Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
21 Tenmraz 1951 CUMHURİYET f I ÇİÇERO,, HADİSESİNE YENİDEN BAKIŞ) *! f Sıhhi Bahisler J Dünyanın en pahalı casusu Çiçero kimdir, ne yapü? Toplayan; M. Kenan Kan dan 500 bin dolar karşılığı İngiliz lirası çekmeğe muvaffak olur. Vesikalar arasında Kahire, Mos kova konferansından sonra Tahran Kahire konferansları raporları nın filmlerini bulundurmağa muvaffak olan Çiçero, uzun ıs rarlardan sonra nihayet bu işi na sıl basardığmı Moysisch'e anlatmıştır: Churchill'in resme merakı gibi Büyük Elçi KnatchbuU Hugessen de musikiye ve piyanoya merakhdır. Sefirin bu merakını riğ renen Diello, İtalyan operalarından aryalar söylemek kabiliyeti sayesinde efendisinin gözüne girmij ve hususi uşaklığa vükselmiştir. Günün birinde, sefir İstanbulda iken, efendisinin pantalonlarmı temizlemekle meşgul olan Diello, ceblerden birinde kasa anahtarını bulmuştur. «Sakla samanı, gelir zamanı» düşüncesile Diello derhal bu anahtarın bir eşini yaptırmış ve aylığından arttırdiğı para ile bir de fotograf makinesi almıştır. Bundan sonra, sefarette gazetele rin, mobilyalann fotografım çckmek suretile gerek ev içinde fo tograf Ve hassaten kopya fotogra fı çekmede, gerekse bu işi sezdirmeden yapmada mümarese kazanan Diello nihayet her işi yolu na koyduktan sonra kendisine en çok para vereceklerini tahmin ettiği Almanlara müracaat etmiştir. Diğer taraftan İngiliz Büyük Elçisi sık sık Istanbula gitmek veya Ankara Radyoevindeki piyanoyu tercih ettiğinden, piyano çalmak zevkini tatmin için ekseriya birkaç saatini Radyoevinde geçirmek itiyadmda olduğundan Çiçero tezgâhuu mükemmelen işletebümiş Î3l fU C İlim insanlara tabiatle olan temaslannda iyi, doğru ve tam netice almanın yollannı gösterir. Onun için, her şeyde ilmin fikrinl sorar, sözünü dinlersek zarar etmeyiz. Fakat, maalesef, çok kere bunu ihmal ediyoruz. Meselâ, şu yaz gun lerinde denizde cirid atarken ilmin bu hususta ne düşündüğünü biliyor muyuz? Bir kere, yüzmeye müsaid olan vücud vardır, ohnıyan vardır. Bunu anlamak gayet kolaydır: Suyun üzerine sırtüstü yatarsınız. Vücudünüzün üst kısmı gibi bacaklarıruz da suyun yüzünde kalıyor, yani batmıyorsa vücudünüzün yüzmeye müsaid olduğuna karar verebilirsiniz. Bu demektir ki göğus (yani içi boş) kısnunız fazladır ve cüssenize gore ağırlığmız azdır; bunun neticesi olarak su size fazla mukavemet eder, üzerinde tutar. Bereket versin ki insanlarm büyük bir ekseriyeti yüzmeye müsaid bünyededirler. İstatistikler erkeklerde bu nisbetin yüzde doksan olduğunu gösteriyor. Kadınlarda ise yüzme kabiliyeti yüzde yuze yakındır. Yüzmenin de ilmi var! Çiçero hâdisesini dünya, ilk defa olarak, 1950 ocağında öğrendı. Biz 6 ocakta bu mevzuda DI; yazı neşrettik. Meseleye bütün dünya matbuatı elkoydu. Bu meyanda Sttırday Evening Post ıaimli Amerıkan dergisi, en etrafb malumatı verdi. Yazının muhamri Dr. Robert M. W. Kempner, Weımar Cumhurıyeti İç İşleri Bakanlığı Başmüşaviri sıfatile 1930 da Hitler'in Almanyayı içinden yıkmak teşebbüsü isnadile mahkemeye verılmesını ravsiye etmiş, fakat bu tavsıyesı kabul edilmemis bir hukuk adamıoır. Hitler, iktidara geçtikten sonra, pek tabü olarak, selâmeti Almanyayı terketmekte bulan Dr. Kempner Birleşik Amerikaya yerleşmıs,, II. Cıhan Harbi içinde Milll Müdafaa ve Adalet Bakanhk'arında müşavir olarak çalıştıktan sonra, Almanyanın işgalini müteakıb Nürenberg'teki Nazi devlet adamlan ve diplomatlannın muhakemesi esnasında Başsavcı olaraK vazife görmüştü. İşte bu esnada, Kempner, Nazilerin mikrob harbi fizerindeki çalışmalaruu ve bu çshşmalarda Nazi diplomatlannın beynelmilel suç sayılabilecek mahiyetteki is.draklerini tahkik etmek istemiştir. Elde edilen malumata göre Almanlar, Ankaradaki Büyük Elçiliklerine öküz vebası virüsü bulmak ve nümune göndermek talimab vermiş bulunuyorlardı. Fakat Nazi Dıj İşleri Bakanhğının Ankara Büyük Elçiliğil» muhaberesini ihtiva eden dosyalardan bu teşebbüsün muvaffakıyetle net celenmediği anlaşılmışur. Yalnız, bu arada, Bakanlık dosyalarında ıkıde birde «Çiçero harekâü» ndan bahsedilmesi Kempner'ın dikkatini çekmis., bu şifre tâbirinin mânasını çozmeğe çalısan Kempner, Eh* İf leri Bakanlığının gizli iıtihbaratındaki irtibat memuru Horst Wagner, eski Ankara Büyük JElçUi Von Papen, sıvil ve askerl gizli lstihbarat şefi SS. generali Walter Schellenberg gibi devrin bu mevıula alikalı olabilecek başlıca aktörlerinden hemen hiç bir fey öğrenememiştir. Yalnız, bu arada, Çiçero Harekâtmm Moskova, Tahran ve Kahire konieranslan ile alâkalı olduğu hemen kafiyetle tebellür etmıştir. Fakat bu alâkmın mahlyeti nedir? Derecesl bir türlü çözülememiştir. Işte bu sırada, Ludwig Moysisch isminde bir sefaret memuru, Von Papen'in kendisini Himmler'e «fevkalâde hizmetinden» dolayı taltif edılmek üzere tavsiyesinin mâna ve mahiyetini izaha davet edilmiştir Malum olduğu üzere HimmlePe «fevkalâde hizmet» in ilk akla getirdıği mefhumlar temerküz kamp lan. tethiş hareketleri, tasavvurun tıstunde işkence hâdise'eri gibi şeyİprdı. Kendisini darağacına sevkedebılecek ithamlardan kurtarmak ümıdıle Moysisch, bülbül gibi öterek bu efevkalâde hizmet» ın mânasını izah etmiş, böylelıkle Kempner, bir türlü çözemedigı muammayı da çözmeğe muvaffak olmuştur. Zira Moysisch esrarlı Çiçero harekâtının Ankara Büyük Elçiliğinde, Von Papen'den sonra baş aktöüdür. Moysisch'in anlattaklaıına göre: «Çiçero Harekâtı» şı/re tâbir.nden dolayı bugün kendisınden Çicero diye bahsedilen adam, vaktıle Almanyanın Ankara Büyük Elçiliği Müsteşan ve maslüb Dış işleri Bakanı Von Rıbbentrop'un damadı Ferr Jenke'nin maiyetmde uşaktır O sıralarda Diello aaile tanılan, Milâno konservatuarında bir müddet ses tahsil ettığini söyliyen bu gerçekten güzel sesli hizmetkân Jenke sefaret uşaklığı ıçin «iuzumundan fazla zeki ve kurnaz» bulduğundan yanmdan uzaklastırmıştır Bir müddet sonra, bir akşam bayan Jenke, Ankara Büyük Eiçiliğinde Ticaret Ataşeliği maskesı altında, gizli istihbarat kısmmda çalışmakta olan ve o zamana kadar, Irakta kolaylıkla bastmlan, Raşid Aü Bey isyanını tahrik ve akamet karşısmda Raşid Aliyi İstanbul üzerinden Almanyaya kaçırmaktan gayri bir muvaffakıyet gösterememiş olan Moysisch'i derhal sefarete çağırır. Moysisch, yatağından kalkıp tekrar giyinmek zorunda kalarak icabet edebildiği bu davette ilk defa olarak Diello ıle karşıiaşır. Harb içinde sefaretlerde çalışabilmek, hem de Alman Büvük Eiçilığınden çıkıp İngiltere Buyük Elçilığinde hizmet alabilmek gibi bir hüner göstermiş olan kurnaz Diello kendiliğinden eski efendisine gelerek İngiltere Büyük Elçiliğinden gizli vesıkaların fotoğraflarını çekerek bunlan Almanlara satmayı teklif etmektedir. Bu teklif cazıb olmakla beraber flat fevkalâde yüksektır. Zira Diello fotoğrafını getirdiği beher vesıka için 5.000 İngiliz lirası, yahud, o zamanki fiatla 50 000 lira istemektedir .,.„. t 6 î S it (t 0 lch 6 M e , #e» SO Ube r de« tetter 4er firuppff Itrland !t f3? ark İa Soltf (xw ifc»fertt«$ Rçieh$«ırh J Hiarmît Herm Rin.Dii1» 8«*ıpoeder vergsiegt. lettfalift, #»o 24.2.1344 a" Almanyanın maslub Dış İşleri Bakanı Ribbentrob'un «Çiçero» ya ödenecek 250,000 altın mark için imzaladığı emir Diello saat tam beşte Moysisch'e telefon edecek, kendısinın «Peter» olduğunu bildirecek ve «mektub» un gelip gelmediğini aoracaktır. Eğer kendisine verilen cevab «evetı ise o akgam saat onda muayyen oir parkt* bulusulacak, Diello yahud yeni müstear ismile Peter dört giıll vesika filmini teslhn ederek mukabilinde, büyük kaimelerden olmak üzere; 20 bin İngiliz lirası alacaktır. Dört vesika İçin 20 bln İngiliz lirası ne Alman casusluk tarihinde, ne de hattâ dünya tarihinde görülmemis. derecede yüksek bir ücrettir. Bununla beraber, Diello'nun getireceği vesikalar, gerçekten iddıa ettiği derecede ehemmıyetli vesikalar ise, harbin bu en civcivli devresinde bunlan kaçırmak hiç de doğru olmıyacaktır. Bu bahis üzerindeki konuşmalarmda bu neticeye varan Alman Sefaretı sacayağı: Von Papen, Jenke ve Moysisch durumu bir de Berline bıldırip nıha! karan Von Ribbentrop'a bırakırlar ve bir jifre telgralile, harekete geçmeyi muvafık gördüğü takdirde Nazi Dış İşleri Bakanınaan 20 bin ingiliz lirasım 28 ekım gününden evvel Ankaraya yetıştİTnesmi taleb ederler. Ribbentrop'un cevabi müsbettir. Para da ertesı günü öğleyin Berlinden gelen tayyarededır. Böylece akşam üzeri Peter'in telefonuna tevet» cevabı verdiler. Moysisch, Von Papen'in alaylı kahkahalan arasında bu koskoca para tomannı bir çantaya, bir şeye sığdırmağa çalıştıktan sonra nihayet bir gazete kâğıdına sanp, muayyen vakıtte, muayyen parkta buluşmak üzere Büyük Elçinin: «Aman, dikkat et, yankcsıciler çarpmasın!» yolundaki alaylı temennisile Sefaretten çıkar. Randevu mahallinde, muayyen saatte Diello ile buluştukları zaman casus, itiraz etmeden beşer, onsr İngiliz üralık parayı kabul eder ve Moysisch'e küçük, alümııyum kutu içinde filmi verir. Ertesi günü, 29 teşrmievvel Cumhuriyet Bayramı olduğu gibi Von Papen'in de doğduğu gündür. O akşam Alman Sefaretinde çifte tes'id münasebetile muazznm bir oalo verilecektir. Bu yüzden de gündüz, Sefaret memurlannın büyük bir kısmı mezundur. Böylece, rahat çalışmak imkânuu bulan Moysisch filmleri, Gestapo'nun husust fotoğrafçısı vasıtasile, çözleri önünde yıkatıp, büyülttürür. Nihayet resimler hazır olunca, Von Papen ve Jenke ile Moysisch bunlan tetkike koyulurlar. Büyük Eiçı neşelidir. Bu filmlerin mükemn>el bir doğum günü hediyesi olacaklan ümidini taşımaktadır. Gerçekten Von Papen'in ümidi boşa çıkmaz. Daha ilk işinde Diello, yahud Peter değerinı isbat etmiş olur. Zira, filmini getırdiği vesikalardan birisi İngilizlerin Türkiyedeki casuslaruım lıstesini ihtiva etmektedir. Diğeri, Iran üzerinden Rusyaya sevkoîunan Amcrikan silâhlarmın cins ve rniktannı göstermektedir. Uçiincü vesika İngiliz Büyük Elçisı Sir Knatchbull Hugessen ile o zamanki Dış İşleri Bakanı Numan Menemencioğlu arasında geçen bir mülâkatın raporudur. Bu mülâkatta İngiliz Büyük Elçisi, M.nemen ıoğlunu Almanyaya karsı harb ılânma ikna etmeğe çalışmaktadır Dördüncü vesika ise, Moskovads Üç Büyüklerin Dış İşleri BaKanlan Hull, Eden, Molotov arasındaki konferansta .ılınan kara: lara aıd ihzarî rapordur. kendileri bakımından değerli ve kabiliyetli easusa bittabi asıl ismile anılamıyacağına göre müstear bir isim vermek lâzım gelmiştir. Peter casususun kabiliyetile mütenasib olamıyacağı ıçin Von Papen değerli ve talâkat ve belâgat sahibi lâtin edibi Çiçero ismini bizzat seçer. Böylece, bundan sonra Diello, yahud Peter arük Çiçero ismile anılmağa ba;lar. Bu büyük casusluk faaliyetının dosyasına «Çiçero Harekâtı* etiketi yapıştınlır. Kısa bir müddet içinde Çiçero cldden Juymetli vesikalar elde etmeğe ve Almanlardan muazzam meblâğlar çekmeğe muvaffak olur. Alman casusluk tarihinin bu en pahalı ajanına yalnız şubat ayı içinde 250 bin altın mark karşılığı para ödenir. Kısacası, fiatını evvelâ yirmi çerçevelik film için 15 bin İngiliz lirasına, sonra da 10 bin İngiliz lirasına indirmeğe <lütfen> razı olan Çiçero, Almanlar Dcincisi, yüzme en yorucu spordur. Şismanlamak, kalori almak ihtiyacında iseniz yüzmeden kaçınmanız lâzımdır. Yok eğer zayıflamak istiyorsanız yüzme birebırdir. Meselâ Krol (Crawl) usuiü yüzerseniz dakikada 120 kalori kay bedersinız. Geri geri yuzme ondan ri yakar. Kurbağalama yüzüşte kada yorucudur: Dakikada 140 kalo lori sarfı dakikada 60 tır. Bu hesabca, yüzmenin en az yorucusu olan kurbağalama usulü bile yüztir.. Bir ara Menemencioğlunun şüp seniz ve saatte 2 mil mesafe alahelenmesi üzerine Sir Knatchbuü cak süratte devam etseniz bu müd det zarfında 1 850 kalori yakarsıntz Hugessen Londraya durumu ki bu da bir günde aldığuuz kalobildinnis, İntelligence Servıce rinin yarısından fazladır. Hele saderhal bir adamını Ankaraatte 3 mıl suratle yüzecek olursaya sevketmis ve gizli evranız bir günlük kalorinin hemen kın saklandığı kasa ve erasali hemen hppsını harcamış olursunuz. yerlerin yabancılar tarafından aKuvvetli ve adalî bır vücud saçıldığında çalmak üzere sefarete bir alarm tertibatı konulmuştur. hibi olmak istiyorsanız bunu yüzFakat Çiçero, bu tertibatın monta meden bekleyemezsınız. Yol yürüjı esnasında başyardımcı olduğun yen veya toprakla uğraşan vücudlerde bacak adalelerı «ertleşir, badan işine devam edebilmistir. zular şişer. Halbuki yüzerken bir Ne garibdir ki Çiçero gibi Al • taraftan kuvvet kaybı, diğer taman sefaretinde de, hem de Moy raftan suyun mukavemeti adele tesisch'in kâtibesi olarak çabşan şekkülüne mânı olur. Nolly Kapp isminde bir ingiliz Yüzücülerin en büyük kazancı casusu vardır. İşte bu kızcagız nihayet Çiçero'nun foyasını o da kalblerinuı ve cığerlerinin genışisişten geçtikten sonra meydana lemesidir. Sporun bünye ile olan munasebetlerını tetkike senelerini çıkarabilmiş ve durumdan derhal vermij olan Dr. Thomas Cureton, sefiri haberdar etmişar. Sir 200 metre surat şampiyonu yüzüKnatchbullHugessen, uşağını he cülerde kalbin ve ciğerlerin di^er men sefaretten kovmakla iktıfa yuzücülerdekınden çok daha büetmiş ve vaziyeti de Dış İşleri Ba yük olduğunu görmüştür. Sürat kanlığına bildirmiştir. 1950 ocak şampiyonu olmıyan dığer yüzücüayına kadar bu hâdise ayrıca lerin de kalb ve cığerleri yuzmekat'iyen ifşa edilmemiştir. yenlerınkıne nisbetle büyüktür. Ük ifşaattan sonra bittabi paılaKalbin büyükluğü şüphesiz, fazmentoda şiddetli tepkiler olmuş ve la olmamak şartıle faydalıdır. Boy o sıralarda sefirin vaziyetten ha 1e bir kalb vucude daha fazla Kan berdar olduğu, Almanlara ırahsus sevkeder. Genış bir ciğerde kanı yanlış vesikalar verildiği ileri sü daha bol bır mıktarda temizlcr. rulmüşse de Çiçero'nun en can atı Kalbı ve cığerlen en fazla gelişticı gizli vesikaları gerçekten ele ren yuzme şekli kroldur. ;eçirmeğe muvaffak olduğunda Göğus kısmı geniş olanlar kolay şuphe yoktur. Buna karşılık, an yüzdüklerı gibi, yuzme de bu kıslaşıldığına göre Çiçero'yu asıl yaş mın inkişafma yarar. Goğus çatısı tahtaya bastıran Almanlar olmuş, ve cığerler genişleyince de yuzme dünyanın en pahalı casusunun üc daha kolaylaşır. Toprakla uğraşanlann da, derin Harbden sonra Çiçero mesolesmin reti sahte İngiliz liralarile öden nefes almak ıhtıyacıle, ciğerlen geesraruu çozen Robert Kempuer miştir. nişler. Fakat yüzme bu genişlemeyi daha fazla temin eder. Krol yüzme esnasında nefesın dakikada 75 e çıktığı olur. Yüzerken sık nefes almayı zarurî kılan şey, göğsü tazyik eden suyun ciğerlerin lâyıkıle şişmesine mâni olmasıdır. Insan derin nefes alamayınca sık sık soluk alıp vermek zaruretinde kalır. Bu da, ciğerlerin fazla şişmemesi yüzünden vuku bulan oksijen kaybını telâfi eder. *#* Buraya kadar gordüklerimiz yüz me bahsınde kadınlarla erkekleıde müşterek olan noktalardır. Farklı noktalar da vardır. Meselâ, erkeklerde iyi yüzücüler sınm gibi vücudlular arasından çıktığı halde, kadınlarda iri cüsseli olanlar yüzüşülükte muvaffak olmıya daha fazla namzeddir. Bu fark şuradan geliyor: Erkekte iri cüsseyi adale ve kemik teşkil eder, kadında ise cüssenin irıliğini temin eden şey daha ziyade yağdır. Yağ ise adaleye nisbetle zayıf olduğu için, bir kadın aynı cüssedeki erkeğe kıyasla dahı hafiftir. Diğer taraftan, kadınlar krol yüz mede erkeklerden daha fazla muvaffak olabillrler. Zira bacaklarmın su üzerinde yüzme kabiliyeti daha fazladır. En iyi kadın yiızucülerın omuzlan ve kalçaları çenıştır. Halbuki dığer spoılarda en fazla muvaffac olan kadınlar hafıf ve narın bunyelı olanlardır. Goğus ve kalça genişlıği su uzennde durma kabıııyetını arttıran bırer âmıl olduğu ıçuı bunu tabıî gormek lâzımdır. *** Yüzme bah=ınde muhım noktalardan biri de suyun mahiyeti ve hararetidir. Tuzlu su kesif oldugu kadar vücude mukavemeti daha fazladır. Onun için, deniz suyu üzerinde durmak göldekinden daha kolaydır. Fakat gene bu mukavemet yüzünden, denizde yuzmek göldekinden daha zordur. Suyun sıcaklığına gelınce; yüzme ıçin en musaıd hararet 2226 derecedir. Yüzme havuzlarmda >apılan müsabakalarda suyu daima 24 derece hararette tutaılar Su na kadar soğuk olursa yuzme o kadar zorlaşır, zira adale sertleşir. Fakat, buna mukabıl, fazla sıcak bir su da, sinirleri gevşetme bakımından, gene yüzmeyi zorlaştınr. Kramp yüzücülerin ve yüzmeyi sevenlerin en korktukları şeydir. Adale kasıhnası demek olan kraınpın hakıkî sebebi bilinmiyor, fakat umumî olarak «yüzmeye alışmamış adalelerin gerek yüzme esnasında, gerek ondan evvel yorğunluğu» olarak tarıf ediliyor. Buna «yanlış hareket» de diyebiliriz. Pek tecrübeli yüzücülerde bile kramp görülür; zira, o anda öyîe bir hareket yapmıştır ki o zamana kadar çalışmamış olan bir adale zorlanmış, bunun neticesi olarak da adaleye atalet gelmıştir. Sebebi kat'î olarak büinmediğine gore çaresı de olmıyan krampa karşı en muhım tedbır, yüzerken sahılden açılmamak, açılma raruiretı olduğu takdirde tek başına yuzmemektir. Amerıkada yapılan bır istatistık kaza yüzünden ölüm ler arasında suda boğulmanın üçün cü derece gibi mühim bir yer işgal ettığini gösteriyor. Her sene boğularak olenlenn sayısı bınleri bulmaktadır ve bunlar 15 ile 25 yaş arasında genclerdır. Onun için, en tecrübeli yüzücülere bile tek başına denize girmemelerı ısraıla tavsiye edilmektedır. Hikâye: l^aranlık bir teşrın gecesıydi. ^ ^ İhtiyar banker odasında aşağı yukan geziniyor ve on beş sene evvel aynı gece vermiş olduğu daveti düşünüyordu. O gece memleketin en tanınmış simalarını bir araya toplamıştı. Aralarmda profesörler, avukatlar ve gazeteciler vardı. Bir aralık (ceza) konusu üzerinde münakaşs ermeye başladılar. Bo ırısmı ölüm cezasını Hırıstıyan akıdeleri ile insanhğa aykırı buluyor ve müebbed hapsın en ağır teza olaras kabul edılmesi lâzmı geldhğuıı sövlüyorlardı. Ev sahibi bu fıkirde olanıara: Ben sizinle hemfıkir değuını dedi. «Vakıa şahsan bunlardaa hiç birini denemedim ama, bence idam hapisten daha insanıdır idam, mahkumu bir anda öldurur, fakat müebbed hapıs cndan ıer gün bir şeyler ahp şötürerek, tedrıcen öldürür. Bu ikincısi çok f eci bır şey!..» Mısafirlerden birisi: Vallahi bence ıkisi de birbirinden kötü. Çünkü ınsinin de soı.u ölüm. Halbuki AHahın emrı bu değil! dedı. Davetliler arasında yirmı beş yaşîarmda gene bir svukat vardı. Onun fıkri sorulunca Bence her ikisı de gayrıinspnidir. Fakat eğer ben suçlu olup da bana bir tercih hakkı verselerdi muhakkak ki müebbed hapsi tercih ederdim. Hiç yaşama maktansa öyle olsun yaşamjk daha iyidir, dedi Avukatm bu sözlen müthış nıijnakaşalara yol açtı. O zamanUr daha gene ve daha sinirli olan banker kendini zaptedemıyerek: Imkânsız! diye bağırdı ve genc adama hitaben: rEğer bir hucrede beş sene kaljbilirsen sar.a iki milyon verırim» dedi. Avukat gülümsiyerek: Siz iki milyonu gozden çıkardıktan sonra beş değil, on oeş sene de kalırım. O halde mutabıkız. Centilmenler, siz de şahidsıniz, ortaya iki milyon koyuyorum. Ve avukat tamannadı: Siz iki milyon, bense on beş senemi! Yemek esnasında banker avukata alaylı bir tavtrla: Delikanlı, çok geç olmadan aklmı başına topla. dedı «İki mıl von hpnim için bir $ > rv fakat sen hayatmın en giıze i5 senesini kaybedeceksin. Üç, oes d'\orum; çünkü nasıl clsa orada diha fazla kalamıyanan.sın. Şimdı odanın döşemesini tekrer tekrar adımlıyan ba>ker, b«ınlan düşünüyordu. Kendı kendıne: «Neden bu bahse gırIım sanKi?» diyordu. «Avukatın orada on oeş sene kalması insanlara r.eyi isbat e^cbilir? Hiç, hiç bir şeyi! O halHafızasmı yoklıyarak tec sonra fieçen olaybrı hatırıamaya çalıştı. Avukatın, mahpusluğunu mflş.ıhede altında banKerm bahçesın rte bulunan eski bir konakta ı;eçiımesini kararlaştırmıslardı. Ken dı.Mne her istedıği şey verilecektı. fakat insanlarla 'pması sureti kat'iyede menediliyordu. Mahp's, her sabah ihtiyacı oıan şeyleri bır kâğıda yazarak pencereden ıtacak ve koyulan nöbetçı vasıtasile istedıği şeyler kendisine temin edı'ecekti. Avukat, 14 birimi Jeşrin 1870 yılında geceyarısı saa? tam on ikıde bu köşkte kendisine tahsis edilen odaya girdi. 1885 yüının aynı gün ve aynı saat:ne kadar orfda kalması gerek:vordu îki dakika evvel dahi çıkmaya teşel.büs ettiği takdirde banker vi rriıyonu ödemekten kurtulacaktı. Mahpuslugunun i!k seııesinde avukat, kısa notlarından anlaşıldığına göre yalnızhktan gîk «.kıntı çekti. Kaldığı hücreden gece gündüz piyano sesı geliyordu. Şarabla sigarayı hiç istememıştı. «Şarab» diyordu, «arzulan uyandırır. Arzu ise bir mahpusun hsşhca düşmanıdır. Sonra. İyi bır şarabı yalnız içmek kadar tizücü bıı şey yoktur. Tütün ise havayı bozar.» Bu ilk sene zarfında istettiği kitablar basit ve hafif şeylerdi. Aşk ve polis romanlan, fantastik eserler, komediler onu tatmin edıyordu. İkinci sene piyanonun stsl kesilmişti Mütemadiyen Kİâsık eserler istetiyordu. Besinci sene müzik tekrar bas ı, ve malı „ ?arab ıp'fdi. Ken 5 ni gozetlıyenler, bütün o sene zrrfinda sadece yiyıp, ıçıp, yatt:âını söylediler. Arada sırada ] kcndı kendine konuştuğu da o uyordu Hiç kıtab okunr\an"ıiştı. Bazı geceler yatağından hrhyardk geç vaktt'ere kadar va»yor, faKjt ertesi sabah hepsini T:rtıyordu. Altıncı senenın ikinci yarısında l^bn, filozofî ve tarihe çalışmaya başladı. Bu mevzulara o derece dalmıştı ki, Banker on3 kâfı mıktaıda nasıl kıtab yetı^tireceğını şasırdı. Dört vıl zarfınua 600 cud sbtın alınmıştı. Onuncu senenin nihayetir.de Bfnker, avukattan şöy.e bir mektur aldı: Halbuki Von Papen, Türkiyenın Londra Büyük Elçiliğmdeki baş ajanma vesika başma 500 İngiliz lirası vermekte, bu dahi fazlasile yüksek bir fiat telâkki edilmektedir. Bununla beraber, düşünmek, daha doğrusu Berlinden ıstimzac etmek üzere Diello'dan 28 ekitı İşte Peter, yahud dsıl ismile gününe kadar mühlet ahnır. Bu Dıeüo, bu ilk işinrlpn sonra Çiçern mühlet sonunda, yani 28 ekim günfl, ismini almışbr. Bu mühim ve iki m'von ödıjecg'm. Halbi'ki buaun elimden ou paı ,nm çıVması benım mahvım derriLktır » On beş sene evvel bir çok mllycnlara sahıb olan Banker şımdı eimdekı servetın hamen hemen bepsmi kaybetmiş bu'unuyordu. Borsa ve spekülâsyon işleruıde kayıdsızlıŞı yüzünden büyük zıyanlara uğramıştı. Şimdi elindekı pek mahdud sermaye ıle iş görüyor ve kendisini güçlükle ayakta tutabıiıyordu. Beyaz saçlarını sımrii parmaklaıile tartaklıyarak, aah o meş'um bahis!» diye soylendi. «On beş sene!. Neden sanki herif ölmedı? Oyle ya, daha henüz kırk yaşuaKAZIZ zindaruym. da. Benim paralarınu alıp zengm Bu satırları size ayn ayrı altı U Oıacak, evlenerek mesud bir hasanda yazıyonım. Buaı<ırı HIU'P yat sürecek Sonra da bana, ben hfssıslanna gosteriniz. Eğer ya senın sayende mesud cldum, gel zılarımda bir tek yanlış dahi bu sana yardım edeyim. diyerek acılunmazsa, o zaman bahçede iki el yacak!.. Oh. hayır, işte buna tasi'âh attırınız. Emeklerımin ooşa hî.mmül edemem.» gHmediğini öğrenmek beni ziya.. saat üçü vurdu. Banker desile memnun edecektır » kulak kabarttı Evds herkes yatMahpusıın bu isteğı de yerıne mıştı. Gürültü etmemîye çalışagetırilerek bahçede iki el silâh ıak on beş senedır açıimıyan kaatıldı. F^un anahtannı eline aıdı ve palOnuncu sene zarfında avukat tcunu gıyerek dışan çıktı. Bahiskemlesınde hiç kıp'.rdamadan " çe soğuk ve karanlıktı. Hafif habır turarak «New Tastemeni» adlı oir fif yağmur yağıyor, nemli kıtabı okumaya koyuldu. Dort se riızgâr ağaçlara rahat »ermiyorna içerismde 600 cild kitabı haz du. meden bir ınsanın bu kadar basit Gözlerıni iyice açtığı halde Ban bir kitaba bir seneye yakın bır ker ne toprağı, ne ağaçlan, ne de zaman sarfetmesi Bankeri hayre mahpusun bulunduğu tröşkü göte düşürdü. rebıliyordu. Tahminî adımlarla Son iki sene de hep talih, ka i'erledi. Nöbetçi görünür erde yok der kitabları okudu. Bazan Byron tu Her halde fena havadan kave Shakespeare'den Ustetti. Daha çarak mutfağuı bir kösesinde usonra kimya, astronoml ve ilâhi yumuş olacaktı. Banker, «İşimi yata merak sardı. Bütün bu ki goıecek kadar cesaretim var» ü tablara, Okyanus ortasmda kalan ye düşündü. «Nasıl olsa şüpheler bir kazazedenin, hayatını kurtar ilk nazarda nöbetçinin üzerinde rrak ümidile en ufaK bir tahta toplanacak.» Köşkün dış merdivemerini çıparçasına dahi sarılışı gibi sarıkarak bir kibrit çaktı, ve ana kalıyordu. cıdan girip mahpusun odasm? * * * 'oğru ilerledi. Heyecandan titriBanker, bütün bunlan zihnin M!ek pencereden baktı. Masanm den geçirdikten sonra, «Yann sa ii7erindeki mum sönm^k üzereyat on ikide hürriyetıne kavuşa dı Mahpus iskemleve, arkasru cak!» diye düşündü. «Ve ben, kapıya vererek oturmuştu. Hiç arlaşma icablarına ?öre kendisi kıoırdamıyordu. Banker nefes :ıl A IS n.cktan dahi korkarak beş 1akka kadar bekledi, sonra yavaşça kapıyı vurdu. Ger.e hiç bır hî =ket olmayınca anahtarla usu'ca kapıyı açtı ve içerıye suzCıdü. • Masanm başında sanki on be< Sfne evvelki gene ve yakışıkh evukat değil de, insana hiç b=>nzemiyen bir mahlÛK oturuyordu. Zayıflıktan adeta ıskelete donnüştü. Vaktinden ÇC'Î evvel ağaran saçlan bir kaiınınkinden farksızdı. Kıvırcık 33Xdh ise belınt kadar inıyordu. Yuzu lımon g.bi sararmış, yanak^'i çokmuş, biıkılması insana ıztırab verir bir hale girmiştı. Başı goş»süne duşn üş, bitab bir vaziyeUe uykuya da'mıştı. Masanm üzericde duran bir tabaka kâğıd onun geç vakte kadar oturup yazı yazdığım belli edıyordu. ne kadar tırmanarak oradan güntsın doğduğunu, vc akşamın de niz: tath bir kızıllüa boyıyarak gbğe nasıl yayıldığım seyrettım. Yıldınmların, bulutlai'n yarı^ıru, ytşil ormanlan, tarlaları, gölleri, rehirleri, şehirlen, htp gördüın. Su perıleri şarkılar'nı lenden eshpemediler. I. Gene o sahifelerin ıçerısındc, kendımi uçsuz buca^i'i uçurumlara fırlatıp hârikalar yarattım. TiFni yenı dinler çıkiraıak dünj.dyı tek başıma fethettım. Kitr,blarmız bana irfan verdi. Insanlığm asırlarca uğrn^arak vucude getirdıği butu'i şeyleri ben cn beş senede kafata^ımın ufak bir hücresme sığdırdım. Sızıerc"en daha akıllı ve daha bil^iîi clduğumu biliyorum. Ve bunun ıç;n dunyadan nefret ediyorum. Çunkü her şey boş, ber şey aldatıcı bır hayalden ıbaıet. Siz. akıllıhğınızdan ve güzeıliğinizden dolayı istediğinız kadar gurur duyun ölüm sizi bir anda dunya yüzünden,. ahp gotürecekür. A'ıfadınız, tarihiniz ve ölümsüz sandığmız dehalarımz lüzumsuz tır posa gibi bir köştye atılıp Banker, «Zavallı dostum,» di dür.ya ile beraber yok olup gıye düşündü. «Rüyasında her hal deceklerdir. de mılyonlan görüyoıtiur. Onu Sızler yalnış bir yol tutturmuşöldürmek işten bile değil.» Fakat daha evvel tuhaf bır hıs sunuz. Riyayı doğruhık, çirkinsln tesiri altmda kalaraK masanın lifiyse güzellik olaraK görüyorsuüserındeki kâğıdı alıp okudu. Bu, r.\ız. Sızden nefret ediyor ve sızi r kendisine hitaben vazılmış bir anlamak İ3temiyo um. Bu nefnıektubdu ve şöyle diyordu: retimi isbat için, bir zamanlar rü«Yarın akşam saat 12 de in yalarımda gordüği'm mıîyonlarnu sarlar arasma kanşarak hürrıye zı size bağışlıyacak, ve kararlaştjmi tekrar elde edec^gim. Fa*at tır"an saatten bir kaç dakika evburadan çıkıp guneşı gormeden ve! hücreden çıkacağım?» evvel size bir kaç sey söylem^k Banker mektubu tokrar yerıne istıyorum. koydu. Ağlıyordu. İği'.crek bu ga, Allahm huzurunda, vicdan ve ıib adamın saçlarını öptü. Soara imanıma dayanarak size, ha%;.'. yavaşça odadan çıktı hurriyet ve sıhhat sM" fvierden Hiç bir zaman, hattâ iflâs etnefret ettığımi sovlıyrcî'ım ba On beş senedenberı \er>ıızün tiği anlarda bile, kendisıni deki hayata dair yüzıerıe kitab kaaar kuçük gormem'ştı Odasma gıderek yatağına uokudum. Hakıkatte ne toprağı, ne de ınsanlan gördüğiim halde bu zandı. Fakat goz yaşUn onu ukitablar vasıtasile misk kokulu zun bir müddet uyutmadı. Ertesi sabah erkenden, koşalarablar içtım. sarkılar söyledim. Vahşi ormnnlarda ^evk ve do rak gelen nubetçı, mıhnusun psnmuz avlanna çıktım, kadın sev ceeden athyarak , kaçtığını soydirn... Şairlerm ilhammdan mey ltcj dana gelmiş harikulâde güzel kaBanker, köşke giderek kendidınlar .. Bunlar her %cee ziyare sıne hitaben yazı'ınıış o an mektime geierek bana b<şımı dondu tubu aldı ve bır hAtıra olarak rpfek anlar yaşattılar! saklamak üzere kasasma ki*dleKıtablann içinde filbruz ve dı Mrn( BUnc dağlarmm lirvelerlÇeviren: Altın CANÇAR