Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CÜMHURİYET 22 Şubat 1951» HAPİSUANE MATIRALAR1 Mussolini n,n «Tehlike var» diyerek Almanyadan ithalât hapishanem değiştirildi Ponza adasmı yeni ikamet yerim | olarak intihab etmiş değildim; etmeme de imkân yoktu. Fakat beni burada çok iyi ve samimî bir şekilde karşıladılar. İlk gün beni görmeğe evvelâ albay Pelaghi, sonra da albay Meoli ile teğmen Dr. Lorenzo geMiler. Hepsi benim «şahsiyetimle» daha nazik bir şekilde alâkadar oldular. Sahsiyetimi artık kimsenin tehdid edeceğini sanmıyorum. Çünkü, aleyhimde suikasd hazırlıyanların gayeleri artık tahakkuk etmiş bulunuyor. Maddî varlığımm artık hiç bir kıymeti kalmadı ve ben şimdi herhangi bir kimseden farksızım. Bütün bu olanlar demek ki mukaddermiş. Evet, öyle. Zira, ,mukadder olmasaydı vuku bulmazdı. Sadakat ve şükran bahsinde muhakkak ki hayvanlar insanlardan daha üstün. Çünkü onlar ancak hisleri ve sevkitabiilerile hareket ederler; insanlar gibi akıl ve muhakemelerile değil. Galiba diktatörlerin akıbeti hep böyle: İstifa edip mesuliyetttn kurtulmalarına imkân yok. Muhakkak, düşmek mecburiyetindeler. Hem de düşüsleri azamedi olmuyor. Diktatörler artık kendilerinden korkulmadığı zaman büe gene bir çokları tarafından ya nefret ediliyorlar, yahud da seviliyorlar. Son günlerde alâkamı çeken iki kitab var. Biri G. Ricciotti'nin yazdığı «İsarun Hayatı» isimli kitab; diğeri de Saponaro'nun «Giacomo Leopardi» si. Bir bakıma Leopardi de İsa gibi çarmıha gerilmistir! hayali gözümün önünde. Bilmem ki bugün oğlumu ve başardığı muvaffakıyetleri haürlayan kaç kişi var! Yol on iki saat sürdü. Deniz şiddetli bir fırtmayla çalkanıyordu. Şimdi bulunduğum bu bina adada vaktile oturan Webber adında bir İngilizinmiş. Mevkii gayet hâkim vaziyette. Etrafı büyük bir çam ormanile çevrili. Karşım deniz. Daha ileride Sardenya adasının sivri tepeleri görünüyor. Rüya mı? Bundan daha bir sene evvel Madalena adasına halkın coşkun ve heyecanlı tezahüratı arasında gelmiştim. Bugün ise gizli bir şekilde getırildim. Yirmi yıllık mesai bir kaç saatin içinde mahvoldu. İtalvada artık faşist kalmadığını bir ürlü kabul edemiyorum. Kimbilir, belki de eskisinden daha fazla var. Fakat ne acı bir şey! Bütun başıma gelenleri faşistler hazırlasın ve partinin ileri gelenleri tarafından tahakkuk ettirilsin! Bunu havsalam bir türlü almıyor. Faşizm bütün dünyayı alâkalandıran ve yeni yollar gösteren bir hareketti. Herşeyin bir an içinde ortadan kaybolmasma imkân yok. Bakan' .'s. Batı Almanyadan ithalât yapmak istiyenlerin dö\iz ihtiyaclannı süratle karşılanıafa başladı =haberleri Kkonomi ve Ticaret Bakanlığı b; H Almanyadan ithaîât yapmak üzere mürecaEtte bu'unan tacirlerin döviz ihtiyaclannı süratle karşılamaktadır. Son zamanlarda batı Almanyadan çesidli emtia ithaîi için ihtiyarî olarak müracaatte bulunan tacirler. birdcnbire çıkan döviz müsapdesi karşısmda âciz duruma gelmîşîerdir. Bu tacirler, para buluncaya kadar ithal müs?rdelerinin temdidiniı istemişlerdir. Bakanhğın, ba+ı Almanyadan ithalât için son olarak tahsis ettiği 13 milyon dolardan sonra yeniden tahsisler yapaca^ı anlsşılmpktad'r. Verem mütehassısırun tetkikleri Birleşmış Mılletlerın verem mutehassısı Etyen Berter dun Verem Savaşı Derneğı murahhas uyesl Mustafa Faık Aşkı ılc bırhkte Kasınnaşa, Kocamurtafapaşa \e Kumkapı dıspanserlerini ge;mış ve bu disopnserdekı calışmayı ve bilhassa okullar ogrencılerine yapıliT^kta oîan radyoskopı ve Berğe aşısını dikkat ve takdirle takıb etmiştır. Mumaıleyh ve şehrimıdeki Rockfeller muessesesi mumessıli Valiyi de zıyaret ederek rr.emnun'uk ve takdirlerinl tekrar etmişler ve bu sahada Turkıyeye bir çok >ardımlarda bulunacaklarım suylemışlerd'r. HEM NALINA MIHINA Gediklilerin terfihi ı Şu yirmi sene içinde başarılan işleri, tahakkuk ettirilen plânları, İthal mallan Türk vapurlan ile ortaya çıkan eserleri, beslediğimiz getirilecek ümid ve emelleri düşünüyorum da Ayın 27 sınde Ankürada Ulaştırma kendi kendime şunları soruyorum: Bakanlığında toplanacak bir komisyon, • Acaha rüya mı gördüm? Bun haricden yurdumuza getirilecek malla. larm hepsi bir hayal miydi? Hepsi rın Turk vapurlarlle taşınmasını temın sathî şeylerden mi ibaretti? Derin mevzuunda Korusecehtır. ve köklü hiç bir şey yok muydu? «Büyükada» vapurunun dümeni kınldı GELECEK YAZI: .Ne idim ve ne Bir teselli oldum! Hâlâ anhyamıyorum.» Boğaz seferini yapan «Buyukada» vaBizim «hayat» dediğimiz şey ebepurunun dun saat 14 de Kanlıca onlediyetle ezeliyet, yani mazile istikınde dumenı kırılmış ve gemı >olda (1) Delcroix bir şairdir. Faşist bal arasında bir köprüden ibaret. kalmıştır. Yolcular 64 No. lı vapura idaresi zamanında İtalyanın en ileıakledılmışlerd»r. Vapur tamire alınFakat, o kadar kısa bir köprü ki ri gelen milli kahramanlanndan mıştır. hemen hemen farkedilmiyor bile. Yalnız, ortâda maziye mukabil biriydi. Harbde iki gözünü kaybeAnkara vapuru dün geldi bir istikbal bulunduğu düşüncesi den Delcroix Harb Malulleri cemiAnkara vapuru dun saat 15 te Akyetinin başkanı olmuş ve bu sıfatla denız seferınden aonmustur. Gemıle insana teselli veriyor! parlamentoda malulleri temsil et gelen yolcular arasında Yunanıstanın Delcroix'ya göre (1) hayatım >er.ı Başkonsolosu George Hristopulos. miştir. yedişer senelik devrelere taksim Ankara ataşesl Femando Burada işaret edilen sözleri Del Ispanjamn Gentor, Amerıkanın i'unamstar.aaKi edilmiştir ve bu devreler mühim hâdisclerle başlamaktadır: 1908 A croix, Mussolini İmparatorluk Ma ekonomik ışbırlıgı ujeleıınden Elanor Ticaret Bakanlığı muşavırı vusturyadan koğuluş; 1915 siyasete reşah unvanını aldığı zaman şair Parker, Huseyın Kurter. Tarım Bakanlığı Pamüdahale; 1922 Romaya yürüyüş; verdiği bir nutukta söylemişti. Del muk ıslerı Muduru Necdet Turguy var1929 devletle kilise arasında barış; croix halen sağdır. (Cumhnriyet) dır. (2) Mussolini 7 ağuştos 1943 te 1936 imparatorluğun kuruluşu; 1943 Ankara dun Ist.nye havuzuna alınasabaha karşı Ponza'dan alındı ve rak tamlre çekılmı.ş;ır. düşüş. eskiden Fransızlara aid olan «PanDünkü sis Bir yedi sene sonra, yani 1950 de tera> isimli harb gemisile Maddalede herhalde ölmüj olacağım. Ni na adasına götürüldü. Bu suretle, İstanbulu bukaç saji.ıdır kaphyan sis. dun saban da devam etmışt.r. hajet! Ponza adasında on gün kalmıj oSis yuzunr'en sehır hattı vapurlan Tehlike var! luyordu. seferlerı gene sekteye ugramıştır Maddalena adasında yirmi gün Kandıllıden ıleriye vapur seferlerı 12 Ponza hatıraları burada bitiyor. Çünkü dün gece saat bire doğru kalan Mussolini 28 ağustosta Gran ye kadar, Kadıkoy selerleri ise 8.30 a Sasso'ya nakledildi. Bu yolculuğun kadar yapılpmamıçtır. şu sozlerle uyandırıldım: Seyyah vapuru dün gitti denizden olan kısmı Kızılhaça aid c Tehlike var! Buradan gidebir deniz tayyaresile yapıldı. KaEvvelki gun lım nımıza gelen Ingılı? lim'» (2) radan olan kısmında Mussolini tek bandıralı «Brıttanıc.> transatlantığı. duı. Alelâcele giyindim. kendime aid rar bir hasta otomobiline bindiril sabah şehrımızden syrılmıştır. ..BrıtUi nic» buradan Iskenderıyeye gıtmekteşeyleri topladım, kâğıdlarımı aldi. dır. dım. Sahilde bir deniz tayyaresi Malum olduğu üzere, 12 eylul bekliyordu. Hemen içeri atladım. Uruguayh gazeteci ve Suriye 1943 te, Skorzeny komutasındaki Beni Amiral Maugeri karşıladı Alman S. S. paraşütçüleri tarafınKonsolosu da\ alaruıdan ve Sardenya civarındaki Maddale dan kaçırılarak kurtarılmıştır. vazgeçtiler na adasma gireceğimizi haber verd.i (3) Mussolin.'nin küçük oğlu Suriye Konsoloshanesınde dayak yeŞimdi yeni mahbesimdeyim. Bruno 7 ağustos 1941 de ölmüştü. dığı Iddıası ile mahkemeye muracaal Bugün hep Bruno'yu düşünüyo Henüz yirmi üç yaşında bulunan eden Uruguayh gazeteci Rıcardo Samueı P?seyro dun davasmdan vazgeçmiştir rum (3). Oğlumun kaybıru bugün ve hava yüzbaşısı rütbesini taşıyan Dun sabah Savcıhğa gelen taraflar kü şerait altında daha derin bir Bruno Mussolini dört motörlü ye mutekabıl hakaret olduğundan uyuşşekilde hissediyorum. ni bir uzun mesafe bombardıman tuklarım bıldırmıslerdır. Zavallı Bruno! Ölümünün ikinci tayyaresinin tecrübe uçuşunu yapEksüi fatura kesmekten sanık yıldönümünde sürgün hayabmın mış, Pisa'da San Giusto hava alanıotomobil acentası alcyhindeki ikinci safhasını doldurmakta oldu na dönerken düşerek parçalanmış,davaya bakıldı tı. ğum odamda şu saürlan yazarken o Gerek kadîm devirlerde, gerekse ye.ıı zamanlarda devlet idaresi =ıhasuıda iki zıd temayülün müoadelesini müşahede ediyoruz. Biri ferdlerin hürriyetlerini inkâr ve feaa ederek, ferdlerin hayatım ner bakımdan tahdid ederek, onları «hâkim» Kimsenin, hâkim zümreye men nilen iki mahkum sınıf dairnî ve amansız bir kontrol alsınıfın esiriydi. Hâkim sınıf kentmâa tutarak ve korkutarak devlet sub kimselerin dahi, servet sahibi içinde sıkı bir inzıbat temin etmek olmak hakkı yoktu. Arazi devlete disi de «devletin» esiri idi. Hâaiddi. Devlet arazisi hâkim sımfa kim denilen fakat hakikatte hürritemayülüdür. mencub aile reisleri arasında tat yetsiz inzıbatın esiri oîan sınıf Bu temayule göre devlet idarcsim edılmişti. Fakat vatandaşların devlet içinde ekalliyet olduğu için sinin gayesi inzıbat, sükun, sükut bu hisseler uzerinde malikiyet j daima mahkum sınıfları teşkil eVe korkutma yolu ile temın edilmış hakkı yoktu. Onların bu arazi ü den ekseriyet tarafından devrilmek asayıştır. zerindeki hakları ancak bir intifa korkusu içinde yaşıyordu, çünkü Bu gayeleri amaç tutan rejimhakkından ibaretti. Vatandaşlar bu bu sınıf mahkum sınıflar üzerindelerde idare edenlerle idare olunanarazi parçalarım kendileri işlet ki «tahakkümünü» ancak kendilelar bircirinden çok uzaktır, aralamezlerdi. Bu arazi parçalarını işle rinin silâhlı, mahkum sınıfların sinnda bir ruhî uçurum vardır. ten nimesir vaziyette olan Hilot lâhsız o'.ması sayesinde temin edeİkinci temayule göre devlet ida denilen sınıftı. Hilotlar bu arazıden biliyordu. Mahkum zümrelere karresinin gayesi her şeyden önce | aldıkları mahsulâtuı büyük bir kıs ' şı hâkim zümrenin her türlü hakfeıdlerin t vatandaşları.ı) hürriyeı:, mını arazi parçasınm sahibi olan sızlıkları. zulümleri caiz ve reva rahati ve âdil kanunlara itaat savatandaşa teslim etmekle mükellef görülürdü. Bu devlette hiç bir yesinde sağlanmıs emniyettir. tiler. Vatandaşın ticaretle uğraş ferd, hiç bir sınıf içm hukukî ve Birinci temayule gore kurulmuş mak, zengin olmak hakkı oîmad:ğı iktisadî durumunu ıslah etmek imdevletlerde hâkim ruh bir taraf gibi, başka ülkelere seyahat hak kânı yoktu. Bu ülkede zengin olta tahakküm ruhudur, diğer ta kı dahi yoktu. Bundan ancak dev mak, refaha kavuşmak ümidi mevrafta korkudur. İkinci temayule let tarafından resmi bir vazife ifası cud olmadığı gibi, karısı, ve çocukgöre kurulmuş devletlerde hâ'U'n için gönderilmiş şahıslar müstesna larile, istediği gibi yaşıyarak ev ruh hurriyettir, idare edenlerle ıdaidi. İspartada ziynet eşyası altrn, gü içinde mesud olmak imkânı da le olunanlar arasında karşılıkh .timüş gibi kıymetli madenler kul yoktu. İspartanuı kanun'arı ebedî maddır. Bu iki siyasî temayülün kanunlar telâkki olunurdu. Onları her ikisi tarihin türlü devirlerinde lanmak da memnudu. İspartanın türlü ülkelerde fi'len hayatta ger sikkeleri demirden "namuldü. ts değiştirmek yasaktı. Hulâsa, İsparcskleşmekle kalmadı, medeni mi' partalı vatandaş ev hayatı, aile ta ahalisinin hayatı bugün temerletlerin münevverleri arasında her hayatı sahasında dahi hürriyetten küz kampı ismile malum esir kamp iki cereyanın ideolojık taraftarları, mahrumdu. Her vatandaş nüfusun larındaki hayattan çok az farkh müdafileri de zuhur etti. Her iki azalmamasını temin için evlenmeğe idi. Fakat şayanı hayrettir ki büusulün hem lehinde, hem aleyhin ' mecbur idi ise de İspartada hakikî tün bu hakikatlere rağmen İsparta de pek çok eseıler yazıidı. Bu iki manasile aile hayatı da yoktu. Evde haricinde yaştyan Yunanlı münevıdaıe usullerinden birincisine «h\ir ; yemek yemek memnudu. Ancak müs verler arasında İsparta teşkilâtının rİ3etsiz inzıbat rejimi, ikincisine c!e I tesna hallerde evde v;mek yemeğe taraftarı olan münevverler vardı. 4İnz batlı hürriyet» rejimi isimle j müsaade edilirdi. Herkes umumî Meselâ Atinalı Ksenofon İsparta rini vermek mümkündür. Hürri yemekhanelerde (Phitidia'larda), teşkilâtının hayranı idi. Bunun seyetsiz inzıbat rejiminde ferdin bi yemek yemeğe mecburdu. Lezzetli bebi şudur: Herhangi bir sebebden zstihi kıymeti yoktur. İdare ede:ı yemekler pişirmek ve yemek mem kendi memleketindeki durumundan lcr camianın inzıbatını temin için fnudu. Lezzetli yemekler hazırlamak memnun olmıyan ferdler daima fcrdleri istedikleri şekilde idaıe ' ve şişmanlık cürüm sayıhrdı. ideallerini başka bir memlekette aedebilirler, onların hayatlarını 'S Bu suretle, bu ülkede ferdlerin ta rarlar, başka bir mernleketin görtedikleri şekilde tanzim edebilirlar. biî hürriyetleri, tabiî ihtiyaclan v e medikleri rejimini idealize ederler. Bu rejimlerde devleti idare eden hususî hayatı her bakımdan tahdid Ksenofonun İsparta teşkilâtından ler kendilerini devletin ve ahaün n j edilmiş, ferd devletin esiri haline çok büyük bir hayranlıkla bahseden sahibi telâkki ederler ve sahibi gi 1 indirilmişti. bir eseri de vardır. Son asırlarda bi hareket ederler. j Bu devlette Periök ve Hilot de da bir çok Hobbes, Hegel gibi ferd Hürriyetsiz inzıbat ve inzıbatlı hürriyet rejimleri Sadri Yazan : Ord. Prof. Mahsudi lerin hürriyetine kıymet vermiyen, hür olarak yaşamak istiyen, mesud olmak istiyen, etli kemikli msanlarm hürriyetini, saadetini bir mücerred mefhumdan ibaret olan devletin mevhum menfaatine, ferdlere bedbahtlık bahasına mal olan müfrit inzıbata feda etmek taraftarı olan mütefekkirler görülmüştür. Şimdi inzıbatlı hürriyet hâkim olan bir devleti misal alalım.. Gene kadim Yunanistanda hemen hemen İspartanın yanıbaşında Atina devleti vardı. Burada herşey Ispartadakinin aksi idi. Burada ferd her bakımdan hürdü: Ticaret yapabilir, ziraatle uğraşabilir, zengin olabilir, istediği zaman istediği memlekete gidebilir, istediği mesleği seçer, aile içindeki hayatı da tamamile hürdür. Hiç bir kanun onu karısmdan, çocuk'.arından ayıramaz, o ev içinde istediği gibi yaşar, istediği zaman, istediği yerde istediği şeyi yer. İstediği şeyleri kullanır. İsterse, serveti müsaidse, altm gümüş kullanır. Vatandaşın devlet idaresine iştiraki vardır, o halk meclisi olan Ekklisia'da oy vermek hakkını haizdir. Askerlikten, vergiden, millet tarafından vazedilmiş kanunlara itaatten başka devlete karşı vazifesi yoktur. Halk meclisinde vatandaş, eskimiş kanunların tadili ve ıslahı için tekliflerde bulunabilir. Atinada kanunlar da ebedi kanunlar değildir. Halkın yeni ihtiyaclarına, iradesine göre daima değiştirilebilirler. Siyasî reislerin otoriteleri tamamile ruhi ve manevi otoritedir. Yük sek mansıb ve makamları işgal bir sene müddetle tahdid edilmiştir. Yüksek makam sahibleri halk üzerinde herhangi bir şekilde tazyik yapamazlar ve yapmak da istemezler, çünkü bir sene sonra bunun hesabını vermek zarureti vardır. Fakat siyasî parti reisleri arasında uzun müddet manevî otoritesini muhafaza edebilen fazilet sahibi Arkası Sa. 4, Sü. 3 te ediklilerin terfihi hak« kında Feridun Fikri Dii şünsel, Büyük Millet Meclisine bir kanun teklifinde bulıuımuştur. Sayın milletvekilinın tasarısmda, gedikli maaşlarının 20 liradan başlaması, gediklilerin üç senede' hir terfi etmeleri. diğer memurlar gibi aylıklarını peşin almaları, prevantoryom ve sanatoryomlardan istifade etmeleri gibi gediklilerimizin terfihi bakımından mühim esaslar vardır. Muhterem dostumu, bu kanun teklifinden dolayı tebrik eimek isterim. Çünkü fedakâr gediklilerimiz terfihe bihakkın lâyıktırlar. Gedikliler, her memlekette olduğu gibi bizde de, silâhlı kuvvetlerin ilk okul öğretmenleri vaziyetinde'lirler. Silâh altına alınan acemi erleri yetiştirmck hususunda onların hizmeti pek büjüktür. Gedikliler, bir taraftan bu öğretmenlik vazifelerini ifa ederlerken diğer taraftan da mütehassısı bulunduklan siiahları ve vasıfaları pek iyi kullanırlar. Çünkü yıllarca o silâhlarla büyük iinsiyet peyda etmişlerdir. Bu bakımdan gedikli sınıfı. kara. deniz ve hava ordularının en muhim unsurlarmdan biridir. Bilhassa modern harb silâh ve vasıtalarının istimalini erlere öğrctmek ve harb zamanında bunları azamî kifa^etle kullanmak hususunda gediklilere kat'î ihtiyac vardır. Zamanımızın teknik silâh ve vasıtalan eiüikçe artan bir teknik bilgiye ihtiyac göstermcktcdir. O kadar ki artık erlerin de gediklilere yakm bir teknik bilgiye sahib olmaları lâzımdır. Bu itibarla bu teknik asıının harbi, artık hep gediklilerden yani uzun müddet silâh altında bulunan gönüllü ve maaş.lı askerlerden mürekkeb kuvvetler tarafından yapılmak yoluna girmektedir. Bir Osmanlı paşası askerliği atıp vurmak, dayanıp durmak. sözile tarif edermiş. Esas itibarile gene ö'jle olmakla beraber atıp vurmak da, dayanıp durmak da eskssi gibi basit değildir. Çünkü bugünün silâh ve vasıtalan, hep teknik cihazlardır ki çiftini çubuğunu bırakıp da asker olan köylülere, hattâ şehirlilcre bunların kullanılmasını iki üç yıl içinde öğretip onları mükcmmcl birer muharib haline getirnıek güçtür. Bu itibarla kara, deniz ve hava ordularının savaş kifayet ve kudretini arttırmak için daha çok sayıda gedikli kullanmak mecburiyeti vardır. Fedakâr gediklilerimizi terfih edersek. onların mesleklcrine daha kuv\ctle bağlanacaklan ve artık teknmül derecesine vardıklan ve kendilerinden daha çok istifade cdeceğimiz bir sırada sivil hayata dönmiyecekleri tabiidır. Evvelcc, bir kaç defa daha yazmi'jtım; İn^Htcrcde gedikliler üsteğ menliğe kadar suhajlığa terfi edeıler. Meselâ donanmada bunlara AVarrant Officer ve Commissioned Warrant Officer riitbeleri verlHr ki birinciler teğmcnlcrle ve ikinciler üsteğmenleıle aynı derecelcrdedir. İnîiliz hava kuvvetlerinde de böy lcdir. Bizde <le başgediklilerden temayüz edenleıe İngilteredeki gibi subajlığa icıTı hakkı verilmesi, kahıaiiıan oıdulanmızın talim ve terbiyesi, savaş kudreti hf'iimmJan faydalı ve yerinde olur, kanaatindejim. «İnzıbatlı hürriyet» esasına göre kurulmuş devletlerde ise, esas gaye ferdlerin hürriyetini temin old'iğundan devletin ferdlerin tabii hür riyetini, tabil haklarım tahdid etmek hak ve salâhiyeti yoktur. İdare edcnlerin salâhiyetı dairosi Anayasa kanunlarile tesbit edilmiştir ve bu kanunîarı ihlâl bir cürümdür. idare edenler devleıin ve ahalinin sahibi değil, millet tar:jf:nrlan kısa bir zaman için kendilerine hâkimiyet hakkı tevdi edilmiş milletin }üksek hâdimleridir. Birinci rejimin menşei insanlardaki beşeriyeün vahşet devirlerinden kalma irsî tahakküm temayülüdür. ikinci idare usulünün menşei oan hürrivet temayülü ise, ferdlerin ferdî şuurunun gelişmesi, mil letlehn medeni inkifafı neticesiiT ve tarihî tecrübelerin mahsulüdür. Tarihte bu iki idare urulünün her ikisinin pek çok misalleri olduğu ma'.umdur. Bu iki idare usulünün çok tipik misallerini biz tâ kadim Yunan ta;i'.mde görüyoruz. Malum olduğu gibi kadim Yunanistanda bir çok, birbirinden ayrı, müstakü küçük devletler vardı. Bunlardan bilhassa ikisi meşhurdur İsparta, Atina. Bu iki devletten birincisi İsparta, hürriyeUiz inzıbat esasına göre kurulmuştu, Atina devleti ise «inzıbatlı hürriyet» esasına göre kurulmuştu. Bizim bu makalede bu iki devletin teşkilâtından tafsilli bir surette bah sedemiyeceğimiz izah istemez. Biz burada bu devletlerde ferdlerin, zümrelerin hukukî durumlarma işaret etmekle iktifa etmeğe mecburuz. Efsaneye göre İspartada bu hür riyetsiz inzıbat rejimini kuran Likurg isminde bir kanun vazu olmuştur. Lâkurg kanunlarına göre İspartada devlet tarafından ferdlerin tabiî haklarına tecavüz doğumla başbyordu. Doğar doğmaz çocuk devlet tarafından tayin olunmuş bir heyet tarafından muayene edilirdi. Heyet çocueu eürbüz, yaşama kabiliyetini haiz bulduğu takdirde yaşamasına müsaade edilirdi. Eğer çocuğun her hangi bir uzvu sakat, kendisi cılız ve hastalıklı ise, çocuk derhal «idama» mahkum olurdu. Ve bu merhamet=iz. gayriinsanî karar kat'î idi. Çocuğu ölümden ne ana babasının yalvarmaları, ağlamaları ve ne de her hangi bir devlet müessesesinin müdahalesi kurtarabilirdi. Erkek çocuk vedi yasına kadar ana babasının evinde kalabilirdi. Yedi yaşını doldurdu mu, çocuk ana ve baVasının elinden alınır, devletin asker ve vatandaş yetiştirmeğe mah=us müesseselerinde terbiye olunurdu. Terbiyenin gayesi de askerlik ruhu telkin etmek, askerlik sahasmda maharete, askerî ccsarete, her türlü hürriyet ve rahattan mahrumiyete ve mutlak itaate alıştırmaktı. Ahali sınıflara bölünmüştü: Vatandaşlar sınıfı denilen hâkim züm re memleket içinde ekalliyet teşkil ediyordu. Yalnız vatandaşlar siyısî haklara malikti, ancak onlar ssker olabilirdi. Diğer sımflar asker olmak şerefinden mahrumdu. Onlar için umumiyetle silâh taşımak da yasaktı. Hâkim askerî sınıf için ziraatle, ticaretle uğraşmak memnudu. Bu işler hâkim zümrenin şeref ve havsijetile telifi caiz olmıyan süflî işler telâkki olunurdu. Bu işlerle vatandaş olmıyan aşağı denilen sınıflar uğrasırdı. llllllll PARIS MEKTUBLARI Franstz Maarifinde yeni temayütter Yazan: Halis Ozrü Paris, Şubat On beş aydanbsrı bulunduğum Pariste resmî ve hususî makamların gösterdık leri kolaylıklar sayesinde her derecedeki Fransız okullarını, eğitim ve öğretim müesseselerini gezmek, bu müesseselerde hâkim olan pedagoj:k zihn yeti, eğitim prensıplerini ve çeşidli derslerde tatbik edilen metodları yakından görmek, dolayısile bugünkü Fransız mektebciliği hakkında toplu bir fikir edinmek imkânını buldum. Elli iki ay süren uzun bir ifgal devresinin yarattığı maddî, manevî sayısız güçlükleri bütün dünyanın hayranhğını kazanacak derecede kısa bir zamanda yenen ve aşağı yukarı normal bir hayata kavuşan Fransa, her sahada olduğu gibi mektebcilik dünyasında da büyük hamleler yapmağa hazırlanmakta ve önemli değişikl:kler arifesinde bu lunmaktadır. Kopernig'in tabiat âleminde yaptığı inkılâba benzer bir inkılâbı mektebcilik dünyasında yapmayı gaye edinen, uzun zaman okul dünyasının etrafında dolaşan öğrenciyi bu dünyanın gerçek merkezi haline getırmei; maksadile hayat bulan modern eğitim hemen hemen dünyanın her tarafında olduğu gibi Fransada da yakın zamanlara kadar yalnız ılk öğretimde yer alabilmiş, bütün gayretlere rağmen orta öğretimin eşiğine ayak basmak imkânını bulamamıştı. İlb öğretimde uzun yıİlardanberı tatbik edilen ve faydalı olduğu bilinen faal metodun orta öğretim müesseselerinde tatbik edılmeyişmin, daha doğrusu tatbik edilmek istenmeyişinin başlıca sebeblerinden biri de pedagojinin çok dar bir mânada anlaşılmış olması, ilk öğretim çağını aşan çocukların her bakımdan yetişmiş varlıklar halinde telâkki edilmeleri ve bunların sadece dinlemekle, sbylenen şeyleri bellemekle gereken şeyleri öğrenebileceklerine inanümış bulunmasıdır. Halbuki insanın heı yaşta en iyi öğrendiği şey bizzat kendi gayretile, faaüyetile öğrendiğı şeydir. Bundan başka, hayatta muvaffak olmanın başlıca şartlarından ve sırlarmdan biri de hiç şüphe yok ki, eskiden sanıldığı gibi bilgi çokluğu değil, fakat düşünebilmek imkânı ve metodla çalışmak itiyadıdır. 16 ncı yüzyıl Fransız mütefekkirlerinden (Montaigue) pek haklı olarak çok şey bilen ve fakat düşünemiyen kimselere kitab yüklü eşek diyordu. * * * Fransız hükumeti 1945 yılmda aldığı bir kaıarla. bazı liselerde tecrübe mahiyetinde cyenı sınıflar» açtı. Bu sınıflarda dersler tamamile faal metodla yap1.lıyor; yani artık sınıfta konuşan yalnız öğretmen değildr; öğrencıler de sınıfta kelimenin taıiî mânasıle derse iştırak ediyorlar. Öğrenci sayısı nadiren yirmi beşi aşan ve bir an kovanını andıran bu sınıflarda yapılan bir çok derslerde bulundum. Bu sınıflarda herkes çahşıyor; herkes bir iş yapıyor; her tarafta yapıcı bir ruh hâkim. Buralarda klâsik mektebcilik karakteristik vasıflarından brini teşkil eden uzun sıralar yerlerini masalara ve iskemlelere terketmişler; kürsü kalkmış, öğretmen, öğrencılerinin arasına karışmış; sorduğu kadar cevab veriyor. Öğretmen öğrettiğinden emin, öğrenci öğrendiği şeylerden mem nun. Gözler sevinçten parhyor; sevinç çizgileri yüzlerden bir an eksik olmuyor. Hiç bir öğrencınin hareketlerinde, sözlerinde can sıkıntısına aid en küçük biı işaret yok; kimsenin gözü saatin yelkovanına takılmıyor; kimse zilin sesini beklemiyor. Sınıf artık günün belli saatlerinde çileler^n doldurulduğu, hayata hazırlamak için hayattan soğuttuğu; iyi düşündürmek gayesile düşünemez bir hale getirdiği bir yer olmaktan çıkmış, hayatın güçlüklerini neşe ve yapıcı bir bilgi ile yenmeyi öğreten ve kendini daima aratan bir yer ha line gelmiş. Bir gün bu sınıflarda ders yapan öğretmenlerden birine du rumundan memnun olup olmadığını sordum. Gülerek şu cevabı verdi: »Eskiden konuşurduk, şimdi öğretıyoruz.» Hakikaten ne kadar doğru söylüyordu. Zira, hiç bir zaman konuşmak öğretmek demek değildir. Bizi dinliyenler kendilerini bize dinletebilenlerdir. Başkalarını hesaba katmadan, işıtmek istedikleri şeyleri düşünmeden konuşanlar karşılarında gözleri açık olarak uyuyanlardan başka kimse bulamazlar. * * * Eski metodla yeni öğretim metodu arasında daha iyi bir mu kayese yapabilmek düşüncesile gene Parisin tanınmış büyük ve klâsik öğretim yapan liselerinden bir kaçına gittim; derslere girdim. Bu müesseselerdeki havay.', sınıflardaki hazin manzarayı tasavvura lüzum yok. Konuşan öğ retmen, dinliyen gene öğretmendi. Bu sınıflarda insan, aktörü ile sey.rcisi aynı kimseden ibaret olan bir tiyatro salonunda bulunduğu hissini duyuyor. Klâsik öğretim yapan okulları düSünurken daima bir feylesofun meşhur felsefe tarifi aklıma gelir. Günün bırinde bu feylesofa sormuşlar: "Üstadım, felsefe ned:r?>> Feylesof hiç düşünmeden cevab verm ; ş: cBiri konuşur, diğerleri dinler. Konuşan ada'Ti ne söyledığini bilir; fakat dinliyenler bundan bir şey anlamazlar; işte felsefe budur» dem ş. H< îH % GELİR VERGİSİ KILAVUZU Yazan: ESAD TEKELİ Urfa Milletvekili ve eski Maliye Müsteşan Gelir Kurumlan ve Esnaf Vergileri Kannnlarile Vergi Usul Kanununun izahı ve bu kanunların metinleri Satış yeri: Gumhuriyet Matbaasında ve bütün kitabcılarda bulunur. Fiatı 250 kuruştur. D P. Eskişehir milletvekillerinden Hasan Polatkana sattığı bir otomobıhn faturasını kasden eksık çıkardığı iddiasıle hakkında kanuni takıbata başlandığını yazdığımız Ahmed Balcıoğlu bu suçundan dolayj dun 1 inci Ağır Ceza mahkemc^mde yargılanmıştır. Sanık 13 500 l;raya sattığı otomobil için 8500 liralık fatura kestiği iddıasını su suretle cevablandırrmştır: « Hasan Polatkana başka bir mar*ka otomobil satacaktım. Bunun bedeli 8500 lira idi. Fakat bu sırada Hasan Polatkan ve beraberindekl memurlar bir başkasına aid olan 13.500 liralık faturayı elimden kaptılar.» Duruşma, gelmiyen şahidlerin çağı. rıhp dinlenmeleri için bir başka gune bırslı'iıiîtır. Bugün Matinelerden îtibaren ÇEMBERLİTAS SİNEMASI Sayın halkımızdan gördüğümüz büyük rağbet üzerine Sinema Müdiriyeti büyük fedakârhkla elde ettiği çok kıymetH iki T Ü R K Ç E filmi birden takdim eder. D. P. piyangosu 7 mayısta çekilecek Seçimlerin öne alınacağı haberinin teeyyud edeceği anlaşılmal;tadır. D. P. de bunu gözonünde tutarak haziramn 25 inde cekilccek olan büyük piyango tarihlni öne almıştır. Piyango 7 mayısta çekilecektir. 1 FİLİPİN ARSLANI ( T Ü R K Ç E S Ö Z L Ü ) Baş Rolde. sergüzeşt ve macera filmlerinde emsalsiz kahramanhklar yaratan cihanşümul sanatkâr GARY COOPER ' in çevirdiği büyük sergüzeşt ve kahramanlık filmi. ( Küçük Haberler j 2 TARZAN ORMANLAR PRENSİ (TÜRKÇE) T A E Z A N filmlerinin en mükemmeli ve en heyecanhsı Afrikanın korkunç ormanlarında binbir çeşid vahşi hayvanatın birbirlerile dehşet verici kavgaları ve birbirlerini parçalamaları. Baştan sonuna kadar seyircileri heyecan içinde yaşatan muazzam bir film. DİKKAT: Piyangomuz 28 Şubat SAU sabahı saat 10 da çekilecektir. Kuponların değiştirme muamelesinin (aid olduğu sinemada) 27 Şubat Pazartesi günü saat 16 ya kadar devam edeceğini saygı ile arzederiz. k VEŞİLKOYÜ teftış eden Vali ve Beledıye Başkanı Fahreddın Kerım Gokay Yeşilkoy pazar ve dukkânlarında gıda maddelerınin ucuzluğunu temin eden Bakırköy Kaymakamım tebr:k etmistir. Vali Yeşiköy meydanmda röbet bekliyen polislerin gece tahtalar uzerinde yattıklarını görerek bunlara yer tedariki emrıni vermiştir. + VAIJ dün İstanbul Lisesi binasınd3ki Şehir Lokantasını gezmlştir. Burada yemek yiyenlerin sayısı 500 ü geçmiştir. * FAHREDDİN Kerim Cökay yarın Şleye giderek bir tetkik ve teftlş gezısinde bulunacaktır. *• SANAYİ Birliğinin geçen pazartesi gtınü saat 14.30 da toplantıya çağrılan sdi genel kurulunda ekseriyet olmadığından, st?tünün 14 üncü maddesine uyularak toplantı, 24 subat cuma günü ssat 14.30 a bırakılmıştır. + YUNANSTANIN yeni İstanbul Baskonsoloslıığuna tayin edilen M. Hristopulos dün Atinadan şehrimze gelrr.iştlr. * PEHSEMBE günü saat 18 de Millet Partisl Fener bucağının yıllık kong'esi yaoılacaktır. Her yıl sayıları artan yeni sınıfların yakınlarda bütün Fransız liselennde açılacağı burada kuvvetli bir ihtimal olarak kabul edilmektedir. Bu son pedagojik denemenin akisleri zamanımızda Fransız smırlarını aşmış ve aşağı yukarı bütün dünyaya yayılmış bulunmaktadır. Bu yıl îsvıçrede toplanan Dünya Mua'limler Birliği kongresinde bu mesele uzerinde önemle durulmuş olması bunun en büyük delillerinden b ridir. * * * Fransamn üzennde ehemm : yetle durduğu şeylerden birisi de meslekî istikamet meselesidir. Pariste sayıları otuzu aşan resmî meslekî istikamet merkezlerinin çalışmaları hakkında gene i'Cumhurıyet» gazetes nde 9 şubat 1949 da bir yazımız çıktığı iç.n burada bu mevzu uzerinde uzun uzadıya durmıyacağız. YaJ nız şunu söyliyeyim ki meslekî istikamet meselesı bir memleket meselesidir. Hepimiz biliyoruz; insan en iyi çalışabıleceğı yerde en ziyade verimli olur; emeği karşıhğında yaşar ve e'ıde ettiği nisbette çalışmak arzusunu duyar ve başarı elde ett ği nisbette kendisini ve dolayısila benzerlermi sevmek imkânını elde edebilir. Kendisinden nefret eden insan başkasını sevemez; öz varlığından uzak kalmak felâketile karşılaşan insan başkasının saadetini dıleyemez. İnsanız; benzerlerimizi kendimizi sevebild:ğimiz nisbette bağrımıza bastırabiliriz. Meslekî istkamet bir ferd, dolayısile kollektif saadet meselesidir. * * * MEVLİD Sular eşı.n> idaresi memurlarından İHSAN KARACA nın \efatının kırkır.cı gunüne tesaÜL.f eden 26 jubat pazar gunu, Beyoğiu Ağacamande ıkmdt nam?zını muteakıb Mevlıdi Nebevi okutturulacağından arzu eden arkadaş ve akrabala. rımızın teşrıflerinı rica ederim. E;ı; Selrva Karaca TURALj PUDRASI P>N öksürüğü keser. §•• COCUK /p Şöhretini asla kaybetmiyen muhteşem film 15 A L A L V Y K A NELSON EDDY ÎLONA MASSEY rağbet üzerine Sayın halkımızın gösterdiği ffvkalâde Cemaxîyele\rrel 5 Ç trşamba c MELDK SİNEMASINDA t V o Ik a c a < m X 1 n daha bir hafta uzatılmıştır. v. E. 6.46 122B 15.28 17 5 19 21 5 07 12 57 6.38 9 38 12.0C 1.31 11 17 c Fransada maarifte yenileşme temayülü günden güne şümul kazanmakta ve bütün eğitim; öğretim müesseselerine s rayet etmektedir. Bu memlekette sayıları günden güne çoğalan ana •okullarından en yüksek tahs'l muessesesi olan üniversitelere kadar uzanan bu temayülün ılk Nüshası 10 kuruştur müşahhas eserleri olan yeni sı Abone şeraiti Turkıy» Harie için İçin nıfları bir başka yazımızla oku300 Ki. 600 Kr> yucularımıza daha etraflı bir şe Bir ayhk Üç ayhk 800 . 1600 • kilde tanıtmağa çahşacağız ve Altl ayhk 1500 • 2900 • bilhassa bütün dünya için bü Senelik 2800 • 5400 • yük bir dava halinde kendini D t K K A T gösteren yabancı dil meselesinin Gazetemtze gonaenlen evtak ve yazılal bu sınıflarda nasıl halledildiğinı neşredilsîn, edilmesin iade olunnutM göstermeğe uğraşacağız. Üânlardan mesuliyet kabul edilmes> CÜMHURİYET