26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUftlHUKIVK'I 7 Rasım 1949 Tıb âleminde Farabinin ölümünün =haberlerî bininci yıldönümü Dün yapılan Yazan: Dr. Kemal Saracoğlu 1950 senesi, büyük Türk hekim ve filozofu Farabinin bininci ölüm yılıdır. Türkistandan ve İranm Türklerle meskun kısımlarından yetişen bir çok Türk büyükleri içinde Türklüğü en az münakaşa edilen Farabidir. CEn az münakaşa edilen) diyorum. Çünkü her dediklerinin bir gerçek olduğuna inandığımız garb llim adarrdarından onu Arab zannederek (illustre medecin arab), yahud (Philosophe arabe de Xe siecle) diyenler de yok değildir. Çünkü arabca yazmış, Şamda oturmuş ve ölmüstür. Fakat Türklüğe aid kılık kıyafet ve meşrebinde hiç bir değişiklik yapmıyarak dolaşması dikkati çekmiş, hattâ Şamda onu o kıyafette gezerken görenler: (Bak, şu Türke bak) diye birbirlerine gösterirlermiş. Hay Allah Farabiye ganİ gani rahme*. eylesin, yoksa kendimize mal etmekten korktuğumuz diğer büyüklerimiz gibi onun da Arab veya Acem olduğunu söyleyen Avrupalılarm sözlerinin mahzı keramet olarak kabulde tereddüd etmezdik. Bereket versin ki Avrupalılar arasında da, islâm medeniyetine dahil olan her büyük adamın Arab olmadığını söyleyen ilim adamları eksik değildir. Nitekim 'The Legacy of Islam) = (İslâmın Mirası) diye bir eeer yazmış olan büyük îngiliz âlimi Sir Thomas ArnoJd bu noktaya ehemmiyetle işaret ediyor. (Legacy kelimesinin belki daha "yi bir mukabili bulunur, ben miras yerine islâm medeniyetinden eserîer denmeeinin belki daha doğm olacağını sanıyorum) K Bu zat buna benzer seri halinde eserler yazmıştır; Yunan, Roma. Ortaçağ\ye İsrail için yazdığı The Legacyleftfçn sonra bahsettiğim cseri yazmıştırV Müellif eserin mukaddemesinde diyor ki: (Arabistan. îslâmiyetin beşiğidir. Arabca lisanı da bu kitabda bahsettiğimiz bütün eserlerin istinad noktasıdır. İslâm ve Arab lisanları ekseriya aynı manaya gibi kullanılmıstır. Büyük islâm halifeleri zamanında lisan ve din birbirinden ayrılmaz mefhumlardı. Arabca sami, milletlerin vunancası diye kabul edilebilir.) Gene aynı eserin 377 nci sahifesinde müellif daha vazıh konuşuyor: 'İşin daha derinliklerine gitmeden önce k?vilere bir hakikati anlatmak icab ediyor: tiimler tarihinde (Arab) ve (İslâm) kelimeleri çok geniş manada alınmaktadır. İslâm âleminde parlayan vc islâm hükümdarlarının himayesine mazhar olan bir çok ilim adamları miUiyet itibarile Arab değillerdi. Hattâ içlerinden bir çoğu müslüman bile değildi. Elen medeniyetinin son zamanlarında entellektüel hayatın merkezi İskenderiye iken Arablar devrinde çok geniş sahalara yayıldı: Şarkî İranda Horasen. Harzeme, Türkistana kadar uzadı. Meselâ HarzenıL HivelidirAJgargani. Maverayünnehirlidir. (Ffcıılvefa) ve (Elbalani) Acemdir. Elhindî saf Arabdır. Farabi Tiirktür. İbni Sina (Buharalıdır). Görülüyor ki işin sathında katan Avrupa müellifleri, arabca v c a acemce yazmış veya o memleketlere hicret ederek yerleşmiş olanlara Arab veya Acem damgasmı yapışürırken Sir Thomas Arnold gibi müdekkik âlimler işin hakikatine varmaya çahşmışlardır Eğer dünya kitabları bunları Arab veya Acem diye tavsif etmiyerek sadece müslüman olarak kaydetseydi, o zamanın müşterek medeniyetinin ismi olan (İslâm medeniyeti) içinde zikredilmelerinde beis yoktu. Fakat Avrupalı mücllifler islâm medeniyeti içinde onlardan bahsederken milliyet olarak onlara Arab veya Acemliği veriılerse ve bu iki milletin bunları benimsiyerek bağırlarına bastıklarına şahid olursak (ne yapalım, varsın onların olsun. Biz bundan sonrasına bakalım, adam olalım da şöhret yayalım) demeyi ben doğru bulmuyorum. ÇünVü her millette bir tarih şuuru olmalıdırBittabi uydurma bir tarih değil. Fakat bir millet için kendi tarihinin derinliklerine nüfuz etmeye çalışmak ve orada kendisine a'd • hazineler varsa onlan arayıp bulmak, ne günah, ne de ayıbdır. Heinrich Heine şiirlerini fransızca yazmasına rağmen Almanlar onu benimsiyorlar diye kimse ayıbJamıyor. Chopin, Kopernik gibi melezler bile milletler arasında paylaşılamıyor. Hattâ Curie ailesi de böyle... Buna benzer pek çok ; misal vardır. Binaenaleyh filân ; garbh âlim, biz kendi büyüklerifc'mizin menşeini araştırdığımızdan ; dolayı bizi ayıblarsa, asıl onu ayıbtlamak lâzımdır. Çünkü hakikat a[raştırmanın değil, hakikati örlbas etmenin ayıb olması icab ettiğine kaniim. Aristonun muallimi evvel ve Farabinin âc muallimi sani olmasına rağmen garbda İbni Sina ismi, Farabiden bir parmak yukarıdadırHalbuki Aristonun çok muğ'.âk olan felsefesini tahlil, tenkid ve yeni doğmalar yaratan Farabi, İbni Sinanın manevî üstadıdır. Çünkü o, Farabinin çizdiği yolda yüriiyerek bir çok hakikatlere kolayca ulaşabilmiştir. Farabinin asıl adı (Mehmed bin Mehmed bin Özluğ bin Turhan) dır. Ebu Nâsır diye de anıldığmdan (Ebu Nasrî Ferabi) veyahud sadece doğduğu yerin adına izrfetle Farabi (firenk kitablarmda Atfarabi veya Alfarabiyos) denmektedir. Farab, Türkistanda Maveraünnehirde Seyhun civarnıda bir kasabadır. Farabi, 872 (hicrî 259) da doğmuş ve 950 (hicri 339) da Şamda ölmüştür. Once Bağdada gelmiş. Mükemmel arabca, acemce ve bir çok di'ler öğrenmiştir. Kendisi hekim olarak az maruftur. Buna mukabil filozofide ve musikide çok daha iyi tanınmıştır. Şama geldiği zaman ayağmda Zurbul ve sırtmda Türk elbisesi olduğu halde Seyfüddevlenin huzuruna böyle çıkmıştır. Bir çok lisanları fasih olarak konuşması herkesi hayrette bırakmıştır. Kendisinin yazılan 80 kadardır. Bazıları Avrupa dillerine de tercüme edilmiştir ve Avrupanın büyük kütübhanelerinde bu eserler vardır. Ettalimi Sani adüe yazdığı eser onu muallimi sani adile anmaya sebeb olmuştur. Çünkü Ettalimi Evvel, Aristo tarafından yazılmtş ve Aristoya da muallimi evvel denilmişti. Kendisinin bu eserini csas alan İbni Sina (Kitabüsşifa) sını yazmıştır. Farabi, yukarıda da söylediğimiz gibi İbni Sinanın manevî üstadıdır. Kendisinin Ayasofya kütübhanesindeki bir kitabında tıbba aid bazı mütaleaları dikkate cayandır^ (Tababet. hakikate dayanan amclî bir sanaattır ki bunun savesinde bütün bedenin ve birer birer bütün uzuvların sıhhati elde edilir.) Hekimliği bundan iyi tarif etmek ikabil midir? Bakınız daha sonra tababetin hedefini izah edişi de enteresandır: 'Bu sınaatfe gaye. Ortada nıevcud olmıyan arızaları arayıp bularak marazı keşfetmektir), (tıbbın ve amelî sanatlann çoğunun işleri aletlerle görülur) Kendisinin musikideki behrc^i yalnız o zaman değil, şimdi bile takdir ediliyor. Hattâ ud veya kanun şeklinde yaptığı bir musiki aletini gayet maharetle çalarmış. Kendini göstermekten hoşlanmazYani gösterişten kaçar. kuytu. tenha yerlere çekilerek ya musiki iie meşgul olur. yahud eserlerini yazarmış. Fakat bu tevazuuna ra§mcn kendisi o zaman dahi büyük bir âlim olarak tanınmıştır. Yazıh eserleri meselâ İbni Sina kad ır çok değildir. Hattâ garbda V ı i Sinaya nisbetle daha az meşhur cluşu. bu tevazuundan ve eserlerini toplayıp neşre heves etmemesindendir. denilebilir. İşte 1950 yıhna yaklaştık. Türklüğü daha az münakaşa edilen bu büyük ilim adamımız hakkında. tıb. felsefe ve musiki mensublarmdan müteşekkil bir heyet teşkili ve ölümünün bininci yıldönümünde onu Türk ve cihan efkârında canlandırmakla sadece şeref duymuş olmayız. Aynı zamanda yeni yetişen nesillere bir tarih şuuru aşılamış oluruz. Milletlerde her hangi bir şeyin yükselmesinde tarih şuuru çok büyük rol oynar. Türkleri eşsiz bir asker millet yapan m j hakkak ki askerî tarihimizin köy kahvelerine kadar intikal ederek genclere anlatılan menkıbeleri, n ; nelerimizin ninnilerine kadar nüfuz ederek beşikte bile kulağımıza söy lenmiş olmasıdır Tıbbî tarih şuuru nu doğurmak, (mazide töyle idikŞimdi pek iyi bir durumda değiliz. Mazideki gibi büyük hekim olmalıyız) fikrini yeni nesle aşılamak fikrimce çok ycrinde bir şeydir. [HEM D NALINA MIHINA Londranın sesi Londm O stanbulda iken bir gün. gazetelerde çöyle bir haber okumu.ştum: «Bir futbol maçının oynanıp oynanamıyacağuıı tayin etmek üzere sahaya çıkan hakem, sisten yolunu şaşırmış ve stadyomda kaybolmuştur, Bu haberi okuduktan sonra, kendi kendime, bari sahaya bir pusla veya portatif radarla çıksaydı. demiştinı. Bugün 30 ekim pazar, sabahtan itibaren saatlerce, en az saat dörde kadar Londranın o meşhur sislerinden birini seyrettim. Şimdiye kadar buraya müteaddid defalar evlenmediğinden. Rusların bile geldiğim, bir defasında, eylul ayınhaberi yoktur. da bir ay kadar oturduğum halde» Rusların çoğu için Stalin sa Londranın o meşhur sisini görmedece bir isimdir, bir timsaldir; misrim. Geçenlerde bir gece sis görmelerine imkân olmıyan bir başlamıstı. Geceyarısına doğru şehadamdır. rin merkezinden binmek istediğim Halktan kaçan adam bir taksi şoförii, Moskovanın Kızıl Meydanında Biraz uzakta oturuyorsunuz» büyük geçid resimleri yapılır Sis bastırır; geri dönemem, diye ken Stalin, bunları Lenin'in me korkuyorum. zarının tepesinden seyreder. Mey Dedi ve beni götürmeğe nazlandandan geçenler onu az çok gö dı. Söylediklerini fazla para almak rürler. Fakat merasimi seyreden için bir bahane sandım. Yolda sis halk meydanın öbür tarafında biraz daha bastırdı amma, o kadır. azıcık olsun görmesine im dar kesif değildi. kân yoktur. Bu sabah ise, futbol hakemine Stalin'in Moskova sokaklarm sahada yolunu kaybettiren soydan da dolaştığı görülmüş şey değil bir Londra sisinin ne olduğunu dir. Fabrika, maden ocağı, dev gördüm ve hayret ettim. İstanbulda da sis olur. limanda let çiftliği gibi yerleri ise pek vapurlar işlemez; Biz, buna göz nadiren gezer. Harb esnasında Stalin'in bir gözü görmiyecek kadar sis vardı, kaç kere ••cepheye gittiği söy deriz. Siz gelin de sisin âlâsını buleniyor. Fakat bu gidiş gelişle rada görün. Nakil vasıtalarını pirinde onu yüksek rütbeli bir iki yade yüriiyüşile yürütecek, hattâ subaydan başka kimsenin gördü durduracak kadar kesif sis gördüğüne dair ortada hiç bir delil nüz mii siz? Bugün Londradaki sis, oturduyoktur. Şüphesiz, cephedeki asğum cvin önünden geçen. Divanyokerlerden bir teki onu ne tanımıştır, ne de oraya geldiğinden lu genişliğinde bir yolun karşı kaldırımındaki ağaclarm görülmehaberdar olmuştur. sini imkansız bir hale getirmişti« Rusyanın herhangi bir yerinBu, kirli sarımtırak bir dumaun gide bir gece otelde yattığını duybi, acayib bir sisti. Biraz da kükiirt madık. Memlekette geniş bir sekokusuna benziyen bir kokusu yahate çıktığına ve halk tarafınvardı. Sımsıkı kapalı pencerelerdan görüldüğüne dair de hiç biı den içeriye evlere, odalara kadar kayıd yoktur. Gayriresmî olarak giriyordu. Bahçelerin, parkların. yalnız Dinamo stadyomundaki sokakların ve damların üstüne, senelik spor şenliklerinde görükalın bir ö'rtü gibi çökmUş, katl nür. bir madde gibi abanmıştı. İnsana Stalin nutuklarını daima mah elle tutulabilecekmiş hissini veridud bir kalabalık önünde verir: yordu. Meselâ Yüksek Şurada veya KoGökyüzünde zavalh bir güneş, münist Partisi toplantısında, O kıpkırmızı küçük bir fanus gibi nun bir Roosevelt, bir Churchill, cansız ve donuk duruyordu. Hani hattâ bir Hitler veya Mussolini bizde mehtab yeni doğarken tugibi, on binlerce kişi karşısında rııncu bir renk alır. İşte onun gibi konuştuğu ve onlar gibi mühim bir şey: fakat. bizim mehtabımız, siyasî meseleleri doğrudan doğ o zaman dahi parlak ve canlıdır. ruya halka arzettiği görülmeBu garib sisi hayretle seyredermiştir. ken namadım, Gelecek yazı: Stalin'in hayatm Bu. bir şey değil. dedi. Geçen daki bazı gafabetler. kışın öyle sisler oldu ki kapının önündeki eşiği göremiyorduk. BüDün iki yaralama tün nakil vasıtaları durmağa mecvak'ası oldu bur oluyor: yayalar çarpışıyordu. Dün şehrimizde iki yaralama vak'aÜç senedenberi burada oturan sı olmuştur: bir Türk hanımı, hasta yatarken 50 Beyoğlu, Asmahmescidde oturan Alâeddin Erendağ ve Bahaddin Seyran yıldır Londrada dahi görülmemiş» adlarında iki gene. oyun yüzıındsn çok kesif bir sis olduğunu ve odakavga etmişler ve neîicede Alâed'iin, nın içine dahi giren sisten, yatağıbıçakla Bahaddınl karnından ağır su nın ayak ucundaki insanın doktor rette yaralamıstır. mu, yoksa hastabakıcı mı. hcmşiDiğer taraftan Fatihte bir gecekunduda oturan Fatma da, komşusu H3 re mi olduğunu tanıyamadığını ve ticeyi başından ağır surette yarala bu sisin günlerce devam ettiğini söyledi. (Nitekim dünkü sis bu samıştır. Yaralılar tedavi altına ahnmışlar, bah mektubumu postaya verirken sanıklar hakkında tahkikata girişil de devam etmektedir.) İstanbulda siz bu satırları okurken mübalâğa ettiğimi sanacaksınız; fakat Londranın sisini gören ve bilen her vatandaş, hiç mübalâğa etmediğimi kabul eder. Allaha şiikür ki bu sis Istanbula da mu^ ^ Nezle aşısı sallat değil; yoksa kamyonlar ve otomobiller, durmadan evlerimizin içine dalarlardı ve caddelerde yürürken birbirimizi çiğnerdik. D. kongreleri Yeşilköy ve Fatihteki toplantılar hararetli oldu D.P. Yeşilköy bucağının yıllık kongresi dün saat 16 da yapılmış ve çok hararetli olmuştur Kongrede ilk sözü alan bucak başkanı İkbal İdemen. uzun biı konuşma yaparak D.P. nin dava ve gayesini, millete karşı olan vazifelerini izah etmiş: bugünkü hayat pahalılığının sebebleri üzerinde durmuş, hayatı ucuzlatmak için alınması lâzım gelen tedbirleri anlatmıştır. Bilâhare idare heyeti raporu okunarak kabul olunmuş ve yeni idare heyeti seçimi yapılmış. dileklerin dinlenmesile tonlantıya nihaj'ot verilmistir. Fatih Merkez Bııcaşının kongresi D.P. Fatih merkez bucağının yıllık kongresi ise dün saat 14 te yapılmıştır. Atatürk ve Abdürrahman Münip için ihtiram sükutu yapıldıktan sonra riyaset divanı seçimine geçilmiştir. İdare heyetinin yıllık çalışma raporu okunmuş ve tenkidler yapılmıştır. Yeni idare heyetinin seçimile toplantıya nihayet verilmistir. Saldırma ve yayılma siyaseti 44 yalnız Stalin99 in eseridk! madığı gibi, Politbüronun elinde bir esir de değildir. Bence. son söz hakkı kendisine aid olan bir başkan mevkiindedir. Vakıâ, Polıtbüroda bir takım siyasî ayrılıklar ve zümreler vardır, fakat bunların hiç biri Stalin'e aleyhtar değildir. Onun bütün düşmanları temizlenıniş, sürülmüş veya «te'dib» edilmiştir. Rusyanın bu harbden sonra tuttuğu tecavüz ve yayılma siyaseti Stalin'in eseridir. Zira bugünkü Sovyet idaresi altında böyle bir siyasetin Stalin tarafından tasvib ve tasdik edilmedikçe tatbik ve devam ettirilmesine imkân yoktur. Onun için. Stalin bu tecavüz ve genişleme siyasetinin zoraki destekleyicisi değil, hakikî elebaşısı olarak kabul edilmelidir. Stalin. yabancı devlet adamlarına veya gazete mümessillerine «yeryüzünde kapitalizmle komünizm aynı zamanda pekâlâ mevcud olabilirı> dediği zaman ya kendisini yalanlamaktadır, yahud da bunu pek mahdud bir mânada söylemektedir. Çünkü Komünist Partisi ileri gelenlerine gönderdiği yazılarda veya ver diği nutuklarda Lenin'in esas nazariyesini defalarla tekrar etmiştir. Malumdur ki Lenin, Sovyetler Birliğile etrafındaki kapitalist dünya arasında ileride muhakkak bir çarpışma olacağını söylemişti. Stalin hasta mı? Sıhhî vaziyetine gelince; Stalin yaşını göstermektedir. Halen mevcud bütün devlet adamlarından çok daha uzun zamandanberi muazzam bir yük ve mesuliyet yüklenmiş olduğu gözönünde tutulursa bunun pek tabiî olduğu teslim edilir. Stalin'in kalb buhranları geçirdiğine dair bazı söylentiler çık mıştır. Kendisi de gerek bana. ge rek diğer bazı yabancılara doktor ların sıkı perhiz tavsiye ettiklerini, uzun deniz ve hava yolculuklanna müsaade etmediklerini söylemiştir. Fakat, Stalin Gürcüdür, Gürcüler arasında da yüz yaşında ınsanlar pek görülmemiş şey değildir. Diğer taraftan, Stalin sıhhatini muhafaza için tedbirler almağa başlamıştır. Onun için, memleketin idaresini daha senelerce elinde tutamamasına ben hiç bir sebeb göremiyorum. Ne biçim adamdır? Sovyetler Birliğine dahil iki yüz milyon kişiyi idare eden: komünistlerin tahakkümü altındaki yüz milyon kadar insanı da kontrolunda bulunduran, siyasî demecleri dünyanın geri kalan kısmındaki yüz milyonlarca :nsanın kalbine ümid veya korku veren şu Stalin nasıl adamdır? Bilmem, Stalin'den başka hiç kimse, sağlığında, birbirinden bu derece farklı tahlil ve tariflere mevzu olmuş mudur? Kendisini sık sık görmüş olan bir Amerikalı muharrir onun karşısında tiksinti duymuş ve yüzünün çiçek bozuğu, dişlerinin çürük olduğunu bilhassa işaret etmiştir. Amerikanın eski Moskova Büyük Elçilerinden biri onun koyu elâ gözlerinin iyi kalbli ve tatlı bakışlarından bahsediyor ve "ÇOcuklar onun dizine seve seve otururlar,» diyor. Winston Churchill onunla bir harb müttefiki sıfatile ilk defa karşılaştıktan sonra onu tükenmez cesaret ve gayrete sahib bir insan olarak tarif etmiş ve »bende düşüncelerinde sâkin ve derin, herhangi bir hayale kapılmaktan tamamile uzak olgun bir adam tesiri bıraktı.» demiştir. Tanıdığım bir komünist Stalin'e karşı öyle büyük bir dehşet ve korku duyar ki hususi bir görüşme esnasında bile adını ağzına almamağa çahşır ve ondan bahsedeceği zaman, fısıltı halinde bir sesle cBıyıklı adam» der. Lenin'in vasiyeti Muhakkak ki Sovyetler Birliğinin teşekkül ettiği senelerde bir çok arkadaşları Stalin'den nefret etmişler ve korkmuşlardır. Bunların hepsi şimdi ya sürgündedir, yahud da ölmüştür. Lenin'in bile, Stalin'in kabiliyetlerini büyük bir heyecanla karşıladığına şüphe olmamakla beraber, ona muarız olduğunu, hattâ son bir siyasî vasiyette bulunarak, onun Parti Genel Sekreterliğinden indirilmesini tavsiye ettiğini söyliyenler vardır. Lenin'in veya Stalin'in hayatına dair yazdıkları eserlerde bunu işaret edenlere göre, Lenin bu vasiyetini yaparken, Stalin'in şiddet taraftan olduğunu ve iktidar hususunda büyük bir ihtiras beslediğini gözönüne almıştır. Stalin hakkındaki mütalealarm birbirinden farklı oluşuna sebeb, ihtimal ki, onunla görüşen veya ona dair yazı yazanların muayyen bir siyasî noktai nazarla hareket etmeleridir. Fakat, dünya tarihinde Napoleon'dan daha fazla sahife işgal edecek olan bir insana karşı bitaraf davranmak da, ne kadar arzu edilirse edilsin, hemen hemen imkânsızdır. Stalin evli mi? Hakikat olan bir şey varsa o da şudur ki Stalin'i dünyada pek az kişi, hattâ pek az Rus tanır. Stalin dünyanın. sözünü en çok geçiren. yanına en az çıkılabilen hükümdarıdır. Kremlin'in o korkunc duvarları arkasında yabancılarla olduğu kadar kendi milletile de temas etmeden yaşar. Bir alay polise onu korumak vazifesi verilmistir. Hususî hayatına dair mevcud olan derin ketumiyetin muhafaza edilmesine çalışılır. Moskovadaki Amerikalılar Sta lin'in Kremlin'de bulunmadığı zaman nerede oturduğunu bilmezler. Yalnız, şehrin şimal batısında bir yerde köşkü olduğunu sanırlar. Gene bu zanna göre, hükumetin diğer ileri gelen simaları da o civarda otururlar ve orası sıkı bir polis nezareti altındadır. Fakat bu köşkün nerede olduğunu tam mânasile bilmezler. Stalin'in, 1932 de ikinci karısı öldükten sonra tekrar evlenip Baştarafı 1 inci sahifede görürlükle gene hâd derecede iyigörürlük arasında gidip gelmiştir. Bir avuç insan olan bazı müfritler Stalin'i mutlak ve düşman bir diktatör olarak görmüşler ve yapılacak tek şeyin harbe mâni olmak için şimdiden bir harb açmak olduğuna kanaat getirmişlerdir. Buna' mukabil, her şeyi iyiye yoran diğer bazı kimseler de Stalin'i kendinden başkasının iyiliğini de düşünen bir lider olarak tasavvur etmişler ve onun. biraz «cesaret verildiği takdirde. arkadaşlanm komünizmin dünyaya hâkim olma hedefini bırakıp milletlerarası işb:rliğine dayanan sağlam ve devamlı bir sulhu temine ikna edebileceğini ileri sürmüşlerdir. Diğer taraftan. bazıları da vardır ki. ancak, yakın bir gelecekte Rusya iie ticaret yapmak kabil midir. değil midir, meselesile alâkadardırlar. Bunlara göre «ikisi ortası» bir yol tutmah ve «bugünkü çıkarımıza bakalım, ilerisi için Allah kerim» düsturunu kurmalıdır. Meçhuller diyarı Londrada çıkan «News ChroFrederic Chopin'in ölümünün 100 ün nicle» gazetesinin eskiden Moscu yıldönümü münasebetile. Birle;mi$ kova muhabirliğini yapan değerMilleUer Eğitim. Bilim ve Kültür teşkilâtı (Unesco) adına dün saat 18,30 da li gazeteci Paul Winterton'ün Eminönü Halkevinde güzide btr davetli bir sözü vardır ki bu söze ben de kütlesinin huzurunda Chopin'in eser tamamile iştirak ederim: lerinden mürekkeb bir konser veril«Rusyaya aid meseleler üzemistir. Konserden evvel Başmuharririmiz Nadir Nadi. Chopin hakkında rinde mütehassıs diye kimse yok bir konuşma yapmış; müteakıben Ce tur. Sadece, Rusya hakkındaki mal Heşid Rey, Ömer Reflk Yaltkaya cehaletlerinin derecesi arasında ve Ferdi Ştatzer tarafından çalınan fark bulunan kimseler vardır.» parçalar alâka iie dinlenmlştir. Moskovada üç sene Kremlin'in Bu toplantıda Vali ve Belediye Heisi karşısında oturdum. Amerikan Ord. Prof. Dr. Fahreddtn Kerim GökBüyük Elçiliği binasile, Sovyet ay ve Emııiyet Müdürü de hazır buiktidarmın merkezi olan Kremlunmuşlardır lin sarayının kırmızı tuğladan Vali, Rıza Tevfik ve örülmüş ve üzeri mazgallı duNeyzen Tevfiği ziyaret etti varları arasında yalnız o geniş İstanbul Vali ve Belediye Reisl Prof. Fahreddin Kertm Gökay, dün sabah Mohovoya caddesi vardır. BöyHaydarpaşa Nümune Hastanesine gi le olduğu halde, o duvarlardan derek. bir müddettenDeri tedavi al içeri vazife icabı yirmi kere girtında bulunan Rıza Tevfikle Neyzen miş değilimdir; Stalin'le uzunca Tevfiği zivaret etmi; ve öğleden sonra bir görüşme için de yalnız dört da. İnönü Stadına giderek, Fener Galatassray macında hazır bulunmuştnr. kere girdim. Fakat Stalin'le bu dört uzunMusa Carullah toplantısı görüşme ve toplantılardaki Bugıin saat 17 de Muallimler Birli ca pır.de büyük Türk âlimi ve musllim bir iki kısa karşılaşma gene müMu?a Carullah hakkında Prof. Zeki him bir şeydir, çünkü Rusyada Velidî tarafından bir konuşma yıpı bulunduğum müddet zarfında lacak. merhum âlimin eserleri gösteri Batı devletleri mümessiHennden lecektir. hiç birine bu kadarı nasib olmamıştır. ( Küçük Haberler j Son senelerde söylediklerini •k BİR muddettenberi şehrimizde ve yaptıklarını dikkatle gözden bulunan Sağlık Bakanlığı, Sosyal Yar geçirdikten sonra bir de kendidım Dairesi Umum Müdurü Dr. Sey sile böyle bir kaç kere görüşmefeddin Okan, Ankaraya hareket etmiş ğe muvaffak olunca, hakikattetir. ki Stalin'i masallardaki Stalin'* DİNLENMEK üzere şehrimizs ge den ayırrnak pekâlâ kabildir. ler. Tekel Bakanı Dr. Fâzıl Şereted.lın Bürge iie Bayındırlık Bakanı Şevket İşte ben de. bu tecrübem sayeAdplan. dün akşam Ankaraya hareket sinde, Stalin hakkında, hayatının etmişlerdir altmış dokuzuncu, iktidara geçi+ PARISTE toplanan Ekonomik İş şinin yirmi beşinci senesine rastbirllği Konferansına isürak eden Dev lıyan bir devrede bazı kanaatlet Bakanı Cemil Said Barlasın bugün lere varmış bulunuyorum. şehrimize gelmesi be".<lenmektedir. Nedir? Ne değildir? Stalin mutlak bir diktatör olMuharrem 16 Pazartesi Chopin konseri dün verildi ESOBAGTULİN GUnet ı PARİS'len TİH Sahrasına Yeni bası Kitabcılardan arayınız. Fiyatı 3 lira â 9 42 O 6.38 11 58 14.41 1.39 «.59 E. ! ! > 16.59 16.33 4.58 12.00 1.33 11.57 ESOBAGTULİN I Nezle aşısı Prof. Dr. Nihad Reşad Belger Avrupadaki tetkik seyahatinden avdet etmiştir. 10 Kasım Perşembe gününden itibaren hastalarını kabule başhyacaktır. de sinirlenmeyin.. tekaüd edilenlerin bir kısmnın emekiilik hesablarında yanlış.Uklar yapıldığı açıkça itiraf ediliyor.. o halde, ötekilere reva görülen muamelenin haklı olduğuna biz nasıl inanahm Buna açıkça kemküm ve tevil derler. Yâ bir işe büşlama evvel, Yâ başladığm kârı pezirayı ftitan: et! Gidiş geliş Hazır Ankarada Belediyeler kongresi topla.ımışken ve belediye kanunlarında değişiklikler yapmakla meşgulken kulağımıza hoş gelmiyen diğer eski terimlerle birlikte şu cseyrüsefer» kelimesini de «gidiş geliş» e çevirse çok iyi olacak. Çünkü dilin bu kadar sadeDemek eski Beled'ye Başkanıleştiği bir anda Nuh Peygamber mızın aramızHa geçirdiği hay zamanından kalma o çeşid tabirler huylu on küsıır sene böyle bir kazevkimizi tırmuhyor. naat edinmesine kâfi gelmişti. Bugün şehrimizde «seyrüsefer» Fakat, ben bugün onu gene eski adile anacağım.. birden okuyucu meselesi bir kaç yıl e/vele nazaran daha fazla ehemmiyet kesbetmişlarun yadırgamasmlar diye.. tir. Zira, soksklarımiii dolduran İmarn, Hatib Kursu Doktor Lutfi Kırdar, İstanbula motörlü naktl vasıtalarının sayısı ilk mezunlarını verdi Vali tayin edil.liği ilk günlerde o üç misli olmuştu. Yeni Vali ve BeGeçen yıl şehrimizde Millî Eğitim zaman belediyede müşavir olarak lediye Başkanımız Profesör FahMüdürıügü tarafından açılan birlnci çalışan Vefa Birsona sordu: reddin Kerim Gökay da «seyrüsedavre İmam. Hatib Kursu, ilk mezun Bu şehirde en önce ıslahına larınl vermişür. Kurs bu sene de defer» i yoluna koyabilmek için hegirişilmesi gereken iş nedir? vam edecektir Kursa girmek lçln men faaliyete geçmiş bulunuyor. Birson tereddüdsüz cevab ortaokul mezunu olıpak ve diğer umuHattâ. «Cumh'.ıriyet Bayramı» mümi şartlan haız bulunreak jcab etmeknssebetile ihtiysca ollukça uygun tedir. tecrübe mahiyetinde bir tertib biBir Iıamamda yangın çıktı le yapıldı. Lâ'cüı, iyiliği, kötülüğü Dün sabah Küçükpazar, Hacıkadın anlaşılmasına imkân kalmadan n'.ahallesindeki hamamda çıkan bir hemen tatbik sr.hasından kaldırılyangın neticesinde 80 kadar peştemal yanmış ve yangın genişlemeden eöndı. Ne kadar dcğrudur, bilmiyoruz dürülmüştür. ama, yeni rejime uymak istemiyen bazı nüfuzlu zatların, işaret meAgız yolu iie murlarını dinlemedikleri, hattâ es»slı şekilde tchdid ettikleri biie söyleniyor. şimdi; iş komisyona havale edilmiş bulunuyor.. inşal Seyrüsefer,. lah çabuk çık ı r . Doktor Lutfi Kırdar hayretle irBize kalırsa, .seyrüsefer» meseküdi: Sahi mi söylüyorsunuz Vefa iesinde nakil vasıtalarının filân sckaktan gitmeleri ve falan soBey?. Nezleye karşı müessir muafiyet temin eder Yillar geçti. Sabık Valimiz ye kaktan gebnebri ikinci derecede Southon Laboratories Ltd., London. P. K. 1386, Galata. rinde veya lüzumsuz bir çok işler ehemmiyeti haiz bir nokladır. İşin yaptı. Vakta ki valilik ömrü sona asıl ruhu motörlü vasıtaları idare edenlerle yayaları «seyrüsefer» nicıerek Manisa milletvekili oldu. zamlarma harfi harfine riayete aVeda edip giderken kendisine sorhştırmakta ve zorlamaktadır. dular: İçimizde yekdiğerine taban ta istanbulda en fazla önem ve bana zıd iki zihniyet yaşıyor.. Yarilmesi icab eden iş nedir? yalardar» ba'aUrı caddeleri, meyZeki ve sevimli Doktor bir sani danları herhangi hâlı bir arsadan, ye bile düşünraeğe lüzusn görme boş bir tarladan farklı görmüyor, den cevab verdi: canı istediği anda ilerîiyor, salıııa Seyıüsefer!, 1jsaiiöa, Jacıta kuıta yiirj^or., ya Ya zan: yalardan diğer bir kısmı ise tıe yapacağmı bilmez bir tarzda sağa sola. öne arkaya telâş ve heyecanla koşuyor.. araba kullananlan birinciler sinirlendiriyor, ikinciler şaşırtıyor.. Şoförlere gelince onlardaki inanc şudur: Yayanın hiç kıymeti yoktur. Kendisinin yegâne hedefi ve gayesi, durmadan ve çok benzin sarfedecek vaziyetlere düşmeden gideceği yere ulaşmaktır. Bundan dolayı geçid yeılerinde bile halkın caddeden tamamile sıyrılmasına meydan verm'den makinesine ycl verenlere tesadüf olunuyor. Avrupada laima göıdüğümüz bir esası geçen gün Londrsda bulunan Abidin Daver üstad;mız tekrar ediyor, cîngiliz şoförleri geçid yerlerine geldikleri vakit işaret memurunun ihtarma maruz kaimasalar bile yavaşlarlar..» diyordu. Bizimkilcr bilâkis, biran evvel kalabalığı yarıp ilerlemek maksadile geçid yerlerinde arabnlarını son hızla sürmeği âdet edinmişlerdir. Böyle bir hengâme arasında da, kaza ve belâdan kaçınmak mümkün olmuyor. Şimdi bizim belediyedeki «seyrüsefer» komisyonundan başlıca dileklerimiz şunlardır: 1 Şehir içinde gidip gelecek motörlü nakil vasıtalarının azamî süratlerirıin tahuidi. 2 Geçid yerlerinde süratin mutlaka AHMED HİDAYET NEZLE AŞISI ESOBACTULİN ETİKETLİ BATTANİYE yük boşaltmalarının men'i ve kendilerine muayyen «parklama» yerleri ayrılması. Bu esaslar ciddî surette sağlandığı takdirde gidiş geliş hangi yolr lardan tanzim edilirse edilsin mutlaka seyrüssfer işi ferahlayacak 3 Nakil vasıtalarının ve işa ve tıkanmaların, kazaların, felâret memurlarının mutlaka yüz ve ketlerin önü shnacaktır. Tanrı tesirini halk eyleyeî sağ cephelerinden geçmeğe mecbur tutulmalan, Köprünün Kadı Çevir, kaz yandı! köy iskelesmin köşesinde bu ana kadar tatbik edildiği gibi işaret Sağlık Bakanlığı yetmiş altl memurunun arkasından geçmeleri doktoru emekiiye pyırdı. Verilen nin men'i ve Köprüden gelenlerle kararın isabeti veya isebetsizliği ayru sırayı takib etmelerinin temi hakkında münakaşa cereyan edip ni. dururken buniardan bir kısmı ye4 Zıd istiıcamette ve talimat niden memuriyeüerine iade olunname mucib'nce yasak edilmiş du. Bazı gazeteler de bu rücudan yönlerde gitmeğe cüret eden şo bir takım manalar çıkarmağa çalıförlerin en ağtr cezpya çarptınl şarak ötekilerin de durumlaruıın incelenmekte olduğuna dair tefsirması. 5 Ehliyetsiz araba kullanmak lerde bulundular. Sağlık Bakanlığı küstahlığını gösterenlerin, içki hemen bir *.ebliğ neşretti. O tebkullananların mahkemeye tevdi liğdeki en mühim kısım şu: edilerek hapis cezakrile tecziyea. «Bakanhk, emekiiye ayırdığı 6 Eminönü meydanmda oldu yetmiş altı memur hakkında evğu gibi diğer meydanlarda da kar velce yapılan işlemden başka yeni şıdan karşıya geçecek yayaların bir muameleye liizum görmemiş barınabilecekleri «plâtform» lar ve buniardan hiç biri vazifesine inşası. iade edilmemiştir. Gazetelerde isim vazifelerine iade 7 Dolmuş yap&n arabaların. leri yazılarak ancak kendilerine tahsis olunan edildikleri bildirilen memurlara < yerlerden müşteri alabilmeleri, gelince bunların esas itibarile e başka yerlerde, bilhassa tramvay mekliye ayrılmalarına karar verilve otobüs duraklarında, Beyoğlu miş ve ancak askerlik ve ücretli caddesinde yolcu almağa kalktık görevlerde geçen hizmet müddetları takdirde plâkalarının sökül lerinin hesabmda bazı itirazlar mesine gidilecek kadar ağır şekil serdec!i!diğinİ2n bunların yenlden tetkik edümesine ve neticesine göde cezalandııılmaları. 8 Gerek taksi ve hususilerin, re muamele yapılmak üzere buntebliğ gerek kamyonların rastgele iste lara emekiilik emirlerinin dikleri yerlerde sahiblerini. müş odilmemesi..» terilerini beklemelerinin, yük alıp Şimdi, su teoliğ karşısında Kardeş kavgası REEL «İstanbul Sergisi» nin milletlerarası fcir «Fuır» a çevrilmesi hakkındaki temayüller Izmirli vatandaşları üzmeğe başlamış gibi görünüyor. Izmir Şehir Meclisi üyeleri böyle bir teşebbüsün mutlaka önlenmesi hakkında kesin tedbirler alınmasını hükumet erkânından istiyeceklerini belirtiyorlar. ^ , Izmirli kardeşler, bana boş yere beyhude telâşa düşmüşsünüz gibi geliyor. Avrupada, Acıerikada, bazan bir memleketin ayrı ayrı şehirlerinde başka başka zamanlarda değil, aynı zamanda bile fuarlar açılır. Biri ötekinin rağbetten düşmesine kat'iyyen sebeb ol« maz. Çünkü her ikisine yerli yabancı ya başka başka firmalar iştirak ederler; yahud da bir kısım mallarını beride, bir kısım mallannı ötede Uşhir ederler. Bizde de İstanbul milletierarası Fuarının, bilhassa gelscek sene doğacak bir küçük kardeş olması dolayısile vıllanmış ağabeyisi Izmir Jj'uarına ket vuracağını zannebniyorum.. onun için İstanbul Fuarını kurdurmamak gayesile sarfedeceğiniz para ve e«mekleri Fuarınızın gelişmpsine harcaşaruz daha iyi edersinizi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear