Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
13 Kasrm 195S CUMHURİYET r4 Meraklt Resimler \Guidb Orlando 1 KAHRA>L\NI TAKDİM Ismım Guıdo Orlando, yapüğun iş de (Publıc reloüons). Publıc relatıons'un, yani efkân u mumıye ıie temasm ne demek olduğunu bana her gun sorup dururlar. Hele Avrupada çok sorarlar. Amerıkalılar ışi bılıyorlar. Kendılerine kâfi derecede izah edıldi. Avrupalılann ise, bu tâbirin ne ifade edebileceğıne dair zerre kadar fikirleri yok. Nitekim, bır gün Deauville de idim, gazinonun patronu M. Andre'yi görmek isted.m, kart vizıtimi gönderdım Kartta Guido Orlando Publıc Relatıons yazılı idı. Kâtib, kartı gördukten sonra donüp geldi, bu tâbirin ne demek olduğunu sordu. Cevab verdım: Mösyö Andre'ye söyleyin, Deauvılle'e, kım olursa olsun her hangi meşhur adamın gebnesini istedıği takdarde, telefonu elime almam kâfidir, derhal buraya getirtirım. Ama kım olurs3 olsun. Greta Garbo'dan Norveç Kralına kadar. Yirmi dört saat içinde' Kâtıb gıtti, dondü geldi Mosyd Orlando, dedi; esePe söylüyorum, Mosyd Andre ozür d.lıyor, meşguldür, Mosyo Truman'la telefonda konuşuyor. Bu hıkâye gazetelerin pek hoşuna gıtti ve dünyayı dolaşü, Andre de buna bir hayli güldü. Maamafıh, hâdise, cancığer dost olmamıza mâni teşkil etmedi. Bu dostluk da bir tuhaf bir şey oldu ya. Çünkü Andre'nin boyu iki metreye yakmdu", ben Orlando, güç belâ bır metre altmış beş gehyorum. Karitürcüler için ne bulunmaz mevzu! Büsbütün de lâtıfe etmiş değıldim Hayır, Andre Başkan Truman'la konuşmuyordu, ama istemiş olsaydı, dunyanın butün meşhur ınsanlarını Deauville'e getırtırdım. Basbayağı! Başka misal: Ban kimseler çok üzuntu içinde ıdüer. Mer.faate verılen baloya davetlı büyuk aktor, gelemiyeceğni bıldırrr'şti. 0nun yerıni tutacak bırjıı bulmak ıcab ediyordu. Halk hayal sukutuna uğramasm dıye kâfi derecede tanınmış, kâfi derecede gözde birıni. Gayet kolay, dedım, yalnız, suvarenize ne çeşid bır yıldız davet etmek istedığmızı bana soyleyınYa, demek ki siz de bilmiyorsunuzKat'î bir fıkrıniz yok, öyle mi? Dük ve Düşes dö Wındsor'u davet etsem, ne dersiniz? Mükemmel olur. Dük ve Düşeste mutabıkız. Şaka söylüyorum sanıyorlardı. Ama ben şaka etuüyordum Orlando hiç şaka etmez. Ertesı gun Dük ve Düşes Wındsor, baloya gelmişlerdi. Benım muvaffak oluşumun sebebi herkesi tammamdır. Butun meşhur kımselerı ve daha bazılarmı tanınm. Tanınmamış bır kımseye hızmette bulunmak istersem onu meşhur yapanm. Hem herhangi bir kimseyi meşhur edebılırim. Bır kimseyi terfi ettırmek ıstediğim zaman, iş gayet basıtür. Onu tanıdığım meşhurlarla buluştururum, onlarla temas etüririm. Bu meşhurlann şohretlerınden bır nebzesı ona sırayet eder. Benırn yanımda gözükün, yırmı dort saat sonra meşhur olursunuz. İsmınız, dunyanın bütün gazetelerınin bınncı sahıfelerınde, bırınci sutundan sekızmci sutuna kadar, nah bo>le iri harflerle yaymlanır. büyük adamdır, fakat beşerî bir büyuk adam. Işte Guido'yu koşturan budur. Asıl macerama başlamadan evvel bir fıkra daha anlatayunYeraltı şimendıferüıe binerken bir kör dılenci görürdüm. Orada boşuboşuna bekler dururdu. Bu dılencıye kimse sadaka vermezdı. Kendimi müthış surette mesud hıssettiğım bır ılkbahar günü, bu kor dılenciyı bır kere daha gördum. Bu adama bir hızmette bulunmax istedım Aklıma bır şey geldi. Bir fikır; geüverdi işte! Şundıye kadar hiç kazanamadığınız kadar fazla para kazanmak ıster misıniz? diye sorduaı. Boynunda asılı duran, üstünde kör diye yazılı levhayı aldım. Tersıni çevirdım, tebeşirle şu comleji yazdım. İşte ilkbahar geldi. Onu siz gdrüyorsunuz Ben görenuyorum. Bu sefer paralar yagmağa başladı. Hem de nah boyle! İşte Pubbc relatıons'un her şeyi değiştirebıldiğıne mısal. İnanın bana: Iyı formul sayesınde bir dağı devırmek mumkündür. Bunun ıçındır ki, Public Relatıons atom bombasından daha kuvvetlıdırHiç değilse faydalı olabilir. 2 D'ANNUNZIO ve BEN Çocukluğuma şahid olanlar, benim bu kadar yuk^cHıi.mı gorselerdi çok şaşarlardı. Fakirdık, sahiden fakirdik^ A!tı ya«ıma gelin SÖHRET FABRİKATÖRÜ RESİMLI ROMANIMIZ SAÂTÇI PEL Tazan: P. GOBDSAUS f 2 1 Oerlrm: MAZHAft KUNT ÇIKAN KISMIN HULÂSASI Kendine doktor süsü veren keçı ] sakallı Pel isminde biıisi 1879 senesi mayıs ayında Tern cadde' sinin Duasi pasajmda bahçeli bir eve yerleşerek Mari Mahuanl isimli bjr de hizmetçi tutuyor. Bir müddet sonra doktor, Öjenijj isminde Odeon tiyatrosunda terzilık eden larkhk bir kızla niJsarüanıyor ve onu da yanına alıyor. İki kadın çok geçmeden] 1 hastalanıyorlar. Kendi kendimi takdim ceye kadar ayağıma hiç kundura gıymemiştim. Ama, durun, şunun başından başlayalım. İtalyarun Aquıla eyaleünde 6000 nüfusluk bü şehır olan Bariscıano'da 1 ağustos 1906 da doğmuşum. Babam çıftçi idi Kuçük ha tarlamu vardı kı, bütün yiyeceklerimızi hemen tamamıle onun toprağında yctiştirirdık. Kümes hayvanlan, domuz beslerdik. Şarabımızı kendimiz yapardık. Annem, beni cezalandıracağı zaman, soyar, fıçının içine atar, üzüm çiğnemeğe mecbur ederdi O zamandanberi ne şarab içtim, ne de alkollü içki Kırh ayaklanmla üzümleri çiğneyişım aklıma gelir. İlk tanıdığım meşhur adamla, on yaşımda iken kErşılaştım. Meşhur adam, Gabrıel D'Annunzio idi. Daha o yaşımda bıle, büyuk adamlarla konuşmaktan korkmuyordum. D'Annunzıo bıze bır nutuk verecektı Öğretmen, sakın konuşmayın dıye hepimıze sıkı sıkı tenbih etmişti Ama, nutuktan sonra ben ayağa kalktun, konuştum: Demek ki D'Annunzio sizsiniz öyle mı? Sıze bır sual sorabılir miyim? Öğretmen: Sus, Guido, dedi D'Annunzio: Hayır! Bırakın, konuşsun, diye mukabele ettı. (Arkası var) i Geçen hafta Trieste sokaklarında kanh kavgılar olduğu ve on kişinin de öldüğu bildirılmişti. Bu karışıklığın, faşjst ve komunıst tahrikçıler tar»£ından hazırlandığı da iddia edilmiştir. \ Yukarıdaki resimde, nümayisçilerle polis arasındaki mücadeleden bir sahne görülmektedir. Bu polis, Trıeste (A) bölgesi komutanı İngıliz generali Winterton'un idaresinde olduğundan, hâdıse Londra ile Roma arasında da ciddî bir gerginlık husule getirmiştir. Trieste Sokaklarında Kavga. 15 temmuz 1879 gunü çağırılan doktor Tuje, hizmetçi Mari' ÎMahuan'ın vaziyetini Tıiç de ıyi bulnuyarak hastneye kaldınlmasuıa lüzum gösterdi. Ddrt gün sonra artık kımıldamağa m lcali kalmıyan kadın Bojon hastanesin* nakledildi. DUNY HADISELERI 3500 küçük ayna ile gfincştcn encrji temini Fransızlar, kurdukları bir fabrika ile güneş kuvvetinden muharrik kuvvet elde ediyorlar Bugün dünyaya hâkim olan ve duryanın kaderini ellerinde tutan memleketlerde bir kanaat kökleşmiştir. Gelecek devirlerde beşeriye tin yalmz atom enerjısınden faydalınacağı kanaati. Bu memleketler atom enerjisini, elektrık istıhsahnden tıbba kadar, her sahada kullanmak için hurnmalı bir şekilde çalısmaktadırlar. Bu yüzden de dığer bir çok enerji ka\ naklarını ihmal etmektedirler. Halbuki Fransızlarda ilim biraz daha bitaraflığını ve itidalini murnfaza ettiğinden, onlar, diğer tabii kuvvetlerden de istifade yollanm araş*ırmaktadırlar. Fransız ilim adamlan, atom enerjisi ile alâkadar olmakla beraber, denizin, rüzeânn ve güneşin mevcudiyetini asla unutmamaktadırlar. Güneşten, denizden ve rüzgârdan enerji temini için yap'lan araştırmalar ve teerubelerde Fransızlar diğer milletlere tekaddüm etmektedirler. Tanınmış bir Fransız sanajri sirketi, Fransamn en rüzgârh mmtakalannı (Batı Pireneler, Kotentin, Pas de Calais ve Bretagne yanmadası) tesbit ederek buralarda rüzgârdan fayda'anmak çarelerini aramaktadır. Bu şirketin çalışmalan daha iki sene sürecektir. Dığer bir Frangız müessesesi de deniz enerjisinden faydalanmak için hazırladığı projeleri tatbikat sahasuıa intikal ettırmek için çalışmaktadır Bu işin tahakkuku için lüzumlu para temin edılince Bretagne'daki Rance nehrinde faaliyete gecilecektir. Beş sene sürecek ol=tn bu çalısmalar neiiresinde yılda bir milyar kılovatlık elektrik enerjisi temin edilecefi tah^ıin edilr^f'ktedir. «Mont Saint M'~hel» koyunda inşa edilecek te=i=Vrin projesine göre,, senede 15 milvar kilovathk elektrik enerjisi saglanacakür. Fran sız ilim akademisinin reisi mühen% dis Caquet. müsaid şartlarla e âe edılecek deniz enerjisinden de 100 (Bu aerinin bütün hakları Opera Mundı şırketı ve gazetemıze aıddır) ŞEHİRDEN RÖPORTAJLAR: Borulu çocuk Su yerine koslik soda içen ve mide borusu yanan küçük Zuhal 7 senedenberi midesüıc takılan cam borudan gıda alıjor ve mütemadiyeu ameliyatlar geçiriyor Röportajı yapan: Serab Yenseni Burada gorduğu sıkı tedavi sayesınde Mari altı gün sonra Idirildi ve taburcu edildi. Kadın tekrar efendisi doktor Pel'in lyanma döndü. Kapıyı bizzat Pel açti, fakat Mari'yi içeri almıyarak: .Artık sizi hizmetime kabul etmiyorum. diye bağ lr dı. [Marı'nin itiraz etmesi üzerine de Pel kapıyı yuzüne kapadı. Faıkat kadınm içeride eşyaları vardı. Onun için kapıyı tekrar çaldı. Bir muddet sonra görunen Pel, Mari'nin sandığını sokağa fırlatarak: «İşte püı puiın, dedi. BunUrı alıp defol ve bir daha Igözume görunme.» Mari sandığını açıp içindekileri gözden geçi(rınce elbıseleri arasında bulunan tahta kapaklı bir kutunun zorlanmış olduğunu gordü. O zaman zihninde ku^'etli bir inanç lyer etti: Bu kutuyu, içinde para bulunduğunu sanan doktor [açmıştı. Kendisini de gene bu adam zebirlemeğe tejebbus et Gunejin enerjisini topl ıyan 3500 küçük ayna larda ve mevsimlerdedir. Şünalde güneşin enerjısınden istifade etmek biraz guçtur. Halbuki İtalyada, Mısırda ve Akdeniz memleketlerınde güneşten faydalanmak ımkânlan çok fazladır. Fransızlar 3 senedenberi Mont Louis'de (Pırenelerde) günlerin hemen hemen bütün sene berrak ve güneşli olduğu yüksek bu tepede guneş enenısıni muharrık bir kuvvet olarak kullanan bir fabrika tesis etmişlerdır. Bu fabrika 1600 metre yukseklıkte kurulmuş ve 30 milyon Fransız frangma mal olmuşiur. Burada güneşin şualannı toplayıp aksettiren madenî ayna 3300 santıgradlık bir hararet temin etmektedir ki, btı hararet derecesinde çelıjc, su gibi mayi bir hale gelir. Frans\zlar basit bir tesis kurmuşlardır. Bir tarsftqn şualann çarpüğı 500 âdi camdan teşekkul etmiş büyük bir satıf vardır. Bu sathm 20 metre karşısında 3500 küçük aynadan müteşekkü muka'ar bir alıcı mevcuddur. o şekilde konmuştur ki gerek ı;ık, gerek şualann aksı ile meydana gelen hararet lâboratuvar hucresinin bir tek noktasmda temerküz etmektedir. Bu noktaya «hararet ocağı» denılmektedir Bu şekilde elde edilen hararet. kömürden vevahud elektrıkten elde edilen hararetten daha kuvvethdir. Hiç şüphe yok ki, tecrübeler ilerledikçe Fransızlar beklenmiven neticelere ulaşacaklardır. Harward Ünıversitesinden profesör James Connant'a gore: Güneşin enerjisi ekonomik sahada ve dolavısile m Hetlerin siyasî münasebet'.erinde büyük bir rol oynayacaktır. M. AIÇE Küçük Zühal hastanede Bılhassa kuyruk acıa olan bazı kimseler operatorlerı kasaba benzetırler. Ben ıse onlan kumaşlan et, makasian neşter olan usta bir terzıye benzetırım Hele geçen gün gorduğum hâdıse bu kanaaümı büs bütün kuvvetlendirdi. milvar kilovatlık bir kuvvet temin edilebileceğini kabul etmektedir. Deniz ve rüzgârdan başka güneş de var. Şimaililerin tahayyül ettik leri, Akderüzlilerin turizm için fayda'andıklan, Afrikalıların suiistim?l ettikieri ve Amprikalılann küçük birer dünya olan hücrelerle u * 'smaktan unuttuklan güneşF "ızlara göre muazzam bir servet kaynağıdır. Fransız bilginleri güneşin kuvvetli olduğu yerlere giderek tetkikler yapmakta ve bu kuvvetten faydalanmağı düşünmektedirler. Bu Bu tesisat bir tavanın ka bılginler güneşle alâkadar olan ilk pağı biçimindedir. 3500 küçük ayna insanlar değillerdir. Bir çok araştıncılar, fızikçilerin güneş hakkındaki tezJerını alâka ile takib etmiş lerdır. Yapılan hesablara göre, kuremizin güneşten aldığı senelık hararet miktan, bütün dünyayı kaplayacak 30 metre kahnhğındaki bir buz tabakasmı eritmeğe kâfi gelebilmektedir. Başka bir tarifle de, güneşin harareti dünyanm sathını örten 25 santimetre kalınlığında bir kdmür tabakası yakılarak elde edilen hararete müsavidir. Yakalanan bilet karaborsacılan Emnıjet Mudurljgü tarafmdan bılet karaborsacılarma karsı teskil olunan ekıp. Beyoğlu sinemaları onunde yap. tıkları kontrollarda, lanet Çıfgezer. Zahid Yolgezer Ş«ref Eryenen. AH O2kok ve Yavuz Özparlar adlarmda beş karaborsacıyı yakalaımştır. Kara! boreacılarm ellerindeki 47 sinema bı. etl musadere edıtaıştır Universiteliler Ankaradan Döndüler Bütün bunlar, kolay ve devamh enerji kaynağ: arayanları tahrık ve cezbetmeğe kâıi gelmiştir. Meselâ, KaHrede. güneş enerjisinden faydManan l*>0 r>°v?ir kuvvetırrte bir fabrika mevcuddur (Sun Power Compiny) Bu fab'.kada akaryakıt masrafı olmadan. güneşin hararetinden Lstifade edılerek alçak tazyikli su buharı temin edılmektedir. Dünyayı her gün ısıtan bu muazzam enerjıden favoalananlan burada sıralamak uzun sürer. Bu mese'.enin bir de püf noktası vardırBu nokta milvonlarca senedenberi fezada duran ve daha milyonlarca Aatu'itün azız râ'şının AP'Î'.. bre nakiı müncsebetile Ankaradn sene duracak olan güneşte değil, yspılan torene ıştirak eden İstanbul Ünıvcrsıtesi heyetı dün hususî güneşin şualarının kuvvetini azal trenle şehrimize donmuşlerdir. Resimde, Universiteliler Haydarpaşa tan ve hararetini zayıflatan bulut garmdan çıkarken görülmektedirler. I tım. Meğer içinde su yerine kostik soda varmış O anda ben kendimi oldum sanmıştım. Meğerse çok şükur olmemışım. Ama yemek borum yanmış .. Zuhal bunları bü anda, hattâ bir nefeste, yuzünde ne bu korkunç Bır kaç gün önce idi, vapurda hâtıraya daır. ne de musebbıbi ihkıymeth hekımimiz Kâzım Ismaıl malkâr ev sahıbıne karşı kın veya Bu dunya büyükleri, müşterıleri Beyle konuşuyorduk Bahıs, mes nefret ıfadesı yoktu Başına geleni min hayrı içuı, oldukça kolaylJ^a leğine üıtıkal etti Bana vak'ayı mukadder dıye kabul edıp, yeni çalışırlar. Bazan, yaptıkları bu ışin anlatmasıle soluğu Cerrahpaşa has hayatına çolçtan alısmış bır hal farkına vanrlar. Bır konserve taci tanesinde almam bir oldu diyebili var. rinın sohretıni sağlamak içm bır I rim. Mevzuu bahis hasta 1012 yaş Sonra ne oldu Zuhal? Kralı nasıl kullandığımı ilerir'e sn , lannda bir kız çocuğu Odasma gir Ondan sonra boğazımdan bir lat^cağım Hem de ışsız kalr. ş bir diğımi görunce yeni bir çehreye Kral değıl, faaliyet hahnde bır su^prn'ş bir irısan gibi knridoru bir şeycıkler geçmez oldu. Bır kaç gün Kral, iktıdarda bir Kral Hoş, muş anda koşarak geçip yanımıza geldi. bana ığnelerle yemek yedirmışler. Sonra bakmışlar, başa çıkılacak ten'erimm arasmda Kıallar ve Kra Gunaydın Zuhal, dedım, na gibi değd. Kamımı deşerek şu aşaliçeler vardır. (KraPârla Kraliçeleğıda gordüğünüz kırmızı boruyu lerin de her kes gibi dağdağalan sılsın? A! Siz benim ismimi nereden takmşlar bana O gündenberi şuvar. Onlara yardım ederım). Benim ramdan bir lokma bir şey geçmedı işlerim şöyle yürür: Sıkıntıda olan ' biliyorsunuz? Lokmalan ağzıma atacağıma şu kimselere yardım ederim. Hulya'a Ben senin hakkında daha başborunun içine atıyorum. Bu da benru gerçekleştirmeyi tahayyül eden ka şeyler de bıliyorum. nim ıkınci ağzım oldu. Dilsız bır lere yardım ederim. Çapkm çapkm gülerek: ağız Ha, anladım, heıhalde bunu Bana «Dmamo» adarn» lâkpbı Zühalin vaziyetini filozofça kataktılar, «İki ayakh kasırga» adı duymuş olacaksuıız, dıyerek beyaz verdiler. «Kendi kendini icad eden çiçekli gecelığıni omuzlanna kadar bul etmesı, bana da suallerıme deadam» dediler, «İlâncılık Krab», kaldırdı. Küçuğün boynunun al vam etmek cesaretini veriyordu. Ne yemekler yersin. dedim? tBsşarıyı zorla elde eden insann, tından başlayan bir plıkaşe m'desi Dilsiz ağzımdan sadece çorba«İlâncıhk dâhisi», «Muvaffakıyet i nin üstüne kadar inıyor. Az evvel teknisyeni» vesaire vesaire dediler. söyled ğim gibi operatörlerin ku lar, yoğurt, püre gibi sulu şeyler ge Daha başka isimlerim de var ya, u maşmın et olduğunu akıldan çıkar çer ama, ben kendimi ötekılerden nutuyorum. Kadın müşterilerimden m^mak lâzım. Penslerle tutturul de mahrum etmemek için çok can:biri bana, Buddy Schulberg'ın muş, henüz kıpkırmızı yara halın mın istediği bir şey olursa çiğner (Sammy'yi koşturan nedır?) isimli deki bu kanalm içinden beyaz, ın çiğner tükürürüm. kitabını yazarken muhakkak suret ce, uzun bir plastık boru geçirm'ş En çok neyi seversin? te beni düsünmüş olacağmı söyle ler. Onun biraz aşağısında, sol ta Şekerle çıkolatayı. Bak hep mıştı Bu Sammy, hıçten başlajnp rafa doğru havagazi ocaklarına ko dışlerım çurudü, bayılırun şekere >ukseîe yuksele büyük ve nufuz'u nulan lâstık boruları andıran başbenkimselerle düşüp kalkan bir çocuk ka bır boru daha var. Peki. dilsiz ağzın sana bir zahtur Bu nasıl oldu böyle Zühal tıet veriyor mu, arasıra oralann Müşterim bana şu sua^ sordu idi: dedim, bana anlaür mısın? îcır mıî Aynı hıkâyeyi tekrarlamaktan u Guido'yu koşturan nedir? Yoo, pek fazla değil. İstedigim Koşturan ne midır? Evve'.â müt sanmış bir insan tavrile: gibi koşar oynanm. İp bile atlıyo Şöyle buyurun, oturun, de'1 hış bir enerji. Gudo hiç içki içnım. Yalnız çok yoru'.ursam o zamıyen, çok az yemek yiyen. hemen uzun sürer. Sonra kendisi de bir hamiede ya man sancılanırım Ama yakında hemen hiç sıgara içmıyen, sırf çalışması için yaşayan bir adamdır. tağınm üzerine sıçrayarak: «Yedi V'iıtulacakmışım. Bak şimdi beni lep ameliyat ediyorlar. Şu göğIkincisi, Guido, mukavemet edile sene önee idi, dedi, bir gün evc! PV mez bır cazibeye sahıbdir. Tanıma sahibimizle yalnız kalmıjtıın. Br Tii"r"leki beyaz lâ^tik var ya. ya'ntı la onun bir ucunu boğF7iradan dığı kımselerle konuşma bahsinde ara «susadım,» dedim. Masanın üstünde var, git 1 en \sî iye, öteki ucunu da midemden esi yoktur. Guido. nerede olursa ,• 'ye soka?1 !ar. O zaman ken'sun kendisini derhal kendi evin din iç, dedi. Orada duran b'r b . • Çifeu; ip çiğncyıp yutacpğ.ra â de, kendi muhitıncle, rahat hisse daktan bir kaç yudum içmemle ıcl Jr iam "'ar lol'~ı •• jeni boğa" der. Üçüncüsü, Guido'da yaratıcı min alev alev tutuşrr>>sı bir o' ı AJ.'.JSI Sa. 9. Su: 2 de bir ateşli muhayyile vardır. Guido Öksüre öksüre bardağı eln ':o a. Temmuz »onlarına doğru çağırılan doktor Giyu iki kere TPel'in evıne gelerek Öjeni'yi muayene etti. Doktor ılâclar verüı »ve bir daha çağırılmadıiından Öjeni'yi iyilesmis sanarak arUk guğramadı. . O günden sonra Öjeni'yi kimse bir daha goremez oldu. O^ Jdeon tiyatrosunun eski terzisi esrarengız bir sekilde yok olmuş(. (gıtmıştı. Komşulardan biri, kadınm ne olduğunu sorunca doktor ı, (Pel: «Öjeni bir artistin hizmeüne girdi. Şimdi taşrada turnede»>, JdedL Doktor, Öjeni'nin verem olduğunu da ilâve ettı. Fakat veç )rem olan bir kadın bir hayli yorucu olan bir turneye nasıl çıka(bilmişti? u Pel de çok geçmeden Duası pasajın^aki evını terkettı. Bu > gidişin sebebını soran kapıcı ırrdam Huga j ' y e P e ' : «Burada, rahat edemiyorum, dedi, geceleıı bıı ını boğazhvo.'ıarmış gıbı / iniltiler ışıtıyorum». Boşal n e\e yeni bir kuacı bulmak lâzım) geliyordu. Pavıyonu gormek ıstıyenlerı gezüırırken madam, Hugarti yerlerde ku.umuş kar. lekelerı gc rdu. Bu leU ' kelerden doktorun odasında da vardı. Bundan bsşka bahçede', | kanh bır seccade psrçası bulundu. Mlumatma muracaat»^ //edı'en Pel, lekel=rın mevcudiyetini izah etmekte guluk çekrj medi:>.«Burnum sık sık kanar, bu kan lekeleri ondan ilerı ge lı>or. dedi. Doktor çok geçmeden adres bırakmadan sıvıştı... (Arkası vartj Türkiyede neşfi hakkı yalnız' gazetemize aiddir.