26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 EkJm 194» >' CÜMHUKIYET ıııııııııııııınıııııııııiııııııııııııııınııııııııımmıı MALAZGİRDİN SONRASI '.ımıuııımmuuuuııiMüHuuııuıııııımiHH'.m Amerikalı gözile Türkiye Tara J<rattm Bu asrın başında Zaharoff servetinin ve şöhretinin en yüksek noktalarına çıkmağa başlamış bulunuyordu. Vickers s:lâh fabrikalarına onun vasıtasıle sıparişler yağıyordu. Zaharoff, bunlardan aldığı komısyonlarla yeni yeni şirketler ve bankalar kuruyor, Avrupanm muhtelif şehirlerinde mali müesseselere ortak oluyordu. Bu para kralı artık Avrupayı o kadar hükmii altına aldıştı ki kralları elinde birer oyuncak sayıyordu. Meselâ 1912 de Portekiz tahtım Yunan Prensi Hristofer'e tekl.f etti. Fakat Prens Hrıstofer istemedı. İlk dünya harbi patladığı zaman Zaharoff'un meşhur Fransız silâh fabrıkası Schneider Creusot'da, Türkiyedeki gemi tezgâhlarında, Vickers silâh fabrıkalarında menfaati vardı; Krupp fabrikalarında da hısseye sahıb bulunuyordu. Zaharoff, Müttefıklerın hakikatte cephane nazırı vaziyetindeydi ve Lloyd George'la Clemenceau arasında bır sırdaş rolü oynuyordu. Bu dostlukları gözönünde tutuluyor ve onun Alman silâh fabrıkalarile olan alâkasından bahsetmek nezakete uygun b.r hareket sayılmıyordu. Venizelos'un dostu Zaharoff, Yunan siyaset adamlarmdan Venizelos'a pek hayrandı. Yunan Kralı Konstantin harb den mağlub ve mahcub bir halde çıkınca Zaharoff onun aleyhindeki bir cereyanı gizliden gizliye eörünürde mdreffeh ve tamamile kendi işile meşguldür. Kasabanın ^ahili takiben dar caddesinden Ford, Chevrolet ve Dodge kamyonlan gelip geçmekte, fakat kasabada tek bir binek otomobili yok. Küçük şehir tertemiz. İki sokak süpürücüsü, ellerinde çalı süpürt;eler. mütemadiven çahşmakta. Hopayı ziyaret ettiğim gün, sokakta pijamah cocuklar oynuyordu. Temiz giyinmiş papiyon kıravatlı bir ka,ç gene yanımızdan geçerken, yabancılara şöyle bir göz atülar. Yabancıya pek fazla itibar etmedikleri belli. Nazik cografî durumlan gözönünde tutulursa, bu hisleri pek makul. Bilhassa, yabancı, benim gibi dürbün ve fotograf makinesile sahile çıkarsa . Derhal bir çavuş ve iki polis rctmunı tarafından durduruldum. Pek az sonra bir subayla anlaştık ve kanm, iki .jğlum ve ben büyük bir nezaket ve samimiyetle karşılandık. İnsan, bir kahvehane önünde kaldırıma at+ığı iskemlede oturur, bu kasaba ha'.kmın hareketlerini, yüzlerini ve sakin hayatlannın normal meşgalelerini tetkik ederken, «öte» tarafın bu kadar yakın olduğunu güjlükle idrak edebili \ yor. Yazan: İsmail Habib Seviik Malazgird zaferinin ilk büyük netieesi Anadolunun fethidir. Imparator Diyojen'e karşı Bizanshların feei muamclesi Alpaslanı hid dete getirdiğinden onun intikammı almak için kumandanlarına Bizans ülkesinin istilâsını emretti. 1072 yılının baharmda verilen bu emirle o büyük fetih bsşlamış oluyor: Yeni emaretler: Hâfız Ebru'nun «Zübdetüttevârih> ine göre Alpaslan Emir Salruka Erzurum ve havalisirü; Emir Artuka Diyarbekir, Harput ve Mardin taraflannı; Emir Danişmende Sıvas. Kayseri, Tokat. APUS ya havzasını; Emir C3vuldura Maraş .Elbistan mıntakastnı: Emir Mengücüke de Erzincan, Kemah, Sıbinkarahisar bolgesini «ikta' ederek> «oralann fethi» ni emreder. «Nakdüt tevârih» de 1071 yıh vakalanndan bahsederken Ahmed Danişmendin beş alh sancakta 'Hükumeti Danışmendiye» yi, Eksükoğ'.u Artuk Beyin Mardinde, Mengücuk oğullarının da Erzincanda devlet kurduklarını yazar. Her iki mehazın gerek kuruluş tarihlerinde, gerek kuruculann isim lerinde düzelîilecek cihetler vsr. Bır kere «Büyük Selçuk Devleti. n« bağlı bu «müstakil emaretler» öyle hemencik meydana geliverrr.edi. Erzuruma gönderilen Emir Saltuk deeil Ebülkasımdır. Saltuk onun kurduğu hükumette üçüncü hükümdar olup adı sonradan bütün hanedana a!em oldu. Artuk Bey ise Orta Anadolu ile Suriyede sav3şlar yapıp durdu. Yeni istilâlann hnsusiyeti: Alpaslarun 'Smirlerine yaptırdığı bu yeni istilâlann eskilerine hiç beruemiyen mühim hususiyeüni Garblı mehazHr açıkça söylerler. De Guignes (C 3, S 349) şunlan yazıyar: 'Alpssîan, İmparatora gösterilen muameleyi, muahedenin ihlâli telâkki ederek, Rum İmparatorluğu arazisine yeni ordular sevketti. Bunlar evvelce olduğu gibi yalnız akın yapmakla iktifa etmediler. Türkler. bu sefer, istilâ ettikleri vilâyetlerde yerleşiyorlardı.» Lebeau da şoyle diyor: «Diyojen'e reva görülen muameleden dolayı Sultan seferlere başladı. Hem bu seferler evvelkiler gibi geçici değildi. Türkler lçerilere doğru ilerledıkçe memîekete adam akı'.lı yerleşerek fetıhlerini sağlamlamak için her turlü tedbire başvuruyorlardı.» Evet, artık bunlır ne akın. ne vurgun. hattâ ne de istılâdır. Bu artık köklü fetihlere mahsus bir yerleşişti. uıt fethi Türk Rus sınırmda neler gördüm? Yazan; Edvfiii B. Gresnwald Associated Press'in Türkive m\ı olanlar da herhangi bir korku hishabiri Edvvin B. Greenwald bun sermemektedirîer. dan bir müdd«t evvel Türk Rus Tek bir endışe ve huzurEUzluk hududu boyunca yaptıaı seyahaiin izi bile yoktur. Buna, isterseniz, intıbalsnnı bir kac makale halin Sarkın son derecede huzur verıci de tesbit etmistir. Bu makalelerden bir felsefesi, fatalizm deyin. Bubirincisini aşağıya alıyoruz: na, hattâ Rjsya kadar kudretli bir I muhasıma karşı bile, Türklerin Associated Pr>ss muhabiri Ed kendi öz kuvvetlerine imanları, diyebilirsiniz. Bunu, dilediğiniz şeWİn B. Greenwald bildiriyor: Hopa (A P.) Çayın kenarm kilde tefsir edebilirsir.z: Fakat key da. küçük, beyaz bir okul binası fiyet meydandadır. var. Orada oynayan küçük Türk istanbuldan hareketimizi müteçocuğu, okul Dİnası kapısmdan to akıb, vapurda Şevki Osmanlaroslu punu savursa, kolsyl:kla çaym ö ile tanıştım. O£lunu şörmek için te trrifna düşjrebilir. 'stanbula gelmış. Sert, dik fakat Fakat, atmaması lâzımdır ve at sevimli ihtiyar bir çiftçi. Simdi işmaz. Zira bu çayın öte tarafı Rus ten çekilmiş; avnı zamanda Hopareisi. yadır. Küçük Türk cncugile bütün nın «ga>Tİresmî> belediye millotinin dev cüsseli, tarihî düş Makamı, Hopanın tek caddesi üzerindeki bir kahvehanede her zampnı. Bu su ak'nt's'.na Ssrp çavı ad nı man işgal ettiği masa. Burası, başı T X errniş'er. Sarp ve yüksek riağm sıkışan hemşerileri için adeta bü bir geçidinden inmekte ve Kara danıştay. İhtiyar çiftçi, sahile vudenize karışmaktadır. Tenelerde rup parçalanan dalgalaruı kükredaima alçak ve koyu bulutlar do yişine ve her dalga ile yuvarlanıp laşır. Bu kesim ıssız ve kasve»ii, çeki'en deniz taşlarmm şakırtısma Çayın öte tarafmda, Rus topra âşık. Fakat Şevki Bey harb oyununu âında smır muhcfızlarma aid ilk beyaz bina ve heybetlice bir nbbet da bilenlerden. Bu erki muharib, kulesi yükselmekte. Türk topra İstiklâl Harbinde ker' >'ne düş^n Şında, çiftçilerle smır muh?.r'zları öde\T fazlasile başamiır. Bir soruma cevaben: «Ne, korknın ya=adıklan ufacık bir kasaba mak mı? Rustarı mı?» dedi. «Harb mevcud. Küçük Türk çocuğunun bir sıç geürse, göreceği de var > ve kalın rayışta aşabileceği Sarp çaymın koKarını büyük bir jestle iki yakenannda bir de nöbet kulübesı var na açarak ilâve etti: »Şu da^iar Bir Türk muhafız daima burada bir kaç dakika içerbinde kadınlanöbettedir. Öte tarafta da bir nö rımızı ve çocuklarımızı saklar. Fabetçi kulübesi var, fskat içsrisinde kat her erkek, savaşa hazır, sahilRus nöbetci yok. O geride. bir hayli de bulunacak ve Allaha k a ^ ş u n çerilerdedir. Bu kesimde, bu nö caya kadar çarpışacaktır. Ölıim ^etçiden başka hiç bir zaman Rus dediğin nasıl olsa günün birinde mukadder!» göremezsiniz. diyorlar. Hudud garnizonu kon.utam binFakat orada oldukları hissediuyor. Hopadan, tam 9 mil güneyde başı Zeki Belen, cüsseli, sert fakat ki bu hudud ve sahil kasabasına sevimli bir asker. Kendisine gelen erler, ekserimctörle gelir'îîn her hareketimizi nöbet ku'.esinden takib etmekto ye'.e yeni silâh altına nlınan gencolduklarmı biliyor, dürbünlerini ler. O da bunun böyle ohnasını adeta üzerimizde hissediyorduk. tercih edivor, zira hudud birlıkFakat açıkta dolaşmıyoriar, kcn lcrmin özel ve ihtiîası icab ettiren bir talim görmeleri lâzım. Bu hadilermi asla göremezsınız. Okulun önünde oynavan çocuk. Vctî kesimde, cmrindeki insan ve herhangi bü" korku duyamıvacak malzeme kaynağı, yahnz ve münveya bunu akledemiyecek kadaı hasıran kendisine ve bağlı bulunkücük. Fakat bunu duyab:lecek duğu yüksek komutaya aid bir sır. kadar büyükler, Türkiyenin bu Sadece «iyidir. dedi ve başka biı kuzey doğu k'işesinde, bütün DU şey söylemedi. sarp Eahil boyunca yrşnyanlar, Onda da "ıerhangi bir endişe «soğuk harbin» kızışması halinde yok. Deniz kenarındaki bir bahfi'len top menzili içinde kalacak çede kahvelerimizi içerken şunlan sdyledi: «Bu faraflarda korkan biı Flaret de Süleyman Şaha dehalet ferd yoktur. Bu sovlediğim tamaedip merasimle müslümanhğı ka mile samimî ve hakıkattir ve bubul ediyor. Sultan mükâfaten onu nu ~böyle anlnmanm ve inanmanıMaraş valisi yaptı. Ermeni genera zı isterim.» Hopa küçük ve müstesna bır linin macerası boyle bıter. Yalnız onun rracerası bitmedi. Anadolu sahil şehri. Gelirini denizden ve nun fethi de bitti. DeGuİEmes mümbit yamadarmın verdiği muşöyle der: «Süleymar. 1085 te bü azzam fmdık rekoltesinden sağtün Anadolu fethini bitirdi. Bunun lamaktadır. Bu işi çok iyi bilen fethettiği msm'eketlere müverrih Şevki OsmanHroğlu, bu yıl Ivrac ler Türkive namını vermiş'.erdir.» rekoltesinin 3 milyon kılo tutacaEvet, aziz Türkiyemiz dokuz as;t ğını söyledi. önce boyle dogdu. Kasaba hallu, sessiz ve huzurlu. Sir Basil Zaharoff Türk Yunan harbindeki rolft ilk hareket Yunanistana ve Venizelos'a sırtım çevırmek oldu. Zaharoff şimdi hayırperver rolüne çıkmıştı. Londra ve Paristeki çocuk hastanelerine ianeler veriyordu. Hattâ bir gün Paris hayvanat bahçesindekı maymunların soğuk ve açlıktan ıztırab çektıklermi görünce onlara da büyük bır para yardımında bulundu. Monte Carlo safası Sir Basil harbden yaralı çıkmıştı; bıraz istirahate ihtiyacı vardı. Bü maksadla Monte Carlo'ya gitti. Buradaki meşhur kumarhanenin işleri o srrada pek: :yi gitmiyordu. Gazinonun kiracısı Camille Blanc, Monako Prensinin istediği 100 bin İngiliz lirasını bulup veremiyordu. Zaharoff Prense 1 milyon tngilız lirası verdi ve gazinoyu kontrol etmek hakkını aldı. Neticede Blanc kumarhaneden u»] zaklaştırüdı. Beş sene sonra ga; zino ile alâkasını kestiği zaman. senede 1 milyon tngiliz lirasmai; yakm bir kâr elde etmiş bulu ; nuyordu. Halbuki kumara frank para yatırmamıştı. Bir aşk faciası O sırada Zaharoff'un pek der harekete gelen kalbini sevin*| direcek bir hâdıse oldu: 25 senaj evvel sevdiği kadmın Ispanyol Düşesi Marchenei'nin o zamandanberi tımarhanede bulu* nan kocası ölmüştü. Zaharof bir çeyrek asırdanberi hâlâ u« nutmadığı sevgüisile evleruT Kendisi 74, kansı 55 yaşmdayd Fakat, kaderin garib bir vesi: Düşes bir buçuk sene sonr öldü. Ondan sonra Zaharoffu Paristen 50 kilometre uzakta biı köşke çekilmiş görüyoruz. Ken disini çiçeklere vermiştir ve Fe lemenk usulü, Japon biçimi ba çeler tanzimile meşguldür. Bir diğer meşgalesi de kendi^ sini bir kahraman gibi göste mek için masallar uydurmakt: Düşesi Pariste bir araba kaza; sından nasıl kurtarmış ve kad ona nasıl âşık olmuştur... Fakat maalesef unutkan bir yalancıdır. Çünkü ondan bir müddet sonra başka bır hikâye uyduruyor: Düşesi Madridde Escorial saraymda tanımıştır. Zavalh kadını deli kocasmın elinden muhakkak bir ölümden kurtarmıştır. Ertesi gün Dükle düello etmış ve her ikisi de yaralanmışlardır... Zaharoff casus rolunde Onun uydurduğu güzel masallardan biri de casusluğudur. Sözde Umumî Harb esnasmda Bulgar doktoru kıyafetıle Almanyaya bir îngiliz casusu olarak gırmiş, az kalsın yakalanıyormuş... Sonra, onun elde ettiği malumat sayesinde harb sona ermiş... 1934 de onu artık ölümüml bekliyen bır ihtiyar olarak görüyoruz. Şimdi tek meşgalesi, hatıra defterlerini yakmaktan ibarettir. Bir keresinde, defterleri sobaya doldurup şemsiyesile iterken şemsiyesi de alev alıp yanıyor. Ateş sobadan dışarı fırlıyor ve bütün ev ateş alıyor. «Ölüm tüccarı» ondan sonra iki sene daha yaşadı. Artık kadıdi çıkmış, iskelete dönmüştü. Evinin duvarlarını banknotlarla süslemiş ve gözlerini mazinin parlak günlerine dikmişti. Kendisi belki artık kazanc ihtirasmı kaybettnişt., fakat paralar hâlâ yağmakta devam ediyordu. İlgısi olan müesseselerden gelen varidat günde 15 bin İngiliz lirasını buluyordu. Acı bir son 27 kasım 1936 günü Zaharoff g.yinirken bayıldı ve rahat bir ölumle son nefesmi verdi. = Onu Balincourt'ta Düşesin mezarına gömdüler. Fakat, kader ona öldükten sonra da sevgilisini çok görmüş olacak ki, bir gece mezar soygunculannm baskmma uğradı. Soyguncular. Düşesin elmaslarile, mücevherlerile beraber gömüldüğünü zannederek, kadının cesedini mezardan çıkardılar ve kemiklerini dağıttılar. 1 Zaharoff mezarda da sevgili '• sinden rnahrum kalmıştı. : Gelecek yazı: Çelik Kralı Andrew Carnegie. İstanbul Belediyesinin 19 milyon lira borcu var maiyetine Artuk, Tutak, Afşin, mandanlanrun da ona iltihakı ve Davudoğlu gibi en bahaıiır Emir bu arada Urfanm da onun eline ler verildi. Katulmuş oeullan ayrı geçmesi... Talihin bütün bu cilveayn mıntaka!arda feühlerle meş leri yetmiyor gibi 1078 de Biguldürler. Bizans İmparatoru Mi zansın son valisı Vasağ'm şehirdehail busbü*un tehlikeü bir şekıl ki Ermeniler tarafmdan öldürülalan bu Türk taarnızlanna karşı mesı üzerine o Ermeniler tarafınbu sefer .ımcası Yusnis Düka.sı dan Flaret şehre davet edilmesin başkumandan tayin etti. Bu, önce mi? Ermeni generali kolunu salasi general Urseli tedıbe karar ve lıyarak girdiği Antakyayı hemen rir. Onunla yaptığı cenkte hem devletinin merkezi yaptı. Fakat cemağlub, hem de Urse^ esir oldu. nubundaki Suriyede AİDaslanın Asi çeneral kendi esirini zorla im kardesi Turuş hükümdarlık yapıparator ilân edip onu tahta cıkar vor, doğusunda Haleb ve Musul mak üzere Ü^küdara gelir. Bizans hükümdarı Şe/efüddevle Müslim. İmparatoru bu tehlike karşısu îa şimalinde de Selçuk Sultanı SüTürklerden istimc'ad ediyor. Arruk levmdn var. Flaret bu kuvvetlı Bey yaptığı cenkte Yuanis'i de, muslüman devletlerine verpi veUrseli de e«ir etti. Yu=ınisi fidye rerek tutunabilmektedir. Müslüile Bizans. Urseli de çene fidve ıle manlara yarinmak için ismail ıskarısı kurtardı. Ertesi y:\, 1074 te, ! minde birini Antakyaya sahna taImparator, Şiik ordusu kumaı yin etmişti. Flaret'in Urfa valisi 1danhğma A Bksis Komnenoi'u ta olan oğlu Barsanla arası açıkr. Oğyin eder. Bu, Bizans generallerinin lunu hapseder. Hapisten kurtulunen genci ve en liyakatlisi. Ursel, I ca Barsan EOI ı^u İznikte alarak orta Anadoluda fetihlerle meşgul Süle'Tnan S^hı Antakyanın fethiTutaka gidİD işbirliği teklıfinde ne teşvik ediyor. Aynı zamanda bulunuyor. Öte yandan Alck^is de Antakva şahnası İsmailden de mah binlik mcbîâğlar vererek Tutaka rem davetiyelr gelince... Urselin kendine teslimini teklif etDesfanî fetih: ti. Turk Emiri bunu daha uyaun Süleyman Şah çok cüretli bir bularak asi gencrali Yunan başkumandanına tesüm eder. Bütün bu plân hazırladı. Antakyaya orduyla cenklerle feti'ıler hep KutulmUj Sİdilemez. Şenirde halk kalabalık, kslede asker çok. Şamdaki Tutuş oğulları nanıma yepı"'yor. ıle Halebdeki Müslim de işi duyMeydanın Süle>inana kalışı: Kardeşler icinde en buyükleri mamaîı. Kuvvetlerini küçük müfi rezelere ayırdı. Geceleri yürüyüp olan Suieymaiın Malazj,ırd c olurken Alpaslanın yır.mda bulun gündüzleri sizlenerek 280 kişılik duğunu evvslce görmüştük. Sü askerile ilkönce kendi Antakya öleyman BirecıŞi kendine hareket nüne bir hayalet sessizhğile vardı. üssü yaparak, DeGv'gnes'nin yaz Gece karanlığında Faris kapısı dığı gibi, Antak\aya kadar olan burclarma ipler attırarak askerlerini yukarı çıkarttı. Farıs kapısı abütün yerleri fethetti. 1074. w yıl 1075 te Antakyayı muhasara ıle çıhr. Dış kale burclarmm bir kısorayı senevi yirmi bin altın verfi mını alan Türklerin tekbir nâraye bağladı. Ertesi yıl 1076 da Kon lan ortalığı velveleye verince.» Buyayı zaptederek kendine merkez tün şehirde telâş, kıyamet, kaçan, yaptı. Dört Kardeşten Alp Yoljk çiğnenen. Ertesi sabah civarda gizilki ıle Dolat cenub hareketlerinde e lice tertiblen^n müfrezelerden 1 sarete düçerek ortadan silinirler. 300 atlı olarak yetişi ". Birbiri arBaü Anadoluda fetihlerle uğraşan dından diâer müfrezeler 13 aralık Mansur 1077 de kardeşi Sülevmanla cenge tutuşup rnaktul düşünce Sülevman bütıin Türkmcn lerin başbuğu oldu. Artık meydan Süîeymanındı. 1084 te sehir tamamen ele geçti. Su'e; man Sah büyük K'svan kilisesini camie v'evirte'.sk 120 müezzine ezan okutuyor. 12 ocak 1085 te iç kale de amanla teslim oldu. Süleyman bu büyuk fethi Büyük Sultan Melikşaha tebşir eder. Bütün islâm ülkeîeıinde bu zafer şenlıklerle tes'id ediliyor. Mukrimin Halilin kitabında yazıîdıfı verhile devrin şairlevi, başta büyük Arab şairi Ebiverdi olmak üzere zafer kp^ideleri yazmr.ktadırlar. Bu fetıhle Süle>man Şahın şonı kat kat artmıştı. Türkiyenin meydana gelişi: Antakya baskmı zamanında Ermeni hükümdîrı Flaret teftişteyrti. Şehrin sukutun'u öğrenince başmı döve döve Maraşa gitti. Fakat Sülejman Şah Antakyadan sonra Antebe kadarki beldeleri bizzat kendi fethettiği gibi Maraş ve Elbistan taraflanm da Kmirierinden Buldaci zaptettiğinde.ı Flaret oğluna sığmmak üzere Urfaya gider. Fakat oğlu ba^a=ını kabul etmez. Zaharoff para yardımile destekledi ve Krah tahtmdan uzaklaştırarak iktidarı Venizelos'un elıne verdi. Bundan Zaharoff'un büyük :stifadesı olacaktı. Çünkü Venizelosu kandırıp harbe sokacak ve bu harbde dostuna silâh satmakla yardım (!) edecektı. Harb vaziyeti Müttefıklenn aleyhme döndüğii zaman, Zaharoff dostlanna «sonuna kadar dayanmakn tavsiyesinde bulunuyordu. Harb meclislerme iştırak eden bu zatın tavsıyesi dınleniyor ve bır taraftan onlara silâh yağarken diğer taraftan da Zaharoff'un kasasına paralar doluyordu. Harb sonunda Zaharoff 20 milyon İnç lız l.ralık servete sahib olmuş bulunuyordu. İngilizler ona Sir ünvanını verdıler, yüksek mşanlarla taltıf ettiler. Fransızlar da ona Letjıon d'Honneur n.şanının en büyük rütbesini veriyorlardı. S.r Basil artık 70 yaşındaydı. Fakat hâlâ ihtirastan kurtulamamıştı. Lloyd George kandınldı Umumî harb scna ermış, silâh S'parişleri durmuştu. O zaman, Sır Basil yeni bir yol tuttu: Vatanperverlık. Yunan ^tanın yükselmesıni istiyor ve bu uğurda çalışmaya azmetmis bulunuyordu! Nihayet Venizelos'tan sonra Lloyd George'un zihnine g ; rdi ve onu Yunanistamn Türkıyeye kar şı giriştiği hayalperest macerayı desteklemeye ıkna etti. Bu macerada 100 bin Yunanlı canını kaybetti: Yunanistan sefalete sürüklendi. Lloyd George iktidardan düştü. Btı işte yalnız Sir Basil kazanmıştı: 6 milyon İngıliz liralık bır kârı vardı. Fakat buna mükâfaten yaptığı İlk cenk: Mukrimin Halil Yinançın «Selçuklular DevrU kitabında etrafıle anlatılır: 1072 de Artuk ve Tutak Beyler, Kmlırmağı geçerek. Bizansa karşı esas taarruza başladılar. İmparalor Mihail Dükas Şark orduları kumandanlığma Izak Komnenos'u tayin etti. Ordudaki Frank askeTİerine de General Ursel tayın edilmişti. Hani «Ahlat Yarışı» yazısında gördük; Sicilyanın Arablardan istirdadında ün salan kahraman; hani 20 binlik Frank askerile Ahlata giderken bir daha geri ddnememişti; i§te şimdi de gene Franklann kumandanıdır, (ve şimdi de gene. Malazgirdde olduğu gibi esas ordudan ayrıldı. Yalnız bir yıl önce Malazgirdde o iş iradesi haricinde olmuştu. Bu sefer orduyla Kayseriye vardıktan sonra başkumandan İzak Komnenos'a darılıp maiyetinBoğaziçine yerleşîş: deki askerle beraber Sıvasa girli İznik Bizans imparaforluğunun Yani ünlü general Bizans İmparaİstanbuldan sonra en mühim ve en torl'.ğuna isyan etmişti. Türk Emüstahkem beldesiydi. Jean Pozzi mirleri, Ursel'in aynhşile dahs zı«Mic^e», yani «Iznik» isimli ese yade zayıflsyan Biz?ns ordusunu rinde, Romalılar zamanmdan kal kolayra tepeleyip başkumandanı da e?ir ettiler. İzak Komnenos bü ma bu metin kaleden bahsederken yük bir necat fidyesi vererek İs iç ve dış kulelerin 220 yi buldu ğunu söyler. Charl Texier de <Kü' «Kdrler memleketirr'.e şaşılar tarbula dönebildi. çük Asya> kitabında kale çe\Tesi hükumdardır» derler ama, orası r'elikşah zamanı: DeGuignes anlatır: Alpaslan ö nin 4427 metre olduğunu yazıyor, hükümdarh bir memleket değil bir luken haşmetli otağında bütün Süleyman payitahüm derhal İzni kere. Birleşmiş kantonlar diyarı H'rmndanlarmı çağırtarak büyük ğe nakletti. Bu mühim fethi hali Yani İsviçreden bahsetmek istiyooğiu Melıkşaha biat ettirdi. Onu feye ve «Büyük Sultan> Melikşa rum. Son nesrolunan istatistiklere Veriri Nizamulmülke tavsiye ve ha bildirir. Halife ona «Sullan» nazaran o küçük ülkede tam 140 emaaet etti. On dokuz yaşında Melikşahın büyük divanı da ona bin şaşı varmış. Aşağı yukan dört dünvamn en k.udretli tahtına çı • Melik», yani kral unvanmı verdi milyon nüfusu olduğuna göre binkan »enc hu îümdar, Vezirine «A Süleyman İznıkt*n sonra bir ham de 35. Hiç de az sayilmaz. Fakat tabek», yani hükümdar babası un lede Üsküdarı alıp Boğaziçi kıyı bu aded, İîviçre hükumetini katvanını verdi. Türk tarihinde bu larına yerleşir. Haşmetli İstanbulu iyjen korkutmarraş. Mütehassıslar. Tinvan ilk defa bu suretle meyda hajTanlıkla seyretmektedir. Boğa Giyom Tel'in torunlarından bu kana rıkmıştı. Bağdad halifesi Je zın Anadolu iuyılarmda gümrük dar yaradana yan bakan yetişmeMehkşaha «Sultan> unvanından daireleri kurarak gelen geçen ge sinin sebebini aramışlar, taramışbaşka cEmirülMü'minin» lâkabı milerden bac alıyor. lar ve nihayet bubnuşlar. nı verdi. O ^amana kadar yalnız Antakyanın chemmiyeti: Onlara nazaran bütün çocuklarhalifelere mahsus olan bu unvan Süleyman yalnız Boğaziçine de da uzaktan görmeme istidadı vardır da ilk defa bir hükümdara verili ğil bütün Marmara sahıllerini ala Bunun için normal bakışla seçeyordu. Gene Melikşah babasının rak Çanakkale Boğazının Anadoî',1 medikleri eşyanın hayallerini nabütün meziyetlerini nefsinde top kıyısına da yerleşti. Ondan sonra zarlarında iyi tesbit etmek gayelamıştı. Ölen Alpaslan sanki onun cenuba ehemmıyet verip Tarsus ve sile fazla bir gayret sarfederler. şıhsmda gencleşip devam ediyor Adanayı zapteder. Artık bütün Hele bir gözü kuvvetlice, öteki eödu. O da babası gibi cesur, hare hedef Antakyidır. Orası ortaçağm ketli, tebaasuun hakları üzerine dt en kalabalık ye en müstehkem şe zü zayıf olanlar o arada iki gözün riyen bir âlicenabdı. Devlet başkan hirlerinden. İlk Havarilerin top bakışı arasındaki muvazeneyi ve hğüe ordu serdarlığmda Alpaslan landığı meşhur Kısyan kilisesi yü birliği de kaybederler, neticede şaşı m3nen devam ettiği gibi hükumet zünden Antakya hıristiyanlık âle olup çıkarlar. Hattâ içlerinde biri başkanlığı da NizamülMulkün minin Kudüsten sonra en mukad ki görenler de zuhur eder. Bu vaziyette meydana gelen büşahsında olduğu gibi devam edi des şehri olduğu için mar.evi eyordu. Gibbon bu ürJü vezirin di hemmiyeti de cok büyük. Aynı za >ük tehlikeli durumu tasavvur erayetini, ilraini. kudretini methe manda Suriye, Elcezire ve Anadolu dın. Karşıdan bir otomobil geliyor derken: «Melikşahı bütün dünyada arasmda kilid yeri olduğu için ve çocuk onu iki göriiyor. Hangisi hakıkattir, hangisi hayaldir, yavâdil diye o yükselfi» der. Destratejik ehemmiyeti de herşeyden rucak bunu farkedememek sonucu talıkla malul olmanın önü de almGuignes de vezirin kudretindeki üstün. Hele kaleöüün heybeti, sarparabarun altında kalıp ezilebiUr. haşmeti anla+ıri'îk için şunu nakmış bulunacaktır. lığı ve çetinliği. Orası cebren alılediyor: Halifa Kaîımbiemrullah Mesele bu noktada da kalmaz. Peki. tedavi nasıl olacak? Çok namaz, mutlaka içeriden alınabilir. vafat edince veîirin oğlu MüeyÇocuk, yavaş yavaş kencHsini şa basıt. iki gözunün bakışını birbiriÖyle o'masa ^ergüzeştçi bir ErmeyedülMülk Bağdada gitti ve şırtan ve kötü gören gözünü müte ne uyduramıyan ve şaşılık slânıctMuktedibillâh. ı halife ilân etti. ui generali liç orayı ele geçirebilir madiyen kapar, o hareketi neticesl leri gdsterenler khniklerde «HaoEvet Selçuk imparatorluğu haş miydi? Kimdi bu Ermeni generali? ralnız normal gözü faaliyelte bu loskop» adı altında vücude getirılFlaret'in macerası: metler haşmetiydi. unur, öteki gözü gitgide rüj'et miş aletlerde bir müddet «bakma» Frenk tarih.;ilerinin Flaret. BiKurulmuş oğallan: ^?s?^ını kaybeder. ve «görme» ekzersisleri yapacakKutulmuş ki Alpaflanın karde zanshlann kendi çivelerine uyduMemleket halkı arasmda böyle lardır. Haploskop aleti şu şekilde rarak Flaratos dedikleri bu Ermeşiydi. saltanat davasile yaptığı bir felâketin salgın haline celm3 işlemektedir. İç kısımdaki karancenkte maktul düşünce Alpaslan ni asilzadesi İmparator Diyojen'in ine müsaade olunur mu? Tabıî o ık hücrelere seyredenlerin hoşuna generallerindendi. Maraşı muhafaona ağlarnıştı. Onun aeş oğlu varunmaz. İsviçre hükumeti derhal gidecek resimler yeılestirilmiş ve dı. İsimleri mEİüm olan ddrdıi zaya rr.emurdu. İmr?ratorun hezi kollarmı sıvamış ve memleketin bu resimler şaşıların bakacakları şunlardır: Süleyraan, Mansur, A'p metindfn soaraki Bizans kargaşr. bütün kantonlarındaki göz klinık noktanm önündeki bir aynaya akYoluk, Dolat. Melikşah 1073 te bu lığmdan istifade ile Maraşta kur "erinde adeta «Şaşılar mektebi» a s«ttiribniştir. Zaman zaman resimKurulmuş oğullanna hükümdarhh duğu hükumetini genişletti. Har dım taşıyabilecek tedavi yerleri ler ileri geri, aşağı yukarı oynatılmsnıuru yelladı. Onlan orta ve put ve Malatyayı aldı. Doğudaki çmıştır. Oralarda her yıl binlerce makta ve onlara verilen ışığın kuv batı Anadolunun fethüıe memur Türk istilâları yüzünderı Kilik/aya ocuk ve büyük «bakma» smı ve veti değiştirilmektedir. Bu suretle etmifti. Bu Selçuk prenslerinın kaçıp yerleşen Erm«niler de onu gözlerini görme» sini öğrenecek, bu suretle büyük küçük her şaşı tanıyınca hükumeti daha büyüdü. >eş senede 140 bin şaşıdan «ser her çeşid uzaklıkta ve her türlü Bizansla bağları kesilen Rum kualmıyacağı gibi yeniden bu hasl zjya altında görmeğe ve iki gözünü Bizanshlara yardun ederken: Bizans kar£~şalık içinde. Rumeli kumandanı Briyanos kendini imparstor ilân ettiği pibi Anadolu kumandanı Botunyîdes de ayn: suretle harek't eder. Ahmed Hefiğin «Büyuk Tarihi Umumî> sin d e (C 4, S 170) bu isyanlar üzerine İmpara;or MihaÜ'in Süleymanla bir muahede yaparak Ana doludaki vilâyetlerir. hepsini Sü leymana terketliği yazılmaktadır Anadolu kumandanı İstanbula gi rip imparatorluk tacııu giydi. Fa kat Rumelide imparatorluk dava sile İstanbula yürüyen rakibinı karşı Sülej'mandan istimdad eder. Aldığı Türk kuv\'etleri sayesindı rakibine galebe çalıyor. Fakat bi raz sonra, 1079 da, garbi Anadolu hâkimi olan Mclisenos, Türklerin yardımile Botunyades gibi impara tor olabilmek için kendi mıntaka' sındaki kaleleri Süleymana ver dikten başka gene onun yardımiîı İstanbula girmek üzere İzniğe gel di. Orada kuvvetlerini haarlamak la meşgulken imparator ordusıle gelip Izniği muhasara eder. Sü' leyman, guya MelLsenos'un imdadi' na koşuyormuş gibi, ordusile ye tişerek imparatoru mağlub edip izniğe kendisi yerleşir. 1080. SANAT BAHİSLERİ Sassftâr uslalar git'İKçe azalıyor ekte A. H. R. meyiz, tabiî böyle olunca da tedavi edilmeleri teşebbuslerine girişeme>iz, Bununla beraber, milletçe ve devletçe trahom vesaire gibi göz nunmu kökünd«n söndüren hastalıklar bile ihmal edıldiğine göre, şimdÜft şaşıların şeşi beş görmeIsrine çiiphesiz göz yummakta devam edip gideceğiz. Dünyanm en büyük gazetelerinden birinin başına gelenler «C3ıicago Tribune» sade Amerikanın değil, bütün dünyanın en büyük gazetelerinden biridir. Haftarun rmıayyen günlerinde çeşidli mündericatla 32, 48, hattâ 64 sahife çıkar. Son yıllarda Birleşik Amerıkada grev moda ya.. Günün birinde ücretlerin arttuılıp arttırümaması yüzünden çıkan bir ihtilâf neticesi gazetenin masa" başrnda, kasa başında ve yazı dizme makinelerinde çalı=an bütün mürettibleri grev ilân ediyorlar. Ne olacak? Gazete çıkmıyacak mı? Nasıl olur, milyonlarca nüsha satan bir gazete.. Bir kere yerini rakiblerine kaptırdı mı, eski okuyucularını zor bulur. Müzakere, münakaşa. Hayır, imkânı yok. Mürettiblerin istekleri kabul olunabilecek gibi değil. İdare ve yazı işleri erkânı toplanıyorlar. Bu felâkete bir çare bulmaya çalışıyorlar. Nihayet içlerinden bir tanesi şu fıkri ortaya atıyor: Gazeteyi alelâde daktilo makinesi yazılarile çıkarmak! Uzerlerinde dört türlü puntoda y a n yazılabilecek binlerce daktilo makinesi ve daktilo tedarik ediliyor. Haberler. makaleler bunlarla yazılıyor. Sahifeler tertib ediliyor. Fotograflan cekiliyor, klişeleri yapılıyor. Baskı makinelerine veriliyor. Vallahi yalan obnasır, 12 veya 22 ay gazete böyle çıkıyor. Tanrı muhafaza buyursun, şimdilik bizde kimseye grev hakkı verilmediği için böyle bir vaziyetin hasıl olmasma imkân yok ama, ne olur n« ohnaz, meslekdaşların kulağuıda bulunsunl. birden fcullanmaya alışacaktır. Nihayet, normal vaziyete girip girmediğini, bir gözile «Haploskop^ un lcindeki yazıya veya resme bakarak, öteki gözü ile onun aynıftı, yanmdaki masanın üzerindeki kâğıda yazmaya veya çizi^ıe3e muvaffak olup olmadığuıı kontrol ederek anlamak kabil olacaktır. Bu türlü tedavi neticesinde, uzvî bir rahatsızlıktan doğmıyan bütün saşılıklarm büyük bir güçlüğe tesadüf olunmadân düzeîtilcbilmesi kabil olmaktadır. Bizde, hem nüfusumuzun daha fazla olması, hem de sağlık kaid3lerine verdıeimiz ehemmi 'n az bulunması dolayısile kimcilir. İs^çreye nazaran ne kadar çok şaşı vardır. Lâkin, bu husufta elde inanılacak bir istatistik bulunmadığı cihetle o rakaırun gerçeğmi bile (tkinci sahifeden devam) metli cild yaprnasmı da bilir. Nihayet son derece mahir bir mahyacıdır. Böylece bu usta işçinin kabiliyetinin ve bilgisinin şümulü derecesini görüyoruz, fakat bilhas« sa kayda değen n&kta şudur ki, fevkalâde ve ayrı a y n bilgiye lüzum gösteren ihtısas kollaruıın her birinde İbrahim Hakkı Sönmez kelimenin tam manasile bir ustadır. Kendisinin, resim yapmasıru bildiğini de ilâve edeceğim. Bir camj baştan aşağı süsleme işini mükemmelen başardığı gibi, tavan tezyini sanatma da vâkıfdır. Parmaklarınm arasmda kalemi ne derece sağlam ve emniyetle kullanıyorsa, renk renk boyaya batırılmıs fırçasnu da o kadar ustalıkla kullanır. Onu. rengârenk camlı bir pencero mesnedinin taslağmı yaparken görmek lâzımdır. Elindeki keskîn alet, tıpkı bir teşrih bıçağı gibi insan) hayrete düşürecek şekilde, tam bir hüner ve görülraemis bir çabuklukla camın muhtelif parçalarının yerleşeceği bölmeleri taze alçırun üzerinde ayınverir. Ne satıhlarda istanbul Belediyesırün borcları hak s bir pürüz, ne çizgilerde bir hata, kında bazı ıddlalar ileri sTjnılmüs ve ' ne de bir kesiklik. Nadir raslanan Beledıyenin 35 milyon lira borcu bukeskin bir görüşe mahk olduğun lunduğu idüia edilraiftı. Keyfi>sU dan eski camların harikulâde ince alâkadar Belediye muhasebes.r.den tahkık ettık. Bıze verilen ma'.u^.ata r a liğini farkederek böyle bir camm zaran istanbul Beledıyesimn halen 19 parçslarından bile istifade etmesi milyon hra boroı vardır. Bunun beş ni pek iyi bilir. Kahirede, Şamda milyonu cck eskıden Dr. General CeBağdadda. İranda bu çeşid el isçi mil Topuzlu tarafmdan aktedilmiş olan bakıjyesidır. ML.t?bakısı Iso lerinin çalışmalarmı gördüm, ib isükrazın Gazi bulvarının açılm?sı ve îiyatro rahim Hakkı Sönmez en hünerli bınasının înşası için sarfedıtniştlr. lerle güçlük çekmeden boy ölçü Beledıye, Gazi bulvarımn iki tarafınşebilir. Fakat onlardan hiç biri. bu daki arsaları satmak ruretile bu borcu kadar geniş bir sahada, aynı faa ödeyebileeeglne kanidir. liyeti gösteremez. büsbütün değişir. Bu tamir işlerin*** de, böyle ustalarm teşriki mesaisf Şüphe yok ki. her türlü takdire. elzemdir ve günün birinde, nazik lâyık ustalar. Türkiyenin dört bir ve ince bir işi tatmin edioi bir tarz» tarafmda mevcuddur. Bugünkü da yapmağa muktedir kimsenin cemiyet acaba onlara lâyık olduk kalmıyacağından endişe duyuİ3bilan mevkii veriyor mu ve bunlann lir. Şu halde İbrahim Hakkı gibi sanatları hakikî kıymetleri derecç adamlara bir kaç şakirdin tevdi eBİnde takdir ediliyor mu? Her hal dilmesi çok ıhtiyatkâr bir hareket de sayıları günden güne öyle bir olur. Bu şakirdler, ustalarmın masüratle azalıyor ki. oldukça yakırı hir idaresi altında, bir gün kendibir gelecekte, mazide o kadar mü leri de kelimenin tam manasEe bihim bir rol oynıyan bu sana&âl rer usta olacaklarıdır. Bu bakımsınıfmrn büsbütün ortadan kalk dan İbrahim Hakkı Sönmeze, tarihî masından korkulabilir. abidelerin idaresile ilgili ve Bursa Halbuki, busünkü mimarî, 'ca gibi resmî makamların dikkatl^inl bmda bu ustalarm yardımtndan bilhassa çekmeğe lâyık bir şehirvazgeçebilse dahi, bazı tarihî abi» de mühim bir resmî vazifenin yo» delerin, tamir meselesinde vazlyet rihnesHıer
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear