25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
lSOoklSSO ınımnıiiHımıııııınHmnnıiiHiınıımmmmıı CUMHURİYET FE>TVÎ BAHİSLER tKTİBASLAR Âtom enerjisi ziraatte ne gibi imkânlar sağhyacak? Yazan: Ridvan Tesel I memlekstl=rin. tohum ıslah istasI yonlannda tahkık edilmektedır. Bazı Amerikah IhrrJer, bu .ıaii bombalanmıdan sonra kuvu* %9len yangm'prm. jzvî maddelîri yakarak. v i r ne\i subre teskil etme«nıe hamletmektedirl°r. Bueüne kadar yaoıîan ^ra^tırmalarda başan h neticeler alın>Ti=>rlı&ı d^ tebsrür ettirilmektedir. Hattâ Amerıkan Ziraat Nezareti. kd^luye. bu ıususu tecrübe etmemek üzere masraf etmemesinı, simdlik beklemesini ta\'siye etmektedir. Radyoaktiv maddelerin. miırşid rol\a»ü ovnadığı bir sahada. haşerat öldürüculeridır. Acaha haş€atı öldürmek uzere. puiverize edılen zehırli maddîler. nebat uzerınde fena tesirler bırakıvor rau' Bu noktayı aydmlatmak da gene, «on zamanlarda mumkun olmuştur. Mesetâ arsenikli ılâclar. nebatın her tarafcna dagıldıâı halde. kükürdlü iliclar, muav.en bölgelerde, temerkuz etmektedirler. Haşerat öldürucuier üzerindeki araştırmalara muvazi olarak, haşerat uzerindeki araştırmalarda da gene, radyoaktiv maddesi kulla«uhnaktadır. Bır cıft haşsrenin kanadlarına surülen radyoaktiv madde. bunlann \umurtalanm nereye bıraktıklannı kolavca mevdana çıkarmağa hizmet etmektedir. Bu araştırmalar sayesinde. her sıoıf hafere ile ne şekilde mücadele edılmesi lâzım geldiği anlaşılmış olacaktır. Radyoaktiv maddenin mahsuıün miktannı artbrmağa medar olamadığı, bugün. her ne kadar kativetle iddia edilemiyorsa da, mahsulün kemale ermesini tesri ettiği, biîinrnektedir Meselâ domatesta kemale ermenin iki hafta kadar evvel olduğu anlaşılmışür. Tesri mümkün olamasa bile, bazı hastaîıklara karşı mukavemet artmdktadır. Mukaveraeti artürmak hususunda t*crübe ed'Vn bir f^'Hen de molubdertdir. Celik sanaviinin mühim unsurlarından biri olan molubden. nebahn azottan l l ^ k ı veçhile İEtifadesüıi mümkün kılmakta iır Bu keyfi.v«ti radvoaktıv molubden kullanmadan tshkik etmek mümkün olamamıştı. Gene radvoak^iv kireç kullan*rak, kireçlemenin, ve dolayısiie hamızi topraklarm ırfahm'n ne volda vfcpılacağı mevdana cıkanlmıstır. Bu taayyün de Amenkan ciftçisine senede 100.000.000 dolar kazandırmışür. Görulüvor ki atoan eneriisi. mahsulün artmasını doğrudan do^ruys arttırmasa bile, bilvasıta artmaana sebeb olmakta, gübreden tasarruf, haşeratın vereceği riyandan tevakki gibi müdahalelerle maliveti, bir hayli düşürmektedir. Lüzum ve ehemmiyeti inkSr edilemiyecek olan radvoaktiv maddelerin. istimali. bazı mânileri de ortaya koymaktadır. Zira unutmamalıdır ki bu maddelenn etrafa saçtığı şualar son derece zarar!ıdır. Bu şualardan korunma, bazı tedbirlerin alınmastnı icab ettırm?ktedir. Esasen âtom enerjiisi komisyonu bu noktavn nazarı itibara alarık, mezkur maddelerle iştigal ed?cek kimselerin eerekli tedbirleri ilmasıru zaruri kılmıştır. Araştırma ve gübreleme makssdile serpilmiş olı»n radyoaktiv maddelerin <varıianma> müddetlerinin muhtelif rluşu. korunma tedbirlerinin sürekli bir sekılde aluımasını âmirdir. Mess.â Cr=14, radyoaktiv karbcnun, yanlanma ömrü. 5000 sene. radyo fos fomn. 14 pun. radvo kalsiyumun Enver Hoca nerede? TARİHTEN 1 SAHİFELERf Y. Sehsüvaroğİu Nebatlar üzerinde ası tecrubeleri Atom parçalanmasile hasıl olan rsivo aktivitenin çeşidli sahalardaki tatbikatına. bu arada. tababetteki istimal sahalarma evvelki yalılarımızda temas ermiş, DU şualarjı, ınsanlar üzerindeki tahribkâr tesırlerinin ne olduğu üzerinde de bir hayli durmuştuk. İnsanlarda bır çok ciddî vak'alaKn husulune sebeb olan adyoaktiv fualar. acaba, nebatlar ve hayvanlar uzerınde ne gibi tesirler yapmak tadırlar? Bu suali, Hıroşima ve Nagasakı'de patlatılan iki bombadan ervvel. akla gelmiş, fakat arasürına konusu olitULSı, bombaların iniilâkmdan sonra imkân altma girmistir. Geçenlerde bir âlim, bu şualann, •feaska bir lisanla, radyo akövitenm Sinekler üzerindeki tesirlerini tetkik etmışti. Neticede alfa, beya ve jama sualarma maruz bırakılan bir çift sinekten üreyen sinekler meyanında kanadsız ları, ayağı noksan olanlan, gözü kor olanları, bir çok uzuvlan noksan olanlan, renkleri. bambaşka olanları. ve hattâ sineğe hiç benzemiyenleri görülmüştü. Diger taraftan Bikini'de yapılan meşhur tecrübelerde, gozden çıkarılmıs olan harb gemilerinin güvertelerinde tel kafes ler içinde bulundurulan çeşidli hayvanların bilâhare yapılan otopsilerinde, beyin kanamaları ve bir çok uzuvlarda âfetler görülmüştü. Fazia miktarda radyoaktiviteye maruı kalışm bu şekilde netayici olmakla beraber, acaba muayyen dczlarda maruz bırakılmakla, hayvan neslinin ıslahı mümkün deeil mıdır? Bu sualin eevabı henüz verilmiş değildir Maamafih. bu sahada yapılan arastırmalara bakılacak olursa, onürnuzdeki yıllar için üraıdvar olmakta iuç bir mâni yoktur. Radvoaktivitenin nebatlar âlemındekı tesirlerini tetkik bundan 25 sene evvel başlamıştı. Fakat bugünt kadar. katl bir netice almamamıstır. Evvelki vazılarımızda da kaydettiğimiz veçhile, yeçil yapraİm esrarlı kimy&hanesinde vuku bulmakta olan, karışık sentezler neticefinde. meydana getirlen muhtelif gıda maddeleri. ne tarzda, hazırlaamıktadır'* Nebatları fabrikalarda taklid etme imkânı yok mudur? Daha az emekle daha fazla mahsul alma kabil değil midir? Hububat ve sebze cinslerini ıslah etme, mümkun olaroaz mı? Her sene harcanan milvarlar değerirıde tabiî ve sun'î gübrenin niçin cüz'î bir kısmından f is ifade olunmsktadır? İste bu ve buna benzer bir çck sualin eevabı verüdiği takdirde .dünya, bol miktsrda g'.daya kavuşacak, ler seyde olduğu gibi. sentezi yapılan gıda, ucuz ve bol istihsal edihrdç olacaktır. Eser miktarda fcile olsa, kullanılan radyoaktiv maddeler sayesmde, bır nebatm her hangi bır gıda maddesini ne kadar kısa zamanda aldığı, taazzuv keyfiyetinin hangi kısımlarında olduğu, Geiger aleti kullanarak pek kolavca me^dana çjcarılabiliyor. Oak Rıdge'de hazırlanmakta olan muhtehf radyoaktiv maddtler sayesinde. araştırmalar, bir hsyli hızlanmıştır. Radyoaktivite ile nebatî bünyenin neşvü neman üzerindeki arastmnaları idare eden Dr. Orlin Biddulph'a gore, ' Faal atomlar kullanarak elde edilecek hnkânların hududunu ancak muhayyüe çizebilecektir.> «Tracer atom» denilen bu radyoaktiv maddelerin geniş imkânlan nasıl sağladığma bır kaç saörla işaret edelim: Nebatlara verilmekte olan gübreyi, n«bat nasıl temessül ediyor? Hangi kısımlannda saklıyor? Bu keyfiyeti eskiden bilinen kimyevî usullerle ta^in etmek mümkün değildi. Halbuki bugün, az miktarda, radyoaktiv karbon atomunu ıhti^a eden bir pda maddesi, nebata verildikten sonra, bu cins karbon atomunu Geiger aletile talrib etmek kafcildir. Mısır yeti$tirirken kullanılmakta olan fosfatlı gübrenin ^ 9 0 ı bir favda temin etmemekte idi. Gübre içinde radyoaktiv fosfor kullanarak yapılan araştırmalar gbstermi»tir ki, fosfatlı gübreyi, m<£irın kökü civarına bırakmalıdır. Aksi takdirde, kökten, meselâ, on santim ileride bulunan fosforlu gübreden, nebat, Lstifade ed'ememektedir. Sadece bu taayyün, Amerikada, milyonlarca dolar tasarrafu temin eteniştir. Çeşidli fosfatlı gübreler srasmda, meseli şu sebze cinsi için hangisi daha elverişlidir? Bunu tayin de, gene radyoaktiv fosfor atomunu ihtiva eden muhtelif gubrelerle tayin edilebilir. Bu takdirde, nebatm yapraklan ve gövdesi etraiında gezdirilen. Geiger aletine merbut bulunan kulaklıkta hasıl olan tiktaklann adedine, sıklığma. dıkkat etmek kâiidir. Işin garibi, radyoaktivite, nebatların neşvünemasını tesvik eden tesirler de icra etmekte imiş. Japonyab âümlerin iddialarına gore, bombalanmış bulunan iki sehir civarında yetiştirilmekte olan hububat ve sebzelerin miktannda ve danelerin ağırlıgında hayli farklar görülmüştür. Ke^fiyst bir coıc Enver Hoea Mareşal Tıto'nun Moskova ile arasının açılması ve Yugoslavyarun Rus blokundan ayrılması üzerıne vazıyetı en fazla tehlikeye düşen birı varsa o da Arnavudluk Başbakanı Enver Hoca idi. Zıra. ortadan Yugoslavyanm çekılmesı üzerıne Arnavudluğun Doğu ile rabıtası keS'lnrş oluyordu. Bugün Sofya ile Tırana arasmdakı hava \olu bu iki peyk memleketı bırbırme, dolayısiie Rusyaya bağlamaktadır. Fakat Arnavudluğun vaziyeti Moskova içın hıç de memnuniyet ver.ci bır mahıyette değıldir. Yugoslavyanın temsıl ettiğı çözüntü bıraz daha inkişaf ederse bloktan syrılacak ıkincı devletin Arnavudluk olması pek muhtemel ve gayet tabıidir; zira. Arnavudluk peyk devletlerın, coğrafi bakımdan, Batı dünyasına en yakm olanıdır. Kremlin'in bu tehlikeyi hissetmemiş olmasına ımkân yoktur. Bunun için. kasım ayında, Arnavudluk Başbakanı Enver Hocamn Moskovaya gittiğı haber verildiği zaman, b;r çok göz ler Yugoslavyanın bu küçük komşusuna çevrilmış ve olup bitecek hâdıseleri beklemeğe başlamıştı. Fakat nedense, Enver Hocanın Moskova seyahati üzerinde polıtıka dunyasında fazla durul' mamış, hattâ bu seyahat unutulmuştur. Bununla beraber, bugün Arnavudlukta herkesm zıhninı ışgal eden bır sual vardır k o da şudur: «Enver Hoca nerede?» Arnavudluk Başbakanı. bundan iki ay evvel, Moskovadan gelen iki generalle beraber b:r •ayyareye bınmış ve Rusvaya hareket etrmşti. O tarihtenberi Hocamn nerede olduğundan, hat tâ ne olduğundan haber yoktur Bu hususta ne Moskovadan bir haber verilmektedır, ne de Arnavudluk hükumetı bir izahta bulunmuştur. Enver Hoca tay> yareye b;nıp gıtmiş, arkasmdan ortalığı derin bır sükut kaplamıştır. Bu vazıyet karşısında akla gelen ılk duşünce, tabıî, Enver Hocamn da, daha bir çok ko* mumst lıderlen gıbı, «tem'zlenmı§'> olmasıdır Bu ihtımal hiç de uzak değüdır, z.ra Yugoslavyadan sonra, Arnavudîuğun da Batıya doğru cephe almak istediğıni gosteren emareler görülmüştür, Evvelâ kominterna teşkıiâtı. sonra resmen Moskova Tıto hükumetinı şiddetle tenkıd veya, mahud tâbirile. <afaro?« ett k180 gün. radyo potasyomun 12 saanir. Şiaıdilik tecrübî mahivette olân bu tatbikatm. onümuzdeki vıilarda, pratık sahaya. mânısiz bir şekilde intikal etmesi icab ettiğini soylemek lüzumsuzdur. Fakat araştırma. ergeç, bu mânii de bertaraf cdecek tedbirleri ortm a ko"?ca';t)r. ten sonra, bütün peyk memleketler gibi Arnavudluk da komşusunun aleyhinde atıp tutmağa başlamıstı. Amavud gazeteleri Tıto'yu ve hükuraetini şiddetle tenkıd ediyorlar. Hattâ çok aşın Riden hücumlarda bulunuyorlardı. Bununla beraber, Yugoslavya ile münasebatı kesmekte en sona Arnavudluk kalmıştır kı, bu kevfiyet, üzennde durulacak bu noktadır: İhtımal ki Tırana hütumeti Yugoslavya ile münasebetlerını kesmeğe, ancak Moskovanın şiddeth ve mütemadî tazjokı üzerıne mecbur olmuştur. Enver Hocamn, Moskovaya g:dip de donmeyışi üzerıne ilerj sürülen fıkırler şu merkezded'r: Kremlin, Arnavudluk Başbakanımn vaziyetinde b'r tereddüd sezmış ve onun Mareşal Tıto'ya karşı sureta tenkid ve hücumlarda bulunmakla beraber hakıkatte bir yakınlık duyduğunu hıssetrniştır. Bunun üzerine. ya bir bahane ile, yahud da zorla Moskovaya çağrılan Enver Hoca, «vazifesınden» azledilmış ve «b:r başka yere^> gönEski İstanbullular bahar mevderılmiştir. sımlerınde Halıç kıyılarına rağbet ederlerdı. 16 ncı asırda EEnver Hoca 1908 de Manas büssuud Efendının. Sokullu Meh tırda doğmuştur. Orta hallı bir med Paşanm Sütlücede muhteMüslüman a'lesine mensubdur. şem yalıları ve koruları vardı. Ha 1930 da hükumet hesabma tabil lıcın muhtelif semtlerinde de pailimler tahsiline Fransaya gitmiş dişahlara, sultanlara mahsus guve Montpellier Ün'versıtesinde zel kasırlar yapılmıştı. Istanbüokumağa başlamıştır. Fakat. biı lun harem dairelenni de ıntıva sene sonra hükumet. Enverin ha eden büyük saraylarından bırısı rekâtından dolayı tahsisatını kes Hasköyde Avnalıkavak, yahud miş, bunun üzerine Enver da Tersane Sarayı dıye anılıyordu. Halıçte Eyübsultan, eskı İsmemleketine dönecek yerde Parıse gıderek orada yerleşmiştir tsnbullularm hayatta ıken otur Pariste komünistlerin nâşiri ef mak istediklerı, olümlerınde gokfin «LTÎumanite» gazetestnin mülmeyi tercıh ettıkleri kalabayazı işleri müdürü Vaillant lık bir semtti. Manevi havasle. Couturier ile tanışan Enver bu Türk sanat ve zevkıle ınşa edilevlerıle buyülü suretle komünist fikirlerıne a mış âbıdelerı. bır güzellığı vardı. 16 ncı asnn şılanmış oluyor. B'r müddet sonra Enver Ho meşhur âlımlerınden Ebüssuud canın hükümetle arası düzeliyoı Efendı burası ıçın (Şehnisin Isve Arnavudluğun Brüksel elçi tanbul) dıyordu. liğine kâtib olarak tayin edıliBır zamanlar Eyübün türbeleyor. Bu vazifeyi nasıl elde etti ri, mezarlıkları daha muntazam, ğini ızahtan belki kendisi de â mahalleleri, çarşısı daha bakımcizdir. lıydı. Bılhassa kıyıları renk renk Fakat çok geçmiyor, sefaret yalılarla süslenmıştı. 18 ınci askâtib ; nin «diplomasî hududlarını rın bırinci yarısında Eyübde Vaastığı» görülerek vazifesinden lıde Sultanm, Hatice Sultanın, gzledilivor. 1939 senesi başında III. Ahmedın kızı Fatma Sultada. hükumet eleyhinde bir sui nın maktul Kara Mustafa Paşa kasd tertibinden dolayı tevkif nın yalıları, Istanbulun büyük edilerek hapis cerasma mahkum ve meşhur bınaları arasındaydı. oluyor. 1703 tarihinde Ed'rnede tahtınttalyan işgali altında Enver dan indırılen II. Mustafa dort Hocayı dağlardaki çeteler ara sehzadesıle beraber arabalarla sında görüyoruz. Mukavemet Istanbula getırilmış ve Ayvankuvvetler n: toplayıp «Millî saray ıskelesi yanındakı Hatice kurtuluş cephesi» halinde. fa Sultan sarayına mdırilmışti. Eskat hakikatte komünist hâkimi kı padışah ve şehzadelen oradan yeti altında teşkilâtlandırmağa kayıklarla. Yalı köşküne rıhtıfmuvaffak olan Enver Hoca, ma çıkarılıp, Topkapı Sarayınmemleket kurtulup muvakkat da hazırlanan daıreye hapsedılhükumet kurulunca. idarenin ba mişti. III. 'Ahmedın valıdesi bldükten şına geç'yor ve aynı zamanda ba?komutanlığı da üzerine ah sonra Eyübdeki büyük yalı Valide Sarayı diye uzun zamanlar yor. Bundan sonra Moskovanın em şdhretmi muhafaza etti. Padışahrıle hareket eden Hocamn. iç lar Eyüb tarafına tenezzühe çıpolitıkada Moskova usuller.nı kışlarmda VaLde Sarayma ıner takib ettiğini görüyoruz Mem ler, burada ağırlanırlardı. lekette girişilen ctemizlik« es1715 senesinde, Venedik harbı nasmda yüzlerce kişi öldürül' ıçın seferber olan ordu evvelâ müş ve ıktisadî, ticarî müessese yalı ve evlerı münasıb bulunan ler devletleştirılerek komüniz Eyübsultanda konaklamıştı. Bu min tatbikatına başlanmıştır. maksadla (Sadrâzama, DefterEnver Hoca Moskovanın en dar Efendi ve bilcumle sadaret fazla güvendiği adamlarından daıresinde olan devlet ricalıne bıriydi ve Arnavudluk gibi. Bal Eba EyubülEnsaride konaklar kan pevk devletlerinm Batıya hazır ve âmade) kıhnmıştı. •en yakın noktasmda bulunan Venedıklilerle g rişilen harbde mühım bir memlekette, ileri ka Mora alınmış ve vaz yetın Venerakol sıfatile. ondan çok şeyler diklıler aleyhine donmesı üzebekledığı muhakkaktf rıne Avusturya da bize harb ılân (İngilis bastnından) etmıştı. İki hasma karşı takib edılecek hareket tarzı devlet erBeş esnaf Millî Korunrnaya kânı ve rıcali tarafından Evubverildi de Val'de Sultan Sarayında koDun Belediye murakıbları tarafından nuşuldu. Tertıb edılen büyük 101 I odun ve kbmüreti olmak uzere konferansta, Reısülküttab Mus 3CS esnaf kontrol edilmlj 11 ı hakkın. da zabıt tutulmug ve 5 1 Mtlli Korun tafa Efendı dınlenmış, bu toplantıya, İstanbulda bulunan oma mahkemesıne verılnustır. Yazan: Eyüb Haîuk 19 uncu afirda Eyübsultan cak agaları ve ıhtıyarları da iştırak etmışlerdı. Pasarofça sulhundan sonra üzüntıilü harb günlerı unutulmuş, Ibrahıın Paşa İstanbul saraylarını, kasırlarını buyuk bır itma ile tamır ettırtmış, Bebekte, Ortakoyde, Beşıktaş. Fındıklı ve Kâğıdhanede ayrıca yeni sahılsaraylar, koşkler yaptırtmıştı. III. Ahmed her bahar mevsımin de Eyubde Valıde Sarayına gıder ve damadı İbrahım Paşa da bu münasebetle Defterdar ıskeleşmdeki yalısına göç ederdı. Eyübde Baharıye semtı ve bu ısimle anılan, pad şahlara mahsus koşk meşhurdu. Şaır Ş nasi Mehmed Aga butün o semtı ve eskı Istsnbulu duyuran bir beytınde; Ey nevnihali ıjuc Bahariye semtıne Bır su.nbu.ii havada hıraman olur musun? dercıektedır. Baharıye köşkü hakkında bilınen malumata gore (bu koşkun Akkoyunlu hükumdarlarının nışancısı olup I. Seiım zamanında Türkıye hızmetıne giren İdrısı Bitlısinın Eyub cıvarın daki İdrıs koşku dıye anılan yalısıdır ) tdris kdşkü ve cıvan sonradan Baharıye veya Baharâbad ısımlerıle yâdedılmeye başlandı. Çırağan Sarayı yapılırken Maç ka\a naklolunan Beş.ktaş Mevlevîhanesi, oraya da Sılâhhane ınşaSi münasebetıle Idrıs koşkiınün yerine göturülmü? ve bunun için yeni Mevlevîhaneye, Baharıye Mevlevîhanesi ısmı verılmişn (1). B r uzun rıhümın üstündekı Baharıye köşkünun den z kenarmda bır de camlı koşkü vardı. Padışahlar Baharıyeye gelıp musıki fasılları yaptırırlar, pehlivan güreşleri ve bazan da cembaz hünerleri seyrederlerdi. 1787 senesinde Bahariye sarayında cambazbaşı ile on beş cambaz bulunuyordu (2). 18 inci asır sonlarında Eyübsultanda ıskeleden sonra sırasile şu bmalar bulunuyordu. (Kasab Mustafa Ağanm yalısı. Cebecı Halıfesi yetimlerının yalısı. Bekır Ağa zade yalısı, sabık İkm ci tmam yalısı. kayıkhane ve boş arsa, Bostan iskelesi, Valide Sultan Yalısı. Şah Sultan Tekkesi, İbrahim Han zade Halil Bey yalısı. Üçler îmamı Efend n>n yalısı, Şah Sultan iskelesi. Zeyneb Sultan yalısı. Esma Sultan yalısı, Mütevelli Kadın yalısı. Eyüb Mollası Ali Efendinin yalısı. Elhac Osman Efendinin yalısı ve Bahariye sarayı.) 1828 senesinde II Mahmud Ba harıye kasnna sık sık geliyor ve burada bılhassa musıki fasıllan yaptırıyordu. Yedı çıfte pıyadesıle Bahar.yeye geien Padışahı rıhtı.Ti ustünde dızılen ağalar (Aleyke a\nillah) sadalarıle selâmlarlardı. Eksenya denız üs * tunde Camlı koşkte oturan IL Mahmud muhtelif sazlardan va (âlâ seslı hanendelerden) mürekkeb fasü heyetinı alâkayla dinlerdi (3). IV. Mustafanın ve Esma Sultanın valıdelerı Mıhrıban Valıde Sultan hastalık aylarım Eyübde kızının sarayında geçTmiş. ve orada vefat etmişti. 182829 harbir.de karargâhını bir müddet Ramı çıftlığinde kuran II. Mahmud da Eyubde Esma Sultan sarayında kalıyordu Bu ikamet esnasında Pertevniyal Kadmdan şehzade Abdulâziz Efendi dünyaya geîdı. 19 uncu asırda îstanbulda başlıyan sanayi hareketlerı Haliç kıyılarında gelışmeğe başlamıştz. Tersanen.n inkişafile eski Aynahkavak sarayı yıktırılmı;. Eyübde İplikhane ve Feshanenın kurulmasıle de eski Hıketullah Sultan sarayıle dığer bazı yalılar istımlâk olunmuştu. Eyübün son büyük binası Dam a i Fethi Paşanm oturduğu saraydı. Bu ahşab saray havaî mavi boyalıydı, gayet enli tahtalar dögenm ş müteaddıd büyük salonları vardı. Kırım harbinden evvel İstanbula gelen Prens Mençıkov'la bu sarayda da miizakereler yapılmıştı. Dahıliye Müsteşarı Saıd Efendınn. Sıra Emini Vıldan Paşanm Rumeli Kazaskeri îbrahim E fendmm yalılan Bahanye semtinın son yalıları idi. (4). Eyübde Kaptanderya Damad Mehmed Ah Paşanm birader zadesi Şışhane Alaylan Kumandanı M:ralay îbrahım Beyın de büyük bır konağı vardı Mehmed Ali Paşa on beş gür.de bır bu konağa narg.le içmeğe gelirdi. Paşaya mahfus olan (Yaldızh oda) o gün açılırdı. Dört tarafı yaldızh. çiçeklı psnolarla süslü olan bu odanın ortasmda fıskiyeli bır havuz bulunuyordu Havuzı^n etrafı lımon ağaçlarıle çevriliyd:. Kırkçeşme suyu evin her katını dolaşır, büyük sofalardaki çeşmelerden. selsebillerden daıma sular akardı. (1) Manbori tstanbul Rehberi (2) Başbakanlık Arşıvı Saray, Cevdet Tefeyüzi 7042. (31 1866 da Şırketi Hayriyenin bir vapuru (Bahariye) ismini taşıyordu. (4) Bu malumatı Eyübün en eiki sâkini Damacı hattat Rıfat Efendi verdi. D u yaz Irlandaya, o yemyesil, sev iyi huylu, fakat zayıf iradeli bir Î rr.emlekete gittiğim zaman, damdı. O kadar iyi niyetler beslegene vazıferr.ı ve arzumu yerıne mesine rağmen, vaktinin ve pagetirdim. Kalbirai daima heyecana rasmın bü>ük kısmmı civardaki veran yerleri dolastım. Shamrock birahanesinde harcıyordu. Onun için. evin bütün işleri G'jl'e Dublin'e senelerce evvel, gene bir doktor olarak gelmis ve Rotunda kalıyordu. O iki odayı derli toplu hastan&sinde bir tecrübe devresi tutmak, serseri ruhlu babasını jegeçirmıstım Benim tedavime terke kip çe\irmek ve kazancmdan geri dilen hastalar şehrin en fakir ma kalan parayı elinden geldiği kadif k t k k hallelerinde oturanlardı. Işte. Do kurtarmak, yemek pisirmek. çocuknegan larjı Gulunu de o hüzunlü lara bakmak vazifesi hep onun üyerlerde dolasırken tanımıstım. 2erinde idi. Kıza hep Loughran caddesinde Gül'ürt \. hepsine karsı p rastlardım. Kucağmda bir çocukla büyük bir sevgi vardı ama, kuçük çeşmeye giderdi Zayıf vjcudünün kardesi Michael'i tapınırcasına se.düzerine aldığı lime lime atkıva çoyordu. GüneEİı havalarda onu alıp cukla beraber sımsıkı bürunürdü. Phoenis korusunun eteklerine 30D«kuz aylık kadar oîduğu anla=ılın türürken, ağırlığı altında sendeleye çocugu kuoağmda güçlükle tasıdığı sendeleje yurür, fakat azmini bir da belli di. an olsun kaybetmezdi. Zaten onun Gül, on dört vasında ancak vardı. aani hiç bır şey karsısmda kınlKovu mavi gözleri ciddî ifadeli u mazdı. O kalabalık ve renksiz cadfacık yüründe olduSundan iri 50 deden. ya kasabla pazarlık etmek, ruRÜyordu. En künü&ü bes. pn hu yahud da ekmekçiden veresıye bir yuğü dokuz yasında üc çocuk dahajekmek daha koparabilmek üzere avardı ki oniîr da Gül'ün eteğinin zinıkâr bir tavırla gitti|ini gdrdukdibinden hiç ayr Imazlardı. Yüz çe hayran kalırdım. hatlannüi benzeyisinden ve saçlanEtrafındakilerden büıaber değilnın hep bır örnek kırmızı oluçun di. Fakir çocuklantun en iptidai bildan onların da Donegan'lann j o gisi onda da vardı: Hayatın sırlarıru cukları olduğu anlasılıyordu. , . .... . , , , , . v e zorluklarmı öğrenıp hiç cekinMuhıtm sefakhle bu k.zn goz m e d e n k a b u l ^ ^ ^ b y lerındeki cesaret v e canldık arasın göze asil bir masumiyet çarpar. c daki tezad teces usümü mucib oldu. Gulun o ufacık mahzun yuzündeki Rastladıkça: «Merhaba!, demeye iri ve düsunceli gozlerde de asırîabaşladım. Bir iki gün sonra da bu r m , .,,. , olşunluğu okunuyordu. Fakat ciddî r o n d a n cıddı ve mahçub c i r , b u gozlerde ondan da fazla 1 şey gülümseyışle mukshele gorrlü. F a I v a r d l : L e k e s i z b i r s e { k a ğ u kat kızın çekmşenhgını gidermek) B u çocuga karşı baslangcda duy Mlçilk Hlkaye Bir Irlanda Gülü Yazan: A.J. Cronln Çeviren: V. Gültekin SSSfdik^3" nSden O zaman öğrpndim ki o üç çocuk, ablalan ve kucaktaki yavru .=ekiz ay evvel annclerini kavbetmislerdi Babalan Dannv Doregan'la beraber. Lougham cadde^inin en kalabalık yerind* bir binanın bodrum kafcnda oturuyorlardı. Danny arasıra havuzlarda çalışıyordu. Son derece ""* dUğUm aldı. Kendisine birb* haüni ** ^** «™ d d bulunmak ihtiyacını duyuyordum. Te=adüfen, ya? gunünü öğrenince, O Connel caddesindeki bir elbiseciıe gıttim, Gul"e büyük bir paket hedıye yollsdım Arkasma bu vunlü elbiseyi pivip avaklarına da ona uygun çorabla sağlam iskarpinleri geçirince vucudünün ısınacağını düfü ( ^ nuyor ve bu düsünee ile seviniyordum. Bir kaç gün karşılijrnamaya çalıştım. Fakat onun artık yeni elbiselerile pazar günü kilUeye naal gögsünü kabartarak çjdecefrini ve kilisede ayakkablan wırdıyarak nasıl yvrüyeceğini görimi;n önüne getirerek kendi kendime gülümseyordum. Halbuki pazartesi günü gördüğüm raman şaşırdım: Arkasında gene o parça parca olmuş entarisi vardı ve gene o lime lime atkıya çocukla beraber bürünmüşrii. Kendimi tutamadım: «Yeni elbisen nerede?» dive sordum. Saçlarının dıbine kadar kızardı. « S12 gönderdiniz demek...> diyebildi ve uzun bir fasıladan sonra, yüııime bakmadan. cevab verdi: «Rehine koyduk. Evr?« başka bir şey kalmamıştı cünkü. Halbuki Michael'e süt almak lâzım » Bir şev soylemeden kıza uzun uzun baktım. Sevşjli kardesinin uğruna her şeyin, hattâ kendisini bile fedava civ"i<ordum. Oyle narin ve nazik bir hali vardı ki içimi v 'sn bir merhamet dalgası kapladı. Ertesi gün rahib Walsh'a gittim. Loughran caddesi ve civarına o bakardı. Gul'den bahsertiğim zaman yüzü canlandı. Tasavvurumu açhâ'm zaman da biraz düşündü, sonra muvafık bulduğuru anbtmak istiyerek basını aeır ağır sallsdı. Fakat, ıcapıya kadar benİTİe beraber gelirkerı, mahzun mahzun 7ül'i""'"5rek: :zı r>sk V^1sv kclay razı edemivec*ksıniz« dedi <Tam nıanasile bir daır bana sık âik haber veriycrlardı. Hakikaten. se\inilecek haberler aGül toplamıştı; çiftlik ışlerine iyi yardımı dokunuyordu. Kendisinin yalan yanlış bir imlâ ile yazdığı kartlardan da o zamana kadar gormediği bir saadet içinde olduğu sezıliyordu Her kartının sonunda da. oranm Michael'e yaradığını görmekten dolayı duyduğu sevinci bıldiriyordu. Günler çabuk geçti. O aym sonuna doğru idi, bu sasdeti bozacak mahiyette bir haber geldi: Çarroll'lar Michael'i evlâd edinmek i'tivorlardı. O?!"i! pek sevmişlerdi. Karı koca orta yash ıdiler; çocukları yoktu. Halleri vakiüeri de yerinde idi. Cocuk onlarm yanında babasmm evinde bulamıyscağı bir çok nimetlere mazhar olacaktı. anne o. Hayatta bundan kuvvet a hayyülün verdiği sevinç kapladı, faDanny, tabii, bu teklifi «harikulâkat bu ışık çabucak söndü. Basını de» buluyordu. Fakat Gül'ü düşünlıyor.» mek lâzımdı. Kararı ona bırakn. Bir hafta sonra. kat'î kararım: saüadı: « Gidemem. Çocuklara bakmam Kızın kararı ne idi veya bu karmis bir şekilde. Donesan'lara rarı verirken ne kadar acı duv 1u; githm. Daha evvel adamla mektub lâzun. Babama da.» « Onu da halletük. Kardeşlerine bunu hiç birimiz bilmiyorduk. Fakat laşmıstım Çocuklar masanın etrafına dızilmi1:. oruruvorlaTdı Gül, bir rahibeler bakacaklar. Razı olacak bir gün baktık: Kalkıp gelmışü... somun ekmekten kalan parçayı dil suı, GüJ. yoksa daha fazla dayana Yslnız. mazsın, çökersin.» mekl» tn Öteki kardeşlerine ve babasına t Olmaz» dedi. »Küçük kardeşi kavuştuğu için memnundu. Fakat « Seni götürmeğe geldim, Gül» mi bırakamam.» istasyondan tâ eve gelinciye kadar dedim. « Pekâlâ, onu da al.» arabada hiç konuşmadı. Acı taKınşîk alnma düscn bir tutam O zampn kızın gözleri büyük bir hayyülâta dalmış gibi. öyle oturusaçı arkava doğru atarak, yüzume yordu. Loughran caddesüıe gelince ışjkla yandl. bakt;. Anlamamıstı. Hele ertesi gün kendisini ve eş toparlandı ve yavas yavaş eski ha« Gahvay'da ahpablanm var. yasını trene yerlestiri'Ven gözleri lini aldı. Yalnız, simdi biraz dam 11 onlara gotürecesim» dive i» «thm nin daha fazla parladığını gördüm. olffunlaşmıs oldugu göze çarpıyorda. Bir ay icin. Orası bir çiftlik. TaKızınm zoru ile Danny kendine Tren hareket ederken Gül. sıska vuk'ara yem verece'^in, o kadar. dizlerinin üzerinde kardeşini salla çekidüzen verdi. Ondaki bu değiKırlaHa i~tEcliğin gibi dclaşırsm yar?' inıls^T» • «Tpglîleri gorecî şikliğin devam edeceğine dair kat"î l bir emare yoktu ama. babası ıçkiğiz, Mıchael» diye fısı'.dıyordu. V? :raç bakraç süt içerîin.» Bir an içın yuzunu güzel bir leÇarroll'lar ahpabımdı, çocuklara d«n vazgeçtiji v« devamlı sur«tte = çalıştığı müddet zarf jıda Gül rehin ğun hast&bakKisı sıfatile yanına deki bütun eşyajn kurtardı. O bod postu kurmuştu. rum katmı tam manasile bir yuva Miohael'in vaziveti fena idi. Abhalme getirdi. Hattâ bir cumartssi lası onun zorlukla nefes aldığraı günü ocağtn üzerindeki çay kuta gordukçe. ekseriya. tahammul edilsuna bir iki şilin atmaya bile mu mez bir endişeye kapılryordu. Hele vafiak oldu. öksüruk hepsinden beterdı. Gul, Fakat bir gün kerdismi tebrik et kendisini ne buyuk bir tehlikeye a*mek üzere uğradığım zaman ona fcğının farkında olrradan. kol'mu mutfaktaki masanın başında hun kardesinin fcoynuna dokvor. sırtını gun hüngür ağlar buldum. Sebebini koluna dayayor ve ökîürük geçinsormadım. Hic bir %ey söylemeden ciye kadar onu bu vazivette tu+'jelıni aldrm. B:r müddet avucumda yordu. Geee, ?ür"lüz başmdan aytuttum. nlmıyordu: kendisini ona hasretNihayet içini çekerek' «Ne yapı mişti. lım. o iyi olmn da> dedi ve metin Nihayet buhranh devre gectL bir tavırla gözyaşlaıını sildi. «Engel Gul; «Kardeşin kurruldu^ dsdıler. olmak istemem.> O zaman zavallı kız yats|ın b a s n Zaman zaman çocuğa dair hai>»r dan kalktı. iki eli ile aLrnı sıkarak: olıyorduk. Mıchael'in üvey anaba «Artık dinîenebilirim» dedi. Sonra bası onu mesud etmek için hıç Mr zay:f Vir +eb«ssümle sülvmseii: seri ejirBemivorlardı ve '!sha sim «•Basım öyle ağrıyar ki...» diden ondan kendi öz evlâdlan gibi Mür^bu kardesindsn alırustı. F ıkat rrikrob cıJ=rlerine değil. daha Bir sabah korkunç bir haber • 2Ifena yerinde faaliyete geçmişti. Gül 1 di: Hi'^"» ^•stiirrieden yatıyordu. menemit oldu ve ondan sonra b;r Gül, yanaklar: solmus. dudaklan daha kendine ge'" edi SovleHımdi kısılrr.ış bir halde oturmuş mektu galiba: Daha on dort vaşmda idi. ba öyîe bakıyordu Sonra. sert a* * * dımlarla, ocağm üzçTindekı kumbaBu yaz. kır ortasındski ISEIZ "draya doğru gitti. paravı savd' Bıliîenin avlusunüa dolas rken Gallet alabilecck kadar cara vardı. wav ko^undan tatlı bır batı ruz^lrı « Ben gidiyorum» dedi ve mâni esiıor ve bu rüzşârla civardaki bsclm=k istiyenlerin hıç birini dınle yaz bedanah evlerden çalı çırpı dumedi. mar.snın kckusu geliyordu. Bu koNiçin mâni olmak ktiyorîardı' 5 ku îrlandîn:n nefesl. hattâ ruhüd'UT. Bilmij orlar mıydı ki Gul'ün. kardeYerdeki o ince uzun yeşil tüm^eşine her türlü yardımı dokunabılir ğin üzerinde çe'enk falan yokt.ı. di: Atesi vükseldiği zaman ona ma Fska+ o+lsvın a^asmdan incecik uir ma yedlrir, huysuzlandığı zaman daln vükeldiğini gördüm. Bu Jiilâcını içirirdi. Hattâ. alnını okşıya kenli dahn ucıında bir tek yaban rak onu uyuturiu bile. Kat'i kara gulü vardı. rım vermiş bir halle hazırlrdı; O sırada, kurşunî bulutların arçocukları bir komşuya emanet etti, dından birdenbire günes çıktı. bu sonra tramvaya binip istasyona doğ bey^z ciceğn üzerine nurunu dök« ru yollandı. tü ve tumfeğin başı ucundaki beyaz O aksam Carroll'larm çiftligınde, levhayı aydınlattı. Bu levhada kğın gen# hiç Hmseyi dinlememis, çocu israi yanlı idL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear