22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 Mart 1950 CUMHLKilET uıuııtııııııııııııııtıııııııııtuııtıııııııııuııti'.tıııııııııııııııııııııııııuıııuuı TÂRIHTEN SAH1FELER I p AK I 1 İ T AN ME K T U B L A R I 1 C Buâfdan Prensinin 17. ci ası • • yaptırdığı yalı azıçı Yazan: Haluk Y. Şehsuvaroğlu Buğdan Beyi Constantine Cantemır'in küçuk oğlu Dimitrî Cantemir babasımn arzusu üzerine 1687 yıhnda İstanbulda bulunan ağabeysinin yanına gönderildi. Dımitri henüz on dört yaşlannda genc bir prensti. Osmanlı İmparatorhığunun payitahtında devlet idaresine aid bazı bilgiler edinecek ve babasmın yerine geçmeğe hazırlanacaktı. Dimitri Cantemir İstanbulda yalnız siyaset işlerile meşçul olmadı. Güzel şehir, ince zevkli bir halk, Boğaziçi kıyılarmda geçirdiği zamanlar kendisini teshir etmişti. Yaşavışımızı, eğlencelerimizi, zevKlerimizi çok yakmdan inceledi. Büyük İmparatorluçun tarihine merak sardı. On yedinci asrm son iıllarından yavaş yavaş eski zamanlara doğnı tetkiklerini derınleştirdi ve Osmanlı tarihi hakkında sağHm bilgilere sahib oldu. Neşesıle, nezaketile ve insanları kari.hrmağa meyyal tabiatile İstanbulda kendisine iyi bir muhit yarjan genc Buğdan Prensi her istediği yere giriyor ve daima iyi muamele görüyor'du. Güzel türkçe öğrenmişti. Bu suretle yaşadığı şehri ve insanları daha iyi hissediyordu. Ruhunda Türk musikisine karşı büyük bir alâka uyandı. Bu alâka onu İstanbulun muhtelif semtlerinde de çeşidli musiki âlemlerine ^ötürdü. Bir zaman sonra alaturka besteler yapmağa ve bu besteleri notalamağa başladı. Cantemir'in şar kılan Boğaziçi kıyılannda söyleniyor ve şöhreti her taraita duytılmağa başlıyordu. Genc Prens çok sevdiği Boğaziçinde kendisine büyük bir yalı yaptırmak istedi ve Defterdarburnunda iki büyük kısnu ve muhtelif küçük daireleri ihtiva eden Sahilsarayı inşa ettirdi. Rumanyalı Prens Boğaziçi kıyılarına yüksek katlarile, külâlıh çatılarile yeni bir mimarî getirmiş oluyordu. Yalısmın bahçelerini kendi zevkine göre muntazam tarhlarla tanzim ettirdi. 1692 yılınm ilk günlerinde Istanbulu . terkedip babasının yanına dondü ve onunla beraber Türk ordusu hizmetinde Avusturya seferine katıldı. Buğdana döndükleri vakit ihtiyar Cantemir hastalanmış ve 13 mart 1692 tarıhinde ölmüştü. Buğdan Beyi ölümünden evvel yanına küçük oğlunu ve asılzadeleri çağırttı. Onlardan kendisine bir vekil seçmelerini istedi. Rumanya asılzadeleri ittifakla Dimitri Cantemir'i babasına halef gösterdiler. Dimitri Cantemir, Buğdan Prensliğinde rekabetlerle karşılaşmış, bir müddet Türk ordusile Jenta muharebesinde bulunmuş ve 1697 den sonra İstanbula dönmüştü. Sarayın büyük muhabbetini kazandığı günler olduğu gibi burada rakibleri tarafından tehlikeli zamanlar da yaşamıştı. Defterdarburnu yalısında zamanlarının çoğıınu musiki ve tarihle meşgul olarak geçirdi. On bir tane yabana dil biliyordu. İstanbulda ve sonra Rusyada Osmanlı tarihini lâtince olarak kaleme al Ingiltereden haraç alan Pathanların memleketinde Gül Padışahı: 6 milyonluk Pathanisfan, Türkîye için heran camnı vermeğe hazırdır. Dünyada tek Pathan kaldıkça komünistler buraya adııtı atamıyacaklardır.,, dedi (Pakisfana giden arkadaşımız Faruk Fenik yazıyor) U Pakistanı tanımak için biraz da şimale çıkmak lâzımdır. Hayber geçidıni görmeden, Peşaverde koaklayıp bir Süleymaniye çayı ıçmeden, Pakistanı kolay kolay tanıyamazsınız! 357.683 mil murabbalık :oca Pakistan ülkesinin bütün :en^âverleri sanki hep sözbirliği tmiş de şimalde toplanmışlardır. Peşaver sanki bir şehir değil de, askerî bir garnizondur. Orta Asyadan kopup gelen bir ırkın çocuklan, Hindin sıcağına, Himalayaların sert rüzgârlarını tercih etmişler ve cumudiyeler gibi Pakistanm şimal kanadma yerleşmişlerdir. İşte şimdi bunlar, Pakistanın kolu, kanadı ve yumruğudur. Hepsi silâhlı, hepsi cesur, hepsinin gözü pek, hepsi cengâver insanlardır. Bunlara burada Pathan derler. Defterdarburnunda 17. asırda yapılmış Cantemir yalısı Pathan, Hindu lisarunda kız kamış, İslâm dini hakkında almanca gelen Şehid Ali Paşaya intikal et1 muş ve II. Abdülhamid zamanında çıran manasma gelmektedir. Eli silâhlı bu insanlar, cumudiyebir kitab yazmış ve Rumanyanın mişti. yıktırılarak yerine Çiftesaraylar ineski, yeni tarihi hakkında da bir Bebek Kasrının açıhş merasimine şa edilmiştL (Bugün yerlerinde ler gibi cenuba akmışlar, ceylân eser vücude getirmişti. giden III. Ahmed Defterdarburnu marut depolarile bir gazino bulun bakışlı Hind dilberlerini, atlanmn sağrılanna takarak kaçırmış, döl, 1700 tarihinde tekrar Böğdana önünden geçerken Şehid Ali Paşa maktadır.) dönmüş ve 1710 seferinde ise Os nın yalısını beğenmiş ve Sadrazam On yedinci asır sonunda Defter doş kurmuş, Hind ülkesine yeni manh İmparatorluğuna ihanet ede Nevşehirli İbrahim Paşa buraya darburnunda Dimitri Cantemir'in bir neslin renğini ve âhengini katrek Çar Petro tarafını tutmuştu. 1726 da Padişah için yeniden bir yaptırdığı yahnın plân üstündeki mışlar. Pakistanm şimali garbi eyaleiîePetro'nun mağlubiyeti onu ye'se sahilsaray inşa ettirmiş ve saraya yerile resmi mevcuddur. Yalının düşürmüş artık Buğdana ve İstan Neşatâbâd denilmişti. yerinin daha eski hali bilineme ri Peşaverdeki hudud taşile sona bula drinmek ihtimallerini tamaIII. Seüm zamanında Hatice Sul mekte fakat Neşatâbâd Sahilsara erer ve burada «Tribes Area» demen kaybetmişti. tan Sarayı olarak şohret alan Ne yının aynı yalı sahasında inşa edil nilen müstakil bir ülkenin sınırı On yedinci asrm ikinci yarısın şatâbâd sonraları da muhtelif sul miş bulunması daha kuvvetle tah başlar. da Evliya Çelebi Boğaziçi kıyılarını dolaşırken Buğdarf Prensinin yahsı henüz yapılmamıştı. Dimitri Cantemir Çelebinin vefatından sekiz dokuz sene sonra Defterdar burnundaki yalısını inşa etmişti. Defterdarburnunu bir cami ile tezyin eden İbrahim Paşadır. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Paşanm camisinden bahsetmekte fakat orada yalısı olduğunu zikretmemektedir. Buna mukabil on sekizinci asır sonunu yaşamış Ayvansaraylı Hafız Hüseyin Efendi Hadikatülcevami adlı eserinde cami yanındaki sarayın ilk bânisinin de İbrahim Paşa olduğunu yazmaktadır. Diğer taraftan Dimitri Cantemir'in on sekizinci asır başında neşredılmiş Osmanlı tarihi kitabında mevcud bir Boğaziçi plânında Buğdan Prensinin yalı yeri Defterdarburnu olarak gösterilmekte ve plârnn kenarmda da yahnın resmi çizili bulunmaktadır. Bizim kaynaklarımız Defterdar burnu yalısı hakkında 1710 tarihinden itibaren daha sarih malumat vermektedirler. Bu yalı bir müddet Meselâcı Hasan Paşanın olmuş ve Hasan Paşadan 1713 te Sadarete tanların ikametlerine tahsis olun min edilmektedir. Batı Akdeniz seferine Trabzon Kimsesiz çocuklan korunıa istasyonunun faaliyeti vapuru çıktı Ankara vapuru tamırde olduğu için Millî Eğitım Mudurluğu tarafından Trabzon vapuru dun saat 12 de 210 kımsesız çocuklan hımaye maksadıle yolcu ve 50 ton yuk ıle Batl Akdeniz faalıyete geçirılen koruyucu ıstasyona seferine çıkmıştır. şimdıye kadar 64 kımsesız çocuk alın«Tarsus» vapuruna bir seyir mıştır. Milli Eğitım Muduru Murad Uraz, dun okula giderek teftişlerde tecrübesi yaptınlacak bulunmuş ve iyi çahşmasından dolayı Üç aydır tamlr gormekte olan Tar istasyon mudüriı Arif Ulkuyu tebrik sus vapuru nisan ayının binncı gunu etmıştir. bir seyır tecrübesi yapacaktır. GemıMillî Oyunlar e'dpimiz nin bu tecrübesi muvaffakıyetle netiFraıısaya gitti celenırse gemi, Tuecar Derneği hesa1949 eylul ayında Venedık'te yapılan bına Akdenizde bir sefere tıkacaktır. beynelmilel Mılli Oyunlar festıvalınde Araba vapuru seferleri buyuk başarı gösteren yedisı Erzurum, ikısi Kastamonudan olmak uzere 9 kiarttınlıyor Şehlr Hatları Idaresi araba vapuru şilık eklpimiz bu defa yapılan dave seferlerini arttınnaktadır. Sırkeci Ka uzenne dun Trabzon vapuru ıle Frandıkdy arasındaki araba vapur seferleri saya gitmişlerdır. Ekipımız oradan Is panyaya geçecekur. de yakında işletmeye açılacaktır. Bir üfürükçü yakalandı Ayrıca, araba vapurlanndakı gidış . donus biletleri kaldınlmıştır. Yalnız, Topkapıda, Pazartekke sokağındı bunun yerir.e gidis ve donuj biletle oturan Sırrı Yılmazın, evinde ufuruk rinde yuzde 12 kadar bir tenzilât ya çuluk yaptıgı haber alınmış ve evln pılmıştır. âni bir baskın yapılarak Halime a dında bir kadını ufuruklerken yakalan< 7 amele birbirini yaraladı Beşıktaşta. Kum iskelesinde çahşan mıştır. Haydar, Rıza, Ali, Seyfi, Suleyman, Fmncılar döviz istediler Ethem ve Ahmed adlarında 7 amele bir Fırıncılar Beledıyeye muracaatl iş meselesmden kavgaya tufuşmuşlar; hamur yugurmak vesaire gibı ışlerı kavga sonunda yedlsl de blrbırlerını y3rar makine ve aksamını celb ıçlr kazma . kürek darbelerile yaralamış doviz musaadesl temınıni rica etmışlardır. lerdir. Pathanlar ülkesinde Gül Padişahı Vezirı ile birlikte (Gül Padisahı sağdaki zattır) nun düğmesini çevirirken bile bunlan düşünmek icab etmektedir. Burada mesafeler değiştikçe iklimler, insanlar ve lisanlar da değişmektedir. Karaşide Sindi, Peşaverde Puşthu, Lahorda Pencabî, Dakkada Bengali, bazı yerlerde ordu ve Gucrati konuşulmakta ve bu lisanlan konuşanlar, birbirlerile ancak ingilizce anlaşabilmektedirler. Peşaverde insanlar daha iri ve daha beyaz, Lahorda biraz daha esmer, Dakkada çok esmer, Çitagongda san ve çekik gözlüdürler. Lahorun kızları daha hoş ve daha güzel, Karaşinin kadmlan daha esmer ve daha tatlıdırlar. Pakistanda insanlar gibi, iklimler de başka başkadır.'Karaşide sıcaktan bunalırken, Qettada bahar çiçekleri arasında dolaşabilir, Murr^'de kış sporlan yapabilirsiniz. İşte biz bir kaç günümüzü de, Keşmirin koynunda dort mevsimi birden yaşayarak geçirdik. Himalayaların eteklerine yaslanmış Rawalpindı'den ayrıldığımızda İstanbulun bir temmuz sıcağı vardı. Yavaş yavaş dağları tırmandığımızda yazdan bahara indik. Bütün ağaçlar çiçekler içindeydi. Kuşlarm sesi bile başkalaşmıştı. İlerde karlı tepelerile Himalayalar gözuküyor ve biz bir bahar havası içinde Mune'ye gidiyorduk. Murr«5, Pakistanın sayfiye şehridir. Çam ağaçlı ormanlarile, bir kaç metre irtifamdaki kar tabakasile, Pakistan da İsviçreyi yaşatır. Evlerin damları yere dognı bir bıçak gibi inik, şömineleri Skoçya lordlarının malikânelerindeki gibi daima geniştir. Murre'de oturduğunuz günler Avrupayı hiç aramazsıruz. Padişah Gül, anlaşılan Ruslan hiç sevmiyordu. Bahsi komünistlerin faah'yetine getirdiğim zaman: « Onlar her yerde at oynatabilirler, fakat buralarda asla!» dedi. Ve sonra, «Dünyada tek Pathan kaldığı müddetçe komünistler buralara adım atamıyacaktır.» diye ilâve etti. 200 senelik İngiliz hâkimiyeti sırasında dahi, İmparatorluğa boyun eğmemiş bir ülkenin Padişahı ile karşı karşıya idik. Biz, dedi, Ingiltereyi bile haİşte burası Pathanistandır.. raca bağlarruşük. Bugün Pakistan 6 milyona yakın bir nüfusun yerhükumeti dahi bize vergi verir. leştiği bu diyarda silâhtan başka Toprağmuz kurak, arazimiz çöldur. hiç bir şey konuşamaz. Silâh atarak geçinir ve silâh atarak Peşaverdeki hudud taşını geçer yaşarız. geçmez söz silâha bırakılmıştır. Kim daha iyi nişancı ise, kim daha çok kuvvetli ise, hâkim odur. Orfü başka, âdeti başka, lisanı ve düşünüşü başka olan insanların ülkesi Pathanistan işte böyle bir diyardır. İki sene evvel talih beni bu ülkeye bir defa daha getirmişti. Bu sefer ikinci, hattâ İran Şahile beraber üçüncü gelişimdi. Eski dostlan, yirka reislerini, Padişah Gulü bile görmek mukaddermiş. Bu sefer onlarla tekrar karşılaştık. Keşmırde harb duralı rahatları kaçmış! Harbi; yemek yemek, su içmek, teneffüs etmek gibi hayatî bir ihtiyaç haline getirmiş. Padişah Gül ile konuştuğumuz zaman: « Biz, dedi, Orta Asyadan geldik. Türkleri cengâver oldukları için severiz! Kanımızda Türk kanı var. 6 milyonluk Pathanistan, Turkiye için her an canını vermeğe hazırdır! Kahraman bir milletin hizmetinde çalışmak bizim için bir şereftir.» > şan tek insan belki de benim. Başımdaki adamlar Kıupp fabrikası gibi.. El bombasmdan, tabancasından makinelitüfeğe kadar hepsi hepsinde mevcud.. . Burada bir mavzer 850 rupyeye satılıyor. Ve Pathan köylerinde kurulmuş el tezgâhlarında, Alman tüfeği ayarında tüfekler yapılıyor. Bu köylere girerseniz şaşarsınız! Her ev bir silâh deposu ve her ağıl bir silâh fabrikasıdır. Mekanizma kolundan yağına kadar her şey burada elde yapılrnakta, Alman ve İngiliz fabrikalarınm mühürleri bile taklid edilerek, tüfekler pıyasaya öyle çıkanlmaktadır. * * * Pakistana geleli Ki»iin bilgileri • i Ş I H H Î B A H İ S L E R Tansiyon ve kalbe dair bilnıediklerinıiz f AJIMB» VAJIND 2.0 VASINO* 40 6O 8O VAŞ.NOA Jfâibın hüyuk luğo İ 90 i i i • %O 70 korku, endişe, ağır spor). 2 Fazla yemek: (Besleyici kıymeti az olan yiyeceklerle mideyi yormak). 3 Fazla çalışma: (Gerek bedenî, gerek zihnî çahşmalar). 4 Müskirat ve mükeyyefat: (Kahve, çay, içki ve bilhassa sıgara). Bunların çoğu kendiliklerinden tansiyonu arttıran sebebler değildir. Fakat başka sebeblerle tansiyonu artmış kimselerde zararları çok fazladır. Tansiyonun neticelerinden şikâyet eden kim seler sebebini tetkik ve tedavi ettirirlerken, sakınılması lâzım gelen bu noktaları da gözönünde bulundurmalıdırlar. * * * Tansiyon gibi, insanları lüzum suz vehimlere düşüren ârızalardan biri de kalb çarpıntısıdır. Vücudümüzün en nazik bir uzvu ve hayatımızın en mühim kaynağı olan kalb, bazan normalden Tamdığım bir doktor vardır, tansiyon bahsi açılınca şu vakayı anlatır: Berlindeki bir hastaneye bir gün 72 yaşında bir adam geliyor. '< On senedenberi tansıyonum yirmi beşten aşağı düşmüyor,» diyor. «Fakat şimdiye kadar bunun en ufak bir za,rannı görmedim. Hamdolîun, gücümkuvvetim yerınde. Üç kat merdıveni bir solukta çıkıyorum. Fakat içime bir merak girdi: Tedaviye ihtiyacım var mı acaba?» Bu suale muhatab olan Profesör von Bergmann derhal cevab verıyor: « Kat'iyen!» Sonra ihtiyarı inceden ınceye muayene ediyor ve tekrar aynı cevabı veriyor: « Hiç bir hastahğınız yok » « Peki ama, tansiy^numun yüksekliğı?» « Ehemmiyeti yok.» Hakikaten, tansiyon bahsinde mühırh olan şey yükseklıği, düşüklüğü değil, sebebı ve neticelerıdir. Tansiyon tek başına sadece bir ârazdan ibarettir ve âmîlini veya neticesini işaret etmesi bakımından mühimdir. Amili bir has talık değılse, neticesi de fena bir tesir halinde görünmüyorsa tans.yonun fazlalığı hiç bir şey ifade etmez. Tansıyonla beraber böbrek veya kalb hastahğı varsa o zaman meseleyi ehemmiyetle ele almak icab eder. Bunun için, tansiyona lüzumundan fazla ehemmiyet vermek ve tek başına vahim bir hastahkmış gibi telâkki etmek hiç de doğru değ Idir. Tansiyon, yani kanın damarlara yaptığı tazyikın derecesi baş lıca üç âmile1 bağlıdır: Tansiyonu yüksek olanların 1 Kalbın açılıp kapanışın kaçınmaları lâzım gelen haredaki intızam ve sağlamhk; ketlerı şu şekılde hulâsa edebi2 Damarların elâstikiyeti; liriz: 3 Ev'iyenin gemşliği. 1 Fazla heyecan: (Hiddet, Kalbin intizam ve sıhhat içinde çalışması, şüphesiz hayatımızın en mühim âmilidir. Damarların elâstikiyeti de kanın deveranındaki intizamı temin eden unsurlarm başında gelir. Ev'iyenin genişliği ise kanın vücudümüzdeki nesiclerin en uzak köşelerine kadar gitmesin' sağlar. Bazı hastalıklar, sinir yorgunlukları, içki ve sigara, kalb ve damarlar üzerindeki tesirlerile tansiyonun artmasına sebeb olur lar. Bu takdirde yapılacak tek şey, tansiyonun sebebini ortadan kaldırmak ve bu sebeb kalkıncaya kadar da, esasen yükselmiş olan tansiyonu daha fazla arttıracak hareketlerden sakınmaktır. hızlı çalışır ve çarpmtısı artar. Fakat kalbin normalden hızlı atışı her zaman bir ârızaya delâlet etmez. Aynı doktor arkadaşım bir gün şu hâdiseyi anlattı: « Bir hastam vardı, ikide bir kalbinden şikâyetle bana gelirdi. Gece yatakta kalbinin hızlı hızlı attığım hissederek telâşlan mış, duracağından korkarak sabahı zor etmiş.. Sabah olur olmaz bana koşmuş... «Muayene eder, kalbinde hiç bir şey olmadığını görürdüm. Kendisini teskin eder, sinirlerini dinlendirici bir ilâç verirdım. Gi derdi. «•Fakat bir ayı geçmez, tekrar gelirdi. Aynı şikâyet. «Nihayet kendisine izahat ver mek lüzumunu duydum ve anlattım: «Kalb ârızası gibi görünen gayrimuntazam veya aşırı derecede hızlı atış iki sebebden ileri gelir. Bızi adalî, diğeri âsabidir. Adalî olandan korkulur, çünkü kalbin bünyesinde bozukluk var demektir. «Âsabî çarpıntı ise hiç bir teh like göstermez. Kalbe giden sinirlerin gayritabiî atışıdır ve umumiyetle zihin yorgunluğundan, mide dolg»nluğundan ve sinir gerg'nliğinden ileri gelir.» Doktor arakadaşımm hastası onun bu sözlerinden sonra bir daha vehme kapılmamış ve ken disinde kalb hastalığı bulunduğu hakkındaki zehabından kurtulmuş. Kalblerinin atışını sık sık dinliyenlere ve baş parmaklarını nabızlarmdan ayırmıyanlara da doktorların tavsiyesi şudur: Kendinizi dinlemeyin! Kalbin fazla hızlı çarptığı hakkındaki düşünceyle düştüğünüz endişe, smirlerinizi harekete getirerek, kalbinizin bir kat daha hızlı atmasına sebeb olur!» (Domenica del Corriere'den) Bütün zenginler gelir ve Murre'de otururlar. Murre'de en güzel otel, en güzel lokanta ve en güzel danLahorda Alevlid münasebetile Büyük camide topUnan Müslümanlar singler vardır. Dansing deyince haürladım. Bugünkü Pakistanda; iç Pakistanla münasebetîeriniz? miz değişti. Otomobillerimiz artık ki, kumar, dans ve fuhuş yasak diye sordum. Km. ile gitmiyor. Mesafeler «mil. edilmiştir. Gülümsedi. leşti. Metreler yarda, yükseklikler İçmek isteyen bir adam, Lahor» Dostane. dedi. «feet» oldu. da, ancak doktor raporile bir kadeh Peki Efganistanla? dedim. Acayib rakamlar içinde ve acayib viski bulabilir. Efganistanla da dostane, diye hesablar içinde kaldık. Kaç kilo Lahorun en güzel oteli Falettis'te cevab verdi ve ilâve etmeyi unutgeldiğimi bile unuttum. Tartıldığım içki yasaktır ve' kapıdan girerken madı: bütün teraziler 185 gösteriyor. gözünüze kocaman bir levha çar« Efganistanla Pakistanm araOdamdaki derecenin santigradı par: «Müslümanlar hiç bir surette larının açık olması, bizim her iki yok. Bütün dereceler fahrenhayt! içki isteyemezler.» Lahorda içki ismemlekete olan dostluk münaseSoğukluğu ve sıcakhğı bile hesab temek en büyük günahı işlemektir. betlerimizi haleldar etmez! > la buluyorur. Dünya haritasında Pakistanla Bir gün başımızdan çok enteresan Geçenlerde bir gömlek alacaktım. bir vak^'a geçti. Benimle beraber Efganistan arasında Pathanistan diye bir ülkenin adına belki rastla Kaç numara istersiniz? diye sor Mısırh 'bir gazeteci vardı. Koyu yamazsmız ama, Peşaverden çıkıp dukları zaman: «41, dedim. Müslüman bir çocuktu. Beş vakit Adamlarm gözü faltaşı gibi açıl namaz kılar, tesbihini elinden duda Haybere doğru yönelecek olursanız, Efganistanı, Pakistanı, hattâ dı. Ayakkabıda da aynı şey. Bura şürmezdi. Hindistanı düşündüren silâhlı ve da yeniden yeni bilgiler elde ediBir akşam Lahora geldik. Oldukmüstakil bir varlığın mevcudiye yoruz. ça yorulmuştuk. «Bir kadeh viski tini derhal hissedersinizOtomobillerin akış istikametleri bizi dinlendirir» dedim. Mısırlı gaPathan Padişahından müsaade bile başka. Sağ yerine solu takib zeteci garsonu çağırarak: «Viski!» almadan bu ülkelerde dolaşmak ediyorlar. Çarpışacağız diye ödüm dedi. Bu tek kelime bütün oteli imkânsızdır. Hayberi ziyaret için pathyor. İşte bir acaibeler diyarın allak bullak etti. Ecnebilere viski bile, elinizde bir pathan kâğıdı ol dayız. veriliyordu. Fakat Müslümanlara ması ve başmızda bir Pathan klaİngilizler buraya yalnız lisanla içki yasaktı. Şimdi iş, Mısırlmm vuzunuzun bulunması şarttır. rını değil, her şeylerini ecnebi mi, yoksa Müslüman mı oıYoksa sizi burada bir metelik gi lar. Para hesabı bile karma karışık. duğu sualini cevablandırmakta ıdi. bi harcarlar. Bu ülkede insanm Bir rupye 16 ana ediyor. 85 kuruşu Otel müdüriyeü bu suali aydınkıymeti, kurşunun kıymetinden da 16 ya taksim ederseniz, bir ana'nın latamadığı için telefonlar işlemege ha aşağıdır. kaç pafa ettiğini ve 10 ana'ya giden başladı. Evvelâ Polis Müdürüne İşte Pathanistan böyle bir mem mektubun Istanbula kaça ulaşü sordular, o kendi kendine karar ğını kolayca anlarsınız! veremedi. Matbuat Umum Muduıu lekettedir. Bütün bu hesablardan başka bir araya girdi. Olmadı. Valiye danışılBir kaç gündenberi biz, Pathanlar arasındayız. O kabileden o ka de saat hesabı vardır. Şarkî Pa dı. Ve neticede Mısırlının Müslübüeye misafir gidiyor ve Türk ola kistanla garbî Pakistan arasında man olduğuna karar verilerek kenbir saat fark olduğu için bütün disi viskiden mahrum oldu. rak her yerde baştacı ediliyoruz. Farnk FENİK Hududlarda silâhsız olarak dola işleri ona göre ayarlamak ve radyo j Lahorda Meclis binası öniinde toplanan kadınlar
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear