerinin çizgileri de mek de bir meziyettir d!ye teselli ğişmiştir. Bu fdamlar, henüz çok bulmağa bakalım. Çünkti hıı Va>>akısa sayılacak bir zaman önce, po hatim^in üstünden sıriar reçlitika alanmda bir takım güzel miş, bir. gene o kabahatl işleraekpren^İDİerin müdafiliğini yaparak, ten va7secraemisİ7.. kendi'erini hürriyet âsığı ilân e^eEdehiyatımız, folklorumuz. sözrek atılmamışlar mıvdı? Yıllardan lüklerimiz, bu kabahatle doludur. Büyük şairlerimizden biri çıkve vıiiardan beri beklediği ve özlediği şevleri millete vaad edip o mış: nu kendilerine inandırmış. arka İç bâde, güzel sev, var ise aklü şuurun; larmdan sürüklemiş değiller mivdi"* Bueün, bunlann hepsini unut Dünya var imiş, ya ki yoğolmuş, ne umun"i! muş gibidirler. Eski sevgilileri hiirrivetten artık soğumus'ardır. Bnğ demis. Ne enjin kaienderlik, değil lılıklarını ilân ettlk'eri nren^ipien mi? Ama ne de büyük bencillik. "erceklestirmek şöyle dursun ,on Bunun yani ?ıra söylenmiş. avnı 1»n her aün birar daha incitm"1'. rnhu ifade eder daha, çok şey var. te. hpr eün bira? daha ermektedir Ayş'u nuş eyle bugün, anma gam'ı ferdâyı; 'er. Fskf sÖT'eri, pski pa^ak vaad'eri kenHiVrine h^tıriatıld'Şı za Sana ısmarladılar mı bu yalan dünyavı! man. soğukV»nMık1a. hiç istiferinl bozmaf'an verd'V'erl cevap su olu bevti birinciye taş çıkartmazsa da, vor: «Ssrtlar de5''mîstir>. Siz i»<*. rehaveti ve umursamıulıgı ne güdp*>en mpvkilerden ba;ka ortada zel tasvir eder. değismis bir şart eöremiynr«unuz Daha hafifleri d e vmrdır aırıa, ve arılanıaktn piîcHik çekivorsunur onları da, satirlar arasından sırıVe h\\ dram. böv'ece. La Rochefou tan gcride kalmıs mânâları bakı«nphirVr na^ıl mindan ajnı kategoriye sokahiliriz. Meselâ: Mihnet'i kendine zevk etmektir rppnf??f!°'in icirı^e Svlece kavboâlemde hüner; lıir» sÖ7*inii haVlı cıkartacak s e Gsm'ü şâdi'i felek böyle gelir, boy iîMp «A^Vfîn'rîn oniîrde ^evam P le gider. di^» F^d'vor. bunlardan biridir. Kendimİ7den baskasını düsünmek tste pol'tjVa sahnesinde bunlan sevredpn vp»anda=lann bir kısmı. zahmetine pirmeUten hoslanmadıîırabi)'"^k iÎT'i*<!'''HŞe kap^arak «si Biızı pek £Ü7el. oek canlı srki'de ya«et ovunu» hakkırda kat't hük anlatan iki beyit akltma goli; or. rni'nü verivor. Pu vat^ndaslar. iç "iri şu: 'prl sei'iinıs, artık h'ç bir şeve Duşünüp mihnet'i gayrı nidelim 1 1 ve hiç k!rn«o<p inaTTnaz insanlar G'' elim. eğ'çne'ir . zevk ••deHm n'rıucipr^ır. v a7imi7in bs«ında da Bu şar'<ıvı rartvolarımızda da KnMrt*'5!»niz <nhi, bir mjllpt icin, sık sık din'erİ7. KpnHi he^ühıma, H'Vıatsa rI«rnr<'TP«i ı'Hoa'ini serrpk ne 7amnn bunu radvodan duysBm, e*'enme'< ?öv'p H>ır«'in. içiI"«*irmp5p cp'.a'^yan bir millpt W i . 1 1 rnc Hir hÜ7Ün röker. mihnet'i gfcvra pn r""vt'''; te'iüke. bu seV'lde r ' cevirmeH nasihat eden bu <=;;npn VP dnvan insanlann çoSa'rmsı^ır. Tı^'i f"T»itVHni ve inanç «arkının kâilini bu'uo «ortnak is'vını t'*Vp*en ir.«3T1iar oibi. ümH terim: «P^nrrt. ««"1 ömründe uıih• rormedin mi?» * Iprini ve inanc'arını tiü'eten milÖteki bevit aha »*5UHir. d?ha 'oflpr de yaşama güçlerini kaybehnvrattır. Ama onu. sahibinin ayrWer. vaslığma bağı»'1^ »*ıi'irİ7; »damcaSükretmek lârımdır ki, TürV mfl be'ki ertesi giin ayılmış, piş'etinin biivük cnŞun'uŞu. »eı hav»l o'mustur. u*rarnak1a berp^PT Me Vanede yat, evde ne yerlerse p varına ffüy?ninl kav yesin^er: P"' ! f 'Vay* ve pol'tiA.ldırma adam sen de, ne derlersa ıtsn *""«rnemîştir. Bir desinler. q a v 1 *' ölcüsünün daBu «on mısralardaki aldırma, a1 "*u ?Cî>3ıni 'nanarsk dam *en de, ötekilerde kelimeler 7pVTnj^, ve bu<""ın o n Halinde mevcut Heîil ama, ruh o*T|pVte o'an Insanlara avnen var. IBu meyhane beyri, dnha halk di'ile yazıidığı irin, Bazı şüphecilerin zihinlerinde ve n düindekini ^rfne iynen «1d'l'crinin u"nnda takılı duran bir »II. «uflj v»r Pek4, y» bunlar da 5tetTmurs<»ınazlıeı. bencilHği halk ki\tı gibi hareket ederlerse?a Halk, 'inHe i'ade eVn ıi«zımlastırılmı^, o'mın bir sağduyu ile pesin hiiVı"rn ver'"•'prîmizin buiında da şu gelir: vermekten kaçınmakta ve he^'eF! icin vanma nâra: vip görmeyi tercih et^nektedir. Bun . safanı ara. dan sonra yoğurdu üfeyerek viveben. yok^a b*n' t ; ceğini kolavca tahmin p<'ı> ''r!z. Bu e^Mnıi. hayat sahasınHa, cBunlar» da «ötekiler» e"M harp nr*' • •> eM<?in;x i^nretp basını bi<* ket etükleri takdirde, Vî. gprî V cevirifpV ter>P7nilii»»de bulıınrilen tercrübelerden sonr* • buna ih an «" f:i rtin în^dmH'»: kaidinmm tirnal vermek biraz güçtür' 6teyiidırım buıle ecr'.p kilere karşı takındığı tavrı beri'i slzi teped»n tırnağa zifosa l.u'^dılere karşı da takmacak. haklarmı ğı halde, aldınş etmeyen Cadi'^c ve hürrivetlerini tam olar?1: eMe sahihi şımarık milyonerin edasında; etmek için veni baştan mücadele kurtlu pirinci bile bile yutturmağa ve girisccektir. Er veya gec, sot*"i ralısan bakkalın açık gözlülüğünde; da mutLaka kazanacağına hiç ?üp tcmizlenmeğe verdiğiniz elbisenizin hemiz olmaçm. düğmelerİDİ söküp kaybettiği halde, yılısık yılışık yüzünüze bakan ütücüniin kayıtsızlığuıda; nihavet, ârrme hİ7metinin bazan insan hayat lan ile de ilgili olabilereğin! aslâ diUünmeyen ^askra Kîşilerin umursamazlığinda bulabilirsiniz. Nühssaı 25 Kuruştur CUMHURIYET ABONE ŞARTLARI Micîjm: TAVBBEUK /İ(tt « aylılc 3 avlık Tukiv* H»rlel Lira Kr Llra Kr. «0 00 25 00 150 CO MOO 41 00 l l l e J u ttafta ÂKlS'te, ;• Memur maaşlan ne olacak? * Karaşi Toplantısınıa iç yüzü kollarını tuttular. İki kişi de ku kardeşimi annesinden âdeta yırttılar. Çocuğu yan taşıdılar, yarı sürükledıler. İki elini arkasına, ıki kolunu da omuzlarına eklendık'eri yerden bağlayıp kollaruıdaki ipm uçlarım sağda ve solda duran iki büyük tekerleğe sardılar. Engizitör: Mersedes 6e To'edo (kız kardeşimin adı öyleydı) babanız Garçiya de To'.edo'nun size öğr»tır.iş olduğu küfrü... dedi, fakat sözünü bitiremedi. Mersedes bayılıp düşmüştü. İna^yo de Huenka cellâtlara: Ayıltın şunu! İşinizin Kara Yusuf: «İşittiğime göre müs lüman olmak istiyor^iussunuz. Pekâlâ! Size yapılan haksızlığın ve çektirilen cefaların olur seylerden olmadığını tasdik ederim. Fakat Hazreti İsa'nın ne kabahati var? Ve bu çektikleriniz'e ne münasebeti var?» diye sordu. 1 Alonzo 0nun hiç kabahati olmadığını büiyoruz; fakat şunu da biliyoruz ki Hazreti İsa, ortaya bir çok insani ve asil fikirleri koyan pek yüksek bir' adam, yani tıpkı bizim gibi bir adam olmuş olmasına rağmen hıristiyanlık onu Allah'ın oğlu saymaktadır. Bizlerin de Tanrı tarafından yaratıldığımıza bakarsak biz de kendimizi, hiç olmazsa. İsa kadar Tanrının evlâdı sayabiliriz. Hazreti Muhammed, her hangi bir insan gibi insan olduğunu ve Tanrının nlr olduğunu söylüyor. Biz de Pann.birliğini kabul ettiğimiz için k"ndimizi müslüman sayabiliriz. Eğer bu hakikate inarmakla IÜSIÖ nan oluyorsak müslümanız J îmektir. Bunun ötesi âyinler gibi şeylerJ'r ki onların hakikatle münasebeti yoktur.» dedi. Kara Yusuf: «Yani Tanrı Uirliğine şahit oluyorsunuz ve bu uir'iğin Hazreti Muhammed tarafmdan ilân edildiğine inamyorsunuz? İki forsa «Evet!» yollu başlarım sallayınca Kara Yusuf «Öyleyse mesele yok, müslümansmız.» dedi. Bu sefer Don Garçiya Kara Yusufa: «Bu müslüman olmayı forsalıktan kurtulmak için yaptığımızı sanıyorsanız. fena halde yanılıyorsunuz. Şimdiye kadar fortalı a •M V. ı E. 7.12 12 27^15.06 17 22 18 57 1.51 7 0 6 c Ikitı OCAK 30 RECEB 21 . e 5 V 11 Bssan ve yayan Cumhunyft Matb'scılık vf G^z^tp^ı^ıl« Turk Anonım ŞfkPti Cagf'lr.glu HalVevi sr>kak Nn 3<)'41 Sahıbı NÂZİMt NADİ ÖMER SAMİ s » Yazı f nnı fı'len ırtarf ıJı n ut 5 27 9 45 12.00 1.34 12 06 lar rvşrvdıKın «lilmnıın ladp edilmp» tlânlaıdan m»»!ulıypt kahul Pdılmez ğı zorla yaptık. Şimd'den sonra berkendenİ7de gönülü olarak yapabiliriz. Yalnız size anlattıklarımızdan takdir etmiş oiacağına vechile Sevil Engizitörü İanaçyo de Huenka ile görülecek küçük bir hesabımız vardır.» dedi. Endülüslü müslüman Nocmeddin: «O işde ben de sizinle beraberim. Bana annemi kendi eH^rimle öldörttüler!» diye bağırdı. Yusuf Reis: «Bizim >ieniz yoldaşlarının arasına kabul edilmeğp ait merasimlerimiz ve îyinlerimız yoktur. Sizi ben bir deniz yoMaşı oiarak kabul ediyorum.» dedi. Sonra Yusuf Reis öteki korsa ıîara dönerek: tNe dersiniz?» diye sordu. Hepsi: «Bizdendir'îr1» d:ye cevap verdiler. (Arkası var.) •CUMHURİYET» in Tefrikası 29 ULU Masnnın iızenndekı gumuş bir çıngırağı çaldı. Engizisyon nöbetçısi gelince ona: Mahkeme âzaları kudsî rahiplere muhakemeye başlıyacağımızı bildiriniz. Lutfen teşrif etsinler. Toledo ailesinin öteki âzalarmı da getiriniz! diye emir verdi. İşte burada gördüğünüz babamı getirdiler. Ötesine berisine takmış o'duklan demir zincirlere rağmen kendini dik tutuyordu. Fakat ne de olsa yirmi dört saat süren hapislik ona tesir etmişti Beni P«rünçe annemin gözleri doldu: zavallı kadın, bana euil\msemc?e gayret etti Küçük kız kardesim daha çocuk denecek ^ağdj \A\ 7.iten zayıf ve hastalıklı idt. Y'izımü annesinin koluna bashrıvordu. Başma gelenler aklına mı te=;ir ftmiüti ne? Ellerini tuhaf Hr •ar.vla kıvırıp dumvordu fara eözlori san^i daha da iri'esnıijti "sKra beni föriince kudsal rrıahlr'n^ve ppk de hürmet ifade »inıcven tok bir sesle beni selâm'.sdı. Ben rie ayni çeşitten bir SO>:!P »'""'•na Son senelerde sık sık işittiğimiz «hasbi geç» «bos ver» gibi piç tâbirler, o eski yaldrzlı, ?işkhı, kabarık mısralarm, övleleri artık sövleBemediği için, ihtisar edllmi; ^eVilleri gibidir. Aksırik çok tehlikeli bh tepki imis. F<:ki adamlar. yanlarında aksıran biri oldu mn «yerhamükâlI?b > derlerdi. Al'ah merhamet etsin demek. Şimdiki çok yaşa'nın arapcası srihi bir şey. Aksınrken bevinde damar çatlayabiMrmis de bn yÖTİer onnn için sövlenivor. Ilani. ffermis olsun ne\inden bir şey! Demek, insan hayatı bir fiksırık1*: Bu umursamaz adamlar *eTVî ^e «bir aksırıklık ömür için fazla Brfihnege değmez« diye d'jşünüyorlar. Ama, bakiyornm, hep başkalsnnm ötnriînn bir aksınklık göruyorlar. Hamdi BALIHÇISI ' •"unıj cevap verdim. Nöbetçüerin bıri: hıtlenn şahaüc P • Susunuz! diye bağırdı. Ba bulunuyormus. İttihamname okunbam herife: Sen sus, köpek! B E duktan sonra engizitör babama güna zindan bekçileri emredemez:» nahlarını itiraf edıp etmediğini sordedi. O zaman İgnaçyo de K.ifnka du. Babam: İtiraf ederim, yalnız babama: Bana bak, Don Gar bir günahı itiraf ederim. Belki de erbabı de?i! misiniz? dedi. Ançiya, burası cart curt edecek *ışla o sabi olduğu için ittihamnameye nemin çığhğmı duydum. Adam'ar değil. Ağzma vurulacak bir !>ağ, ithal edilmedi. O da Don Vaskes ipleri çözdüler. İnce gbvde yere sana senelerin ve ihtiyar y;ısının de Kalavelas'm oğlu Ernando'ya yıküdı. Kolları sıvalı cellâtlar çoöğretmediği hürmeti öğretebilir. üzüm bağını satmamış olmakhğım cuğun etr^fına üşüştu'er. Onlarm reisi olacak birisi engizitörün önüdedi. Babam ona: Sen, »enden dır. dedi. korkmıyan bir adama boş boşuna Mahkeme âzaları bu sözler üze ne geldi. Ona: Kudsiyetli efentehditler savuracağma; bana ve a rine inlediler. Kâtibin kalemi cızır dimiı hazretleri. suçlu öldü. Hem ileme karşı yapılan bu hakareün dadı. Engizitör kâtibe: Suçl 1 inlerin ilk hafif çekisi'e öldü İlk sebebini anlatsan daha iyi eder nun bu sözîeriri kaydettiniz mi? defa vaki olan bir haldir. dedi. sin! dedi. İşte o zaman mahke diye sordu. O da Evet deyin Babam: Tanrı merhametini gösmenin kâtibi ittihamnameyi oku ce babama Ortada hiç bir şahit terdi ve çocuğu, size parçalatmadan dır Guya dedemizin dedesinde İs ve delil o'masa da şimdicik söy aldı. Fakat Tanrının lâneti s^nın panyanın eski müslüman seksne lediğiniz lâflar ve takmdığınız ta üzerine o'sıi" pv İpnaçyo ie Huensinin kanı varmış. Binaenaleyh vırlar size isnad edilen günahla ka!» diye bağırdı. Annem ise karlimpiyezza, yani saf kanlı hıristi rın işleyicisi olduğunuzu ispata kâ deşimden önce, onun işkenceve yanjar o'du?umi"'u idrlis edemez fidir. dedi Ortaya Garruça de konmakta olduğunu görünce ölro'siz. Kanımızdaki bu leke, kud d'k'eri işkence â'etini getirdiler. müştü. Bu mahkeme üzerine bas' mahkemeye karşı custcHs;m' > ""'7 ksrdesim bağırdı. anneme S Î bam ve ben o'.unceye kadar küd)k kafalılık ve hürmetsizlikte kcı•'Hı. Annem: Beni işkence e reğe mahkum edıldık. Üç sene resdini belirtiyormuş daha v*ler, neovnnıız! Masum çocuk, onu bıra mî İspanyol gemilerırde, iki senpler yazmamıs.lar? Guya bu guçla kınız! Beni Garruça'ya koyunuz! dır de Diyego de Azueras'ın kalm hepsi de kendflerfn» hwBilır HÜ dive bağırdı. Bir kaç kişi annemin yonunda kürek çekük» dedi. UIR yüzde yüz sat HAKİK ZEYTİNYA8 PAKSOY Ltd. Ort. 6a>a.. Rıhtım cad. 155/1 Tel. 4 4 1 0 8 4 ' PROF NtMBÜS'ün MACERALARI: