26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CTJMHURIYET 12 Nisan 1957 JTOYÎL EVVELKÎ KULELÎ DEN o^s&ıP HATIRALAR NİZAMİYE KAPISI Vııan: HA8AN AMCA 13 Cihad evliyaya bağlamyor Sehir =tısberleri Şeker istihlâki arttı ı c T İ J R K İ Y E ve D Ü R 1 Y A rSABAH Acaib şeyler ünyada olup biten acayib şeyleri merak eden» lerin hiç uzağa gitmelerine hacet yok. '".ünlük hâdiseler arasında öylelerine tesadül ediliyor ki, alıcı gözile bakınca, dünyanın en meraklı olaylan arasjnda yer almağa birinci derecede namzed oldukları görülüyor. , Bir gazete haberi var. İzmlrde, blr çok büyük sermayedarın isliraküe muazzam bir (Domuz üretme çiftliği. kurulması teşebbüsüne geçilmiş. Yapılan hesablara göre, dif memlekellere her yıl, yüz binden aşağı olmamak üzere domuz lhrac edebileeekmişiz. Doraaz çiftliğintn janı a n bir de fırça fabrikası knrulması tasansı varmış. Memleket hesabuıa, gtizcl, bayırll bir teşebbüs, AUah sahiblerini muvaffak etsfn. Yalnız, haber bn kadardan ibaret değil. All tarafa daha mühim. Domuzun başlıca alıcısı olan Vunanistan, İzmirde yetistirilecek donnzlan dört gözli bekliyormuş. Havadisin bu kıtmına şaştım. Yunanistan. bİ7d<> v*ti*tirilerek domuzlara acaba niçin b« kadar şiddeiia Ihtiyaç duyuyor? Son zamanlarda, başta Makarioa olnıak üzere orada yetişen bazı domuzlann, bizim yetiştirecefimlz domuzlar aslâ kâbine varamaz kl! • Bfiyükadalı Todori. emlâk mukabllinde borc para vereceğim diye, bir tnsaat kalfasile bir emekll Albayi yanına alıp otomnbile binnıiş. Tapu harcı olarak, kalfadan ,iört yüz, Albaydan da iki yüz küsur lira ı«ıra alınıs. YoMa otomoblll durdnrmuş, şuradan nüfus cüzdanımı nlıp geleyim, demiş, bir binanın kapısından İçeri girmif. Giriş n giriş. Arabadakiler bir saat beklemlsler. Todori'den eser yokrıkmıslar. Bir de bakmışlar kl Todori ııin girdiği kapı »partınnn faİEn değil, bir pasajın kapısı. Beriki. pasajın bir kapısından girmis, ötekl kapısından çıkmış. Polis. Todoriyi arayıp bulmuj. Snnra. pasajın ön kapısı nasıl arka kapısinn açılıyorsa. arka kapının da, dosdoğru, hapishanenin on kapısına açıldığını ona bllfiil göstermiş. * Yeni blr radyo Istasyonn kurnlduğunıı blr Ampıika haberlnden o'erenlyoruz. Bn radyo, sırf tababet âlemini 11gilendirlr. Ama, siz, sabah kahvaltı«ma oturdağunuz zaman, meseiâ verem mikrobımun tireme sckll hakkında bügi vererek lokmalannızi bnğazınızda düğümleyen; tam, Iştihalı blr öğle yemeğl yemege hanrlandtjttnız nrada. kanserin cesldlni sıraya dizerek iştihanızı tıkayan; uyuz ralkrobunun tarifini yapmak için aksam yemeği saatlnl seçen zevzek, münasebetsiz blr tıbbî radyo deeil.. Bu radyo Utaıyono, doğrudan dofruya midelerde kurulacak. Bockfeller Enstitüsünde, nzunlugn ikl buçuk santim, genişliji l>ir :antim olan haplar teşhlr edilmiş. Bunlar radyolu haplarmış; lçlerinde, i'âe yerine, verici bir radyo pili bulunuyorınuş. Hapın vazifest. yntulup mldeye indiklen snnra, hazım cihnzindaki durumu bildirlr yayın yapmakmış . Dünya ne kadar değişti! Hastanın o gün ne yediğtnl, aokak kapısının arkasındakl çop tenekesl muhteviyatına bakıp keffeden doktonın, tenekenin yanında duran esek semerini görüp, hastaya: «Sen bugün eşek eti yemişsin» dediğüıi anlatan fıkra uyduruialı şannn şnrasında kae sene var ki!. Kısacık bir zaman zarfında, eb'p tenekesl, vazifesinL docrudan doğruya midelere bıraktı i«t«!. Bir bakıma. bugiiııün Insaflı v« lzarrtı esnafı sayesinde, mideler de, çöp tenekesine dönnıedi değil. Mlde radyosu. harcı âlem olduktan sonra. yalnız tıbba değil, zabıtaya da faydalı olacaktır. Hapı yuttor, yayuu dinU, Ufhiıi koy. Tıpkı sahlci radyolarda olduğn gibi, sabah kahvaltısmdan, öğle yemegmden, aksam yemeğinden ıınnra yutturulacak haplarm mideden yapacağı sabah yayını, öğle Tayını, aksam yayını, gene sahicl radyolarda olduğu gibi, kim bllir ne falsolu aesler fikaracak; hapı yurrurup mide radyosunun karşısına gecenlerin bekledikleri dinleyici Isteklerinde. kim bilJr ne .hak ylyenler» sarkıl«ıx, ne «deveyl hamutu Ue yntanlar» operalan dinJetecektir. * Traflk haftası mflnatebetlle, dfinkü perşembe günü «kaıasiz gtin» İlân edildl. Görünür kaza, görünmez kaza diye İki türlüsü mevcnd kazanın Ikisini de önlemek lnsanlarm elinda olmadığı muhakkak. Et alıp aTmamak, aldığı eü yiyip yememek insanm kendl elindedlr. Çektlğimiz bütün e« nkıntmna rağrnen blcde betızerl bir ttırlü tatblk edilemedi ama. bazı memleketlerin, «etslı gUn. İlân etmelerlne ba bakımdan akhm erlyor, fakat haftanın «kazasiz günü» nü anlayamıyornm. Gttnün insallah kazasa geçmesl İçin her türlü tedbir alımuijrır, deniliyor. Gün hakikaten ka;asu geçersc, deraek kl bu tedbirler sayesinde geçecek. E, bu ümld mademkl rardır, aynı tedbirleri senenln her günü alıak olmaz mı? Hamdi VABOĞLU Türbedar kadın: « Çocuk Hakikaten Cihad söylediği gibi uslu durmadı. İzinsizleı birbirini takib etmeğe başladı. Zavallı annesi aşağı yukan her hafta onu görmeğe mektebe gidiyordu. Anlaşılan Cihada eyyamı resmiyeden başka gün evine gitmek nasi» olmıyacaktı. Annesi konuya komşuya derd yanıyordu: Hayır bunda mutlaka bir şey var. Aklı ermıyor desem pekâlâ akıllı çocuk, birisüe konuştuğu zaman bayağı ker.dini beğendiriyor, «Terbiyeli, zekı çocuk» diyorlar. Bir de yaptıklarına bakın! Çocukluk har.ım, biraz yaşını akın, aklı başına gelir, rr.erak etme. İnşallah ama, gün geçtikçe azıyor hemşire, mektebe girdiği gündenberi izinsiz... Vukuattan ayrı, dersinden ayrı «çalış oğlumîs deyince, «Oh!... İmtihanlara daha yıl var... Ne oluyor? Elbet çalışacağ:z. Kara kışı kapıya getirecek ne var?» cevabını veriyor. Şöyle bir münasebetle sınrf zabitlerine rica etsek. göz kulak olsalar, olmaz mı acaba? Aman hanım! Kime söylesem. «Merak etme. zekidir o, sınıfta kalDIJZI diyorlar. Zaten ondan şımanyor ya. İmtihana on beş gün kala başlanm, olur, diye. böbürlenip duruyor. Ikide bir döğüş ,. Sade bu mu munasebetsizliğin her türlüsü var... Bu şikâyetleri dikkat ve sabırla dinleyen ya§lı bir hanım nihayet aöze kanjtı: Hanım ne dersen de, celâllı çocuk.. fehid çocukları ziyade celâllı olurlarmış. Dediğime geleceksiniz; ama ne fayda?... Feki! Ne yapaüm hanım nine?. A yavrurn! Ne yapacaksmız, bunu, evliyadan birine bağlarsınız. Başka çare var mı? Götürür; «Işte bu senin evlâdm kapı kuluııdur» der, oğlsnı yamarsınız. Göreceksiniz. günden güne Allahın ızni ile uslanacak, derslerine sarılacak, bamba?ka bir çocuk olacak velhasıl . Bir ahpabımızın böyls bir cocuğu. »ardı. Evlere şenlik. Damlarda gezerdi. Şer rinden mahllle dâd bir feryâd iki idi. Fatihten öte bir yere bir evliyaya götürdüîer, bağladılar. Bugünkü uslu akıllı, Hüseyin Bey oldu. Efendi de. ne efendü... Ertesi gün, mubarek evliyanın adresindi öğrenmişler, hakkmda en hurda m=lumatı edinmişlerdi. Ismi Mehmed Zat hazretleri.. Fatihin bayraktarlarından imiş... Fatih ordusu sehre daldıktan sonra Mehmed Bayraktar önüne kattığı düşman askerlerini kovalarken tam göğsüne rastgelen bir okla bugün türbesi olan yerde şehid düşmüş... Fatih camiine pek yakın bir yer imiş burası... Derm bir sarnıç imi? mezarı... llk fırsat elverdiği gün, ana oğul hazırlandılar. thtiyar hanım da beraber ellerinde Mehmed Zat hazretlerinin adresi yoluna düştüler. Sonra, araya araya türbeyi buldular. Türbedar bir hanım imiş. Ona seslen diler. Mehmed Zat hazretlerinin mer kadi mubareki tahta havale ile çevrili alelâde bir arsa idi. Mubarek zat ustüne bir şey istemiyormuş. ne türbe, ne örtö, ne sanduka, hiç bir sey... Suda yaüyormuş. Bu da böylesi imiş. Hikmetir.den sual olunmazmıs... çok haşarı!» dedl Sizlere ne malum değil ki, efendim. Öyle, sağ olsun, buyurduğunuz gibi. Biraz haşarı. Kadın gülümsedi: Öyle olurlar, onlar! dedi. Arsanın ortayerinde bir kuyunun bileziğine doğru yürüyorlardı. Kadın: Üç ihlâs bir fatiha okuyun! direktifini verdL Hepsi birden okumağa başladılar. yi bir ahenk teminine muvaffak olOkuya okuya kuyunun öbür tarafına ra\ış intıbaım veriyor. Bariz hususigeçtiler. Toprak sathmdan be; on etleri olan bir kaç temsil vazifeşine ayaklık bir taş merdivenden okuya meslek haricinden tanınmış şahsiyetüfleye indiler. Kadın sarnıcm karaner seçilirken bir taraftan da münhal lıklarına bağırdı: DUİunan veya yeniden ihdas edilen Mehmed Zat hazretleri, ya Meh ıir çok büyük elçiiik ve elçiliklere med Zat hazretleri... mesleğin nisbe»n genc unsurlarını Suyun sathı. hemen bir metre aşa Son ramanlarda İ»çi Sfndlkalarının etirmek suretile yarının mesaisinin keşmekeş içinde bulunduSu ve kenğıda görünüyordu. lasıl tanzim edileceği, açığa vuruldllerlnı teşkll eden lsçil«re liyiklle Kadın birdenbire (ülerek çocuğa hlımet edetre1ik!ert bellrtllmekteydı. mus bulunuyor. döndü. Bir gün Atatürk, hariciye gencleGemi Adamlan Sendlkaıı. bu duru Yabancım değil o benim! diyor. mu dikkste alar»v. TT.yivp.ielci belll inden bir grupa hitab ederken, «Siz Ana hemen atıldı: b&(lı Sendika temsllcllerlnln, bu mev aricî cephenin erkânıharblerisiniz.» Şehid evlâdıdır. Onun babaa rud» IİRİI1 llim o<lan.!jnnın »e çalış m» Bakanlığı Araştırrna Kurulun demişti. muharebede şehid oldu. Filvaki, esaslı mesuliyetler tasıyan Türbedar kadın işaret etti. Ana o dan al&kalı «ahuların iştlrakl? bir komlayon kurulmasını tekllf etmek temsilcilerimiz ve onların merbut olğul, pencereye sokuldular, suyun ted'.r. duğu yüksek merkez kadrosu, bir karanlık sathına bakarak bir şeyler Komlsyon. seu J'.kalar.n ve sendlka ırdunun erkinıharbiye heyeti gibi görmeğe gayret ettiler. Kadın sordu: üit te?<?kkUllerinln müspet calışma yolUrına glrebilrr.eıinl temtne çal'.sa opladığı malumatı başlannda olan Ne gördünüz? cak. aksaklıklara sebeb olan »mlllerl devlet adamına en doğru çehresinde Cihad: tesb't edecestir. Komls?or.r1a. sendlSa Sivri bir külâh! dedi. mevzuunclf.ltl çal'smsları llerl memle Anne ilâve etti: ttrtlrrln Işçi me»EU«tı esM alınacak Bir nur parladı, köşeye doğru tır. yürüdü. kayboldu. Türbedar kadın tekrar sokuldu: O benim yabancım değil, diyor. Şimdiye kadar bunu kimseye söyledığini duymadım. Birdenbire kadının bakışlan deBlrleşik Amerikadan 19 milyon iefisti. endişe ve dikkatle kuyuya göz ]ar dsğerinde muhteliı gıda maddelerl almak üzere bu memlekeie glden lerini dikti. Haykırdı: A. bakın! Babası olacak.. kanları Et ve Ba'ık Kunımu lf=tanbul Bölge akan bir şehid... Gülüyor bize .. Iki MüdürO Faiz Poroy fehrünire dönrr.üştür. si omıız omuza sarılmıslar. Amerikadan al'.nacak gıda maddeAna oğul, her ikisi de ürperdilor, lerl arâBinda 8000 ton dondurulmu? kadm kocasının şehadet ânmı yaşı sıgır eti de vardır. Bu malm 150 ton yormuş gibi oldu. Heyecanla baktı .. luk ilk partisl yola çıkanlmıştır. AyCihad mektebdeki Sulu Cemilden rıca Amerikadan peyntr. süt, arpa gonra, bir de manevî bir hâmıye neil ve mısır gibi hayvan yemleri 6« olmuştu: «Mehmed Zat hazretleri!...» gelecektir. Billndiğl gibi geçen «enekl yagmurBu yeni hâmi, hem de onun cevherinde tadilât yapmağa iktidan olan Kuzluk yüzUnden hayvan yemi de lhtiyacı karşılamaz bir durum arzetbir kudretti. Yeniden ihiâs ve fatiha moktedir. lar okuyarak arsadan çıktılar. Faiz Poroy Ankaraya giderek ıeAnne büyük bir mahcııbiyetle tür yahatinin neticeleri hakkında alakabedar hantmın elirre îki çeyreği toka ıhlârs iz^hat verocektir. etti. Kadın: zere olduğunu bildirdiği gibi merRamazan dolayısile şehirde şeker kez teçkilâtında da esaslı değişiklikİBtihlâkı artmış. dün bazı semtlerde lerle hariciyemizin yepyeni bir çehre kepme şeker bıılunamamıştır. Bu hu.=usta kendilerile göruştügü almakta olduğunu açıklıyor. müz alâkahlar her hangi bir şeker Herhangi bir vekâletin ne kadar dT\:g\mn bahis konusu olamıyaca geniş olursa olsun memur, tayin ve gını. bu dunımun ancak artan istihlâk dolaytsile husule gelen nakliye nakilleri hududunu aşan ve başlıbagüçlüklerindfn doğdugunu belirtmiş şına bir ehemmiyet ve mâna taşıyan lerdir. Gene bunlara göre toz şeker bu defaki hariciye tayinleri diplo. plyasada ihtiyacdan fazladır. masimizin adela bir dönüm noktasıMemU'ketbnizde şeker istihlâkinin na geldiğini ve bir zamandanberi günden güne artmakta oldugu ifade açık kalan temsil vazifelerinm dordilmektedir. Türkiyede harbden ev ğurduğu anemiyi izale i"tmek için w l ve harb seneleri içinde nüfus bir prensip kararır.a ihtiyac görülba?ına 46 kilo s*ker düşerken 1952 müş olduğunu göstermektedir. Bu senesinde bu miktar 8.1 e. 1955 te 8.9 a 1956 da 99 a ydkselmistlr. Dünyada prensip kararı, ya kadroyu gencleştirmek, yahud da meslek haricinden umuml İstihlâk i»e şöylpdir: Avu«turyada 48 8, Danimarkada 47. tayinlere fazla revac vermek için iki Inglltt'rfde 41 2, Kanadada 40, Isvlç şıktan birinin tercihini istilzam edelede 39 kilo. bil:rdi. Hükumet, birbirine zıd görünen bu ki tarzı tes\iye arasmda Nakliye güçlüğü ve istihlâk Gazetelerde çıkan haberler, dış fazlalı&ı dolayısiie baıı memleketlerdeki temsil vazifelerine semtlerde kesme şeker büyük elçi ve elçi sıfatile bir çok tayinler yapıldığını veya yapılmak übulunamıyor Türk diplomasisinde genç nesil işbaşında a zant Numan Menemencioğlu t İşçi Sendikaları işçiye daha faydalı hâle getirilecek aksettirmek, kendi düşündüğü tedbirleri en büyük samimiyetle ifade etmek ve devlet mekanizmasının alacağı kararlar, bu kanaatlere aykırı da olsa, onları en verimli şeklinde tatbika sahşmakla mükelleftir. Diplomatlarm vazifesi, görüp duyduklarını, kanaatlerile ayarlanmış olarak merkeze bildirmek ve bilmukabele memleketimizin hak ve menfaatlerini en kanaat verici şekilde. bulundukları yerlerde yaymaktır. Diplomasi. bir gelenek mesleği olmakla beraber, kesin esaslar içinde ] mahbus kalamaz ve asırlar boyunca geçirdiği istihaleler, bu mesleğin her şeyden evvel bir intıbak mesleği olduğunu göstermiştir. Evvelce, bir büyük elçi hükumeti ile temas imkânına malik olmadan almış olduğu talimatı en verımli şekilde yerine getırmek için ancak kendi aklına, iz'anına, vjkuf ve tecrübesine day«nır ve böylece diplomasi mühim bir kısmında sübjektif unsurlarla idare olunurdu. Zaman geçtikçe münakale ve muhabere vesıtaları bu karakteri değiftirmiş, fakat sübjektif un her diplomatın bir iktisad âlimi, i kuvvetli bir nazariyeci obnası değilI dir. Esasen zamanımızda iküsadiyat, yalnız kesin kaidelerle yürümez. Diplomat, objektif olarak meseleyi görmek, anlamak ve ona verilen hal şekillerini hükumetine eüdırmekle «ur gene kıymetinden bir şey kay vazifesini gördüğü gibi, bulunduğu betmemistir. Bugün artık hükumet memleketle Türkiye arasmdaki >nüile elçisi arasında doğrudan doğruya badeleleri arttıracak, buna mat'if temas, bir saat, hattâ dakika meselesi müzakereleri yapabilecek iktidar ve olmağa baslamış ve binnetice elçi tecrübeye malik oimak ihüyacındanin talimat talebleri ve merkezin bu dır. talebleri karşılayaeak tertibatı slması mutad hale gelmiştir. Yirminci agıı ortalarında bir diplomatın adeta «posta kutusu» haline geMieini iddia edenler. diplomasimn ne geniş ve ne müskül bir meslek vasfı iktişab ettiğini, ne kadar anlayışa. bilgiye, tecrübeye ve şahsî vasıflara muhtac olduğunu bilmiyenlerdir. Vaktile siyaset basit, llsanı rauayyen. mfıeyyideleri malum bulunurken bugünkü diptonası ilmin derinliklerine nüfuz etmek ve muhtelif tezahürlerin birbirile olan tedahülOnü daima gözönfmde bıılundurmak zorunda, lisanı değismiş, kelimelerin mânası değişmis. onları yazanların zihniyetı değismis ve bilhassa müeyyideler medeniyetin icablarile mskusen mütenajib olarak yeni sekiller almış bir durumda bulunuyor. Vaktile bir büyük elçi, iktisadi meselelerden anlamadığmı âdeta tefahürle ilân ederdi: Ben tüccar vekili değilim, derdi. Bugün iktiudi mu'talar, siyasî düşüncelere ve tertiblere tefevvuk eden ve her is.de, her yerde doğrudan doğruya veya bilvasıta kendinl gösteren elemanlardır. tktisadl inkişafları bilmemek, onlann icabını siyasi mahkemelerde lhmal ctmek vazifeyi yanüş yoldan •tvk •• idarey» müncer olur. Ideal, Diplomatın daha bir çok v ısıflan olmak lâzımdır ki, makaleunn hjcmi bunları tahlile müsaid değildir. Ecn gene hariciyemizdeki yeni eehrtnin bizi gayemize yaklaçtırıp viV'astırmadığını muhakeme etmeğe geçeceğim. Bu defa iş başma gelen dış cephenin erkânı harbiye heyeti hariciyede müsabaka imtihanları ihdas edildikten sonra mesleğe intisab etmU nisbeten genc elemanbrdan mürek keb bulunuyor. Diplomaside pşasl bir yer alan tecrübe. bu elemanlarda mevcud değildir denilemez. Çünki onlar uzun seneler riyasî hâdiseleri içinden takib etmiş, dimağlannı onlarla yuğurmus, yalnız iimdiye kadar doğrudan doğruya iş başma gelmemislerrîlr. Yeni variyetlere intibak, deformation professionnelle'e düşmüş olan bu taze dimağlar için daha kolaydır, tecrübeler her hSdiseye bir masebak aramak ve onların inkis^fını hep aynı zaviyeden görmek illetine düşmiyecek kadar vardır. Zamanm lisanını daha az hayretle okumak, o dilden daha cesaretle konusmak onlar için mümkündür. Vâkıaların cereyan tarz.ını zamanın ölçüsü ile muhakeme edebilirler ve mübalâgaya düşmem»k şartile muhakemelerinden esaslı ı.eticeler çıkarabilirler. Bugünkü müeyyidelerin beynplmilel ahlSk kaidesile ekseriya alakası olmadığma her gün şahid olunca ifrattan tefrite dü? mek hatasını işlemezler. Velhısıl az zamanda, Türkiyenln haricdeki sözcüleri ve haricî siyaset mü^a^lvler memleketin aradıjb insicamı jsöfte ren blr corps» halindc islemek iç'n henı kâfi derecede tecrflbeye, hem vukufa maliktirler. Memleket t,:ııkadderatı üzerinde sars'lmaz hir lman, kendi görevlerinde yıkılmaz blr heyecan onlan, eminim. muvaffakıyete götürecektir. î DOGUM Ayaan Yeaer İle Cemal Tencr'ln 11.4.957 îarthlnıl» Z«yrıeb Kimll HasUntstnde blr kı* çocukları olmustur. Teslnj teınl ver'.len yavruya uzun ömür'ıer dller, ar.a ve babayı tebrlk ederlz. Amerikadan 150 ton sığır eli geliyor Çekili, 19 H a y ı s 1 9 5 7 TEŞEKKÜR partımcın vt Oeçlrmls oldneum t a n n«tlceal kaldınldıg'.m Haydarpaşa "•'•'rmıne hastaneslnrte gerrt llk t*davl:.ı v« gerek haatalığımın devamı süreslnce değerli ligilerln! eslrgemtyen So'ın Dr. Ortaköyde Eakl Mahmudpaaa Çlftll ğlnde 87 numaralı evde oturan Hayriye özcan. rabıtaya ba»Tiır«rak kendlalr.ln bu'unmadıjı blr sırada yabanoı Dul Bayan Nivart Kerestecl, Dr. blr adamın evlne gellp 9 yaşmdak! kı Ara Kerestecl. Sarıyan, Keresteclyan rı Leyl&yı Ortakflye götürdüfüco n ve Paragamyan ailelerl. esi. babalan caone ortasmda bıakıp kaçtığ.nı idve akrabalan dla etmiştlr. Meçhul fahsın aranmaTürbedar hanım, hazretln kısa bl» M baslanmııtır. 1 jografisim çizerek tahtahavaleye Dr. GARO KERESTECİ'nin (Orolog Operatör) doğru Uerledi. Kapının kilidini açar. vefat ettiğini teessürie bildirirler. NİSAN 12 RAMAZAN 11 ken çocuğa dikkatle bakıyordu. Ka Cenaze merasimi 13 Nisan 1957 yarınpıdan içeri girdi, onlar da girdiler. kl cumartesi günil saat İSJO da BeySordu: cglu Balıkpazan Üç Horan Ermeni kilistsinde icra olunacagı ilân olu Çok mu hasarı?.. nur. Hepsi hayret içinde kaldılar, tflrTaziyet riyaretlerlnden lmtina edilbedar derdlerini nası! da bilmişti? V. ] 5.26 12.15 15.57|18.45[20.21| J.40 mesi riea olunur. thtiyar hanım. tazimkâr bir e<Ja Cenaze Işlerl Servlıl Becidyan E. |1Ö.41İ 5.311 9.13|12.00j 1 J 6 | 8.55 İle cevab verdi: Tel: 44 12 29 48 09 83 Her on b e | günde bir bekliyor! dedi. Anne atıldı: An hanımeığım! O, bugün kandil izni diye dışarıda. Yoksa, hafta sonlan çıkamaz ki... Hepsi düzelecek, hepsi düzelecek... Onun çıkması uzarsa, siz gelin, ziyaretin arasını uzatmayın... Hay. hay efendim. Artık tvlid benim değil sizin.. hatırdan çıkarmayın... Ben, her vakit hatırlatırım. Slı de cuma aksamlan birer Yâsini Serifle, ruhunu şâdediniz. Her on b e | günde bir ziyaret de lâzım. Bu ziyarete ana söz veremedi. Bir kaç namaz suresinden, başka birjey bilmezdi. Kur'an okuyamazdı. (Arkası var) Belcdiyenin istimlâk tahsisatı Istanbul Be!ed:vf^!nln latlmlik bedtütrlnl Odeyebfmed Için butün meckul ve gayrimenlcullerinl tatısa çı kardıgma dalr bir gazecenln verdiğl baber Ugllllerc* tekzib edtlmektedlr. Verllen bllglye göre Beledlye. şlmdiye kadar lstlmük edllen gayrlmenku'.Ierln bedellerlnl t&mamen odemia ve ödemektedlr. Tenl yıl bütçeıinde y«r alan Utlmlik tahslutram henüı bir lc,»mı ..r>»"^r, btıhmmaktadır. 125.000 lira Pora Ikramiyelvrt SON PARA YATIRMA G0N0 Türk Devrim Ocakiaruun yıldönümü Türk Deyrim Ocaklarının kurulua vıldSnümü dolayıdle bugün y*pr.acak olan rutîama tflrenl, Atatürkün tstanbuldan Anadoluya hareket ettlSl 15 mayıa tarlhlne bırakılmıatır. 16 NİSAN Çekili}!er» girmek İçin hejabımıdo •n az 200 lira bulunmatıdır. HER 100 LİRAYA BİR KUR'A NUMARASI genç ajtstanı Operatdr Muıafftr BrUn'e. hmur ve Istlrabatim İçin kıymetll Ugllerinden son derece mOtehassts old.ı9uıri Başhekim Saym Njr! Fehnl • •v.r>ı, Dr Bakterlyolog Razl Maner'« Te mı.ıavlnltrl bayan Kaîı»re Alemgir», Ati*tU «8i« t»n özdemlr Ar»r. Kıyhan Un.umî'u. Sellm Avdm. Kemal B3hçecloğlu'ya, Hemjlre Nurlye Tunçyürekle Nlme". Aran'a sonsu» mlnnettarlıklanmı sun»r v« bu Teıllt il« rlyaretlme gelen. m'ktub ve telşrsfla sağlık durumumu ÖŞrenmek lutfunda bulunan deŞerîl dostlara da he nü« ayrı ayn mukabe'.ede buîunmsk mümkün olamadığı lç!n gazetenlî Tasıta»«« t«ş«kkOrierlmln ı m t ı di'erlm. ükufe Nlhal HÜSNÜ ÖZTÜRK'e Bir kadın, 9 yaşındakl kızının kaçırıldığını iddia etti ÖLÜM YAP1 V KREDİ E BANKASI ir Mesleğinin hakkını, ir Organizasyonun rolünö, İT Hizmetinin değerini bümekle itimat kazanan I t SEYHAN NAKÜYAT Llmited Ortaklığı Pek yakında İZMİR'de nım hanımcık diye tanılan tombalak genç karlsı, önemli meseleler, »anat dedikodularl anlatacağım va'dederek tanıdıklarınm koUanna asıhyor, gıklığı, zamparalığı ile meş hur kocası ise, çocuk yaşta sarışın bir küçük hanımın rahatça oturması için, güzel karolu ceketini yere serrniş, karısı bakmadığı zamanlar kıza doğru eğilip şarkllar, şiirler mırıldanıyordu. Daha saat on bile değil! diye dü şünüyordu Semiha. Beklernek doğru mu saatlerce? Yusuftan da. Ayseden de hepsinden vazgeçmek, ba$ını alıp gitmek geliyord\ı içinden. Yamnrla genç gazeteci ümidli, sokulgan. mırıl mırıl konuşuyor, bir seyler anlatıyordu. Köskün bahceye inen merdivenlerine bir pikap koymuşlardı. Yusufun genc talebeleri pikapa durmadan plâk kayup kaldırıyorlardı. Genc gazeteci ortadaki boşlukta pekâlâ dar.s edilebüeceğini söylüyordu. Biraz hareket, neşe lâzımdı. «Açıîahm, eğlenelim değil mi efendİTi?» diyordu. Semihanın ilgi ılzliğini görünce baska taraftan hfi cuma geçti. Ankarada, devlet serfiiinden kapı dışan edllen heykelleri gaJeride görmüşta. Bayılmııtı. Ne sanat, ne istidad! NaMİ ympıyowıjrmx o cld fty^ lerl öyle! diye yllışıyordu. Hele blr eıplak adam yapmışsınız! O ne bacaklar, ne kollar! tşte kadın gözü ile erkek bövle olacak defcîl ml. Hergül gibi müb«rekl Hı... hı... hı!. diye, yaptığı Mpriye kendi gülüyordu. Semiha nefret dolu gözlerini oadan kaçırmaya, gülürnsemeye çalljıyordu. Çirkkı bir şeydi oğlaa. Üstelik akıllı da değildi. Fakat ondau korkuyordu Semiha. Evet »uçir kin, şu küçük şeyden! Bu küçük şey gazetesinde kendisini yerecek bir yazi yazabilirdi. Taraf tutaoilirdi. Tehlikeliydi. Tehlikeli olduğunu bildiği için de edebsizdi. Semiha elbisesinin kayan dekoltesini düzelterek başıru çevirdi. Uzun siyah gözlerini kifU, oğlana gülümsedi. Ankaradaki yenilişi unutmamak lâzımdı. İçlerinden bir çoğu nun gozlerindeki alayı bile sezinlemiştî. Heykeltraş diye geçinen bir kadmcağız! Önüne gelenle yatıp kalkan acayib bir tip!» Havir, bu değil, bu değil! diye bağırmak geldi içinden. Bir gün çalışmasa, bir gün o sıcak kaypak çamuru kıvıl kıvü parmalkarınm arasında duymasa! tEdebiyat!» derdi buna Nihad. Çünki o da Bianmıyanlardandı. O da öbürleri gibi!. Belki Ayşe? Soğuyan kalbine ııcak bir nefes üilemig gibi canlanrp kabanverdi. Ayje, Ay}eciğim! Ondan baı kt onun gibi kim anlar benil Hayır, Ayşeden vazgeçmek lstemiyor du. Onu, Saib Nurinin o kendini beğenml» maceraperestin elinden kurtarmak İçin «linden gcleni y»pacaktl. Sigarasındao derin nefesler çeke rek genc gazeteciyi UÜılıkla bajından savmaya çalifb. İşte biz dc bir aeyler yapmaya çabahyoruz, uğra$ıyoruz. Sizin gibi bir kadınl diy«, çocuk yıllsık yılifik gülüyordu. Siz kendiniz baftan afağı bir aatıat eserisiniz! Semiha kadınbğınd*n iğrenir gibi oldu. Çocuğun bakıjUrı, ağzı arzu doluydu ve çirkicdi. Bir gün ihtiyarkidlğım zaman! diye, düşündü. Ancak o zaman raîıat edeceğini biliyordu. İçindeki bu hırs, bu gurur bitecekti. O zantan tertemiz, o zaman günansu olacagım! Beğenilmek, yalnız kalmamak için boyte kepaze heriflere katlanmıyacağım! Çürüyen, ihüyarhyan etlerimle beraber içimdeki fenahklar da parça parça dü%ecek. O zaman bir pencerenin önünde rahatça otu rup ağaclara, gökyüzüne, denize, çiçeklere anlayarak, duyarak, severek bakabileceğim. Geçici bir hevesmiş benimki, heykel yapmak için, sanat için yaraülmanıısım ben!> dediğim zaman için böyl« yanmıyacak. Oğlana alayla bakıyordu. Evet böyle küçük bey, ateı soğuduğu zaman parmaklarun da donmuı olacak T» aizin gibi çurçurlardafi korkrnıyacağnn. Gozlerimi yakan bu at«f, lçiml darmadaffi nık adip unan, bu hcyacan bittiği zaman «v«t « lamanl «CUMHURTYET» ir» Tefrikasis 34 •çacağı (7 nd) şubesiyle İZMlR'in iş âlemine katılmak bahtiyarlığmı da kazanacağını saygılarile arzeder. Yusutun uAdam başına beş lira!» diyerek ucuzluğunu reklâm edip müşteri topladığı kır daveüne İstsnbulun bir çok yazarları, artistleri koşmuştu. Büienia başı kayniyordu. Bahçıvan kalıkh genc bir çocuğun gezdirdiği votka, jarab kadehleri durmadan boşallyor, gene de istedikleri gibi içki, yemek bulamadıkları için şikâyet edenler Yusufun peşirü kovalıyorlardı. Davetlilerin araelnda merakla bohem hayatı seyrine gelmiş züppe küçük hanımlar, ucuz eğlence merakbsı genc artistler, yazarlar, hattâ sanat meraklısı geçınen ve böyle davetlerde küçük kız peşinde koşan bir kaç kalantor bile vardı. Kalabalığın, uğuitunun içinde zaman zaman Ayşenin kahkafaalan yükselıyordu Gecenin yıldızı gibi herkesi etraiına çekiyonhı Ays«. Ku kardeşi de ondan asağı kalmıyordu. Züleyha güzel siyah saçlarını omuzlarına dökmüş, sürmelerlni çekmij, takmış takıştrrmış, bir •rkek halkasınrn ortasmda yeni öğrerıdiği kfiy havalarını söylüyor, etrafına süzgiın baklşlar fırlatarak koliarı, omuzlarile sarkınin temposuıia göre hafif hafif oynuyordu. Tarık Bey bir köşede piposunu tüttürmüş, yaşlı bir adamia ciddi bir konuşmaya dalmıştl. Karısının halile tamamen ilgisizdi. Züleyhanın oğlu ile kızı ise, o geceki arkadaşlarını kim bilir bahçenin hangi kuytu köşesine çekmiş sevişiyorlardı. Ne aile! diye gülmekten kendini alamadı Semiha. Onları seyrederek eğlenmeğe başladı. Hem yavag yava§ içki tesirini gösteriyor, başı dönerek neşeleniyordu. önüne gelen adamia giden bir kadın olduğumu sanıyor diye düşündü. Yusufla münasebetimi biliyor. Ümidleniyor! Kızdığını belli etmemeğe çaltştl. Bu hallere allgmıştı za ten. Hepsi öyl« f değil mi? Hepimiz öyle değil miyiz? Şunlara bak eğleniyorlar guya! GözJer telâşla parlıyor, hareketler sabırsiz, acele içiyorlar, çabuk yiyorlar. Bir gün daha bir gecelik zevk daha!. İşte bizim halimiz! Yarın ne olacağını kimse bilmediğine, kimse yarından emin olmadığına göre« Fırsatlar kaçmasm, keyfimize bakalım, gün bugündür meselesi. AÜçüncü votkasını içerken yanırta cele. hepimiz acele ediyoruz, dünbirinin yaklaştlğım farketti. Şura i ya batacakmıs. gibi! da burada sık aık gördüğü genç bir Favorileri çenecine kadar uaamıs gazeteciydi. Ur «ktSr bozuntusu beraber oy Bardagıruı boaalnu«! dedi ço nadiğı piyea arkadaşırun koluna cuk. yapısmış, onu kuytulara doğru »üUzanıp b*rd»gı aJırk«n tlird tu rüklflvor. çırjlrjiTip /ivc'i»' Harscık tuverdi. elbiseal İçinde magrur, memnun, Üsümüı küçflk parmaklarl I MİIana sallana yuruyen başka biri, diye güldü. geceyi geçireceği adarru seçmeğ* YavaşçaeUni çektiS«nıfiıa. Benim, çalısiyor, ressamlardan birinin ha Yerli Çadır Bezi Alınacak Türkiye Kızılay Ceniyeti ümumî Merkezinden: Cemlyetimlzln lhtiyacı için 0,70 santim en esan üzerinden 200.000 metre yerli çadır bezi alınacaktır. Şartnamesi umumt merkez TekelAmbar Servisinden ve tstanbul Müdürlüğünden bedelsiz verillr. Teklif mektubları ve nümunelerin 10 Mayıs 1957 akşamma kadar Umuml Merkezlmize tevdi edilmig veya gönderilmiş olması lâzımdır. Cemiyetimiz 2490 No. lu kanun hükümlerine tâbi değildir. BOyük blr nebatl ymg ye sabun fabrikasının îstanbul ve havalisi için, piyasada deposu veya müsait satıj yeri bulunan ve her semte tevziat yapabilecek teskilâta malik bir mümessll aranmaktadır. İsteklilerin S.K. rümuzu İle tstanbul 176 posta kutusuna müracaatleri rica olunur. MÜMESSİL ARANIYOR
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear