25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHUKIÜKT 26 Evlui 1948 ııııııınııııııııınııııımıınııııınuııımmıııııllllîMH Bahisler HEM Istırablar maddi ve manevî obnak üıere ikıye ayrılıyor. Her ikisi de ezici, yıpratıcı oluyor: Ko ıunma insiyakırnızı tehdid eden bir afet gibi görünüyor. Et işi heniiz halledilemedi, Hiç ıstırab olmasa bile hayat zamanla çöktüğüne göre üstelik ıalstanbulun kömürünü Tanm yıpranarak tırablaria da pençeleşiyor. Nebatların ıstırab çekip çekmediklerini bilmiyoruz. Bakanlığı temin edecek Fskat hsyvanlar tekâmül ettikçe ıstıAr.karadan şehrimize dönen Vali ve ra'oiar da artıyor. Hayaün şiddetle nefBeiediye başkanı Lutfi Kırdar dün ken |ret ettiği. korktuğu, iitemediği bu afet disile görüşen bir muharririmizin su ona nasıl ve neden musailat olmuş? allerini şcyle cevablandırmıştır: Tabiat kanunlarına zıd olarak nasıl de• Ankaraya gidişimin yegâne sebe vam etmiş? Sağlık, genclik ve hürriyet bi et ve kömür işini ilgili Bakanlıklarla gibi üç büyük hayat nimetimiz var. SÖrüşmekti. Et işi ile Ticaret Bakanlıjı Eunlara sahib olurken duyduğumuz san.rşgul olrnaktadır. Henüz bu işin nc adctin yanında kaybedilmelerinden duşckiîde idare edileceği hakkında h?r yuian acı çok daha kuvvetle hissedilihar.gi bir karar verilmiş değildir. Br» yor. Acılardan kıvranırken, rahatlık ve kanlık kasablık hayvanı canlı olarak jhrzurun farkında büe olmuyoruz. Istıelcîe bulundurmak ve lüzumu anınia jablsr, elenıler her saadeti gölgede bıranıüdahale satışı yapmak arzusundadır. kıyor. ça'oucak unutturjyor. Doğmanın Bunun da nasıl yap:lacağı tetkik edi'.r.cvkini daymuyor, fakat ölümün denmektedir. çetıle titriyoruz. Görmek hayata zararh Kömür için de Bakanlığa müracaat oisaydı göz elbette teşekkül edemezdi. etmiştik. Bakanlık o zaman işletmeleri Işitmek bclâh olsaydı kulaklar olmıyavasıtasile ve kıştan evvel İstankulun caktı. Çünkü biitün azaiarımız hayatj. kömür ih'Lİyacını depo edecektir. Kömar onun ihıiyaclarına sıkı sıkıya bağlı buİsiar.bula Eevkedildikten sonra fazla ı'i lıtnuyor. Istıraolar da öylemi ki devam atlarla sstılmaması işini Belediye takib edip gidiyor? Fakat ıstırabı arayan, isedecektir. tiyen kim? Hayat mı? Istırabdan kaOtel işi: çan, nefret eden hayat onu nasıl ve niİstanbulda büyük bir otel inşası için çin i'ter? Eğer istemis olsaydı onu duyAmerikalıları davet ettik. Kendilerile mak için kendisine elzem olan duyu .imüzakere hölindeyiz. Anlaşma elde e ıuriorinden gayri siniıler vücud bı:lurdeceğimizi umuyorum. du. Halbuki ıstırablar için ayrı Spor sarayı: olmadığını ve bulunmadığını biliyonız. Spor sarayı inşaatının ysrıda kaldığı Mc.cud biitün shıirler duyuları almak, hakkındaki haberler asılsızdır. Esasen bunlsrın cevahlsrını etraf azslarma iletbu sarayı inşa etmek üzere borc para mek için teşekkül etmiş, ıstırablar da nlmıştlk. Bu para bitmiş değildir. İn bun'ar vs.îiîaâile duyulur olmuştur. saata devam ediyoruz. Beyr.elmilel gü Nıtekim sinirler uyuşturulunca ıstırabresler burada yapılacaktır.. Ijr da duyulmar oluyor. Eğer halis bir teessür o'larak hayata elzem olsalardı Donanma jjiinü yarııı kutlanacak ıstırablar hiç de duyu sinirlerine ba»h Yarın donanma günudür. Bu miiiiasebetle yapılaeak tdrende aşağıdaki programa uju olarak k&lmaz, bağımsız bir halde olarak ayrıca sinirlere sahib olurdu. Böyle lacaklır: bağlı kaldığına Deniz Harb Okulu ve Lisesl. Gedikli Orta olmad.^ma. duyulara okulu ile Harb Filosundan teşekkül eden ta ;,'öre doğrudan doğruya hayatla değil bur. sab&hleyin saat sekizde Köprüden Ban de, hr,şka bir şeyle mi mür.asebeti var? kalar cadde&i yofile Taksım Âbidesinin önü Bütün bu sualler akla gelmemek kaoil Iie gidecektir. Merasime orada saat 10 cs başlanacaktır. Istiklâl Marşmdan sonra Âbl değildir. NALINA' MIHINA Piccard denizlerin dibinde neler görecek? Lütfi Kırdarın Yazan: Rsdvan Tezel Geçenlerde gazetelerde, profssör Pic lerin tahallülü sırasmda etrafa yaymış card'ın denizlerin dibine inmek ve ora oldukları hararet denizlerin suhunetini daki hayaü tetkik etraek üzere, hazır yükseltmektedir. Halbuki tetkikler, lıklarda bulunduğunu okurauştuk. radyoaktiv maddelerin sebebiyet verDenizlerin dibindekı hayatı tetkik et dikleıi suhunet yükselnıesinin ancak mek, eskidenberi üzerinde durulagelmiş, yarım derece civannda olabileceğini bir keyfiyettir. Muhtelif zamanlarda, göstermiştir. Şu hale göre, suhunetin müteşebbis zenginler meraklarını tat yüksek oluşunu bugün izah etmek müm min maksadile. denizlerin dibinde tet kün olamsmıştır. kikte bulunmuşlar, müşahedelerini fen Prof. Beebe, Bermuda civannda, 900 âlemine armağan etmiş'erdir. Şu hakle metre kadar derinliğe inmeğe muvatProfesör, bu işin önderliğini yapacak fak olmuştur. Bu derinlikleki hayat değildir. Sadece kendinden evvel bili gerçekten merak edihneğe değer. Taznenlere, bazı değerli bilgiler ilâve ede yikın çok fazla olması dolayısile bu decektir. riniiklerde yaşıyan hayvanların çok Gene eskidenberi meselâ 300040001 mukavim yapılı obnaları icab eder. metre derinlikteki denizlerin dibinde ] Aksi takdirde bunların bu tazyika dahayat olmadığı şeklinde bir kanaai yanamayıp, yassılmaları lâzım gelırdi. mevcuddu. Fakat son araştırmalar bu Profcsöre göre, bu derinlikte hayat bam zdhniyeti ortadan kaldırmış, bu kadar başka bir renktedir. Balıklar, Iskorpit derinliklere intıbak edecek şekilde ha j babğını aratacak kadar korkuncdur. yatm mevcud olduğunu meydana çıkar j 900 metredeki hayat felsefesi, dünya mıştır. yüzündekini haürlatacak bir şekilde, Güneş ışığımn muayyen bir irtifadan «karşındakini ye, yoksa o seni yiyeaşağı nüıuz edemediği epey bir müd cektir», şeklindedir. dettenberi büindiği cihetle «ışık olmıyan Gena aynı derinlikte, yaşıyan bir bayerde hayat olaraıyacağı> müdafaa edi lık cinsi, çok enteresandır. Bu balığın len bir tez idi. Filhakika, güneş ışığmın gözü almmn ortasından ç'.kmış olan unüfuz edemediği derinliklerde nebatlar zun bir antenin ucundadır. Masalarda bulunamaz. Zira nebatların neşvünema sağa sola bükülebilen lâmbaların boyEi için yani başka bir tabirle, foto sen nunu hatıriatan bu anten sayesinde, tez için güneş ışığına ihtiyac vardır. balık. istediği yeri görebilir. Güneş ışığı denizin içinde, derinlere Daha derinlere inildiği zaman, ışık Indiği raman rengini değiştirmektedir. bulunmadığı cihetle etrafı görebilmek îşığın, içinde seyrettiği su tabakasmın için, deniz hayvanları iki yapıya sahib kahnlaşmasına mukacil, muhtelif daîga bulunmaktadırlar. Ya gözîeri yoktur. boylanndaki renklerin massolunmasile, Tıpkı âma bir kimsenin bir bastonla etrenk değiştirdiği görülmüştür. Güneş rafını yoklayarak yürümesi gibi, vücudışığının tayf analizi ile elde edilen ve lerinden çıkmış olan bazı istitaleleri alâimi semarla görülen yedi renk, muh kullanmakta, ve bulundukları mevkü telif dalga boylarındaki renklerin, be tayin edebilmektedirler veyahud da, yaz ışığı meydana geürmesine dayan kendileri hasıl ettikleri ışıktan istifade dlğmdan, dalga boyu en uzun olan kır etmektedirler. mızı renk en evvel s\ı tarafından masBu maksadla. vücudlerinden aşağı sedilmektedir. Sonra sırasile, sarı, yeşil sarkıttıkları uzuvlanndan çeşid renkve nihayet, 450 metreden aşağı kısım ler, bu meyanda, beyaz, kırmızı, san, larda sadece, en kısa boylu olan mavi yeşil, mavi ve hattâ menekşe rengi etışık görü'ebilir. rafa saçılmaktadır. Sayın Profesör buDenizlerin derinlikleri hakkında, yap rayı çeşidli ampullerle süslenmig bir tırmış olduğu hususi küresile, bize şa panayır yerine benzetmiştir. yanı dikkat malumat vermiş bulunan Muhtelif balık tipleri arasmda bir Dr. Beebe, müşahedelerini çok entere tanesinin dişleri o kadar büyüktür ki, san bir şekilde neşretmiştir. Sayın fen hiç bir zaman ağzını kapamağa muvafadamı, 120 metre derirüiğe indiği zaraan fak olamaz. Bir diğcri, kendinin döri bir sahifeyi güçlükle okuyacak kadar misli bir mide taşımaktadır. ışik olduğunu, 570 metreden aşağıda Daha derinlıkle:e inilecek olursa, ış:k olmadığını beyan etmiştir. canlıların çeşidi azalmaktadır. Uç mi] 900 metre derimiğine inen Profesör derinlikte mahdud deniz hayatrna rasden sonra sayın Profesör Piccard'ın da lanır. 4800 metrede bir deniz örümceha fazla derinliklere ulaşmak üzere, ğine raslanmıştır. Monako Prensinin tehazırkkta bulunması beklenebilir. Su şebbüsile 5340 metreden bir canlı çıkatazyikının. irtifala değişmesi, derinlik rılmıştır ki bu bir rekordur. lere inildikçe, tazyikın artacağı. katiyetDr. Beebe, bir noktayı çok enteresan le hesab edilebildiğine göre, hesablanan bulmuştur. Güneş ışığının nüfuz edebu yüksek tazyiklere mukavim kürele mediği bir mıntakada, balıklar muayrin yaptırılması icab eder. Meselâ Ikin yen seviyelerde durarak, ışık verici nci Dünya Harbi esnasında harb tebliŞ zuvlannı sarkıtmakta ve tıpkı, aynı hilerinde ismini defaatle işitmiş olduğu zada görünen cadde lâmbaları gibi, bumuz Mimianao huîresind* tazyikın san lundukları yeri aydınlatma^Udırlar. Bu timetre murabbaına bir ton olduğu öl aydmlatılmış yerlerde dolaşan gözlcri çülmüştür. haddinden fazla büyümüş olan bahkSayın Profesör Piccard'ın hangi de lara raslandığı gibi, 6 metre uzunlurinliklerde çahşacağmı ve ne kadar taz ğunda balıklar, 12 metre kutrunda vg yika dayanan bir küre yaptırdığını, tet tonlarca ağırlıkta bulunan balıklar da kiklerini neşrettiği zaman öğreneceğiz. müşahede olunmuştur. Akıl ve hayale gelmiyecek olan. çeGüneş ışığının denizlerin diblerine kadar nüfuz edememesinden bu mın şidli balıklan gördükten sonra saym takalar ısmmaktan mahrumdurlar. Me Prof. Dr. Beebe: « Deniz altındaki hayat, dünya yüselâ istivadaki denizlerin sathmdaki suhunet, 26C derece olduğu halde, bu su zündekine nazaran daha esrarlıdır» dehunet, 180 metre derinlikte, 11C dere miştir. Bir profesörün bıraktığı yerden, diceye düşer. Bununla beraber baa hufrelerde, suhunet oldukça sabittir. Me ğerinin başlıyacağı düşünülerek, önüselâ 5700 metrelik Barlett hufresinde müzdeki yıllarda, «esrarlı» denizaltı hasuhunet +4C derecedir. Halbuki, he yatının, sırlan çözülecek olursa, şimdisabla bulunan suhunetin aynı olsaydı, lik meçhul kalan noktaların da aydınlatılmış olacağı akla yakın gelmektedir. sıfırın altında olması icab ederdi. Suhunetin hesablanandan yüksek olAlman ticaret heyeti şehrimizde masının sebebleri âraîtınlmıştır. YapıAlmnn ticaret heyeti üyelermden bir kısmı lan bir izaha göre, radyoaktiv madde dün »abah Ankaradan şehrimize gelmiçlerdir. Belki başka su şehirleri daha eğlenceli, daha hareketlidir; ama Yalova kaplıcalarımn eti ne, budu ne? Değil mi? Bir kaç yüz misafirin yapacağı hareket ne olabi.lir?. Onun için ben oraya gittiğim zaman çok eğlenirim.. gülmeyirı! Bilmiyorum hangi zeki adam: Ben olmasam, çok canım sıkılacakb, demıs.. Ne güzel lâf. Ben de kendi kendime çok eğlenirim. Bu nasıl şeydir? Anlatayım; otururken karşınızdaki adamı ele alırsınız? ve kendi kendinize tasavvur edersiniz?. Şimdi şu adamın bir sakalı olsa.. bir de entari giyse! Başına da bir silüıdir şapka koysam.. derhal içüa için gülmeğe bşşlarsınız. Ondan sonra o adamla her konuştuğunuz zaman aklınıza o kılık geUr.. bazan adamın nazarı dikkati celbedecek kadar gülersiniz.. o da sizinle beraber nezaket icabı güler. Neye güldüğünü bilmez. Ben bu işi biraz daha ileri götürürüm. Kendime tatbik ederim, Meselâ Ben başvekil olsam... derim ve kimbilir ne saçma emirler vereceğimi düşünerek: Çok şükür giilünc obnadım! diye hem güler, hem sevinirim.. derken bajkalarını ele alıruru yeni yeni politikacılarımız var. Aliah eksik etmesin, demokrasi gelir gelmez, yaşlı başlı siyasiler peyda oluverdi.. bunlar iş başına geçseler acaba ne olur? diye düşünürüm. Birini başvekil, birini adliye vekili, bir başkasını dahiliye nazırı yaparım. Onların maiyetlerindeki kaşarlanmış memurlara emir verirlerken ne hale geleceklerini düşünürürn... Onun için vaktim olursa ben beni pek eğlendiririm. Geçen sene bu vakitler Yalovaya gitmiştim. Bir kaç gün kalıp şu mahud sol omzumun sonbaharla başlayan ağnlannı dindirmek istiyordum. O sene fazla rağbet gören kaplıcamızda oda bul •^»k güç olduydu. Türlü kombinezonl a r o u . sonra: hazır! dediler. kalktık, hayatının yeknasakhğı üstüme çöktü. Mecbur oldum kendi kendimi eğlendirmeğe, yavaş yavaş ahpab edinmeye... Her sene olduğu gibi o sene de muslimden ziyade gayrimüslim vatandaşlarımız ve koms.u memleketlerden gehniş misafirlerimiz ekseriyeti teşkil ediyordu. Gürültülüce konujan neşeli grupların böyle yerlerde vücudü ne kadar arzu edilirse edilsin, banyodan ve yemekten sonraki istirahat saatleıi, «gürültü ile mücadele» mevzuu oluyor. Ama ne yaparsınız. Paramla değil mi? diyip geliyor.. âlemin ağzına kilid de vuramazsınız ya! Ve bu minval üzere bir kaç gün kaldıktan sonra otelimizin bellibaşlı şahsiyetlerini tamdım, Bir kaç doktor, bir çok tüccar, pek az memur ve pek çok kadın... Ama kadın diyince: Hay kâür hay! demiyesiniz diye hemen ilâve edeyim, elini öp, duasını al, muhterem, (röntgenci Muhterem değil!) ağırbaşh, ağır gidişli, ağır vücudlü.. ağır kokulu velhasıl ağır hanımlar ve madamlar arasıra gözünüze çarpan bir dilber, günü birliği sanki oteldeki bayanları çatlatmak için gelmiş gibi söyle görünüp gidiyor ve bizi bizimkilerle başbaşa bırakıyordu.. hâşâ bir sey demiyorum. Herkesin kendine göre bir cazibesi var. Tabiî bütün bu romatizmalı, siyatikli, lumbagolu, arüritik, sinirli, yağlı ve etli hanımların da bir cazibeleri elbette olmalı ki çoğunun kocaları kul kurban oluyor, nefeslerine kurban kesiyorlardı. Bu arada Antakya mı, Iskenderun mu, hulâsa oralardan bir yerin eşrafından Hacı Hüseyin Şakşuka Bey ısmindeki zat da boyalı saçları, sinekkaydı tıraşı, bozuk dişleri, kalın kehribar tesbihi ve vafir servetile dikkati çekmekte idi. Çekmekte idi; çünkü bütün bu saydığun bayanlar içinde istisna teşkil edecek halâvette genc bir e;i vardı. Eşi demek bilmem doğru olur mu? Çünkü eş birbirine benziyen, hiç değilse yaklaşan şeylere denir. Hacı Şakşukanın karısile kendisi arasmda tasavvur ve tahammül edilebilen yegâne münasebet bir belediye nikâhından ibaretü. Birbirinden en az otuz beç yıl ayrı doğmuş olan bu çift:n tasalan tamamen aynydı. Hüseyin *y kendi ifadesine nazaran: Istırab muamması T Yazan: Ord. Prof. Dil davamız Ânkarada gordiigu ışler M. Sekib Tuttc darı ne hikmete mebni kabu! edildiğini de açıklamak icab ediyor. Tabiat filozoflarmın iyimser yorumlarila çözülmüş olmıyan meselenin karçısında meşhur İngiliz fizyolojistlerinden Hcnry Head tecrübe yolundan esaslı bir hal çaresi arıyor, kendi üzerinde şöyle biı tecrübe yapıyor: Bir elinin du>oı sinirini arkadaşma kestiriyor, sonra da vücud tarafından tamir edilinciye kadar bekliyor, tamir vücud bulduktan sonra görüyor kı elinde daha temas duygusu başlamadan ağrı udygusu başhyor. 3u r.otice onu şöyle bir istidlâle götürüyor: Demek ki hsyatın ilk duyuları ağrı şeklinde oluyor; ağrısız duyu idraki daha sonra başhyor. Buna göre ıstırab duygusu heyatın duyulardan önce kullandığı kaba ve iptidaî bir intıbak aleti oluyor. Çür.kü kesilen duyu sintrleri yeniden teşekkül edip çahşmaya başla> :nca duyu almadan Önce ağrı duymağa başlıyor. Sonra bu iptidsî int;bak aşılar^k ona ihtiyac kalmayınca bir intıbak vasıta?ı olmaktan çıkıyor, hiç değilse iptidaî bir intıbak vasıtası olarak artaka)miş bbr duyarlık mahiyetinde kahyor. Ağrı duyarhklarındaki tezadlarla, isabetsizlik ve nisbetsizlikler de bu sebebden geliyor olacaktır. bunların ıstırabmı yüksek duygularla boğacak kadar meta net gösteriyor. Büyük inkılâbları büyük ıstırablar doğuruyor. Bu bakımdan ıstırab, ruhu uyandıran, kamçılıyan bir âmil oluyor. Fıansız ruhiyatçısırun ıstırab düğümünü bu suretle çözer gibi olması insanlar için manalı ve dikkate şayan olmakla beraber aynı mütaleayı ıstırab çeken hayvanlar üzerinde de yürütmek kabil olmadığı için mesele tamamile çözülmüş olmuyor. deve çelenk konacak, oradan HarbiyeMacka yolile Beşiktaşa inilecektır. Barbaro? abidesi önündeki merasime 11,15 te başlanacaktır. İstiklâl Marsım müteakıb Barbarosun Prever.ede kullandığı sancağın çckilmesi üzerine Yavuzdan 19 pâre selâm topu atılacak ve Abideye c?!enkler konncaktır. Bundan sonrs ger.c bir subay. pmpkli bir deniz sjbayı. Harb Fiiosu Komutanı Tuğamirsl Rıdvan Kora) tarafından söytevier verilecek, müteakıben geç:d töreni baçlayacsktır. Geçid töreninden sonra dsvetliler Doln1?bahçe cami;nde tesis edilmij olan Deniz Mvizesini ziyaret edeccklerdir. Saat 13.30 17 arasında gemilor, halk tarafırdan gerilec^ktir. 1821 araîinda genulerde Ö2el davetlilere çay verilecektir. Gece gemiler donatılacak. ı^Tİclaklarla Parbaros Âbidçşi v? çchir aydınlatılacaktır. Bugun veya yanr» senrimize çelrnesi bek'enen Donanma. top atar?k şehri selamiıyacak' rr. r KÜÇÜK HABERLER k D.P. Şeh'CmuhuiT Ocağı Başkaniıgından: 26 eylul 194S pazar gunî; saat 14 te Taksim, Dogan Saz salonunda yapılacak yıllık kongremiz. aynı gvin ve îaatte Kristal Balonunda tertib edilen mühim toplantı dolsyuüi! ."Î0 ekim 194? cumirtesi gıinüne tehir ediMiâi «ayın üyelerimize iiin olunur. • * • DERİ ve Zührevî Hsstslıklar Cemiyetinden: Cemiyetimizin senelik kongresi 2 ekim 94? ssat 13,30 da aktpdileceğinden azamızın te;rif'qri rica olunur. ZİLKADE 2ı PAZAR Vasati Ezani 13.03 6.04 c â 1 16,27 9 ,27 19 .01 12 00 i a ! 20,33 1,31 3 .12 10 10 Ivlüsbet bir teirübcye dayanarak yürütülen bu r.azariyenin tabiat filozoflarmın ileri sürdükleri iyimser ıstıfa faraziyesinden çok daha üstün olduğunda şüphe yoktur. Yalnız ağrı duyarlığının bu körlüğüne rağmen bugüne kadar devam etmesini ve bilhassa insanda en şiddetli bir hale gelmeîini bu nazariye Elhasıl öyle sanıyorum ki ıstırab muile nasıl barıştırmalı? amma.îi arzettiğim şekilde birbirlerini Görülüyor ki bu nazariyede de mu tamamlıyan bu üç yorumla oldukça ayammanın çözülmesine engel olan bir dınlanmış görünüyor. Fakat bir mudüğüm kalıyor. Filvaki duyuların te amma olmaktan tam manasile çıkıyor şckkülünden önce ağrı, ıstırab duyarh mu? Bunu da zaman gösterecek. M. Şekib TUNÇ ğile da.vranılmak suretile muhite intıbak etmenin temin edilmiş olması muhLondraya uçak seferlerimiz tpmeldir. Fakat bu davranıjın insan gibi en iistün intıoak vasıtlarını kazanmıs Havayalları Idaresi, uçak Beferlerini Roma bir varhkta olanca şiddetile hâlâ devam tarikile Londraya ksdar uıatmag» kartr veretrresi ıstırab duyarlığına atfedilen in mistir. Pilotlarımıı simdiden bu lıatta «taj tıbak rolünün gerçeğe pek benzemedi gormeğe baslamıslardır. Daha mütekâmil olan manevî ıstı ğini de gösteriyor. rabları şimdilik bir tarafa bırakarak O halde bu nazariyenih hiç bir kıymeddî 'uzvi> ıstırablara bakalım. HaYenl yıl içinde işlerinin raunyat bakımından bir muamma gibi görü meti kalmıyor mu? Ne münasebet. Baştazam gitmesini isteyen her Iş nen maddi ıstırabları tetkik edenlerin lıca kıymeti meselenin çözülme tarzını adamı, çalışma masasında brişınrja tabiat filozoflarını görüyoruz. daha müsbet olan bir yoldan aramak mutlaka bir aded Biinlara jröre ıstırab korunma insiyakı suretile tezelemek olmuştur. Yalnız hana zıd olmsk şoyls dursun hayatın se yatın böyle savsak bir işaretçinin nüfuIsmetini koruyan, uğradığı tehlikeleri zunu arttırarak koynunda yaşatmakta cnceden haber vcren bir işaıettir, bo d?vam etmesini de izah etmiş olsaydı ş.ına çekilen bir az.ab olmayıp hayırh merele tamamile çözülmü? olurdu. Bubir delr.lettir. Çok iyimser olan bu yo nunla beraber meselenin bu süretle tarunıa ilk bakışta meyletmemek kaoil Kİenmesi yeni düşünce ve tahminlcre değildir. Yalnız bu delâlet , ne derece vcl açrnış olmak itibarile de syrıca dikradık ve isabetli oluyor? Hayat için, kate şayandır. mübim bir tchlike olmaktan, çok uzak *** oian şiddetlı ağrılsnn yanında hiç bir Nitekim bu tesirle üçüncü bir denepğrı cuyurmadan hayatı kemiren nice afctlçr \Tar. Kaldı ki ıstırablar felâketi n•eyi Fransız ruhıyatçılarından Maurice sodece hnbın vermekle, kısaca bir işa Pradines'de görüyoruz. Istırabın hayata ıct çekmekle kaîm.yor. afete afet ka olan yararlığı mademki çok şüpheli kat"or. kalbi yoruyor, sinirleri yıpratı lıyor ve hayatın ilk intıbaklarını ıstıraD yor. Btıniara ksrşıhk nasıl bir ha>Ti o da%Tanışlarile yapması onun esas tabiluyor? Akla gelen bütün bu soruların atine aykırı oluyor, hattâ en ufak bir cevabım iyim.=er yorum verebilecek ıstırabı bile kabul etmek temayülünde nibi değildir. I.=tırabdan zevk alan, ıs olnıuyor ve buna rağnrıen bütün haytr.aba mi'htac olan normal bir hayat vanlarda devam ettikten sonra insanda son derecede artmış bulur.uyor; o halde 949 MASA TAKVIMI • : i a gö.!orilemez. ıstırabın hsyatla d*ğıl de zekâ ile bir bulundurmahdır. Burada denecek ki ıstırab doğrudan bir münasebeti olması ihtimali akla geKahn yazı kâğıdı Temiz baskıdoğruya hayatın kendinden gelmiyor, liyor. Aynı zamanda zekân:n teşekküEn doğru tarih Ucuz fiat v.zviyetin dışmdan, içir.den gelen bazı lüne hizmet eden duyu sirirlerinin ıstırabı hayat hilâfına kabul etmesinin tcnbihlerin zorile o'uyor. Pekâlâ ama, hiyatın duyu sinirleri bunları kabul et hikmeti d« anlaşılır gibi oluyor. Nasıl kı hayatın nefret ettiği. kaçındığı ıstınıese tenbihlerin de hiç bir tesirleri olraba msan ruhu haysiyet, şeref ve ideToptan satış: Galata Tünel Cad. mıyacaktı. Bunun için hayat ve tabiat 12. Telgr. Adr. KâğıtbasGalata kanunlarına aykırı olan bu ıstırab ve al uğrunda meydan okuyabiliyor. Hattâ rici terıbihlerin duyu sinirieri tarafmlbu uğurda işkencelere bile katlanıyor, Meselenin tebarüz ettirilmesi için yukirıda yaptığım gibi bir taraflı kalmayıp da serbest düşünüldüğü takdirde bu üç nazsriyenin de birer hakikat hisseleri olduğunu görmemek kabil değildir. Istırablar habercilikte çok kusurlu o)makla beraber bu roileri tamamile yabana atılacak gibi değildir. Çünkü hayat mekanizmaları ne kadar mükemmel olsa da kusursuz olmadığı için onîtra ideal bir gözle bakmamak icab eder. Hayatın ilk duyularınm ıstırabla başlamış olması ihtimali de onun ehemmiyetle korunmaLSinda mühim bir âmil ol mak dolayLSİle çok varid olmak lâzım gelir. Hele zekâları olmıvan veya pek kıt olan hayvanlar için bu kaba intibak vaîitası çok elzem olmak iktiza eder. Tekâmül nazariyesine göre insanm da bir hayvan istihalesi olmasına ve yapısının binnisbe çok daha mütekâmil bir hale gelmiş bulunmasma, aynı zamanda yüksek bir zekâya sahib olmasma göre hîyvanlıktan verasetk intikal eden ıstırab duyarlığının zekâsile mütenasib olarak artması gayet tabiî olabilir ve bu fazia duyarhğın onun ruh ve zekâsmı karnçılamada mühim bir rol oynaması da beklenir. ürk Dil Kuruınu, bugün Dil Bayramının 16 ncı yıldönümü3Ü kutluyor. Bu arada Kurumun Genel Yazmaru sayın Reşid Tankut arkadaşun, bana da bir mektub göniiererck bu münasebetle bir yazı yannaJtıı istedi. 16 yıl önce Büyük Atatürk bir dil inkılâbı yapmak üzere. Dolmabahçe Sarayında bir kurultay toplamıştı. Bu kurultayın toplantılannda ben de bulunnıuştum. Bir kısmı Allahın rahmetine ka\iışan dilcilerin unın teılerini dinlemiştim. Bunlann banları Atatürke yaranmak için neler söylemişlerdi neler! Fransızca buğday manasına gelen .ble» sözünün türkçe buğdaydan geldiğini. fransızcadaki tloup» sözünün bizim kurd sözünden doğduğunu iddia etraişlerdi. Ondan gonra, dil inkılâbı adına görülmemiş bir ifratla dilimize girmiş ve türkçeleşmiş bütün Arab v« Acem kelimeleri afaroz edildi. Öz türkçe oldukları ileri sürülen acayib. cansız ve ölü sözlcrle yazı yaznak zorunda bırakıldık. Yazdıklarmun okuyanlar değil, h'iT yazanlar bile yarım saat sonra anlayamıyorduk. lyi niyetle başlaımş güzel bir inkılâb soysuzlaşıyor; ıııüfritlerin ve dili siyasete, şahsi menfaate alet edenlerin gayretile türkçemiz öldürülüyor; yerine anla?ılmaı bir dil konuluyordu. Eskiden Arab ve Acem kelimeleri ve terkiblerile dolu anlaşılmaz bir yazı dili yerine bu defa da kiıflü ve ölü türkçe sözlerle dolu gene anlaşılmaz bir yazı dili kaim oluyordu. Osmanhcayı okur yazarlarımız, az çok anlarken bu yeni türkçeyi onlar da, lıalk da anlamıyordu. Konuşma ile yazma, bıçakla kesilmiş gibi birbirinden avTilmıştı. Bu hal devam etseydi, ncsiller de birbirlerini anlamıyacaklardı. Atatürk, keskin görüşile vaziyeti kavradı ve Güneş Dil nazariyesi ile bu korkunç gidişi. müfritlerin dilimize yaptıkları suikasdi durdurdu. Bir müddet, Dil İnkılâbı tabiî bir tekâmül seyri takib etti. İyi bulunmus Ö7. türkçe sözler tutuyor; yasamağa lâyık olmıyanları ise unutulup gidiyordu. İkinci Dünya Harbi içinde, bilmem nasıl bir rüzgâr esti. Tekrar bir ifrat salgını başladı. En hücra köylerde, jtkuma yazma bilmez halkın dahi manasım pek. iyi bildiği türkçeleşmiş sözler, kunsenin biUnediği acayib sözlerle değiştirildi. Misal zikretmeğe kalksam sütunlar doldurmak lâzım. Ben dilci değilim amma bu milletin dilsiz haline gelmesine de taraftar değilim. Benden çok daha salâlıiyetll olduğunu bildiğim kıymetli arkadaşım tbrahim Alâeddin Gövsarun .Hakikî Dil Bayramı> baslıklı yazısından aldığım şu parçaya tamamile istirak ediyorum: •Terim lâkırdısı »ltında (hayaD için (imge). (zekâ) için (anlak) demek gibi scayib seyler icad olunmuj ve frenkçe tabirlere de, hesaba karşı (aritmetik) demek gibi, hududsuz şekilde kucak açılarak türkçe ilim dili eskisinden fena bir halita haline gctirilmiştir. Bununla beraber yapılan değişmelerin en aşağı yarı yanya isabetli olduğtınıı da hemen kaydetmek hakkın ve insafın icarbıdır. İfratları düzeltmek ve sadeleşma davasında ortalama ve makul yolu tutmak üzcre İstanbul Muallimler Birliği . r.in açtığı davayı Dil Kurumunun insaflı ilim adamı vasfında olanları da mutlaka haklı bulacaklar ve benimsiyecekleridir kanaatindeyim. O içtimaa (hakikî dil bayTamı) deyişimin sebebi budur.> Ölü södcr ve uydurma lâflarla güzel türkçemizi öldürmeğe kimsenin hakla ve salâhiyeti yoktur. Bunu yapmak lstiyenler. boşıına uğraşıyorlar. Zorla güzellik olmadığı gibi zorla da dil olmaz. SATIŞA OJKARILDI Bugün Dil Bayramı kutlanacaktır. Bu mün»sebet!e halkevlerinde ve radyoda konferanjlar tertib edilmlştir. Emlnönü Halkevln" deki toren saat 20,30 da başlayacaktır. Bugün Dil Bayramı o^uğunt? Efendim, bendj^" *^ nin torunuyum.. Allah r'»?' •^'^& merhuyer, taaıdığımız adamlar mun dört zev ^& ~^? nin de yadırgamadık.. likin ora kansı v ^* ^ " stef reşe (odalık demek) ve bunlar hep gayet memnun idiler. Ecdadımızdan seksen yaştan evvel vefat etmiş kimse yoktur. Bunun hikmeti efendim, kesreti zevcat.. Bizi dinliyen didon sakalh doktor Hındımyan: Hacı beyefendi, affedersiniz mâlum ya, bizim arabcamız yoktur. Bu dediğiniz nedir biz de agnayalım.. Yani efendim, sok karı almak lâzım.. Haa! Evet, almak kolay, lâkin sorası ne olacak? Evet, masarif vaar şündi. Karılar 5ok para istiyor. Salt para ilen olsa bir çaresine bakılır. Evet. efendim. Bendenizin memlekette bir ticarethanem var.. kâtiblerim var.. ve kâtibelerim var.. doktorlar.. bize Yalova tavsiye ettiler.. burada su işinde var efendim radyoktevfik..: Böyle bir adam işitmedim.. Osman Beye soralım.. yeni gelmiş olmasın. Yok efendim bu adam değil.. insana kuvvet veriyor, bendeniz.. Ben karıştım: Eadyoaktiv obnasın?. Temaam.. evet bunun işin geldim. Sonıadan doktor Hımdımyanın bana söylediğine göre Hacı bey gibi bir de Pristineli bir tüccar varmış. Mülâyim Bey.. o da buraya radyoaktivite İçin gelmiş.. her ikisinin genc kanları var« onlar da zayıflama kürü yapıyorlarmış... Vaziyeti anlıyorsunuz.. Mülâyim Beyi de tanıttılar.. o Hacı beyden genc ama, galiba meclisten güven oyu alamaraış olmalı ki iktidardan düşmüj!. Kuvveti çenesine vurmu5. Ne konuşuyor, ne konuşuyor Gündürdüler bir küaptanlı işleme sufra takımı hani vardır Ingilterede Elzabet arden, ona... Çok biyenmişler, demişler.. aşkolsun Türklere» bizim Ingilizde bir hani böyle işleme yapmak ünkiânı yoktur bu Ingilizler bes para RADYOAKTİVİTE Yazan : ARARKEI\.. Burhan Feiek itmez efendim, ama olmus bir kere zengin.. vardır donanma, vardır teyyâre... Versin bana bunları.. bak ne yaparım Moskofu... Yarım saat içinde. Bu da böyle bir adam... Doktor Hındımyan: Umut dünyası evladım.. gülrne... Bak ben güloorum?.. demesine rağmen gülüyordu.. Otede ahpablarile oturup kahve falına bakan Madam Hındım da gözlüğünün üstünden bize bakıp: Gine ne kumpas kuroorsunuz diye, çalı taşhyorken, aklıma geldi... Doktor, dedim, şu Hacı beye bir oyun edelim.. eğlenceli adam, vakit geçiririz.. Ne biçim oyun? Düşünmedim ama elbette bir sey buluruz. Yalnız sen bana yardmı et. Herifi döğecek siniz?. Ne diye yardım edeyim?. Yok a canım.. yani sen benimle beraber ol, kâfi. Oldum gitü... Gel senilen bir sah oynaalımErtesi gün akşam yemeğinden sonra holün loşça bir köşesinde oturuıken ben lâf a başladım. Nasıl Hacı bey, banyolardan bir istifade var mı? Eh, olajak, efendim daha lâzım, çok lâzım! Ağnlar azaldılar.. amma Ağnyı sormuyorum. Şu radyoaktivite işi ne ftlemde? Vallahi Felek bey size doğrtısunu söyliyeyim. Ben bundan bir çey anlamadun. Eskisinden daha fenayım... YorguBİuk var heıgun bib, hergün nız bunu Felek bey Allahaşkına gazata Affedersinii. ya.. tersim döndü.. ha Canım bir çaresini bulursunuz.. nımların dairesina telâşlanmayın Hacı bey... girmişim... Vallahi Ne çare var??.. Çare var mı? Kabir fena niyet yok... dın mı olalım?. Adamın haline a Yok efendim. Natır kadına bir kaç cıdım.. doktoru dürt kuru; verirsiniz. sizi sabahları erkentüm... ~ den ahr.. Telâş etmeyin Olur mu böyle şey?. Hacı bey! Ben halhâb, hergün hâb. Hâbi yuttuk vallahi.. Ben olsam yaparım.. değil mi dokden anlarım. bu bizim doktorlar bir sey anlamaz tor?. Sizce maium değil mi efendim. lar Neden olmasın??.. Doktor Hındıma sordunuz mu? Ve biz işi burada bıraktık.. doğrusu Hem sizin madam, bizim hanım ondan Hayır.. bu ne doktordu?. Gâliba nu söyle;, im mi, ben bu muhavereyi şok daha cemıle.. yani.. Evet, evet! Bizimkine gelinceye uyuz felan bakıyormuş. unuttum bile... kadar demek istoorsunuz. (Karısına) Tamam; o işin de rnütehassısıdır.. geçende kulak misafiri oldum. Birisine Sahahlan erken inmezsek, b o | ban Işittin Hacı beyi?. Sen işit Benim namusum, senin söylüyordu.. bu banyoların erkek tara yo bulmak için aşağıda 3040 dakika fındakilerde radyoaktivite yokmus... beklemek lâzım geliyordu. Onun için, namusundur.. ben senin gibi erkek Yaa? demek boşuna bâre veriyo saat yedide inmeğe karar verdim ve görmemişim.. karısının banyosuna giindim... Baktım. Bekleme yerinde ben roorlar, herif ağzını açmoor. Avrupada ruz. Niçin yokmuş? Yokmuş.. kadınlar tarafındakiler den başka dört beş kişi ve bu arada olsa, düello ederler. de varmış; fakat ona da müsaade etmi doktor da var. Sus ol dedik ya!. Ben seni için yorlarmış.. Bonjur doktor. Erkencisiniz? düello etmem, muharebe ederim dedik Ne yapalım bilâder. Geç kaldın mı ten sonra, Hacı beye: Müdür beye söyliyelim.. bize müöğle yemeğine kadar oturmak lâzım Hacı beyefendi! Siz benim yerime saade... giriniz.: sıraın geldi... Boklemeyin. Müdür beyin elinde değil.. Vekâ geloor. let, kadın tarafına erkeklerin giımesini Evet, ben de dün dokuz buçukta diye buyur etti. karısmı da kenara çekip: kat'î gekilde yasak etmiş.. banyodan çıktım... Bu oyunu, Hacı beye şu Felek yok O sırada önümüzden geçen doktor Gördün mü?« Lâkin, bak bizden mu o oynamıştır. Lâkin piyango sana Hındıma; * de erkencileri varmış! Doktor, buyursanıza!.. Derken kadınlar tarafından bir va vurdu, diye işi izah etti. O akşam bütün salonda herkesin gö Bırak kardeş patlaacağam! veylâdır koptu,. Şişkinliğiniz mi var? Kulak verdik... Arada erkek sesi de zü Hacı beyde idi.. hâdiseyi kansı duy Hayır efendim! Can sıkısı.. var... Lâkin kadın sesi hâkim... Doktor masın diye çok rica ettiği için Bayan Şakşukaya bir şey söylemediler zaten Gel otur canım.. Hındımyan birdenbire: Oturduktan sonra ben iâfı tazeledim: Zo bizim karırun sesidir ne? O o da, genc erkek arkadaşlarüe filmler Doktor, Hacı beye şu radyoaktivite benden erken inmişti.. diye konuşurken ve artistler hakkında münakaşa ediyorbahsini açtim.. kadınlar dairesinin kapısı açıldı.. natır du. Ben bir aralık, Hacı beyi kenara çekip sordum: Nedir o bahis?.. kadın bağırarak çıktı: Ayağına bastım, çakü Nasıl oldu bu iş Hacı beyefendi? . Yirmi senedir buradayım, böyle Bırak Allahaşkına beyefendi! Bir Canım, hani kadınlar tarafındaki rezalet görmedim.. artık utanma hayâ banyolar daha tesirli imiş dedinizdi? kalmadı.. şu hale bakın! diye birini itti. başka kadın var, ona bâre verdim. Razı Evet... Çok daha tesirlidir. Tamam Ne görelim.. Hacı Şakşuka burnoza oldu. Sabah erken saat altıda gidiyor». ben haberim yok. Kadın değişüç yüz seksan bes monogram kuvvetin sanlmış.. fena halde şaşkın bir halde.. dum.. dedir. yanında da Madam Hındım... Kocasıru miş. Bu sabah gene erfcen gittim... Bekledim.. ne zaman banyolar doldu.. Hacı bey büyük alâka ile... görünce: her zaman girdiğim banyoya gfttim. Bu Bu muhakkak mı doktor?. Arşak, koj beni kurtar.. namusu Ne söyloorsun H a a bey! Bir ala mu kurtar.. Bu adamı göroorsun!. Ben acuze başladı bağırmağa.. çok rhahcub man profesörün kitabında okumuşum. banyo alırken içeri girmiştir.. ka maf oldum... Aman rica ederim.. bizirf» hanım. > Eğer bir kadın altı ay bu banyoyu al oldum... Bu ne rezilliktir.. Yok efendim, müsterih olunuzi mış olsa, erkek olur deoor. Ben inanHaa bey ne söyliyeceğini bilmez bir mam r . halde iken Hındımyan bana baktı ve: Haber almazlar Doktor Hındunyana da rica ederim Haa beyin gözleri parladı... Gördün yaptığım beyefendi! Hacı Allah Allah! Lâkin niçin bizim er beye attığın torpil bize vurdu.. (karısı söyleyin, vallahi bir fena niyet yoktu.. Şüphe yok efendim. şüphe yok! kek banyosunda bu kâfir jey yoktur? na) Çok bağırma canım.. yannışlık olBu nasıl müsavat, bu nasıl demokrât muş.. Hacı bey miyoptur.. yannışlık ilen Bilmiyor muyuz? diye teskin ettim adamcağızı!. janım?. Biz buraya tedavi işin geldik.. senin banyoya gelmiş. «unnıa kanlarda var, bizde yok... Yazı Hacı bey hemen atıldı» B. FELEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear