Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
27 Temmuz 194» CUMHLiKIlET JllllllllillllilllllIlllllllllllfllllMIflMİIIIKIIIIIHUİ j GÜREŞLERİN FİLMİ: 11 Cİ\DE\ I KOTLAR: Niçin güleriz, sıklet ve Cand as Niçin ağlarız? ? Yaxan: Ismaîl Habib Sevük boyle vaziyetlerde hakem oyunun çaldı 2 nci güreş İsveçli Nılson'iabitmesine intizaren hiç müdahalede Türkiyedeki yenilişinin acısını çıbulunamaz. Conka rağmen Muhar karacak olimpiyad onun için saderem işinde devam etti ve altı daki ce bu hmcı yerine getırmek için bb kayı biraz geçtikten sonra İranlı ve;;leden ibaret. Gaye olimpiyad mukadder akibetine uğrıyarak tuj değil İsveçli. Bü^ün azmini bu gala yenildi. yeye toplamış, Nilson bu azme fazTürk İtalyan: la dayanamadı. 15 dakika 48 saniUçüncü gureş Muharremle Ital yede tuşla yenildi. 3 üncü gure; yan Vckhi arasında. Bu İtalyanın Finlandiyah Kanigasneimi ile maç şüreşten ve hünerden haberi yoıt hayli cetin oldu. Fakat üstünlük Sadece 120 Uk ağırlığile iş gormeğe hep Mersinlidedir. Grekoya rr.ancalışmaktadır. Muharrem onu kün 5us 20 dakikahk devre bittiği zam3n deye a!dı, havaya kaldırdı, fakat Finli de bitik halde idi. Mersinli fazla ağırlığmdan dolayı İtalyam oır ittif?kla şalib ilân ed'ldi. final» matürlü çeviremedi. Bır iki defa tek4 üncü, rar ettiği bu hareketler Muharremi çı. İtalyan Fantoni ile. Bu, ajTiı zahâkim vazivete koydu ama kendini mania bütan oPmpivad güreşlerıde fazla yormuştu. Ayaktaki son 3 nin de son macHır. Olimpiyad güdskikayı zorla cıkardıemı biz bil? reş!er!ıin en hevecanlı müsabakssı eorüp duruyoruz. Neticede Muhar bu oldu. 120 kilnlıık, uzunboylu. lem «ittifak» la galib ilân edildi. enine boyı.1".! e'i^rpiş heybetü bir Diijer maçlar: r^hlivan o]an İtilyanm yanmda Dordürcu eiir««! İveçli Anton Mersinli bir çocuk gibi çörünüyorson i'.e İranlı Timur arasmdadır Boyu onun «~pk omuz.larma erIsveçli 3 dakik^da İranhya tuşla mektedir. Bütün seyircilerin semgalib geldi. Artık ikiş«r mağlubiye pati?i bizimkinin ü^°rinde. Hk on ts uğrıyan İranlı ile ttalyandan dakika berabere geçti. Kur'ada Mer sonra «finaU maçı Türkle İsvecliv.* <=inli alta düşmüstü. Onun altta iken kalrmştı. Birincilikle ikintilik o iki fena bir huyu vard'r: Kolunu kapsi arasında belli olacak. Yalnız iki mak istiyene kolunu bırakır. Vâkıo çer defa yenilmekle beraber birbir nasıl olsa kolunu kvrtarır ama bu lerile görüşmedikleri için üçüncülük sefer kurtarış ona fazla enerjiye aîkıda kalmıştı. İşte bu belli olsun mal oldu. Mersinli üstte. Fakat dediye İtalyanla İran arasında bit minki kol kaptırış ve kurtarış yüara maçı yapıldı ve İtalyan ancak zünden fazla yorgun. Meşhur kün• ekseriyet, le galib sayılarak üçün desini takamıyor. Nuri hoca bağırcülüğü kazandı. dı: «Bir dakika dinlen». Mersinli cevab verdi: €Peki>. Demek dikkati Şampiyonluk maçı: Ikisi de ikişer galeb« kazanarak tetikte. Bir dakika sonra teşvik kuşampiyonluk için ringe çıkan Mu mandası: «Haydi Mersinli», bun3 harremle Antonson ilk 6 dakikada cevab fiilî oldu. İtalyam belinden çok hareketli, mütevazin, iyi biı kavradı, kündeyi yaman takmıştıgüreş çıkardılar. Muharrem çetinler Koca İtalyanın kolları ve ayakları çetini rakibine karşı sahiden hari havada sallanıyord'i. «Haydi, tam kulâde idi. Bu ilk devrede İsveçü zamanı», Mersinli İtalyam bir çuden geri kalnak çöyle dursun üs val gibi mindere çaktı. Yan haketündü bile. Bunu bütün bir sami me bakmaktadır. Hakem elini kalmiyetle Nuri hoca da söylüyor. dırarak «tuş» işaretini verdi. Fakat Hakemler ilk devreyi berabere ilân orta hakem tuşu görmemişti. Maç ettiklerinden kur'ada Muharrem rarur! olarak devam ediyor. Al bir alta düştü. İsveçli bir aralık Mu künde daha. Fakat İtalyan bu seharremin kolunu bileğinden yaka fer tuş olmadan dönebilmişti. Al layıp sırt üzerinden kafası istikame üçüncü künde. Fantoni yarım köptine favul suretile ters büktü. Fa rüye gelerek güçbelâ kurtuldu. İtal vulu gören hakem derhal düdük ça yan bu arka arkaya kündelerle şaşlarak bu kanunsuı ve yasak hare kina dönmüştü. 20 dakika bitince keti durdurdu ve üstelik İsveçliye Mersinli «ittifakla» galib ilân edildi. bir de ihtar cezası verdi ama Mu Şeref direğinde dalgalanan bu seharremin kolu o favullü hareket ferki bayrak dünya şampiyonluğuvüzünden adamakıllı incinmişti. İs muzu ilân ediyor. Bütün Türkler vecli ondan sonra o incinen kolu, şevkle mindere dolmuştu. El çu*tabiî bu sefer favulsüz olarak tek* pışları, se\Tnc yaşları. Bu arada rar kaptı. Meşhur klesini gene tak inamlmıyacak bir hâdise. Bizim 57 tı. Artık Muharremin kolu eski kol kiloluk Nasuh Akar koskoca Merd«ğildi. Mukavemet edemedi. Zaten sinliyi omuzladıöı sibi kaldırmış, dünya çampiyonunun bu tarz klesi götürüyor. «Empers hol» ü doldune kimsenin dayanamadığı malum ran müthi? kalabahğın bu inanıldu. Fakat Muharreme o favullü mjyacak manzarayı hayranhkla alkumazlığı yapması hiç de sport kışlayışı. Mersinlinin zaferi küçük mence bir hareket olmadı. Onu çaplı Nasuhu bile devleştirmişti. yapmasa belki tuş olmıyacak, fakat SON gene sayı ile galib ilân edilecekti. İsveçli zaferini zulümlü bir kurnazGoethe'nin 200 üncü yıldönümü lıkla gölgelendirmemeliydi. hazırlıkları Mersinliyi anış: Ahmed Mersinli bu seferki AvDün toplanan Muallimler Bırliğl İdare rupa sampiyonluğuna içtirak etme Heyeti, dünyanın h«r tarafınd» 200 undi. Edeydi kazanma şansımız daha cu doğum yıldonümünu kutlama hazıryapılan buyuk terbıyeci ve şair fazla olacaktı. Vâkıa son Avrupa lıkları Goethe için 24 afustos 1949 tarıhincie rurnesinde Antonson'a «serbest» te bir toplantı yapılmasına karar vermişo da yenilmişti. Grekoda gene bi tir. Azadan Hılmi Ziyanın baçkanlığı rinciliğini muhafaza etti. Yalnıı altındaki komite, faaliyete başlamıştır Mersinli olimpiyaddan önce Türki Eundan başka şairin eserlerinden \~e turkçeye tercume edılmış kitablarından yeye gelen İşveç takırnile yapılan murekkeb bir serginin Birlık bahç«sinde maçlarda da İsveçli Nilson'a yenil hazırlanmasına da başlanacaktır. diği halde olimpiyada onun hıncını Milli Piyango talihlileri almak ihtirasile giderek Grekonın Mılli Piyangonun 7 temmuz çeklhşindünya birincisi olduydu. Ondan gene böyle bir hınc hamlesi beklene de buyuk ikramiye kazanan bugune kaMillî Piyango bürolarına veya ZibilirdL Olmadı. Asıl dünya şampi dar raat Bankası şubelerine muracaat!e payonluğu ki cağır» dadır. Sadık E raUnnı alan talıhlıler gunlardır: sen olimpiyadda buna muvaffak o100.000 lira kazanan: İstanbul, Panlamadı. Yalnız Mersinli olimpiyad galtı, Sungur sokak 86 numarada amele da dünya birinciliğini kazanmak Nuh Öcalan. 50 000 lira kazanan Adanada Belesuretile Türk güreşine «zirve şamdiye caddeM 71 r.umarada Çiftçi Mehpiyonluğu» nu da nasib etti «Güreş med Ali Paslanmaz. lerin filmi» serisini onun olimpiyad 10 000 lira kazanarüar: Zonguldak, destanını anarak bitirelim: Ereğli Kömurleri İşletmesi Çelık Bölİlk güreşini İs\içreli İnderbitzin gesinde maden tekrusyeni Mustafa ÇaTrabzonda polıs memuru Ali Yalile yapıyor. Mersinli hissine çabuk kır, çın, isminin yayınlanınasını istemiyen kapılır. Nuri hoca bunu önleyecek bir a\rukat. sıkı talimat verdi. Mersinli taliPapazın Bağmda Parti mata sadikane uymak sayesinda toplantısı «temkin» le «hamle» yi birleştirD P. Feneryolu. Tuğlacı Ocağı Başkan meyi iyi becerdi. Ağır sildet güreşleri çok kere •sayı» ile olur. Öyle lığından bıldirildiğine gore. 30 temmuz gunu saat 16 da Kızıltoprakta iken Mersinli bir «yarım kavrayış» cumartesi Bajdad caddesınde Stadyom arkasnda la rakibini köprüye getirerek 13 Papazın Bagı namile maruf bahç«de dakika, 51 saniyede tuşla galebe Parti toplantııı yapılacaktır. Çin'in Cenneti Dr. Muhaddere N, Özerdim (Her mület kendi kültürü ile iftihar eder, âdet ve geleneklerini diğer mületlerinkinden üstün görür. Bu millî duygu yüzyıllar geçse bile değerinden bir şey kaybetmiyen bir varhk olarak kalır. Fakat bu millî varhğın değeri her milletin görüş zaviyesine göre değişir. Bize ya banct gelen bu kültürleri, gelenekleri ve âdetleri küçümsemesek bile hakikideğennden uzak bir ölçüde görür ve kritiğimızi yaparız. Işte Çinliler medeniyetlerinin diğer milletlerden daha eski ve üstün olduğunu dü§ünürler ve büyük bir gurur duyarlar. devirlerin parlak medeniyetleri çömüs taş toprak yığımna dönmüj, sadece mittik bir hatıra olarak kalmışken kendi 5000 yıl lık medeniyetleri saraylanle, mâbedlerile, müzelerdeki göz kamaştırıcı eserlerile ve mağrur halkile canlı bir halde hâlâ yaşamaktadır. Öyle bir temel yüzyülar boyunca sağlamlığıni muhajaza etmiştir. Çinliler kendileri için böyle düşünürlerken, muhtelif meslekteki yabancılann da Çini ve Çinlileri görüş ve anlayı$lan birbirinden çok farkhdır. Ben de Çini ve Çinlileri kendi görüşüme göre tahlil edeceğim. Hayalperest, biraz da romantik insanlar Çin hakkında okuduklart kitablardan, şiirlerden ve gördükleri bir kaç sanat eserinden Çinin bir peri memleketi olduğunu ve orada umulmaz bir hayata kavufulacağınt düşünürler. Hakikaten Çinin mistik bir cazibesi vardır. Yüksek bir kültüre sahib olan Çin ve Çinliler kendilerinden uzakta olanlara bamba^Jca bir âlem, bambaşka insanlar olarak görünür. Kıvrık ve renkli saçakh evlerile, muhteşem pagodalarile, muazzam sa~ raylarile, dar, esrarengiz sokaklarile ve çekik gözlü, incecik endamlı güzellerile sizi kendine çeker ve bir afyon tesiri bırakır. Daha maddî olan insanlar, Çinin bir hazine olduğunu tasavvur ederek buraya ulaşmak ve bu zenginlikten faydalanmak ve istikbalde kendilerine bir rafah temin etmek gayesile her fedakârlığı göze alarak buraya gelirler. Muhtelif dinlerin birb'.rne kartstığı Çin, misyonerler için de en müsaid bir hayat bölgesi olmuştur. Mütevekkil, kanaatkâr ve başkalanna yardım etvıeyi bir vazife bilen bu fedakâr insanlar, burada güzel bir hayata kavuşmaktan ziyade kendi emeklerini bu yolda vermeğe hazır bulunuyorlar. Gene burada, dünya sahnesinde büyük roller oynamış, büyük hanedanlar kurmus, değerli filizoflar yetiştirmiş ve yüksek sanat eserleri vermiş olan Çini ve Çinlileri görmek ve incelnmeler yapmak maksadile her türlü menfaatten uzak ilim adamları da vardır. İşte bütün bu. insanlar bu alemi kendi gaye ve menfaatlerine göre görür ve ineeler.) *** Dünyanın her tarafında maEallarda okuduğumuz peri memleketini hatırlatacak eşsiz giizellikte yerler vardır. Çinin gürültücü fakat muhtesem bir şehri olan Shanghai, başşehir Nankıng ve nihayet eski medeniyetin âbidelerile eşsiz Peiping (Peking) bir yana, Hangchow hiç şüphe yok kı dünyanın en güzel şehirlerinden biridir diyebilirim. İnce, zarif köprülerile birbirine bağlı lotuş, çiçeklerile BÜSIÜ zümrüd göllerile, güzel köşklerıle, temiz otellerile, herkesi kendine çeken tabiî güzelliklerile ve gölleri üzerindeki küçük adacıklarile buranın mistik güzelliğini unutmanm imkânı yoktur. Sizde öyle bir tesir bırakır ki gittiğiniz her yerde bu esrarengiz güzelliğin hasretini çekersiniz. Medeniyetlerinin yüksekliği ve memleketlerinin güzelliğile dai. Güreş kategorilerinin bu sonuncu=mna dört rnillet iştirak etü: Türkiye, İsveç, İran, İtalya. İlk kur'a Isvecli ile İtalyana düşmüştüİsveç İtalyan: Antonîon zaten olimpiyad serbest dünya tirincısi. Yüz kilovu aşkın olmasına rafmen hiç de çiş n t n görünmüyor. Sadece adaleden ibaret abide endamlı bir pehlivan. G»yet atlet, çevik. Vücudü ahenkli, kuvveti yaman. hele kolunun alt kısmile kleyi taktığı zaman kimse dayanamıyor Kolunun bilekle dirsek arası çelikten dovülmüş gibi bır feymiş Rakibi İtalyan Vekhi 120 kiloluk bir gdvde taşıyor. Fakat helli ki bütün meziyeti küosundan ifcaret. Antonson. bu kalm gövdenin sırtım 8 dakika 59 saniyede yere ser::. Candasın hal tercümesi: 1923 doğumlu. İzrr.irlidir. Yuksek Ekonomi ve Ticaret mektebini bıt;rdİ£.i için millî takım güresçilerinizin tek yuksek tahsilli genci. Siradi yedek subaylığmı yapmaktariır. Henüz bekâr bulunuyor. Çok acı kuvvetine rağmen gayet halim felim bir tavrı var. Sporculuk ruhunu ssalet derecesine çıkaranlardan olduğunu bu sîter de ispat etti. O esasen S7 kiloluk «yarı ağır> güreşçLsiydi. Oîimriyadda da o kategoride güreşti. Bu seferki Avrupa şampiyonluk: maçına Mersinli Ahmed gelmeyince «ağır> a çıkmak ona teklif edildiği vakit, bunun aleyhine olacağını bilmesine rağmen. kabuHen çekinraedi. Biz bu şampiyonluk maçlarında ev sahifci vaziyetinde olduğumuz için sekiz kategoriye tam takımla çıkmak mevkiinde idik. Millî şeref bunu icab ettiriyordu. Muharrem Candaş kendi şahsını değil, millî vazifeyi düşünerek ağırda güreşmeyi kabul etti. Onun ilk millî maçı olan 1947 Kahire maçlarında da 87 kilodi, yani «yan ağır. da güresmişti. Fakat vücudü «ağır» a da elverişli olduğu için aynı yü Tahranda yapılan maçlarda ağıra çıktı, Yaptığı dört güreşi de kazandı. Olimpiyadda esas kilosu olan 87 de güreşti. Olimpiyaddaki hinunetleri: Avrupa şampiyonluğunu kazandığımız 1946 Stokholm güreşlerinde 87 kiloda İsviçreli Stokli'nin, mahallî dağ güreçlerine mahsus ayak «yunlarma karşı gafil avlanarak tuşla yenildiği için o zaman üçuncüluğe kalan Muharremin karşısına Londra olimpiyadında da en kuvvetli rakib olarak o çııkacaktı. İlk güreşini Belçikalı îspez ile yaptıKuvvet bakmundan Muharreme denk. Müsabaka o kadar hararetle başladı ve o kadar canlı bir ahenkle devam ediyordu ki «yarı ağır» m ağırbaşh olması lâzım gelen bu maç: adeta küçük sikletlerdeki sür•t temposile işlemektedir. Hâkimiyet sona kadar hep Muharremds olduğu için sayı hesabile galib ilân edildi. 2 nci güreşi Fin Parraki Orpi ileBu da gerek bos, gerek kuvvetçe Muharreme denk. Fakat bizimki o kadar canla başla güreşiyor ki onun bu gayretini takdir etmiyen kalmadı ve gayretinin mükâfatını gör«n Muharrem gene sayı hesabile galib ilân edildi. 3 üncü güreşi eski rakib İsviçreli Stokli ile. Bu uzunboylu, çok kuvvetli İsviçreli memleketin dağ güreşlerine mahsus ayak oyunlarında da çok mahir. Bu mehareti sayesinde yıllardanberi İsviçre şampiyonu bulunuyordu. Muharreme gene Stokholmdeki ayak oyunlarını tat'cika kalktı. Fakat gözü açılan Türkün hiç o oyunlara geldiği yok. İlk 6 dakikayı berabere bitirdiler. Rakibi altta yattığı zaman üstünlüğünü herkese ispat etti. Son üç dakikada da iyi çalıştı. Hüküm verirken hakemler ihtilâfa düştii. «Eks:eri}et» le İsviçreli galib sayıldı. 4 üncü güreşi Amerikalı Vittenberg ile. Meğer bu kategorinin en yaman güreşçisi bu imiş. Diğer bütün Amerikan güresçileri kolej talebeleri olduğu halde yalnız bu Amer.kan polisidir. 1936 Berlin olimpivaiırda Amerikaya yegâne birineiliâi Irazandıran adam. O zamana kadar yaptığı 300 müsabakanın hiç birini kaybetmemiş. Zaten bu kategoride ondan daha kuvvetli kimMüzikhol artistleri inse yok. En büyük hüneri ayaktan dalıp arka çaprazına girerek, baş '•* sanı bir nesil ev\'elkiler kadar ka hiç bir güreşçinin yapamıyacağı güldürmüyor, diyorlar ve bunu bir bel hareketile, rakibini tuşa ge bence, daha ziyade, yaşlı kimseler tirmektir. Muharremi de 7 dakika söylüyor. Ben zannetmiyorum. Bana 38 =aniyede aynı oyunla yendi. Ne kalırsa mesele şu; Bir nesli güldütice: Amerikalı birinoi, İsviçreli ren şey diğer neslin canını sıkıyor. ikinci. Isveçli üçüncü ve bizimki Hs'retfe bırakıyor, dersem belki kralları vardı. Kahkahamızm ağzıdünva dördüncüsü. Bu neticeye daha doğru söylemiş olurum. mızda hazır olması acaba ondan rağrr.en Nuri hoca Muharrem için: komedi mıydı? Ben sahsan bugünkü güldü• Gencdir. gelişme yolundadır, iyi îar.=tkârlarını son derece Belki bir orkastra şefinin fazla bir istikbali var> diyor. rücü buluyorum. Fdıat bundan doymuş olması ve (evvelden tenotuz beş sene evvelkiler, yani bu bih edümedikçe) gülerse de nadiTürk • İran: hikâyenin cereyan ettiği devi/de ren gülmesi îâzımdır. Ne münaseAğır sikletin ikinci maçı Mu kiler kadar insanı heyecanla alkış bet! Ben ekserıya kahkahalarla harrem Candaşla İranlı Timur ara latacak kuvvette clmsdıklarını da gülerdim. sjndadır. Muharrem rakibini alta kabul ederim. Fakat, bilâistisna bütün seyircüebastırdıktan sonra yeTde kündeye Kırk seneye yakm bir zaman rin kahkahadan kırıldığını bu ualdı, kaldırdı, attı. fakat İranlının danberi asrın başmdan haıbin zun meslek hayatımda bir kere sırtı yere gelmediğinden yenemedi. başına kadar müzikhollerde or (yalnız bir kere) gördüm. Tekrar kündeye yapışan bizim ağu* kestra şefliği etmiş olduğum için Londrada Finsbury Park Empire siklet bu sefer İranhrun iki bacağı de bunu, işe vâkıf bir kimse sıfa tiyatrosundaydı. «Kül Kedisi» panarasma girdi. Belinden de sımsıkı tile söyliyebilirim. domiması o noel haftasmı tamamile yakalamıştı. Başladı İranlınuı tunç Tabiî, ozamanlar gülmek daha işgal etmişti. Çirkin kız kardeşleri gövdesini sağa sola bastırmaya. kolaydı ve etraftan insanın kula Herbert Campbell'le Joe Elvin oyBelli yenecek. Fa'< = t hani mania ğma sık sık kahkahalar gelirdi. nuyordu. Dan Rolyat da uşak atlayan küheylânların atlayışını iyi Hayat daha kolay, daha basit, daha Buttons rolündeydi. • anlssmlar diye bazan filmler ya ucuzdu. Bu komedi artistleri tiyatroyu vaçlatılır ya, Muharrem de sanki Herşey ucuzdi. ev. giyecek, yi kahkahadan inletiyordu. Fakat, nasıl yeneceği i'v'i förükün diye a yecek, içecek... Bilhassa içki çok temsilin ilâve numarası (veya nuğu ağu sağa sola ve sola sağa bas ucuzdu; hem de çoğu iyidi. maraları) mahiyetinde olan beygir tıra bastıra, yaptığı tazyiklerin büAcaba ondan mı çok cülerdik? ortaya çıkınca ikinci derecede katürı safhalarını ayan beyan gösterip Acaba ondan mı Herbert Campbell, lıyorlardı. dururken conk calıverince yamm Dans Leno, Dan Rolyat, Makolm Bu gülünc hayvanın başile ön adakiler: «Ej^ah, beyhude yere vaScott. George Robey, Chirgwin, Joa [ yaklarını Jack McKechnie oynukit geçirdi» diye bsyhude yers hayıflaıuyorlardı. Halbuki conk çalıp El\in. Tom Hsara, Gus Eien, Ernie vordu. Gerek sahnede, gerek sahns 6 dakikamn bittilini söylerse dahi Shand, Küçük Tich v» bir o kadar dıçında ben bunun kadar komik da ba$kalan gibi büyük kahkaha bir adam görmemistim, Arturo Go İnsanlarm milyonlarca seneden şanmasma mâni olur. beri hiç değişmiyen taraflarından *** birı gülme ve ağlamadır. Buna rağGülme ve ağlama bahsi uzerinde men, ruhiyatçılarm uzun müddet tetkiklerde bulunan ruhiyatçılardan akıl erdiremedikleri ckarışık» me biri harb esnasmda Almanyada şaselelerden biri de gülmenin ve ağ hid olduğu şu hâdiseyi anlaüyor: lamanm sebebleri bahsi olmuştur. "Amerikan ordularmın ycni işgal Umumiyetle, «insan memnun ol ettiği bir şehirdeydik. Münevverlîi duğu için güler, müteessir olduğu muhitinde kendime bir iki ahpab için a|!ar> denilir. Fakat hakikat edinmiştim. Onlarla sık sık toplahiç de böyle değildir. Bızi memnun nıp ilim ve kültür bahisleri üzerineden nice hâdiseler vardır ki karşı de konuşuyorduk. Siyasî mevzuları sında sadece gülümsemekle kah pek fazla açmıyorduk. Çünkü kirız, kahkalıa ile gülmeyiz. Gene misi siyasetle hiç alâkadar olmıyan öyle müteessir edici hâdiseler olur kimselerden; kimisi d« naziler* ki gözümüzden zerre kadar yaş ak karşı gizli bir yakınhk duyuyor maz, hattâ (acı acı da olsa) güle Hitler'in uğradığı bu mağlubiyeti riz. Demek ki bir hâdisenin bizi bir talihsizlik olarak kabul edikahkahalarla güldürebilmesi veya yordu. hıçkırıklarla ağlatabilmesi için baş«Bir gün onların yanına elimde, ka bir mahiyeti olması lâzımdır. bir mecmua ile girdim. Masanın üGülme ve ağlama bahsi uzerinde zerine koydum ve cradan, buradan ruhiyat âlımlerinin en son olarak konuşmağa başladım. Meemuanın kabul ettikleri nazariye şudur: kapağmdaki resim dikkatini çekmiş Bir hâdisenin bizi güldürmesi olacak ki, Almanlardan biri müsaveya ağlatması için birbirine zıd ade istedi ve alıp sahifelerini çevirunsurlardan murekkeb olması icab meğe başladı. eder. Çünkü, gülme de, ağlama da «Bir iki dakika geçti, geçmedi, bir hayret ifadesidir. salonda bir kahkahadır koptu. Moc Bu nazariyeye göre ilk gülen in mu&yı alan Alman, masanın üzerisan şöyle gülmüştür: ne kapanarak gülüyor, başını kalEtrafındaki her şeyî canh birer dınp tekrar bakıyor, bir kahkaha mahluk sanan, hattâ belki kendi daha koyuveriyordu. benzeri olarak kabul eden bu ip«Hepsi onun başuıa üşüştüler ve tidaî adam, korku içinde yaşıyordu bu kahkaha] arın sebebini sorarak Gece karanlıkta kırlarda av arar mecmuayı ellerine aldılar. Her baken veya mağarasma dönerken a kan aynı şekilde kaüla katıla güğaclardan, çalılardan, otlardan kor lüyordu. kuyordu. Fakat zamanla nebatlaruı «Merak ettim: Mecmuada bu kazararsız birer mahluk olduğunu öğ dar gülünc ne vardı? rendi ve artık onlardan ürkmemeye «Sordurn. Gösterdiler. Bu, Hitbaşladı. ler'in b b karikatürüydü. Fazla bir İste, ilk kahkaha o zaman duyul tuhaflığı yoktu. Führer'i kolunu muştur: Bir gece karşısına çıkan kaldırmış selâm verir vaziyette gos iri bir çalıyı korkunç bir mahluk teren ve hatlannı biraz mübalâğasanarak ürkmüş olan insan, sonra laştıran bir karikatürdü bu. Bİ2 ondan zarar gelmiyeceğirri anlamış, Amerikada buna benzer kaç taneo zaman bu iki zıd unsur onu kah sini görmüştük ve Hitler'i bu şekahalarla güldürmüştür. Korkudan kilde görmeğe karuksamışük. gerilen sinirleri memnuniyetin ver«Fakat bu, Almanlar için yeniydl diği sevincle birdenbire boşanmış Çünkü onlar, naziler zamanında ve ağzmdan bir kahkaha fırlamıştır. ecnebl mecmualarını ancak sansürKahkaha gibi hıçkırık da zıd un den geçtikten sonra görebüiyorlarsurlar karşısında hislerin gerilip dı. Sansür de Hitler'in karikatürü boşanmasıdır. Acı bir hâdise bizi bulunan mecmua ve gazeteieri o kadar gafil avlar, onu öğrendiği memleketten içeri sokmuyordu. Almiz zaman o kadar boş bulunuru7 manlar için Hitler toz kondurulmaz, ki, bu hâdise karşısında biraz ev alay edilmez, adı ancak hürmetle velki halimizi gözümüzün önüne ağza alınır bir şahıstı. Kendisini getirerek, iki zıd unsuru birleşür görenler onun şedid ve haşin bamiş oluruz. O zaman, bunların ver kışlarını hayallerinde muhafaza diği hayret bizi bir sinir boşanma ediyorlar, görmiyenler de Alman gazete ve mecmualarındaki fotogsına sürükler. Bir çocuğu ele alın. Kendisine raflarını hatırlayorlardı. Bu suretpek sevdği bir yiyeceği. meselâ gü le bütün Almanlar Führerlerini zel bir pastayı gösterin: Sevincle zihinlerinde hâkim tavırlı, sert bagülümsiyerek alacaktır. Fakat eline kışlı bir çehre ile canlandınyorlartutuşturur tutuşturmaz tekrar çeki dı. verin." Çocuğun dudakları bükülür, «Onun için, Hitler'in buna tagözleri kısılır ve hıçkıra hıçkıra mamile zıd, gülünc bir şekilde çiziağlamaya başlar. Çünkü biraz evvel len karikatürü onlann sinirlerinde hiss€ttiği sevince mukabil şimdi birdenbire bir gerginlik ve sarsıntı düştüğü elîm hal onun sinirlerini husule getirmişti. Şöyle olması »âsarsmıştır. Bu hâdisede ağlamaya zım gelen bir şeyin böyle olmasile sebeb olan sey, pastanın alınması ortaya çıkan tezad bir kahkaha değil, geri alınmasıdır. O pasta ma şeklinde tezahür ermişti.» samn üstünde dursaydı ve çocuk Eu canlı misal. hakikaten, her onu yemek arzusunu duymanan siz çrülüş ve kahkahada bir hayretin, alıp kaldırsaydınız ağlamazdı. Fa derin bir şaşkınlığm gizli olduğunu kat kendisine gösterip, eline tutuş gayet iyi anlaüyor. Dikkat edecck turup sonra almanız onu birbirino olursanız sizi güldüren ve ağlatan zıd iki unsur arasında bırakmışür. hâdiselerin hepsüıde bu jaşırtıcı teBüyüklerin küçüklere, erkekle zad unsurunu tulabilirsiniz. Serin kadınlara nisbetle daha az ağ vincden ağlamak hâdisesi de kahlayıp daha az şülmeleri de bundan kahayla hıçkınğın birbirine ne kadır. Çünkü küçüklere nisbetle bü dar yakın bir ruh hali olduğuna yüklerde, kadınlsra ni=bet!e erkek ayrıca bir delil değil midir? lerde hissin yerini daha fazla akıl almıştır. Birini güldüren veya ağMısırlı bir prens geliyor latan hâdiseleri diğeri daha soğukMısır Kral ailesinden Prens Şahabedkanlılıkla karşılar, yani hislerinin din, bugun «Nuanai adlı bir kotra ile aerilip sarsılmasma birdenbire bo şehrimize gelecektir. Hangchow'da güzel bir köy ma iftihar eden Çinliler Hang görmüyorduk bile. Amerikalı bi? arkadaşımızın getirdıği el rad< chow için şöyle derler: yosu bizi kâfi derecede eğler.di«« Shan yo t'ien T'ang riyordu. Schubert'in serenadı, Hsia yo Su Han. Yani; «Yukarıda cennet, • aşa Bach'm Tokato'su ve Strauss'ın ğıda ise Hangcho\v ve Suchow valsleri, Shanghai istasyonunur» vardır.» Hakikaten cennet varsa çeşidli Çin müziği, pirinç tarla» belki bir parçası da Hangchow ları, mâbedler ve pagodalar ara* Bindan uçup giderken kulaklarıdır diyebilirım. Şehrin tabiî güzelliğinden baş mızı okşuyordu. ka tarihî değeri de Hangchow'u Dört saatlik tren yolculuğu, bir kat daha yükseltmektedir. havanın fazla sıcak oluşuna va Çinliler Hangchow'ın 4000 yıl trenin sıkıcı kalabalığına rağ» danberi mevcud olduğunu ilerı men hiç de yorucu olmamış, hat. sürerler. Mitik imparatorların tâ bizi eğlendırmişti. Küçük bi» dan Yu'nın ilk defa olarak M. Ö. olay da bizi kahkahalarla güldüt 2198 de buraya gelmiş olduğunu müş ve neşemizı bir kat daha ve o zaman bu yere Yu Hang arttırmıştı. L (Yu"nın gemisinin demir attığ) Çinliler soğuk su içmezler. yer) denildiğini söylerler. Daha Yazm müthiş sıcaklardan buram sonraları Tsin imparatoru Shı buram ter dökerken bile sıcak Huang Ti M. Ö. 255 de burayı zi EU, zenfiinler ise çay l yaret etmiştir. O zamanlar şimdi Trenlerdeki restoranda soğuk su toprakla dolmuş olan yerler su(hattâ su) bulunmaz. Trene bilar tarafından istilâ edilmişti nip yerlerinize yerlejir yerleşAhalisi de balık avlamakla gemez derhal kapaklı bardaklarl» çiniyordu. Ancak M. S. 600 lerkaynar, dumanları tüten yeşil de burada bir jehir kurulmağa çay gelir. Herkes susuzluktan öbaşlandı ve Hangchow adını allüyormuj gibi hemen bu kaynar dı. yeşil suya sarılır ve sonra barHangchow'ın altm devri IX daklar birbirini takib eder. Bia yüzyılda yani Tang devrinde de yolun yarısını yesil çay içbaşlar. Bu zamanda şehir daha mekle geçirdik. Fakat saat 18 da genişlemiş ve bir çok mâbedler, ufak bir kahvaltı yapmak makbinalar yapılmıştır. Arab tüccar sadile çay «Black Tea» (en calarının uğrağı olmuş, hattâ bun h:l garson bile bu kelimeleri bi« lar bir de cami inşa etmişlerdır. lir) istedik. Zira Çin çayı ila XI. yüzyılda meşhur şairlerden bısküvı ve sandviç gibi şeyler yeSu Tungpo insan enerjisile mek pek hoş olmuyordu. Nihamuazzam bataklığı bugünün yet istediğimiz çay geldi. İlk yumeşhur gölüne (Hsihu, Batı gö dumda hepimizın ağzı buruştu. lü) çevirdi. Gölleri birbirine bağ Çinliler çaylarım şekersiz içerlıyan altı köprü yaptırdı. İşte o ler. Pek tabiî olarak Çinli garzamandanberi bugüne kadaı Bon da şeker getirmemişti. Altı Hangchow bu göllerile dünya kişi arasından Çince konuşabilen nın en güzel yerlerinden biri ol yalnız ben olduğum için iki yılmuş ve binlerce seyyahı kendine lık Çinceme güvenerek garsona çekmiştir. Moğol hanedanı zama «şeker de istiyoruz» dedim. O D nında Marco Polo da §ehri ziya on beş dakika sonra bize çay geret etmiş ve buraya Cansay, Cen tiren garsonu elinde iki tabak net şehri demiştir. çorba ile geldiğini görünce gülMmg ve Mançu sülâleleri za meğe başladım. Arkadaşlar «n« manında burası imparatorların oluyor?» diye etraflanna bakıBik sık ziyaret ettikleri ve uzun nırlarken iki tabak çorba bizira müddet kaldıkları bir yer olmuş masanın önüne kondu. Arkadaştur. Bunlar saraylar, mâbedler, lar: «Canım biz çorba istemedik, pagodalar inşa etürmişler ve şeker istedik, bu da neredea şehrin tarihî değerini bir kat çıktı?» diyerek beni soru yajdaha yükseltmişlerdir. Hang muruna tuttular. Meseleyi şöyla chow aynı zamanda kuzey, gü izaha çalıştım: «Evet haklısınız, ney ve batı yolları uzerinde bu ben de sadece şeker istediğimizi lunduğu için de yabancı ticare söyledim. Fakat Çince şeker ve çorba kelimelerinm telâffuzu aytin merkezi olmuştur. Geçen yılm haziranında bo nı, yani T'ang'dır. Fakat pek uğucu sıcaklardan nefes alamadı fak bir ton farkı bu kelımelen ğımız bir gün altı arkadaş 16 birbirinden ayırır. Garson her trenile Shanghai'dan güzellik halde sözümü pek iyi dinlemed:yarı Hangchow'a doğru hare miş olacak ki şeker yerine çorket ettik. Bu trenlerde kompar ba getirdi. Sonra bu kadar katıman yoktu. Yüz kişilik vagon labalık bir yerde çalışan garda dörder kişilik yerlere otur sonun ufak bır ton farkına dıkduk. Hava çok sıcaktı, herkesin kat edecek kadar zeki veyahud elinde yelpazeler durmadan ha serî intikal sahibi bir kimse olreket ediyordu. Bizden başka ması beklenemezdi.» Garsona gü yabancı da yoktu, uzun müddet lerek: cÇorba değil, şeker istiyovagondaki bütün gözler üzeri ruzîn dedim. O da: < Ha. T'ang» mizde dolaştı. Şüphesiz biz Çin diyerek benim söylediğim kelıliler için çok iyi bir eğlence teş meyi tekrarlıyarak g:tti. İki dakil ediyorduk. Fakat biz etrafı kika sonra istediğimiz şeker gelmızdaki değişik manzaraları sey di. retmekle, birbirimizle konuşÇinde ton meselesi ve lehça makla vakit geçiriyor, onlar: farkı yabancıları olduğu kadar, Çinlileri de müşkül duruma socaktı. Bu uzun meslek hayatımda kan bir meseledir. Değil şehirsahneye çıkan hay\'an taklidlerinin lerden uzak yerlerde, büyük şebu derece gülünc şekilde hareket hirlerde bile az kültürlü iki ettiğini ne ondan evvel gördüm, ne Çinli birbirini anlıyamaz. Hele de ondan sonra. yabancılarla temastan korkan. Ayaklarile. vücudile, başile ina Çinliler sizi dinlemek bile istenılmaz çeyler yapıyordu. Koşarak, mez, «Sizin dıl.nizi anlamıyozıplayarak, çıîgın hamlelerle sahne rum» der ve yamnızdan uzaklade dönüp duruyor, bükülme. kıv şır. Müşkül bir durumda iseniz rılma hareketlerinin türlüsünü ya meramımzı anlatmcaya kadar ısrar edersiniz. Eğer insaflı bipıyordu. Sonra gülünçlüğünü büsbütün rine rastlarsamz, durur: «Ne ısarttırdı. garib hareketlerin balâsma tiyorsunuzo diye sorar. Siz de vardı. Deli gibi oynayıp zıplamzya yeni baştan istediğınız şeyi anbaşladı. Ye° serildi, tekrar kalktı latmağa çahşırsınız. Vâkıa Mandarin dilı olan Basını ddndurdü, sonra gene devrıldi. Bacakları birbirine dolanmış Peking lehçesı bütün okullara bir şekilde yerde yuvarlandı. yu ve dairelere tamim ettirilmışse varlandı. en nihayet hareketsiz kal de Avrupadan büyük bir ülkede dı. Şimdi projektörün altmda öyle 450 milyonluk bir kütleye şamil acayib bir yığm teşkı! ediyordu ki olmasının ımkânı yoktur. Böylece lehçe farkı ve Çınlibütün salon kahkahadan kınlıyordu. Sonra birdenbire sahneden a lerin yabancılarla temas etmek şağı yuvarîandı, büyük bir gürültü korkusundan doğan çekin?enlikile orkestra kısmmm ortasma düş leri dolayısile bilhassa küçük şetü. O zaman, ayuka çıkan kahkaha hirlerde hele tek kişi için dolaştufanına haj'kırışmalar, telâşlı ba mak çok yorucu ve üzücüdür. Fakat Hanschow halkmın kibar ğırışmalar karıştı. ve zeki olması oradaki gezimizi Arturo'nun boynu kırıknış, öl güçleştirmem:ş, bilâkis bizde umüştü. Jock da ölmüştü ve göğsan nutulmaz hâtıralar bırakmıştır. de bir kamanın sapı görünüyorduOn dakika süren ve sevircileri 214 hasta öğrenci Prevantorjom« çılgın bir kahkaha tufanına boğan yatırıldı o gülünc hpr'^ti^r hakikatte bir Mılli Eğıtım Mudurlugü 2H hasta ölüm mücadelesi idi. Br kız yiizünogrencıyı yeniden Prevantoryoma yaden kavga etmişlerdi. Fakat orası tırmi} ve Belediyeden on bin liralık. bizi alâkadar etmez. bir tahsisat ? = KUçük Hikâye Güldüren Atla Ağlatan Kavga | Temsilin sonuna doğru idi. Hane zaman esers» o zaman çıkıyordu. O sahneye çıkınca da kahka yatımda ilk ve tek defa olarak. bühalar kopuyor. gittikçe çılgın bir tün salonun kahkahadan kırıldığıhal alıyordu. nı gördüm. Sahne şu idi: Prens Danilo'nun adamı gelmiş, billur terliği giyebiNeii Bell bugünkü İngiliz edebiyaümn en meşhur küçük lecek kadar ufak bir ayak arıyorduhikâye muharrirterindendir ve vaz fakat ö'z» yazmakla Joe Elvin terliği alrmş, giymeye çameshurdur. On beş sene zarfında. ancak beş hikâye kıtabı hşıyor, hareketlerile, lâkırdılarile neşretmiştir. Burada tercümesird okuyacağınız hikâyeye bir ahali>i güldürüyordu. Bu sırada Amerikan mecmuası bin dolar vermiştir. Dobbin sahneye çıktı. Yere çömelmiş duran adama doğProgramm son gecesi olan cu ru gitti ve onun omzunun üzerinlarını da o oynuyordu. martesi akşamı gerek salonda, geAslen İspanyoldu. Annesi, babası den, ihtimamla hazırlanmış düşünoyuncuymuş. Yedi yaşmda kadar rek sahnede son derece neşeli bir celi bir tavırla seyretmeğe basladıbir çocukken onlarla beraber İngil hava vardı. Seyircilerin büyük bir Derhal kahkahalar boşandı. tereye gelmiş, ondan sonra da bu kısmı derin bir heyecan ve canlıhk Birdenbire kopan bu kahkahalır rada kalmış. Mahzun olmakla be içinde idi. raber pek komik bir hali vardı Daha ilk sahnede Dobbin tırıs a üzerine Dobbin öyle çılgın ve aşırı Fakat heyecan'.ı bir adamdı. Görü dımlarla ortaya çıkarak ayak ayak hareketler yapmaya başladı ki kahnüşüne bakılırsa sıhhati de pek ye üstüne atıp da kulağıru kaşıyarak kahalaruı ardı arası kesilmedi. Dalrinde değildi. yere oturduğu andan itibaren ga dalga yükseliyor, alçalıyor, akisBirbirine taban tabana zıd bu iki Jock'la Arturo muvaffakiyetlerinin ler uyandırıyordu. Arada bir kendine hâkim olamıyan birinin keskişinin yarattığı ve Dobbin adı ve zirvcsine ulaştılar. rilen at komedi sanatının harikuOndan sonraki iki saat zarfında kin bir sesle kopardığı yaygara dulâde bir şaheseri idi. O bayağı fa kahkahadan yerimde tekrar tekrar yuluyordu. kat güîür.ç hareketlerile her gece sarsıldım. Orkestradakilerden bir Bu çılgın, müthiş ve adeta eziasıl temsili gölgede bırakıyordu. kaçı da, ne oluyor, diye kalkıp bak yet verici sahne belki on dakika Bu at, üzerine gelişigüzel bir rol tılar. Bu hareketlerine o anda göz devam etti. Temsil tamamile durslmış gibivdi: Aklına (daha doğ yumdum ama sonradan hetab (or muftu. Görtnlerin hiç biri bunu rusu, onu idare edenlerin aklına) dum. ömrünün sonuna kadar unutamıyamez'i kadar ciddî boylu S . Çeviren: Vahdet GUItekin r bile gü'.dürürdü ki bu pek o kolay bir şey değildi. Arturo tavırlı, ince yapılı, kısaca bir adamdı. Atın arka ayak = ^ i