23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 Mart 1950 1 I T *• CUMHURİTET 1 ııııııııııııııııııınnııııııııııınııııııııııııııııııııını Y A T R 0 } Atîna yolunda Yazan: Lutîi Ay Tiyatro ?eyretmek ve tenkid yazısı yanrnak için yıllar var kı Ankara ile İst?nbul arasında mekik dokuyorum. Tiyatro sevgisinin, beni yurdamuzun daha başka şehirlerine de çekeceğmi tahmin ediyor, + h? tâ İzmir Şeyir Tiyatrosunun faa\ystini yakndan sormek ve bir konferans vermek üzere, Akdeniz kıyılarma kadar uzanmağa da ha7ilamyordum. Fakat bu arada bir , eerin ılk temsilinde bulunmak için rududlarımızdan dışarıya çıkacağ m. >omşu bir memlekete seyahat edeceğim hiç hatırıma gelmezdi. Onun için evvelki pazar Tstanbuldan beni teiefonla araypn Cevad Fehmı. Paydos'un Atinada verılea c k ilk temsili'de bulunmak uzere Vunanislana çağırıldıSımızı soy'er'ği zaman, ne yalan soyliyeyim, bir hayli saşırdım. birdenbire ne • ?pac?ğ mı, neye karar vereceeimi ketiremedim. Her şeyden evvel şunu söylemelıvım ki şa^kınhçım biraz da sevmcdendi Bir Türk eseri, bir Türk fivesi memlek°tte tüyük bir rağtrtle, üç büyük şehrimizde, iki yüz ı elli defa oynandıktan sonra. hemen ertesi mevsim, komşu ve dost bir m?mlekette tercüme edilip sahneye konuyordu. Sonra bizim icin bir çok fcakımlardan önemi olan bu «anat hâdiserinde hazır bulunmak ü? c re müellifi ile ben çağırılıyorduk. Çarşamba sabahı Yeşilköy uçak ın;^ dan:na giderken Cevad, ılk defa yatancı bir memlekette oynanmak talihine mazhar olan biı Turk tiyatro müellifi sıfatile şüjphesız ıtıemnundu. Fakat belli etmemeğe çahştığı bir endişesi de yok değildi. Eserin temsili bir kaç defa kararlaştırılmış ve geri bırakılm:ştı. Bu gecikmeye sebeb olarak Yunan seçimleri gösterilmişti. Fakat bu bir bahane de olabilir ve bu bahanenin gerLsinde, son futbol v > e Kıbrıs hâdiselerinin yarattığı huzursuzluk gizlenebilirdi. Sonra Atinada sahneye konulan «Paydos» un geçenlerde, Istanbulda Katerina Veakis trupundan seyrettiğimiz tercüme olmadığı haber verilmişti. O halde eserin yeni bir tercumesile mi karşılaşacaktık? Yoksa bir adaptasyonla mı? Hem, eseri oynıyacak tiyatro acaba bu işe lâyıkile hazırlanmış mıydı? Fakat son provalarda bulunmak ve aksayan taraflar varsa bunları düzeltmek imkânı da yoktu artık. Öyle ya, yarra öğleye doğru Atinaya varacaktık ve akşama da ilk temsil verilecekti. Muşîular hava postası isfiyorlar HAVACILIK BAHİSLERI Dostuma bütün bunları artık düşünmemesinı ve işi talihe bırakması nı söyledim. Meydanda kısa bir muayeneden ve bizi uğurlamağa gelen gazeteci arkadaşlarla dostları veda ettikten sonra bizi götürecek iki motörlü Dekota'ya bindik. Cevad da, ben de ilk defa uçakla yurd dışı bir seyahate çıktığımız için biraz heyecanlı olmalıyız ki İtalyan Havayollarinın sevimli ve zarif müdireei bize çok müsaid hava şartlan içinde. çok rahat bir uçuş yapacağımızı temin etmeğe lüzum görüyordu. Nihayet pervaneler işlemeğe başladı Uçağımızın, İtalyan olruğundan insanı şüphe ettirecek kadar şarışm ve mavi gözlü, geno memuresi bize yerlerimizi gösteriyor. kemerlerimizi belimize takıyor ve biraz sonra ihtiyac duyacağımız battaniyelerimizi dizlerimizin üze Cıcak ve boğucu bir gün. Gökte rine ortjiyordu. bir tek bulut yok. Ormanın kenarmdaki yoldan, aŞımdi bir ilkbahar güneşi altında henuz uyanmağa başlayan İstanb.ulu deta uyur gibi, ağır ağır, kırk yaşgeride bırakarak Marmaraya doğru larmda, uzunboylu, dar omuzlu havalamyoruz. Gozümüz sigaraları bir adam yürüyor. Arkasında pemm:zı yakabileceğimizi haber verecek be bir mintan var. Potinlerinden elekrrik işaretinde. bir müddet pe> birisinin eskisi olduğu anlaşılan dim... Gozlerim yoruldu bcl.ısjmekcereden bakamıyoruz. Sonra, uçak yamalı çorablar görünüyor. ten... Ah, Yegor Vlasiç. bir kereyükseldikçe, hele hiç sarsılmadııiıPatikanın sağ tarafında yemye cik olsun geLseydin!> mızı gördükçe bir ce^aret geliypr. şil bir orman, sol tarafında da göz « Geleyim de ne yapayım?* Pencereden baktığımız zaman İs alabildiğine altm başaklı « Hiç, ama, gelseydin işte... Ebuğday tanbul çoktan gerilerde kaybolmuş tarlaları uzanıyor... Yavaş yavaş vin de kendine göre işleri var... Ne tur. Şimdi tulutların üzerinde yol yolu takib eden adam ter içinde olup bitiyor dıye bir bakardın .. alıyoruz. Altımızda sabahın erken kalmıştır. Sarı saçlarının üzerine Evin efendisisin .. O! Jprmızı bir saatlerinde Pireye diğru yola çıkan cömerd bir beyin hediyesi olduğu horoz vurmuşsun, Yegor. otur biAmerikan donsnması zaman zaman anlaşılan beyaz kasketi yan giy raz, dinlen...» birer nokta halinde görünüp kay miş. Omzuna asılı çantada bir yaPelageya bunlan söylerkeh apboluyor Cevadla birer sigara ya ban tavuğu bulunduğu görulüyor. taî aptal sırıtıyor ve, başını yukakyor ve çantalarımızı açıyoruz; O Adamın elinde horozu kalkık bir rı doğru kaldırmış. Yegorun yüzütemsılden önce veya sonra, konuş çifte var. Gözü de çahlarm arasmı ne memnun memnun bakıyordu. mak icab ederse Yunanlı dostları aravan tazıda. Yegor lâkayd bir tavırla: «Otumıza söylenpbilecek bir ka^; güzel Etrafta çıt çıkmıyor. Bütün canıı sözü. not halinde tesbit etmeğe, mahlukat sıcaktan bir kovuğa sin rayım mı? Peki,» dedi ve çam fıdanının arasında kendine bir ver ben de Paydos'un Atinada temsili miş. seçti. «Ama sen niye ayakta durun nasebetile, Yunanlılarla aramızyorsun? Sen de otur.» • Yegor Vlasiç.» dari kultur vc sanat bağlarmı kuv Adam yerinden sıçradı ve kaşPelageya ondan biraz uzağa ve vetlendirmeğe yarayacağmı tahmin etıijim. t i r mekrubu bitirmeğe ça lanru çattı. Karşısmda. topraktan toprağa oturdu. Sevincinden utanılısı^oruz. Bu mektubu Etnos gaze çıkıvermiş git»i, bir kadm belir yormuş gibi, elile ağzıru kapadı. teS'nin sanat sütunlarını idare eden mişti. Oruz yaşlarında kadar. saz İki dakika sükutla geçti. \e geçenlerde Yunan bale sanatkân benizli bir kadındı bu. Bir elinde Sonra Pelageya tatlı bir tavırla. Tjıiana Varuti ile memleketimizi orak. mahcub bir halde gülümsıye gene aynı şeyi tekrar etti: z^yaret etmiş olan dostumuz Ma rek ve kendini zorlayarak bakma« Bir kere olsun gelseydin...» makis'e, yıınanca tercümesi gaz° ğa çalışıyordu. Yegor başmdan kasketini çıkarıp tes'nde nesredilmek üzere yazıyoAvcı durdu ve tufegının horozu e l i j e a l n m d a k i t e r i s i ı e r k e n : . N i y e nu indirerek: «A, sen mısın Pela g e l e c e k m i ş i ı n ! , d e d i . , m w misin, Pelaındırerek: .A . l ü geya1. dedi. «Buralarda ne işin var k . ^ jece. y o k B i r Cevad notlarını. ben mektubumu senin?» karıştıracaı ^1 i ğim, ortahğı busbütün ^ henuz bitirmiştik ki Yunan sahilk a f a m edeceğım. Ne leri üzennde uçtuğumuzu farkedi le beraber ben de tohum ekmeğe lüzum var! Hem sonra, şehre tayoruz. geldim. Yegor Vlasiç.» hammül edemiyorum. Bilirsin, ben S"i+ on ikiye yaklaşmış, nerede Yegor ağzının içinde: «Anladım .. asi ruhlu bir insanımdır. Benim ie Atinaya varacağız. Nitekım biraz dedi ve tekrar ağır ağır yürümeğe sadece bir yatağa, bir iki lüzumlu sonra uçsğımız alcalmağa başlıyor, başladı. şeye, bir de mütemadiyen konuşa)tım:zda ince bir dantelâ gibi uzaPelageya da onun arkasından mağa ihtiyacım var. Halbuki senin yan sahillere yaklaşıyoruz ve bir yürüdü. orada sefaletten, pislikten başka Yalova seferine ancak yetecek kaYirmi adım kadar, hiç konuşma bir şey yok... Bir gün bile kaladar bir zaman içinde çok rahat bir mam. Kanun beni seninle yaşamnyolculuktan sorra. Atina hava mey dan gittiler. Sonra Pelageya, gözlerini müşfik ğa mecbur edecek olursa, ya evi danına iniyorıız bir tavırla avcının omuzlarına di ateşe veririm, yahud da kendimi * * * kerek: «Ne zamandır görüşmuyo oldürürüm. Çocukluğumdanberi âUçaktan iner inmez dost ve aşi ruz, Yegor Vlasiç...» dedi. «Tâ pas sıyımdır ben.» na cehrelene karşılaşıyoruz: Yu kalyada bizim kulübtye su içme« Şimdi nerede kalıyorsun?» nan cecimlerini takib için bir kaç ğe uğramıştm, ondan sonra hiç • Bizim beyin, Dimitriy İvahaf'alanberi Atinada bj'unan Do görünmedin .. O zaman da bir daean Nadi, memleketimizi ziyaret kika ancak kaldın, hem de ne nal niçin yanında. Onun av hayvanlaetmiş olan Yunanlı gazeteci ve ti deydm! Kdrkütuk sarra ştun... Ba rını temin edıyorum. Işine yaradıyatro münakkıHlerinden Mamakis ğırdın, çağırdın. sonra çıkün git ğ;m için beni bırakrmybr.» • Je Paleologos, sonra resimlerindan tin... Ondan sonra seni hep bekle Vegor Pek sağlam bu iş değil bu, Vlasiç.» Muşlu okuyucularımızdan aldığımız bir mektubda, hava postalarınm Muşa da uğratılmas) dileğinde bulunularak şöyle yazılmaktadır: «Türkiyenin en güzel ovasma malik bulunan ve havayolları güzergâhında bulunan Muş ilinde yaşıyanlar yazın en müsaid mevsımlerde büe mektub ve gazete gibi bir çok medenî ihtiyaçIarını maalesef bir haftada zcr tedsrik edebılmekted'rler. Diğer taraftan kara yollarının henü? çok fer.a durumda oluşundan yol cular bir çok tehlikeler atlatarak yollarıra devam edebılmekte, bazan da otomobillerin devrilmesi veya menfezlerın çökmesi yüzünden bu seyahat bir ÇOK vatandaşların hayatına malolmaktadır. Esasen anî olarak hıssettiğimız bir çok mühım ıht yaçlarımızı ilimizde bulmak imkânsızlığı Muşta yaşıyanların yaşama şartlarını busbütün gü;leşt rmektedir. Bu yüzden tayyare postasmın Muşa uğramasj Muşîular için hayafi bir ıhtıyaçCevad Fehnıi ve Lutfı Ay kenciiîeriııi uçak metdanında karşıhyanhrdan bir kıSnıile beım^r tır. Buna mukabü Havayolları İtanıdığımjz ve «Pa>dos> ta m .al üzennde büyukçe, fakat eski bir dıkçe Murtaza Beyın, Hatıce Hanı ' daresm n mühim bir mâsrafı ollım Murtaza rolunu oynıjacağm: tiyatro. Srğında solunda dükkânlar mın bariz hatlarla gözümüzün ö | mıvacaktır Esasen devletin idabildiğimiz Argiropulos. bulunan genişçe bir passjın gerisin nünde canlandığını görüyoruz. Ar resinde bulunan hava postalarıBizi karş:'faua gel?nler arasm de. beş on basamak merdivenle çı I giropulos büyük bir tabiilik içinde, nın her ne pahasına olursa olsun da konsoloiluğumuz, Yunan tiyat kıbn, 850 kışıhk bir salonu, bu ' ilk mekteb hocasının gülünç taraf Muşa uğraması ile vukarıda arro muhaı ı irleri birliâi, Yunan sah salonun aîtmdan ayna yolu olan , 1 an kadar, saygı duyuran idsalist, d ı l e n mahzurlar önlenmiş oze ne sanatkârları cemıyeti, Yunm artist Ilocaları "•"' " " ' " " ' " ^ lunın taraflarını da sade ve kuru bir kom I ı a c a ğ l n d a n sayın Münakalât Batiyatro münakkinleri cemiycti ve a büyüklukte bir sahnesi var. pozisyon içinde yaşatıyor. Madam j kanımızın bu önemli isteğimızi Yunan Krallık tiyatrosu temsilci Tiyatronun zemin katı ve sahnesi Iota Laskaris bizim için belki biraz v e r i n e getireceğıni ümid ederız.n lerile Pajdos'un genc mutercimi eski Darülbedayiin bir ara temsiller fazla canlı, hareketli bir Hatice | K ı r m l Z l Kuşak sokağı tamir Mihaildis de var. Argiropulos'un verdiği Beyoğlundaki Odeon tiyat Hanım... Fakat güzel... Paydos"ta Hatice Hamm rolunu oy roîunu hatırlatıyor. programına ahndı Rıdvan rolünü oynıyan Olibios, nıyacağını bildiğimiz eşı, sahne aDostumuz Mamakis'ten öğreniyoKadıköy İlçeliğ nden aldığımız dile Madam İota Laskaris, Cevada ruz ki Argırapulos, Âtına halkının güleryüzlü, sevimli bir genc. Babır buket sunuyor. Zannede çok sevdıği sanatkârlardan biridir. lıkçı rolünü ojmıyan Plakudis Bü bır mektubda, bundan bir müdrim hayatmda ilk defa bir kadmdan Yıllardanberı kendi adı altında tem yükadada eşine her gün rastlıya det evvel çıkan «Kırmızı Kuşak çiçek alan Cevad hayli sıkılmış gö siller veren bu tiyatroda her oyna bilece«imiz Rum bahk"ilardan fark sokaği sâkinlerinin ricası» başsız. Hele karısı Kâmileyi oynıyan hkh yazımızın incelendiği bildiur.üyor. dığı eseri en az yüz defa oynama Fani Nikolaidu, yayşaracı, eli berılmekte ve şöyle denilmekteBu sırada Yunan Krallık tiyatro dan afişten indirmemiştir. Komedi lınden düşmiyen tam bir balıkçı dir: su sanatkâ. larmı temsil eden Ma de olduğu kadar dramda da mu karısı. Henüz sahne ko=tümleri ü«Bahis mevzuu sokak 950 yılı dam Helene Kalusi bize türkçe kı vaffak olan, gerçek bir komedyen. zerlerinde olmadığı halde rollerini ve sa ve samimî bir hitabede buluna Bunu anlaînakta biz de gecikmiyo iyice benimsedikleri belli. Yabnz tamır programına alınacak rak «hoş geldiniz» diyor. Bu arada ruz. Paydos'un genc mütercimi İs Salih Ustayı oyn:yan Kaüvas'ı biraz verılecek ödenek nisbetinde sıgazete fotografçılan da vakit kay tanbullu Mihailidis bizim için e zayıf görüyoruz. Muhtan oynıyan ra ile tamirleri yapılacaktır.» betmeden rahatça işlerini görmüş saslı bir istifhamı da çözüyor; E Kondaniris de, dessas bir çehre ile BeleJiye tahsildarlannın seri adapte değil ,?ynen ve sada oynamasına rağmen, kuvvetli bir oluyorlar. çocuk zammı Meydandan gümrük muayenesi katle tercüme etmiştir. Onun için tip yaratacak gibi görünmüyor. Buİstanbul Belediye tahsildarlane geçerken Doğan Nadi iyi bir Argiropulos biraz sonra göreceği nunla beraber provalara bakarak ke haber veriyor: İlk temsil bu akşam miz provada Türk örf ve âdetleri sin bir hükme varmak güç. Her ih nndan aldığımız bir mektubda, değil, cumartesi akşamı imiş. Boy ne, hayatına uygun düşmiyen şey timale karşı muhtarın muallim Mur çocuk zammı mevauuna temas lece son provalarda bulunmak imı lere takılırsak bunları söylememizi tazaya karşı bir tezad halinde be edılerek şöyle denilmektedir: «Ağır ve mesulıyetli vazifelekânmı kazandığımıza seviniyoruz ve düzeltmemizi rica ediyor. Bu ilk lirmesi gereken habis bir ruh, piGümrük muayenesi beş dakika bile temas ve bu mütevazi sözler Yu yesin kara noktası olrluğunu hatır rimize rağmen almakta olduğusürmüyor. Yunan gümrük memur nanistanda tiyatro müellifine göste latmaktan kendimizi alam'yoruz. muz ücretlerin çok az bir mikları çok nazik insanlar. Küçük va rilen saygı ve itiban da belirtmiş İkinci dereceden roller arasında tarda olduğu ve çocuk zammı allizimizi açıp bakmağa bile lüzum oluyor. Cevadla beraber sahnenin Avşeyi oynıyan Kffi Palmi sapsar:. maktan mahrum ve mağdur bugörmüyorlar. Bizi karşılamağa ge önunde bize ayrılan iskemlelere o maviş bir köylü dilberi olacak. lunduğumuza dair dernek taraturuyoruz. Argiropulos bize birer len dostlarımızla beraber on beş birer eserde vazife alan sahne ar Rolüne intihnb k'idreti i'inci rrrfle fından bütçe komisyonuna ve dakika sonra Atinanrn en canlı mer kadaşlarını tanıştırıyor. Bunların de dikkatimizi çekiyor. Ona da biz makamatı saireye müracaatte kezindeyiz: Doğanın indiği Grande çoğu Istanbulda doğmuş veya bü de büyüklerin eüni öpmek âHet ol bulunulmuştur. Bu hakh arzuBretagne otelinin holünde. Ne ya yümüş, az çok türkçe bilen dost duğunu, köyden gelen fcir kızın larımızın yerine getir lmesme ınzık ki burada yer bulunamıyor. çehrelerdir. Paydos'un dost ellerle mupllim bevin ve hanımmın boynu tizar edılmektedir.» STanıbaşındaki NeW Ang!eterre o Yunan sahnesine çıkmasına ayrıca na sarılıp yanaklarnı defil, ellerini Kahataşta kayan binalar ormesi serektiğini anlatıyor ve bu teline yerleşiyoruz. Doğan bize seviniyoruz. Ir.h'sariar Genel Sludurlugu bınasının istn nasıl yapılacağmı tarif ediyokendi otelinde nefîs bir öğle yemekarşısında inşa edümekte olan tutun ruz. ği ikram ediyor. Yemekten sonra depasunun clvardaki binalara zarar Dekor hazırdır ve umumiyetle bir yol yorgunluğunu ve uykusuzluğu eski konak odasını canlandırmağa verdigi hakkınciaki iddialar uzerine tetBöylece Atinaya celdiğimiz ilk kikat yapnn Belediye muhendıslerl dun muzu gidermek için biraz uzanıyo muvaffak olmuştur. Kemerli penruz. Zaten bu saatlerde hemen he cereler, hattâ bir yüklük ihmal e srünün akşamı Paydos'un birinci ve raporlarmı makama vermışlerdır. Bu rapnrlarda, yapılan bina İle yukarıda men bütün Atina öğle uykusuna dilmemişrr. Soldaki genijçe pen ikinci perdelerinin provalarmı sed uzerındeki binalarm hiç bir alâyatarmış. Bunu sonraları biz de öğ cereye de bir cami ve minare silü görmüş ve lüzumlu cördüğümüz kası clmadığı. bunların kılli toprak rendik. eti yerleştirilmiştir. Odanm eşyası rotuşları yapmış oluyoruz. .Üçün yıgınları üzerine insa edildıkleri clhetle ufak tefek bir kayma alâmetı goshenüz tam değil. Fakat eski püskü cü perdeyi, dekoru içinde, yarın terdikleri bUdınlmektedır. * * * prova edecek'er. Arpiropulos proSaat beşte, nerede ise insanı ter bir kanape, iki koltuk var. Bunlara vadan umumiyetle memnun oldukis'le beraber Yunan Sanatkârlan letecek bir güneş altında, pardesü bir tel dolab, bir mangal ve daha ğumuzu gorüyor ve seviniyor, yapCemivetinin Atinanın meşhur Talüzumlu şeylerin ilâve edileceğini lerimizi de her ihtimale karşı kotığımız müdahaleler ve faydah izah vernalarından birinde. şerefimize lumuza almaktan geri kalmıyarak, söylüyorlar. Biz sadece bütün aile larımız için de teşekkür ediyor. BiverdiŞi akşam yemefiine gidiyoruz. Bokağa çıkıyor ve bizi abnağa gelen nin bu tek odanm içinde yaşad:ğı zim de sevindiğimiz nokta eserin Doğan Nadi, Cevad ve ben orada nı, yiyip, içip, oturduklarını hatırMamakis'le berager Argiropulos tibütünile sanatkârlar tarafından an Yunan sahnelerinin seckin sanatlatıyoruz. yatrosuna yollanıyoruz. Biraz sonra prova başlıyor Daha laşılmış, bilhassa baş rollerin iyi kârları, dekoratörlerile tanışıyoruz. iki gün evvel Ankarada bıraktıce kavranılmış olmasıdır. Memle Kâh Yunan rakısı uzo. kâh reçiğım karlı havadan sonra bu ılık ve ilk replilderde herkesin rolünü su ketimize yıllarca evvel bir defa na şarabı dolu kadehlerimizi sık güneşli havaya insanın inanacağı gibi ezberlemiş olduğunu sevinerek gelmiş ve temsiller de vermiş olan sık her iki memleket sanatkârlan müşahede ediyoruz. gelmiyor. Argiropulos'la sahne arkadaşlarına, şerefine kaldırarak geç vakte kaArgiropulos tiyatrosu Atina Üyarm akşam tekrar provada buluş dar samimî ve hakikî bir dostluk Birinci perdenin provası ilerle mak üzere veda ediyor ve Mama havası içinde eğleniyoruz. Ustüıt Uçankalekrden havslanan parazit av ııçakîarı H.F 85 yerde, kendine mahstıs olan kızağı üstünde Bugünün çok uzun menzıllı üstün uçankale yahud dığer yeni tip a^ır bombardıman uçakları kendi tepkili av uçaklarının himayesıne yeniden kavuşuyorlar. İkinci Dünya Savaşında bu işin önemi Almanya derinlıklerıne nüfuz etmeğe çalışan ağır bombardıman filolarının verdıkleri ağır zayiattan anlaşılmıştı. Bunun önüne geçmek için o zamanın normal av uçaklarının kanadları altına atılabilir benzin depoları takılmış Te menz'lleri bu filolarla gidip gelebılecek kadar uzatılmıştı. Bugün zuhur edecek yeni bir cihan savaşında vurulacak hedefler binlerce Km. lık bir uçuştan sonra ancak erişilebilecek yerlerdedir. Bu sebebden eski sistem himaye av uçakları bu işe kifayet edecek kabilıyette değ:llerdir. Birleşik Amerika hava kuvvetleri üstün uçankale ve B36 tipindeki en ağır bombardıman uçaklarını himaye için yeni tip bır av uçağı yapmıştır. Bu, XF85 parazit av uçağıdır. Convair B36 ve ıleride inşa ed;lecek diğer üstün bombardıman uçaklarmda taşınmak üzere plân lanmış ve yapılmıştır. Bu yavru uçaklar seyahat süratinde uçan ana uçaktan salınıp vazife hitamında gene salındığı trapezine kancası vasıtasıle takılıp özel yuvalarına çekilirler. Demek oluyor ki bunlar dünyanın en yüksekteki hava alanlarından harekât yapıyorlar. XF85 tecrübe uçuşlarını özel surette değiştırilmiş olan bir üstün uçankaleden yapılmıştır. Bu XF85 uçakları hava kuvvetleri için inşa ed'len diğer tepkili av uçaklarına hiç benzememektedir. Bunların iniş takımları yani tekerlekleri yoktur. Niçin olsun, çünkü bunlar inişlerini bulutların üstünde bulunan ana uçaklarına yapıyorlar. Yere inmeğe mecbur kalırlarsa karınları altına konulan özel bir kızak üzerine ıner ve biraz sürüklendikten sonra dururlar. Bu usul sadece olağanüstü hallerde kullanılır. Bu parazit av uçağının taşınacağı B36 uçağının bomba salonunun uzunluğu sadece 5 M. olduğundan mühendisi uçağın uzunluğunu 4.70 M. olarak plânlamıştır. Gerıye doğru zaviyeh olan kanadlarının açıklığı 6 50 M. kadar olup dar bomtfa salonuna girebilmesi için tamamıle katlanabilmektedir. Bunlar aynı zamanda uçak harekât için aşağıya sarkıtıldığında şöyle böyle 500 Km./s olacak bir hava cereyanı içinde açılabilmelidir. Uçağın mühendisi enerji ıktisadı bakımından kuyruk takımını katlanmadan bomba salonuna gırebilecek şekilde yapmıştır. Bütün bu zorlukları hallederken fıçı şekhnde olan bu gövde içine normal bır av tayyaresınde olması icab eden dığer şeyleri de sığdırmak icab eder. Pılot ve 1400 Kg. lık bır Jtıci kuvvet tevlid eden tepki motörüne ilâveten, akaryakıt, gereklı silâhlar, telsız telefon ve rapor malzemesi, her şeyin iyi çalıştığını gosteren bir çok saatler ve modern Jet uçağını kullanmak için lüzumlu dığer âletlerin de konulması gerekmektedir. XF85 parazit av uçağı taşındığı uçağın bomba salonunda akaryakıt alabildığı gibi mahdud bazı bakımlara da mazhar olabilir. Meselâ, radar yahud telsiz telefon tamır e'dılır, boşalan oksıjen tüpleri değıştirilir, t ü feklerin cephanesi tamamlanır ve bazı ufak tefek mekanık tamirler de yapılabilir. Bu t'p av uçaklarının 3 tanesı bır tek B36 uçağının borr.ba salonlarında taşınabılır. XF85 ler alelâde tepkili avların menzıli dışında harekâta gıdecek ağır bombardıman uçaklarını korumak maksadile yapılmıştır. Bu itibarla fevkalâde yüksek irtifalarda uçacağından pilotu, ısıtılab'len uçuş elbısesi giyer ve tehlike anında atladığı zaman yüksek süratlerde otomatıkman açılan tip bir paraşüt ile ıniş esnasındakı te» neffüsü için bir oksijen tüpü taşır. Bugün için sılâh ve evsafı bılinmemekle beraber süretlerinin diğer tepkili uçaklara üstün olduğu söylenmektedir. 4 Bu tip uçaklarla uçuşun en güç tarafı vazifesini görüp geriye döndükten sonra yerine takılıp yuvasına girmesidır. Düşman önleme uçaklan haber alındığı zaman parazit avın pilotu yerini alır ve salınmak üzere ana uçağm pilotile irtibata geçer. Salonun kapıları açılıp gövdenin altına indirildıkten sonra parazıt av kanadlarını açar. motörünü çalıştırır ve salıcıya hazır olduğunu bildirır. Salınan av bir anda gözden kaybolacak gibi bir süratle hedefıne doğru yol alır. Dönüşte ana uçağın pilotile yeniden irtibata geçerek gelmekte olduğunu, takılmak üzere hazır olunmasını, bu meyanda sürat, irtıfa ve ıstikametini muhafaza etmesinı bildirir. Ana uçağın pilotu gerekli talimatı vererek kapakları açar ve trapezi indirır. yavru av gerıden takılacağı yere doğru az bır sürat farkı ile yanaşarak kancasını yerine taktırmağa çalışır. Bu esnada av pilotu 3İe ana uçaktaki kontrolör arasında devamlı bir anlaşma cereyan eder. Takılınca takıldığını bildirir, kanadlarını geri kırar ve motörünü durdurarak içeri almmasını ister. Takılmalar her zaman bu kadar kolay olmıyabilır. XF85 (23 ağustos 948) de ilk uçuşunU özel surette teçhiz edılen bır üstün uçankaleden yapmış ve tak . rıben 20 dak.ka kadar uçmuştur. O gün hava bıraz sağanakh olduğundan tecrube pilotu 7000 M. de yerine' takılmak üzere yak laştığı sırada pilot mahalli trapeze çarpmış, camlar kırılmış, pilotun başlığı ve oksijen maskesi zedelenmişti. Pılot mahir bir manevra ile alçalarak dünyanın en seri mecburî ınişini civardakı bır çayıra muvaffakıyetle yapmıştır. Hasar büyük olmamıştır. Pilot ve uçak, ekim ayında tekrar deneme uçu;una çıkmışlardır. R. G. hüçuk Hikaye = Yazanr A. Çehov S" A Çehov'un V C I = şöhretini temin eden hikâye Ç e v r e n : Vahdet GUItekln Bu hikâye 1855 te bır Petersbourg frzetesinde çıktığı zaman muharrirüıl kimse tanımıyordu. Demn meşhur nıu]ıar..rlennden Gr'gorovıç bu hıkâyeyı o kadar beğenmişti kı muharririni ara;ıp buldu ve onun edeblyat âlenıınde tanınmasına yardım ettl Yegor gözlerini buzerek gökyü at sevenlerle düşüp kalktı mı, sazüne baktı: bana elveda! İnsanın içine bir kere « Sen anlamazsın. sersem! Be başıboşîuk arzusu girmeyegörsün, nim nasıl bir adam olduğumu ne ' bi r daha. çıkaramazsın. Kendini tişimdiye kadar anladın, ne de şim yotraya, yahud başka bir sanata den sonra anlayacağın var. Sana veren de öyledir. İşinden soğur, göre, haylazın, serserinin biriyim. tarlesını falan yüzüstü bırakır. Sen Halbuki anlayanlar benim bu ci kadmsın, anlamazsın. Senin asıl varın en iyi avcısı olduğumu teslun bunu anlaman lâzım.» ediyorlar. Beyler bunu anlıyorlar, « Anlıyorum, Yegor.» gazetelerine kadar benden bahsec Anlamıyorsun, çünkü bak diyorlar. Avcılıkta benim gibisi ağlıyorsun...» yok .. Sizin toprak işlerinizi temPelageya: «Yo... Yo... Ağlamıyobelliğimden, yahud gururumdan rum,» dedi. «Ama, yazık ediyorsun, hakir görüyorum sanma. Bilirsin, Yegor Vlasiç! Ben öyle bedbahüm ben çocukluğumdanberi tüfekten, ki! Hiç olmazsa bir güncük gelseyköptkten başka şeye heves etme din... On iki yıldır evliyiz... Aramişimdir. Tufeğimi elimden al, so mızda bir an olsun aşk hayab geçpa bulurum; sopayı al, ellerimi medi. Yo, yo, ağlaınıyorum...» kullanırım. Yegor elini kaşıyarak: cAşk mı!' «Sonra. ayı simsarlığı da ettim. diye homurdandı. cAramızda aşk Param bitinceye kadar da panay.r diye bir şey olamaz. Biz sade respanayır dolaştım. Sen de bilirsin, men k a n kocayız, öyle değil mi? bir mujik bunca zaman avcılarla, Senin icin ben^acayib bir adamım; « Sen ona gönül verdin galiba.» Yegor gerinerek: «Kaderin,» dedi. «Çel eceksin. Hadi All=ıhaısmarladık. Fazla konuşruk. Bu akşam Balleva'ya gideceğim.» Kalktı. Tüfeğini omzuna taktı. Pelageya çekingen bir sesle: benim için de sen hiç bir şeydrn anlamıyan basit bir köylü kadın «Bana ne zaman geleceksin?» diye sın. Böyle bir çift olur mu hiç! Btn sordu. YENİ ESERLER « Geleyim de ne yapayım? Akendi başına buyruk, isyankâr. oeryıkken birbirimizi görmemize lüseri ruhlu bir adamım; sen pislikler içinde yaşıyan, belini doğrulta zum yok. Sarhoşken de benden samıyan bir yük hayvanısın. Ben av na hayır gelmez. İçince aksi oluda kendimi üstün bir mahluk ola yorum Allahaısmarladık.» rak hissediyorum. sen bana aval « Güle güle, Yegor Vlasiç » aval bakıyorsun... Böyle çift olur Yegor kasketini arkaya artı, ıslık mu!» çalıp köpeğini çağırdı ve yola koyuldu. Çeviren Cemı! Smd Birlcıs Pelageya hıçkırarak: «Evet ama, Pelageya yerinden kıpırdamadı. 20 nci asrın sıhırbaz malıyccısi d'ye resmen evliyiz, Yegor Vlasiç!» deYalnız, gözleri onu tskib ediyordu. anılan Dr. Schacht'ın yazdığı ıDatıa di. Hareket eden omuzlprına. ku\n,'etli Çok Para, Daha Çok Sermaye. Daha « İsteye isteye evlenmedik ki... ensesine. sallana sallana gidişine, Çok Işi ısmındekı kıtabı, Devlet BaUnuttun mu yoksa? Sergey Pav övle, bakarken gözleri dolu dolu kanı ÇeT.il Said Barlas tarafından srce bir uslubla hsanımıza tercüme edılrr sliç'le .. sen sebeb oldun. Kont be oldu... tir. Butun duny3nın ıktısadcıları taranim kendisinden daha i>n nişan alYegor sanki onun baktığını his fjndan aiâka ile karşılanan bu kitabın mamı kıskanıyordu. Bir ay müte setmiş gibi durup arkasına döndü. onsozunde, Cemıl Saıd Barlas şu nnKmadiyen içirdi. Sarhoş etti. Insan Bir şey soylemedi. Fakat yüzünün taJara ışaret etmektedır < Tabn kaynakla^ı ınsın zeka ve kuvsarhoş olunca istamedigi halde ka ifadesinden, omuzlarmın h°reketinrı almak değil, dinini bile değişti den Pelageya onun bir şey söyle vetı yeter derecede olan memıekct'n^.11, ikt'Sadî ıstıkbahne inanmış bır adpm rir. Sergey Pavliç de. intikam al mek itatediğini anlamış/tı. Korka sıfatile. son zamanlarda hiç bir deîıle mak için, beni sarhoşken seninle korka yanma gitti, ya'ıvarır gibi ıstınad etmeden. ortaya atılan ve iş j a panların cesaretini kıran enfîâsyon, evlendirdi. Bir avcı çoban kızile baktı. butcede tasamıf ıddıalan karsısır.da. evlenir mi hiç1? Baktın ki ben sarYegor: «Nah, al!» diyerek ona. bu kıtabı dılımıze çevirdım. Bu fık rhoşum, niye evlendin benimle? ikive katlanmış bır rublelik bir de olanlardan, bu tercumeyı okııyacaklar Köle değildin ki. pekâlâ «istemem1» kâğıd para attı. sonra başını çevi olursa, yanlız meselenın tasarruf decd, diyebiürdin. Simdi acı çekiyprsun. rip hızlı hızlı yürüdü. varıdatı aıttırma. ithalâtı kısma degıl, ihracatı aıttırma olduğunu kabul ederağlıyorsun... Başını taştan taşa vuPelageya hemen eğilip parayı al ler.» ruyorsun.» dı ve: «Güle güle Yegor Vlasiç» DT. Sch&cht'ın kitabında. bugunku ikBir müddet sükutla geçti. dedi. tlsadl buhranm sebeblerı gayet açılt Ormanın üzerinden üç yaban örYegor yere uzatılmış bir kayışa olarak anlatılmakta ve devlet ıdaresınde değı uçtu. Yegor gözlerini onlara benzıven o uzun ve dümdüz yol her şe>den evvel ıkt.sad ve istıhsal davasının hâkım olması zanıreüne ışaret dikti ve birer nokta haline gelip dan hızlı hızlı gidiyordu. edılmektedir Para meseleleri etrafınufukta kayboluncaya kadar baktı. Pelageya, heykel gibi, olduğu daki hâdıseler de basıte ırca edılereîf Sonra gözlerini Felageya'ya çe yerde mıhlanmış kalmış, onun adım anlatılmakta. plyssada banknot artışıvirerek: «Neyle geçiniyorsun?» di Iarını birer birer sayıyordu. Fakat nın her vakit enflâsyon demek olmaj dığı. para meselesinın halhnin mait ye sordu. ' nihayet mintanın kırmızı rengi ço usullerden ziyade ıktısadi davalan* « Şimdi tarlalarda çalışıyorum. rabların kojTi rengine karıştı, a hallıne bağh olduğu prensıpı izah edıl» Kışın da öksüzler yurdundan bir dımları görunmez, köpekle kundu mektedir. DT. Schacht. Jkınci Dunya Harbi so* çocuk alıp ona bakıyorum. Ayda ralar ayırd edilmez oldu. Yalnız bir buçuk ruble veriyorlar.» kasket hâlâ gorunüyordu ama, Ye nunda Avrupanın ıçine duştuğu biıyııj buhranı da inceleyerek goylo demck. gor birdenbire sağa sapıp ormana tldir: « Ya!. dalınca o da yeşıllikler arasında • Dunya ticaretınin tekrar tesis ve y * Tekrar bir sessizlik. Ekin biçilen kayboldu. nlden canlanmasını ısteyen her polit# tarladan tatlı bir jarkı geliyor, faPelageya, beyaz kssketi bır kere kanın esası doviz takyıdatının kal» kat ilk heceleri kayboluyordu. Ha• daha gorebilmek ümidıle ayakla ması olmalıdırBarlasın bu terciime* va çok sıcakü çünkü. Cemil Saıd rınuı ucuna kalktı. Sonra Pelageya: «Akulina'ya yeiktisad ve iş adamlanrmz ıçın çok k ı y Alçak sesle tekrar: «Güle güle, metli olup bu sahada yazılan en değerll ni bir ev yapürmışsın,» dedi. eaerlerden btrldir. YegOE Vlasiç!» dedi Yegor cevab yermedi. Oaha çok para, çok sermave, daha çok iş
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear