25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 Mart 1950 SON Bizim Fransada komünistler omünistlerin Fransada iş hayatını felce uğratmak için gösterdikleri azgmlıklar ve kışkırttıkları grevler, iş hareketini felce uğratacak, aynı zamanda Fransız emniyetini tehlikeye düşürecek r>ir mahiyet aldığı için Fransa hükumeti de karşı koyma tedbirlcri almak için parlamentova tasarılar sunmuştu. Hü j kîimetin bu tasarılarını geçirmek icin mecliste yapılan müzakereler sırasında komünistler büsbütün ayaklanmışjar, bu tasanları . suya düşürmek için her çareye başvurmuşlar. kavgalar cıkarmışlar, riyaset makammı saatlerce işgal etmişlcr velhasıl mezbuhane her teşebbüse girişmişler ve en sonunda meclis muhafızlannın çağırılması uzerine bu silâhlı kuvvetler tarafından meclisten dışan çıkarılmışlardır. Komünistlerin giriştikleri bu hareketlerin bir dışyüzü, bir de içyüzii vardır. Dışyüzü ekonomik mahiyettedir. Yani Fransız işçilerinin davasını benimsiyerek daha fazla ücret almalarını ve daha rahat yaşamalannı sağlamaktır. Fransada yakınlarda kabul olunan bir kanunla işçiîerin, patronlarla toptan pazarhk yapmaları kabul olunduğu için patronlar da işçilere yüzde beş zam teklif etmişler, komünistler, işçileri bu zammı kabul etmemeğe teşvik etmişler ve bir taraftan grevlerin genişlemesine, diğer taraftan işci davasının liderli&ini yapmağa imkân bulmuşlardı. Fakat komünistlerin grevleri genişletmeğe uğraşmalarınm hedefi, işçileri memnun etmek değildi. Belki komünist olmıyan işçileri de avlamakti. Sonra bir taraftan Hindiçiniye yapılan sevkiyatı engellemek, diğer taraftan Atlantik Paktı gereğiııce Fransaya gelen silâhlarm memlekete girmesinc mâni olmaktı. Komünistlerin siyasî maksadlar gözettikleri ve Sovyetlere yardım ctmek üzere bu işlere giriştikleri besbelliydi. Mesclenin de içyüzii bundan ibarettir. Bütün bu galeyanların ve patırdıların tam bu sıraya tesadüf etmcsi, bu harekctlerin bir stratejiye bağlı olduğunu açıklamakta ve bu stratejinin icabı olarak Fransız komunistlerinin geniş bir taarruza girişmiş olduklan göze çarpmaktadır. Araha bu taarruzun asıl gayesi nedir? Bazı Fransız sivrısî mahfillerine gore Kremlin l!)50 senesi içinde Fransayı faaliyet sahası olarak seçmistir ve onun için bu hâdiseler vukubulmaktadır. Fransanın 1950 de faaliyet sahası olarak seçildiği doğnı ise demek ki Fransa bir taraftan Hindicinide yıpratılacak, diğer taraftan da asıl Fransanın içi türlü türlü bahanclerle komünisl kıyamlarına ve azgınlıklarına sahne olacak, bu sayede Fransa hem Hindicinide ezilecek, hem batı cephesi içindcki mevki ve değerini kaybedecektir. Fransız hükumetinin ve Fransadaki komünİ7m düşmanlarının bu hedefleri çözönünde rutarak ve hcrhangi ihmalin Fransaya çok pahalıya mal olacağını takdir edcrek koniünistlikle ve komünistlerle mücadele edecekleri muhakkak sayılıyor. Çünkü Fransanın hayatı ve istikbali ve batı cephesinin muvaffakıyeti, bu mücadelenin başarı ile neticelenmesine bağlıdır. Fransada komunistler. tuğyan içindedir ve bu ruğyanın körleştirilmesi Fransayı çok fcna durumlardan ve maceralardan kurtarabilir. Fransanın da bu kurtuluş yolunu tutmakta tereddüd etmiyeceğine inanmak icab eder. Ömer Rıza DOĞRUL Yenî Basın Kanunu tasansı Mecliste Baştarafı 1 inci sahıfede tasfiye, memuriyetten af, ihraç, bütün suçlardan dolayı takibat iskat, askerlikten tard ve ihraç ve askerî nisbetlerin kesilmesi yapılmaz. Madde 2 Birinci maddede vesaT bütün idarî ve inzibatî işgösterilen tarihten önce işlenen lemlere şümulü yoktur. ve Türk ceza kanununun ikinci Madde 5 Kaçak olup kakitabınm birmci babının birinci, nunun yürürlüğe gird ği tarihikinci ve dördüncü fasıllarmda ten itıbaren üç ay içinde resmî yazılı bulunan suçlarla askerî mercilere başvurarak teslim olceza kanununun üçüncü babının mıyanlar bu kanun hükümlerinbirinci faslında ve 5 inci faslı den faydalanamazlar. nın 94 üncü ve onuncu faslının Madde 6 İkinci maddede 148 inci maddelerinde yazılı suç gösterilen suçları. memleket dılardan dolayı da takibat yapıl şmda işleyıp de kanunun yayımaz ve hükmedılmiş olan ceza mı tarıhinden itibaren üç ay ilar infaz olunmaz. çinde yurda dönmem:ş olanlar Madde 3 Yukarıki maddeler da bu kanun hükümlerinden fay hükümleri kanunen kullamlması, dalanamazlar. yapılması, taşınması, bulundurul Mad,de 7 Bu kanun hükümması, saklanması, alınması, satılması ve memlekete sokulması lermden faydalanacak tutuk ve cürüm veya kabahat olan eş hükümlülerın salıverılme işleri yanın musaderesine mâni değil kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren 15 gün içinde tamamladir. Madde 4 Bu kanun hüküm nır. Madde 8 Bu kanun yayım ler.nin hâkimler ve memurin kanunlarile bunlara ek kanun tarıhinde yürürlüğe g:rer. Madde 9 Bu kanun hükümlara vesair hususî kanunlara tevfikan yapılmış ve yapılacak lerini Bakanlar Kurulu yürütür. tnmraıi! Fransada kızıllarıtı tahrikâtı Paris 4 (R.) Fransız parlamentosunda dün sabah başlayan kavgah müzakereler bu sabah saat 8 de sona ermiştir. Dün gece sabaha karşı söz alan komünist milletvekili hakkmda da ihrac karan verildiğinden muhafız kıtaatı sabah saat dörtte yeniden parlamentoya girmiş ve bu kızılı da zorla dışan atmıştır. Komünist milletvekilinin muhafızhğını alan kadın komünist mebuslar askerleri tırmıklamışlar, ısırmıslar ve üzerlerine tükürmüşlerdir. Bugün öğleden sonra meclis yeniden toplanmıştır. Sabotajcıları cezalandırmak için hazırlanan kanun lâyihası müzakeresini uzatmak maksadile kızıl mebuslar baltalama hareketlerine devam etmişler, fakat bu sefer saatlerce konuanakla iktifa etmişler, kavga çıkarmayı göze alamamışHrdır. Komünistlerin iki teklifi ekseriyetle reddedilmiştir. Bu gece geç vakit ahnan haberler müzakerelerin hâlâ devam etmekte olduğunu bildirivordu. Başmakaleden devam musiki, güzel sanatlar, pedagoji vesair zihnî faaliyet alanlannda dünyada neier olduğundan haberimiz yok gibidir ve işin garibi içimizde yetişen veya yetişmeğe müsaid sayısız elemanlar bulunduğu halde dünya milletleri bizi bu bakundan tamtakır kurubakır sanırlar. Çünkü, dediğim gibi milletIerarası hayatın dışmda kalmışızdır. Mesafenin ortadan kalktığı bir devirde bu çekingenlik mi, tembellik mi, ne derseniz diyiniz, affedilir şcy değildir. Dünyaya ayak uydurmağa niyetimiz varsa, ona elimizi uzatmaktan korkacak mıNADIR NADI Vali, dün Adaları z i y a r e t etti Ba§tarafı 1 inci sahıiede latmışlar ve bunlara çare bulunmasmı istemişlerdir. Heybeliada halkı bilhassa, ' senelerdenberi biı türlü halledilemiyen ekmek davası uzerinde ısrarla durmuşlardu. Ada sakinleri Valiye, kendi adalarında 3 fırın olduğunu, fakat bunların kendi aralarında bir tröst kurmuş olduklarını, halkın bu yüzden çok kötü ekmek yemek zorunda bırakıldığını anlatmışlardır. Senelerdenberi bir turlü halledilemiyen bu meseleyi dinliyen, hele fırıncıların trost kurdııklarmı işiten Vali ve Belediye Başkanı, birdenbire sinirknmiş ve hiddetle: « Şu fırıncıyı bulun bana!s> diye emir vermiştir. Biraz sonra fırıncı Yani, Valinin huzuruna getirilmiştir. Vali fırıncının ifadesini dikkatle dinledikten sonra kendisine şu ihtarda bulunmuştur: « Yani efendi, şunu bil ki, bu dünya kimseye kalmamıştır. Bu, benim Adalara yaptığım resmî ziyarettir. Yarın nasıl ve ne şekilde geleceğimi bilemezsin. Halkın ekmeğile oynamayın. Bu tarzda hareket edenlerin peşini asla ıbırakmıyacağrmı aklrnızda tutun!» Bu mevzu üzerinde muhtelif şikâ>"etleri dinledikten sonra Vali, Maltepeden ekmek getirip Heybeliadada satılmasına müsaade etmiştir. Vali ve Belediye Başkanı Heybeliada halkının su, rıhtım, yol ve kanalizasyona aid dilek ve şikâyetlerini dinledikten sonra Büyükadaya geçmiş ve orada da muhtelif mevzular üzerinde bir fconusma yapmıştır. Gökay bu konuşmasında bir turizm ve sıhhat yuvası olan Büyükadanm ihtiyacları üzerinde duracağıru, fakat her şeyin Belediyeden beklenmeyip halkm da bazı ihtiyacları bizzat karşılamalarınm doğru olacağını bu konuşmasında belirtmiştir. Gokay. Heybeliada D P. ve C. H. P. mümessillerinin Değirmenburnu mesire mahallinin restore edilerek kır kahvesi haline getirilmesine aid müşterek dilekleri üzerinde duracağmı ayrıca belirtmiştir. Haf tada Bir Beş bin sene sonrava bile kalacak muharririmiz Yazan: Fahri Celâl Acaba böyle bir sorgu hangi cid» dî adama bile sorulmaz? Ne kadar da boş işlerle, zavalh şeylerle uğraşıyorsunuz demeğe kimin hakkı olabilir?. Abes sualler vardır ki manası soranlann aptallığına delildir. Fakat böyle bir şey herkesi derinden düşündürmeğe değecek kadar ehemmiyetlidir. Beş bin sene sonraki Türke bile: Benim muharririm!.. Dedirtecek, göğsünü kabartacak, kendisinden Mohac muharebesi gibi bahsedilecek muharrir... Kim? İsterseniz bugünküleri de hesaba sokunuz. İsterseniz dünküleri de, hattâ dünkülerden evvelkileri de, Hiç münakaşa kabul etmeden: Evet hakikaten, ben de onu düşünüyordum, bak sensöyledin... Diyebileceğimiz kimimiz var? Bu büyük adam mutlaka Shakespeareden de, şartı evveldir, herhalde büyük olmağa mecburdur, fikirlerile, hislerile... Evet Fidyasa dair de bir noktaj nazarımız vardır. Eseri ortada... Heykellerin de manası vardır. Fidyas mutlaka zamanının tamamila üstündeydi. Herkesten başka, daha güzel düşünüp bildiğine delil o güzel eserleridir. Milo adasmda çıkan Venüs'4 yapmak demek tam bir irfan işidir. Arif olmadan öyle bir şey yapmağa asla imkân yoktur. Emile Faguet diyor ki: Ne zaman içimde sıkrntı duysam müzeye gider, Venüsü seyrederim, derhal huzura kavuşurum... Onu Louvre müzesinde ben de gördüm. Yapanın elindeki çekiç değildi. Mermeri oyan çelik de değildi. Sanatkâruı kasdi de bir kadın vücudü meydana getirmek değildi. Çelik de, çekiç de, hepsi da vesile idi. Büyük şeyler söylemij olmak için . Mikelanjın boyalan, heykelleri, herşeyi de pek büyük, pek söylenmemiş, hayal edilmemiş şeylerin ortaya aülması için birer vesile idi. Bakın Rubens de öyledir. Başka şeyler ibda etmek için dunyaya gelmiş adamlaruı gelişleri, yaşayışları, söyleyişleri, sonra çekilip gidişleri büe büyük nrtınalara ne kadar benzer, büyük hrtınalarm da öyle kendilerina mahsus sesi vardır. O ses üslubun ta kendisidir. Hattat Şeyh Hamdullah Hazretleri, Hafız Osman Efendi, Karahisarh gibi zatlar bile yazıyı yazx güzeli olsun diye, kusursuz yazmışlar, yeni vadiler açmışlar, kimsenin bilemediği yollardan gitmişler. Yap tıkları işi bilmemişler değil, istağfirullah... Fakat Demircikulu Yusuf Efendi gibi olmağa çıkamamışlar. O da öyle elindeki saz kaleml tamamen, cıham âlemden ayrı şeyler söylemek için kâğıda sürmü}. Kalem de, kâğıd da vesiledir. Onun maksadı bütün bütün başkadır. Harflere harf güzelliği vermek için değil; mana, hareket, hava, eda vermek için ruh üflemiş... Hattat Hacı Nuri Beyefendiye bir gün sormuştum: Alman çeşmesinin lçindekl yazıyı yazdığuuz zamanla şimdi nasılsmız? Piyri zaman bana şöyle demişlerdı: O vakit toymuşum evlâd!.. Şu sanata bakınız, sanatkâr huzu' ve huşuuna nazar kılınrz. Bendenizin söylemek istediğir» fırçayı, taşı. boyayı vesile ittihaa eden sanatkârdır. Yoksa ne orta sanat vardır, ne de eh şöyle böyl« sanatkâr. . Şimdi gene sözümüze geri dönebiliriz. Evet beş bin sene sonraya kalacak hangi muharririmiz var? Yuzündc lezzet didân zevkinden nikab oynar Diyen Fuzulınin bile böyle bu. tarz olabilmek için kuvveti azdır. Evet: Çıktı hamamdan ol perdei çeşmiro sarunup Arkası Sa. 4, Sü. 3 te İran Şehinşahının Türk gençük kafilesine iltifatı Mümtaz Faik Koalisyon kabinesine dair Hilmi Uranın Fetıik hakkmda yapılan muamele dünkii demeci Ankara Asliye 2 nci Ceza mahkenıesi avukatın dileklerini reddetti Ankara 4 (a.a) Bursa milletvekili Muhiddin Baha Parsa gazetede neşir yolu ile hakaret suçundan hükümlü Ankarada çıkan Zafer gazetesi sahibi Mümtaz Faik Fenik'in bu cezasını çekmek üzere, İstanbul Cezaevi hastane koğuşuna sevkedilmesinin kanunsuz olduğu iddia edilmişti. Bu hususta İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Büyük Millet Meclisine ve Başbakana telgraflar çekmLştir. Hükümlü Mümtaz Faik Fenik'in avukatı da, Savcılığın hareketinin kanuna aykın olduğu yolunda ve cezanın infazının geri bırakılmasıru sağlamak üzere karar almak maksadile, Ankara Asliye İkinci Ceza mehkem^sine başvurmuştur. Haber aldığırvuza göre, hâdiseyi tetkik cden Asliye İkinci Ceza mahkemesi, Sarcılığm hükümlü Mümtaz Faik Fenik hakkında tatbik ertiği muamelenin ve infazm usul ve kanuna tamamen uygun olduğuna ve hükümlü avukatımn dileklerinin reddine, acele itiraz yolu açık bul'unmak üzere, bugün karar vermiştir. Bastaraft 1 inci sahifede ları söylemiştir: « Sizleri Tahranda da bekliyoruz. İki meırlekpt =ırasındaki dostluk bağları, o memleketler gencliklerinin, birbirini yakmdan tammasile kabildir. İran, Türk dostluğuna büyük kıymet vermektedir.» Bu esnada talebelerden bazılan, Şehinşaha, Türkiyeyi de ziyaret edip etmiyeceklerini sormuşlardır. Majeste, Rıza Pehlevi, cevaben: « Sizler İrana gelmekle, babamın, bir müddet evvel Türkiyeye yapmış olduğu ziyareti de iade etmiş olacaksınız. Böylece ziyaretlerimizi sıklaştıracağız.» demiştir. Şahın iltifatı, Türk talebesini son derecede memnun ve mütehassis etmiştir. Şehinşah, yann Karaşiden Dakaya müteveccihen hareket edecektir. Türk talebe grupu da, bugün Türkiyeye müteveccihen Karaşiden ayrılmıştır. Bastarafı 1 inci sahifede rm beyaz oy vermelerile partiler arasmdaki münasebet'crde bir salâh görülmüş müdür? « Seçim kanununa Demokrat Partiye mensub milletvekillerinin de beyaz rey vermiş olmaları şüphesiz ve her şeyden evvel kanunun seçim emnivetini ondan kacınılmıyacak kadar sağladığmı ifade eder. . Fakat bundan çok daha mühim olarak; tarafsız vatandaşlara, bu kanunun önümüzdeki seçimler için büyük ferahlık vereeeğidir. Bunu da hükâmet için, memleket hesabına sağlanmış hakikî bir kazanc sayarım. Bugünlerde blr geziye çıkıp çıkmıyacağımı soruyorsunuz. Ben şimdilik bir gezi düsünmemekteyim. Fakat hâdiseler lüzum gösterdikçe yer ver gezilerüne devam edeceğim tabiidir. N. E. Sastarafı i inct sahıjede hususta gözden kaçınlmamalıdır.t Bu tahriklerin: «Arzettiği ehemmiyet ve nezaket itibarile» en ziyade İstanbul teşkilâtmda başgösterdiği, vaktile de D. P. yi rıarçalamak hareketinin İstanbulda tatbi ka konulduğu hatırlatıîmakta, mak sadlarını maskeliyerek iş başına geçen bazı idarecilerin kendilerini kâfi derecede kuvvetli hissettikleri anda, maskelerini atarak bozguncu hareketlere geçtikleri ifade olunduktan sonra, şöyle denilmektedir: «Bunlann takib ettıklerı usul, Genel Kurul düşmanlığı yapmak ve Demokrat Partiyi merkezî idareden mahrum bırakmak suretıle, ardı arkası gelmıyen karışıkhkların yaratacağı zaaf içinde partimizi dağıtıp yok etmeyı hedef tutmuştur. Halbukı Genel Kurulun bütün suikasdlere ve bozgun teşebgüslerıne karşı, takib edegeldiği azimli ve kararh hareket tarzmın daha bir kaç ay evvel toplanmış bulunan ikinci büyük kongremizJe nasıi kahir bir ekseriyetle tasvib olun duğunu bütün memleket hatırlıyacaktır. Bu kongremizde kimlerin b:lerek veya bilıniyerek âdeta biı bozguncu hizbi halinde tamamile beyhude gayretler sarfetmiş olduğu, kongreyi teşkıl eden muh terem delegelerın hiç birin:n gözünden kaçmarmiiır.» İstanbul teşkilâtındaki bu son bozguncu teşebbüsünün de, İstanbul D.P. teşkilâtının uyanılc lığı sayesinde başladığı yerde bıtirileceğinden şüphe edilmediği belirtilmekte, D.P. nin şuurlu bir teşekkül olduğu hatırlatılmakta ve şöyle denilmektedir: «GeneJ Kurulumuzun da, teşkilâtımızın gösterdiği hassasıyet ve salâbetine lâyık olarak her hususta uyamk ve kararh olduğunu ve tüzük hükümlerince gereken tedbırleri almakta geçikmedığini umumî efkâra arzını faydalı saymaktayız. Bayar ve Menderes bugün Adanava gidecekler Ankara, 4 (Telefonla) Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar, Adnan Menderesle birlikte Adana il kongresinde, Refik Koraltan da Trabzon il kongresınde bulunmak üzere yann Ankaradan hareket edeceklerdir. Bayarla Menderes uçakla gidecekler, Koraltan da seyahatine Samsundan itibaren deniz yolile devam edecektir. Trabzon kongresi 12 martta toplanacaktır. D.P. nin tebliği Yüksek Seçim Kurulu İthalâtın âyarlanması Baştarafı 1 inci sahifede lacağım kaydeden Münis Faik Ozansoy, bu sene Mılano, Brüksel, Praş ve Budapeşte fuarlarile Al« manya ve Fransada birer fuara ıştirak edileceğini bildirmiş ve bu hususta gerekli hazırlıldara girişildiğini ifade etmişfir. Dış Ticaret dairesi başkanı, «bir müddet evvel ithalâtın âyarlanması için Bakanlıkta yapılan toplantıların neticesi hakkmda kendisine tev Diğer taraftan, İl ve Belediye cih edilen bir suale de şu cevab) Meclisi üyeleri arasında, merkez ilçe vermistir: « Bildiğiniz gibi bu toplantıseçim kurulu için kur'a ile seçim kurulunda vazife alacaklar ayrıl ları, ihrscatımızdan tahassül eden mışlardır. C. H. P., Demokrat Parti dış ödeme imkânını memleketin en ve Millet Partisi arasmda v^dfe ziyade ihtiyacı olan maddelere tah görecek partilerden 4 kur'a çekil sisi prensipine dayanan ithalât remiş C. H. P. nin iki, diğerlerinin jimimizin tatbıkatında bize rehber birer üve bulunduracaklan tesbit olacak malumatı toplamak maksadile yapmıştık ve demir, pamuklu edilmiştir. ve yünlü mensucat iplik, kendir, Kartalda seçim hazıriıklan deri ve kauçuk gibi ithalâtmızda Kartal kazasmm seçim kütük geniş bir yer tutan maddelerin itlerinin hazırlanması yarın ikmal fral, imal ve dahilî ticaretile meşedilecek ve defterler duvarlara gul olan bütün zümrelsri bir araya asılacaktır. Diğer kazalarda da ha getirerek bir taraftan ihtiyacı, diz.rlıklar süratle devam edilmekte ğer taraftan bu ihtiyacın ne nisdir. bette dahilî imalâtla karşılanabileİzmitte seçim faaliyeti ceğini ve ithalâtın hangi miktar ve İzmit 4 (Hususî) Şehrimizde cinslerc tahsisen tevcihinin uygun ve Vilâyet bölgesinde partiler ara olacağını tesbite çahştık. Yeni tahsında seçim faaliyeti çok hızlan sislerimiz de ithalâtı bunlara göre mıştu. Partilerin faaliyeti bilhassa ayarladık. Fakat hiç t i r maddenin adaylarm tesbiti üzerinde olmakta ithalini men veya tahdid etmedik ve hergün yeni yeni aday isimleri Ancak meselâ iplik için ithal müsaadesi verirken ihtiyacı en iyi bir ortaya atı'maktadır. Yeni seçim yılır.da Kocaeli 11 şekilde karşılayabilmek için memmilletvekili çıkaracaktır. Kocaeli lekeümizde hiç imal edilmiyen veya hslkı partilerden ziyade, eösterile kâfı mıktarda yapılarmyan numara ^ cek adaylar üzerinde durmakta, ları nazarı itibaıa aldık.» Semih, Danıştay üyesi Cemal Yorulmaz, Yargıtay üyesi Bedri Köker ve Yargıtay üyesi İsmaile Hadimlioğlu, yedek üyeliklere; Yargıtay üyelerin<ien Sünuhi Arsan, Fuad Berkand Danıştay üyelerinden Baha Arkaç. Salih Tezcaner seçirmişlerdir. Yüksek Seçim Kurulu bazı prensip kararları almak üzere önümüzdeki perşembe günü toplanacaktır. bunlann mahalli halktan iyi hizMunis Faik Ozansoy, diğer tahmetleri ile temavüz etmiş. sevilmiş, sisler hakkında da «son zamanda sayılmış kimselerden olmasını isdisponibilitemizbol olan Almanya temektedir. başta olmak üzere hemen her mem Bu itibarla, önümüzdeki seçimde. leketle geniş tahsisler yapılmıştır. hangi partiden olursa olsun, halka Fransa için de gene muhtelif madhizmet etmis kimselerin seçim şansı delere 2 milyar frank tahsis edilbüvük olacaktır. miştir. Bunlar meyanında yün ipliği, deri, sun'î ipek ipliği, çimento Marshall plânı gereğince gibi istihsale lüzumlu ham maddeler ve piyasanın son zamanda ihtialınacak 52 gemi yacı bulunan karabiber ve kahve Ankara, 4 (Telefonla) Mars de vardır.' İnsiltereden de kauçuk, hall plânından istifade edılerek kopra, yemek parça gibi fabrika ihDevlet Denizyolları İdaresı taratiyaclarının ve mevsim jtibarile ihfından ısmarlanacak olan 52 par tiyac bulunan ziraat aletlerine, kam ça gemi için muhtelif memleketlerden gelen teklıflerın incelen yonlara ve lâstiğe geniş tahsis yamesi işi önümüzdeki günlerde pılmıştır. İtalyadan da geçen sene sona erecektir. 1952 yılına kadar kullanamadığımız 2 milyon 400 bin inşaatı tamamlanacak olan vası dolarlık tiraj hakkmdan bu senetalarla deniz tıcaret filomuz e ki 5 milyon dolarlık tiraj hakkımız saslı şekilde takviye edilmiş o için de istihsalimize yarayacak faydalı maddelerden seçilmek üzere lacaktır. peyderpey tahsisler yapmaya başladık. demiştir. Sözlerine devam eden Munis Faik Ozansoy, kanaviçe ve çuval ihtiyaçlarmın karşılanamadığı ve tah sislerin geciktirildiği hakkmdaki neşriyat dolayısile şu izahatı vermiştir • Bakanhğın tevzii henüz yapmamış olması gibi bir durum yok» tur. Ancak Hindistandan bunların kolay ve süratle temin edilmediği ifade edilmektedir. Bu husudta da ihtiyacın bir an evvel karşılanması için Hindistan ataşemiz vasıtasıle gerekli teşebbüs yapılmıştır » Bastarafı 1 inci sahifede Cumhur Başkanmm Malatyalılara cevabı Anlcara, 4 (Telefonla) Cum hur Başkanı İsmet İnönü, bugün Çankayada, Malatyadan gelen 65 kışilik bir heyeti kabul etmiştir. Heyet, Cumhur Başkanından milletvekili adaylığını Malatyadan koymasını rica etmiştir Cumhur Başkanı kendilerine verdiği cevabda demiştir ki: «Milletvekilliği vazifesinde her yerle alâkamızın, temsil vazifelerimizin aynı olduğuna şfiphe yoktur. Malatyalıların ziyaretin. bir teveccüh işareti olarak kıymetlendiriyorum. Yeni kanun iki yerden adaylık imkânını veriyor. Seçim zamam ne karar vereceksek beraber veririz. Ümıd eder.m ki, seçimden evvel Malatyaya geldiğim vakit bu meseleyi bir de yerinde konuşuruz.» Sabrî Poladın dünkii duruşması Ankara 4 (Telefonla) Ayşe Basireyi ve İbrahim Akoğlunu öldürmekten sanık, Sabri Poladın duruşmasına bu sabah İkinci Ağır Ceza mahkemesinde devam edilmiştir. Ük olarak Ankarada bulunmıyan, Muharrem Çakırın yazılı olarak gönderdiği ifadesi okunmuş, sanık bu ifadeyi kabul etmemişür. Bundan sonra Akoğlunun yanında hizmetçilik yapmış olan Kısmet Akyolun eski ifadesi okunmuş ve şahid bu ifadeyi aynen kabul etmiştir. Kısmetten sonra, Akoğlunun kansı Asiye, şahid olarak dinlenmiştir. Bayan Asiye, kocasının katilinin Sabri olduğuna kanaat getirdiğini söylemiştir. Sanık avukatı Samed Ağaoğlu, dolablar üzerinde görülen tornavida izlerinin Sabri Po'.ada aid olduğu , ve Servet Coşkunsesin evindeki tornavide ile yapıldığrna dair, iki marangozun şehadetinin bir şey ifade etmiyeceğini, ehliyetli bir yerde bunlann tekrar tetkik edilmesini istedi. Savcı da bu hususta sanık avukatma iştirak ettı. MahKeme başka güne bırakıldı. Üç Büyükler Konferansı ^ Bastarafı 1 ?nn sahiiede zulara gelince, Washington'daki yetoıli çevrelere göre toplantıda muhtemelen şu hususlar üzerinde durulacaktır: 1 Atom enerjisinin milletlerarası kontrolü ve silâhsızlanma üzerinde bir anlaşmaya varmak için Sovyet Rusya hükumeti ile müzakere imkânlarını araştırmak üzere temasa geçme yollarını incelcmek, 2 Güneydoğu Asya'da müştetereken harekete geçmeyi haklı güsterecek siyasî, diplomaük, iktisadî ve askerî meseleler, 3 Bütün Almanya'da tam mancsile serbest seçimler yapılması teklifine karşı Sovyetlerin çıkardığı güçlülîlerin doğurduğu meseleler. Şekerci Ali Muhiddinin teberruu Kastamonu, 4 (a.a.) Aslen Araç köyleri halkından olan İstanbulda şekerci Ali Muhiddin Hacı Bekir, Araç kasabasmda bir verem sağlık merkezi binası yapılmak üzere 40.000 lira teberru etmiştir. Yapıya, bu hafta içinde başlanacaktır. Londrada aranan caosus Londra 4 (a.a) Daily Mail gazetesinin bugün bildirdiğine göre Harbiye Bakanlığı güvenlik servisi ve federal araştırmalar bürosu memurları Sovyet Rusyaya gizli tnalumat veren 2 nci bir doktor Fuchs'u aramaktadırlar. Gazete bu yeni casus için araştırmalarm Harbiye Bakanlığı güvenlik servisi Başkanı Sir Percy Sillitoes'in dün Başbakan Clement Attlee, Maliye Bakanı Sir Stafford Cripps ve diğer hükumet liderleri ile yaptığı toplantıdan sonra başladjğmı bildirmiştir. Gazetenin ilâve ettiğine göre takib edilen adam, İngiltere aleyhtarı fikirleri üe tanınmıştır ve İngiltereye Klaus Emil Fuchs'un Amerikadan dönmesinden az sonra gelmiştir. İlk sualimi soruyorum. Erkek mi, kadın mı? Aman Belkıus! Salıi! Kısmet kadın olamaz ya! Demek ki benim tanıdığım bir erkek. Güzel mi? Al bir acayib sual daha! Güzel mi ne demek? Erkek için güzellik, çirkinlik diye bir şey bahis mevzuu olmaz. Pekâlâ. Güzel değilmiş orasrnı anladık. Sevimli mi? Çok sevimli. Gene mi? Evet. Yengemle aramızda geçen bu konuşmaya Ferhunde karıştı. Çok manasız sualler soruyorsun. Geçen gün yeni stilomu hangi dükkândan aldığımı keşfe çalıştığın gün, daha kurnazca konuşuyordun. Ferhundenin bu müdahalesine canım sıkıldı. Suallerimin manasız olduğunu zannetmiyorum, dedim. Sana talib olan erkeğin sevimli olup olmaması ne işine yarayacak? Bir kere, evlenecek yaştaki bütün erkekler sevimlidir. Gene mi diye sorman da abes. Evlenmeğe talıb her erkek gencdir. Her zaman değil... Meselâ, Perizadın nişanlısı... Sen ona bakma. O bir ucube! Seni istiyen zat ucube değil, bir kere bu muhakkak. Ha, anladım. Alelâde bir adam. Onu demek istemedim. PROF. NIMBUSTJN MACERALARI: Amerikaya gitmekte olan tarım mühendislerimizin telgrafı Ankara, 4 (a.a.) Amerikaya sitaja gitmekte olan tarım mühendıslerimız, Ajansımıza şu telgrafı gönderm;şlerdır: «Neahellas vapuru ile Amerikaya gitmekte olan 26 tarım mühendisi Atlantik ortasından yurd ve ailelerini selâmlarlar.» ACIKLI BİR ÖLÜM Girıd Kandıya eşrafından merhum (Beğaki) Ratıb beyın kerimesi, Mudan. ya tuccarından Derviş Kaptanoğlu I b . rahım Altsy eşi, Derviş, Ratıb, Ali Altay valıdelen, salıhatı nısvandan MEHVEŞ HANIMEFENDİ misafır bulunduğu Mılâsta ansızın vefat etmıştir. Cenazesi Mudanyaya getırllerek aıle kabristanına defnedıldı. Cenabı Hak rahmet eylesin. Amın. Belkis. sana kısmet çıktı. Mediha yengemin, kendisine hâs vakur edasile söylediği bu ufacık cümle, beni hayret içinde bıraktı. İğnem havada, dikişim dizlerimin üzerinde kaldı. Biraz kendime gelince: Kısmet mi? dedim. Ne şans! Anıa sahi mi söylüyorsunuz, yen Sen benim böyle meselelerde şaka ettiğimi hiç gördün mü? Doğru soylüyordu. Mediha yenge. aile ve evlilik mefhumlarma öyle saygı gösterir ki, bu mevzular üzerinde en hafif şakayı aklmdan bıle geçirmez. Amcamm kızı Ferhunde de, annesinin sozünü tamamladı. Aman Belkis, ne tııvi''fsi'i! Her şeyden şüphelenirsin! Hiç böyle şaka oluı ır,u? Demek ki doğru, bana tir kısmet var. Peki, kimdir bu kısmet, yengeciğim? Tahmin edemedin mi? Kat'iyyen! Nasıl tahmin edoyim? İyi tanıdığım:z biri mi bu? Evet. Ya! Eh, iş biraz kolaylaştı. Durun baka'ım. siz bir şey söylemeyin, ben bulmağa çahşayım, bil mece çözmeğe bayılırım. Ben söyledıkçe siz yalnız, evet. yahııd hayur diyin, Mediha yenae. Sen de cevab verebilir'=in, Ferhunde. Aım, biliyorsan, tabiî. Elbette biliyorum, a can:m! Pekâlâ, başlayalun öyle ise. «CinVfflURİYET» în TEFRİKASI: 1 Nakleden: HATİCE VILDAN Mediha yengem araya girdi. Bizi uzlaştj'mak ister gibi: Çocuklar, dedi .işi yanls Vgötürüyorsunuz. Kararımız ne idi? Ya evet, ya hayır diyecektik, değil mi? Hakkınız var, ysn«e. dedLn. O halde, suallerirnin «e 1 ' 1i ii değiştiriyorum. Bu zat, bize sık sık gelir mi? Ferhude, bu yeni şekil sorguyu beğendi. Hah! Şimdi oldu, dedi. Ya evet, ya hayır, Ferhunde; ya evet, ya hayır! Evet Sık sık geliyor ha? Buraya sık sık gelen üç kişi var. Parmaklanmla saymaya hazırlandım. Sarışm, iriyarı, benden bir karış uzun, kırpık bıyıklı, mavi gözü mü? Yengemle Ferhunde, bir ağızdan cevab verdiler; ' ^ ^ı Hayır, hayır, kat'iyyen değil. Demek ki Server Bey değil. öyle mi? Vah vah, Server Bey çok hoşuma gidiyordu. Belkis! Saymağa devam ettim. Esmer. eözlüMi;, şakacı, hazır cevab bir kimse mi? Yengemle Ferhunde, gene bir ağızdan: Hayır, hayır, dediler. Demek ki, doktor da değil. Yazık! Doktoru beğeniyordum. Eve her zaman gelip gidenlerin üçüncüsünü tarif etmeden evvel bir parça tereddüd geçirdim. Niçin? Onu düşününce, neden karmakarışık bir takım hislerin tesirini duyuyordum? Heyecanlanrr gibi oldum. Fakat Nebile teyze birdenbire gözümün önünde canlandı. Derhal neşem yerine geldi, içimde bir didişme arzusu belirdi. Simdi meaele basitle^ti, dedim., Ne Server Bey, ne doktor; gözlüğü yok, esmer de değil, sanşın da; r e şakacı, ne hazır cevab... Öyle demedik. Nasıl demediniz? Sual sorduğum zaman .tereddüd etmeden hayır diyen siz değil misiniz? Hayır dedik, çünkü akhna gelenin doktor olduğunu derhal anlamıştık. Devam ediyorum. Mademki ne kısa boylu, ne uzun boylu, ne sarışın ^ıe esmer, ne çirkin, ne güzel, öyle ise. tıkr.azca, yumuşak huylu, yirmi alh yaşmda, hasılı, Ferhundenin dediği gibi, gayet alelâde bir adam. Yani, Nedim. Nedim Sabit. Evet, Nedim Sabit. Ama onu gayet alelâde telâkki ettiğini söylemekten seni menederim. Peki. «Gayet» i fazla diyelim. Yengem, bu sözlerimden bir parça endişeye düşmüştü galiba. Yüzüme merakla bakarak sordu: No diyorsun? ;^, Diyoırum ki... bir parça düşüneyim. Mediha yengem, örmekte olduğu dantelâyı masanın üstüne bıraktı, koltuğunu bana doğru döndürdü,, ellerini dizinde birleştirdi, teşrifatlı edasile, aheste ve ciddî sesile şöyle dedi: Kızım, bilmiş ol ki Nedim Sabitin seni istemesi ümid edilmiyscek kadar büyük bir talih eseridir... Yengeciğim, ne demek istediğinizi anlıyorum. Ben fakir bir kızım... , Yoo. onu affetmişsin sen! Zengin değilsin ama, sana fakir kız da denmeı.. Herhalde, sizin yanınızda geçirdiğim hayat, zengin bir aile kızı hayatı değil, yengeciğim. Babam öldükten sonra, evsiz barksız, kimsesiz, adeta sokakta kabnıştun. Siz halime acıyıp beni yanınıza almasaydınız, belki sürüne sürüne ölürdüm. Manasız şeyler sövluyorsun, Belkis! Manasız değü, yenge. O günleri hatırlarsanız, söylediklerimın aynen hakıkat olduğunu tasdik edersiniz. Ben o zaman pek kuçük tüm. Babamın. Sakarya muharebesınde şehıd düştüğunü sizden oğ rendım. Gunun biımde. beni Değirmenderedeki koşke davet ettıniz. Ben oraya geldikten iki ay sonra. babamrn ölümünü sizden haber aldım. Babamın hatırasmı her andıkca boğazımı tıkayan hıçiırıklar, gene beni boğacak gibi oldu. Kendinı zorladım, Hıçkırıklarımı yuttum. Yengem, bütün şefkatile; Belkıs. yavrucağım, bu ha'ıraları kurcalamanın ne luzumu var? dedi. Ferahlıyorum. yenşt"iğim. diye cevab verdim. Eski günleri andıkça, gozlerim yaşarıyor ama, DU yaşlarla, biraz da zehirimi dokmüş oluyorum... Bırakın hatırlayay.m, size de hatırlatayım • Beraber a• nalım o günleri... Hiç unutma'n, Değirmendereye geldiğim zaman sonbahardı. Orada bir müddet beraber oturduk. Sonra, Istanbula gene beraber döndük. Beni, hiç alışık olmadığım bir deMebe içinde yaşatmağa başladmız. O zamandanberi sizin hayatmıza ortağım, ipekli yatak takımlarım var, her biri bir servet değer halılir üzerinde yürüyorum, oturduğum koltuklar bir müzede olsa, müze idar e â iftihar eder, Sevzes yapjsı, jp» hud fağfur fincanlarda çay içiyorum, emrimde sürü sürü hizmeı.3İ var, lüks otomobilde geziyorum, amcamm kızı Ferhunde Serdar na giyıyorsa ben de onu giyiyorum. Bu milyonluk ailenin içinde yaşad:ğım hayata fazla alısırsam. nasibim olan normal, fakir yahııd orta ha'li hayata dondüğum takdirde halim nice olur? Mediha yenge. tir kaç defa sözümü ke5meğe te»ebbüs etmişti. Ben lâkırdımı bitirince. kabil olduğu kadar yumuşak bir dille: Maksadımı yanlış anladm kızım, dsdi. fçinde yaşadığm. debdebeli dediein t u muhite alışacağmdan, ileride bu hayatı özleyeceğmden bahsetmek istemedim. Çocukça hallerin çok ,bu malum. Ama tuna rağmen, çok zeki olduğun için, bizim malî vazivetimizin... Nasıl diyeyim . isti'na tsşkil ettiğ'ni anlarsın tabiî .. Insan, çok daha mütevazı hayat şartlarma sahib de olsa, pekâlâ mesud olabilir. Demek isterim ki, seni evlenmeğe teşvik edişim, her hangi bir mevhum tehlikeden korumak endişesile değil... Bilâkis, bilmiş ol ki, eğer bir yuva sahibi olmasan bile ,her zaman başrmızm üstünde yerin vardır, burada daima hanımefendi durumunda olacaksm. Bizden ayrılacak olursan, bu ayrılık amcanı da, beni de, Ferhundeyi de çok üzecektir. (Arkast varf
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear