24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYE1 12 Temmuz 1949 GÜREŞLERİN FİLMİ: 6 "Tüy,, de son üçler Yazan: İsmail Habib Seviik 62 kiloluk . tuy sıklet> e iştirak eden yedi milletten dördü iki turnelik 6 güreşte tasfiye edildiği için «yarı final» e üç millet kalmıştı Türk, İsvee. İran. Bu üç milletten Nureddin Zaferin o zamana kadarki iki güreşini de tuşla kazandığı için. hiç fena puanı yok. İsveçli Andeıberg bir tuş ve bir ittifakla iki güreş kazandığmdan 1 fena puan almış. İranlı Hasan Sadiyanın ise iki güreşi de ancak sayı ile kazanmasından dolayı iki fena puanı var. Şu halde «yarı final» e başlarken l ü r k birinci, İsveçli ikinci, İranlı da üçüncü vaziytttedir. Nureddin için tehlikeli rakib şüpbesiz ki İsveçli. Bıınu yalnız bu seferki güreşlerdcn değil, ikisi arasında maziye aid maceralarcan biliyoruz. Anderberşrin ehemmiyeti: Bu İsveçli yaman bir güreşçi. Mavi gözlü, saıışm, vücudü tok { kolları kalm. yapılışı sağlam, haTeketleri çevik, enerjisi taşkın. Bieim Nuri Hocanın tabirile «aynı zamanda Türk gibi kuvvetli.» Fakat Anderberg'in bütün bu meziyetlerinden başka apayn bir hususiyeti de var. Gözlerinin hafif şaşı oluşu. Dışarı bakar gibi görünürken size baktığını farkedemiyorsunuz. Bu hal onun karşısındaki güreşçileri şaşırtmaktadır. 1946 da, Stockholmda yapılan «serbest Avrupa gürcş çampiyonluğu • nda bizim Gazanfere maglub olarak Avrupa ikincLsi olmuştu. Fakat ertesi sene Çekoslovakyanın Prag şehrinde yapılan 1947 Avrupa şampiyonluğunda bieim Gazanferi bile yendiği için birinci oldu. Kaza maeı: 5 haziran gecesi. Nureddin Zaferin İranh Hasan Sadiyanla güreşmesi. Nureddinin 1. İranlının 2 fena pusnı var. Henüz ilk anlar. Denemeler yapıp birbirlerini tartarken Nureddin işi çabuk bitirip şampiyonluğu sağlamak için harekete geçmek emelile kafa kapma oyununu tatbik edeceği sırada, boy\ınun uzunluğu dolayısile İranîı kafasmı onun koltuk altından kolayca kaydırarak bir iç çengel taktı, Nureddin bir anda tek bacak üzerinde kalmıştı. İnsiyakî bir hareketle ayaktan bir dönüş yaparak kurtulmak isterken İranlı onun *ek bacağı üzerine bütün kuvvetle yükleniverdiğinden Nureddin "öprüye düştü. Tek bacakla köprü karulamıyacağından bu düşüşle iki sırtı âni, surette mindere de^er değmez bir bel kıvrıhşile sıprayıp kalktı ama Fransız hakem ki bütün güreş devirlerinde gördüğümuz milletlerarası hakemlerin en iyisi ve en dürüstüydü tuşu gözünden kaçırmadığı için düdüğü çaldı. Herkesin hayreti önünde Nureddinin 1 dakika 30 saniyede tuşla yenildiği ilân edildi. Bu. hakikaten bir kaza yenilişi olmuştu. O sırada yanımızdan geçen İran ataşesi benim ya nımda oturan İstanbul Matbuot Müdürü Zahir Tcrümzüneye: Dün yanm bileğini büken TürkHhn elinden bir şüreş olsun almayı şeref biliıiz.» diyordu. =haberleri Filistine her ay 150 ton sığır eti konservesi ihrac edeceğiz Ticaret Ofisi, Filistin resmî makamlarile yaptığı müzakerelerden sonra bu memlekete her ay 150 ton sığır eti konservesi ihracı hususunda bir anlaşmaya varmıştır. Fiat üzerinde de mutabakat hasıl olduktan sonra Filistine sığır eti konservesi ihracına başlanacaktır. Ticaret Ofisi, ihracat hususunda dahildeki bir firma ile anlaşmıştır. Konserve, Yahudi hahamlarının kontrolu altında yapılacaktır. Bilindiği gibi Museviler domuz eti yememektedirler. Diğer taraftan bu ayın on beşinde başlayacak olan canlı hayvan ihracına Ticaret Ofisi de ihracatçı tacirlerle aynı hak dahilinde katılacaktır. Bu arada Yunanistana 500 bin dolarlık sığır sevkedilecektir. I YUNUS NADI MUKAFATI I f NALINA MIH1NA Hayvan ve et ihracatı Buyuk jurının seçtıgı üç güzel yazı Birinciliği kazanan yazı Atanın doğduğu evde... Burada çok ihtiyar bir nine vardı. Zübeyde Hanımı tarurmış. O anlatirdı: Mustafa bu dutun bir dalmdan öbür dalına asılır, anasını korkudan bağırtırmış. Hey gidi günler! O devrildi gitti. Bak, ağac hâlâ dut bile veriyor. Insanın bir ağac kadar bile ömrü yok. Uzattığı tepsiden bir dut alıyorum. Kırmızı meyva elimi kan rengine boyuyor. Tatlı bir rr.aziji ısırır gibi oluyor insan bu dutu yerken. Bekçinin anlatbğı doğru mu acaba? Şimdi hayalimdc, deminki yeni doğmuş yavru artık afacan bir çocuk olarak canlanıyor. Yeni yetişen ağacda perende atıyor, yemişleri atıştırıyor, kollarile bir daia tutunup sallanıyor. Hududsuz zekâsma ve ener.rsine dar gelen bu bahçtcikte kendini sarfctmek. işletmek ihtiyacı içinde cle avuca sığmıyan müstakbel deha! Sonra bu çocuğun olgun bir er; kek, mükemmel asker, :'.v:ıl devlet adamı olduğu zamanİErı haürhyorum. Talebeliği, subaylığı. Trablus. Anafartalar, İsüklâl Harbi, gene Türkiyenin doğuşu ve Atatürk. Sarışın, uzun boylu, dik bakışlı kooa kahramanm kaç kere dinlediğimiz o insanı saran, emrcdici sesini duyuyorum, bu bahçede. Sonra. halka son defa göründüğü 19 mayıs şenliklerindeki hasta hali gözümin önüne geliyor. Bir kaç ay sonra Katafalkının önünden geçmiştik! Asırlarrn tozu üzerinde bir yıidız şa"şaasile harikulâde bir kavis ?izen parlak ömür yoluna bu evden, bu dört köşeli loş bahçeden, bu, dut ağacının dibinden başlamıstı demek.' O zaman bu agac kimbilir ne kadar cılız, ne kadar küçüktü? Sevgili ağac! Parmaklarımın ucuna basarak yükseliyorum. Elimi uzatıyorum. Dalın birini zorlukla aşağıya cekiyorum. Huşula bir yaprak koparıyorum. Ve cebimden çıkardığım defterimin arasına ihtimamla koyuyorum. Bana ondan. Mustafadan bir parça elime gclmiş gibi oluyor. O yaprak bir mahfaza içinde hâ!â duıuyor. İyice kurudu. fakat damarlan o kadar belli ki! Kurudukça daha da belli oluyor. M. Erbilen Bir öğle zamanıydı. Tahta masalaıın önündeki sualara otuiTnuş bakır taslarda bulguı pilâvımızı kaşıklıyorduk. Birden yenıekhanenin kapısı açıldı. Gazi Mustafa Kemal, maiye tile beraber içeriye girdi. O güzel gözlerile, hepimize ajTi ayrı baktı Saçları altın çibiydi. Sanki odaya giren bir insan değil de gökle 2Üneşti. Kimse bir şey söylememistı Fakat biz hcp birden .aya.^a .k'ktık. Sevinccen içimiz titriyordu. Gazi: Oturun... dedi. Yemckte ayağa kalkılmaz!. Oturduk. O, geldi. Hepimizin tasîarından birer kaşık pilâv yedi. Garib gönüllerimiz şâd olmuşVu Artık anasız, babasız. evsiz, ocaksı? değildik. Bizim de Atamız, arkamız vardı. Saçlarımızı, omuzl anmızı okşadı Doyuyor musunuz çocuklar? Diye sordu. Hiç bir gün bizi doyurmıyan pilâvımızla o dakika doymuştuk. Ertesi gün. kulaktan kulağa bize kadar geldi: Son kaşıkta taş çikmış! Gazi köpürmüş. Bundan sonra hep pirinç pilâvile mahallebi yedik Harb içinde bulunduğumuzu. Ga zinin vatanı kurtarmak için canmı fedaya hazır olduğvnu biliyorduk Bir sabah, bize abdest almamızı, Hazrrti Mevlânaya gideceğiivzi söylediler. Bilir bilmez abdest aldık. Yüzlerimiz sarı, yüreklerirniz heyecanlı yola düştük. Gözlerimizde bizimle pilâvımızı paylaşan Adam canlanmışu. Onun sağlığı icin, vatanı kurtarması için, ovalan ; nleterek, feryad ederek Allaha yal varıp dua ettik. Bir gün gene kapımız açıldı. ıçeriye O girdi. Kolları arasır.da mektebdeki öksüz sayısı kadar a! al lâleler vardı. Çocuklar!.. dedi. Dualanni2 kabul oldu. Vatanımız kurtuluyor. Bir zafer daha kazandık. Sonra, sevinc gczyaşlanmızı kendi elile silerek, her birimize birer tane lâle verdi: Bunları kitablarınızın içinde çaklaym.. Bir hafta sonra gelio göreceğim... dedi. Sevincden deli olduk. Sanki her birimize saklamamız için, çıkanp vüreğini vermişti. Kimbilir belki de o bayrak renkli bahar ciçekleıi, babalarımızın kanile boyanmış ülye cvlâdlaruıa getirmişti. Lâlelerimizi kitablarımızın araında kurutarak sakladık. Kısa bir zaman sonra mektebimiz. kitablnıımız ve içindeki lâlelerimiz yatıdı. Fakat bize vatanımızı veren büyüşünıüzün aziz hatırası: kal'oleıimızde solmadan yasadı. Bugün de o aziz hatıra, kalbiKide al a!, taze taze yaşamakta. Yann Lu dünyadan .^iderken. kızımla oğmma mukiddes bir miras olarak bırakacağım. 1 İdare, zararları tazmin etmelidir I Üçüncülügü kazanan yazı «Halk isterse beni de 1935 senesinde idi. Atatürkün Çanakkaleye geleceği rivayetleri dolaşıyordu. O zamanlar dünyanın bazı yerlerinde olduğu gibi rnemleketimizin de bazı bölgelerinde Yahudiler aleyhinde bir hareket ve ayaklanma başgöstermişti. Bu hal karşısında bütün Museviler mallarını. mülklerini satarak yolculuğa hazırlaruyorlardı. Bunlar, o zaman rivayet olunduğuna ^öre Filistine gitmek istiyorlardı. İşte bu sıralarda «Atatürk Çanak ka'eye geliyor!» dediler. Çok sevindim. Çünkü Atatürkü daha hiç görmemi^tim. Heyecanla Atatürkün geleceği Kalıkesir caddesine koşarak gitüm. Bütün Çanakkale haikı orada toplanmıstı. Ben de bir kenara dikildim. Bu esnada yanımda tesadüfen bulunan bir kaç Yahudinin fısılLı ile pek hararetli olarak konuştukiannı gördüm. Alâkadar olmağa vukit kalmadan karşıdan bir kaç otomobil göründü. «Atatürk geliyor!. sözü yeniden ağızdan a^za dolaştı. Hr.Ikm «Y3şa, varol!» nidaları arasında Atatürk otomobilinden u^di. Alkıslar devam ediyor. o da halkın ortasmda ilerliyordu. Garib bir tesadüf ve talih eseri olarak Atatürk bizim önümüze gelince ha fif bir duraklama yaptı. Halka bakıyor ve kalabalığı selâmlıyordu. Tam bu esnada yanımda bulunan ve biraz evvel iısıltı halinde, fakat hararetli konuşan Yahudilerden oiri ileri doğru yürüdü ve Atanın önüne atıldı. Muhafızlar mâni olmak istediler. Atatürk: Bırakın gelsin! dedi. Bu Musevî vatandaş, Atatürkün önünde ellerini açtı, omuzlarını yukanya kaldırarak: Paşam, bizi kovuyorlar. Biz ne yapacağız? dedi. Atatürk, bu şekilde önüne atılan bu adamın ne demek istediğini ve kim olduğunu derhal anlamıştı. Buna rağmen sordu: Svn kimsin? Ben Paşam, Çanakkale Musevilerinden Avram Palto. Sizi kim kovuyor? Hü.kumet mi? Kanun mu? Polis mi? Jandarma mı? Bana söyle. dedi. Bu Musevi vatandaş durakladı. şaşaladı. Biraz sonra kendini toparlıyarak cevab verdi: Hayır Paşam, halk kovuyorAtatürk, bu adamın yüzüne dikkatle baktı, gülümsedi ve: Halk isterse beni de kovar, dedi ve yürüdü C. Yalçın Bi/.im hesabımıza güreş: Final maçını şimdi İsveçli Anderberg'le İranlı Sadiyan yapıyor. iran İı. Nureddin Zafeıe yaptığı iç çenOlimpiyaddan evvel Türkiyeye eel oyununu İsveçliye de tatbik egelip İstanbul ve Ankarada biri deyim dedi, fakat Anderberg koîay • serbest', diğeri «Greko» olmak ü bir karşı oy\.mlö onu havada döneere ikişerden dört maç serki yapan dürüp yere vuruverdi. İranlı aynı İsveçlilerin bu maçlarda en ön oyunu üç defa tekrarladı. üçünde safta parlıyan güreşçisi Anderberg de aynı •îkıbete uğrayarak yere kaolmuştu. Çünkü bu yaman İsveçli pandı. Dün o kadar üstün bir oyun«serbe?t» te Nureddin Zaferi, Gre la Nureddinin yendiği İsveçli şimdi koda da Mehmed Oktavı yeniyor. Nureddini yenen İranlı ile bir keOlimpiyadda Oktav onu tuşla yene dinin yumakla oyraması gibi hârek Türkiyed°ki aeıyı çıkanp Gre kim bir vaziyet almıştı. Nihayeı konun 62 kilosunda dünya birincisi İranlıyı son alta alışında kıravat oolunca Andreberg'e dünya ikinciliği yununa getirerek tuşla yendi. iskaldı. Olimpiyaddan sonra ve son veçli bu müsabakayı hep ikincilik Avrupa şampiyoaluğundan evvel için yapıyordu. Çünkü müsabakayı bizim takımın yaptığı Avrupa rur kazansa dahi birincilik onun olmınesinde Nureddin Zafer 7 parlak yacrıktı. Yani kader Anderberg'ı zafer kazandığı halde «serbest» ve bizim hesabımıza çalıştırıyoıdu. Bu • Greko» da Anderberg'e iki defa oyuna başlarken İsveçlinin. Nuredyenildi. Nureddin şimdi işte ou dinin 4. İranhnın da 2 fena puanı tsveçli ile karşı kaışıyadır. İkisi de vardı. İranh tuşla yenilince 3 fena zaten o zamana kadar yaptıkları puan daha alarak «elimine olup güreşleri asıl gayeye varmak için müsabakadan çıktı. Ortada Türkî» birer basamak gibi kullanmışlardı. İsveçli kaldı. İsveçli Türke yenilHerşey şimdi beıli olacak. miş olduğu için de şampiyonluk Türk İsveç: Nureddinindi. O ki Anderberg'i ona Bütün bu maziyi bilenlerin Nu minderi dar edecek şekilde yenmişreddinle Anderberg arasındaki bu ti. Anderberg ki İranlıyı pestilir.i i!k karşılaşmayı nası! bir heyecan çıkarırcasına yerden yere vuraı^k la takib ettikleri kendiliğinden an yendi: Nureddinin İranlıya yenılilaşılır. Zaten büyük halk kütlesi şinin bir kaza olduğu bu katmerli de ilk iki günkü güreslerle İsveçli imtihanla büsbütün meydana çıknın çetinl'ğini iyice farkettiğinden mış ve kazaya rağmen hak yerini bep merak cınde. Güreş 4 haziran bulmuştu. gec°si oluyofr. Yerli ecnebi herkes İsmail Habib SEVÜK o geccnin en hevecanh güreşinin bu oHuftunJa müttefiktir ikisi de son İlâve notu: enarjileri. >on dikkatleri, ve son Neden sonra Vehbi Emreden öğhünerleıile gür?şiyor. İkisi de evrendim ki bu son karar miUfct'.ervelce üç. dört defa karşılaştıklan içir. Hrbirlerini iyi biliyorlar. Yal arası Güreş Federasyonu nizaınnanız bütün o karşılaşışlarda yenmek mesinin şimdiye kadar muteber i ciıep İsveçliye. yenilmek Nureddine lan hükümlerine göre veTİ'n i3. düşmüştü. Şimdi Nureddin o yeni Halbuki son zamanlarda niz^mn.ıüşlerden ders alıp almadığmı gös menin o maddesi değiştirümiş. Bu yeni hükme göre finale 3 kişi katerecek. lırsa güreşçilerin başkii'ftvındnn İlk dakikalarda. İsveçli bizimki aldıkları fena puanlann siünrr.esı nin bacağını kaptı. Vakıâ minder lâzım geliyormuş. Yani İranlı başkenarındaydılar. Fakat herhangi bir kalanndan aldığı 2 fena puanı, isdönüşle Nureddini içeri alıp tuşa veçli de 1 fena puanı silecek. Isveçgetiıebilirdi. Yüreğim ağzıma geii liler bu yeni hükme göre Fedt asyor sandım. Bereket Nureddin çe yona itirazda bulunacaklarmış. Mil vik, bir arka dö.ıüş hareketi yapa letlerarası Federasyon da ^kim verak İsveçlinin kafasına basar bas ya k^sımda ona göre bir fc;ar • eX H maz «yağını kurtardıktan bajka îecek. S" harikulâde bir aüşla rakibini öyle bir fırlattı ki tuş olmasına ramak MEVLİD kalmış gibiydi. Artık hepimiz geniş nefes alıyoruz.. Be'.li bizimki nefsiKuleli Askeri Lisesi Riyaziye Öğne hâ'.rim. Nitekim Nureddin hemen retmeni. zevcim bir «topuk dalışı» yaptı. Rakibini ARİF HİKMET BETİL'in köprüye getirmek üzsreyken İsveçli gayet zemberekli bir hareketle ruhu için. vefatının kırkmcı günükurtuldu. İlk 6 dakika berabere ne tesadüf eden, 13 temuz 1949 çarbitmişti. şamba günü saat 15 te Çemberlitaş kar?i?ır,d3ki Köprülü camiinde Kur'a Nureddinin aleyhine çıktığmdan alta yattı. Üç dakika İsveçli Mevlidi Şerif kıraat olunacaktır. Akrabasile dostlarının ve arzu o kadar uğraştı, sağa döndü. sola döndü, bel kapayjm dedi, ayak ka eden dindaşların teşTİfleri rica olupayım dedi nafile ya fınldak gibi nur. dönen, ya sımsıkı bükülen. ya muKansı: Sacide Betil kabil bir oyunla kendine yapılmak istenen oyunu bozuveren Nureddin ALGIN BÜKEY l\ rakibine en küçük bir fırsat bile vermedi. Alta yatmak sırası İsveçile liye gelmişti. İşte o zamsn Nureddinin üstünlüğü apaçık befii olduEMİN KERİMZADE İki defa çift bacak yakalayıp İsveçnişanlandılar. liyi yerden havaya kaldırm=k suretile köprüye getirdi. Vakıâ ikisinde 9 7 1949 de tuş olamamıştı. Fakat zaferin ibresi bizimkinin tarafına adamakıllı çevrilmişti. Nitekim ayaktaki Eon 3 dakika karşılıklı hücumlarla geçerek neticede Nureddin .ittifak. la galib ilân edildi. Avrupa turnesinin faydası: Maç bitince şevkle hem Nureddini, hem Nuri Hocayı tebrik için onların tarafına gidiyorum. Nureddin 4. cü sayısı eşsiz bir sanki bir şey yapmamış gibi sakin. şuzellik ve zenginlikFakat Nuri Hocanın keyfine son te büyük paftası ile yok. Adam yerden göke haklı da. çıktı 35 Kuruş Avrupa turnesi için aleyhte neler Çıkaran : söylememişlerdi? Nuri Hoca elimi, ABİF BOLAT sanki o da beni tebrik ediyor gibi, KİTABEVİ şevkle sıkarak: «Avrupa turnesinin faydası nasıl meydana çıktı? İşte orada iki defa yenildiği bu en tehlikeli Isvtv'iyi yakmdan tanımak sayesindedir ki şimdi ona karşı öu kadar üstün bir gijreş kazandı» dirlO Tenzilât Kuponu yor. Tabiî doğru söylüyor. Bu kıloCumhuriyet gazetesinde innun iki şampiyon namdi güreşe tişar eden kuponumuzu 19.7.949 başlarlarken Türkün sıfır puanına aksamına kadar ibraz eden sakarşı IsveHinin 1 fena puanı varym müşterilerimize alacakları dı. Mactan sonra İsveçlinin frna puanı 4 oldu. ve Nureddin de uş kumaşlardan yüzde on tenzilât yapamadığı için ] fena puan alâı. yapılacaktır. Artık son zaferin bizimkinde olacaKumaş İthalât T.A.Ş. fr belli. •Bahçekapı 283234IBH Sultanahmadde inşa edilecek Adalet Sarayının projesi için \erilen müddet 3 agustosta soıia erecek ve jürı heyetinin seçeceği proje üzerine Sarayın nsası eksiltmeye konacaktır. Keşit bedeli 20 milyon liradır ve bu para dört senede ödeneccktir. Adalet Sarayı için sarfedilecek para Belediye cmeklilerinin de üç ayllkları. Buyiık Millet Meclisince Yeni Emokler Kanununa uyularak 70 liraya kadar maaçtan vergi kesilmemek suretile tevzi edilmiştir. Belediye ve Özel İdae emeklüeri de. Umumi Muvazeneden maaş alanlar gibi emeklilik hakkına tâbi olacaklardır. Beledive cnıeklileri. maaşlanm aldılar Şehrimize son bir hafta içinde 11,8?9 çeki odun. 619 ton kömür gelmiştir. Şimdiye kadar 60,000 c«ki odun stok edilmiştir. Şehrimize gelen odun ve kömür r Bir hafta zarfında İstanbula 7.750 baş koyun gelmiştir. Et fiatları 250 kuruşa kadar düsmüştür. En yüksek ka lite et 300 kunışa satılmaktadır. Dün Aşınmış geniş yer tahtaları üzeMezbahada 2,264 karaman, 181 kıvırcık. 1 153 kuzu. 260 sıfır 11 manda. 12 da rinde yaz güneçinin ışıkları oynana kesilmiştir. şıyor. Gözlerimiz, enli pencereleri 1949 İstanbul Sergisi bugün perdesiz olan bu aydınlık, çıplak ve ıssız odada elli dokuz yıl İcra Komilcsi »1919 İstanbul Sergisi•> Genel Komi ev'V'el doğum acılarile kıvranmış esi. dün Ticaret Odası Umumi Kâti temiz, özlü Türk kadınını, kulaklabi Muhsin Naim Serenin başkanhgında nmız, yeni doğmuş sarışın bir yavoplanmıştır. Serginin hazırhğma aid .alimatnaıno^i tespit ?den . Genel Ko runun ilk nefes alışlarını arıyoı mite ayrıca bir icra komitesi scçmiştir. gibi. Bir yavru ki yıllarca sonra ırrı Enver, Halid Güleryuz, Ziya İnsn kaç vatan yâVrusunu, kaybettiği sıur. İhsan İpekçi ve Müçteba Or'dan cak yuvasına kavuşturacak, nics müteşekkü olan bu icra komitesi, her anaya hür vatan topraklarında hu:ün toplannrak Sergi hazırlıklarile me<:ul olacaktır. Genel Kurul ise önü zur içinde evlâd yetiştirmek imkâmüzdeki pazartesi günü tekrar topla nını sağlıyacak! Zihnim gerilere, nac.iktır. yıllarm ötesine doğru kayıyor. KaDiğer taiaftan Val; ve Belediye RPISÎ pıya yaslanıyorum ve bakıyorum; Dr. Lütfi Kırdar. dün saat 14 te Milii Türk milletine uğurlu gelen o doEğitim Müdurlüğune gıdeıek. Murad Urazla bir müddet görüşmiiş ve 194CJ ğum gününde bu oda acaba nası! : İftanbul Sergisi icin .•nl.fetîi' !erle <aüal döşeli idi? Yercie bir kırmızı kiliın okulları müdütierinin >paptıkları top mi vardı? Pencerelerde cicim perantlda ha.lr o:ı!'.: ^"" deler mi asılı idi? Vakit eğer gece Meksikalı misafiılcr gitti ise her taraf sımsıkı kapalı. mcJÜç gündenberi sehrimizde bulunan sim kış ise kenarda ateş dolu bir Meksika Cumhur Başkanının k;zı Be manga! olacak her halde! Pencereatrice A. Valesco, Meksikanın Peris Elçisinin kızı Maria V. Del Rio. Mek lerden uzak ve kapıya karşı olan şu ikanın Paris Elçisi Fransisco Del Rio köşede bir döşek. Kenarları tentele Meksikanın Pari^.Hava Ataşeri Di neli, temiz, beyaz çarşaflar ve yascente N. Pachero, General Manucl C. tık yüzleri. Döşeğin yanında beşik Caoos ve birkaç arkadaşı, dün hususi Oteki köşede. böyaz yaygıh aynalı bir uçakla Parise gitmişlerdir. Meksikftlı misafirler, kaldıkları müd konsolun üstündeki şamdanda yadet zarfında. sehrimizi gezmişler ve nan mum ortalığa titrek gölgelerle dolu bir ışık veriyor. Pencere dialışveriş yapmışlardır. binde geniş bir sedir. Duvar yasYeni mahsul satışları İhracat mallarımızdan yeni mahs'.'lün tıklan ve minderler, duvarlarda yasatışlar.na yüksek fiatla hr^lanması do zı levhalan var. Bir Türk evi. Bir layısile dün Ticaret ve Zahire Borsası Türk yuvası. Ve bu dekor içinde Z>h Lmile hareketsi.'.dır. Her aınan 80 100 tacırin alışveriş yaptığı Borsaya dün Türk anası ve bir Türk yavrusu. ancak 1520 kişi geimis bulunuyordu. Yeni mahsul keıentohumu 5455 kuruş. ayçiçeği 32.5 kuruşfn muamel? gjrBekçinin sesi daldığun rüyadarj mektedir. Ysni mahiul bakla da satışa beni uyandırıyor: çıkarılmış ve 22 kuruştan muamele Beyim, diyor, sen merakhya görmüştür. Dıç mpmlckotlerle yapılan mukayesede yeni m;.h.=ulümüzün fiat benziyorsun, gel sana hoşlanacağın bir şey göstereyim. larının yüksek oldueu anlaş:lmıştır. Merdivenleri iniyoruz. Bekçi beAlnıanlar ucuz fındık ni en alt katm arka tarafındaki kaistiyorlar Batı Almanyadan şehrimiz ihracat pıdan bir kaç metre karelik biı ılarına pek çok telgraf gelmiştir. Der küçücük bahçeye çıkarıyor. Duvarhal teslim edilmek sarlile bizden Xın lar yüksek ve eski. Toprak kara ve dık isteyen Almanlara cevab verileme rütubetli. Kenarda ihtiyar bir dut miştir. Çünkü eski mahsul iındığin ağacından başka göze çarpan biı kilosu Borsada 141 kuruştan muample görmekte Almanlar ise kendilerine tes şey yok bu bahçede. Bekçi koşup bir tepsi getiriyor. Kara dutlan im 140 kuruştan isternektedırler. hem topluyor, hem anlatıyor: Bizden uçak almak isteyenler İsviçre ile diğer bazı devletlerin Türk Hava Kurumuna müracaatle (T. H. K. Al turizm uçaklarmdan satın almak istedikleri, fakat müracatlerinin reddedildiği, bazı gazcteler tarafından yazılmıştı. İstanbul T.H.K.Ş. Müdürlüğünden aldığımız bir mektubda böyle bir eklifle karşıla$ılmadığı bildirilmekte ^e şöyle denilmektedîr: »Türk Hava Kurumu Uçak Fabrikası. ^sviçre hükumetinden değil, İsviçreli ir firmanın İstanbul temsilcisinden bir :ekli' almıştır. Firm.i, mukabiünde paaşüt, lik trener ve uçak malzemesi vermek suretile bir uçak istempktedir. Bundan başka bir Fran5iz firması, u^ak hakkında fennî bilgiler istemiş. fiat scrmuş ve kendisine cevab verilmişse CAMÎLERİMÎZ de henüz hiçbir sipariş alınmamıstır. Uçak fabrikamızın 949 yılı faaliye14. DEFTERDAR ÇAMİİ tinin ^58 niîpetini uçak imali, ^28 nispetini uçak tamiri ve ^14 nispetini de Eyübe giderken. Defterdar iskele;eşidli işler teşkil etmektedir. sindedir. Bânisi Defterdar MahYazıldtğı gibi. Uçak Fabrikamız ha mud Efendi Çelebi, diğer adı i!e acılık mevzuunu bir yana bırakmış değildir. Sermayesinden tamamile fay Nazlı Mahmud Efendidir. dalanmak ve uçak yapımı masraflarını Cami. bir kubbeli küçük bir biazaltmak için %U nispetinde çeşidli nadan ibarertir. Kitabesinde 1541 şler yapmayı uygun görmüştür ki, bu usul bütün dünya uçak fabrikalarında tarihinde inşa edildiği yazılıdır. Nazlı Mahmud Efendi aynı zamanda tatbik edilegelmektedir... Nııhun gemisini arayacak heyet da hattattı ve camiin yanmdaki açık türbede medfıındur. Ankaraya gidecek Cami, 1179 hicri tarihinde vuku Ağrı dağında Nuhun gemisini arayaak olan Amerikan heyeti üyeleri. İç bulan zelzeleden sonra çok tamir şleri Bakanlığından gerekli izni al görmüştür. mak için bu akşam Ankaraya gidecekerdir. NAMAZ V AKİTLERİ Et fiatları düşüyor İstanbuldan ayrıürken *Selâniği sıcağı boğucu olur» demişlerdi. 1939 yılınm bir haziran sabahı bunun gerçek olduğunu anlıyorum. Suları durgun derin körfezin nihayet bulduğu noktada yayılmış duran Selâniğin mehşur rıhtunından geçerken bile denizden en hafif esinti gelmiyor. Rıhtımm sonundaki o sahada meşhur Beyaz Kuleyi arkamızda bırakıp şehrin içine doğru sola sapıyoruz. Az sonra yürüdüğümüz caddenin iki taraflı ağacları bile yetesiye gölge yapmıyor. Burası çarşıya benziyor. Sağ tarafta dükkânlar sıralanmış, solda evler var. Üç katlı, eski tarz, bodrum kıs mı taş, üst kısmı ahşab, kurşuni boyall bir evin önünde mihmandar durdu. KâTşunın solunda bir levha asılı. Türk kahramanı Atatürkün bu evde doğduğu, Türk. Yunan ve Fransız dillerinde yazılı. Iasanın gözleri bu mütevazi evi sevgi ile kucakhyor. Ama mahzunum. Ata göçeli henüz yedi sekiz i By oluyor. Gönüllerimizdeki sızı daha o kadar keikin ki! Eve giriyoruz. Büyükce bir sofadayız. İki taıafı caddey.e bakan birer oda var. Dış koridordaki merdivenden yukarı kata çıkıyoruz. Gene büyükçe bir sofanın üzerinde gene caddeye bakan iki oda. Zaten bodrum katmdaki oda ile beraber bu ev ancak beş odalı. Duvarlar badanah. Yerler geniş tahta. Tavanlar ahşab. Kapı tokmakları, pencere kenarlarındaki perde çivileri çok eski tarz.. Sağdaki odayü geldiğimiz zaman evin bekçisi yanımıza sokuluyor ve kulağımıza fısıldıyor: Atatürk bu odada doğmuş! İkinciliği kazanan yazı Kırmızı Lâleler Senesini şimdi pek kestiremiyorum. Fakat mevsim bir ilkbahardı Yurdun şurasmdan burasından top lanmış bir sürü çocuk Konya Oksüz merkebinde barmıyorduk. Büyükçelerimiz, kendileıinden küçüklere anahk etmeğe çalışıyorlardı. Hepimizin bağrı yanık, gözü yaşhydı., Nesibe ÜNÜN MEVZULARI Her yangını su ile söndüremeyiz! Yazan: Eskidenberi kökleşmiş bulunan yanlış bir kanaate göre, bütün yangınları söndürmek, onlaıın genişlemesine mâni olmak için su kâfi bir vasıtadır. Bir kaç gün evvel Çorum vapurunda çıian yangında suyun, mükemmel bir söndürme vasıtası olamadığı bir daha, ispat edilmiş oldu. İkinci Dünya Savaşmm ilk aylarmda yangın bombalarına maruz bulunan bir çok Avrupa şehirlerinde, bu kanaatin mevcud olduğunu okuduk. Bu düşünüşü ortadan kaldLrmak maksadile, halkı tenvir etmek lüzumu hasü olmuş, su kullanmanın, yangına mâni olamıyacağı öğretilmişti. Çeşidli maddelerin yanmasınanasıl mâni olunabileceğine işaret etmeden, bir kaç kelime ile yanma hâdisesine kısaca temas etmeği faydalı buluyonız. Yanma deyince akla, alevle yanma gelmektedir. Halbuki, her yanma alevle olmaz. Meselâ. kok kömürü, alev yanmaz. Sobanın üst kapağını açtığımız zaman gördüğiimüz mavi alevler, kömüre aid degil ve fakat onun yüksek sühunette hasıl ettiği karbon monoksit gazine aiddir. Bir cismin alevle yanabilmesi için, onun nisbeten düşük sühunette buharlaşabilmesi lâzım gelmektedir. Alevle yanabilmek için: bir cismin buhar haline, kolaylıkla geçebilmesini şart koştuktan sonra kimya, noktai nazarından alevi tarif edebiliriz: Alev, muayyen bir mıntakadan intişar eden bir gazle, onu ihata eden havarun, birbirlerile temas ettikleri satıhta, çok kudret verici kimyevî bir teamülün vuku bulduğu bir sahadır. Şu tarife göre. ortada mevcudiyeti şart olan ikinci şey de havadır. Hava az olacak olursa, yanma keyfiyeti için elzem olan oksijea eçenlerde bir okuyucumdan aldığım bir mektubda, refikasmın Devlet Denizyolları vapurlanndan birinde seyahat ederken eşyasının 'calmdığı ve gemi kaptanile İstanbul zabıtasının bu hırsızlıkla alâkadar olmadıklan bildirileıek şikâyet ediliyordu. Bu şikâyeti. hem Devlet Denizyolları Genel Müdürüne, hem de Emniyet Müdürümüze bildirdiııı. Emniyet Müdürü, hıreızm takibi için icab eden emirleri veıdiğini bana da, sikâyet sahibine de bildirdi. Devlet Denizyolları Müdürü Cemil Parman ise tahkikat yapan müfettişin raporunu bana gönderdiği gibi bu münasebetle yazdıgi mektubda da aynen şöyle diyordu: «Müfettiş notunda. eşyanın kaybolması sebebile câri usuller bakımmdan idareye ve gemi adamlarına sorumluluk teveccüh etmiyeceğı bildirilmekte ve bâdisenin yolcuya atfolunabilecek ihrralden tevellüd ettiği neticesine varıimaktadır. Şahsî kanaatim bu merkezde değildir. Vazifeli gemi sdamlarımızın, kendilerine bahşcdilen hak ve imkânlardan yokularımızı haberdar etmeleri, lıattâ bu gibi hâdiseleri nazara alarak ikazlarda bulunmaları gerekti. Kizmet müessesfs: mensubiarındaki zihniyotin bu mahiyet ve istikamette olmcsı tabiidir. Böyle yap.lsaydı yolcunun eşyası muayyen yere ahnıp muhafa^a edilir ve nâdiseye de meydan vcrilmemiş olurdu. Gemi âdamları böyle hareket etmedikleıine gö'e, yolcunun uğradığı zararı ödemek İdaremizin vakar ve haysiyeti icabıdır.» Sa; ın Com'l Parınmıın. vıilardanbcri Devlet Denizyolları İdaresinde «förmcğe alışnıadıçımız yeni bir zihııiyetle. halkj hizmet zihniyetile hareket ettiğini göıerek memnun olnıu^tum. Bir yolcunun çalınan eşyasuıı ödemeği düşiinen Genel Müdüıün, Çoııım vapıırıı faciasında ölen, yaralanan, eşyaları zıyaa uçrayanlara karşı nasıl hareket edeceğini merak cdiyordum. Genel Müdürlüğüıı diinkü gazetelerde çıkan tebliğinde okuduğunı şu; Kaza kurbanı yurddaşlarımızın felâketzede ailele:inin büyük ıstlrablprmı dindirmek için İdaremiz, maddî ve manevi her türlü yard:rm yapacp.klır.» Ctimlcsi. Cemil Parmanuı. vatandasUıın uğradıkları zararları tazmin yoluna »ideceğini göstermektcdir. Gene! Misdiirün. î'acianın ertesi günü. buııu bir tebliğle • ilânda göstcrdiği istical ve isabeti takdir etmekle berabdr. zaten başka türlü olmasına Ha iırkân göremediğimi arzetnıek isteıim. Çorum vapurıınun bir ambarına eşya ile beraber 350 volcu doldııran İdaredir. Yangın ne sebeble çıkarsa çıkssn ölen, yaralaııan. eşyaları zıyaa uğrayan vatanda^lar faciadan hiç bir surcile mesııl dcğildirier. Onların can ve mal enıniyetlerini iağlamak. İdareye tevetcüh ve teıettüb eden bir vazife idi. Bu vazife. her ne suretle olursa olsun, ihmal edilmiş ve bu ihmal, büyük bir faciaya scbebiyct vermiş; insanlar ölmüş yaralanmış ve eşyaları zıyaa jramıştır. Devlet Denizyolları İdaresi kendi gemisine binen bu yolcular:n ve ailelerinin maddî ve manevî zararlarını laznıin etmek mecburiyetindedir. İdarenin tebliğinden yukarıya aldığımız fıkradan anladığımıza göıe, bu tazmin, ayak dircmeden, güçlükler çıkarmadan, mahkemçlere müracaate belki de yıllar sürecek rlavalar açılına^îtıa meydan vermeden yapılacaktu:. Yunanistana fasulye ihracı meselesi İstanbul. İzmir ve Mersin ihracatçı birliklerinin teklifi üzerine Yunanistana 10 bin ton fasulye ihracı uyj»un görülraüş ve Yunan resmi makamları da bu miktar fasulyeyi ithale karar vermişti. Atİna Ticaret Müşavirliğimizden alınan son bir rapora göre. Yunan hiikümeti. 10 bin ton fasulyenin ithali için ithalâtçılarına 200255 dolar üzerinden ithal îisanâi vermiştir. Fakat Vunanistanüaki son kabine buhranı dolayısile iUıalât meselesi bir tarafa bırakılmıştır. Bununla beraber Yunanistan, Habeşlstar.dan fasulye ithalina devam etraektedir. Rıdvatı Tezel RAMJ7AN: 15 Soför Turgudun idaresindeki 3022 plaı sayıh otobüs, dün sabah, Vezııecierden geçerken. Ali adında bir ameleye jarpmış, ölüm'ine sebeb olmuıtur. Hâiseye Savcı Muavinlerinden Şekib Musluoğlu el koymus, tahkikata başlamıstır. Bir işçi otobüs altında öldü o V. ı E. O ! (O 1 3.25 6.42 1.59 5.37, 13.19 17.19 20.42 22.40 8.57 4.38 8.37 12.00 lüzumu kadar temin edilmiş bulunmadığından, ihtirak yavaş bir îekilde devam eder. Bazı çaüların çökmesile, tavanın açılması ve dolayısile bol havancı (yani oksijenin) içeri girmesi vs bunu müteakıb yangının birdenbire şiddetlendiği bilinen bir keyfiyettir. Alevle yanabilme için, iki şeyin mevcudiyetini, yani yanacak cismin buhar haline kolaylıkla geçebilmesi ve havanın bol miktarda bulunuşunu kabul ettikten sonra, yanmağa mâni olmanın şartlarını tetkik edebiliriz. Y'anan cismin buharlaşmasına mâni olmak için onun sühunetini, buharlaşma sühuneti altına indirmek lâzımdır. İşte suyu, bu maksadla, yani yanmakta olan cismin sühunetini düşürmek için kullanırız. Su, yanmakta olan, cisimle temas ettiği zaman, bunun sıcaklığuu almaljta ve dolayısile buharlaşmaktadır. Su buharı, havanın, yanan cigimle temasına, kısmen mâni olabilir. Yanma sühuneti, 600 °C nihayet 700 °C e olan cisimleri su ile söndürmek kabil olduğu halde daha yüksek sühunetlerde yanan cisimleri söndürmek kat'iyyen kabil değildir. Zira, meselâ 2000 3000 °C arasmda yanmakta olan bir cismin üzerine su dökülecek olursa, su mürekkiblerine ayrılarak, oksijen ve hidrojen gazleri hasıl olur. Biri yakan, diğeri yanan iki gazin hasıl oluşu, yangını söndürmeğe değil, bilâkis şiddetle devamına saik olur. Biraz evvel de bahsettiğimiz, yangm bombaları infilâkı takdirinde, sön dürmek maksadile su kullanmanın, nev'ama «yangına körükle varmak kabilinden » bir hareket olacağı aşikârdır. Iştiali esnasında yüksek sühunet hasü eden cisüıüerin yanmasını ön» lemek için, havanın mevcudiyetini ortadan kaldumakun başka çare. kalmıyor. Buradaki prtnsip yanan cismin etrafında, yanmıyan, yangm söndürücünün buharından ibarct adeta bir battaniye hasıl etmek \'s havanın cisimle temasına mâni olmaktır. İşte modeın yangın söndürüeüle müşkül bir duruma sokan başka ıir.in, bu esasa mü.=lenioen, imaî vc bir nokta da, bu kabil maddelerin, imlâ edildiklerini görmekteyiz. iştial süratlerinin çok fazla oluşuBugün karbon diyoksid hasıl e dur. derek yangın söndüren aletler pek. Ambalâj edilmiş olarak gönderilmakbul tutulmuyor. Zira, buniarm. mekte olan eczai kimyevî, şayed, biraz sonra mevzuu bahsedeceğimiz şişelerde bulunuyorsa, muhakkak diğer söndürücülerden daha sık ki, talaşla sarılmıştır. Kapağı açılkontrol edilmesi, içindeki asid şişe mış, yahud kırılmış oian, şişedsn sinüı vaziyetinin, bir yangm vuku akacak olan, meselâ eter gibi bir unda, istimale salih olup ol^iadığı mayi, doğrudan doğruya, sandıktan nm meydana çıkarılması lâzım gel dışarı akmıyacak. talaş, tarafından e mektedir. milerek, uzun zaman, buharlaşmaSon zamanlarda, daha ziyade, ğa devam edecektir. Sandıktan dıkarbon tetra klorür ihtiva eden a şarı sızan buharlar, hava ile patletler, revaç halindedir. Yanmakta layıcı bir mahlut teşkil edeceğinolan mahalle, rulumba vasıtasils den, ufak bir kıvılcım, bunun derpüskürtülen, mayi, derhal buhar hal infilâkına sebeb olabilecektir. laşmaktn ve yanan maddeyi, koVapur ambannda çıkan yangınm, laylikla söndürmektedir. Her ne birdenbire tevessü etmesi ve alevkadar, kum dökerek, havanın te lerin, 25 metreye yükselmesi, oramasını kesmek kabil ise de, yanan da, kolaylıkla, buharlaşabilecek kim yer, geniş olduğu takdirde. " fazla yevî maddelerin mevcudiyetini gösmiktarda kum lâzım geldiğinden, termekte^ir. Hele, vapurun gideceği pratik olmadığı kabul olunmakta semte gönderilmesi pek muhtemel dır. olan balıkçı muşambalarınm da yaBaşka bir yangın söndürme va nabilen maddenin civarına, meşum sıtası da, (foam) köpük hasıl ede bir tesadüf neticesi raslaması. böyreık, yangın söndürmektedir. Yük le bir faciayı hazırhyan. mükemmel sek sühunette bile, köpük halinde bir sebeb olabilir. kalabilen, hususî mayiler. püskürOrduda, nasıl, zehirli gazin nevtüldükleri vakit, yanmakta olan ini tayin eden ve ona göre maske cismin hava ile temasına mâni ola süzgeçi takılmasını sağlıyan" ekipbilen ve kalm bir köpük tabakasın ler mevcud ise, itfaiyelerin, hangi dan ibaret olan bir battaniye maddelere su sıkılabiîeceğini. tayih etmektedirler. etmesi bir zaruret halini almakta. Terkiblerinde, oksijen bulunan, dır. Bu tayin yapılmıyacak olursa, patlayıcı maddeler meseîesinde ise, iki hortumla değil ve fakat on iki bunların yanmaları için havaya muh hortumla su sıkılacak bile olsa, tac olmadıkları düşünülecek olursa, yangın ancak o yerde mevcud, kim söndüvülmelerinin ne kadar müşkül yevî njaddelerin tamapen yanarak olacağj meydandadir, Keyfiyeti b ı t m s J e ö b i l ^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear