23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 Aralıi. 195(W CUMKÜBISW Dışarda Yüksek Askerî Bütün Fransayı dehşet Kofliünizmle diin îçînde bırakan ifşaat toplandı Dünkü içtimaa Başbakan Adnan Menderes riyaset etti Aakara 21 (Telefonla) Yüksek Askeri Şura bu sabah saat onda Genelkuımayda Başbakan Adnan Menderesin riyasetinde senelik mutad toplantısını yapmağa başlsmıştır. Bir hafta kadar sürecek olan bu toplantılara Millî Savunma Bakam, Genelkurmay BaşKanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlan, Daimî Şura üyeleri ve daha bir kısım yüksek rütbeli generaller iştirak edecektir. Bu toplantılarda bazı *mih"n askerî meselelerin müzakere edilerek karara bağlanacan an^ KORE MEKTUBLARI: kalan Baştaraft 1 inci sahifede I gelinceye kadar katf plânlar yapıledecekler, komünist komandolar I mıyacaktır. Müdafaa bölgeleri şu şe kilde olacaktır: 1 Orta Avrupa bölgesi: Burayı bizzat Eisenhower müdafaa edecektir. • 2 Kuzey bölgesi: Skandinavya ve Baltık limanları, Bu bölgeyi Eisenhower'e yardımcı bir komutan idare edecek ve onun vasıtasile Washington'daki Atlantik Pakü Ge nel karargâhı ile temas edecektir. 3 Akdeniz bölgesi: Bu bölgenin mesuliyetleri İngiliz Milletler topluluğu, Ortadoğu memleketleri ve Atlantik Paktı devletlerile işbirliği yapan Türkiye ve Yunanistan üzerinde kalm?ktadır. Bu bölgeye muh temelen bir İnçiliz komutan tayin edilecektir Bu bölge için iki gdriiş ır.evcuddur Bir kısım burasının müstakil olmasıru diğer tısım ise Eişenhouer'in merkezi idaresine bsğlanmasını istemektedir. Türkiye i!e Yunaııistanın îştiraki Londra 21 (Nafen) Times gazetesinin İstanbul muhabiri. Türkiye ile Yunanistanın Atlantik Paktı nrdusunun kurulması müzakerelerine iştirak için bir davet beklediklerini ve ona göre hazırlandıklarını bildirmektedir. Muhabirin gazetesine eönderdiği teîgrsfda gelecek ay Pariste başbyacak olan müzakerelerde bulunmayı kuvvetle arzu eden Türk ve Yunrnı Genelkurmaylarınm Batmın savtınmasına iştirake hazır oldukları da kaydediîmektedir. Bursa 21 (Hususî surette giden arkadaşımız Necdet Evliyagil telefonla bildiriyor) Korede hârikalar varatan Türk tugayına mens'ib kahramanlanmızın ailelerine "îhhat ve zafer haberlerini iletmek kadar zevkli bir şey tasavvur oljnamaz. Koredeki büyük başanlarından dolayı madalyalarla taltif edılen subay ve erlerimizin isimlerıni arkada'ümiz Faruıt Fenık gazetemize bildirmişti. Bu kahramanlanmız meyanında binbaşı Faik Türüne de bir yıldız madalyası verilm!'=ti. Fakat bu madalya verilişin diğerlerine nazaran bir başka hususiyeti de vardı. 8 inci ordu kumandanı General Walker, binbaşı Faik Türünün göğsüne yıldız madalyayı takarken kendisini Truman adına aynca tebrik etmişti. Binbaşı Faik Türünün arzusu üeerine Faruk Feniğin hususi olarak bize gönderdiği madalya dün sabah elimize geçti. Bunu binbaşı Faik Türünün ailesine götürmek ve bu mesud aileyi gazetem adına tebrik etmek için bugün geç vakit Bursaya geldim. Saat geceyansını geçmişti. Buna rağmen beklenmedJc misafiri binbaşı Türünün ailesi çok samimî bir şekilde karşıladı. Çünkü bu misafir, gece gündüz demeden bütün ev halkının hayallerinde yaşıyan, gözyaşlarının sebeb'ni teşkil eden bir insandan haber getirmişti. Hem de haberlerin en iyisini, sıhhat ve zafer haberini. Gece saat yanm. Bursada Cumfauriyet caddesi Aksak eokak 4 numaralı evin kapısındayım. Mahalle derin bir sessizlik içerisinde. Etrafta çıt yok. Şöförümüz, binbaşı Faik Beyin kapısını çaldı. Bir dakika sonra, bütün ev halkı kapının önündeydi. Çünkü otomobilin gürültüsiinü ve kapının geceyansmdan sonra çalmmasını heyecan içinde karşılamışlardı. Binbaşı Faikın kayınpederi Neeati Özgülleye ziyaretimin sebebmi anlattığım 7aman heyecandan titremeğe başlamıştı: Aman yoksa Faika bir şey mi oldu? Diye ellerüne sanldı. Kendisine hayırlı bir havadis getirdiğime dair teminat verdikten sonra yüdız madalyasmı çantamdan çıkararak: Alın, dedim Bu damadınızm büyük başansından dolayı hakkettiği madalyadır. Binbaşı Faikm eşi Bayan Bedia Türünün sevincden gözleri dolmuşru. Benı ve ancadaşımı oturma odasma kabul ettiler. Bu sırada b.nbası Faikm kayınvalidesi Haynve Özgülle ile iki küçük sevimli yavrusu Şefkat ve Rikkat yanıma geldiler. Biri 7, diğeri de 3 yaşında olan minimini'er, rnnelerine, benim, babalarının yanmdan gelip gelmediğimi soruyorlardı. Küçükleri sevdim Onlarla konuşmağa basladım. Bu sırada binbaşı Faikm eşi Bayan Bedia, madalyaya uzun uzun baktı ve elile okşadıktan sonra: Faikın muvaffak olacağmdan her zaman emindim, dedi. Koreye gıdeceği gün, evimizde bir bayram günü yaşıyormuşuz gibi neşeliydik. Bugün gideli tam üç ay oluyor. Allah onun da, arkadaşlarının da muvaffakıyetlerini daim etsin.» Kahramanlar aidıklan madalyaları gazetemiz vasıfasile yurddaki ailelerine yolladılar radyolara el koyacaklar ve böylelikle Parisin memleketin diğer bölgeleri ile teması kesilmiş olacakür. 2 Aynı zamanda 5000 komünist Brötanyada, 14000 kızıl Marsilya ve Ron vâdisinde kara ve hava münakalesini sekteye uğratacaklardır. 3 Ilk partide temizlenecek 43.549 Fransızm listesi de şimdiden hr7irlanmış bulunmaktadır. Bu müthiş komünist sabotaj plânı karşısında saylavlardan Bardou,x Başbakanhğa bir sual takriri vermiştir. Bazı Fransız gazeteleri de durumun vehametini belirterek Amerikada olduğu gibi Fransada da «Fevkalâde ahval> ilân edümesini istemektedirler. Fransız Başbakanının pek yakınbu mesele hakkmda beyanatta buIunmasına intizar edilmektedir. Buraya eelen haberlere göre, bütün Batı Avrupadiki komünistlerin aynı şekilde harekete hazırlandıkları anlaşılmaktadır. Bunların evvelâ nümayiş ve sonra da saHotnj ha reketlerine girişme'eri her an bekleniyor. lıazırlanan tasarı Ankara 21 (Telefonla) Türk Ceza Kanununun 141 inci maddesinin birinci fıkrasmdaki tadilâta dair hükumetin hazırlamış olduğu teklif bugün Adalet Komisyonunda hayli sert tartışmalara yol açmıştır. Saat 10 da Müfid Erkuyumcunun başkanhğında toplanan Adalet Komisyonunda, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü Ihsan Köknel, dünkü oturumda tadil üzerine yapılan tenkidlere cevab vermiştir. Bundan sonra Hâmid Şevket İnce, hükumet tadilinin müdafaasını yaparak teklifin aynen kabulünü heyecanlı bir konuşma ile isteyerek tasarıyı hazırlamış olan komisyon üyelerini bir hayli övmüştür. Bunu müteakıb Kırşehir milletvekili Osman Şevki Çiçekdağ, hazırlanan metnin rub ve mana itibarile sarih ve kat'î olmadığını, komünizmle mücadelenin bilgi ve ihtisas işi bulunduğunu, bu itibarla yargıcı ve suçluyu hiç bir tereddüde sevketmiyen açık ve sarih bir hukukî ifadenin maddeye şekil verilirken kullanılmas» icab ettiğini ileri sürerek tadilin yeniden kaleme ahnmasını ve tam manasile komünizm suçunu tarif eden hukukî bir terimle hazırlanmış maddenin komisyona getirilmçsini müdafaa etmiştir. C.H.P. nin görüşünü belirten Kâmil Boran, bu fıkranın komünizmle mücadelenin tekmil şartlanm ihtiva eden bir mana taşımadığını, komünizmin tarifinde sarahatten uzak kalmarak unsurlannın tebellür ettirilmediğini, tasannuı kanun dilinde tekevvün etmiş kelimelerls kurulmami) bulunduğuntı, meselâ bir metin tâbirinin gerek halk, gerek kanun dilinde tasanda verilmiş olan manada kullamlmadığını, bu itibarla kanunun Adalet Bakanlığı na iadesile İstanbul ve Ankara Üniversiteleri ceza hukuku profesörleri ve ağrrceza reislerinin iştirakile kurulacak bir komisyonda onlann da fikir ve mütalealan aluıarak tecrübe ve tatbikatlarmdan Utifade edilmek suretile metne sarih ve vazıh bir şeklin verilmesini teklif ederek hazırlanacak metnin herkes tarafından açıkça anlaşılabilecek ve iltibasa meydan verilmiyecek bir şekilde kaleme alınması hususunda ısrar etmiştir. Hükumet adına konuşan Başbakan yardımcısı Samed Ağaoğlu, Bakanlar Kurulunda tasarmm büyük bir titizlikle hazırlandığuıı, suçlann şartlannı ve şeklini ihata ettiği cihetle aynen kabul edilmesini, esasen kabinede bu tasan konuşulurken, hükumetin bu gibi suçlar için bir ihtisas mahkemesi teşkili fikrine taraftar olduğunu belirtmiştir. Son defa söz alan Kâmil Boran, Başbakan yardımcısının bu teklifini reddederek uzak vilâyetlerde işlenecek suçlann ihtisas mahkemelerinin bulunduğü merkez bölgelerinde rüyet edilmesinin doğuracağı zorluklar ve haksızlıklar üzerinde durmuştur. Bu görüşmeler sonunda İstanbul ve Ankara Üniversiteleri ceza hukuku profesörlerinin ve millî emniyet mütehassıslannm bundan sonraki komisyon çalışmalanna iştirak ettirilmeleri hususu karar altına ahnarak müzakerelerin yılbaşmdan sonraya bırakılmasına ekseriyetle karar verilmiştir. Eisenhower'in müdafaa bölgeleri Londra 21 (a.a.) (Reuter): Güvenilir kaynaklardan öğrenildiğine göre, Atlantik Pakti Savunma Bakanları ve askerî şefleri Skandinavyadan Ortodoğuya kadar üç ayrı müdafaa bölgesi ihda^ını düşünmektedirler. General Eisenhower, Başkomutan olarak Avrupaya <ıı<u>ııımıııııııninı|||||||{|inı|iuıunillllin!lllllllimmnıııımı>ıı»nı». Başmakaleden devam rak scrpisriıilmesini ve hepsiniiı de Müttefikler Genelkurmayına bağlanmasmı Fransızlar kabnl edeceklerdir. Bizce asıl engeller Abnanyaya aid meselelerden doğmaktadır: Bir defa Almanya eşit haklara malik obnadıkça silâhlanmaya kat'iyen Tanasmamaktadır. Eşit haklar demek, bir çok şeylerle beraber Atlantik Paktı devletleri arasında söz sahibi olmak, Avrnpa Konseyi Nazırlar Komitesine girmek, bağımsız bir Alman Genelkurmay Başkanlığı kurmak demektir. Askerliğe ve politikaya aid bahislerde Almanya, öteki milletler kendi erginlik haklanndan ne kadar fedakârlvkta bulunurlarsa ancak o kadanna razıdır. Aksi takdirde yerinden kımüdamaya niyeti yoktur. Batılılar buna razı olurlar mı? olsalar bile bundan ne gibi neticeler doğar?. Bilindiği gibi Sovyet Rusya Batı Avrupaya karşı bir takım tedbirler alnus. demokrat Almanyanın silâhlanmasını Doğu Almanyaya karşı (Rusyaya okuyunuz) düşmanca bir hareket sayacağmı ilân etmiştir. Bu vaziyette zaten topun ağzında duran Bonn hükumeti, fevkalâde tecnnî ile hareket etmek zorundadır. Sınırlarımn korunacağına emin olmadıkça, başkaları hesabına bol keseden asker vermek bususunda Almanlar hevesli görünmüyorlar. Halbukj Müttefikle. rin düşüncesine göre yaruıki harbde Batı Almanya, hattâ bütün Batı Avrupa stratejik bir salıa olarak tasarlanmıştır. Bu ise Fransayı ve Belcikayı olduğu kadar demokrat Almanyayı da kaygulandırmaktadır. Azımsanmaması gereken bir başka cereyan da kurtuluş ordusu cereyanıdır: Avrupayı savunmak bah sinde Batılılar her türlü tecaviiz fikrini reddediyorlar. Atlantik kuvveü ve onunla işbirliği etmesi istenen Avrnpa ordusu sadece bir müdafaa vasıtasıdır. Demir Perde arkasındaki Avrnpa milletlerini kurtarmak gibi bir gayesi yoktur. Halbuki Almanyanıa yanya yakuı bir kısnu bu perdenin öte yanında kalmıştır. Demokrat Almanlar diyorlar ki: Madem ki hür bir Avrupa ordusu kuruluyor ve bizden de kuvvet isteniyor, o halde Rus çizmesi altında inleyen kardeşlerimizi kurtarmak da bizim en tabiî hakkımız değil midir? Bunu yapamıyacak olduktan sonra kasabhk koyun gibi ne diye canımızı feda edelim? Doğu Almanyadan gelecek bir taarruz karşısında dövüşten sakınan bir başka cereyanı da hesaba katarsak Almanyanın silâhlanması meselesinin ne kadar çetin duğünılerle bağlandığını daha yakından görürüz. Şimdilik nmuml tartışmalara akseden bahisler, bu meselenin ancak sathı ile alâkalı taraflarıdır. Derine doğru indikçe pürüzler çoğalacak, onlan birer birer temizlemek de (eğer vakit kalırsa) o derece güçleşecektir. biri Koredeki zayiatımızın kat'î yekunu elde edildi: Ölü, yaralı kayıb olarak 918 kahraman Bajtaraft I inci sahifede mızı çiçeklere büründüler. Ayyıldızlı bayrağa sarılarak toprağa girdiler. Mezan belirsiz ataıannuı dualannı almış olacaklar. Kahramanca dövüşen arkadaşlanna, mezarlan bir âbide olacak... Korede şimdi, yüzlerce meçhal asker yatıyor. Onlar kızıl komünistlerin çiğnediği topraklarda caldılar. Fakat ne ehemmiyeti var? Türklüğün kalbinde ilelebed oir bayrak gibi dalgalanacaklar . Kore şehidleri. ruhumuza, benlığimiZ9 ve kafamıza ışledi. Türklükle beraber yaşıyacaklar. Simdi onljr ÇEn?kkal°de, Galiçyada, Yemende bu vatan uğruna dövüşen adsız kahramanlarm yanındalar. Ruhlan şâdclsun!!.. Onların dövüşüsünü bu millet asla unutmıyacak' 27 kasım 1950, Türk tarihi için şeref dolu bir gündür. 4 gün, 5 gece 5000 kahraman, aç, susuz kahramanca carpıştılar, Süngülerinin parlayışuu hâlâ görür gibi oluyorum. Kore dağlan saatlerce onlann «Allah Allah» diye haykmşlarile inledi... Türklüğün ne olduğunu er meydanuıda gösterdiler! Vurdular, vuruldular, öldürdüler ve öldüler... İşte şimdi orada ölenlerden iki tanesini toprağa veriyoruz... Kâzım Tezcan ve Halil Kücük, bu iki kahraman birer semboldürler. Onlann mezan başmda bütün aziz şehidlerimizin hatırasını aruyoruz. Mezann başında hıçkıra hıçkıra ağlayan iki Türk anası var... Rusyadan kalkmış buraya gelmişler.. bizim kanımızdan insanlar Şehid düşen oğullanndan bihaber ağlayamıyan analar namma bu iki Türk anası şimdi burada gözyaşı döküyorlar. Onlann gözyaşlarında, 20 milyonun değil, dünyanuı dört bucağına dağılmış, yüz milyon Türkün gözyaşı var. Tokyoda bulunan 300 e yakın Türk. kardesleri için ağlıyor. Kırrruzı beyaz Japon krizantemleri son uykulanna dalan kahraman şehidlerimizi sararken düşünüyorum: Dünyanın her karış toprağına kanlarile Türk tarihi yazmış kahramanlar için ağlamağa lüzum var mı? Onlar Allahın en sevimli kullas er ndır. A k yaratılmış bir milletin çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve asker bir milletin akıbeti olarak, çarpışa çarpışa şehid düşmüşler... Bir Türk çocuğu için bundan daha tabiî bir ölüm tasavvur edilebilir mi? * * * Kore savaşın^aki kayıblanmızın miktarı bugün belli oldu. Ölü. yaralı ve kayıb olarak zayiatımız 918 dir. Bunlardan: 12 Subay, 8 gedikli, 226 er şehid. 6 Subay, 2 gedikli 197 er kayıb. 17 Subay, 4 gedikli 446 er yaralı. Şehid subaylarımızm isimleri: Binbaşı Kemal Erdem Yüzbaşı Kaya Aldoğan Yüzbaşı Ahmed Tuncer Yüzbaşı Kâmil Atalay Yüzbaşı Reşid Mete Yüzbaşı Esad Öztüzün Üsteğmen Şerif Yavur Teğmen Hasan Günsun Teğmen Hüseyin Koşucu Teğmen Tahir Ün Teğmen Nedim Tugaltay Teğmen Osman Kuralp Kayıb subaylar: Yüzbaşı Hikmet Koygun Üsteğmen Ismail Oknaz Üsteğmen Fevzi Gürgen Üsteğmen Muzaffer Arca Üsteğmen Yusuf Kutlu Dr. Üsteğmen Halil Erdoğan Sivil ahçı Mustafa Gökkan Şehid gedikliler: Osman Coşkun Yakub S«rdar Muharrem Yavuz Şaban Oktay Arif Özbek Ali Ünal FARUK FENK Basiara.1t 1 inet ?ahı1ede iştirak ettikleri uzun bir toplantı yaparak basırun bu husustaki ükirlerini açıklamışlardır. Cemiyet mümessilleri matbuatm ötedenberi menfi cereyanlar için açtığı amansız mücadeleyi misallerle belirterek memleketin selâmeti bakımından üzerlerine düşen mesuliyeti tam bir anlayış içinde ifa etmiş olduklannl ve bu mevzuda hükumetle fikir beraberliğinde bulunduklannı, ancak Ceza kanununda% basın hürriyetile alâkalı olan hükümlerin tadili husılsunda basının fikrinin almmasının da uygun düşeceğini belirtmişlerdir. Başbakan Adnan Menderes, hükumetin görüşünü açıklıyan etraflı bir konuşma yaparak iç ve dış tehlikelere karşı matbuatta görülen işbirliğinden duyduğu memnuniyeti belirterek cemiyet tarafından yapılan tek lifleri yerinde bulduğunu söylemiş tir. Karşılıklı tam ve anlayış havası içinde cereyan eden görüşmelerin sonunda basının istekleri kabul edilerek yapılmış olan teklifin yılbaşından sonra Adalet Bakanlığı komisyonu müzakerelerüıde nazan itibara ahnacağı hükumet tarafından ifade edümiştir. Geza kanunu ve basın hürriyeti Paris 21 (R.) Bonn'dan gelen haberlere göre, Almanyanın silâhlanmaa hakkmda tngiltere, Fransa ve Amerika tarafından alınan kararlar şimdi Başbakan Adenauer ile yüksek komiserler arasında müzakere mevzuu olmaktadır. Muhabirlerin belirttiklerine göre, bu müzakerelerin «uzun, yorucu ve çetin» obnasına intizar edilmektedir. Zannedildiğine göre, Batılılar Almanyanın eşit haklara sahib olarak silâhlanmasma muhalif bulunmaktadırlar. Bafılıların Almanya ile çalışmaları ünya gitgide açıkbğa doğra yüriiyor. O kadar ki radyomuzn acıp ea çetiıı siyasî davalann görüşüldüğü Güvenlik Konseyinin veya Birlejmiş Milletler Asamblesinin müzakerelerini dinleyebiliyonız. Burada konuşulan lâflar da daima herkesbı hoşuBa gidecek okşayıcı »wler değildir. Bir vakHIer Türkiyede her jey gizU idi. Ibadet de mahfi, kabahat de! diye bir de nasihat vardır ki; pek yabana atılacak şey değildir. Allah için ibadet edenlerin, gösterişe kapılmamalan. kendi için keyif ede«lerin, kabahati dışan vurup başkalarına kötü nümune olmamalan için kulak asılacak bir sözdür; ama bu devlet, millet işlerinin konuşulduğa yerlerde de her şeyin gizB cereyan etmesini tavsiye etme». Çünkü bu işler ae ibadettir, ne kabahat... Ve Türkiyedeki bu giriilik, havayı bir takım işkillerle doldurur, tevatürler çıkmasına, yayılmasma se« beb olurdu. Işin daha acıklı tarafı şu idi ki en sıkı bir gizlilik tesis edildiği sanılan toplantılann hulâgalaruıı, yabaneı radyolar bazan günügününe verirlerdL Yani muhakkak bir şey varsa, Türkiyede bütün tedbirlere rağmen gizli kalmış tek karar, yahm «Varlık vergisi» olmuştu. Ondan öte, her gizll şey öğrenilmiş; fakat biçimini kaybederek öğrenilmişti. Bunun üzerine, CH. Partisi iktidarda iken, partiler grup içtimalannı alenf yap maya karar verdi. Buna imrisal etti. Parti kongreleri gibi hükumeti, partiyi, her şeyi tenkid ve mnahaze eden toplantılar da açık yapüdı. Bundan kim kâr etti, kim ziyan etti. Orasını tetkik uzun sürer. Gün geldi, iktidar el değiştirdL Şim<fi hükumet, hürriyet misakmı bayrak edinmiş olan Demokrat Partfadn, iyiden iyiye, elindedir. Bu münasebetle hükumetlerin hangi parti elinde olursa olsun aynı vasıf ve ârazlan gösterdikleri hakkındaki iddiaıun doğruluğunu bir kere daha görüyoruz. Muhalefette iken açıklık, samimilik ve hürriyet istiyen zümre iktidara gelince; selefinin eski kıyafetini giyiveriyor. işte bugünlerde grup toplantılannm gizli olmasını istiyen ve temin eden demokrat cereyanı bunun delillerinden biridir. O zaman C.H. Partisi kendi grupundaki görüşmeleri bu alenilik frenile tadil etmek isterken, Demokrat Parti de hükumet aleyhine bir aleni toplantı daha yapmıg obnaktan istifade ediyordu. Işler şimdi değişti. Ancak unutmamalı ki her gizliliğin arkasmdan tevatürler çıkar. Buna da alâkalılann tahammül etmesi lâzımdır. Elâlemin ağzı torba değil ki çekip büzelim, Nihayet memleket işleri görüşülürken aleniliğe razı olmıyanlar, giz liliğin bütün mahznrlannı kabul etmiş sayılırlar. Lâkin; gizli olsun, aleni olsun su bizim görüşmeler, ne zaman objektif hale gelecek? Asıl dava buradadır. Alenilik işte biraz buna yardım ediyor gibiydi. Ziraat Bankası tahvil Göçmen ve Mültecilere leri tamamen satıldı Yardım Birliği kurnldu Topçu Pilot Kursunu bitiren subaylar Ankar» 21 (TJIA.) Bugün £timesuddaki Türk Hava Kurumj lokalinde topçu pilot kursunu öitiren aubayların bröveleri dağıtılmıştır. Yapılan merasimde Ankara Valisl Neeati İlter, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkaru Korgeneral Fevzi Uçaner, Kurum Başkanı Dr. Celâl Meral. davetliler ve basın mensublan bulunmuşlardır. Bu münasebetle konuşan Hava Kurumu Başkanı, Dr. Celâl Meral, Kurumun faaliyetlerini anlatmı», şimdiye kadar yetiştirdiği elemanlan saymıs, ve bröve alan genclere hitaben «Yüreklerimize gurur ve Bakanlar Kurulu, bütçe saadet veren 25 kahraman uçucu subayımız, Ordu ile Kurum arasmgerekçesi üzerinde da kurulan ışbirliğinin güzel bir meşgul oldu eseridir.» demiştir. Ankara 21 (Telefonla) BakanMüteakıben topçupilot kursunu !ar Kurulu bu gece saat 23 e kadar bitiren subaylarımıza merasimle tcplanü halinde kalarak bütçe ge bröveleri dağıtılmıştır. rekçesi üzerindeki konuşmalarına Uçüncü Türk devam etmiştir. Tahmin edildiğine göre, gerekçe yaruı Meclise sunu Kooperatifçilik Kongresi lacaktır. Bu ak;am görüşülen bütçe Ankara 21 (TJI.A.) Uçüncü gerekçesi 20 küsur sahife olup yarın Türk kooperatifçilik kongresi buverilmesi muhtemeldir. Hü gün saat 10 da Dil Tarih ve Coğk u m e t bu gerekçede bütçeyi hazır rafya Fakültesi salonunda yurdun larken esas tuttuğu prensipleri v e muhtelif yerlerinden gelen 300 katEsarruf tedbirlerini etraflı bir ş e dar delegenin iştirakile ve Ticaret kilde izah etmektedırler. Bakanının bir nutkile açılmıştır. PROF. MMBUS1TN MACERAI.A RI: Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası tarafından ihrac olunan ikinci tertib %7 faizli 20 milyon liralık istikraz tahvillerinin kısa bir zamanda tamamen satılmış olması dolayısile kendilerinden ihtisaslannı soran gazetecilere Banka Genel Müdürü Mithad Dülge aşağıdaki izahatı vermiştir; « Bankanm yüz yıla yaklaşan bir tarihi olduğu malumdur. Bu uzun yıllar içinde memleketin ziraî kredi ihtiyaçlarını en geniş ölçüde evvelâ kendi membalanmızla, bunlara ilâveten bankacılık tekniğinin müsaadesi nisbetinde diğer kaynak larımızla karşılamağa çalışıyorduk. Bu sene uzun vadeli ziraî ihtiyaçNADİR NADİ lan daha geniş ölçüde tatrnin edebilmek için yeni bir kaynaktan faydalanmağa başladık. Konya vapurunun telsizcisi seforde kayboldu 5389 No. lı kanuna müsteniden Geçen gun Bandırma seferinden dö ilk defa bu sene şubat ayı ortasuınen Konva vapurunun telsiz memuru da %7 faizli 10 milyon liralık biZekl Arıkan «srarlı bir şekilde ortadan rinci tertib tahvil çıkarmış ve bunyok olmustur. lan vatandaşlanmızın bankamıza Hâdisenn cereyanı söyle olmuştur' karşı gösterdikleri güvenin bir eseKonya vapuru Bandırmadan haret'etinden sonra, Kapıdağ açıklarına geldıği ri olarak çok kısa bir zamanda satsırada, geminin kıç tarafından iniltıye mıştık. Saym Cumhuriyet hükubenzer bir takım seslerin geldıği du metimizin almakta olduğu iktisadî yulmuş. Kaptan ve lEürettebat her ne kalkmma tedbirleri arasmda Bankadar aramalar yapmışlarsa da bir ne. kamıza düşen vazifeleri daha hamtlceye varamamışlardır. Gemi ancak Galata rıhtımına yanaş leli bir şekilde başarabilmek azmile tığı zaman telsizcinin kamarasında ol 5389 sayılı kanunun verdiği salâhiyete dayanarak yeniden 20 milyon madığı göriilmüstür. Zeki Arıkanın vapurdan düserek dal iralık tahvil çıkanlmıştır. galar arasında kaybolduğu anlaşıtaakBirinci tertibdekiler gibi her*türtadır. ü vergi ve resimden muaf bulunan Savcıuk tahkikata başlamıstır. %7 faizli bu ikinci tertib tahvillerimiz, on beş günlük satış müddeti sona ermeden beş gün zarfında tamamen satılmış ve muhterem halkımızın gösterdiği büyük rağbet karşısmda, vaki bazı taleblerin kar şılanması mümkün olamamıştır. Bugüne kadar münhasıran sanayi ve bayındırlık teşebbüslerine akan millî tasarruf, memleketimiz tarihinde hemen ilk defa olarak bu kadar uzun vadeli yatınmlar için ziraî plâsman sahasma akmıştır. Millî tasarrufla memleketimizin iktisadî bakundan bel kemiğini teş kil eden ziraî istihsal kalkınmamız arasında daha geniş ve sıkı bir işbirliği ifade eden bu alâka bizi çok şey yazacağımı sakın zannetme. Ar sevindirmiş ve gayretlerimize hız tık geveze ihtiyarlar gibi hep aynı vermeğe teşvik etmiştir. şeyleri tekrarlamıya alıştım. Sana Aynca şu ciheti de memnunibıkmadan usannıadan hep aynı şey yetle tebarüz ettirmek lâzım gelir leri yazıp duruyorum. Yani benim ki, millî tasarruf, gittikçe artan büyazdığım, sana doğru bütün varh ölçü ile menkul kıymetîere yatğımla gelip gelip, bir kaya parçası maktadır. Bu da sayın halkımızın na çarpar gibi geri atılmak! acaba iktisadî uyanıklık ve olgur.luğuböyle bir cezayı hak etmiş olmak nun yeni ve önemli bir ifadesidir. için nasıl bir suç işlemiş olabilirim? Her zaman memleket hizmetinde, diye, kendime sorup duruyorum. daha ziyade bir âmme ve çiftçi müBirbirimize tesadüf etmiş olma essesesi şuuru ile çalışan Bankamız, nıız büyük bir talihti. Senin hasta bu işte de gördüğü yakın alâkadan lığna, aramızdaki büyük yaş farkı dolayı sayın halkımıza minnet ve na rağmen.. Fakat sen böyle inad şükranlannı sunmayı vazife bilir. Tahvil satışlanndan elde ettiğiedip hakikati görmemekte ısrar etmiz paralar, çiftçilere %3 faizle, tikçe ben ne yapabilirim? Merhamet, şefkat, acımak; başlan maddî ve şahsî teminatın müsaagıç her ne olursa olsun seni seviyo desi dahilinde olmak üzere teşebyorum, seni sevdim! Emin ol şimdi büsün mahiyetine, işletmeye sağye kadar senin sıhhatinden ve saa lıyacağı faydaya ve çiftçinin yıllık detinden başka bir şey düşünme ödeme gücüne göre ayarlanarak dim. Sana dünyalar vermeğe ha on iki yıla kadar uzun vadelerle zırun.» «Eğer benim dünyam se ikraz edilmektedir. Bu yeni kaynağunızla çiftçilerinin olmadığın yerdir.» demek istiyorsan, ona da razıyun, tek sen me> miz ,ziraî işletmeleri dahilinde: 1 Her türlü toprak ıslahları, sud ol. 2 Sulama, kurutma ve su istiYazık sen benim bir menba gibi lâsını önleme tesisleri, karşıma çıkmıştın. Uzun seneler na 3 Çayır, tesis ve ıslahı, sıl boş, kuru ve hodbince yaşamış 4 Meyva bahçelerini verimlenolduğumu seni tanıdıktan sonra an dirme, lamışhm. Bütün gencliğin, ateşin ve 5 Bizzat işletme gayesüe işlettecrübesizliklerinle bana doğru kay me ve arazi edindirme ve arazi gedığını gördüğüm zaman evvelâ nişletme, korkmuştum, itiraf ederim. Fakat 6 Büyük m=kine ve malzeme sonra mesud oldum. Çünkü o zama edindirme, na kadar nelerdea ıtıahnım oldu7 işletme hududu içinde ziraî ğunra seo kanm oMnktMi inşaat ve tesisleri, «CUMHURIYET» in TEFRİKAS1: 9 9 | Jazan; PERÎDE CELÂL • Şüvester Steiger'in sesini neden sonra duyuyorum: Madam Erdal az kaldı unutuyordum. Size bir haber verecektim, Mösyö Hess... Gözlerimi mektublardan ayırmadan mırıldanıyorum: Evet Şüvester, Mösyö Hess? Kadın adeta kekeliyor: Demin telefon etmiş, bugün gelemiyecekmiş. Belki yann, geç vakit... Ve birdenbire, sözünü bitirmeden serviyetini kucaklayıp topuklarının üzerinde dönüyor. Peşindejı baka kalıyorum, etekîeri uçuşarak, bonesini tutmuş, bir felâketten kaçar gibi adeta koşarak gidiyor. Mektublar beni korkutuyor, onlara baktıkça gözlerim yanıyor san ki.. Bütün bu oyunlar nedir, ne oluyor? Odama gitmek, bir taraflara kapanmak istiyorum. Yahud Darbley'i görmeliyim. Ona söyliyeceğim, benimle çocuklar gibi oynanmasma... Gene gülünç şeyler düşünüyorum. Şüvester mektublan yakmadı diye! Mektublar karşımda diye! Gözlerim hastane binasına doğru giden parkm kuytu, ağaçlıklı yollannda. Oradan biri çıkacak, mektublan alacak, beni onlardan kurtaracakmış gibi! Bu biri Hess olabilirdi. Gelmedi, yarm gelirmiş, işi çıkmış! Beni böyle yalruz ve bu mektublarla başbaşa bırakmak! Bu Ah Hess neden bunu yaptın, ne Şüvesterin, hayır, Darbley'in kurden gelmiyorsun? Yapyalnızım ve nazlığı. Okumamı, onları okumamı istiyorlar. karşımda bu mektublar! Hasır koltuğun iki yanını koparGüneşten olacak, terliyorum. Kal mak ister gıbı sıkarak etrafıma ba bimde bir sıkıntı var. Beni burada, kınıyonım. Gök yüzünden, ağaçlar bu güzel manzaranın karşısında gödan, uçan kuslardan imdad axıyo ren kim derkü. Fakat bu mektubrum. âaıl. Daha demin bir şey yoktu, daha demin yalnız Hess'i düşünüyordum. Onu karşılamağa hazırdım. Bu ılık güzel sonbahar sabahında her şey huzurlu ve yerli yerindeydi. Koltuğumda beyaz elbisem, bileziklerim, atkım ve kafamda iyilik dolu kararlarım, ümidlerimle bekliyordum. Bütün suç Darbleyde, bu mektublan gönderdiği için, yahud, yalnız Hess'de? Eğer vaktinde gelmiş olsaydı, mektublardan evvel!.. Fakat ne ehmmiyeti var? Heyecanıma hâkim olmam lâzım. Hesablar görüldü. kararlar verilmedimi? Yeni doğmuş bir çocuk gibi tertemiz değıl miyim? Seçmişim bütün izlerinden fenalıklarından yıkanma dım mı? Hess'in tabirile, bomboş bir cam şişe gibi, pırıl pırıl, uçmaya hazır bir balon gibi hafif... Fakat bu mektublar!.. Mademki onlan ergeç benim yok etmem lâzımmış, çekinmemeli vazifemi yapmahyım. Onlar beni kor kunç maziye bağlayan son bağlar değil mi? Hepsini, bir tane bırakma dan hepsini yırtmak ve küçük parçalar halinde sırttan aşağı serpiştirerek havada kelebekler gibi uçup dağıldıklarını seyretmeliyim. Yok olsunlar, neler yazmış olduğunu hiç bir zaman öğrenmek istemiyorum. Neler yazmış olabilir? ne yalanlar? Hayır, merak etmiyorum onlan yal nız başıma, okumadan yırtacak kadar kuvvetli olduğumu şu inatçı Darbley'e isbat edeceğim. Fakat çok halsizim, sanki bütün kanım çekilmiş, canım vücudümdan gitmiş gibi.. Biliyorum bana bu uyuşukluğu, bu rahaveti veren güneş, rüzgâr, açık havadır. Mektublar orada, küçük beyaz bir yığın halinde. Kımıldamam, elimi uzatmam kâfi.. Evet, yırtmak için!.. Hayu1, okumıyacağım, okumak istemiyorum, hattâ dokunmıyacağım da.. Biri gelse biri onlan karşımdan kaldırsa, süpürüp götürse... Kalbim çarpıyor, kalbim çok fena çarpıyor! Doktor Darbley bunu bu fenalığı bana neden yapünız? Okumam lâzım diyorsunuz, okuma lıyım, bana yazmış, benim mektublarım onlar! Okumıyacağım, istemiyorum, okumam.. Okumam lâzım.. Ateşe dokunmuş gibiyim! Ne zaman uzandım, ne zaman o en üstteki hepsinden fazla buruşmuş, sararmış zarfı elime aldım! Hava sıcak, fazla sıcak! Şakaklanm zonkluyor, zarfı tutan ellerim titriyor. Onu ne zaman açtım, o ince, buruşmuş kâğıdı ne zaman dizlerimin üzerine koydum bilmiyorum. Rüyada gibiydim ve her halde tamamen kendimde değildim. Beyaz kâğıdın üzerine yayılmış mavi mürekkeble kalm kalm çizgiler halinde uzanan satırlan bir nefeste, yutar, içer gibi okudum galiba. «Zeyneb» diye başlıyordu mektub. (Bu sefer de sana öbUr mektublanmda» Tazdıklanmdan baska bir Baştarafı 1 inci sahifede hangi bir cemiyet olmadıgını belirtmek, aynı zamanda da müstakil bir hüviyeti olduğunu kabul ettirmek için birliği Kızılayın dışında, fakat Kızılayın hükmiyeti sahsiyesinden faydalanacak, yani ayn blr hükmî şahıs kurmaktan kurtulacak tarzda meydana getirmeliyiz.» Menderesin konuşmasından sonra istanbul Tüccar Dernegi Başkanı Izzet Akosman, Bursa milletvekili Saiim Ragıb Emeç konusmuşlar, birliğin teşekkülüne ve faaliyetine dair bazı mütalealarda bulunmuslardır. Yeniden söz alan Menderes, müteşebbis heyet tarafından hazırlanmış gündeme, icra komitesine, heyetin tasvibinden geçtikten sonra dünyaya ilân edilmesi istenen beyanname tasansma ve diğer hazırhklara itiraz ederek (bütün bunlar heyeti evvelce kararlaştmlmış bir yola sokmak içinmiş gibi bir mana taşımaktadır. Halbuki, bütün bunlan ilk defa toplanmış olan heyetin kendi hazırlaması ve tutacagı yolu, uyacağı esaslan kendi insiyatiü ile tayin etmesi lâzımdrr) demiştir. Bundan sonra Vatan Başyazan Ahmed Emüı Yalman, Birliğin Kızılayın dışında kurulması icab ettiğini, çünkü belki de ileride Kızılayuı prensipleri dışında ve dünya müvacehesinde siyasî ideoloji münakaşalarma girilebileceğini söylemiştir. Müteakıben söz alan Cumhur Başkanı Celâl Bayar da ezcümle şöyle demiştir: « Bu toplantıda ben sadece din leyici vaziyetinde kalmak istiyordum. Siyasî münakaşalardan dolayı bu kabil müzakerelere iştirak hususunda cesaretim kınlmış bulunuyor. Fakat Ahmed Eminin işaret ettiği noktadan sonra şahsî kanaatimi açıklamayı faydalı gördüm. Gelen goçmenler her hangi hüsnü niyetli ve hukukî bir anlayışrn neticesınde değil ,fakat hiç bir dostluğa sığmıyan kötü bir siyasetin kurbanı olarak yurdumuza gehnektedirler. Bu hal bu yüzden memleketimizi iliglendirdiği kadar bütün cihanı da alâkadar etmektedir. Goçmenleri yerleştirmek meselesi, hükumeti ciddiyetle ilgilendirmekte ve sıkışık bir duruma sok maktadır. Gelenlerin mensub olduklan meslekler Dış Bakanlığında toplanmış olan bir komisyon tarafından tesbit edümiştir. Bunlann ekserisi çiftçi ,bağcı, ormancı ve at yetiştiricidir. Hepsi de ileri bir iktisad elemanı olacaklardır. Göçmen lerin iskânını hal için yeni bir iskân kanunu tedvin olunacaktır. Eskiden gelmiş olanlar sığıntı halinde yerleştirilmiş, metruk yerlere sevkedilmiş ve bunlann üzerlerine bir de imar işi yükletilmiştir. Devletin elinde işletilmekte olan çiftlikler vardır. Bunlann bir kaçı haric hepsi de bugün için zarar etmek tedir. Bunlan parçalayarak göçmenlere dağıtmak büyük faydalar sağlıyacaktır. Bu arada bazı yabaneı devletlerin de resmî muavenetine mazhar olacağız. Otuz milyon belki de altmış milyon gibi bizim için önemli meblâğlar elde edeceğiz. Biz, bedbaht mı, yoksa mesud bir nesil miyiz? Belki de mesud bir nesiliz. Tarihî bir vazife yapıyoruz. Aynca, küçük bir devletin nüfusuna muadil bir miktar tutmakta olan göçmenler memleketin kalkt.unasuıia rol oynayabilirler?» Cumhur Başk^nından sonra, Birliğin teşekkülü meseıesmi yeniden ele alan Cihad Baban, ismi üzerinde durmuş, Kızüay sözunün Birfl B. FELEK Tevfik Rüstü Aras Amerikadan geldi Filistin Arabulma Komisyonunda Türkiye delegesi, eski Dış İşleri Bakanlanndan Dr. Tevfik Rüştü Aras, dün uçakla Amerikadan şehrimize gelmiştir. Dr. Arac, Ankaraya giderek hükumetl» temas edecektir. Kadıköyünde meyhaneciyi bıçaklıyanların muhakemesi Haydar Kalmtaş. Nevzad Ünsel. Behiç. Huseym Uğurlu, Hasan BayrAktar ve Hasan adlarında 5 arkndas, bundan bir müddet evvel bir gece Kadıköyünde blr meyhaneciyi yaralamak suçundan dun 2 nci Ağır Cezada muhakem» eâılmeğe başlanmışlartır. Mevkufen durusmaları yapılan sanık. lara ısnad olunan suça nazaran, Haydar Kalıntasla suç ortakları bir gece saat 22 de Kadıköyünde, Rıhtım caddesinde İstiratiye aid meyhaneye galmişler. burada bir müddet içmışlerdlr. Sanıklar bundan sonra meyhanenin kapısını kapatmıslar. elektrülerini d« söndürdükten sonra bıçaklarmı çekerek Istıratiyi ve garson Lâzariyl tehdid etmeğe ve para istemeğe kalkışmışlardır. Fakat meyhaneci bu tehdıde kulak asmamış. bunun üzerine sanıklar meyhane sahıbinl ve garsonu muteaddıd yerlerinden bıçaklıyarak kaçıp glrmişlerdir. Dünku duruşmada bazı ş&hidler dinlenmiş, gelmiyenlerin çağırıhp dinlenmelen İçin muhakemenin devamı başka gune bırakılmıştır. Kalp para süren bir kadın mahkum oldu Kasımpaşada Eahariye caddesîndo oturan Ayşe Dinç admda blr kadın Lundan bir müddet evvel Kadıköyünde bir bakkala 8 tane kalb liralık sürerken yakalanmıs ve bu suçundan dolayı 1 mci Ağır Cezaya sevkedllmişti Ayşe Dinç dun bu suçundan dolayı muhakeme edildiği 1 İnci Agır Cezada suçu sabıt olduğunian 1 sene, 8 ay hapse mahkum olmuştur. ğin ismi içinde geçmemesi, bunun ayn bir kuruluş olduğunu göstermeğe kâfidir, demiştir. Başbakan Adnan Menderes eski teklifini tekrarlamış ve bütün ön hazırloklardan vazgeçilmesini ve heyetin komisyonlara ayrılarak hepsinin fi'len hazırlanmasını istemiştir. Neticede Başkan Koraltan ön hazırlıklann sadece bir tasarı olduğunu, heyetin bunlan istediği gibi değiştirmekte serbest olduğunu söy liyerek, ilân edilecek beyanname tasansile Birlik statüsünü hazırlıyarak dokuz kişilik bir komisyon seçilmesini teklif etmis, bu komisyon seçilmis ve otunım öğleden sonra saat 16 ya tehir edilmiştir. Öğleden sonraki içtimada Birliğin ayn bir hükmî şahsiyet olmasına lüzum olmadıgından Kınlay teşkilâtuıdan faydalanmasına ve isminin de «Göçmen ve Mültecilere Yardım Birliğ» flİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear