18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuri PARA Ut SATI IMAZ Hâdiselerden İlhamlar SAVFA UMom TECESSUSLER Bir İran hikâyesi A rkadaşma ödünç kitab verme, ikisini de kaybe"•dersin; dije bir soz vardır. İşte bunun en parlak bir misali daha: Bundan iki ay kadar önce, İran Dış İşleri Bakanı, Tahrandaki İngiliz Buyuk Elçiliğine muracaat ederek, Sefarethanenin kutubhanesinden âriyeten bir kitab rica edijor. Kitabın adı şu: «Milletlerarası hukuk kaidelerine gore sijasî munasebetleri kesme usulu». Bu\ük Elçi, bu talebi pek nazikâne karşıIıyor, hattâ İranlılara milletierarası hukuka dair bir şcy oğretebile. ceği için merrmundur da. Aradan iki, üç gun geçiyor, İran, İngiltere ile siyasî munasebatı kesliğini resmen bildiriyor. İngiliz Buyuk Elçisi, giderayak, Iran Dış İşleri Bakanına muracaat ederek, ödünc verdiği kitabt isriyor. Fakat Bakanın revabı hazırdır: «Iran İmparatorluğn ile Büyıik Britanya Birleşik Kralhğı beyDİnde her türlü münasebat nıünkati olduğundan nâşi yedimizde bulunan mezkur kitabı iade edemByeceğimi teessurrerime terfikan arteylerim... Gördünuz mü kitab vermenin neticesini! İngiltere bu yuzden hem bir kitabdan, Lcm de bir «dost» tan oldu! Tabiatin çözülmiyen sırlanndan biri • •• Maçta uyuyan adam futbol maçında, tabiî bafırmak, çajırmak. tekme, tokat, n&ra 'atmak, hattâ kufretmek bizde hastalık haline geldi . Ve bir çok hastalıklar gibi onu da «normal» kabul edip geçiyonız. Fakat maçlarda uyumak gibi bir hastalığın da olabileceğini hiç düşündünüz mü? Bizün bfldiğimiz tiyatroda, sinemada, operada, (alairanga) kon•erde uyunur ama, futbol sejrederken bağırıp çağıracak, alkışlayıp JTihalıyacak yerde uyumak kimin aklına gelir? Giuseppe Giudice adında bir İtalyan işte bu garib hastalığa turulmuş: Futbol maçını seyrederken, tuttuğu taraf gol atınca veya yiyince adamcağıza bir hal oluyor, olduğu yere kıvnlıp uyuyakalıyormuş. Doktorlar bu acaib hastalığa akıl sır erdirememişler ve Giuseppe'yi bir tiırlü tedavi edemij orlarmış. Lig maçlannın kızıştığı şu günlerde bn İtalyan spor merakhsını fehrimize davet etsek de ona kavgalı, gürultülü bir maç seyrettirsek nasıl olur dersiniz? Acaba gene uyuyakalır mı? Bir evden içeri girince kulağını terdiği halde lisanmı btr tflrlü öğza «Merhaba1» diye çatlak bir ses renememlftir. gelırse biraz şaşınrsınız. Fakat bır Kuşların bin bir çeşidine karşılıK I koşede kafese tünemiş oturan pa içleruıden ancak bir iki cinıinın ko pağanı goıürseniz bunu onun soy nuşmayı öğrenmesüıe bakarak §öylediğını anlarsınız ve hayretiniz a | le bir hükm» varabiliriz: zalır, çünkü papağanın konujtuğuBu kuşların ses cıhazları, A v«ya nu hepimiz biliriz. boğaz yapılıjlan ötekilerden başkaLâkin, farzedin ki kaieain içinde dır da onun ıçin konuşuyorlar. Yanlış! Mr. Gohm bu noktayı bil papağan değil de bambaşka bir ku; gördünuz. Şaşmaz mısınız? Her hassa tetkık etmış ve şu netıceye halde şaşarsınız, zira papağandan varmıştır: Konuşan kuşlarla konuş başka bır kuşun konuştuğunu hiç mıyan kuşlar arasında ses, dıl veya boğaz yapısı bakımından hiç bir bırımız bilmiyorduk. Buna faşmıyan yalnız biri var: fark yoktur. O halde? Işt» bu, tabiatin çözule» Ingılız tabııyat âlımlerinden Mr. Douglas Gohm. Altmış yıllık haya miyen sırlanndan biridir Buna mukabil, Mr. Gohm'un öğtının son yırmi beş senesini kuflann konuşmasını daha doğrusu, rendiği bazı mühım noktalar var. konuşmaya ahştırılmasını incele Meselâ, papağan olsun, mayna olmeye veren Mr. Gohm, nihayet, sun, soyledığuıin manasmı bılı;> or Hayır. Onlar papağandan başka bir kufa da ko mu sanıyorsunuz? bazı insanlar gibi bilmeden konu nuşma oğretmiştir. furlar v« zıhinlerinde yer etmiş keBu kuş, Hmdistanda bulunan limeleri uluorta kullanırlar «mayna» kuşlanndan biridır. RenBazan bu yuzden guldurucü hâgi mavımtrak siyahtır ve iri bir kargaya benzer. Bağırışı acı acı hay diseler de olur. Meselâ papağan, kırış şekündedir ve bu da karga kapıdan içeri birinin girdiğini gorünce ?oyle bir bakar, sonra: «Ha« nm «gak» deyişini andırır. Mr. Gohm, araştırmalan sonunda di güle güle» der İşitenler gülerkuşların konuşmasına dair çok şey ler: «Şuna da bak!» derler «Miöğrenmiş, fakat bir şeyin muamma »afiri dah* gelir gelmez uğurlusını hâlâ çozememiştır. «Tabiatin yor » Halbuki zavallı hayvan bunu bilen ıyı muhafaza ettiği sırlardan biri» dıyebıleceğimiz bu muamm» meden soylemış, aklına o anda bu cümle geldıği için düsünmeden şudur: Nıçın papağanlar, karga cinsinden kullanmıştırG«ne böyl», gerek papagan, gerek bazı hayvanlar insan dilıni taklid edebılıyorlar da diğerleri edemiyor Mr. Gohm'un «mayna» sı, sabah. leyın <Allah rahatlık versin», aklar: sam üstü «günaydm» der. Karnı « Papağan, karga veya mayna tokken «yem isterim» dediği olur. ötekilerden zeki de ondan» dıy«Kusları konuşturmağa yirmi beş mezsınız; çünkü konuşulanlan kapan veya öğretilenlerı ezberliyen senesini rermiş olan Mr. Gohm bil* kuşların zekâ derecesi ötekilerden Hındıstandan getirdiği maynasına, üstun değıldır. Eğer bu i | zekâ ile eskldenberi öğretememiştir. Bu da, lgıli olsaydı, hayvanlar arasında onların insan dilini zekâlarile deen zekıleri olan maymun, fil, ayı ğil, sadece duyduklan sesi taklid öğrendiklerinl da insanın konuştuğu kelımeleri etme kabılıyetlerKe taklid ederdi. Halbuki fil, terbıye gösteriyor. Fakat, gene bu kuşçu edildığı takdırde, söylenenleri an âlimin tetkiklerinden anhyonız ki adığı halde, insanların dilini tak tkonuşan» kuş yalnız papağan de. ıd etmeyi aklına bıle getirmez, hat ğildir ve sabredilırse, bıkmadan, «guk» detâ zorla ezberletilse bile akhnda usanmadan çalışılırsa tutamaz. Ayı, ınsan gibi oturur, mekten baska bir şey bılmiyen ellerıni .avaklannı onun gibi kul kargalara bıle bir kaç nezaket cüm lanır, oğretılen oyunlan oynar, fa lesi öğretebilirsiniz. Ama, yerinde kat bir kelıme konuşmaz. Maymun kullanmasını bilmezlermiş, o da da, insanın her hareketmi taklid baska mesele. Fakat, sizi eğlendurir. etmekte bujuk bir kabılıyet gos ler ya, bu kâfi • •• «Dokunmayın bu aslana!» I J e r şeyin piyasası olduğu gibi, sirk hayvanlannın da bir piyasası. borsası var. Avcıların maharctine göre alçalıp yiıkseliyor. Meselâ geçen ay neşredilen bıiltene gore, bugün A\Tupada vahşi hayvanlar sirklere ve hayvanat bahçelerine şu fiatlarla sabJıyor. Aslan iki bin lira. kaplan bes. bin • alb bin, ziirafa üç bin, sırtlan beş yüz, fil dokuz • on bin, penguen iki bin, devekuşu bes, yüz, timsah bin lira. Yılanlara gelince, onlar metre ile satılıyor: Boanın metresi iiç yüz lira, pitonun metresi de iki yüz lira. Sudan ucuz, değil mi? Ifani insanın, iki bin lira verip yanına bir aslan alarak caddelerde salına salına gezeceği geliyor. NE ADAMLAR VAR DÜNYADA... DENİZDE S. O. S. DİYE İMDAD ÇAGIRILACAGIM BİLMİYOR! Kral olacak çocuk /"•eçen hafta İngiltere Veliahdi Prens Charles dört ^ ^ yaşına bastı ve bu j ıldrinumü bundan oncekilerden daha büyıik bir önemle kutlandı: Zira «Veliahd» unvanını taşıdığındanberi bu onun ilk yaş gunü idi. Şimdi oKral olacak çocuk» u Ingilizler sıkı bir askerî disiplin altmda jetiştiriyorlar ve bu hususta annesi Kraliçe II nci Elizabeth herkesten haşin davranıyor. Meselâ, çocuğuna şimdhe kadar hiç et yedirmemiştir. Kahvaltılarında İngılizlerin pek sevdikleri domuz sucuğundan, pastırmasından nıahrum olan Veliahd Prens, anncsinin fikrince, ancak rbiıyüdükten sonra» et \i>ebilecektir. Kraliçenin, oğlunu niçin böyle bir perhize tâbi tuttuğunu hilmi>oruz. Fakat, Kral olmak için et yenıedcn bu.Mimek lâzımsa içinıizde ne «kral olacak çocuk» lar \ardır. hesab edin! • * • ¥ 1952 Nobel mükâfatlarını kazanan edib ve âlimler Başkanm musiki merakı Dilirsiniz belki de bilmezsiniz eski Başkan Truman'ın kızı Margaret ses sanatkân olduğu gibi kendisi de güzel piyano çalar. Evinde alınmış fotoğraflarda onu kendisi çalıp kızı söylerken sık sık frörürdük ve «Baskanın da başka işi yok mu?» diye düşündüğümüz olurdu. Fakat, meğerse uzak gorüşlü eski Başkan böylece kendisine iyi bir istikbal hazırlamış. s\ Bucün «Brownco Records» plâk fabrikası Trumana parlak bir teklifte bulunuyor: 20 ocak 1953 de, yani Eisenho«cr fi len Raşkanlığa haşlar başlamaz Truman bu fabrika hesabına pivanrKİa vals parçaları çalıp plâk dolduracak olursa, senede elli bin lira alarak. Bu bakımdan, Cumhur Başkanlannın. ikbal devirlerinde, şarkıya ınerak sarmalannı biraz hoş gormek lâzım. değil mi? Fızik mukâlatını kazananlar: Prof. Blak Prof. Purrell ' Meşhur Fransız mütefekkiri An | görülenlere dağıtmayı düşünmüştü. I dre Gide'e «En sevdığinız on Fran Böylece, Nobel'in patlayıcı maddeler sız romanı hangıleridır?» diye sor fabrıkalarının gelirıle elde ettıği bümuşlardı. Gide buna cevab verir yük servet, har sene bizim paramızı ken ancak ıkı Fransız romanını la yüzer bin liralık beş mükâfat habeğendığini söylemiş ve $3yle de linde dağıtıhr 1896 da olen Nobel'in mişti: *'• servetı, vasiyeti gereğince, İsveç «Eğer sualinizi dünya edebi ılim Akademisıne kalmıştır ve Akayatına teşmil edersenız sıze Cer demı her sene, edebiyat, tıb, fızık, vantes'ı, Fielding'ı, Dostoyevskiy'i kimya ve sulh sahalarında eserleriıe, en sevdığım romancılar olarak s>os keşıflerile başarı göstermiş kimseleterebilirım. Zira, bence Fransız e I rı seçer. debiyatı en kuvvetli eserlerıni ro i Bu sene Tıb mükâfatı, Streptomimandan gayri sahalarda verilmiştır.» sini keşfeden Amerikalı âlim Dr. Sel Stendhal, Balzac, Flaubert gibi büyük romancılar yetıştirmış bir memleketin edebiyatta roman sahasında fazla bir şey vermemiş olduğunu iddia etmek belki biraz aarıb görünebilirFakat Gide'den başka aynı fikri ileri süren daha bir çok münekkidier gorulmüştür Bunların fikr'ne göre, Fıansız romancıları son bir asırdanberi *lasik «roman» mefhumundan ayn'ımışlardır ve onun içindır ki oııgunkü dünya edebıyatında mühim bir yer rutmuyorlar. Yalnız, mr ikisi müstesna: Bunlann başmda François Mauriac geliyor. İşte, 1952 Nobel edebiyat mükâfatını Fransız romancısma bu hususıyeti kazandırmıştır Onun eser leıinde «klasik» romanın esası olan «bir konu etrafında dönen hareket» vardır. Mauriac portre veya manzara çızmeğe fazla ehemmiyet vermez ve okuvan, bunlann içinde kavbolmadan hâdiseleri takible eserin kahramanını tanır, onun hislerini duyar, düşuncelerinı öğrenir. Mauriac'ın en kuvvetli eserlcri arasında «Aşk çölü», «Cüzzamlıvı öpüş», «Engeıek düğıimü» ve «Deni?e geden yollaraı savabihrı?. * * * Bılirsımz ki dınamıtın mucıdı olan Isveçlı fabrikator Alfred Nobel, ' bu keşfınm «ınsanhğa ettığı zarar ( ları karsılamak üzere» servetını edebıyat ve üım sahasında başarılan Edebi>at mükâfatını kazanan François Mauriac Kinıja nıukâfatını kazananlar: Prof. Martin Prof. Synge man Waksman'a verildi. Bugün alt ediyordu Bu arada, nebatların muhmış dort yaşmda bulunan Dr. Waks telif mıkroblara karşı nasıl korunman «antıbiyotik» denilen ve «m.k duklarını merak etmıştı. Yıllarca rob ölduren mikroblar» dan ibaret süren araştırmalardan sonra «Strpp bulunan yeni ilâclar uzerinde ihtısas tomyce» griseus» mikrobunu tecrisahibi bir âlımdır. Penisılınin kâşifi de muvaffak oldu ve bu keşfinden İngiliz âlim Dr. Fleming'le aynı ilacı | «stıeptomisın» ilâcı doğdu. daha fazla geliştiren Dr. Chain de & k l d e n d e v M I Z o ] a r a k k a b u l edibu sahada en başta gelen b.rer â,] e n b i r ç o k h a s t a h k l a r b u g u n s t r e p . limdir ve ık.si de bundan oncekı t o m i s i n l e t e d a v i ednebihvor. Bu ayıllarda Nobel tıb mükâfatın. ka r a d > d a h a feeş y ı [ b n c e s i n e k a d a r zanmış ır. yüzd» yüz ölümle netıcelenen verem Dr. vVaksman, kesııne yol açan .... , , . . .. v , , . „ , , , menenjıtıne karsı da streptomısın ıncelemelenne vıllardanben devam .. . . . . . . . , , ,, , , muessır bır ılac olarak kullanılmaktadır. I *•* Bu sene Nobel fizik mükâfatı <ia, kimya mükâfatı da ikişer kişi arasında taksim çdıldı. Fizıkte mukâfat kazananlar Dr. Block ve Dr Purcell adında iki Amerikan âlimidir Haıward Üniversitesi profesorlerınden Ya maa,]raı arttırırsuuz, yahud da tmaaşımı arttırdı.) dije olan bu iki genc ilım adamı bir atom arkadaşlara haber veririm . çekirdeğinin manvetik sahasını ölcecek bir usul bulmuşlardır. Bu upulün esası şudur: Kuvvetli bır miknatısın iki ufcu arasma bir madde konuyor ve bu madde radyo dalgala rile bombardıman edıliyor Maddenin atomları küçücük birer radyo I bağlama istasyonlarına gönderilivor. Bu suretle, atcmlardan çıkan dalgalann derere?i ölçiılebilıvor. 1952 Nobel kimya mükâfatı da iki j İngiliz âlimine verilmiştir. Bunlar1 dan biri meşhur İrlandah piyes mahaıriri John Mıllington Synge'nm uzak akrabasından olan R Milhngton Synge'dır; dığerı de Dr. ArI cher Martin adında gene genc bir kimya âlimidir. Leeds Üniversitesi profesörlerinden olan her iki âlim, I yirmi seneyi geçen bir zamandanberi «Kıomoto^ıafi » üzeıinde çalışmışlar ve 1906 da Mıchael Tswett tarafından keşfedılen DU "karışık kımyevî dokuları ayırma» usulünu gehstırmışlerdır. VASIYE1NAME Nobel mukâfatları 10 aıalıkla «.. \e. bıılun servetini ovuııcu kızlara bırakacağına dair >uz dolara Stockholm'da yapılacak torenle ka bahse girişirim< dijen kızkardeşime yüz dolar ..» sananlara verüecektır. Tıb mükâfatını kazanan: Dr. Selman VVaksmuı Gayet güzel iıısan taküdi yaYAZISIZl Duvar kâğıdi yeni olnıasajdı ben sana gosterirdiml
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear