14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
OTMZTCKİYKT ıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııuııııuııııııuııııı BEYNELMİLEL PORTRELER Arjantin'in çifte diktatörü: Peron'lar Toplıyan: A. Hidayet Reel Zaman zaman, diğer güney Amerika memleketleri gibi «Arjantin» den de haberler gelir: Her tarafta bır ıhtılâl havası esiyor, Peron lara karşı tertib olunan suikasdin failleri yakalandı. Filân şehirlerde crfi idare ilân olundu, vesaire.. Bu şekıl haberler son günlerde pek sıklaştı. Bir hafta önce gazetelerde çıkan bır ajans telgrau Buen^sAires'in işlek sokaklanna uçaisavar toplar yerleştirildiğini bile ilâve ediyordu. Bir takımlarına göre Arjantiide gerçekten bir kaynaşma vardır. î a kat bazılan, bu çeşid havadislerin kasdî olarak çıkanldıgını ve Peron'Iarın 1952 de yapılacak îeçımlerde çoğunluğu sağlamak için böyle zecrî tedbirler almakta olduklar;nı iddia ediyorlar. Belki de doğrudur, çünkü Peron'lann, Arjantının idare tarzında şimdiye kadar takib etmekte olduklan usul ve sıstem bu kabil zan ve ihtımalleri kuvvetlendirecek işaretlerdir. **# 1945 te Almanyanın ufuklannda Hıtler'ın kurduğu diktatörlük batıp gıderken Arfjantinde Peron'un totaliter idaresi doğmuştu. Fakat Peron şimdiye kadar görülmüş diktatörlerden büsbütün başka ve pek orijinal bir mahiyette ıktidar mevkünde duruyor: Kansile birlikte ve daha ziyade onun nüfuz ve kuvvetine dayanarak.. Karı koca bazan ayn ayn yollaıda, hattâ birbirine zıd yönlerde yürüyorlar. lâkin gayede birleşiyorlar; devletin başında kalacak kuvveti ve şöhreti lağlamak noktasında! Sonra General Peronia Hitler arasındaki mühim fark, onun Alman diktatörü gibi hulya pesinde koşar bır adam olmamast, bütün hareketlerini realitelere dayanarak yapmaEI ve her türlü emniyet tertibatı alarak ilerlemesidir. Bir de Peron, diğer bir çok diktatörler gibi bütün gününü, hattâ muayyen saatlerini devlet işlerıne hasreden bir başkan değildir. Saat onda dairesine gelir, bir kaç kâğıd imzalar, bir kaç kişi kabul eder ve öğleyın evine dbner. Öğleden sonra kan kocantn hayatlan müşterek geçer Küşad resımlerine giderler, fılm atölyelerini, çocuk bahçeleriııi, orta okullan ziyaret ederler, davet'ere iştirak ederler, akşama da evlerınde ziyafet verirler. Fakat, Madam Peron da öğleden evvel boş durmarmştır, ya bir mitıngde nutuk söylemiş, ya bir salonda konferans vermiitır. Bu sırada tabiî fotograflar çekılmiş, söyledikleri teller veya plâklar üzerine zaptedilmiştir. Konferansıan, nutuklan da hiç şüphesiz radyo ile butün dinleyicilere nakledilmıştir. Karı koca, kendilerini sade Arjantin milletine değil, bütün dünya hal k;na o kadar sevdirdiklerine ve o derece tanıttıklarına, aynı zamantla memlekette öyle değişmez millî prensıpler kurduklarına kaillerdir ki esas fikirlerini «Peronizm» adı altında bir mezheb şeklinde ortaya atmak cesaretini bile göstermişlerdır. Hattâ General Peron'un kendini Büyük İskender'le ve Napolyonla ölcmeğe kalkıştiğı ve bazan da d h ilerive giderek son devıin .> q kurduğu diktatörlükte kullanüığı usullerde kendi ruhunda mevcud istidadlardan da istifade etmiş clduğuna şüphe yoktur Yoksa gcniş bır kalabalığa hberalızm ve demokrasi ile taban tabana zıd bir idareyi kabul ettırebilmek pek kolay bir iş değildir. Bununla beraber oligarşi erkânım etrafına toplamakta ve muhahflerini yoketmekte kullandığı usuller nazi metodlarına az çok yakındır. Yalnız Peron kendisıne karşı durmağa hazırlandıklarını hissettıği bazı eşraf ve sermaye sahiblerini önce muthış para cezalarına çarptırarak rnalî zâfa düşürmek ve sonra tepelenıek şeklinde hususî bir yol da taKib etmektedir. Bu suretle hezimete uğ rayanlar da artık memlekette kalamıyacaklarını anlıvarak en yakın komşu Uruguay'a fırar etmektedirler. Bu vaziyette, asıl halk kütlesi Peron'un istibdadından doğan ıstırabı duymamakta, o kütlede kuçuk bir hoşnudsuzluk vücude gelse bile Evita Peron, verdiği nutuk ve kcnMadam Evita Peron'u NewYork feranslarda tatlı sözler ve şuh taönündeki Hürriyet âbidesi şeklinde vırlarla milletin sempatısini kazantasvir pden bir karikarür mak yolıle kocasına değerli lir yardımda bulunmakta ,asıl ağınık <rİsa» ıı olduğunu iddiaya kadar Başkanın taraftan olmamakta ısvardığı söylenmektedir. rar eden kapitalist zümreye yük*** lenmektedir. Lâtin Amerika milletleri arasuıda *** kültürü yüksek, Rousseaux'yu, Voltaire'i okumuş, Fransız İhtılâliEva veya Evita Peron generalle ni incelemiş, insan haklan beyan evlenmezden evvel film artisti idi. namesinden, hürriyel, adalet, kar Fakat hiç bir zaman yıldızlık merdeşlik esaslarından haberdar bü tebesine yükselemediği için ruhunyük bir aydın tabaka vardır. Buna da mevcud ihtirası başka türlü tatrağmen halkın ekseriyeti ge'eaek min etmek gayesini güdüyordu. Pe halinde şimdiye kadar sürüklenmiş ron'la izdivacı ve elele vererek çadiktatörlük idaresine tevekkülle lışmaları neticesi kocasının Cuınhur boyun eğmektedir. İşte General Başkanbğına seçilmesi onu ötedenPeron'la Evita Peron ve etrafmda beri ideali olan bir mevkie erijtırki oligarşi sınıfı bu tevekkülden mişti. Vakit geçirmeden bir Avnıkuvvet alarak Arjantin'de iktidar pa seyahatine çıktı ve Madridi, Romevkiini ellerinde tutmakta devam raayı, Paris gibi merkezleri resmen ediyorlar. ziyaret etti. Vakıâ oralarda gerçek Bununla beraber itiraf etmelidir bir hükümdar karısına yapılrr.ası ki Arjantin son on sene zarfmdaki gereken törenlerle kabul edildi siyasî ve ekonomik gelişmesini ba ama, bazılan yüzüne karşı narik şındaki oligarşiye medyundur. Dı davranmakla beraber arkasınuan şandan modern bir cumhuriyet gi dudak büküyorlar, ve: bi görünen Arjantin gerçekte bü Bu kadar lüks ve ihtişanun yük çiftlik ve arazi sahiblerinin masrafa nereden geliyor? sualini idaresi ve nüfuzu altında bulunan soruyorlardı. Hattâ mesele basına bir devlettir. kadar intikal etti. Çünkü Evita çılBirinci Dünya Harbi sıralannda gıncasına para harcıyor ve Seba iktidar mevkiinde bulunan Cumhur Melikesi gibi bir hayat sürüycrdu. Başkanı Hippolito İrigoyen, mem'e Halbuki, General Peron'un a'dığı keti oligarşinin nüfuzundan kurUr resmi aylık Türk parasile ölçülecek mak için çok çalıştı. Fakat bu sını olursa ancak 2 bin liradan ıbaı etfa mensub olan eşrafın entrikaları ti. Madamın sade ısmarladığı elbineticesinde kendi gitti, onlar gene selerın kıymeti 120 bin lira tutuyormevkilerini muhafaza ettiler. Pe du. ron, eşrafla tepişmekten ise onlaıla Madam Peron bu israflarını vüişbirliği yapmayı tercih etti. Halcude getırdiği hayır mucsseseUrıle buki, General Peron'un bu oligarmeselâ kurduğu çocuk yuvaları, a; şi sınıfı ile sülâie bakımından hiç evleri, hastaneler vesaire ile har.bir alâkası yoktur. Aleiâde bir memettirirken kocası takıb ettiği yanmurun oğludur ve aslen Hippolito hş iktisadî siyaset neticesi ihracaüa İrigoyen gibi İtalyandır. ithalât arasında hasü olan açığı dı16 yaşında girdiği Askerî Akade şarıdan yaptığı istikrazlarla kapatmiden diploma aldıktan sonra Ro mağa çalışıyordu. Birleşik Amcıimaya ataşemilıterlik vazifesile grin kadan bir tahtada 125 milyon doıar derildi. Bu suretle Peron'un, dik koparmağa muvaffak olmuştu. tatörlük hakkındaki etüdlerini İtalBu yardım olmasaydı, para kıyyada yaptığı ve faşistlik esaslarını metinin düşüklüğü neticesi durMussolini'den öğrendıği anlaşılıyor. Keza Yahudi düşmanlığını Avrupanın başka bir totahter rejiminin başında bulunanı misal tutarak benimsedi. Fakat memleketinde IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIİIMIIIIIIIUIIHlllllhllliiıı Oîlükâfah YUNUSJSL 44 ÜSKÜDARDAN AYRILIŞ Münzevî Üsküdardan aynlırken bu gece, Mehtab, çam dallanndan süzülüyor gizlice. O diyarda bulurum ruhumu kırjşıksu. Bir solgun âlem gibi raa/'|ı renksiz, ışıksız. Orda fakir gölgeler hayatuı felsefesi, Imanla büyülüdür halkının son nefesi. Kınk, dökük binalar katıljsız ekmek de var.. Üâhî neşelerle öğle akşamlar savar. Ne kâşaneler kurdnm belki de emetderken, Cenneti gördüm deditn gurubu seyrederken Karanlıklar gündüzü emerek uzaklaştr, Üsküdar gri renkte sırtında bir tül taşır. Gölgeler koynlaşır, Çamlıcada mor olur, Gönlüm karşı çamlardan tutuşan bir kor olur. Panldayan Boğazın farkı yok hiç nehirden, Sadece fenad kaldı, bana Hayalşehirden. HALİL 1. ŞÎŞKOLU Nişantaşındaki hariciye konagı ve tarihi Yazan: Haluk Y. Şehsüvaroğlu Istanbut Konahlart: Cihanglr Byasçelebi Sok. No 32 45 HAYAL VE HAKİKAT Bahçemde bir ağarm yaslanıp gölgesine, Güzel, mavi, atlas denizi seyre daldım; Göılerimle gezerkrn sahili adım adım. Hulyama rehber dedim; bir ilham perisine: Ağir, ağır sçıldık cmelden gemimizle Gözün alabildiği, arzulardan engine, Gaibden bir bestenin kapılıp ahengine. Rüzgârdan kolutnuzla kucaklaştık denizle. Gölgesi suya vurmuş yıldızlan dolaştık; Ynlumnzu çevirdik rüyalar diyanna; Yapışıp gümüş renkli ayın ışıklarına. Sonunda biran geldi, mehtabla kucaklaştık.. Birden silkinip baktım: Sahil gene o sahil, Gene bedbaht gönliünün ıraklarda hevesi. Hıçkıran dalgalarm kulaklarcnda sesi: Sil!.. Yetişmez mi artık, gdzunün yaşmı sil. ÖMER FARUK ERTEKÎN 13 Tum. 34. P. A. I Tb. U Bl. Sıvas Anadoluya gitmeden evvel Atatürkün Damad Nişantaşmda bugun Emlâk caddesmın bulunduğu yerden, parka kadar olan sahada 188788 yıllannda Mabeyin Başkâtibi Sureyya Paşa büyük bir konak yaptırmıştı. Son devirlerde, devlet tarahndan kiralanan ve uzun yıllar Hariciye Nazırlannın ikametine tahsis edilen bu ahşab konakta tarihimizin mühim bazı görüşmeleri cereyan etmiş ti. Süreyya Paşa konağı bir zemin katı üstünde iki katlı otuz kadar odalı büyük bir bina idi. Bırınci kata iki taraflı geniş mermer merdivenlerle çıkıbyor ve buradan büyük bir sofaya giriliyordu. Sokak kapısının tam karşısında tek başlayan sonra çift olarak devam eden bir merdıven vardı Alt ve üst kat sofalar üzerınde sağlı, sollu muteaddid odalar, salonlar bulunuyordu. Konağm duvar ve tavanlan, altın yaldızlı kabartma alçı tezyinatla yahud kalem işile süslenmış ve bazı tavanlara yağlı boya resımler nakşolunmuştu. Ferid Paşayla görfiştttiti Hariciye Kooa&ı 46 EYVÂH Bazan bir pervasn Tayfun kopar içimde! İnsafsızca abr beni Vurur yerden yere! Bazan da kanad takar. Yükselir göklere Bn yükselişte Yatağim olnr bulutlar; Yıldızlar da rüyalanm, Çekcrim sırrıma Masmavi semayi Ve sonsnzluğu seyre dalanm. Sihirli bir rüzgâr Alır götürür bulunduğum yerden, İkliraler değişir; Mevsimler kanşır birbirine! Erir damla damla, Yatağım olan bulutlu. Eyvah! Valanmış bu yükselis. meçer, Sıntır alhmda, çamurdan bir dünya!.. CEVDET ALTUĞ i Köşkün arka tarafında merdıvenin çıktığı kısım bir kule şeklinde üışa edilmişti. Osmanlı Imparatorluğunun »on devülerınde Hariciye Nazırlannın oturduğu bu konakta bir çok ziyafetler verilmiş, bir çok yabana elçilerle mülâkatlar yapılmıştı. Konağın tarihinde en mühim hâdıseyi ise Uçüncü Ordu Müfettişliğine tayin edılen Mustafa Kemal Paşanın burada Sadırazam Ferıd Paşa tarafından kabul edilmesi teşkil etmiş ti. Ferid Paşa zamanında konağın giriş sofasmın sağındaki ilk büyük salon, kenarları altın yaldızlı Fransız takımlarile döşenmişti. Yerde yeşıl renkli bir halı bulunuyordu. Salonun sağ duvanna bitişik bır masa, sol dıvannda da şömine vardı. Mustafa Kemal Paşa evvelâ bu odada Ferıd Paşayla gorüşmü}. O akşam Cevad Paşanın da bulunduğu yemekten sonra hep beraber Sadrıazamm bu odanın yanındaki mesaı salonuna geçılmıştı. Atatürk hatıralarında bu ziyaretten şöyle bahsetmektedir; . Yunanlılar İzmıre asker çıkarrnozdan bıraz önce galiba mayısm on dördüncü gunü Sadnazam Damad Ferıd Paşanın Nişantaşındaki evine akşam yemeğıne davetli idim. Muayyen saatte gittım. Benden baçka henüz kimse yoktu. Kısa bir kaç kelımeden sonra uzunca bir durgunluk devam etti. KendUınde Harbiye Nazırile beraber gördüğüm zamanki samımiyetten eser yoktu. Benımle yalnız kalmaktan sıkılıyor gıbiydi. Bir aralık saatine baktı, acaba nerede kaldı, bırıni mi bekliyordunuz efendim, evet Cevad Paşa hazretleri gelecekti. Gene 5Ükut.. Murmdlye Ka. Nüzhetlye Cad. Marmara Ap No. S9/3 Brşıktaş madan hayatın pahalılasması malî bir iflâsa sebebiyet verebilecekti. Onun için daima kendisine müracaat edilmesi ihtimali bulunan Bııleşik Amerikayı darıltmamak lâzımdı. Kore harbi başladığı zaman Peron Bırleşmiş Milletler ordusuna kuvvet göndereceğini va'üetti. Lâkin, sonra nedense fikrinden c^ydı. Amerikan elçisine yüzünu z^aki bir tebessümle süsliyerek ve eilerini uğuşturarak: Affedersiniz, bizim orduda deniz aşmak geleneği yoktur. Onun için Koreye asker göndermek'.e mazurum. Askerlerimi vatan müdafaası için memlekette muhafazaya mecburum. Dedı. Hiç şüphesız bu hareket iç politikadaki zâfını azaltmak ve umumî efkârı avlamak gayesine matuftu. Dış memleketlerde ötedenoen hoş görunmıyen Peron idaresmı oligarşiye mensub zenginler ne zamana kadar besliyebılecekler? Birleşik Amerika Arjantın hükumetıne tekrar ikrazatta bulunacak rn:? Halk, hakıkati görmemekte devam edip gidecek mı? Bu suallere kat'î bir cevab veımek herhalde müşküldür. Onun için Peron'ların 1952 seçımınde veniden ekserıyet kazanmalan e iktidarda kalmalan da oldukça şuphelıdir. r Foto Güzeli Sabahat Tanık film yıldızı oldu Okyanusların gözü Bir saniye sonra fener bekçilerinin şefi yanıma geldi ve ev sahıbi vazifesini yapmağa başladı. Denizciler az, çok az konuşur. Fakat ne de olsa artık aralarında ıdim, bir müddet onların hayatlarını paylaşacaktım. Onun için bana kendilerinden biri imiş gibi muamele etmeğe başladılar. Bunun ne demek olduğunu, bana ne büyük bir şeref verdiklerini anlamak için fener bekçilerinin aralanna kirttseyi sokmıyan büyük bir aile teşkü ettiklerini bihnek lâzımdır. İKTIBASLAR Salonlara mermer şömineler konulmuş, konağın banyo daıresi devrine göre asrî bir zihniyetle inşa edilerek burada mermer yerıne beyaz ve mavi, Avrupa çini taşlan kullanılmıştı. Süreyya Paşa konağının büyük bahçesi, çam ağaclarile ve muntazam çiçek tarhlarile pek meşhurdu. Bahcede müteaddid kameriyeler, limonluklar vardı. Bü\ük limonluk, çatısındaki köşkçüklerle, mutena demır çerçevelerle billur bir sarayı andırıyordu. Konağın hususiyetlerinden birini de Marmaraya tamamen hâkim iki katlı kuçuk köşkü teşkil ediyordu. Köşk on cepheli olarak yapılmıştı. Her cephede Marmaranın ve Boğazın muhtelif manzaralanna açılmış geniş pencereler vardı. Ust kat çepBiraz sonra Cevad Paşa salona çevre balkonla çevrilrrjşti ve bu gırdı, hemen üçümüz beraber ye nben (Kipert'in küçük haritasına radaki pencereler pancurlu jdi. mek salonuna geçtik, sofrada çatal elimi koyarak) ihtimal şu kadar ufak bir parça diye, bazı vılâyetleri gösterdim ve manalı bir tarzda Cevad Paşanın yüzüne baktım. Ben haritadan elimi kaldınrken o da ilâve etti: tEfendım, dedı. Paşa tabiî o mıntakadaki kuvvete kumanda edecek.. Zaten nerede kuvvet kaldı ki..» sözünü tamamlarken vaziyetin hiç de ehemmiyetli olmadığını anlatmak istermiş jibi masadan uzaklaşır gibi oldu. ve bıçak tıkırdısından başka *es yok. Üçümüz de susuyoruz. İçirnden gelen suallere kendi kendım* içimden cevab vermeğe çalış:v«rdum. Herhalde benimle konuşacak bazı şeyleri olmalı dedim. Belki d« çok ehemmiyetli meseleler vs.cUr, sofradan sonraya saklıyordur dıyor dum. Yemeğin sonuna yaklaşmıjtık. Cevad Paşaya ve bana bfiksrak (yemekten sonra biraz görüşelım) dedi. Emir buyurursunuz. Ortasuıda genışçe bir masa bulunan çok dar, fakat hoş bir salon, daha ayakta iken Sadnazam dedi ki: Bir harita getirtsek de Müfettiş Paşa onun üzerinde izahat verKipert'in atlası geldi, Amdolu paftasını bulduk. Sadnazam Poşaya baktım. Ne cihetlerden izahat emir buyurulur, dedim, Meselî dedi, Samsun ve havausinde ne yapacaksınız? Kelimeler ağzımdan dökulmeğe başladı, efendim dediın, İngılız raporlanna göre Samaun ve havalisınde bazı kanşıkkklar varmış... Bıraz mübalâğalıdır zannediyorum, ne de olsa bunlar basıt şeyler.. yerinde yapacağımız tctkikatla hallederiz. Şimdiden isabetli bir şey sbylememekten korkarım. Cevad Paşaya döndü; siz ne dersiniz? Cevad Paşa pek tabiî bir tavırla, öyledir efendim. Bu gibi 15ler yerinde hallolunur. Kanaat getirmemij görünen Sadnazamm kafasında daha büyük bir endışe, sual şekli arıyordu. Derken biraz heyecanlı bir sesle sordu: Pekâlâ siz bana harita üzerinde nerelere kadar kumanda edeceksınız, şösterir misinız? Vesveseye düştüğü noktayı hemen anlamıştım, efendim henüz Türkiye Güzellik Kraliçesi seçimleri hazırlıkları yapıldığı günlerde muhtelif sinema muesseselerinin nıüracaatleri arasında İpek Film adına Rejisör Münir Hayri Egelinin yaptığı teklifı de haber vermiştık. Delâletimiz neticesi kraliçe namzedlerile yapılan temaslar sonvında ilk elemelerde kazanan ve a>rıca okuyucularımızın foto güzeli olarak seçtikleri Sabahat Tanığın birkaç deneme ve tecrübe filmi a lınmıştı. Bu tecrübeleri muvaffakıyetle geçiren Sabahat Tanık, İpek Fılmin büyük bir itina ile hazırladığı Yavuz Sultan Selim filminde Şah İsmailin kansı Taçlı Hatun rolü için angaje edilmiştir. Bu rolden sonra da Kanunî Sultan Süleyman filminde Hürrem Sultanı oyna ması düşunülmektedir. Resmimizde Sabahat Tanık Taçlı Hatun rolündeki kıyafet ve makyajı ile görülmektedir. Bordo civannda bulunan Cordouan fenerinin temeli 1584 te Jzerinde böyle dımdik duran bu, Louis de Foix tarafından atılrruştır. :genc sahil nöbetçisinin sırrını n»sıl Fakat bazı sebebler dolayısile injelde edebılirdim? şaat uzun sürmüş ve ancak 1810 ; Bir balıkçı bana bunun çaresini senesinde bitmiştir. Bununla beraisöyledi. MüraGaatler, muameleler ber fener o tarihte şimdiki irtifa•vapıldı, nihayit gimun birinde ken ının yansına kadar yükseliyorlu. •dimi büyükçe bir matörde bir bek Şimdiki şeklini 18 inci asırda al•çinin yanında buldum. Adamcağız mıştır. Evvelce ışık kömürle temin :nöbet almağa gidiyormuş. Tam kır'x edilirdi. Sonra yağ kulanıldı. Bu:iki gün o fenerde, denizin ortasm gün arbk petrol buharı yakıhyor :da kalacaktı. ve bu sayede fenerin ışığı 30 mil Motör homurdayarak işledi. Ka uzaklardan görülebiliyor. :yık şöyle bir silkındi ve açık de1940 tan 1942 ye kadar Abnanlar •nizde beş mil kadar ileride bulunan feneri kontrol etmekle iktifa ettiler. îfenere doğru okyanusun hırçın Fakat bekçilerin «mukavemet» jdalgalan arasında yol almağa baş kuvvetlerme bir takım işaretıer •ladı. Tekne müthiş sallanıyordu. verdiklerini anlayan istilâcılar feNihayet kayalıklarla dolu bir deneri kendileri işletmeğe başladılar. •nizden kazasız geçerek Cordouan Bilâhare onu maskeleyerek bırakŞfenerinin nhtımına yanaştık. tılar. Fransızlar feneri ancak 1945 Çimentonun üstüne atladığım | te tekrar ele geçirdiler. Deniz k<ışIzaman başım biraz dönüyordu. lan buraya yuva yapmışlar ve pis:Maamafih sersemliğim çabuk geçlermişlerdi. Asıl zorluk maskele•ti. Etrafıma bir göz gezdirdim ve meyi yani kamuflajı silmek bahİsağlam bir kayanın üstüne oturİtubnuş bulunan zarif feneri bütün sinde kendini gösterdi. Bunun için İihtişam içinde gördüm. Kalbim bi haftalarca çalışmak icab etti. O geceyi ufak bir hücrede, dalİraz çarpmıyor değildi. Kendimi de•nizlerin ortasında bir nokta bile gaların gürültüsü ortasında geçır•teşkil etmiyen bu taş blokunun dim ve herşeye rağmen mükemmtl •karşısında pek yalnız hissediyor bir uyku çektim. Sabahleyin solgun bir güneş kendini gösterdi. Deniz :dum. : Bu yazının müellifi. Fransada jfener bekçilerinin pirınin idaresinjde olan Cordouan fenesinde beş gün jgeçirmiştir. İhtisaslarını aşağida an• latıyor: • Sabah akşam deniz kenannda •gezdıkçe, güneş batınca muntazajman yanan o sulün gibi fenere rre•rakla bakıyordum: Sanki dalgabrın jortasına dikilmiş muazzam bir jmum! Bunu görünce üç buçuk ajsırdanberi nesilden nesle o fener•de nöbet tutan adamlan düşün•mekten kendimi alamıyordum. Asırlardanberi hırçın suların ü her zaman oldufu gibi kopüklü idi 1 çalmağa başlar. Bekçi hastalandığıi İçimden Cevad Paşaya teşekkür Kalkar kalkmaz feneri gezmeğe takdirde gözetleme işinin durmR: ediyordum. Her bırımız birer kolbaşladık Kapı 25 basamaklı bir ması için yandaki odada ">ir ar&a* ruğa çekildik ve kahvelerimizi iç: meye başladık. damad Paşa ferahmerdivenın nihayetındedir Ç'ft daşı yatar. kanadlı kalın meşe ağacından yaSabahleyin nöbetçi lâmbayı sön: lamış gibiydi. Ne vakit hareket edeceksiniz? pılmış olan bu kapıyı bazan deniz dürür ve yatmadan baş fener bek: Ne vakit emir buyurursanız, döğer. Zemin katmda petrol mah çısıne raporunu verir. Rapor defceİ zeni var. Daha aşağıda sarnıçlar re geçııılir. : ben hazmm. Arzu ederseniz yann veya öbür gün.. ' yer alıyor. Adamların bütün meşgalesi bun; Birinci katta «Kralın dairesi» po dan ıbarettir. Hayatlan gayet yek; j Zatı şahaneyi ziyaret ettıniz rülür. Şimdiye kadar buraya hiç nasak geçer. Arada balık avlarlar,: mi? Hayır efendim. bir kral ayak basmamış ama ?n oltalarını, ağlarını tamir ederler. O; Ziyaret etmeden mi gideceksi• aneye uymak üzere salonu daima kadar. hazır tutuyorlar. İkinci kata ufak Hepsi de Verdon'da oturur. Bu niz? İrade buyurulmadı. bır kilise, mutfak, bekçilerın oda üç kişıden her bıri kırk iki gündesı yerleştirilmiş. Sonra ,nerdiven bir değışır. Fakat erzak motörü herj Ben iradei senıyeyi tebliğ e«!ibaşlıyor ve kulenin can noktası o 14 günde bir gelir. (Hava müsaidj yorum, yann kendilerini ziyaret lan fener odasına çıkıyor. Fenerin olduğu zamanlar). Bu da ayn birî ediniz. işîemesini görmek için aksamı lek derd. Peki efendim. \ lemek lâzım. Sadırazamın konağından çıktıkGeceler bitmek bihnez Petrol: lâmbalarile aydınlamrlar. Bu aZ tan sonra Cevad Paşa ile lcolkola *** damlar gemilerın battığmı görmüş: karanlıkta Nişantaşı caddesmden Güneş batmak üzere: Bekçilerden ler. Sövliyecek. anlatacak çok şey: Teşvikiyeye doğru s:k adım.arla nöbetçi olan yukan çıkıyor ve Cevad Paşa samimî • ilerüyorduk. petrolun tazyikını ayar ettikten leri var ama burada yalnız kala bir lısanîa bana sordu. «bir şey rai sonra feneri yakıyor. Aynı zaman kala sanki konusmayı unutmuşlar yapacaksm Kemal''», «Evet I'aşam da fenerin husus! bü şekilde ya Bizim meslekte bütün mesele: bir şey yapacağım'», « Allah mupılmış olan camlan dönmeğe ve boş otuTnasını ve sabırlı olmasmıj vaffak etsın'», « Muvaff=îk olaca: ğız » Birbirimızden ayrıldık ziya hüzmesi dalgalan taramağa bilmektir. Nişantaşındaki t^rıhî konsk. Cum Bunu söyliyen baş fener bekçisij başlıyor. Bu hareket sabaha kadar nin hakkı var. Geldiğimin üçüncü: hur'vet'n ilânmdan sonra ev'velâ devam edecek. Necmeddin Molla BPV ve sonra da Petrol tâ aşağıdan. S0 metrelik günü sıkıntıdan ne yapacağımı bi: Çolak îbrahım Bey tarafından satın bir boru ile fener dairesinde bulu lemiyordum, gözlerim dalgalara ıa: aluıdı. nan dört tulumbaya geliyor. Sene kıhyor ve beni gelip alacak îlanKonak takrıben 1928 yılında yıklik petrol sarfiyatı beş tondur. Fe motörü anyordu. Yoksa beni *JJ| tırıldı. 930 931 yıllarmda bahçener deniz sathmdan 63 metre uti denizin ortasında yalnız mı bıra. leri ifraz edılerek satılığa cıkaj nldı. fadadır. Sıra ile kırmızı ve bpyaz kacaklardı? renklere bürünen ziya hüzmesi 50 Yazın gene ne ise, biraz balıki Eski Hariciye Konağının veıınde kilometreye kadar ışık saçmakta avlarlar, v?kit geçinrler. Ya kışm'İ şimdı büyuk apartımanlarıle dır. On altı saat süren geceler boyunca: bir mahalle bulunmaktadır Afrika ve Güney Amerika sa ne yaparlar? Soğuklarda, fırtına; Limon tozu teklifleri hillerinden gelen gemiler daha ka larda, rüzgânn ufhılhıları arasında: ; Fr&nsız ve îtalyan fırtnalarına rekabei rayı görmeden onu farkederler ve na^ıl çıldıırnazlar? rotalarını ona göre tanzim ederler. Feneri bir kışi bekler. Bu .idaıtı bütün geceyi rahat bir koltuktp geçirir. Fenerin üçtünde bulunrir. bir zil en ufak ânza vukuunda Sabrm en büvük meziyet savıl; dığı bu ı eri sevincle ter":ettim.I Ama yuz sene yaşasam o muhtesem: fenerin heybetı ve güzelliğı gozleî rimın onünden gitmiyecek. : eden Alman muesseselert yu2de >irr# noksanına limon tozu teklıf etmeKMl dırler Almanya piyasamızdan bir çok sıM rfşler kabul etmiş hattâ sevkıyata ba» lamış vazlyettedır. Bunun uzerine Ital* y&n flrmaları da flatı kırmrak slparlf kaydetmek gsyretlne dü*mü?leTdlr.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear