17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 Aralık 1934 CUMHTJRÎYET Bütün bu tedbirlerine rağm,°n İsviçrer.in bir kaç defa Alman taarruzuna uğramak tehlikesi geçirdiğı muhakkaktır. Bunun vuku bulmayışı herhalde Konsey Federalin samimiyetle takib ettiği tarafsızhk politikasından değildir. Eğer öyle olsaydı taraisızhkta İsviçre kadar samımiyet ve hattâ titizlik gdsteren Holandanın da yukanki fasıllarda anlatüğım felâkete uğramaması lâzım gelırdi. Bence Isviçreyi aynı felâkete düşmekten kurtaran sebeKerin başında Alman Erkâmharbiyesindeki fikir ıhtilâflan gelir Bu fikir ihtilâfîarının seb»bi de topografik vaziyetin arzettiği zorluk ve İsviçre ordusunun harb kudretile alman savunma tertiblerini nteknik mükemmeliyeti olsa eerektir. «Reduit National Millî Sığınak» namı verilen bu tertibler savesinde İsviçre askerleri vatanlannı yalnız dağların iistiinde değil daeların içinde dahi müdafaaya hazırianmış bulunuyordu. Evet. ucu bucağı yok mahzenleri dehlizleri, depolan ve koguslanie tıpkı Termit yuvalarını andıran betonarmeden bir yeralh İsviçresi vardı ki, herhangi bir istiIâcıyı yalmz tereddüdden tereddüde düşürebilirdi. Çünkü, içleri bitmez tükenmez iaşe maddelerile ve harb mühimmatile doplodu bu oyukların. bu inlerin uzun ve çetin bir gerilla azmini ifsde etdği şüphe eotürmez bir hakikatti. Bununla beraber, bazı dedikoducular Wehermacht'ın Isviçreyi yakıp yıkmaktan başka bir sebeb dolavısıie vazgectiğıni iddia ederler. Bunların soylenulerine göre başta Göring olmak üzere Üçüncü Reich'ın ileri gelenlerinden bir çoklarının altınian ve kıymetli tablolan ile antika eşyaları hep İsviçre Bankalarında saklı imiş. Pek tabiidir ki, topyekun bir harbde bunlan düşman malmdan ve düşman parasından ayırd etmenin imkânı ©lamıvacaktı ve ilk hava hücumlannda İsviçre Millî Bankasımn eltınlarile beraber Alman indüstri masjnalannın mevduatı bir arada tutusup yanacaktı. Mademki İsviçrenin Almanlar tPiafından dokunulmayışına bir takım ekonomik sebebler de anyoruz: bunlar arasına meselâ Luftvaffe'nin o kadar rr.uh'ac oMuğu îsviçre (pr^cision) âlotlerile Rhin h^vzası f?brika!annı duırmHan işleten İsvicre elcktrik enerjisini neden ilk kalemde hesaba katrmvoruz? İnsanlan ayıran da, birleştiren He hep menfaat davasıdrr. Bun dan ötesi ise lâf ve güzaftan ibarettır. Biıinci Cihan harbi Isviçresile Bunci Cihan haıbi Isvıçresinde gözüme çarp?n faıklardan biri de Alman c'ilinden Isviçrelilerin, evv°lki hallerine tamamile zıd olarak, yüzde yüz Alman düşrnanlığile tebarüz ediş'eri ve bıına mukabil fransızca knnuşan İ.viçrelilprin o zamanlarrlaki Fr n?a taraft=rlıklannı hemcn hiç göstermez oluşlandır. Halbuki, geçen haıMe Alman İsv çresi halktan, politika ve mathuat erkânından bii yük bir çoeunluğu ile İkinci Wilbplm ordulanna V'k:t vakit alkış tutmakîan geri durmamış, hattâ c Alrran dava i"=) ne ka^ar sempati Ve baktıeını bir takım siyasî krizleri göze alacaV derecede nıevd.na koymuşru. (Hoffraan hâdisesi). Bizm DsvosPlatz. »avılan binleri bulan ve çavuş. onbaşı rütbes'^ne ka'ar hâki üniformaiarile dolasen Alman aykerlerıle doluvdu. Eı rl r. düşman eline es r düşup haçtal?.nmış ve milletlerarası o va kit milletler ne medenî imiş' bir an,aşmaya göre İsviçrede tedavi gdrmekte idiler. N tekim, Fran=ız İsvıçıpsinin kiir yerlerinde de bir çok Fransız askeri vardı. Yalnız kJr ve teridv, mi? Butün Alp âAS.oCumhuıriyet» in Tefrikası: Kalb ve ciğer ameliyatlarında Termit yuvalarını andıran betonarrneden bir yeraltı Isviçresi olum nısbeiıyuzde 5 e duşuruldıı YAZAN: YAKUP KAUK1 KARAUSMANUGLU ©7 CDIPLOMAT niiumiiiııııııııııııııııiiiıııııuııııuııııııııııııııiiuıuiiiiuıııııııııııııııııııııııııınııııııııııııra II I II • I •• II I I" I II II II I I II i larırun türlü türlü tslih perileri en çok bunîarın yüzüne gülerdiYiğitükte bunlardan üstün yiğit yoktu. Çalışkanhkta bunlardan daha çahşkanına rastgelmek rr.üm'çün değildi. Terbiye ve nezaket, bilgi ve marifet ise hep bunların inhisarında idı. 0nun için bütün anababaların gözü ve bütün genc kııIarın gönîü bunlarda idi. Günün birinde. bunlar giderse Isviçrelilerin hali nice olacaktı? Eskiden darnlar üstünde günlerce, haftalarca kalan kar yığmlarını bır kaç saat İçinde kimler gelip temizliyecektı? Çığ Ubakalannın gömüp örttüğü yolları bir hamlede kimler yanp açacaktı? Ve bu hiztnetler karşüığı bir santim istemeksizin? Evet, hassaten hiç para istemeksizin... Eline kara tütünden bir pürocuk verin ve ateş. yoksa bir de yafanak nezaketinde bulunun, (Arkası var) SAHTE LAVVRENCE Lawfence'ı Ortasarka getiren nelerdir? Lawrence'i Ortaşarka, Arabistana musallat eden ne olmuştur' Temizlemek istediğı piclik lekesi mi? Bir çok kitablarda da ileri sürüldüğü gibi arkeoloji ilmine olan bağhlığı mı? Yoksa bazı kötü huvlan mı? İngiliz muharriri Richard Alding ton bu suallerin cevablannı da inceden inceye, aramağa koyulrnu}tur: «Mektublarını okuyanlar, Lawrence.in. 1923 yılınd» tank birliklerinde asker iken Lord Wawel'e gönderdigi mektubdakl b^r cümlenin manasını anlayabilmek icin kafalarını yormuşlardır. Lawrence bu mektubunda şöyle diyordu: (Eski ordu. eğer iyi hatırhyorsam, içkiye olsun tahammül ediyordu! Siz de bu fikirde değil misiniz?) Bu «eski orduB tabiri beni düşündürttü ve Lawrence'in bir palavrası daha diyerek geçecektim. Işte o sırada, Lidell Hart'ın kitabındaki bir cümleyi hatırlad'.m. Tafsilât bakımmdan kıt olan bu eümlede deniliyardu ki: «Yirmi yaşlartna doğru askerî bir tecrübe yapmak arzusunu birden hissetti, ailevî bazı güçlüklerin mecburiyeti altında bir müddet orduda vazife aldı.ı Bu cümle, blzzat LgTHTence tafâfınıisn yafnifriiş Tki be^anata '<iayanmaktddlr. Biricinsipde, 1906 yıllarına dogru topçuya dahil cMuŞunu v» ^ ^ j p j y a p t ı ğ ı n ı , e#y\pt. Ikîndsinde de aile \uvasmdan kaçtığtnı ve gene topçuda 6 ay razife gördüğünü kaydeder.» Bu hâdiseler. La'.trence'in askerliğe karsı askına birer işaret mldir? İngiîiz muharriri. eğer bu hikâye (!) doçru ise. be'ki diyor. Ve bunlan teyid edetek hiç bir delil bulunmadığmı belirtiyor. Yalnız. Lawrence'in orduya katılmasmin esas sebeblerinden birinin aile yuvasından, annesinden, babasmdan kaçmak arzu^u oldu§u muhakkaktır. Bunıı kendisi de şu şeküde itiraf etnıektedir: «Evde yaşjyam:vorum. Bilmem. neden orası benim için tahammül edilemez bir yer?..j> Inpıliz muharrirıne gore, 18 yaşına bafmadan önce, Lawrence in ailesi, ona hususî bir ?serbesti verilmesi lâzım geldiğin: anlamışlar ve Polstead Road'daki bahçede iki odah küçük bir bina inşa ettirmişlerdir. Lawrence haıkkında yazılmış bir çok kitablarda, ^u binanin bizzat kendisi tarafm^an inşa edildiğinden bahsedilir Hurulur. Riciıard Aldington'un kitabında deniliyor ki: «Bu. yanhştır. Tek yaptığı iş, duvarlara sesi kesen izolatör plâklar yerlieştirmek olmuştur!» La%vrence"in, Ortasaraka gelmefinde. Arabiar arasma 5okulmasın9 Son tamanda veremin tedavisini «ağlam esaslara bağlayan yeni ilâçlann dışında sinsi illeti kökünden kazımağa matuf amcliyat larm yepyeni usullerle tatbik sahasına aktarıldığı haber veriliyor. Akcığere yapılacak her hangı bir müdahalenın güçlüğü aşikâr olmakia beraber batı dünyasının muhtelif klinjklerinde elde edilen bajanl»r göğüs boşluğunu iş edinen cerrahiye başka türlü imkânlann girdiğini göstermektedır. Veremin »bir hastalık olmayıp, bir alın yazısı, bir taksiraU olduguna dair eskiden kalma bir «romantiğüı» artık bugünkü müktesebatımızla ilgısi kalmamıştır. Bugün en basit üşütmeler, grip veya bronşit gibi ateşli soğuk algınlıklan, eskiden olduğu gibi DerHyen: SAMİH SAMt = heyecanh bir dramın bajlangıcı sayılamaz. Aylarca, hattâ yıllarca süren yatalaklık, kan kusturucu bir âfetin icablanndan olan uzun ve pasii kürlere g:ris, «Pneumotorax» veya «Thorakoplaatik» nam larü» manıf ameliyat fekilleri maziye kanşmaktadır. biçlmsiz'eçtiren «Peaeumoto nxt ın mahrurlan yoktur. Korkulu bir müdahale obnadjgı da aynct bildirilmektedlr. Bu usul ilk defa Sanerbruch'un talebelerinden olan Profesör E. K. Prey tarafından tatbik edılmiş, Isveçte de Profesör Clarens Crafoord tarafından genis ölçüde kul lanjlmıştır. üünyada maruf kalb ve dğer mütehassısı olarık Profesör C. Crafoord. Stockholm'ün Söderby hastanesinde onunla en agır vakaları cevab vennektedir. tsveçll cerrah, cTomgraf» denllen gıyet modem bir röntsen •letile »aniyede altı resinı çekerek •meliyattan önce lüzumiu teşhisi koymakta, hastalık merker.ni lokalize ettikten ve gene hastanın nefes k«blliyeti ile ne mlktar oksijene ihtiyaa oHuguiu tesbit ettikten sonra bıçaga mürscaat etmektedir. Söderby smıtoryomuaun yaptı ğı kalb ve ciğer amellyatlanna bakılacak olursa sen an sene Içn. de cerrahinin bu en muskül ;ahaaına büyük imkinlar ve kolavlıklar sajlandıjh görillür. Nitekim raezkur ameliyatlarda ölum nisbetl yücde 20 den yüzde be^e düsmüştür. Bu. mühlm bir terakkldir. Onu ctntmtracheal narkoz» adı Terllen girtem saŞlamıjtır. D6rt çeşid nsrkoz lilanm oksiJenle beraber hava borsuna otn. matik şekilıfe gevklni icab ettirmektedlr. Onun Içta ameliyat eklpi arasmda (ranastesist> yani narkorcuya operatör kadar hattâ ondan da fazla ajır yök düşmektedir. Çünkü kalb ve teneffü» ida recigl olarak ktımanda onun elin. dedir. (Almas basmmdan) s da ailesinden kaçmak hususundaki bu geniş arzusu ne dereceye kadar ro! oynamıştır? Daha 15 yaşmda lken Lawrence'in arkeolojiye karjı aşkı (!) bilinmektevdi. Müzeleri dolajır, Oxford'daki işçilerin kazılarda ele geçirdikleri eski parslar», vazo parçalanna, ceb harcîıgını yatınrdı. Fakat Lawrence'in ilmJ. bilgisi hakkında yaratılan efsane (!) ne dereceye kadar doğrudur? Richard Aldington bir çok noktalarda Lswrence'in veya onun kalemile biyografileri hazırlarruj muharriri eri n yalan söylediklerhıi belirtmektedir: «LawTence'ln şahsı hakkında, »rkadaşlarına veya kendisini methedenlere anlattigı hikâyelerden birine gelelim. Bu hlkâyeler hiç bir zaman Lawrence'in alevhinHe deŞiMlr. Bunlara daha çok (İrlanda böbürlenmesi) veya palavra demek lâzım gelir.» Lawrence'in babası frlandadan gelmedir. Bu sebebledir kl kitabın müellifi İrlanda böbürlenmesi dlye bahsetmektedir. Richard Aldington. bahls nevzuu hikâyeyi, Lawrence'in de göıden geçirip nesrine mü=aa^e ettiği Gravesin kitabından naklen almaktadır: «Lawrence'in aenij bir bilgiye sanTb oİmam îâzımdı. i sene içinde, Oxford kiltübhanesinin bütün kitablannı okudu. Takriben 30.000 Lawrence kendi adma ve babasımn adına 6 cild ahyordu. 3 aene müddetle, gece gündüz okudu. Şilte haline geürilmis bir hah üzerine uzanır ve orada okuıdu, bu da ona, okurken u>umak imkânını verirdi. Bir çok zamanlar. günde 18 *aati okumakla geçirirdi. Böylelikle öyie bir tecrübe sahibi oldu ki, en deSerli bir kitabın ihtiva ettiii bilgiyi yanm saat zarfında çekip alabiliyordu.» Richard Aldington, bunun imkânsoz olduğunu. ortada bir yalan mevcud oldufunu anlatıyor: ıMaalesef. altı sena her gün 6 kitab okunsa bile bu, 13.000 cild eder. 50.000 e varmak için iki bln 2Ün devamlı olarak heraün 25 kitab okumak lâzım gelir! Lidell Hart'ın ve V. Richard'm kitablarında bu 50.000 cildden kat'ivTren bahsedilmiyor, fakat günde 6 kitabın Laurence tarahndan Rİındıfı be'.irtiliyor. Şurası muhakkak ki Lidell Hart bir hesab yapmış ve bunu Lawrence'e gostermi?ti. Lawrence de. Graves'in Oxford kütübhanesindeki kitablar hakkında yanıldığını ve kendisinin, öğrenmek istediği bütün kitab'.an okuduğıınu söylemek istediğini nakletmiştir. Lidell Hart da kitaHnda. Grpves'i tenkid etmiştir. Halbuki La\vrence'in Graves'in kıtp'nmda her Modern ameliyat tekniğl. ciğerleri şekilsiı birer külçe halıne getiren cerrahinin bu sah» «nı tamamile degiştirmeğe muvaffak olmuştur. Bu husust» en kat't ve büyük adım «lçak tazyik hücresile atıldıktan sonra narkoı sisteminde kaydedılen bir tekâmül zikre deger göriilmektedir. Sanerbruch'tenberi akciğer «meliyatlannda görülen en verimll müdahale tarn işte bu narkoı ululfl ile ba«lamaktadır. Onunla oksijenl havl uyuştunıcu Ilâç dog rudan doğruy» hava borusuna ve ciğerlere »evkediliyor. Ameliyat esnasmda vüeudün muhtac olduğu oksijen burada adeta narkoz vaıifesini gSrmekte, tetıeffös organuu Te kalbin islemesini durma tehllkesinden kurtarmaktadtr. O halde ciğerlerin, narkoz ile mef luç hale getirilmes gibi muhte Bir akciğer ameltyatı m»l bir tehlik* bununla önlen yata tâbl tutulmakta ve kurtuluı mektedtr. «ciğer ıegnest> lerlnden birini En modern rSntgen dhazlan kesip çıkarmak «uretile elde edilyardımlle tüberküloz merkezi hu mektedir. dudlandıktan ıcnra, hasta ameliBu usulde, s»ğ veya sol çiğeri 1 = 5 § 5 5 3 3 3 § Ş 2 3 3 H § Ş Ş = citdl««ttf 4Wö»krîy«t Hergün kelrmeyi fözden geçirdlgi v« tasdik ettigl muhakkak. Grave», bunun dogru olduğunu itiraf etmekte fakat funu da ilâve etmaktedir: tYalmz Lawrenee bana, mukaddemeye öyle bir cümle koydu kl, benim kitabı okumadıjhm ve neşrinden evvel malumatım bulunmadığım manası çıksın!» Lawrence'in, isml etrafında yalanlara dayanan bir efsane yaratmak için ne gibi çareîere bajvurduğunu gösteren bir çok misalden yalnız birini bu teşkil ediyor. Arkeolog olmak hevesinl izhar eden LavvTence, haçhîar seferlerlnin takib ettikleri yollar, kurduklan kaleler mevzuu İle alâkaJı bir Franaız adliyesl bu seneyt. fcjjhtiyar şöyle devan» £n haarlamak istemiş, bu «ebeble mâMraınlyef 'karon Ua 'sona eno«at « Kim bu aptal herif, bu takayı muhtemeldir. zaman zaman Fransaya gitmiş ve siz gazetelerinin tabirince (tam nihayet gene bu tezi tamamlpmak manasile pariziyen bir sekilda) sona da kim getlmıi* buraya?» *** Yanına yaklasanlar, takarun artist arzusu onu Suriyeye kadar getir erdirmeğe hazjrlanmaktadiT. İkinci hacfîse de fudur: Efkân umumiylnin büyük allka Jean Marais'y* aid olduğunu söylemiatlr. (Alim aüarı) ila gosteriler yapLawrence'in Arab memleketlerl ile beklediği iki dava da, artiıtler meğe, anlatmata çahjmıslardı. Jean ve tiyatrolar ile alâkalıdır. Buolar Marais'nin asinalan da toplanmı» makla şöhret kazanmış olan artist nt gelmesinde rol oynayan ikinci dan bırincisi bilhassa ge&i; tepki lar .artısti seyrediyorlardı. Fakat Rachel Dorange, geçenlerde ParU nokta bu olmuştur. tiyatrolarından biri ile kontrat fanLawrence'in, Arab milletinl (kur husule getirmı», hâdisenin iç yü I ihtiyar, «Jean Marais de kim oluzüniltn anlaşılması için sabırsızlık yormuş!» diyerek söyîenmeğe de zalamış ve hazırlıklarıru da yaptarmak) için Ortaşarka geldiği de mışü. Artist, sahneye çıkrna taatinvam ediyorduileri surülmüştür. Bu hususta gösterer.ler çıkmıştır. Birinci hâdise fudur: İşte bu sırada beklenmedik bir den kısa zaman evvel atlan Ue birRichard Aldington, Lidell Hart'ın Geçen hafta tanınmıs aktör Jean hâdise cereyan etmit, sirirlenen likte gelmi* v« beklemeğe baslakitabma temasla diyor ki: «1929 yılında Lav.Tence Lld Marais (haJcikî adı Vıllain) büyük Jesn Marais ihtiyann üzerin» yurfl mifb. Fakat, aahneyi kirletecekler dell Hart'a, 13 yasındanberi harb itina ile sakladığı şamdanlarını müştü Cereyan eden hidİM «tra diyerckı tiyatro idaresl, programıada değişiklik yapmif v* artiıtin atlerl tetkik ettiğini ve bu zaman tamir ettirmek maksadile bunlan fında ifadeler değisiktlr. İhtiyar bunu su jekilde anlatmj» lan ile birlik'.e seyircileria huzudanberi bir milleti istiklâle kavu? arabasma koymuş ve tanıdığı bir runa çıkmalanoa müsaada atmaturma fikrinden kuıtulamadığını dükkâna gitmişti. Aktör, lüks ara Ur: anlatmış, yard:ma muhtac olanlar basını yerleştirecek bir yer bula« Evvelâ bana küfretti, aonra miştir. Artist, Hyatro aleyhlnda taxmlarasmda da en enteresan olarak mamış ve nihayet kaldınm üzerine üzerime yürüdü ve bir tokad attı. çıkarak, orada durmustu. O tırada yere düştüm, gözlüklerhn de kınl nat davası açmıttır. İleri sürdüğü Arablan bu'duğunu söylemişti.» Lawrence'in mekrublaştığı, »ık Pierrot adında 70 yaşinda bir ihti dı, etrafımı göremez oldum, Dayak en mühim sebeb de gu<Jux: sık temas halinde bulunduçu Ber yar, gözünde gözlükler, yatiı ka yediğim sırada tapkam da kayc Atlanmı UB bir saat açıkta, nard Shaw ailesinin ifadesine ba rısı kolunda ayru lokağın kaldın boldu!» tiyatronun bshçesinde beklettilerkılacak olursa, Lawrence uzun rımında yürümekteydi. ArtUt Jean Marıls'y» gflr», köi Alim atlarunın hepsi da nezle olmüddet (Arabîan mı yoksa. İrlanİhtiyar, kaldınmda yürürken, retmiş fakat ihtiyan dövmemi», ! dular, hastalandılar. Bunun mesudah'.arı mı kurtarayım) dıye dü önünü dahi güçlükle seçerken Jean tokatlarr.?mıştır. Hâdise mahslline liyeti doğrudan doğruya tiyatro sünmiiş, bir türlü karar vereme Marais'in lüks otomobıli ile karşı ierhal yetişip zabıt tutan polis ise. I idaresindedir. Aynı zamanda bunmiş! Bu husus, Lady Gregorv'nin ' karşıya gelince sinirlenmiş ve yük ' Jean Marais tarsftin sahidlerin çok j lar, temsil tarihini ihtiva eden afi|hâtıralannda sarih bir surette be sek sesle söyîenmeğe başîamıştı: olduğudur, bunların lehde ıfade i leri de yanlı» basmıçlar, gösterilelirtilmiştir. « Artık ileri gidiyorlar. Nere I verdiklerinl fakat ihtiyann söyle rin başlıyacagı gün bilet giseleri 1910 yılmda Oxford Üniversite deyse yaya yürüyenler. evlerinden | diklerkıi de tutan »ekilde sahidlik sini bitiren Lawrence, Suriye yol d;şanya bir adım atamıyscaklar!» edenler bulunduğunu anlatmışür. cu!uğuna başlıyordu! O sırda Joan Msrais, otomobilin Şimdi Seine mahkemesi, bu daYARINKİ YAZI: İsUnbulda.n içinde samdar.hkîarı çıkarmakla vaya bakacaktır. Bazı gazetelere gö meşgulcü. alınan irade.' re, 1954 yıhnın Jean Marais İÇİB bir DUNYA HADISELERI Parisde yıl, 2 enteresan dava ile sona eriyor! 1)alı kalnnîtır. Alim atların snhibl artlrt, tlyatro idaresinden 10.000 Türk lirası tazminat istemektedir. *** Parls yaıetelerinden biri, hâkimlerimiz 1954 yıhnı (Parizlyen) bir sekılde bitlreceklerdir Hemen hem«r her sene »onun'ia karşılanna böyle garib davalaı çıkmaktadır. Şimdi de âftn atlara: nezle olmalannın ne gibi bii tasrcınata yol açacagıru tesbit etmek onlara duşüyor. Bekalım diyorlar, buna ne flat (!) biçeceklerî HAMİ S. Son lamanlarda İngiltereden kupcn ilhall mümkün olmadıjınd»n. bunu fır»at bUen bau içıktflîler Transız kumsslarını halka tnfiU» kunusı ffv» yükıak flatla utnuja ba|lunı«lard;r. Sıhtekârlar. Avrupt kumajlsrmın kenann* bir takun tngülzc« yaıtUr yazdıkltrı T« tngülzce mühürler bastıkları içİB müjterileri kolayea »ldatjnaktadırlar. Bu gibi hlleler* maalesef bazı dUkkânlarda da basvurulmıktadır. Gecen haftı Sultanhamajnında v» Karakoydekl lkl kumaşçı rransız kumalarını İngUlı kupanu âly utarken ytkalanmıjlırdır İ Kumas nhiekârlığı ı• 50 YIL BİfâİRINİARAVAN Anlatan: NACI SADULLAH Büyülü ve hârika kadın... « S^lâmıin kavlen binabbirra ru hızla yürüdü. h m!.> çekti. Bu. Hârika Hanımı üçüncü göHâııka Hanım. karşısındaki er ruşüydü. Ve Hicriye Hanımın baskek üzeıınde yaröttığı temelden ka bir çok meziyetlenni. marifetsaısılışı hissetmış gibi, sıyah, par I lerini övdüğü bu kadın her rastlalak ve dalgalı saçlan üstünkörü j yışında ona. bir evvelki karşılaşörtulmüş başmı gurula geıiye malarından çok daha cazib, çok at'nca, örselenmemiş göğsü, Ah cıaha cana yakın görünüyordu Hemei Fatinin nazarlanna daha Ie kendisini bu seferki karşılayıcazib bir vüzuhla çarptı. Ken şının davetkâr edasmda öyle cedijtn nkmHen ur'.m ve mevzun saret köıükleyiei bir sıcaklık vtrdi boyu üzerinden yüzüne dişi bir şa ki, Ahmed Fatin Efendi onun için: hin gururıle tepeden bakan Hârika « İsmi gibi kendis: de hârika Hanımın serief dişli şahane dudak kadınîı diyen Hicriye Hanımı yerl?nnda: kendi açık za'fı çnpkınca rien pöke karîp.r haklı bıılmaktan alaya alan öyle işveli bir gülüm aönlünü alamadı Hâr;ka Hanur.. : seyiş beli.mişti ki. Ahmed Fat n boyu bosu, eti. budu yüzü. gö: Efendi. çuçunu istemeden sezriir zü ile tepeden tırnağa hakikaten miş bir çocuk hicabıle kızardığ'.nj hârika bir kadındı. Hattâ insana. hissptti. Ve önüne bakarak. bir bir hastanedeki yakınından bekfpU ;'^^ .T V.acar ?i^i. i e f r v^czmiinhcm haberin merakını O bıle rr.uvakkaten unutturabilecek kadar büyülü ve hâ.ika kadın... Er.fes kadın... Üstelik, bu enfes kadınla koskoca bir ev içinde yapyalnız bulunduklarını düşünmek. Ahmed Fatin Efendlnin yüreğini gıdıklıyan kâfir şeytarun işini büsbütün kolaylaştırıyorcu... Odaya girdikleri zaman Hârika Hamm, Ahmed Fatin Efendınin yerleştiği sedirin tam karşısında duran yuvaılak bir yer mindenne oturmustıı. Orada, uzun pı:maklı narin elinde san bir maşa ile kapap;:nı açtığı pirinç mangalın ateşini eşeliyor. ve sürec«ği kahve cezvesine yer hazırlıyordu. Sıyrılmış etekl'ği. üstüste konulup yana uzatılmış güzel bacakla| rını dîz k?DFklarının üzerine kadar ancak örtüyordu. Minderin ken.= nna ilişiş e^asında, öyle çevik bir iğret lik seziliyordu ki, insana, ilk okşanış teşebbüsüne tnaruz kalır kalmaz fırlayıp kaçmak için tetkte bekliyen güzel, nazlı ve vahşi bir kediyi düşündüren bu hal, Ahrıed Fstin Efendiye sinsi sinsi hükmeden günahkâr iştahı büsbütün kabaı tıyordu. Genc erkek. belki de sırf bu tehlikeli duygudan korur.mk ihtiyacile Ayşe Hanımı düşündü: Ve o anda birden. derin b : r rikkatle keskin bir şehvet aasmda bocalamağa koyulan içinin o acayib ve sıkıntılı muvazenesizliğinden kurtulmak ister gibi, geniş bir ncfes aldı. Kadınlıgmm bütün silâhlaril? terikte bekl yen Hârika Hanım fırsatı kaçırmadan ?ülüm?edi: < Benimle yalnız, f sıkıldınız ealiba?» Ahmed Fatin Efendi, penc kadınm sebebini kestiremediği bu yersiz kuruntusunu hiç tereddüdsüz tekzib etti: « Ne münasebet efendim, nt mönasebet? O da nereden aklınıza geldi?. Hârika Hanım. hazırladığı cezveyi mangala »ürerken, hâlâ mütebessim, cevab verdi: « Bilmem? Pek kederle içlnizi çektiniz de^ ben öyle zannettim..» « Öyleyse pünahıma girdiniz Hârika Hanım . Zira sizinle bulun mak bana keder vermedı, bilâkis kedenmi avuttu ..ı « Ben bir kederiniz olduğunu bilmiyordum, kusuruma bakmay:n...» « Hicriye Hanım ablam size anlatmadı mı?» « Neyi efendim? » « Refikamm dün bir fenalık ^eçirdigini . Ağzından kan bosandığıru... Bu hastaneye kalduJdığını...» Çehresmde birden, sebebi anlaşılmıyan bir ç:tıl:ş belıren Hârika Hanım hiç ses çıkarmayınca, Ahmed Fatin Efendi merakla soruyor: « Sizin bütün bunlardan hiç haberiniz yoktu öylç mi?.» Hârika Hanım, pişen kahveyi tepsideki fincana boşaltirken; nedense hırçmlaşmış bir sesle: « Hayır, yoktu'.» dedi ve kalkıp tepsiyi aiarak misafire doğru vürüdü: « Buyurun efendim...» Ahmed Fatin Efendi: « Size zahmet oldu... Çok teşekkür ederiml.» deyip kahvesini alırken, birden niçin hırçınJaştıJhnı anlayamadığj genc kadına merakla baktı: « Öyleyse «iz, Hicriye Hamm ablamın bugün nereye gldeccğinl, ne yapacağını, benim bu akşam burada onu niçin arayacağımı da bilmiyordunuz? » Hârika Hanıra, ğır ağır yerine dönerken, kırgın, kızgın bir seale cevab verdi: « Hayır efendim» bllmlyordura. Hiç bir şey bumiyordum. Hicriye Hamm ablamzın bana blldirdiği bir tek jey vardı. Fakat simdi anlıyorum ki, dogru bıldiğime inandığım o tek şey de meğer kuyruklu bir yaland^n ibaretmiş...» Hânka Hanımın kahnea, v« dokunaklı sesi, birden, Ahmed Fatın Eferdiyi şaşırtacak kadar koyu, keskin bir isyan ve kederle dolmuşmuştu. Minderin kenanndaki eski yerine biraz evvelki halile yenıden ilişmiş, sinirl: bir hareketle mangalı eşeliyor, küllerinden soyuldukça âdeta ö&eden köpüre köpüre kıvılcımlanan ateslere bakarak, kendi kendine aoylenir gibi konuşuyordu: t Siz jimdi refikanızm fenalık ceçirdiğinden, hastaneye kaldırıldığından bahsediyorsunuz... Halbuki Hicriye Hanım ablanız bana rerikanızdan çoktan aynldığınızı söylemısti... Demek ki bana yaian söylemiş... Demek ki...» Bu »on kelimeyi söyledikten sonra lusmuş, ve maşayı btrakıp elın alnına götürerek, samimiyetinden SÜpHe edilmesi imkânsız bir teessürle ağlamağa koyulmuştu. Ahmed Fatin Efendi, bir muamma karşısında imi* gibi mütehayyir, yerinden gayriihtiyarî doğrulmujtu: HBU 1 Faaliyetinizin inktyafına yardun ediyoruz 30 seneyl ışan tecrübemU emriniie amadedir."A İ Bankamızdâ bır hesaf> açınız Birikmiş paramzı bize emanei ediniz HOLANTSEBANKÜNİNv • GALATA t KARAKÖY PAtAS İSTANBUL ı BANKA HAN, Portthtncnfn jamrr«ı | Bu Sahiio.vi Saklayınız, "CUMIHJRİYET,, Size Verecek
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear