24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 Agnstos lMf CUMHSJKIYET Hinııııtııııminıııııııınıımıııııııııııınnıııııım İ K T İ B A S L A R IIIIHKmniHlllinHIIIIIIIIIIIIUUIIIIIIIIlllmmHI ÇİNDEN NOTLAR: Bir Çin şehrinde geçirilen dört gün Yazan: Dr. Muhaddere N. Öıerdim bırinin adını bildiren uzun ipek şaten levhalar sarkıyordu. Dükkânlarmın önünda bambu sandalyelere oturmuş, pipolannı tüttüren ihtiyarlar, küçük çocuklarmı kucağında uyutmağa çalışan genc anneler, kâselerinin içinde pirincini yiyen nkaşcılar ve renk renk, dar elbiseleri içinde siyah parlak saçlı genc kızlar buradaki hayatın ne kadar canlı olduğunu göstermeğe kâfi idi. Lokantalardan taşan gürültüler ve bunlara karışan yeknasak fakat, heyeean verici kıvrak Çin müziği Uzak Doğunun esrarengiz âlemi içinde olduğunuzu hatırlatır. Otelimiz üç katlı ve modern üslubda bir bına idı. Yemek salonu gölün kenarında ve Çin üslubunda yapılmış tek katlı, yeşil damlı, kıvnk, renkli saçaklı bir paviyondu. Oyma işlemeli bir bölme iki salonu birbirine bağlıyordu. Duvarları klâsik Çin resim ve yazılarrle süslenmişti. Göle bakan geniş verandada zarif bambu koltuklar ve masalar insanı istirahate ve etraftaki güzelliği seyTe davet ediyordu. Yemekten sonra burada oturup gölün karşı sahiündeki ışıkları ve gölde dolaşan kayıkları seyrett:k. Hava serin ve tatlı idi. Olgunlaşmağa çaJışan a^ı ince beyaz bulutlar saklamağa çalışıyordu. Sabahleyin odamızın geniş bal konundan etrafa baktığımız zaman çok başka bir güzellikle karşılaştık. Zümrüd yeşili göl alabildiğine uzanıyor, ince zarif bir köprü ile diğer bir göle bağlanıyordu. Gölü çevreliyen tepeler yemyeşildi. Yefillikler arasmdan pagodalar uzanıyor, mabedlerin ve köşklerin kıvrık saçakları görünüyordu. Gölde beyaz tetenelı kayıklar akıp gidiyordu. Saat dokuz olduğu halde güneş görünmüyordu, .ince beyaz bulutlann arkasında saklı idi. Sümbülî bır gündü bu. Halbuki biz Nanking ve Shanghaı'da olduğu gibi daha sabahtan boğucu sıcaklarla karşılaşacağımızı zannediyorduk. Hangchow'da dört gün kaldık. Dört gün hava bu şekilde ıhk ve tatlı geçti. Geceleri ise oldukça serindi. Tam mânasüe olgunlaşmış ay bütün ışıklarını göle döküyordu. Biz bu gümüş ışık seli içinde küçük Çinli kızların çektikleri kayıklarla gölü dolaştık. Yanımıza almağı unutmadığımız el radyosundan tesadüfen dinledığimiz Schubert in «Bitmemiş senfonisi» ve Beet hoven'm «Ay sonat» ı bize hiç bu kadar güzel gelmemişti. Dört gün içinde Hangchow'da gezilebilecek ve görülebilecek r.e varsa, hepsini gezdik ve gördük. Muhtelif Budist manastırları, Merhamet İlâhesi, Kuan Yıne'ın mâbedi, eski eserlerıle meşhur Millî Kütüphane, Müslüman camıı, muazzam ve içinde müzesi olan park, şair Su Tungpo'nın hâtırasma yapılan mâbed, meşhur adamların mezarları, İğneli Pagoda ve efsanevî hikâyesile meşhur Şimşek Pagoda (yahud Beyaz Yılan Pagodası) Hangchow'u geçmişte olduğu kadar bugün de meşhur yapan ve tarihi değerini yükselten eşsız eserlerdi. MEMLEKETLERDE Hartyn sonundanberi Amerikan dış tıcareti dünya iküsadıyatının en büyük âmıllerindpn biri halme geld>: Amerıkan ihracatı Batı Avrupa memleketler'.ni besledi ve onlarm kalkmmaları içm lüzumlu maddeleri temın ettı. Fakat Amerıkan ithalâtı, ihracatı karşılayamadığı içın arada bir aç'k hasıl oldu Amerıka ile ticaret yapan mem leketlerin en fcüyük derdi de bu sçıktan ılerı gelen borçlu vazıyettır. Ge;en sene Amerıka dış memleketîere 12 6 milyar dolarlık mal satmış ve buna müka'uil ancak 7 mılyar dolarlık mal almıştır. Aradakı 5,6 milyarlık •fark eskıden olsa memleketm lehme kaydedilecek bır muvaffakıyet sayılırdı. Simdi ıse bu rakam hıç de Amerıka Îehıne değildir. Çunkü bu 5,6 milyar dolar alacağın bugun veya yarın tesviye olunacagı ümidi yoktur; Amerıka bu alacağını ancak senelerce sonra elde edebılecektir. Çünkü bir çok memleketlerle borca alış veriş ediyor. Bunun için, Amerikan hükumeti aradakı farkı kapatmayı kendisine gaye edinrmştir. Fakat vaziyet 1949 senesinin ilk yarısında da değişmemiştir. Ccaktan haziran sonuna kadar olan rakamlar bu müddet zarfmda Amerıkanın 6.6 milyar dolarlık mal sattığını, fakat ancak 3,4 milyar dolarlık mal aldığını görterıyor. Son zamanlara kadar, Amerikan ithalâtınm az oluşu. dış memlsketlerm ve bılhassa ham madde istıhsal eden yerlerın harbden zarar görmesi üzerine, fazla ıhracat yapamamalarına hamleiılivordu. Bu izah şeklı doğru olsaydı, zamanla Amerikan ithalâtınm artması lâzım gelirdi; çünkü bır çok ham madde memleketleri harbden sonraki ilk senelere nazavan son yıllarda istıhsallerini arttırmışlardır. Halbuki Amerikanın ithalâtı 1949 senesinin ilk altı ayında 1948 in son çeyreğ.ne n.sbetle < ~ î 1 0 derecesinde azalmıştır. Gene yukarıdakı izah şekli doğru olsaydı. harbden zarar görmüş memleketlerın zaman geçtikçe imalâta başlamaları ve Amerikadan daha az miktarda ıthalât yapmaları lâzım gelirdi Halbuki Amerikan ithalât ihracat farkı 1949 un ilk altı ayında bir sene evvelkine nisbetle artrmştır. Amerıkanın ıhracatile ithalâtı arasındaki farkın en büyiik sebebı, ithalâtmı ihracat yaptığı memleketlerden temin edemeyışidir. Amerika en fazla Avrupa kalkmma plânı memleketlerine mal gönderiyor. Halbuki onlardan aldığı mal umumi ithalâtınm ancak ^,15 i nisbetindedır. Bu vaziyet, şüphesiz, Amerıkanın ihtıyacı olan maddelerin Batı Avrupa memleketlerinden zıyade başka memleketlerde yetişmesinden ileri gelmektedır. Amerıkanın ithalâtı arasında en başta. %29 la, ham sanayi maddeleri geliyor. Ham yiyecek maddeleri ithalâtm cJ19 unu. mamul maddeler cj.22 sini, "V'razın sejyar tiyatro kumpanyalannın Boğazın Anadolu ve Rumeli sahillerindeki kır kahvelerine akın ettikleri görülür. Bu kahvelerin iki cephesi vardır. Denize bakan kısmı bir nevi gazinodur. Caddeye bakan ve büyük bir bahçevi bastan başa kaplayan kısım da ooğrudan doğruya bir kır kahvesidir. Boğazın her iki sahilinde de bu gibi kahveler çok bol ohnasına rağrran sejyar tiyatro kumpanyaUrı daima iskele civarında yer alanları tercih ederler. J Trenimiz saat 20.30 da tatlı bir pembelik içinde Hangchow'a nı) memleketlerinden Amerika girdi. Garın genişliği ve temizyarı mamul maddeler <Z, 19 unu, mamul yıyecek maddeleri de bılhassa mensucat ipliği ithal liği, tenhalığı bizde çok iyi teeder ki bu da daha ziyade İn sır yapmış, hele gardan geruş T c ll ini teşkil ediyor. Amerıkan ihraeatı 'se şu se giltere, Fransa, Belçika ve îtal bir caddeye çıktığımız zaman yadan gelır. İthalât listesinde memnuniyetımız son dereceyi kilde taksım olmaktadır: Mamul sanayı marîdelerı: ^ 5 3 , ikmci olarak gıda maddeleri yer bulmuştu. Rikşacılar hemen etham maddeler: "~r15; yarı ma alır. Bunları da İngiltere, İtal rafımızı aldılar. Eşyamız fazla mul maddeler: <r<,12; ham yıye ya va Fransa temin eder. oldu|u için otomobil istediğimicek maddeler: Tcl2; mamul yıGeçen seneki ve bu senekı zi sbyledik. İçlerinden biri yecek maddeleri: <~r8. rakamları gözden geçırecek yanımızdaki polis kulübesiAmerıkanın ithal ett ğı hara olursak, belkı yıyecek maddeleri ne gittı, polise bir şeyler sanayı maddeîermin başmda ba müstesna, bu maddelerm ithalâ söyledi. Sonra yanımıza gelerek, kır gelır ki bunu temın eden de tmın gıttıkçe azaldığını gorürüz. «Biraz sonra otomobil gelecekn Şıli, ÜNIeksıka ve Kana??dır. Dı Meselâ Amerıkanın Ingiltereden dedi. Hakikaten on dakika sonğer ithalât maddelerı su mem aldığı mensucat iplikleri ocakta ra bir otomobil yanımızda durleketierden ıthal ecVlmekiedır. 5.800.000 dolarken mayısta 4 du ve kapısı açılarak şoför bizi Kalay: în^ıhz Malayası. Bo milyon dolara; otomobil de 2 buyur etti. Polis otomobil gönlivya, Endcnezya, Bslçıka Kon milyon dolardan 300.000 dolara derilmesi için şehre telefon etgosu. Sıyarn. düşmüştür. Bunda, şüphesiz, İn mişti. Kurjun. Meksıka, Kînada (ge gılterenın iktısadî buhranı âmil Çinde modern şehirlerde bile çen sene b:r k:sım da Avustral olmuştur. istediğmiz anda taksi bulmak yadan almmıştır.'ı Bu vaziyet de Batı Avrupa Nıkel, çınko, Alurrr.nyum Ka memleketlerinden yapılan itha zordur. Yollarda taksiye nadıren rastlamr. İhtiyacınız olduğu zanida. lâtm arttırılmasına pek imkân man Taksı Ofisine telefon edeKrom cevherı: Rusya; olmadığmı göstermektedir. EsaMar.^anez: Rusya. Hindistan. sen b.r memleket. ithalâtmı şu rek taksinin gelmesinit istediğiCenubi Afrıka, AHın Sahik. veya i u düşünceyle arttırıp ek nız saati söylersiniz. Otomobil göndereceklerini bildirdikleri Brezilya. siltemez. Memlekette yapılabiKahve: Brez.lya, Kolombiya lecek maddelerin ithali yerli sa halde beklediğmiz anda taksinin gelmedıği de olur. Trene yePetrol: Venezüella nayiin ve işçinin işsiz kalmasım tişememek tehlikesini önlemek Şeker: Kuba. mucib olur. Bu da umumi iktiiçin daha sabahtan haber verirHam kauçuk: tngiliz Malaya sadî vazivet: bozacak neticeler siniz, öğîeden sonra bir kere sı, Endonezya, Sıyam, Seylan. doğurabıl r. daha hatırlatırsmız. Ham yürı: Avustralya, ArjanFakat, tehlikeli neticeler verSonra, fiatlar bilhassa Peıtin, Uruğuay. memek çartile, görünüşte mem pmg'de ve Nanking'de saat leket iktisadiyatının zararma üzerinden tesbit edılmiştir. On Geçen ay, Iktisadî îşbirligı olan bazı tedbirlerı almak da dakikalık bir yere gitseniz bile idarecisi Paul Hoffman, Âyan hükumetin vazifesidır Zira, ıtbır saatlık ücreti vermek zoMeclisi Tahsisat Komisyonuna halâtla dışarı çıkacak para o rundasınız. Shanghai ve civaverdigi raporda Batı Avrupa memleketın :hracat maddelerini memleketlermden yapüan itha almak hususunda başkalarma rında bu tarife daha makuldür. lâtın 1941 senesıne kadar yılda imkân verecek, bu suretle iktı Yani, ücret dakiRa başına hesab edilerek gittiğiniz dakika kadar en aşağı 1,5 milyar dolar arttı sadî hayat inkişaf bulacaktır para verirsiniz. Kurnaz şoförler rılmasını tavsiye etmış, aksi tak Amerika, dünya iktisadiyatıdırde Avrupaya yardım progra nın ancak bu şekılde gelişeceği gittiğiniz yer uzaksa, otomobile mmın muvaffakıyetsizlikle ne ni düşünmüş ve memleketler bindiğiniz dakikayı kendi saaticelenmeye mahkum olduğunu arasında ticarete mâni olan sıkı tine göre hesab ederek fazla para koparmağa çalışır. Sonra tak hatırlatmıştır. kayıdlarm kaldırılmasmda önBu itıbarla, Amerikan iktı ayak olmuştur Bu arada karşı si ücretinden başka bahşiş de sadcılarına memleketın Batı Av lıklı ticaret anlaşmalan kanunu isterler. Çinin yabancısı olan bir rupa memleketlerinden yaptığı gereğınce, gümrük resımleri kimse «ücretinizi verdim» deyip ithalâtı arttırmanm imkânı olup 1945 tekıne nisbetle ^50 tenzıl gitmek ister. Fakat çoför ısrarla olmadığını araştırmak vazıfesi edılmiştır 1947 deki Cenevre ti «o taksinin parası, ben bahşiş isduşüyor. Bız de vaziyeti burada caret anlaşması da bu sahada tiyorum» dıyerek ısrar eder durur. Çme alıştıktan sonra, bunu hulâsaten gözden geçirelim: atılmış adımlardan birid'r ERP (Avrupa Kalkınma Plâ(NewYoTk Times) tabü bulup açılan avuca ısrar etmeden bahşişini koyarsmız. «Cinayet» dergisinin Fatihde hir randevu e\i Daha ilk adımda Hangchow'duruşması lıların kibar ve anlayışlı kimsebasıldı Emnıyet Mudurlugu Ahlâk Zabıtas) ler olduklarmı görmek bizi çok Matbuat Kanıınunun 37 nci maddesi' ne muhalif harekette bulundukları id memurları, bir müddettenbçrl taras=ud memnun etmişti. dıasüe Savcılık tarafından şehrunızds etüklerı Fatihde Husambey mahalleOldukça geniş bir caddeden çıkan 6 zabıta dergısı hakkında ân.me sınde. Refah ^okpgında 33 numaralı evi davası açıldığım ve bu mecmua sa evvelkı gece basmışlardar. Bu curmu geçmeğe başladık. Ortalık tahib ve mes'uUermin İkinci Asliye Ce meçhud neticesinde bu evde rande.u mamile kararmış olduğundan za Mehkemesinde duruşmalarma bajlan cüluk ettiği anlaşılan Aliye admdaki dükkânların ışıkları yanmıstı. kadın y&kaîanmış, Savcıhğa teslim edüdığını yazmıştık. Çinde her yerde dükkânlar saBu dergılertien «Cınayet» adlı halta mıştır. baha kadar açıktır ve ışıklar da lık mecmuanm durujmasına dun öğSandallı eroin satıcıları leden sonra 2 nci Asliye Cezada devam Sabıkah eroın <;atıcılarından Abdul yanar. Gece saat 12 de sokakta edılmiştir. Savcı, ehli vukuf tarafın lah Işıkla Ramazan adındakı arkad^şı tek başma g.den bir kadına sık dan verilen raporun, bir kısım nokta dun Galata iskelesinde bır sandalm lardan, bilhassa suç unsuru olup olma içınde eroin Fatarlarken, Emnıyet Mu sık rastlamr. Çünkü gecenin bu dığı bakımından, tavzihe muhtac ol durluğu Köçakçıhk Burosu memurlnn saatinde yolda nârâ atan, sarkınduğunu soylemis. Cınayet gazete'i sah.b tarafından sucustu yakalanmışlard'.r. tılık eden sarhoşlara veyahud ve mes'ulü Kemal Onanla. avukatı Yapılan arastırmada sandal i<;ınde 2C0 sokrk serserılerine asla tesadüf Burhan Apaydın da neşriyatlarında paket eroın bulunmuştur. edılmez. Elektrikleri sönmüş ol37 nci maddeye muhalefet olmadığmSarhoş şoföriin yaptığı sa bile caddeyi aydınlatan dükda ısrar etmışlerdır. Neticede yargıc Reşıd Nomer, mahkemenm kararını kânların ışıkları korkusuzca yofeci kaza bildimiıştır. Tefhira edılen karara Şoldr Salihin ıdiıesindekı kamycn. lunuza devam etmenize yardım gore, davaya mevzu teşkil eden 11 nus .çınde 4 yolcu olduğu halde. evvelkı eder. ha, ehli vukufa tevdi edılecek, muhtegece saat 23 te Polonezkoyu civarmdaki vasının ilmi, edebî ve felsefi eserler şo^ede büyuk bir hızla ılerîerken, her.mahiyetinde olup olmadıkları araştı değe yuvarlanmıştır. Kamyonda bulurılacak, tasvir ve hıkâje edılen vak'a nanlardan amele Mustafa başından nlların hakikî veya nnıhayyel bulunup dığı bir yara neticesinde dcrhal ölbulunmadıkları incelenecektır. Aynı rnuştur. Diğer üç kışi de vjcudlerinın zamanda ba^llan reslmlerin şekıl v« muhteHf jerlerinden yaralandıklarmmahlyetler! ltıbarile mevrularla alâka dan Nümune Hastanesine kaldırılmışdereceleri tetkık edılecek. halkın fh lardır. lâki duygularına dokunabilır mahyette Sarhos olfiuğu ve kazayı bu yuzden olup olmadıkları gbzden geçirilecektir. yaptığı ıddıa olur.an şoför Salıh, h?Ehli vukufun, bu tetkıkleri tamamladıse sırasında kendısini şotor rrahalmalan için flurufnıa bir başka güne 'ır.den dışarıya atmış ve kaçrrışt,r. biTakılmıştır. Zabıta tarafmdan aranmak*?(î r. Urdün Krah Abdullah Londrada ne yapıyor? Yazan: Ortaşarkın ucsuz bucaksız âlemi içinde bir kanş toprak ve bir taht sahıbi olan Kral Abdullahın büyük emeller ve davalar peşinde koştuğunu ötedenberi biliyoruz. Onun bu defa da Londraya gidişi gene bu emeller ve davalar hesabına olduğu zerre kadar şüphe götürmez. Kral Abdullah artık saçı sakalı ağarmış vs dünya içlerinden ümidi keserek da ha fazla uhrevî hedeflere ve gayelere hayatmın bakiyesini hasredecek hale gelmiş ise de, her nedensa o emeller ve davalar hesabına biı kere daha yardım istemek tizero Londraya uzanmış buiunuyor. Belki son dakikada duaları müstecab olur ve belki Ortaşark âlemi içinde daha büyuk bir varlık, daha nüfuzlu bir saltanat, daha müstakaı bir taht sahibi clmak nasib olur. Daha geçenlerde Suriye Cumhur Başkanı olan ve daha sonra kurşu na dizi'mek bedbahtlığına uğrayan Hüsnü Zaim bir aralık şöyle demişti: «Kral Abdullahın ölümü üzerin© yapacağım ilk iş, Ürdünü derhal işgal ederek Suriyeye katmak ve böylece Kral Abdullahın tahtı yerinde yeller estirmektir.» Bu söz, Kral Abdullahın kalbini o derece kırmıştır ki o da rivayete göre, vefatından sonra Ürdünün Suriyeye değil, fakat Iraka katilmasını vasiyet etmiş... Gerçi Kral Abdullaha karşı bu dereco açık meydan okuyan Hüsnü Zaim ortadan kalkmış bulunuyor, fakat ortaya attığı fikir onurda beraber göçmediği lçin> muhakkak olan nokta, Maverayi Ürdün saltanahnın istikrardan rnahrum olduğu, bu saltanata bir istikrar vermek icab ettiğidir. Bu saltanata istikrar vermenin ilk çaresi ise onu büyütmek ve mümkün olduğu kadsogenişletmektir. Meselâ, Filistinin Arab kısmı bugün açıktadır ve bu kısım Ürdüne pekâlâ ilhak edilebilir. İlhak edildiği takdirde Ürdün hem büyümüş, hem de Arab âlemindeki durumunu bir hayli ilerletmiş olur. Bahusus Kudüs de Yahudilerin elinden ve beynelmileliyetten kurtnlarak bu yeni saltanatm payitahtı olarak ilân edilirse mesele iyiden iyiye halledilmiş olur. Çünkü Kral Abdullah, Kudüste beynelmilel bir idare kurulabileceğine zerre kadar inananlardan değildir. Bu idare Birleşmiş Milletler adına kurulacağı için bu adı destekleyecek hiç bir askerî kuvvet bulunmadığı aşikârdır. O halde yapılacak iş Kudüsü aslı faslı olmıyan bir beynelmileliyetten vazgeçerek Kral Abdullahın daha çok eîverişli idaresine tevdi etrnektir. İşte Kral Abdullahın Londrayı ziyaret etmesinin ilk ve en mühiro sebebi budbr. Büyük bir Suriye kurmak bahsine gelince bunu ötedenberi bildiğirniz için tekrarlamağa lüzum gormiyecekük. Fakat meselenin yepyeni bir safhası daha vardır. Acaba Zaimin öldürülmesinden sonra ıktidar mevkiine geçen Suriye hükumeti, büyük bir Suriye kurmağa daha mütemayil midir? Kral Abdullahın kendisl «Elmısrî» nin Londra muhabirine beyahatta bulunduğu sırada bu noktaya temas etmiş ve küçük hükumetlerin fazla işe yaramadıklan için bü Soha Sakıb Taner %• Sonradan sdını öğrendiğ miz Chung Shan Chung caddesınden geçıyoruz. Şoföre biraz yavaş gitmes nı söyledık. Hangchow'un meşhur ipeklılerini teşhir eden büyük mağazalar bayram günlerinde olduğu gibi kırmızı, yeşil elektnklerle aydınlatılmıştı. En küçük dükkânlar bile ışıklar içindeydi. Mağazaların önünde, üzerinde irı Çin yazılarile her Kral Abullahın son resmi: Ürdttn Kralı, İran Şahı ile birlikte yük Suriyenin kurulacağını ve bu nun İngiltereye kadar gitmesinia devletin Haşimiler tarafmdan idare ve bu meseleieri orada bahis mevolunacağuıı beyan eylerim.> demiş zuu etmesinin sebebi ne? tir. Bu nokta gayet^ aşikârdır. O da Acaba Kral Abdullah, bugün Su Kral Abdullahın Ürdünü İngiltereriyede hüküm süren hükumetle an ye bağlayan bir andlaşma imzalalaşarak mı bu sözleri söylemiftir, mış bulunmîGiitr. İki taraf arasınyoksa anlaşmıyarak mı? Anlaşmı daki bu andlaşmsya göre Ürdün yarak söylediyse mesele yoktur herhangi bir tecavüze karşı İngilÇünkü yarın, cbürgün bu sözler t^reden yardım istiyebilir, buna şiddetli bir rrmkabele görür vc da mukabil İngilterenin her lüzum ha sonra tekzib olunur. gördüğu sıra la üslerini de onun Anlaşarak söylemiş olduğu ihti emrine âmade kiltr. Bunun apaçık maline gelince bunun için şimdiki manası, Ürdünun İngiliz himayesi Suriye hükumetinin ev\elâ ıoe§ra şltmda yaşa.nasıdır. Çünkü onuıf \ iyet kazanmak üzere halktan r»>y İngiliz yardımından istifade e t m e k | almış olması icab eder ki Imım he mukabilinde ,Tngilizlere takdim ede«] nüz yapmadığına göre Suriye halkı ceği biricik yardım, gene kendi üsJ namma söz söylemeğe salâlıiyetli leridir. Bu. böyle olduğu için araİ olmadığı aşikârdır. daki andlaşma, karşılıkh yardıntj Bu jüzden şimdiki Suriye hüku rnahiyetinde değildir. metinin Kral Abdul'.sha Londrada Durum bu merkezde olduğu içiü bir büyük Suriye kurmak üzere Arab âlemi, Kral Abdullahın t e ' mezuniyet ve saîâhiyet vermiş ol şebbüslerini hoşnudsuzlukla karşıması muhtemel değılâir. lamakta ve onun Arab istiklâline Durum bu merkezde olduğuna önderlik etmekten çok uzak oldugöre Kral Abdullahın bu sözleri ğunu, bilâkis Arab istiklâlini baltasöyliyerek bu^unkü Suriye hüku ladığını iddia etmektenir. metini bir kere daha denemek ısİş o hale varmıştır ki Arab âletediğine hükmedebiliriz, mi içinde Kral Abdullaha açıktan Burada şunu da söylemek isterb açığa yardım edebilen Irak bile ki İngilterenin himaye ettiği bir bü arasıra ister istemez ondan yuz çeyük Suriye, Mareşal Hüsnü Zaimi virmekte ve hiç bir Arab memledaha fazla Fransa ile dost olmağa keti aleyhinde herhangi bir teşebsevketmiş ve bu vaziyet bir çok büste bulunmadığıru ilân etmek akisler bırakmıştı. zorunda kalmaktadır. Acaba aynı kcmmun tekrar orFakat Kral Abdullah, teşebbüstaya atılması, Hüsnü Zaim siyaselı lerlne devam ediyor ve dediğımiz nin lehinde yeni temayüller uyan gibi kurmuş olduğu saltanatın isdırmaz mı? tikrar bulması ümidile son bir gayFakat asıl mesele ne şudur, ne ret sarfediyor. budur, Kral Abdullahın her meseleBu son gayretın bir fayda verip yi ingilterenin yardımile ve İngil vermiyeceğini kestirmek kimsenin terenin Ortaşarktaki bir karakolu elinde değüdir. Fakat Kral Abdulsıfatile halletmek istemesidir. Me Ish muvaffak olduğu takdirde büselâ Kral Abdullah İngiltere yolun tün Arab âleminin rağmına muvafda Kahireye uğrarruştı. Arablara fak olacak ve bütün Arab âlemi aid olan bütün meseleleri orada onun huzura kavuşmaması için konuşabilir, kararlaştırabilirdi. O elinden geleni yapacaktır. durmasını yemeğe ahşmış olan yaşlı merakhlar onun «dondurma» diyen yüzlerine brVmasma tahammül edemeyip: «Ne duruyorsun?.. gezsene» derler. Mızıka artık sahr.enin önündeki yerini alm'ştır. Birinci çıngıraktan ?onra izci marşı çalmır. Bunu, büyük vals ve komparsita takib ederGencler pek tabiî olarak bu iki büyük dans havası çalınırken kahkahalarla sülme'îten kendiloritıi alamazlar. Fakat bu verimsiz mızıka birliğinin falsolarmı ötedenberi kabul etmeğe ahşmış olan ihtiyarlar hafıf tertib alkışlayarak heyecanlanırlar. Nihajet ikinci çm^ırak çalınır ve arası çok geçmeden «Only five minutes more* şarkısı çalınır ve genc kızların omuz oynatışları arasmda perde güçbelâ ve saj,a sola kırıta kınta açıîır. İkinci perde, üçüncü perde de, baş' gösterecek olan aşk faciasma tam manasile bir hazı:hk teşkil eder. Seyirciler bu durumu iyiden iyiyo sezrnişlerdir. Genc kızlar ve deli* kanlılar adeta esnemeğe başlarlar. Fakat yaşlılar, genclik devrelerinde bugün sahnede belirtilmek istenen faciaya benziyen hakikî aşk maceralanna şahid oldukları için üçüncü perdenin nasü biteceğini büyük bir titizhkle tahmin etmeğe çalışırlar; hattâ anlaysmadıklan bazı diyaloglar hakkında yanmdakilera sualler sortıp tahminler yürütmekten geri kalmazlar. İkinci perdenin sonunda on beş dakikalık bir fasıla verilir. Dondurmacı ve fıstıkçmın aralıklı geçıd ; resmi ve çocuklsrm yaytraraları arasmda kimin kimle birlikte tiyatroya seldiği araştınlır. Derken perde açılır. Tabiî facianırı son perdesinde bir çok aksak ; lıklar çıkar. Biri söyliyeceğini u ' nutruğu için rolünün icab ettirdiği^ yerden sahne aralığına kadar gider,' fakat süflöıün kan ter içinde ve : avazı çıktığı kadsr adeta bir motör halinde durmadan havkıra haykıra söylediklerini bir türlü enlayamaz. Bu vaziyet karsısmda busbütün sinirlenir. Elı'.e ışaretler yaparak süflöre meram anlatmak ister. Lâkin bu duruma tahammül edemiyen süflör: aktorlükle hiç bır alâkası olmıyan delıkanlıva cevab vermek için başını çıkarır. Seyirciler kahkahayı kopanrlpr. Derken tam facia ânında mantar taba^.rası patlamaz ve böylece facianm son perdesi, gelecek hafta için ileri sürülen namütenahî hazırlık ve program dolgunluğu va'dıle sona erer. *** Hasılat yetmiş îirayı geçmediği için geceyansmdan sonra seyyar tiyatro direktörlerile bahçe sahibi arasında müthiş bir kavga çıkar, yatacak yer bulamıyan ve kahve peykesinde sabahı bekleyen bazı genc aktörlerin «biz sanatkârız» diye haykndıklan işitiür. nuna şal taklidi bir mendil dolamıştır. Klârnetçi, arada bir dudaklarını ve dilini ıslak tutabilmek için bir kenarda duran testiden bardağa boşalttığı namh EUJTI govdesine indirir ve bununla da ferahlayamadığı takdirde atlet fanilesile oturmayı tercih eder. Trampetçi dığerlerine nazaran biraz daha yaşhdır. Yaygara triyosunda kendi payına düşen yükün diğerlerine nazaran daha ağır olduğunu bildiği için çahnacak parçalann sololarım yaparken bir nevi artistik poz alır ve klâmetçinin kıvıramadığı notalan *** durmadan tekrarlamasma pek fazla Ak=ama doğru tiyatronun mızı Einirlendiği, arada sırada yan gözle kü=ı cıhz bir kadro ile deniz cepha sert sert bakmasmdan farkedilir. sınde en goze batacak bir yere y3 *** l?;ır Bu kadro bir davul, klâmet ve Yalılarda, aşağı ve yukarı mahalbir de trampetten ibarettır. Üç parlelerde ikamet edtn insanlar bu çaian müteşekkil olan bu mıziKa çığırtkan mızıka tempozisyonunun belki bütün bir köyü rahatsız edeyaydığı melodileri işitir işitmez cek kadar muazzaın bir yaygara eajTiihtiyarî: «Bu akşam tiyatro husule getirir. Seyyar tiyatro kumvar.» demekten kendilerini alamazpanyalarının b\ı şekilde hareket etlar. melerini hiç de yadıraamamak ıâYavaş yavas iskeleye muhtelif zımdır. Onlar köy halkına «bu akşam. tiyatro oynayacağını başka numarah ve aktarmalı vaourlar uğtürlü biHiremeder. Vaktile çıngı ramaya baslamı?tır. Daha vapuı raklarla üân dag:tan çocukların burnu döner' dönmez. mızıkacılar köyde dolaştıkları görülürdü. O büyük bir itına ile e\*velden hazırzamanlarda t u tiyatrolara kar1?) ladıkları ve herkesin ağzmda doladuyulan alâka bambaskaydı. Boğaz şan modern bir sarkıyı ellerinden da. bugünkünden çok farklı ve cok geldiği kadar ihtımam göstererek âsude bir yaşama tarzı hüküm sü çalmaya çahşırlar. Ötedenberi bu gibi tiyatro kumpanyalarına rağbet rüyordu. göstermek âdetinde olan insanlar Sonra bu da derme çatma tibir an içinde birbirleriie danıs?rak yatro kumpanyalarında ne de olsa karar verirler. Umumîyet itibaribir sanat kırıntLEmm mevcudiyetme le: «Bu akfam burada tiyatro vır kanaat getlrenler vardı. Bugün Bogilelim mi° Gidelim.» denir. Vağaan her iki sahilinde de oldukça purdan çıkanların üzerinde müsbst buyuk gazinolar yer almıştır. Buntesir bırakmak için gene evvelden lar bir caz orkestrası eetirtebilecek tasarlanmış ikinci ve en guıel şarkı kudrett« olmasalar dahi pikâplarile çalınır. Bu şarkı çalınırken davulcu yayınladıklan tatlı melodilerle bol bazı artist'k hareketler yapnıak bol müşteri celbetmektedirler. yjuîile her zamankinden daha *** fazla gvrültü çıkarır. Trampetçi diHalbuki seyyar tiyatro kumpan Ğerlerine P'zaran çok daha soğukyaları zamanm bu yeniliklerile mü kanlıdır. Bir taraftan falso yapmacadele edecek durumda değillerdir. maya gayret ederken. dieer taraftan Bu vuzden bütün ümidlerini akşa da triyonun vapur halkı üzerinde ma doğru kahvenin deniz cephesin uyandırdığı tepkiyi yanpiri duran de yer alan bu üc parçalık mızıka göılüğünün üzerinden kimseye faryaygarasma bağlarlar. Da^ılcu. enttirmçderı n*r?nmefs çalışır. eesini pişiren güneşten biraz olsun Köyde ve civarda ikamet edsnkkendisini kurUrabilmek için boy rin büyük bir kısmıru getiren va Küçük Hikâye Seyyar tiyatro kumpanyaları Yazan: Cevad Tevfik Enson = purlar iskeleye uğrayıp ve bol köpük bırak:p açüdıkları bir sırada triyo, tenrsilin verileceği bahçenirj yol kısmma bakan cıhetinde ycı alır. Artık mızıka ikinci en büyük ödev ve rolüne girişmiş bulunmafttadır. Bu, doğrudan doğruya halkı tiyatroya celberme hareketidi." Böylece daha fasılalı, fakat daha kulak brmalayıcı ve çatlak boru sesleri yukselir. Artık bu sololu tiyatroya gitmeyi akıllarından geçirenlere kat'iyetle kararlarını verdirecek şekilde gayet kıvrak, canlı ve daha faîsolu olur. Arası çok geçmeden mızıkaya üçüncü bir trampetçinin katıldığı görülür. Bu geno adam Halde bir kabzımalın yanında çahşmaktadır. İFinden çıkınca, koltuğunun altına aldığı trampetesila seyyar tiyatro kumpanyasmm bulunduğu yerin yolunu rutmaktaduYarı amatör, yarı profesyonellik esasları dahilinde tiyatroya faydalı olmaya çalışan genc müzisyen gelir aelmez ihtiyar trampetçi biraz nefes ahr ve hattâ triyonun yer aldığ' kahve önünden biraz geride duran artist nıasasında ceketini omuzuna atarak kehnbar ağızhğıaa bir sigara yerleştirdikten sonra kahve ısmarlar ve yüzünde yer yer parlayan teri sMcrken getirilecek olan kahvenin zsvkini i>ir'ien iyıyo tatmak için sandalyesine biraz dain gömüldüğü cörülür. Fakat onun bu sükunet devresi pek uzun sürmez Mızıka, kalibrasile hiç de mütevazin olmıyan bir operet nağmesins el atmıstır. Senel°rdenberi seyyaT tiyatro kumpanvalarmda çalışmasına rağmen hâlâ bir türlü kabul veya nn?m=demedıği f.lsclarla verinde hop hop hopladığı göze çarpar. *** Köy halkının ysmek yediği bir Sırada mızıkacıNr da kahve ocağma yskm bir yerde hazırlanan baîit bir masada yemeklerirü yerler. İh tiyar trampetçinin bütün ı=rarlarına rağmen mızıkacılardan her biri birer şışe rakı içmekten kendilerini alamazlar ve bu şişeyi yuvarlamadan iş göremiyeceklerini anlatmaya çahşarak alkolün bir nevi ılharo kajnağı olduğunu da lisanlarınm elverdiği kadar anlatmaya çahşırlar Artistler henüz görülmemektedir B'inlar biraz sonra geleceklerdi" ekserisi gencdir. Kahvc sahibinin ıkide birde «oyuncular» şeklindt? hitab etmesine kaViyen tahammül edemezler. »Artistler veya sanatkârlar» seklinde hitab etmesi için kendisine bir çok defalar ihtar edılmiştir. Fakat kahve sahibi bir türiü ağzını bu iki kclimeye alıştıramamaktadır. Çünkü yıllardanberi te'nsil vermek içn kahvesine gelenlere, hiç bir geri fıleri gozönünde tutmadan sadece «oyuncular> demekle iktifa etmiştir ve «oyuncu» kelim3sinin bu adamlara verilecek en doğru isim olduğuna tam manasil» kânidir. *** Tiyatro kumpanyasmın rü ellerini beyaz pantalonunun ceblerir.e yerleştirerek otoriter bir tavırla koy marangozunun meydana getirdiği yarım yamalak sahne>l gcizinocunun anlayanuyacağı bir üsanla acı acı tenkid eder .Gazinocunun hürmetkâr bir şekilde direktörün önünde iğile iğile sahnenin geçen senekinden hiç bir sureüs farklı olmadığmı ve köy marangozunun sadece bir kayıkhanede saklanan tahtaları gene eskisi gibi ayın yere kurarak bir astar ve iki kat boya vurduğunu anlatır. Tiyatro direktörü, kahve sahibinin kendisine hitab ederken takındığı tavrın bahçenin muhtelif masalarında j^er alan köy halkı tarafından farkedilip edilmediğini büyük bır alâka ile ve göz ucu ile tetkik etmektsn kendini alamaz. Kahve sahibi yanından ayrılır ayrılmaz, sabahtanberi durmadan kan ter içinde çahşan mızıkacıların sırtlarını okşadıktan sonra piyasaya çıkan diğer kadınlı erkekli artist kafilesine mülâki olmak üzere uzaklaşır. Yemekten sonra ve temsil prodirektö gramını ihti^a eden tahta levha köyün her tarafında dolaştırıldığı bir sırada deîikanlılar, genc kızlar, kadmlar ve yaşhlar kırmızı kâğıdlarîa kaph bir masanın önünde büyük bir ciddiyetle oturan somurtkan yüzlü adamdan biletlerini ahp, durmadan trampetçinin kabak kafasında kalan ve meltemin tesirile uçuşaduran bir kaç tel saça bakıp birbirlerini dirseklerile dürterler, kahkahalarını güçbelâ tutabılmek için ağızlannı avuclarile tutarak çadır bezinden meydana getirilen bir nevi kapıdan girerek gelişi güzel ve gayrimuntazam bir şekilBir iki kanto ve gbbek havası yaşde dizilen hasır sandalyaları doldulılara eski günlerini hatırlatır. Klârrurlp.r. netin knrak ve baygın iniltisi ara*** sında gobek çalkalsma sırası geSej'yar tiyatro kumpauyalarının lince yaşlılar büjTik bir soğukkantemsillerinden oüyük ölçüde zevk lılıkla birbirlerinin kulaklarma bır alanlar arasında bilhassa mütekaid şeyler nsıldarlar. Deîikanlılar, kuleri ve yaşlı hanımefendileri göz laklarına kadar kızaran mahalleli Lakarak gülümserler. önünde tutmak lâzımdır. Mütekaıd kız.arına lerın halleri derhal göze çarpar. Kautodan sonra sıra taklide gelir. Bunlar, ikişsr, dörder çıkagelip Taklidler yapılmca, deîikanlılar yerlerine otururlar ve derhal ceb ve bobstil Kızlar gulmekten adeta lerinden çıkardıkları tesbihlerini çe katılırlar; yaşhlar scmurturlar ve kerek yirmi beş yıl önce ajnıı bah bunun neresLıde taklid denebilecede seyrettikleri temsillerden ba cek bir şey olduğunu birbirlerine his sçarlar. Etraflarmda bir alay de sorjp bir zamaj.lar j'rşamış olan likanhlar onların konuşmalannı meddahlan saymağa ba;!arlar Tekrar perde açıldığı vakit Tarzanvar) büyük bir alâka ile takib ederler. kesılen saçlarma sütdüğü aşırı BriDondurmacı Ama\njd Mevlud, yartinle başı pırıl pırıl parlayan bir gene eski usule uyarak bahçenin dehkanlı beyaz pantalonile çıkar ve bir kenarında yerini almıştır. Yal sahnenin orta^mdaki sandalyeys nız vişneli ve ka>maklı dondurma çöker. Elinde elektrikle işleyen bir satar ve ağızlarının tadlarmı bilen Havayin kitarası vardır. ler onun ikindi üzeri sandalile AYaşhlar gene somurtmuştur. Münadoluhisarmdan gehnesini bekler tekaid EvKaf mümeyyizi, sabık ler. Tiyatro geceleri, karısı ve oğlu Defteri Hâka.iî kâtibine: «Memlebeyaz ve pembe peştamal ve havlu kette sanat adma hiç bir şeyin kallara sanlı olarak iki kap dondurma madığını, gencliğin hiç bir şey göryetiştirirler. Böylece, oğlu babasına mediğini ve hiç bir şeyden anlamayardım edsr, kansı da tiyatro sey dığını> anlatmaja çalışır. reder. Mevludun oğlu dolmağa başArtık sıra iç perdelik faciaya layan sandalyalerin etrafında dola gelmiştir. Birinci perde seyırciteri Sirken, öted.mberi Mevludun don biraz düsündürür ve eğlendirir,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear