26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Rasım 1§54 CUMHURÎYET fflDIPLOMAT TAZAN: ZAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLÜ HJllllllllillllllllllIIIIIIHf! (Saat altı buçuktanberi harb halindeyiz!)) Yalnız gündüzlerimizin değil, gecelerimizin büyük bir kısmını, bıfrada bir tskım uzun «andalyelerle tahta eşya sandıklan üstünde tüneyerek geçirmeğe başlamıştık. Derken, bizlere, Ytınan elçisile Madamı da katıldılar. Bunlar, La Hay'e geleli bir hafta ya var ya yoktu. Hattâ Elçi M. Polihronyadis, henüz Kraliçeye «itimadname» sini bile vermemişti. Fakat, Ankarada bulunduklan zamanMrrianberi aramızda teessüs etmiş bir ahbabhk vardı. Onun içindir ki, hava bombardımanlan başlar başlamaz karımın, ilk aklına gelen şeylcrden biri de Polihronyadis'ten, teiefonla hemen bize davet ?tmek olmuştu. İsabet etmiş. Zira, tam o sıralarda, bombardımandan biri, Yunan Elçiliği yakınlarmda bir yere düşüp zavallı Madam Poiihronyadis'i ne yaptığuu, ne yapacağını bilmez bir hale sokmuştu. Kocasiî'e beraber bize geldiği vakit o levend kadın, dayak yemiş bir küçücük kız çocuğu gibi tirtir titreyerek hıçkınklarla ağlıyor ve Bayan Karaosmanoğlunun boynuna sanlıp: «Ben, hep sizde kalayım. Olürsem sizinle öleyim. Beni bırakmayın AJlah aşkına...» diye yaivarıyordu. M. Polihronyadis ise tam bir sükunet icindeydi. Hattâ kansile aî&y eden bir hali vardı: «Yakışır mı sana, bu korkaklık? Hem de Sırb kızı olacaksın. Yazık, yazık... Kanında meğer, soyuna mahsus yiğitlikten bir zerre yokmus...» diyordu. Daha dün işitmişim gibi hatırlanm: Madam Polihronyadis'in kesik kesik seslerle kocas'ına verdiği su cevab: «Ben, şirndi, ne Sırphğımı, ne Yunanlılığınu, ne de irsanlığımı biliyonım. Islak. paçavra gibi bir şeyim bu anda...» riciye Nezaretine gidip gelişimiz, tcerçekten, hayli zor ve sıkıcı olmuşru. C.D. markah otomobilimiz. aynca Türk bayraklarile donanmış olmasma ra^men, ikide bir, a?keri inzıbat çavuş veya subaylan taraftndan durdunılup bir takım kontrollara. araştırmalara tâbi turuluyor ve tam o sırala r da bir «alânn» oldu mu, arabamızdan indirilerek bir binanın saçagı latına itiliyorduk. Bu suretle. iki üç dakika sürmesi lâzım gelen yoîumuz yanm saatten fazla uzsmışü. Dostum Polihronyadis. başımızdan jreçenleri öylesine bir geniş vürekle karşılıyor r e 8yle bir «l»y« «lıyordu ki, insarun, bu macerayı, ho» değilse bile, adeta tuhai bulacağı g«Uyordu. Elçiüğe döndü&ümüzde. elim» bir telgraf uzattılar. Bir de baktım: Hükumetimiz, bana. müzakeresı bir kaç gün e\'vel sona ermiş olan Türkiye Holanda ticaret anla?masınt imzalamak salâhiyetinl vermekte idi. Mademki, şi çakaya dök müşrük; ben de. ticaret heyeti arkadaşlanma. Polihronyadis'in yapma ciddiyetile: «Haydi. hazır olun; imza merasimine;» demiştim. (Arkaaı var) Berlini kedil er is iilâ elti diyor. 15 mart ile 15 ağustos arasında katiyen kedılere dokunmamalı diyor. Fakat buna karşı tek bir kedinin yılda 24 yavru verebilecegini hesabkyanlar istilânm birden değil, bir kaç yılhk tarüıçesi olduğunu hîtırlatıyorlar. Hakikaten. vaktile kedileri hiç sokağa bırakılmıyan bir şehirde bugün kedi bolluğu vardır. Âdet hilâfma halk son zamanlarria kedilerini dışan bırskır olmujtur. Sahibi olsun olmasın h?yvanlar ortalıkta dolaîmakt^dır. H=l böyle olunca sağlık bakırmnHîn hakikî bir «âiet» başgöstermiştir. Afetin başmda kuduz salgmı gelmektedir. Yüz birJerce kedinin hastasmı, sağını ayırd etmek «lâkahlar için hayli rnüşkül oluyor. Hayvanlan muayene yuvaîarı teşekkül etmiştir. Buralarda imhası lizun gelenle bakım^ muhtac olanlar ayrümakta, şüphe üzerine sahibleri tarafmdan getirilenler ile sokaktan toplananlar muşahede sltında tutulmsktadır. Veterinerlerden mürekkeb ihtisas gruplan teşhis işinde çahşıjrorlar. Vazifeli kedi avcıları İ5e harsb*ler arasmdan her gün yüzlerce kedi toplamaktadırlar. Mücadelenin ki{ ilerlemeden bitiriîrnesi, tskib işinin soğuklara kalmaması istenlyor. Berlin bundan evvel de lstilllara uğramıstır. Fakat kedilerin istilâsına ilk defa uğramaktadır. Büyük ve medenî bir Şehir için acıklı olduğu kadar garib bir teeelli!.. ıııııııııııııııııııımımmmiflimıııııımtHmHiıımımt!! Harabeler arasında alabildiğine üreyen ve yabanilesen kediler, kuduz vesair hastalıkları yayarak şehir için pek büyük bir tehlike teşkil etmeğe başladılar ii Berlln sehrinin, basıboş kediler tarafından istilâ edildiğine dair haberler g^lmistir. Vaktile dünyanın en mamur ve hendeseye en çok risyet edilerek yapılan şehrinde harbin geride bıraktığı geniş enkaz yığınlan «rasında şündi keâilerin yuvalanması insana oldukç» dokunakh seliyorsa da biz, işin hissf tar«fına kaçmadan olduğu jekilde naklini münavb görüyoruz. Meden! bir beldede gürleşen haj'vanlar, bâhusus eslri Berlin gibi kedis, kSpeği bol bir büyük şehri tehdid alfcnflg bulundurmaktadır. Kedisi, köpegi bol şehir dedik; Prusyanın merkezi gahiden köpek zs'fı, kedi sevgisile tanınmış hir yerdi. Sokaklarda köpeksiz kimse. pek ender görülürdü. Evde kedi, farenin geklini unutanlar için dahi bulunması muktazi bir mahluktu. tşte harbde sahibsiz kalan bu kediler. yıllardanberi harabeler arasında üremişlerdir. Hem de gürleşip üremişlerdir. Gazeteler İ5tilâya uğrıyan şehrin bu kıs. lstilâcılar yüzünden çekeceği »kıntıyı belirtmektedirler. Hâdisenin asıl korkulan tarafı, or.lara göre, kedilerin knduz tehlikesile halkı tehdid etmelerindedir. Çünkü kedide zaten mevcud yabanilik vasfı bu durumda iyice gelişecektir. Olaylar da esasen bunu ispat eder mahiyettedir. Ke dilerin elde ettiği hududsuz hürriyet, yabani hayat çevresinde »zdırıcı, kızıştırıcı tesirler yapmaktadır. Balkonlarda veya pencere i ESRARtHA VÂK/FTIM Hıtlerin ilk sevgilisi nasıl ve niçin intihar etti? vak'aları anlattı. Hitler, merdivenlerden geri döndüğü raman »evgiUsini dudağindan öpmüs ve kulağına bir şeyler fısıldamışü. İşte bu sözler onu deliye çevirmişti. İntiharından biraz evvel Gell, Bayan Winter'e: Adolf amca ile hiç bir m ü r terek tarafunız yok! Bu adamm evinde ve koynunda bedbaht oidum! demiş. Geü niçin intihar etmişti? Odasında Viyanadaki bir musiki hocasına yazıbruf yarım bir mektub vardı. Odada bir mektub daha vardı ki ehemmiyeüe kayda dîğer: Eva Braun'dan Hitler'e geliyordul Ev sahibesi Geli'nin mektubu tesadüfen ele geçirdığini söylüyordu. Fakat eğer ev sahibesinin söylediği g:bi Geli Hitler i sevseydi ve Eva Braun'un mektubunu bulunca hayal kınkhğına uğradıysa, niçin Viyanaya gitmeyip de intiharı tercih etmişti? Karşılaştığı durumun yegâne hai tarzı intihar mıydı? Bunların sebebini kimse bilemez. Benim şahsi kanaatim. Hitler'den yakasını kurtarıp sevüıği erkeğe kavuşmasını imkânsız gördüğü için anl bir buhranın tesirile intihar ettiğidir. Eva Braun'ı kıskandığı için intihar ertiğine inanmıyomm. Sevgiiisinin intiharından sonra, Hitler'ni sevgisi bir ibadet şekline intikal etti. Adolf amca, Geli'nin odasını kilidleyerek içeri ev sahibesinden başka kimsenin girmesine müsaade etmedi. Uzun seneler Geli'nin odasma her gün bir kasımpatı demeti koydu. Hitler, tanınmış ressamlara portrelerini yaptırdı ve bunlan evinin ve çalışma yerlerinin duvarlarına astı. Münihe döndükten sonra iki ?ün HitLer'i göremedim. Yaln;z kalmak istiyordu. İkinci günün akşarru Adolf amca beni telefonla aradı: Artık Geli'nin intihar ettiei evde oturmıyacağım, diyordu. Sevgilîmin cenazesi ka^dırılıncaya kadar Mueller'in evinde kalacağım. Herhangi bir sinir buhranı karşısında intihar etmemesi için Hitıerin tabancasıru sakladık. Mueller'in evinde Adolf amcanm odası benimkinin üstündeydi. Odamdan Hitler'in ayak sesleri duyuljyordu. Ayak gıcırülan saatlerce devam etti. Bir kaç saat sonra ortahk derin bir sükuta gömüiünce telâş içinde yukan koştum. Tam içeri gireceğim sırada gıcırtı tekrar başladı. Gönül ferahlığt içinde tekrar odama döndüm. Bir an evvel sabah olması için dokuz doğuruyordum. Yukarıda'ses tekrar kesilinre sabredemiyerek odaya girdim. Yüzü sapsarı oîan Hitler beni farketmodi. Süt bardağı ve bisküvitler olduğu gibi duruvordu. Bir şeyler yem^sini söyleyince hiç aldınş etmedi. Hitler iki gün iki gece gözünü kırpmadan ve hiç bir şey y.«rreden odada do Berlin harabeleriBden bir mamara lerde her turlfl pda rasddesi bırakmaJc ünkânsızlaşmıştır. Aç hayvanlart (ikâr hazırlamak istiyortanız diyor gaıeteler, y;yeI ceklerüüzi açıkta bırakın Lâkin onların getireceği salgmı da besaba katrr.anıı lâzım. Fılhakika kediler arasmda hastalık vardır. Bir kı;m: kuduz, bir kısmında da diğer uui hastalıklar görülmüstür. Bu yüzden halk. Vedilerle munasebetlerir.de dikkate davet ediliyor. Hayvanlan koruma cerr.iyeti, onlarla başka vör.den mü cadele ediyor. Hastahkh hayvanlara i^kence verici imha usuUerinin tatbikini doğru bulmuyor. Öldürme anl ve acısız olmalı, diyor. Mücadele ekiplerinl zalimlikl» ltham ettikrten gonra kedilerin bir torba veya çuval içine doldurulup kaynar suya atılmasını insan rihim ve jefkatile kabili telif bulmuyor. Aynı zamanda bütün hayvan doitlsnnı raerhamet ve insaia davet e Nazi Partisinin en eski azalarından biri Hitler'in şoförü Emıle Maurice idi. Bir gün Emile telâş içinde yanıma g^icii. Titreyerek, Geli'yi ziyarete gittıği sırada, tatlı Ut!ı »ohbet ederlerken ânıde Hitler'in geldiğini ve kendine ağır surette hakaret ettiğini söyledi. Emıle konuşurken Hıtler tarafından Geli'nin önünde nasıl öldürülmediğine şaşıyordu. Onun Adolf Amcanın tekrar itimadmı kazanması ıçin epeyi bir zaman geçmesi ic«b etti. Yunan Elçisi. bunun üzerine, ba17 eylul 1931 tarihirıde Hitlerle na döndü ve durum hakkmda ne memleket tunına çıkacaktık. Hadüsüdüsümü sordu. reket günü eve gittiğimiz zaman G« « Hiç bir şey. Hariciye Neza li, Adolf amcanın eşyalarını hazırhyordu. Biz evden aynlırken arkaretıne aitmcj'i düşünüyorum.» mızdan: c Aman. birlikte gidelim.» Güle gü!e Adolf amca, güle Ve beş, on dakika »onra üstii Türk bayrağile örtülü otomolil' güle Bay Hoffmann, diye seslendi. Hitler durarak bir defa daha armize binip Hariciye Nezaretine vardık. Burası, boşalma veya göç kasına baktı Bir an tereddüd ettikhalinde bir bina idi. Tenha koridor ten sonra tekrar yukan çıktı ve lardan geçerek çoğu eşyasız oda Geli'ye sarıldı. larm birinde Umumt Kâtıb M. Nüremberge giderken Adolf amSnook'u tek baçına masasınm önün ca yolda: de oturur bulduk. Pek yor^un gö Bugün içimde bir huzursuzluk rünüyordu v« bize ancak ju ma var... Sebebüıi bir türlü anlayanvılumatı verebildi: yorum, dedi. * Bu sabah, saat altıda Almsn Elçisi von Zeck, Hariciye Nazınznızcan acele bir mülâkat istedi. Bir «note verbale» le Alman hava kuvvetlerınin burdan geçüğini, hütün askerî üslerimizin işgal edüecejjini, bunun dışmda Holanda IAevletinin hükümranlık haklarına dokunulmıyacağınj bildirdi. (M. Snook, Alman notasmdaki şu sonuncıı kaydı söylerken hazin hazin giiüim semişti.) Pek tabii olarak. biz de, £!çinin bu tebliğini bir «casus belli» telâkki ettik. İmdi. saat nltı buçuktanberi Üçüncü Reichia harb ha'indeviz. Mesele bunHin ibaret.t Ben kendimi tutamayıp: « Saat aitı buçnktanberl. diyorsunuz. Ha'buki, Luıtwaffe'nin uçakl=n, sa^t dörtte. havalannızs tecavüz etmiş bulunuyordu» diye söylenHım. M. Snook tekrar gülümsedi: « O da ayn bir iş» dedi. îçinden, henüz cenaz^ çıkmış bir evi andııan Holanda Haricive Nezaretini tekkederken yiirejnme öyle bir hüzün çökmrstü ki. kalender ve babacan arkacbşiTı Polihronypriis'in. mutlaka. beni avutmak icin ettiji hir şakaya gülememistim b'le. Yunan elcisi. yapma bir ciHdiyetle bana dönüp: « Yazık oldu. düşünemediğimize. demişti. Şu merdiren başmda. ta !hî bir hatıra olarak fotoerafımı I zı çcktirmeliydik ve altına, Türkiye. Yunanistan elçilerinin Alman borrbalarına göğüs eererek diplomsfik vazifelerini kahramanca ifa e^ijlerinin resmidir diye yRZin hüknmetlerimize göndermeli, hattâ ga f 2? p!r>rde ba>;tırmalıydık.» Pek yakında olan Holanda HaHitler'l teskin ehnek için ban sözler »öyledimse de, aldırış etmedi. O geceyi Nürcmberfjde şe «Ankara^ vapnra bugün sefere çıkıyor cAnkara» vapuru bugün Batı Akdenlı seferine çıkacaktır. Gemiyi bu defa is« Denlzcüik Bankasının Ankaray* gönderece{l heyet azaları arajınd» bufunacaktır. DÜNYA HÂDISELERİ €Tarsus» »üvarlsl Necdet kaptan gotürpcek. «Ankara» lüvarlsl Şefik kaplan Bir adam otonıobil altuıda kalarak öldü Mehmed Uçar idaresinde (Ankara S0011 piâkalı hususi bir otomobii evvslki gece geç vakit Halâskârgazi cadYakın bir ramsnda «lişmarhk» desinden jeçmekte olan Jlehmed Arslan türk adında bir sahsa çarparak olumu denilen hastalık tedavi edılebilene sebeb olmuştur. cek midir? Hâdlıeyi muicakıb »ofor yaJtjlanarak Fransada intisar etmekl» olan adalete tesüra edilmis'.lr. Şişmanlık mevzuuıtda tıbbm yeni araştırma ve kanaatlan gram meyva ve 50 gram ekmekl * * * Bcsperiera göre şişmaalar | u üo kateg<Hİye ajTÜnıaktadırlar: 1 Narmal »isınanlık: Vücudün her tarafı aynı zamanda ve aynı nisbette yaklanmakta ve şişmanlamaktadır. Bu, en kolay tedavi edilebilecek şişmanhktır. Az yemek yemek meseleyi kökünden hallet* mektedir. 2 Kadın tipi şişmanlık: E'i tâbire rağmen bu tip şışmanlığa erkekkrde de rastlamak mümkündür. Buada, vücudün yalnız cîta kısmı ve kalçalar ya|lanma5ta. geri kalan uzuvlar eski halini muhafaza etmektedir. Bunu tedavi için yalnız az yemek de kâfi gelmemekte. hormon tedavisi lüzumlu göralmektedir. 3 Brkek tipi şişmanlık: Yağ yalnız omuzlarda va boyunıla toplanmaktadır. Bu t!p şişmanlığa pek az ŞisTnanlann en fazia dikkat etmeleri lâzım gelen nedir? Eksperlere gdre, yağın kızartılrnası, kızartılmıs yağın bir, iki defa kullanılması ve hattâ yağın çok fazla ateşte rutulması, yalnız şifmanlar için değil. fakat normal insanlar için de zararlidır. Bazı doktorlann iddialarına gö> re kızartılmış yağla haz:rlanan yemekler. kansere elverişli bir durum yaratmaktadır. Fakat, münakaşa mevzuu oimakta ve kat'i bir şey söylenemeraektedir. Ziraat Bankası ancılara kredi açacak Zlraat Vekaleü ancılıgın bücisafı İçin yeni bazı kararlar vermiştir. Bu cuır.leden olmak üzere Ziraat Bankasının arıcılara ıırun vadeli krediier açaca^ı bildirl.'mektedir. çirdik. Ertesi günü otomobille henüz yola çıkmıştık ki, arkamızdan gönderilen bir adam Rurtolf Hess'm Münihten Hitier'le aceie olarak görüşmek istcdigini stiyledi Otole dönünce Hitler tcle'^na koştu. Ben Kiti.?r'im Bir şey mi oldu? diye sorarken sesi titriyordu. B:rdenbire heyecan içinde bağırmağa başladı: Ne feci! Hess! Dcâm söyle. Henüz sağ mı? Allah açkina dofru söyle. sağ mı, yoksa öldü mü? Hess! Hess! Hitler yeni şoförü Schreck'e döndü: Geli'ye bir şey olmuş, son süratle Münihe döneoesiz, dedi. Gel'yi tekrar sağ olarak görmeliyim! Hitler'in bu derece hiddetlendiğiıve bir de 14 sene sonra. 1945 yılının nisan ayında kendisine bir daha birb;rimizi görmemek üzere veda ederken şahid oldum. Evde Geli'nin ölüm haberini aldık. Hitler'in tabancasmı alan Geli kurşunlan kalbine sıkmıştı. Eeer vaktinde müdahaLe edümiş olsaydı kurrulması mümkündü. Fakat kapısı kilidli odada kendir.i vurduğu anda tabanca sesini kimse duymamış ve ravallı kız kan kavbmdan ölmüştü. Morg raporundan Gc'i'nin. hareketimizden biraz sonra vari Adolf amcanm huzursuzluk duyluTU anda intihar ettiği an'aşıldı. Hitler'in ev sshibesi Bayan Winter, biz ayrıldıktan jonra cerevan laştı. Artık uykusuzluktan ve telâştan kunıldayacak halim kalnıamıştı. ikinci günün akşamı Geli'nin cenazesınin kaldırıldığını haber aldık. Artık Viyanaya dönebilirdik. Otomobii Viyanaym dcgru süratle ilerlerken Hitler'in yanında uykuya dalmışım. Viyanaya varır varmaz, Hitler sevgiiisinin mezarını ziyaret etti. Yanm saat sonra Berchtesgaden'e dönmek üzere hareket ettik. İki gün sonra Hitler Hamburg'da başanh bir nutuk verdi. Eva Braun sahnede Hitler'in ilk sevgiiisini pek az kişi bildiği halde. Eva Braun'm ismini duymıyan yoktur. Frirz Braun adlı bir sanatkârın kızı olan Eva 1930 yıhnda fotograf stüdyoma SirdİKi zaman Ksnüz 19 yaşuıdaydı. Bu kız 19301945 yıHan arasında yanımda çalışü. Berchtesgadon'deki hayatları haric. Eva Hitier'le yaŞadığı zamanlar bile gelip yanımda Çahşırdı. Hitler Eva'yla benim vasıtamla tanışmıştı. İlk zamanlar ne ben, ne de maiyetimdekil.er Hifler'le aralannda hususi bir münasebetin mevcudiyetine ihtima! vermiyorduk. Eva ise, Hitler'in kfndi?ini deü ribi spvdiğini v.« kfndisine evlenme teklif ettiğini orada burada söylüyordu. (nevamı var) bir tıb dergisı bu sahada çalışmalarm hızlandınldığmı, fakat henüz kat'î bir neticeye varılamadığmı açıklamıştır. Verilen malumata göre; beynimizde bir merkez, neler ve ne kadar yememiz lâzım geldiğini tesbit etmektedir! Bu merkezde vukua gelen herhangi bir ârızanın iştah üzerinde derhal tesirini gösterdiği anlaşıhnıştır. Dört doktor, mühim bir tecrübeyi fareler üzerinde yapmışlardır. Bunlar, farelerde bu cmerketi» imha etmişler ve junu görmüşlerdir: Fareler, yiyeceğin üzerine saldırmakta, durmadan yemekte ve sonra da iyice şiştikten sonra yatıp uyumaktadırlar. Kendilerin* gelince yeniden yemeğe başlamaktadırlar! Bu hal, beyindeki bahi» mevzuu merkezi tahrib edilmemis. olan farelerde görülnvemektedir.» Doktorlar «Bu, ancak bir başlangıcdır, yaptı&ımız ame'iyatla İS" tah artmıştır. Fakat henüz bunu durdurmaniL yollannı bulamaüık, çahşıyoınız» demislerdir. Fransada doktorlar «Şeytan ve hastalıkları. mutfa&ınızdadır. Onunla orada mücadele ediniı!» parolasını ortaya atmışlardır 2 Masaj. Belçikalı doktor bunun da mahzurlu olduğunu ileri sürmüştür. 3 Kültür fizik ve yürüyüş. Belçikalı doktora göre, kültür fizik veya yürüyüş iştahı arttırmakta ve bu sebeble de zayıflamak EÜÇ:«Şmekte hattâ imkânsız bir hale eelmektedir. Doktorun verdiği istatistiklere bakılacak olursa 500 gıam yağ kaybetmek için şişman bir adamın 57 kilometre yürümesi lâzımdır!» tedir: (400 gram sebze, 300 meyva, 60 gram ekmek. 30 krema, 4S0 gram süt, 150 yağsız ve zayıf et, 15 gram gram gram gram tere «Şiçmanlık» bir hastalıktır ve behemehal tedavi görmesi lâzımdır. Tıb âlemi bunu ittifakla kabul etmektedir. Fakat başvurulacak çare'er msvzuunda ciddî ihtilâf me\~ cuddur. Belçikalı bir profesör olan doktor Loederer, ilâc kullanjlmasım kat'î bir lisanla reddetmektedir. Bu doktor, asırlardanberi zayıfîamak için başvurulan üç tedbiri de reddetmıştir: Belçikalı doktorun zayıflamsk 1 Avrupalıların (Türk hama için tk tavsiyesi şudur: mı) diye bildikleri sıcak banyolar. « Gıda maddelerini ayarlaBelçikah doktora gör«, sıcaŞın te mak!» siri aîtında kaybolan yağ ve su, Çok şişman olanlara günlük 1000 süratle yerine gelmektedir. kalorilik şu mönü tavsiye ediîmekPaşanın sesi gittikçe zayıflıyordu. Konuşmak için insan kuvvetinin üstünde bir ku\^et asrcadığı bel'.i rluvorrlu A^l'hanla beraber kendisine iğilen yüksek rütbeli saray zabitîerine: Vasiyetim şudur kl... diye hitab etti. Kâh arabca. kâh fransızra konuşru. Ben ancak bir kaç cümlesini anlayabildim: Emir Talha. kardeşhr'n mahvma yürüyordu. Err.ir Talha. clümünden sonra. ufacık çocuğunu varis Eöstcrivorriu: karısının naib olaca5mı söylüyordu Ve iki subayı ona yardımcı veriyordu. Fmir Tslha, cenaze töreninin çeklini te.'bite Hscı d<ikt<r dive birirl menrur •diyordu. Onrtan alscakîan emri harfi harfine tatbik etmelerini söylüyordu. Belçikalı doktor, bu, reümin en şidd^tli mönüsüdür demektedir. Ona göre, böyle bir rejime dayanamıyacak olanlar su yoiu takib etmeiidirler: Sabah kahvaltısı: 5 gram tereyağiı 250 gram süt, Öğ!e yemeği: 100 gram patates. 125 grara et, 15 gram tereyajh ve 150 gram mejvfa. Akşam kahvaltısı (4 te): 250 gram süt. Akşam yemeği: 5 gram tereyağı, bir yumurta, 100 gram sebze. 150 dedi. Ne kadar zamandır konuşmamış tım, kendi sesimi işitmemiştira ki, şu anda sesim, kulaklarıma pek yabancı geldi. Bari karanlıklar içinde yürürken: Sevgilim! dedim. Doğacak ço cuğıımun anası! dedim. Parmaklörımı avucunda sıkb. Yürü yürü bitmiyen dehliz... Çık çık bitmiyen merdivenler... Duvarlan küf tutrrıuş, genze küf ve rütubet kokusu veren yerlerdi buraları ...Çıplak: kör ampullerle yarı aydınlıktı. Köstebek yuvasında ilerler gibi inhmalar çizerek gidiyordum... Gene merdivenlerden çîkıyorduk... 01K Katlissultan! dedi. •> Hükümdar durumundaki bir z?tı katîermek alelâde biini öldürrnek değildir, Turhan Bey... diye diretti. Bu sözlerin manasmı o anda kav nysmadım. Ben de alt perdetlen: Bunu siz düşünün... dedim. Gene güldü: Aeabeyimi siz vurdunuz Turhan Bey... İşte silâhınız, elinizden slchm... Ve sizi iyice rurpaladım: Yii^ünüz eözünüz kan içinde... Bu mel'unca tuzak karşısında o kadar afslladım ki: vakit kaybet; tırn Emir Züb«^d. t?bancayı el nde çevirmekteydi. Bir sıçravışta ü'tüne atılsaychm ihtirnsl ontı gafil avlayabilirdim. Fakat işte. fcu Ş'eraltı dehlizinde koşuşan £ysk lesleri duydum. Kubbelerde, ketncrlerde akisler bırakarak bu tatpfa gelivorlar... Ve Aslıhanın sesi?.. Arabca koKuMjvor... Ama onun sesi... Nere9e aksetse tanınm bunu... Dehliztn ağzında evvelâ o göründü. Ve evvelâ beni gördü. Benim ihtimal in?anlıktsn cıkmış halimi. ifademi... İnsiyakî bir hamle yaptı: Yaralanmışsın, Turhan... Kim yaraladj seni? Boğulurcasına cevab verdim: Sen beni geç... Sen... O anda gördü. Kendisile aramdaki sahada upuzun yatan kocasının cesedini farketti. Facianın üçüncü aktörii. sevgilimin bulundugu noktaya göre siperdeydi Aslıhan, türkçe olarak bana haykırdı: Ne yaptın, Turhan? Ben vurmadım! dedim. Tuzağa düsürüldiiğüm halde vuran ben değilim. Vuran kardeşidir. Kolumu uzattım. parmağımla itham ederek Emir Ziibeydi gösterdim. Ashhan, başını çevirdi. Hâlâ silâh elde, ayakta durnn Emir Zübcvde baktı. Bu sefer de fransızca konuçtul için elini kanıma buladı. İki saray zabitinden Mri, E'nir Zübeydin yamrn iki nöbetçi dikti. İşte bunu havsalam almtyor. İşte bu eözyaşları beni çileden çıkanyor. İşte bu gözyaşları bütün faraziyelerimi: nazatiyclprimi ahüst etmekte... Aslıhan ağlıyor... Yanaklarından süzülen yaşlar. Emir Talhanın yüziine dam'.ıyor... Ve Emir Talha, onunla mesud Yazan: (Vâ Nu) geçen hayatmın panoremasını ihtimal hayalinde yasatarak. karısına Nasıl oluyor da siz... Siz bu minnetle. şükranla bakıyor. radasınız? Aglamsmalısın! dedi: ve yaşEmir Zübeyd, yerlere kadar iti larmı silmek istiyerek, elini ksr.sıİİB onu selâmhvrirak cevab veıdi: i nın yüzüne eötürdü: Beni affet Bir çöküntü duvdum... Koş | Aslıhan! Senden gizli bir iş ysptım. tum; fakat zamanında yetişeme j Onu pöldürmek istedim. Fakat dim... Bu zatın elinden tabancasını i kendi hazırladığım pusuya riüşancak patlatmasmdan sonra alabil tüm... dim. Başım biraz doğrulttu. Kardeşine Aslıhanın peşi=ıra gelen iki saray baktı: zabiti Emir Talhayı kucaklayarak Yeşil kapıdan girdin denv:k?... sırtüstü çevirmişlerdi. İçlerinden Yeşil kapıdan da buraya vanlacabiri. dehlizdeki bir köleye, doktoru ğıru biliyordun demek?... O pün çabuk getirmelerini haykırdı. de yeşil kapıdan giroilerin bası Mucize denen şey, Anka kuşudur sendin demek?... Yeşil kapıdan gisanmamalı. Mucize var. Mucize An rip felâketimi sen hazırlamıştın aeka kuşu degil Muciz?nin varhğına mek?... şu anda iman ettim. Aslıhana döndü: Buymuş o demek! Emir Talha ölmüsken sırf beni Emir Zübeyd cevab vermedi. kurtarmak için dirildi sanki .. Göz Sükutun. itiraf yerine geçiyor lerini aral?dı. kansını gördü ve olmek üzere bulunan bir adamın ya Zübeyd... Götürün şunu... Ve Enıirah göğsünden çıkmiyacak Kadar renin vpreceği emre göre bareket edersiniz. ku\>\etli bir sesle: Muhafızlarm ortasında Emir Zü Katilim Zübevddir! dedi.Onu tevkif feJin. Yerime ge^mek beyd, sahneden uzaklaşmıştı. de hacılık hüviyeti fevkaiâdeydi... Benim mevcudiyetimı unutmuş muydu Emir Talha?. Çünkü ben onlar için birinci ehemmiyette olan bu sahneden silinmiş, kenara çekil miştım. Gözönünde değıldim. Vaktin pek az kaldığını bilen yaralı, giderayak son kuvvetini sarfederekten kendi islerini tanzime uğraşıyordu. Şimdi muhavere büsbütün arabcaya dökülmüştü ve artık Emir Talha ölüyordu.. Bir öksürük nöbetinden sonra dudaklarından kanlı köpükler boşanıverdi. Bu manzara kai'şısında fenalaşan Aslihanı, büyük bir hürmet ifadesile, maiyet subayı ayağa kaldırdı. Has doktor onun da ellerini eteklerini öptü. Bu kadın. bıı korsıcııin k l n e girebilmek i^in ne yapmalıdır? Bir tıb dergisi şu palavrayı ortaya atrmştır: r Şeytan ve hastahkîan mutfağınızdadır! Onunla orada mücadele ediniz!» Rami S. Dün 2250 çuval toz, 400 sandık kesme şeker dağrtıMı Bu arsds Asliharî, yaralamşımGöz udle baktım: Artık Emir daki vaziyeti sordu. Vak'ayı kısaca Talhanın cesedile meşguldüler. Aslihan beni elimden yakaladı. anlattım: Şu (rBmlesi beni çok hayrete dü Ummazdım Taihsdan bunu, Haydi, Turhan... Buradan çışürdü: dedi. Ummazdım söz verip de tutkahm. Cesedimle Hacı Doktor meşVe içini çekti. îradesint toplşdı: mıyacağını... Seni bu geçidden ?aCiıl olacaktır... Yalnız o... Şimdi artık seni düşünmeğe raya almama ve küçük salonumda Kimmiş bu hacı doktor? konuşmamıza izin vermisti... Son Ve hacı doktor telâs içinde seîrti. mecburum... Kendimlzi düşünme nefesinde benden af diledi ama seğe mecburum... Buradan çıkabm... Yctmislik bir Berberf bu Emir ni pusuya düşürmesini gene de afMütemadiyen :şlenen dehlize deTalhsyı yerde. kanlar içinde Böfer'emiyeceğün. rünce. kondini onun ayak^n Hi ğil, fil bacağı sütununun arkasında Hsyret içirde kalmıştım: o ana kadar dikkatimi çekmiyen bine attı. Bacaklanna kapandı. Onun iznivle miydi bunlar? Kalbini dinledi, ayaklannı öptü, başfca bir geçide beni soktu ve ar Hep onun izniyle miydi bunlar? ' ellerini öptü. Parşümenles.nis rcy kamızdan kapıyı yapadı dedim. j Taş merdivenleri çıkmağa baştunt yüzünün kınsıklıkianndan be Uzun hikâyedir. sonrp anlatıDualar mırıldar.dısı sırscla sakalı ladık. rım... Şimdi vaktimiz çok dar, de Arbk beni buraya bağlayan di. yaz saka'ına yaslar dökr'iliivorrlu hit bir şey kalmamıştır... Senin titriyordu. Doktorluk kabiüyptl pe derecededir .bilinmez anıa, herhal iradene tâbi oluyorum, Turhan! (Arkası var) Belçdiyfîde yapılan bir toplantııtı ilı. nan k?rar!ar eereğince dıınden itibaren ş*hr#. ıhtiyacın uc mlslt seker tevrtlna bajUmrıştır. Dün sabah pçrak»nd»^i bıkkallar* İSPB çuval \07, 4 W sandık kesnıe teker < tevzi edilmiştir. Şeker Imalâthanelerfle : H ğer te?ckk'illere. bundan ayn olarak, 750 çuvaî toz şeker verümstir. Bu 8Uretie bir sünde sphre 2230 çuva! toz V» <0fl wndık k*5m€ seker da§ıtıîmıştır. Belçdiyp murakıblarının kontrplu altınna ysDilan tevsiat, ner gun bu ••fcilde devam edecektir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear