24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 Ekim CUMHURfrn Kültür Hareketleri 1 TARIHTEN SAHIFELER Laftan anlayan bir makine adam Geçen gün Londrada bir sergıyı gezmeğe gelenler kendilerıni kapıda gür bir sesin karşıladığını duydular: « Hos geldiniz, bayanlar ve baylar!» Döfıüp baktıklan zaman hayret etmekten kendılerini alamadılar. Çünkü karşılannda iki metre on bef santım boyunda dev gibi bir adam vardı. Buna «adam» demek, şüphesiz doğru değildı, çiinkü bu makine adamm mühendisi mütevazı davranmış, eserine tam mânasıle biı :nsan şeklı vermemış, uzerıne kumaştan elbıse gıydırmemiştı. Fakat, hareketleri o kadar cinsanca» ıdi ki hayret etmemek kabıl değildı. Elektro adını taşıyan bu makine adam yeni bir şey değıldi. On sene evvel NewYork Dunya Sergisini gezenler de böyle bir rftakinft âdamla «tanışmışlar», onu yakından veya uzaktan uzun uzun seyretmişlerdi. Hattâ, doğru*u aranırsa bugün Londrada arzıendam eden Elektro on sene evvel NewYork'ta halka marifetlerini gösteren makine adamm tâ kendisidır. Yalnız, Westmghouse elektrik şırketinin mü hendisleri onu o kadar ince bir ameliyata tâbi tutmuşlardır ki Mr. Elektro yeni baştan yaratılmış gibıdır. Bu yeni makine adamda elektrik ilminin en son muvaffakıyet ve terakkileri tatbik edılmiştir. Denılebılır ki Elektronun aklı ve iradesı mühendısinın elindedır; fakât bu akıl ve iradenin verdiğı emirleri o hemen hemen herhangi bir insan vücudü gibi yerınft getirmektedır. Elektronun «beynini» açacak olursanız bu sözümüze bıraz daha hak verirsiniz. Burada 82 muhtelıf elektrik teli vardır ve bunlar, mühendisin mikrofonla vefdiğı emirlerı hareket halıne getirirler. Makine adamın kollarını, bacaklarını harekete getiren. yürümesıni, konuçmasını, sigara içmesini temin eden manivelilar hep bu beyne bağlıdır. Beyindekı elektr.k tellerı, se*in muhtelıf ihtizazına karşı ayrı ayrı tesırler gosterecek şekilde ayar edilmiştir ve, bu suretle, muayyen bir emrin sözleri ile hasıl olan elektrik cereyanı, buna göre hazırlanmış cıhazı htrekete getirmekted.r. Elektronun marifetleri ve incelıkleri çoktur. Meselâ, karşısına gelen bir adamı görür ve onu selâmlar. Son ra cebinden sigara paketini çıkarıp misafirine takdim eder ve kendisi de bir tane alıp yakar, içmeğe başlar. Ondan sonra birdenbire coştuğu ve yüksek sesle nutuk vermeğe başladığı görülür. Hattâ daha fazla heyecana gelir, yürümeğe koyulur. Sayı sayma« da en mühim hususıyetlerinden biridir. Makine adam bunların bir kısmmı kendiliğinden, bir kısmını da mühendısınin talimatı üzerine yapar. Meselâ, karşısına gelen bırini pgörmesi» kendi eseridir. Zira, senelerdenberi bir çok ışlerde tatbik edilen «elektrik göz» onda da vardır. Bir kapmın önüne geldığıniz zaman s:zı görüp kapıyı açan bu elektrik goz orada nasıl çahşıyorsa makine adamda da aynı vazifeyı görüyor ve, kapıyı açacak yerda. selâm sözlerini havi plâğı harekete geçiriyor. Mr. Elektronun bu ekktrik gözleri renklere karşı da hassastır. Onun için, kendısine bazan renkli ışıklarla da talımat verilebilir. Makine adamm sigara içmesi, konuşması, sayı sayması mikrofonla «kulağma» fısıldanan emırlerin neticesidir. Bu emırlerdeki sözlerin hassas bir elektrik cıhazı üzerinde hasıl ettığı cereyanlar. Elektronun on bir muh telıf hareket manıvelâsını işletir. Mr. Elektronun makine adamlığını en fazla unutturacak tarafı konuşması ve yürümesidir Bu makine adamın «doldurulmuş b'r pıak gıbı» konuştuğu muhakkaktır. Esasen böyle uzun uzadıya konuştuğu zamanlar soyled[ği Şey bir nutuktan başka bir şey değıldır ve. bir çok peyk memleketlerm propaganda cihazları g'bı. ancak sahibinin sesıni terennüm eder! Fakat. Mr Elektro bunlan soylerken ellerile, kollanle öyle yerinds işaretler yapar ki kendisi konuşuyor sanm=>mâk biraz güçtür. Mr. Elektronun bir de köpeği Vârdır. Sparko ad1 takılan bu kopek de. tabiî, aynı cinstendır Fakat onun iç teçhızatı sahibinnkı kadar geniş değıldir. Bunun ıçm, sadece ayağa kalkıp sal ta durmasını, başını bükerek yal varmasını. kuyruğunu sallamasını ve havlamasını bıbr. Her köPek gibi sahibinin peşınden gitmesı kadar da tabiî bir şey olanıaz. Makine adam fen sahasına ılk adımını attığı gurrfenberi büyuk alâka çekmış bir il.m eserıdır. Fakat, nedense, pek ciddî bir mevzu olarak karşılanmamıstır Ihtimal ki bunun sebebleri arasında, bütiin dığer fennî ıcadlardan ayrı olarak, ınsana bentemek iddiasmda bulunmasınm İstanbul Sergisinde Milli Eğitim pviyonu Yazan: Hasan Âli Ediz klâsikler 1941; Sanat AnsiklopedLi Klâsik eser yayımının bu birinci Daha Pariste iken ziyaret et1942 doğumludur. safhası büyük bir başarı ile kapan meyi şiddetle arzu ettığim bu SaDemek ki bu eserlerden en yaş dıktan sonra, 1947 ^lında yeni bir raya bir gün. verilen müsaade ülısı, nihayet 89 yaşını geçmemek prorramla faaliyete geçildi. Bes yıl zerme, arkadaşlarla beraber gıttedir. Bu değerlı hazinenin böyle içinde yayımlanan ve sayısı 500 ü tik. Bu esrarlı şehir kapısmdan kısa bir zamanda nasıl meydana geçen edebî klâsiklerin yanısıra. geçerken bır zabit bizi durdurgeldiğini daha iyi anlayabilmemız felsefe, tarih ve bilim eserlerine de du. Yanımızdaki tercüman kariçin, biraz gerilere dönmemiz lâ genişçe bir yer verilmesi; eserleri tmızı verıniz çünkü bu memurdilimize çevrilmiş olan büyük ya lar saraya giren yabancıların izım. simlerıni padişaha bildirmeğe Dünya klâsiklerinin dilimize çev zarlarm hayatlarını, eserlerini tamecburdurlar, dedi. mtmak gayesile dünya ölçüsünde rilmesi fikri, bizde ilk defa, MeşruB.z yol üstünde Hamidiye catıyetle beraber, yani bundan 30 kü değer kazanmış monografı mahiyeda rolü vardır. Onun için, ma durebilmek için pekâlâ istıfade mimi ve diğer cihette de gayet tindeki tetkik ve tahlil eserlerinin kine adamlar ancak b rer eğlen edileceğı düşünülmektedir. Esa sur yıl önce doğmuştu. Zaten bu ayrı bir seri halinde yayunlanması sık demir parmaklıklı Kurenace metaı olarak kalmıştır. sen, insanların bir çok işlerini tarihten evvel, o koyu istibdad dev yeni nesriyat projramının başlıca lar dairesini görmüştük. Büyük Diğer taraftan, bunlan yapan şu veya bu şekilde gören icad rinde bunu düşünmek bile müm gayesi idi. Ayrıca, bu arada, «Tı avluda girdiğimiz binanın alt mühendislerın de her şeyden ev ların hepsi birer makine adam kün değildi. Meşrutiyetin ilânından yatro sanatı üzerine denemeler se katı şaşılacak kadar alçak tavel insanları eğlendirmek iste sayılabılır. Bunlara «adam» sı sonra, o zamanki cMaarifi Umumi risi» adı altmda yeni bir seri ku vanhydı. Duvarlar pek sade ve dıkleri meydandadır. fatının verılmeyışi çekillerinin ye Nezareti», münhasıran bu işle rulmasına da karar verilmişti. Bu beyaz badanalı bulunuyordu. Bir Fakat, son zamanlarda bu sa insana benzetilmemiş olmasın uğraşmak üzere bir «Telif ve ter suretle, tercüme faaliyetinin bu çok neferlerle, hademelerin gihada sarfedilen gayretlerde da dandır. Meselâ hesab makinesi cüme dairesi» kurmuştu. Ama o za ikinci devresinin ilk yılmı teşkil e dip geldıkleri görülüyor fakat ha ciddî bir gaye gdzetıldiğıni ne veya «elektrik beyine» pek manlar bu davayı gerçekleştirmek den 1949 yılı sonuna kadar 63; 1948 hiç ses ve sada işitilmiyordu. görüyoruz. Bu arada, makine a âlâ birer insan şekli verilemez için ne sübjektif, ne de objektif yılı sonuna kadar da 55 eser yaBaşmabeyinci ile ikinci mabeşartlar vardı: Bir defa memlekette damlardan muayyen bir ışı gör mıydı? yınci odalarma çıkılan ahşaptan yımlanmış oldu. okur yazar nisbeti çok azdı. Dilimerdivende fevkalâde güzel bir Periyodik eser ve ansiklopedi yamize çevrilecek bu çeşid eserlerin «Atabinen yurdu» Birleşmiş Milletlerin yol halısı seriliydi. İşte bizim alıcısı çok dar bir sahaya inhisar yımında da aynı gelişmeyi görmek gördüğümüz bütün süs de bunyıldönümü dün açıldı teyiz. 1940 yılmda yayımlanmağa dan ibaret kaldı. Yarın »24 ekım» Bırleşmlş Mılletler etmeğe mahkumdu. Sonra, memleYuksek tahsdı takıb edecek Darus safaka Lîsesi mezunları için. eski Ko Kurulunun seneı de%Tiyeâlne tesadol ketin umumî kültür seviyesi o ka başlayan İslâm Ansiklopediii buÜst katta her tarafı bir Francaell mjUet%'ektUennden Eeşıd Saffet etmektedir. Bu munasebetle okullarda dar düşüktü ki, dilimize çevrilecek gün 43 üncü fasikülünü; 1941 de sızı yadırgatmıyacak şekilde tan bgretmenİCT. oğrencılere bu teşekkulün yavımlanmağa başlayan inönü AnAtabinen tarafından in^a ettırilen tadoğunun ve batırun bu en iyi eserzim edılmiş gördük. Her şey lebe yurdu bınası don saat 14 te Mil faydalannı açıklayan konular Uîerinde lerini anlayabılecek olanlar par siklopedisi 25 inci fasikülünü; 1942 garb usulündeydi ve tertemizdi. konuşmalar yapacaklardır. li Egltirn Bakanı Dr. Tahsin Banrımakla gösterilecek kadar mahdud de çıkmağa başlayan Sanat Ansik Bizi dahıl olduğumuz odanın oğlu tarafından acılmıştır. Torende, Vah ve Beledıye Relsı Prof. Fahred Macar Ortodoks Başpapazının bulunuyordu. Bütün bunlardan baş lipedisi ise 12 nci fasikülünü yayım Başmabeyinci ile ikinci karin<lln Kerlm Gbkay. C. H. P. Istanbul ziyaret sebebi hâlâ anlaşılamadı ka, okuma yazma dilimizle konuş lamış bulunuyor. Periyodik eserler lere mahsus olduğunu öğrenBolgesi Müfettısı Prof Sadi Irmaiç İsBirkaç gunder.beri {ehrımizde bulu ma dilimiz arasmda uçurumlar yat arasmda: Osmanlı Devrinde Son dim. Hattâ bunlardan biri yazı tanbul MiUehekül Ekrem Amaç, Mll n»n Macar Arşimandırıü Stephen Ne makta idi. Bu engeller durduk;a Sadırazamlar; Osmanlı Tarih De masası başında oturuyordu. Bir li E|ıtlm Mudürü Murad Uraz, basn meth. dun de bulunduğu evden dışarı klâsiklerin dilimize çevrilmesinden yimleri ve terimleri sb'zlüğü; Tadüziye tesbih çekmekle meşgulmensublan ve davetliler hazir bulun çıkmadığı gibi. dışarıdan da kımsey: mu^lardır. Torene bğrencilerın bir kabul etmemiştir. Oturduğu yere ken esaslı bır fayda beklenemezdi. Cum rih Coğrafya yazmaları kataloğu; dü. Burada dahi âdet olduğu üağızdan Böyledıklerl btlklâl marsile dislnl ziyarete gıdenlere kapıyı açan hurıyet devri, her şeyden önce bu Divan Şüri yazmalan kataloğu; lu zere elele verilerek görüşüldükbaşlartmış. muteaJtıben sbz alan tstaniş için gerekli olan maddî zemini ğatler arasında ise: Turkçeİngiliz ten sonra kartvizitler teatı edilbul mllletvekıli Mim Kema! oke, bir kimse de, orada böyle bir şahsın bu hazırladı; bir yandan dilimizi sade ce; TürkçeFransıza; TürkçeFars mesi usulü carî idi. lunmadığını konuşma yaparak, Darüşîafakanın faaMacar Arçimandrttinlri geliş tebebi leştirirken, öte yandan bunun ko ça lugatlerle Türk Hukuk Lugaü Meğer tesbih çeken zat pek Ijyeti efraiında genif izahat vermtjtlr. Bundan »onra, MİUİ Eğ,tirn Bakanı sdz henuz aydmlanmış değıldir Kendisi lay okunup öğrenilmesi imkânları bilhassa dikkati çekmektedır. fasıh fransızca konuşuyormuş, almı» ve hayır sahıblennl memleket nın bugunlerde Patrık Athenagoras'ı nı sağladı. Osmanlıca yerine türkçe, Türk baskı tekniğinm parlak bir kendisile Parise dair grirüşmehızmetine davet eden bir konuşma vap ıtyaretl beklenmektedır. Nemeth mu Arab harfleri yerine Lâtin harfleri örneğini teşkil eden Güzel Sanatlar ler yaptık. B'z bu zatla konuşuramma^ı ancak bundan sonra aydınmısfır tstanbul Miiletvekill Ekrem geçti. Fakat bu işten umuian fay mecmuası da dahil olmak üzere bü, ken başkaları da geldiler. Bunlanacaktır. d h e r danın elde edilmesi için yepyeni tün bu eserlerin Millî Eğitim Ba lar arasında eski Adliye Nazırı İLDaruşsaiakaya t*™** Zija Gökalp'ı anma töreni bir neslin yetışmesi, aradan tam on sımevinde basılmış olması, bunlara Cevdet Paşa, Gümrük Rüsumat etaıege haıır olduğunu soyleTürk Kültür Ocağı. Muallımter mifür. Bundan »onra, misafırler hayıllık bir zamanrn gecmesi lâzımdı. ayrı bir değer vermektedır. Nazırı, İstanbul Belediyeler Mühğile muştereken buyıJc rcılLıyetçı ve zırlanan bufede izaz edilmişlerdır. Atablnen yurdu, 31534 lıraya mal mutefekkır Ziya Gokalpın ölümundn Yeni harfler 192» da kabul olun 150 yıl önce Tabhanei Âmire adile dürü de vardı. Her içeri gıren hürmetli bir tavırla olmuîtur. Yurd. 18 ogrenctein yata 25 lnci yıldonumü munasebetıle 25 »klm muştu. Klâsıklerin dilimize çevril kurulan ve Matbaai Âmire, Devlet fevkalâde blleeeği genış:ıktedir. 1949 ialı gunü »aat 17 de Emmonu mesi isi ancak on yıl sonra ciddî o Matbaası gibi bir çok isimler değiş temenna ettikten sonra bir yere tirdikten sonra nihayet bugünkü a geçip oturuyor ve hemen sigaraHalkevınde bır anma torenı tertıb et larak ele alınabildi. Resim scrgisi Onlar Grupunun her ser.e Taksimdo mijtir. Bu torende Ocak adına N'had 1939 yüı mayısmda Ankarada top dmı alan Millî Eğitim Basımevinin, sını yakıp sükuta dalıyordu. Fransız Konsolosluğu galensinde »ç Saml Banarlı konuşacaktır. Buiun lanan ve 400 den fazla Türk mü baskı teknigindeki mükemmelijeÜe Bir müddet sonra herkes birmakta olduju Resım Sergısı dun ge Türk Kultur Ocağı mensublarının. nevverini bir araya getiren birinci yüzümürd aearttığım bu vesile ile denbire ayağa kalktı, meğer Baş tıe a>nı yerde acılmıştır. Bu senekt merhuır.un kabrini ziyaret lç«ı o sergide sanatkârların tamamıle yeni saat İS da Turbe tramvay durağında Türk neçriyat kongresi, aldığı bir söylemek çok yerinde bir hareket mabeyinci geliyormuş, hürmetle eserleri teşhlr edılmektedtr. bulunmalan rica olunmaktadır. çok kararlar arasmda, İnönü, Islâm olur. selâmlandı ve geçip yerine oturDatılılann işsalleri aJtındaki üç bölşeyi temsil eden .Bonne» daki Alman hükumetinin kurulmasına müsaade etmelerine karşılık Ruslarm da kendi bölgeleri dahilınde bir kukla Alman hükumeti vücude getirmeğe kalkışmaları eski Almanyanın büyük Daşkerti «BerUn» i gene müşkül bir duruma soktu. Vakıâ bu şehir de Almanya gibi dört Muttefik tarafından müşterek bir surette idare edilmektedü ema, şimdi hududdan çok içeride kalıyor ve Batılıîarla münasebetlerini ancak hava koridorıle temin etmek zcrunda bulunuyor. Onun ; çin, «Berlin. in âni bir Rus darbesile Batılı Müttefiklerden alâkasımn kesilmemesi sırf o bölgelerin Ahnan halkile, onlarm başında mevki almış olan idarecileria himmetine mütevakkıf kalıyor. o kadar çok yapılacak iş vardır ki Böyle olujca da, Berlindeki İn Belediye baskinınon bunlan bırahasredecek giüz, Amerikjn ve Fransız bölge kıp da gazetecilere lerinin beledive başkanı olan Er vakti yoktur. Her sabah Amerikan bölgesindenest Reutar de tıpkı Heuss, Adanauer gibi mühim bir şahsiyet o ki mütevazı evinde saat altı bularak karşımıza diküiyor. Fakat; çukta kahvaltısmı ettikten sonra işin garibi Ernest Reuter, fıkir ve dairesine gelen Ernest Reuter önca düşünce itibarıle kcyu bir komii Berlinde çıkan gazeteleri okumaknisttir. Bununla beraber bütün la mesaiye başhyor.. gazetelerin memuriyet muddeti zarfmda ha sayısı on sekiz.. bunlar sade alyatını «kızıl faşist» Ruslarla müca manca da değil.. içlerinde rusça, ingilizce olanları da var.. bereket dele ile geçirmişür. Dünya umumî efkârında bu versin başkaa iyi rusça ve ingilizadam hakkında şüphe uyandırmak ce biliyor.. hattâ tuhaf tesadüf çok istiyen bazı mahfiller kendisinin güzel türkçe de kcnuşuyor.. çünMoskovadan ıdare edildiğini, Mo kü, harb seaelerinde Ankarada lotov kadar Rusyaya sadık oldu bulunmuş ve iişini sıkmış, dilimizi ğunu ileri sürerek propaganda mukemmel surette öğrenmiştır. Ernest Reuter, gazeteleri hatmevapmaktadırlar. Hakikatı öğrenmek istiyen ve bu dinceye kadar hiç bir işe bakmımuammayı çözmek hevesine yor ve yanına «ashabı mesalih» ten düşen tarafsız gazeteciler Ernest hiç kimseyi kabul etmiyor.. ancak Reuter ile ne zaman görüşmek ta bu meşguliyeti bittikten sonra esas ebinde bulunsalar «vakti VOK!« vazifesini görmeğe başhyor, arada cevabmı almakta ve telefonunu kısa bır öğle yemeği tatili ve geaçtıkları her an ve dakika «meş cenin saat onuna, bazan on ikisine kadar çalışıyor.. l> sÖEİle karşılanmaktadırlar. Ama, bu vaziyetten Ernest ReuKarısı diyor ki: ter'in yabancı basm mensublann Kocam dalreden eve bir küldan kaç'ığı. onlarla konuşmaktan çe haiinde dönüyor . bir ^;aç lokel:ind ci manası verılmemelidır ma bir şey yedikten sonra hemen ıkıncı Dunya savaşından bir hara yatağvna uz?nıv >r . fakat derhal be halinde çıkmi} olan «Berlin» d» uykuya dalıyor sanmayın.. hayır.. İstanbul sergisini gezerken, zarif l ABsiklopedilerinin hazırlanması, sadeliği içinde, manevî değerile bır doğu batı klâsiklerinin dilimize pırlanta gibi gozleri kamaştuan çevrilmesi işleTİni de bir karara Millî Eğitim paviyonu önünde dur bağladı. Bu işlerle meşgul olmak mamak elden gelmiyor. Bizi eiimız uzere hususî bürolar kurdu. Aşaden tutup, hayalen İrana, Hinde, ğı yukarı iki yıllık bir hazırlık devÇın Maçine goturen; oradan alıp rinden sonra İslâm Ansiklopedisi Figaro gazetesi muharrirlerınAvrupanın başlıca kültür merkez ilk sayısını 1940 ta yayımladı. den Emile Berr, 1881 senesınde İnönü Ansiklopedisi bürosile ter yaptığı lerini gezdiren, sonra da Okyanusİstanbul seyahatinde ları aşırarak Amerikaji tanıtan cume bürosu da, ilk mahsullerini Yıldız Saraymı da ziyaret etmışyuzlerce klâsik eser... Islâm, Ino 1941 de verdiler: 1941 yılı Cumhu ti. Bu zıyaretıne aıd intıbalarını nu, Sanat Ansiklopedileri... Turk gü riyet bayramında İnönü Ansiklo şu şekilde anlatmaktadır: zel sanatının en ince, en seçkin ör pedisinin birinci sayısı çıkmış, geYıldız Sarayı padişaha mahsus neklennı taşıyan Güzel Sanatlar ne ayru tarihte doğubaü klâsik bır şehir halindedir. Saray uzakmecmuasının çeşidli sayıları. Büim lerinJsn 13 eser yayımlanmıştı. tan gayet güzel ağaçlıklar, yeşilO zarnanki düşüncelere göre, beş likler arasmda damlar ve kubeserleri.. Nasıl ki bir abide gibi yılda 100 klâsik eser dilimize çevkarşımızda yükselen ve daha nice beler kalabahğı halinde görülür. nice eserler, hep bu mütevazı pavi rılio yayımlanacaktı. Halbuki hiç Sarayın etrafında pek dağınık yonun zarif ve paha biçilmez süs sahlmıyacaaı veya çok az satılaca olmak üzere bmalar vardır. Oğı sanılan Sark İslâm klâsiklerıle ralarda memurlar, şeyhler, ımam lerinden bir kısmıdır. Sayısı binleri aşan bu çeşidli, bu Yunan ve Lâtin klâsikleri o derece lar, hademeler, bekçiler, harem sayısını ve ağavat, tiyatro oyuncuları ile renk renk yayımlann, insan omrü rağ'oet görduler ki. baskı için bile çok bir şey ifade ebnıyen 1500 den 3000 e çıkarmak zarureti komıkler; elhasıl ıaşeleri (Ha10 yıllık bir zamanın mahsulu ol hasıl oldu. Gene bu sebebden ötü zineı Şahane) ye aid beş altı duğunu hesaba katarsak, Millî Eği rü, ilk tesbit edilen ve 5 yılda 100 bin kişı otururlar. tim paviyonunda teşhir edilen e klâsiğin nesrini hedef tutan 'Dİân Yıldız semtme girebilmek pek serlerin değeTi gözumüzde bır kat yerine, aynı miiddet içinde 500 klâ müşküldur. Vukelâdan bazıları sik eserin, neşrini içine alan yeni bile Sarayın eş.ğınden ıçerı ayak daha büyur. Gerçekten de bu nefis eserle bır plân kabul olundu. Böylece, basmamışlardır. Bu cümleden o1941 de 13; 1942 de 27; 1943 te 69; larak Nafıa Nazırı Tevfık Parin en kıdemlisi olan İîlâm Ansiklopedisinin ılk sayısına bakacak o 1944 te 104; 1945 te 142; 1946 da 154 şar.ın Nezarete tayininden sekız lursak 1940 tarihini taşıdığını gö klâsık eser yavımlanmak suretile, ay geçtıği halde henüz padışahla rürüz. İnönü Ansiklopedisi 1941; beş yıl içinde 100 yerine, 9 fazlasile mülâkat yapmamış olduğunu da Doğu Batı dillerinden çe\Tİlmış 509 eser yayımlanmış oldu. oğrendim. Bir Fransız gazeteci Yıldız Sarayım anlatıyor Yaxan: Haiuk Y Şehsuvaroğlu 1 Yıldız Sarajından bir göriinü? olmuştu. Şim«JI| du. Bu zat altmış yaşlarında ka1 meğe mecbur olr dar pek sade görünüşlüydü. Der Meclisi Vükelâya memurdur. Cevdet Paşa hiç fransızca bilhal masasındaki kâğıdları karıştırmağa başladı. Salondakilerı u miyor, yanında bulunan genc nutmuş bir hali vardı. Kâğıdlar kâtib bize Paşamn kızının edesol eline alıyor ve sağ eli ile im biyatımıza pek vakıf olduğunu, i zalıyordu. Biriken kâğıdları ya çok güzel fransızca bildiğini v»i dizi üstüne yahud halı üstüne is bu dilden tercümeler yaptığııu^ tif ediyordu. Kendisine bu işte söyledi. bir harem ağası hızmet görüYemekte evvelâ pirinç çorba*] yordu. sı, sonra sıra ile et, sebze ve di* Biz odadan çıkmak üzere iken ğer yemekler getirildi. Şimdi bi] Başmabeyinci, daha biraz bekrer bırer hatırlıyamadığım bu leyiniz. belki Zatışahane size bir yemekler arasında hem koyun, şey tebliğ edilmesini ferman buhem kuzu etleri, börek, yaprak j yururlar, dedi. Bu esnada saat dolması, sakızkabağı yahnisi, < 11.30 du. tatlı, sütlâç, pilâv, vanilya tatlısı Bır müddet sonra yemek getürlü türlü de meyvalar vardı. tirdıler. Bulunduğumuz geniş oda içine iki harem ağası yuvar Çorbayı herkes ortaya gelen kâ • lak bir masa koydular. Bu masa seden kendi kaşıklarile içiyordu. kaldırılıyordu. üstüne gajet sanatkârane işlen Yemekler gelip miş gümüş bir tepsi yerlestirıldi Bu sürat içinde bütün bu saydıkyirmi Sofrada beş takım vardı. Küçii larımm yenmesi ancak dakika sürdü. cük tabaklar üstünde zeytin, pey nir, havyar, ufak kırmızı turpSofradan kalkınca Cevdet Palar ve reçeller bulunuyordu. şa, odanın bir kö§esindeki leğen Sofra başmda yalnız Cevdet ve ibrikte sabunla ellerini, yüzüPaşa kaldı. Bu da taaccübü mu nü, sakal ve bıjoklarını iyice cib oldu. Onun karşısında saray yıkadı. Kurulanırken kendi kenmemurlanndan bir genc vardı. disine kimsenin işitemiyeceğı bir Cevdet Paşa bizim her türlü sesle dualar okuyordu. me'mulümüz dışında olarak pek, Yemekten sonra gene herke3 hem de pek ısrarlı bir tavırla yerını aldı. Başmabeyinci masabizi boş kalan yerlere oturmaya sı başında çalışmalarma başladı. davet eyledi. Bir müddet sonra bize Zatışaha» Sofraya oturduk. Bize yemek nenin Saraya gelişimizden memyemek için vakit bırakmıyorlarnun olduğu, aynı zamanda da dı. Zira burada yemek sahanlar Fransa matbuatından bazılarımn ancak kaşık, çatal ve bıçaklar şu son zamanlarda hem Türkiye, masalardan alıp tekrar yerlerihem de Padışahın şahsı aleyhinne konuldukları kadar bir süratde nesriyat yapmalarına teessül le değiştirilıyordu. olunduğunu bıldıriliyordu. PaCevdet Paşa, gayet nazik bir ihtiyardır, benzi zayıf ve soluk dişah bizden mensub olduğumuz tur. Saç ve sakalı pek sıktır. Al gazetelerle Fransayı ığfal tarmanlara husumeti son derecede zında yapılmış neşriyatı tekzıb dir. Zira Almanların entrikalar. etmemizi ve hakikatı bıldirmeneticesi olarak bir kaç sene ev mizi istiyordu. vel Adliye Nezaretinden cekilmekte, sonra herhangi bir kahb içerisine konalarak pencere, kapı, eşik, tavan ve taban tahtalan haline getirilrmk+edirler. Talaş tozundan yapdan ve bu madde alelâde kereste ve tahtadsn hem daha mukavemetli, hem de daha ucuzdur, bir ton talaş tozundan ki Istanbulda yaz aylannda sekiz on kış aylarında da yirmi, yirmi beş liraya satıhnaKtadır normal kaImlıkta 650 metre karelık bir sathı ortecek malze>ne elde edılmektedir. Sıcağa, soğuğa adi tahtadan fazla dayanmaKta ve kurtlann, her türlü parazitlarin tahribatına maruz kalmaktan masun bulunmaktadır. Bundan aynı zamanda dam kısnu da imal edilmek imkânı olduğu için ayrıca kiremıd masrafı yapmağa da lacet kalmamaktadır. Inşaat sistemin le müthiş bir inkılâb vücude getirecek olan bu usul memleketimiz içüı biçilmiş kaftan sayılabilirse de, bizde bilmmez, bu türlü evler yapılmağa bgşlanınca, talaş fiatları 'Dİrdenbire öyle fırlayıverir ki, gene fakir fıkaranın eli böğründe salır. Rus alom bombasının ıçyuzu Oltıvıi Toplayan. A, H. R. gene okuyor.. öğle ve akşam gazeteleri.ıi. onları müteakıb da sırf zevki için klâsikleri.. meselâ. Thales'ten, Anakreon'dan, Anaksimander'den, So fokl'dan parçalar. bazan bana radyosu açmamı söy lüyor ve bir parça müzik dinliyor. kendinl uyku meleklerimn kucatma ter ketmesi ise ancak saat ikide, iki buçukta kabil oluyor. Pazar günkü istirahat zamanlannda Ernest'in sevdiği şey köpeğile oynaşmak, yahud bisikletine binip kırlarda gezintiye çıkmaktır. Biz de, bugün lâalettayin herhangi bir Berlinli gibi gayet sade bir hayat yaşîmaktayız. Ruslarm elinden kaçıp Berlüıe iltica etmiş Doğu Prusyalı hizmetçimizin de yardımından faydalanıyoruz. Yetişmiş oğullanmız var ama onlar yanımızda değil.. bir tanesi Harry. Manchester Üniversitesinde Matematik profesörüdür. Bundan dolayı iki kijiyiz.. hizmetçimiz bize kifayet ediyor.. yalmz, tek s&âyetim kocamla konuşacak hiç bir dakika bulamamaklıgımdır. Ya dairesindedir, ya okur, ya telefon başmdadır.. ben, anlaşüan anunla değil, işile, kitabl?.rile ve telefonile evlendım.> Gazetelere verdiği ehem miyet ve halk için sarfettiği gayret iübarile bizim belediye reislerimize iyi bir nümune olması gereken Ernest Reuter'in vaziyeti şu anda bizim için garib bir muammadır.. kendi adı oğlunun memuriyeti insana onun bir İngiliz olması ihtimalini düşündürüyor.. şâyed İngilizse ne sıfatla «Batı Berlin» in belediye başkanhğına geçebiliyor.. daha tuhafı, yalnız fikir ve kanaat itibarile dahi «komünist» ise üç Muttefik devlet onu bu makamda nasıl tutuyorlar.. hayret! *#* kılış ve söndürülüş tarzlan bana biraz karışık geldiği için pek tutmadım. Fakat «kaloriferzede» lerden biri olduğumuz için ergeç gatiba nimetinden faydalanmak ihtiyacını hissedeceğiz. Anlaşılan bu «talaş tozu» cidden çok mübarek bir madde ki Amerikanın tanmrruş kimyagerlerinden Donald Othmer, geçen gün Harward Üniversitesinde milletlerarası mütehasısısların bir toplantısında başka hiçbir malzeme kullanmaksızın sırf talaş tozundan yapmağa muvaffak olduğu evler ıakkmda uzun uzun malumat ve tafsilât vermiştir. Othmer, önce ormanları ve kereste istihsalâtı ile tanınmış Kanadada bir fabrika kurarak o memleketin işlediği kereste artıklannı ve her türlü imalât bakiyyesi talaşlarını toz haline getirmek niyetindedir. Hattâ sade Kanada istihsalinin kâfi gelmiyeceğüıi tahmin ettiği için talaş ve talaş tozuna aid bütün dünya memleketlerindekJ kııınülan da toplamak tasavvurundadır. Othmer usulüne göre bu tozlar «slablarak «prss» altmda sıkıştınlmakta, henüz mahiyeti ifşa edilmek istenmiyen bir madde ile kendisine dayamklilık kudreti veril«( Türkçeyî bülbül gibi konuşan Batı Berlin Srölğesi Belediye Başkanı: Ernest Reuter 9 uncu senfoninin notası Beethoven in bizzat kendi elıle jazdığı 9 uncu senfonisinin notaları ortadan kaybolmuştur. Bu nota ikinci Umumî Harbe kadar Alman Devlet kütübh'iıipsinde muhafaza ediliyordu. Hezimet başladığı sırada diğer kıymetli bazı vedkalarla birlıkte Grossena ı manastırına nakledilmiş, burasının Polonyaiılar tarafından işgali ve tahliyesini müteakıb bir daha bulunamamıştır. Şimdi «Amerikan sanat vakıfları» müessesesüıin direktörü Doktor Carleton Smith sırf bu mesele içüı NevvYork'tan kalkıp Parise gelmiştir. Paris Konservatuarında aylardenberi bu notanm aynen Beethoven'in kaleminden çıkınıj şekilde yeniden tanzimi ile mcşguldür. Bir takım hain ellerin bu sanat harikasmı yjKetmelerıne karşıhk, kudretli ve vefakâr bır el onu myaya çalışıyor.. Koca Dâhinin ruhu gad olsun! (îklnci sahifeden devam) Hâdise malumdur: Meşhur aktör Orson Welles bir gün radyoda H. G< Wells'in bir eserini temsil ediyordu. Hayalî romanlarile meşhur olan Wells bu eserinde Merihlilerin dünyamıza taarcuzlarını ve dünya ordularını püskurterek memleketlerimizi istilâya nasıl muvaffak olduklarını tas\ar. eder. Orson Welles radyoda bunu temsü ederken essrin başmı duymamış veya anlamamış olanlar, dünyanın hakikaten Merıhliler tarafından istüâya uğradığmı sanmışlar, müthiş bir telâş ve korkuva kapılarak kaçışmaya başlamışlardır. Şündi Ruslar, Amerikada vaktile vuku bulan bu hâdisenin atom bombası üzerine yeniden ve daha geniş bir surette cereyan edeb.îeceğine kanidirler. Onlara gcre, New Jersey'de Plainfield üzsnna atılacak bir atom bombası bür.in Amerikayı telâşa vermeğe kâhdır, Ruslar umumiyetle ruhî âmillere büyuk bir ehenuniyet v'erürler. Bunun için, onlara gore atom harbinde, elde mevcud bombaların s?yısı değil. ilk taarruzun doğuracağı netics asıl mühim âmildir. Amerikanın bu tehlikekri anlayıp ona gore hareketa geçmesi için henüz vakit vardır. Hattâ ben şu kanaatteyim ki, vaziyet lâyıkile ıdare edildiği takdirde atom harbini yalnız ıızaklaştırmak değü, bu tehlikeyi tamamile ortadan kaldırmak fcile mümkündur. SON Bir Rus bahkçı gemisi, Kızkulesi civarmda karaya oturdu Ealık avlamak uzere Atlantığe gidecek olan EUJ baUkçı gemUerınia 12 tanesi evvelkl gun Bo|azı geçerek. Marmaraya çıkmıslardır. Bunlardan Slova> gemisi, Kızkulesi acıklarında karaya oturmustur. Bunun uzerıne diğer gemUer de dönraüfler ve «Slo Talaş tozundan ev Talaş tozu yakan sob?İ3n ötedenberi metheder dururlar. Kollananların anlajttıklarına göre ya
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear