24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURIYET 10 Temmuz 1949 fsiIIIlİ BAHİSLER C ÜNEŞ Yazan: Dr. Salâh Sun Hayat olaylarını inceleyen bugü nün bılgini; ayak basmamış, bali değmemiş, içinden çıkılmaz bir or manda kaybolmuş gibidir. Üstelık bu ormanın sayısız ve çeşidli ağac lan durmaksızm yer değiştirip sihirli bir hal alırsa, aradığmı bul mak bi'mem nasıl âsan olur?.. Sanıhr ki; inssn da ilk çağlarda, t:nkı diğer mahluklar gibi baştan asağı kıllU örtülü idi. Zamanla kıllarını döktü, tüyü yolunmuş tavuğa döndü ve deri diye isimlenciirdiğimiz kılsız bir :şık organınabürünüp bugünkü kılığına girdi. Deriye neden ışık organı dedik? Biliyoruz ki: yazın deniz kenarında çırılçıphk yatıp buram buram terlemenin, yüzmenin verdıği canlıhk. hareket ve neşe neyse, kışın dağın iapa lapa karh güneşi altında da gene çırılçıplak kaymanın verdiği neşe ve hareket de odur. Gücü yetip bu darbkta yazlığa gi den, kışın dağa çıkabilen yaşhlar bile çocuk gibi neşeli, müteşebbis ve faal oluyorlar. Şafak vakti gökyüzü muayyen renklerini alınca, yani güneş ısınlarını muayyen dalga uzunluklarile saçmağa başladığı zaman, kuşlar bile astronomik denebilecek bir incelikle uyaıuyorlar. Her kuş cinsi muayyen renge yani dalga uzunluğuna uysrak şakımağa başlıyor, bu iç tanyerinin yavaş yavaş aydmlanmasına göre ayarlanmış gidiyor. Bir radyo yayımının akışı gibi, her kuş «ra ile ve daima ayru saatte gözlerini açıp mutad konserine başlıyor. Vakitsiz öten horoz tabü sayılmıyor. İnsanlar da, güneşin muayyen renklerine yani dalga uzunluklarınagöre ayarlanmış mahluklardır. Bu iş, hâdiselerle, tecrübelerle belli! Günef altında niçin kızarır ve nasJ yananı?.. Deri iç organlarımızın sağük aynası, onlann dış manzarasıdır. Hastalık onu, sararıp, soldurur, hiddet, kin ve heyecanlarımızla kızarıp morarırız. Sağlam bir insan derisi 250290 dalga uzunluğundaki ışık altında kalırsa kızanr. Çünkü derideki Histidin denilen madde. damarları genişletici bir vasıf kazanır. Geniş darnara da fazla kan oturur, biz de kan rengine uyarak deriyi kırmızı görüp (kızardık) de =ha berleri Ermeni Patrikliği ihtilâfı S O H B NALINA MIHINA I I Güzel bir eser erver İskit arkadaşımız, Garb irfan dünyasının büyük tâbileri ve yayınevleri gil)i çahşmayı şiar edinmiştir. Aylık Ansiklopedi. Resimli Yeni Lugat ve Ansiklopedi, Ögretmen Ansiklopedisi, sayın arkadaşunızın adını. irfan ve yayın hayatımıza ansiklopedi mütehassısı, hattâ Habası olarak geçirmişür. O Aylık Ansiklopediyi neşre başladıktan sonradır ki memleketimizde bu ;eşid mevkut ansiklopedik yaynılar çoğaldı; fakat pek azı tutunabildi. Server İskit 5 yıl müddetle büyük intizam ve başarı ile yayınladığı Aylık Ansiklopedij e bu aydan itibaren yeni bir şekil verdi. Bu yeni sekle göre eser üç kısma aynlmıştır. Birinci kısunda Aylık Anriklopedinin eski klasik şekli devam cdccek; ayrıca şimdiye kadar neşredilen 5 cilddeki mevzular ve bendlerden hulâsalar yapılacaktır. İkinci kısun. aktüaliteler kısmıdır. ve şimdi pek moda olan Amerikan mecmuaları tipindedir. t'çüncü kısun tarih kısmıdır; ancak mevzuları çok meraklı veya eğlenceli tarih olaylanndan seçilecektir. Meselâ; sanşınlar esmerlere nazaran daha çabuk verem olurlar. Sıcak iklime daha az dayanırlar. Sıcak memleketlerde, açık renkii koyunlan ve beyaz kıllı domuzları sürülere katmazlar. Arjantinde beyaz memeli ineklerin memlekete sokulması yasaktır. Pigmansız, süt beyaz kalıp ıerleşmiyen bü^ün mahlüklara lbinos ismi veriiir. Albinoslar 53eta ışıktan korkarlar. Gözbebeklerinin iris denilen dış kısmı da pigmansız kaldlğı için, gö> dibinin kan kırmızı rengi aynen gözükür. Al>inoslar bembeyaz kıl ve derilerile, :ırmızı gözlerini kırparak müterediid adımlarla dolaşırlar. Karakter:eri çok tuhaftır, pek hassas oluı>'ar. Ayrıca; albinosların ruhî bozukluklarını, psikozlannı da hepimiz biliriz. Zekâ bakımından geridirler. Albinosların bu hali; pigman le sinir sisteminin reaksiyon şekileri arasında henüz açıklanmamış >lan bir münasebet bulunduğuna lelildir. Su halde; pigmanın ka Peki anıa nasıl esmerleşir? Gene derimizdeki Tyrosin dediğimiz maddayi, biri nötr, diğeri alkalen iki mahlul içine koysak, bun lardan nötr olanını 268, alkaleni ise 284 dalga uzunluğundaki ısmlarla karşı karşıya bıraksak, renksiz olan Tirosin kahve rengi bir renk maddesi halini ahr ki, biz buna Pigman Hükumet, anlaşmazlığa ismini veririz. İşte bu renk maddesi olan pigmanın tcşekkülüdür ki de müdahale etmek niyetinde rimizi esmerleştirir. Zararlı ışıklaohnadığım bildinK rın fena tesirinden de korur. Fakat bu pigman dediğimiz nesne, saErmeni Patrik vekillerinden Bahdece ışığa karşı hir korunma mad tiyaryan ile arkadaflarından mürek desi değildir. keb üç kişilik bir heyet, düa Valiyi ziyaret etmiftir. Bakanlığm Cevatoı Pigman sağlık, dirilik ve kendilerine tebliğ edilmiştir. Bakarakter alâmetidir Hepimiz, yazm deniz, kışm dağ kanlık, memleket lâik bir idareye güneşile, derimizin yanıp tunc ren tâbi olduğu için Ermeni cemaati gini aldığıru gördüğümüz zaman a arasındaki ihtilâfa müdahale etmek verdeta neşeleniriz. Böyle güzel bir fikrinde olmadığı cevabını renk alan derimizi gördükçe içi mistir. NewYork Başpiskoposu mizden gayriihtiyarî bir sağlık i n ftafmı belirir. Denizcilerin, dağcıPatrik Athenegoras'ın yerine NeWların tunc renklerini daima överiz. York başpiskoposluğuna seçilen TiBu bakımdan, henüz bilmediğimiz motes bir haftaya kadar çehrimizherhangi bir sebeble, pigmanın sağ den ayrılacaktır. Timotes dün Vilâlıkla bir ilgisi olması gerektir. Zi yete müracaatle, Türk tabiiyetine ra; (iyi pigmanlaşan mahluklar, geçmek istediğini bildirnüştir. nesillerinin sağlam ve sıhhatii örnekleri sayılırlar. Pigman teşkili Teknik Üniversitede bakımından geri kalmış olan mahimtihan neticeleri luklar ise zayıf tiplerdir.) İstanbul Teknik Ünlvenitesind« imtihanlar diin son» «rnifür. Vize aİma hakkını kazanan ve diğer imtihanlara giren ögrencıler arasındaki muvaffakiyet nispeti yüzde sckizin «ltındadır. Bazı »ubelerde bu nispet yüzde beşi bile bulmamaktad ı r. Yüksek Ticaret ve Ekonomi Okulundaki imtihan neticeleri de ilân edilrais. tir. Orada da başarı nispeti yüzde on beştir. Haziran devresinde on öğrcnci e£ mezun olabilmiştir. Ankaradan alınan malümata gcre. tek tip ekmeğin 8990 randımanlı ur.dan yapılması kararlaşmıştır. Tek tip ekmekle birlikte beyaz un latışı da yasak edilecektir. Tek tip ekmek Bugünkü hava gösterisi Bu sabah saat onda Yejilköy tayyare raeydanında hava gösterileri yapılacaktır. Hazırlanan programa göre. cvvela uçEklar Ukdim ve teftiş edilecektir. Türk Hava Kurumu Tayyare Fabrikası yapısı üç okul tayyaresile kadın uçuş öğretm;nlerinin akro ıası hareketleri grirülecek'.ır. Üç uçu« ögıetmeninin takibli akrobasi hareketleri. tayyare ile çekilen bir planüiun akrobasi hareketleri vt pnu takıben pjrajutla atlayı^lar yapılacaktır. Bizim orta Anadolu havasma akıl ermez. Bahar bulutları duvaklı gelinden nazlıdırlar. Onun için nisan ve mayıs aylarında hava karardı mı, İstanbul edebiyatuıda söykndiğinin aksine, gönüller açar. Her köy bir bulutun arkasma düşer. « Ah biraz daha inse, yayıl yüzüne bel bağlamaktan kurtarmak sa, şimşeğinden gayri ses, yıldırı değil midir? Asırlardan yirmi, yümından başka ifık kalmasa, suyu lardan kırk dokuz... Nüfusunun yüzde seksen beşi çiftçilik eden bu kemiklerimize kadar işlese...> deziraat memleketinde ekmek açığımeğe kalmaz, koydunuzsa bulunuz mızı Kanada unu ile kapamağa çaÇatlak toprağm dudağma eteğinin lışıyoruz. İster muhalif olunuz, ne gölgesini bile dokundurmadan gekadar az ilerlemişiz. ister muvafık çip gitmiftir. olunuz, ne kadar geri imişiz, diyiBilirsiniz ya, Ingilterede Kırım niz, hakikat bu... zaferinl kazanan hükumet, hasad *** kötü gittiği için seçimi kaybetti. îkGene gazetelerde okudum: Ametidar partisinin milletvekillerine, rikalılar İstanbulda beş yüz odalı gelecek baharda çavre dolaşmalabir otel yaptırmak istemişler. Eğ«r rından önce yağmür duasına çıksermayenin yüzde altmışı yerli omalaruu tavsiye ederim. Havalar lursa yüzde kırkını uzun vade ve yağışlı olursa mutlaka kendilerine az faizle kendi üzerlerine alacakoy vereceklerine söz veremezsem larmış. Amerikan otelcilik tekniğide, köylülerin kurak acısı ile ne ni şirketin emrine verecekler, işletyapacaklarını hemen hemen bilimesine kcndileri bakacaklar, üsrim. Geçen sefer, adalet olmıyan telik müşteriyi de uçaklarile yerde rahmet de ohnaz, sözü bir onlar getireceklermiş. Lübnanda ve kaç bulut imdada yetiştiği için yaYunanistanda sermaye bulmuşlar. rıyolda takıldı, kaldı idi. Fakat bizde kala kala devlete kalYeni adaylarm rüyalarına Hızır rmşlar: Ya Evkaf. ya Belediye işin girip de: * Dile benden ne diler içine katılmazsa, bir sey yapılabilsin?» diye soracağı tutarsa, hiç te mek ihtimali olmadığını görerek bu reddüdsüz: c Şemsiyeli bir se sermayeyi de Atinada ikinci bir oçim!» cevabını vermelidirler. Eğer tel koymağa karar vermek üzere Aldoğan şeyhleri o vakte kadar bir iken galiba (resmî) bir ümid belirkuraklık büyüsü bulmazlarsa! miş! Fakat daha iyisi Konyanın sulaPeki, hani hususî teşebbüs? Devma tesislerini tamamlamak. Porsuk let kârlı ne görürse el koyarraış. barajı ile beraber sulama kanalla Otele de el koymaz ya! İstanbul İsrmı da düşünmek, buğday amban tanbulsa. burada büinci smıf bir dediğiniz orta vilâyetlerde küçük otel elbette Lübnandan ve Atinaüyük sulama ile halkı yalnız gök dan daha fazla tutar ve kâr getirir. Ancak şurası var ki iki yılda iki üç milyoner yetiştirmez ve paraya yüzde yirmi, yirmi beş karaborâa faizi getirmez. Bir yandan dokuma fabrikalarını devletten almağa çalışıyoruz. Öbür yandan oteli devlet veya belediyenin sırtına yükliyoruz. Bunda hiç de mi tuhailık görmüvorsunuz? *** Sütunlar arasında f Falih Rıfhı Yazan Atay RAMAZAN: 13 Arkası Sa. 4, SiL 7 de Bir Hafta Içinde Tükenen Y E P lENİ BlR EsER 52 ss.hife içiüoe 61 yazı, bend ve ayrıca sayısız fıkra, espri ve dünyadar. haberler... Kuşe kâğıda basılmış dört renkii nefis bir tablo. ayrıca 86 resim ve harita, bir çok karikatür. Tçindekiler.fer bir kaçı: Ruslar Ayastafanosta iken, kanser hakkıcda. Churchil! ve resim, eski zamanda kadın modası (nevzuhur), Atlantik Paktı imzalanıyor, rüşvete karşı eski gülünç tedoirler, eski İstanbulda eğlence hayatı, tenis, Rum patrikhaneîeri ve patrikler, 1897 Türk Yunan Harbinde Osmanh donanmasının acayib hali, kürtaj, eski İstar.balda er meselesi, Miki 21 yaşında, evlilik hayatına hazır mısınız? Kîzılordu, Hitler'in son günleri, fen âleminde yeni buluslar, bestekâr Dede Efendi, Dean Acheson, Verdi, mütevazı Kıral. İrlanda tarihi, Robot tayyareler... Bütün bunlar ve dsha başkaları «AYLIK ANSİKLOPEDİ» nin temmuz sayısındadır. «AYLDC ANSİKLOPEDİ» bu sayısile yepyeni bir seriye başlamıştır. r Türk Hava Kurumunun dokuz tayyaresinden miirekkeb filonun İstantvılu ziyareti miınasebetile. İkinci Dünya rfarbine aid havacılık fsaliyetlerini gö.terer. filmler, yarın saat 17.30 da Kadıküv Halkcvinde. çarşamba günleri de saat 17,30 da Eminönü Halkcvinde parasız gösterilecektir. Havacılığa aid filmler gösterüece.'i CAMİLERİMİZ 13: DAVUDPAŞA CAMİİ Siivrikapı caddesi üzerindedir. Plânı kare şeklindedir, üstünde bir sağır kubbe, yanlarında ikişer küçük fcubbe vardır. Evvelce beş kubbelı bir cemaat yeri mevcud iken bilâlare bu yıkılmış ve önü bir duvarla capatılmıştır. Mihrab tarafında mev cud bir kubb# ile kârgir kubbesi harabdır. Cami duvarlarında ia çatlakhklar vardır. Sokağm kavşı tarafındaki medresede çok güzel bir bizantin direk kullanılmıştır. Fakat medrese de halen harab ve metruktur. Cami, kütübhanesine nazaran, 1485 te inşa edilmiştir. Banisi Fatihin %'ezirlerinden Da%ud Paşa, İkinci Bayezid zamanında on beş sene Sadrazamlık yapmıştır. NAMAZ VAKİTLER1 1 Haber doğru ise, İç İşleri Bakanlığı fuhşun nasıl önüne geçeceğini İstanbul Valiliğinden sormus. Biliyorsunuz bu işe gökte de çare bulunmadığı için Âdemle Havva Serendip adasına sürülmüştür. Biz otel basmak, ev kapatmak, kaduıları karakoldan karakola sürüklemekle ne aşkı, ne de açlığı ortadan kaldırabiliriz. Acaba kadınîarı nasıl olup da bu kadar ucuza satıldıklarını araştırıyor muyuz? Yalnız devletçe değil, cemiyetçe de yasaktan ve cezadan başka düşündüğümüz yok. Kadınîarı Esirgeme Derneğine içtiğimiz içkinin yüzde biri kadar sadaka vermiyoruz. İstanbuldaki fabrikaları dolaşmız: Kaçında çocuklu kadınm çalıştırılmasına elverişli tesisler var? Kucağında iki yaşmda bir çocukla dul kalan kadın İstanbul denen şehirde dilenmekten veya kendini satmaktan baska ne yapabilir? Hizmetçiliğe girmek istese çocuğunu sokağa atmahdır veya kilise, yahud cami kapı^ma sepetle asmahdır. Böyle yaparsa hapisliktir. Yanağını öptürse haydi karakola. dilense buyurun sürgüne! Çocuklu bir dulun bu cemiyetteki yeri nerede, bu suale cevab verebilir miyiz? Zavallıları edebiyatımızm içine bile almıyoruz. Bir şiir okudum. Küçük Haberler İkinci baskı çıktı. •k MİLLÎ Piyango Idaresi, her yıl <;ekilmekte olan routad piyangolara, bu sene de «Büyük Yaz Piyangosu.. adıle bir yenisini :lave elmiftir. En buyuk ikramiyesi 300 bin lira olan Büyük Yaz Piyangosu. temmuzun 30 unda Ankarade çekilecektir. * HASILATI, Türk İUva Kurumu Erenköy Şubesine aid olmak üzere 13 temmuz çarşamba giıniî akşamı saat 21 de Suadiye Plâj Gazinosunda bir eğlence tertib edilmiştir. Bu eğlenceye şehrimizin tanınmış ses ve saz sanatkârları iştirak edeceklerdir. * ŞEHREMİNİ Halkevinden: Evimizde. Matematik, İngilizce ve Fransızca derslerine aid kurslar açılmıçtır. İkmal imtihanlarına hazırlayıcı mahiyette olan bu kurslara kaydolmak i«. teyenlerin. iki fotoğrafla birlikte her gün öğleden »onra Evimiz İdare MüdürIıiğüne mürscaatleri lâz:mdır. o da fahişe kelimesinin kaba kaba, tükürür gibi türkçesini yüzlerine savurup işin içinden çıkıyor. Bir çokları evlerinde ekmek kırıntm buLsalar. bahçedeki elma ağacına bakmazlar biie... * * * Şehir Meclisinin bazı üyeleri plân işine pek iyi bir çar« bulmuşlar: Plânı kaldıımak! Tedbirin kestirmeliğine diycek yoksa da, bunu vaktile üç beş iin liraya bir bostan alıp da plân ctrafını parka çevirdiği için metresi yüz veya iki yüz liradan bir buçuk veya üç milyon lira kazanmak :stiyenlere bıraksalar daha doğru olmaz mıydı? Şehir Meclisi üyeleri acaba bir ie şöyle düşünseler: « İstanbul gibi bir şehıimiz var. Bu şehri dünyanın sayılı merkezlerinden biri halıne getirmek için bir plân yaptırmışız. Bu plânı tatbik edersek, İstanbul cennete, tatbik ermezsek baştanbaşa Galataya döner. Arsalarının her karışına altın kesmek istiyenlerin, İstanbul Bahkpazanna da çevrilse umurlarında değildir. Bütün memleketler plânlannı tatbik etmek için milyarlarca lira culmamışlar. Bulamadıkları için plândan da vazgeçmemişler. Türlü türlü çareler aramışlar, umuml menfaati başta tutan. hususî meafaatleri de ayak altına almıyan usuller bulmuşlar. Biz de bu usulleri öirer birer masamızın üstüae koysak, kesemize ve imkânlarımıza uygun olar.lan ayırsak, fakat plânın harfi harrine tatbik olunması fikrini esas tutsak... Eğer plânda kusurlar varsa, onları da kendimiz düzeltmeğe kalkmasak. bilâkis daha ileri bir sehirciye düzelttirsek...ı Üsküdardan Kabataşa geçerken bakınız: Yeşil saha nedir, her ev öteki eve manzara hakkını nasıl verir, şehrin henüz yanmıyan, yıkılmıyan harab mahallelerinde bunu göriirsünüz. Eğer bunun aksi olursa şehir ne hale gelir, onu da plândan önce veya plân kaçakçıhğı ile yaptığımız marifetlerden gene oracıkta hemen anlarsuuz. Yıllar geçtikçe profesör Yansen'in Atatürk'le tanışığı gün kendisine sorduğu sualin sebebini anlıyorum: « Sizin bir şehir piânı tatbik edebilecek kadar kuvvetli idareniz var mıdır?» Hacet yok, metlislere, bakanlıklara sunulan avukatlarını önliyerek, şu Karaköy'deki Onsekizler meselesini halledcbiliyor muyuz? *** Havadis yalnız sütunlar arasında aranmaz ya, dolaşırken de ayağınıza dolaşıverir. Nitekim, ilgili olanları gücendirmemek için semtini haber vermiyeyim, geçen gün eğer sanatın ve ihtisasın kılavuzluğunu bırakmazsa, cennet deneceğini tasarlamış olduğum bir kooperatif yerine uğradım. Geniş ve boş tepe üzerinde üç evin üstüste yığıldığını görmiyeyim mi? Meğer alışta metresi bir kaç kuruşa bile gelen bu arsayı, sanatkârlar önce iki y"z küsur parcaya bölmüşler. Ortakların sayısı da bu! Kimi «biz bize benzeriz», kimi .kendimize göre...» yi tııtturmuş, bir ev yaptıran iki de arsa satarsa demiş, bölmüş, bölmüş, arsalar sayısını şimdilik yedi yüzden fazlaya çıkarmıs. Niçin bini boylamadıklanna şaşıyorum. Tabiate karşı böyle bir kötülüğü kooperatif değil, sadece kâr için kurulan anonim şirketler bile işlemez. Sonra soruyorum: «KanunıCeza âcize mi has demektir?» yani böyle serbest yerlerde binden aşağı metrede yapıya izin veımemek kaidesini içinde nüfuzlu kimseler buiunmıyan teŞ3bbüslere mi tatbik ederiz? İstanbul İmar müdürlüğü, yahud eğer ona bağlı değil se, hangi merkerin yetkili makamı ise o, İstanbulun en güzel köşeleT'inden birinüı böylece haraç mezadlık parçalara çevrilme^ine nasıl razı olmuçtur? Guya ihtiyarhkta baş dinlemek için ben de oraya çekümek istiyenler arasındaydım. Meğer ufacık tefecik arsacıklar ticareti yapmak istiyormuşum da haberim yok! Neden bizim devamlı iyiliğimizi düşünen sanatkârı bırakıp da bizi geçici menfaatlrrle aldstan sarraflara kapıhyoruz? *** Bir gün Meclis arkadaşlarile konuşuyordum. Milletvekilleri gene yolsuzluklar meselesi üzerindeydi. Ben dedim ki: « Türkler; Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler gibi para kazanmağı öğreninceye kadar yolsuzluğun önüne geçemezsiniz.» Çünkü biz kazanc kaynağını siyasi nüfuzda veya o vasıta ile kanunları, kaideleri ve plânları oyuna getirmckte göril; oruz. Hâlâ bu âdetimiz üstündeyiz. Onun için bizde devlet sıkısı, kanun sıkısı ve usullerde delikdeşik aramak istiyenlere karşı kontrol sıkısı «zalimaae» denecek kaaar sert obnalıdır. Vatandaşın aklına sadece m e ş r u üzerinden kazanmak gelmelidir. Geçen gün bir bahçeye girdim. Tam dört tane sanki izinsiz, gerçekte elaltından atılaşma mahsulü kaçak gelir yapısı gösterdiler. Ayıp değil mi? Asırlardan 20. yıllardan nerede ise 50, fakat devir, bazan, Fatma Sultan devri! Server İskil, bu yeni buluşile Aylık Ansiklopedisini daha mükenunel ve daha fajdah bir hale getinniştir. Böylece eserde ansiklupedik bilgiler. aktüalite yani gündelik mevzular ve tarihi vakalar bir araya toplanmış oluyor. Servet İskitin başka bir eserinden de bahsetmek yerinde olur ki o da. İstanbul fethinin 500 üncü yıldönümü münasebetile. eski asırİarda memleketimizi ziyaret edcn yabancı ressamların bilhassa İstanbulumuzun eski güzelliklerini, tabü manzaıalarını ve ictimaî hayatını tesbit eden kıyuıetü tablolarınm renkii kopyalarını nefis bir surette hastırıp yayınlamasıdır. Bu renkii resimler, ilcride çok güzel •hir eski İslanbul albümü olacaktar. Aylık Ansiklopedıııin yeni şekilde ilk çıkan ve eskisinden daha iyi bir kâğıda basılan temmuz sayısında, denizciuk meraklılaruta okumalannı tavsiye edeceğim bir y a a var. 1897 Tiirk Yunan harbi ba§larında Osmaıılı donanması. başhğını taşıyan bu yazı, o zaman Donanma Komutanı olan Hasan Rami Paşanın 1908 de ne^rettiği Hatırat adh kitabından hulâsa edihuiştir. Hasan Rami Paşa, Türk denizciliğinin katili olan İkinci Abdülhamidın Tekel Bakanının tetkikleri müteaddid iradelerine rağmen, pek Şehrimizde bulunan Gümrük ve Te zavallı bir halde bulunan donanma kel Bakanı Dr. Fâzıl Ş«rafeddin Bürge. ile denize çıkmaktan ve Yunan fidün sabah Gümrüklere giderek calışma losile harbetmekten imtina etmış larda bulunmuşrur. ve böylece binleıle Türk denizcısini. boşuna bir ölümden kurtardığı gibi, Yıınanhların da haksız bir REZAN ERTEM zafer kazanmalarını iinlemiştir. Doıle Eczacı nanmanın o zamanki ağlanacak kadar acıkh ve perişan halini anlamak PERTEV ERTEM için, en süratli gemilerin 8 mü Evlendiler gittiğini Osmaniye, Aziziye ve Hamidiyc zırhlüarındaki toplarm atıs 9/7/949 tecrübeleri yapıldığı zaman kızaklarından fırlayıp güverteye yuvarlandıklarını söylemek yeter. 1 \ MEVLİD Çok gene yaşında kaybetüğimiz kıymetli oğlum SADUN SÜKKER'in birinci yıldönümüne rastlayan 10 temmuz 1949 bugünkü pazar günü öğle namazını müteakıb Şişli camiinde Hafız Mecid Sesigür tarâfından aziz ruhuna ithaf edilmek üzere Mevlidi Şerif okunacaktır. Arzu edenlerin. dost ve ahbabların teşrifleri rica olunur. Annesi Pakize SUkker Kıymetli arkadaşımız Server lskiti Aylık Ansiklopedisine verdiği yeni şekilden dolayı tebrik ve takdir ederken okuyuculanmıza da ba faydalı eseri tavsiye eder ve «marifet iltifata tâbidir. sözünü hatırlatırız. î 3 V. Iklndt V S a < c 3 X es vs 5.36 13.19 17.19 20.42 22.42 S.55 4.3fa S.3S 12.00 2.00 6.39 iki binden fazla uyesi bulunan Etıbba Odasının birinci altı aylık umumi heyet toplantısı dün. saat 14 te, Etıbba Odasında 8 üyenin ijtirakile yapılmış Etıbba Odasuıın toplantısında 8 kişi bulundu Merakh Ali Beyi. İstanbulda çok zadesile domino oynuyor. Dominokimse tanu\ ama onun muhitine nun sayılan beşizliyen cinsinden yabancı olanlardan pek çok kim.se dört taraftan oynanan (aznif) isde taııımaz. Tanımadan da bu hi mindeki oyununu oynuyor. Nu'.ı kâyenin tadı çıkmaz. Merakh AH nebiden kalma bir oyun ama MeBey bütün manasile meraklı bir a rakh Ali Bey muhafazakâr adamdamdır. Kanaryaya merakhdır, iyi dır. Hattâ dört deste ve az kâğıdyazıya meraklıdır. Eski kitablara la oyanan şimdiki bezik oyununu merakhdır. Bekârdır ama güzel ka da beğenmez. dına merakhdır. İyi sese merakh' , Biz bunu 12 deste ile oynardık. dır. Büyükdere ile Sarıyer arasın İftardan sonra oturur, sahura kada oturur, balığa merakhdır. dar 50 bini bitirir kalkardık. Nedir Boğazda oturanların otobü^le şi öyle 96 kâğıdhk üç bin sayılı odip gelmelerine tahammülü yoktur, yunlar. Hiç zevki yok! diye kritik eder. Çünkü Ali Bey öğrendiği şeyi iyi öğrenir ve bir kere öğrendi mi, ondan iyisi olmadıçına da inanır. Dominoyu oynarken kapı çalımyor. Ali Beyin evi rıhtıma çıkan yan sokaklardan birindedir. Pencereden başınızı çıkannca denizi görürsür.üz. Kapının çmgırağı burma zillerdendir. Ne kadar çabuk çevrilirse o kadar ses çıkarır. Bu sefer de acı acı çahnınca, Ali Bey pencereden sarkıp bakar. Kapının öçünkü Alj Bey vapura meraklıdır. nündeki adamın kıyafeti sivil deBabasmdan kalma Boğaz vapur ğü... Ay ışığında hafifleşen gece lan resimleri eski evin geniş sofa loşluğu arasında bunun bir bekçi smı süsler. Ona göre «vapur vapur, veya polis oldıığunu sezer. Hemen 38 numara, kaptan da Hüsnü Kap başını içeri ...çeker. Hemşirezadetandı», 42 numaranm Köprüde na sine sorâurur: sıl battığını. sonra iradei seniye ile Kimi istivorsunuz? nasıl çıkarıldığım anlatır. O vapur Bey burada mı? da mı, herkes etrafındsdır. Merakh Kız içeriye suali tekrarlar. AldıAli Beyin lâf etmeye de merakı ğt direktif üzerine: vardır. Merakh Ali Bey yainız böy Hangi beyi istiyorsunuz? le güzel şeylere merak etmez. Bu Merakh Be' i merakı arasıra vesveseye kadar uTekrar içeriye nakil... zayan bir de doktorca hipokondri Adı ne? Burada meraklı diye halini ahr. Başı ağrır, menenjitten kimse yok. korkar. Kolu ağrır, aniinden sarur. Merakh Ali Bey mi ne? Karnı ağrır. apandisit oldum zan Ne istiyorsunuz, burası. neder... Bundan başka birisi biraz Kendisini göreceğim. dikkatlice baksa, yanındakilere »oAli Bey bu sefer, pencereden rar: mülâkata girişir. Bu adam kim? Buyurun efendim. Tanunıyoruz. Neye sordunuz? Merakh Ali Bey siz misiniz? Pek dikketli baktı da... Az kalsın unutuyorr'um. Meraklı Baksın ne olur? Ali Beye «merakh» derseniz içer Timarhane deli almıyor. Bun ler. Çünkü ona göre bu .meraklı» lar adamı birine benzetip benzetir lâkabı (deli) demenin nazikâne ıfaler azizim. desidir. Onun için polise cevab veDer. İste Merakh Ali Bey böyle rir: bir zatür. Çok iyi kalbli, çok ves Ali Bey benim ama, meraklı veseli, çiçmanca, kısık boyunlu, ha değil im. lim selim bir zattır. Bize öyle dediler de. Yanlış söylemişler yavrum Perşembe günü aksamı saat on Ne istiyorsunuz? buçuk. Y«ni gece on buçuk. Me Az aşağı gelü misiniz? rakh Ali Bey entarisini giymişBaşüstüne. Başında beyaz takkesi, hemşire Ali Bey bir taraftan, bu muha MERAKLI ALİ BEYİN vere esnasında polis olduğunu anladığı muhatabının kendisinden ne istiyebileceğini hemşirezadesine sorar: Kız, bu adam ne istiyor acaba? Ne bileyim dayıcığım. Mühim bir şey değildir her halde. Merak etmeyin! Gece yarısı büyle? Ne ise Allah başımıza hayır getirsin. Ver benim şu Şam hırkasmı... Ve gıctrdıyan ahşab merdivendan iner. Taşlıktan geçip kapının sürmesini çekerek eski kilidin dilini kaldırır, kapıyı açar. Buyurun oğlum. Bayım, biraz karakola kadar gideceğiz. Şimdi mi? Evet. Yarm sabah olsa? Olmaz bayım. Telefon geldi Yaaa! Ama, ben böyle gidemem. Giyineyim bari. Zaran yok canım. Nasıl olur IMüsaade edin de giyineyim. Buyurun içeri. Polis taşhğa girer. Bir iskemle Burhan Y azan Fetek Polis nerede? Aşağıda bekliyor. Benim bir küçük çantamı hazırla. Neden? Ne olur, ne olmaz. Belki bir daha eve gelmem. Sevim başlar ağlamaya. Aman dayıcım. Böyle söylemeyin... Ben de gelirım.beraber• Olmaz. Evi kime bırakırız.. Kanaryalar var. Ali Bey giyinir... Aşağıya iner. Pohs: Kıravat falan bağlamaya ne lüzum vardı, bayım? der. Ali Bey. hemşirezadesini oper. Kapıdan çıkarlar. istanbulda şimdi o çeşid karakol binası kalmadı gibi bir şey. Ne ise Ali Beyi kalem odasına alırlar. Ali Bey tütün içmez. Odada tütün kokusu göğsüne dokunur. Öksürüğü tutar... Nihayet kalemdeki muavin başınl önündeki evraktan ayırıp: Siz ne bekliyorsunuz? Efendim beni çağırmışsınız. Kim çağırmış? Bilmiyorum, telefon gelmiş. Haa! (başka bir polise) Tevfik Efendi. Şu kalpazanlık işinin evrakı nerede? Sizin masanın üstünde idi. Muavin evrakı karıştırır. Alttan bir deste çıkarır. Senin adm ne? Ali. Doğru söyle. Temin ederim komiser beyefendi. Ya ilk ifadende neden Osep dedin? Hangi ifademde? Emniyette verdiğin ifadende Ben emniyete falan gitmedimBir yanhşlık olacak. • Seni kim getirdi buraya? Uzunboylu esmer bir memur efendi. Dışarı seslenerek: Baksana! Kim var orada? Ali Beyi getiren memur girer... Ali Bey görünce: İşte bu bey getirdi. Receb Efendi, bu adamm evrakı nerede? Evrakı yok. İsmail Bey hemen al, gel, dedi. Götür öyle ise İsmail BeyeBurada ne tutuyorsun? Ali Beyi, üst kata çıkarırlar... Başı usrura ile tıraş edilmiş, bir başka komisere Receb Efendi topuk vurup takdim eder: Efendim, Merakh Ali Beyi getirdim... 3 Emekliyim. Nerede oturursun?. Fesliyen sokağında, 11 numarada... Kira mı? Hayır, valde merhumdan kaldı> Kaç yaşındasm? Altmış dört.. Gazeteci Necmi Beyi tanır mısınız? Hayır, tanunam... İyi düşiin! Hayır, beyefendi. tanımıyorum.. Biraz dışarıda bekle!.. Ali Bey iışan çıkar.. komiser de yan odaya girip... baskomiserle konuşur.. Bu meraklı Ali Bey gelmış.. lâkin tanımaz bu adamı? Çağır gelsin.. Ali Beyi bu sefer başkomiserin odasına ahrlar... Komiser, önündeki kâğıda bakarak sorar.. Isminiz? verirler. Ali Bey eli ayağı titrer bir halde yukan çıkar. Sevün, kızım. Şu benim setre pantalonumu getir. Ne var dayıcığım? Telefon gelmiş. Beni karakola istiyorlar. Merak etmeyin mühim bir şey değildir. Benim karakolla ne işim var? •. Peki. Bırak kalsm. Ali Bey yalnız kalır. Komiser bir türlü işlemiyen çakmağile meşguldür. Ali Bey ezberinde ne kadar arabca dua varsa onları tekrarlamaktadır. Nihayet çakmak yanmaya başlaymca.. komiser bey bir sigara yakıp, Ali Beye hitab eder: Adın ne? Ali. Soy adın? Ali. Burda. Soy adınız? Soyadını soruyorum. Burda. NereÜsiniz? Burda, dedim ya! Nerede oturuyorsun. deraiyo Doğma büyüıne İstaabullu.. rum. Ve o sırada Ali Beyin takati kal Biliyorum beyefendi, soyadım mıyor.. derhal komiserden izin uBurda. tiyor. Ne biçimsiz isim... Müsaade edsrseniz bir su dö Olabiiir beyefendi. keyim... Ne iş yaparsın? Sonra dökersiniz.. simdi hü evinde... Bir.ız rahatsızlanmış.. yaviyetinizi tesbit edelim de.. Vallahi komiser beyefendi rın erken İnemiyetekmiş. Siz de Huzurunuzda scnra hürmetsizlik inmiyesiniz diye telefon etti de... edeceğim. Tahammül... Size onu söylemek için zahmet etBitirmeden dışarı fırlavor. Dışa tik.. rıda rastgeldiğine aradığı yeri soAli Bey bu cevabı alınca: ruyor.. gösteriyorlar... O içeri giri Teşekkür ederim. Zahmet olyor, kapıya bir polis dikiliyor.. du.. Allah cezasuu versin.. diye ısOn dakika sonra Ali Bey bitkin kemleye yığllır.. bir halde tekrar komiserin odasmdadır. Sorgu başlamıştır: Perşembe gecesi Necmi ve Vasü Gazete okur musunuz? bizdeydiier. İkisi de oruo turuyor.. ... Arasıra okurum efendim. tabiî sahura kadar, hiç değilse gece Hangi gazeialeri okursunuz? saat ikiye kadar oturuluyor. Ye «Cumhuriyet», «Akşam», «Sabah».. Gazetecilerden kimi tanırsınız? Kimseyi tanımam... Buıhan ?eleği tanır mısınız? Tanırım.. Ya tanımam, dediniz? Birdenbire aklıma geimedi.. İyi tanır mısınız? Pek iyi tanımam... Yani selâmlaşırız.. Ya tanırım demiştiniz?. Ağzuna öyle geldi... mek yenınesi. ığız çslkalanması, Peki Burhan Feleği nereüçü, üç buçuğu buiu>or. Eıtesi gün den tanırsınız? saat sekizde Beyoğ'.unda olmak ıçm Ailece tanışırız.. sabah yedide kalkmak lâzım.. zah Nasıl adamdır?.. metli iş.. Necminin randevusu var İyi adamdır, diyebiliriz.. miş. Zaten bu çocuğa en çok nesi Onu demek istemiyorum.. ne var, diye soi'salar: şekiîdir? Sakalh mıdır? Bıyıklı mı Randevu.. diyebilir.. dır? Vasfi, onun ertenden kalkmasına Sakalı yoktur ama bıyığı var tahammü! edemiyeceğini söyledi. mı, yok mu doğrusu iyi bilmem. Düşündük, tajindık.. Meraklı Ali Insan ahpabının bıyığı var mı, Beyle olan randevusunu (anule = yok mu bilmez mi? yok» etmekten başka çarc buiama KTuser bey, üstüme varmadık. Sarıyer karakoluna telefon yın! Ben bilmem.. edip Meraklı Ali Btyin evini tarif Pekiii... (elindeki kâğıdı okuettik.. Emniyet mensubları çok nayarak) Siz yarın nereye gidecektizik davrandılar ve Ali Beye beheniz?.. mehal telefonunıuzu büdireceklerı İstanbula inecektim... ni söylediler.. hakikaten de bildir İstanbulda nereye? mişler; ama her yiğitin bir yoğurt Beyoğluna.. gidecektim... yiyişi vardır. Polis de adama tebli Hangi vapurla?. gatı böyle yapar.. h«^le Vıir yanhşhk Yediyi on geçe ile... olmasın diye hüviyetini iyice tah Siz yarm yediyi on geçe ile kik fctmek isterse.. inmiyeceksiniz! Dün Ali Bey Necmi Rızayı gör Peki komiser bey.. yalnız neden diye sormama müsaade eder müş, vakayı anlatmış ve ağzına geîeni söylemiş... Şimdi bir ay dilinmisiniz? den çocuğu düşürmez.. bir kere d« Telefon geldi... parmağına doladı mı, sünnet olur Kimden?.. ken cerrahın yüzüne şey ettiğinden, Necmi Rıza Beyden... fareden korktuğijna, her rastgele Anlamadım. . Necmi Rıza Beyden, şimdi tele ne âşık olup ^evdaname yazdığın* fon geldi. Yann sizinle • • • 'k i z bu kadar kâh doğru, kâh iğri anlaür.. çukta Beyoğlunda randevusu var Ona da mehetdir. mıs.. kendiii simdi Burhaa Feleğin B. BELEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear