Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURIYET 12 Eylul 1948 nıınıııınıınımıııııııınııııınmıııınıııııııııııııııııı Gütıün İktisadî Hâdiseleri Almanyadan bir ticaret heyeti geliyor Alman firmalarımn elinde fazla para bulunmadığı için. aradaki ticaretin takasla yapılması isteniyor Anglo Amerikan işgali altında bulunan Almanyadan yedi kişüik bir ticaret heyeti yakında şehrimize gelecektir. Işgal bölgesi mensucat teşekkülleri reisi Colonel Anderson'dan sonra aynı bölgenin gıda maddeleri ve kuru meyvalar dairesi reisi H. Gedhard da yedi kişilik heyete dahil bulunmaktadır. Edindiğimiz malumata göre, bu heyetin üyeleri, muhtelif ihrac mallanmızın iç piyasadaki durumlarını tetkik edeceklerdir. Heyet. herhangi resmi bir anlaşmaya yetkili ormamakla beraber bazı hususî firmalarla hususî anlaşmalar yapabüecektir. Bütün bunlara rağmen bugün için Alman firmalarımn elinde iş yapacak miktarda para yoktur. Bütün Alman firmaları. memleketimizdeki iş yerlerine yazdıkları mektublarda. kendilerir.e dolar verilmediğinden bahisle, iki mem leket arasındaki ticaretin ancak takasla yapılabileceğini büdirmişlerdir. Yakında şehrimize gelecek olan ticaret heyeti. aynı zamanda takas mevzuu üzerinde alâkalı tacirlerle temasiarda bulunacaktır. NALINA] MIHINAİ Iktisad konferansları ve Türkiye Yazan: Dr. Hizameddin Âli Sav Harb biteli üç senedir iktisad konfe agâh olduğumuz gerçekleri kendi milleransları salgın t haldedir, Harbde fakir timizin eîkârına yaymaktan perva etdüşen milletler bu konferanslara bel miyelim, hattâ bunu vazife bilelim. Tebağlıyorlar. Başbaşa verip ticareti dü mennimiz budur. zeltmek ve hayat seviyelerini kaldırGümrük bahsıne dönerek, bugün dün mak bu konferansların gayeleridir. Fa ya memieketleri arasındaki ticaret mukat bugüne kadar o gayeler gerçekle kavelelerinin çoğu iki taraflı usule daşememiştir. Dünya ithalât ve ihracat yanıyor: Bu usulde memleketler ikişer istatistikleri ve millî gelir mukayese ikişer mukavele yapıyorlar, gümrüklere hemen hiç dokunmadan, eski mukaveIeri bunu gösteriyor. Bu konferans gayıetleri devam ede leieri en fazla yıida bir cür'î tediye dursun, Marshall'ın 5,3 milyar dolaruk şartı değiştirmelerile yürütüp götürüyardım plânı işleme başlamıştır. Plâ yorlar. Yalnız son zamEnda üç memleket na giren 16 devleün başta gelen en bu usulden ayrılmıştır. Bunlar, Avrumergublarına yüz milyonlar akıp gidi panın batı kuzeyinde, adlarının ilk heBenelu* yor. Buııa rağmen, dünya alışverişi caleri bir araya geürilerek canlanamamış. refah durumları ıstırab adile anılan memleketlerdir ki şunlarkaynağı olmaktan hâlâ kurtulamarrış dır: Belçika. Holanda, Lüksenburg. Buntır. kalkmıştır. j3irkaç memleketi gözden geçirebili ların aralarmdaki gümrük riz: Ingiltere dişinden, tırnağından art Fakat kalkrmş da ne olmuştur? Öyle tınyor, istihsalinin âlâsından kendini iken de görülüyor ki bunların ticaretleri mahrum ediyor, onları ihrac ediyor. Oy artmamıştır. Dikkati çeken bu tecrübe le iken ne istihsalini ve ne de ihracatını gösteriyor ki, sade gümrük indirmek umduğu, yani programına koyduğu yetmiyor. Başka tedbirler de istiyor. nisbetlerde arttıramıyor. Çünkü, istedi Nedir onlar? Para ıslahatı onlardan biği kadar satamıyor. Müstemleke ve do ridir. Hattâ,. bu ıslahat gümrük indirminyonlarla bir kaç memleket haric, meden de mühimdir. Ben°lux memlebaşka yerlerde sterlin bol olarak mev ketlerindeki gümrük indirmesinden bekcud değil veya hiç yoktur. Neticede, In lenen faydanın alınamaması, aynı zagiliz hayat stsndardı o eski seviyelerin manda para ıslahatmın yapılmamasaıçok altında kalmakta devam etmekte dandır. Meselâ Holandanın çeliğe ihtidir. Görünüşe göre daha yıllarca öyle yacı çoktur. Bunu, yanıba^uıdaki çelik memleketi Belçikadan alamıyor. Çünkü, kalacakür. elinde Belçika frangı yoktur ve çünkü Fransaya gelince, bu memleketin en Holanda, Belçikaya kâü ihracat yapazavıf tarafı olan maliyesinin başına mıyor ki eünde o franktan olsun. Tıpkı 70 lik bir iktisad ve maliye kurdu ge bizim Amerikadan bol mal almak istetirmek istenmistir. Bu rat diktatörlere yip de dolarsızlıktan alamadığımız gibi, lâyık geniş salâhiyetler istemiştir. Fa Bu döviz kıtlıklarının esaslı sebebi, kat hürriyet havasının tadını bir çok rnilli paraları korumak için ithalât ve memleketlerden fazla bilen Franstz mil ihracata miktar tahdidleri konmasıdır. leti, ona bu salâhiyetleri verrnedi. Bu Halbuki mal tahdidi sade adı geçen üç sebebden, kurtuluştanberi üç senede memlekette değil, Marshall plânına gigelip geçen Fransız maliye nazırlarının ren tekmil İG memlekette var. Şu halde, 12 ncisi de bu suretle çekildi, gitü. Ge Marshall memieketleri günün birinde lecek ne yapacaktır? hep birden gümrükleri indirseler de Daha hangi memleketi saymalı? A tediye şartları baki kaldıkça, ticaret merikaya baksrsak, orada fiatlar alabil hayatı inkişaf edemiyecektir. Hulâsa, diğine yükseliyor. Mübalâğalı yükseli hem gümrükleri indirmeli, hem döviz şin sonu sukut ve buhran olduğu tec toplamanın çarelerine bakmahdır. 3 u rübelerle bilindiğine göre, Amerika bu çareler vardır. Bir kaçı: Kambiyoların muhtemcl fiat sukutundan korkmağa •jirbirinden aşırı farklarını düzeltmek, başlamıştır. Tedbirini şimdiden alarak. peşin tediye yerine kredi ile tediyeli buhran görünür görünmez tatbika kon siışverise yol açmak. * * * msk üzere büyük çapta inşaat programları hazırlamıştır. Bu 40 milyar 112 Dünya ticaretini ıslah işinin bu kamilyar Türk lirası lık programlarm car da kolay olmadığına işaret eden bir essii nafıa tesisleridir. Bu sayede Açok iktisadcılar da vardır. Bunlar, gümmerika, buhrandan kapanabilecek fabrük ve tediye şartırun üstünde istihsa'.e rika ve ticarethanelerin boşluğunu ye ehemmiyet veriyorlar. Diyorlar ki, Unı iş sahalarile doldurmağı, işsiz kala tihsal artmaz^a ne yapıLsa boştur. Taşıcak halkına çahşma imkânı vermeği yacak mal olmadıktan sonra, gümrüğü emniyete almak istiyor. Bu projelere indir, tediye şartlarını basitleştir, neye lüzumiu altın, devlet kasasında ist'ui yarar? Tavsiye odur ki, her millet dişidir. Bilindiği gibi, Amerikada hiç bir ni sıkıp istihsalini arttırmalıdır. Onübanka altın tutamaz. Orada tekmil al müzdeki kısa zamanlarda bir mucize ün, devletin Fort KnoX adı verilen tekleniyorsa, bu mucize istihsalden geiddihar merkezinde sımsıkı saklıdır. lecektir. Milletler bol istihsalle kalkınabilirler. Fiatlar da makul olmalıdır. * * * Başkaları bir tarafa, bir kaç memle Çünkü, uluorta fiatlarla istihsal satın ketuı iktisad durumlanna yukarıda do alma gücünden ya fazla, ya eksik düşükunuldu. Düne kadar şöyle deniyordu: yor, o zaman ihtiyaclar tatmin olunDünyayı düzeltmenin şartı ticaret im muyor veya fazla mallar yaküıyor. İki kânlarının açılmasıdır, bunun için harb arasmda bu tecrübeler çok yapılgümrükler inmelidir. Onun için de mıştır. gümrük bir çok konferanslara baş. konu Yukarıki mütaleaları memleketimize verilmiştir. Fakat, bilhassa Amerikah doğru tevcih ederek bitirmek için, şunu ların ısrarla öne sürdükleri bu tezi, In soylemek mümkündür ki, dünyanın gegiliz liderliğinde kümelenen ve oylan nel kargaşalığı içinde müteyakkız davkonferanslarda bazan çoğunluk »ağla ranmağa mectruruz. Yakında (gümrükyan devletler kabul etmiyorlar. Bunla ler) inecek, biz de faydalanacağız ve ra göre, her devlet kendi iktisadını gene yakında (tediye şartlan) dözelegümrükle müdafaa edebilmeli, bu hak cek, biz de dar ticaret hayatmdan kurona verilmelidir. Hele iktisadî henüz tulacağız zanlarma kapılmamahyız. tküıkisaf etmemisse. Nitekim, Ingiltereye tisadımm sevk ve idare ederken yallltihak eden memleketlerin çoğu bun dızlı ümidlerle oyalamp asıl bakılacak yere bakmaz, (istihsal) üzerine olanca lardandır. Aeaba Hz n« fikirdeyiz? Kaüldığnnız kuvvetimizle yürümezsek, harb sonu bu konferanslarda hangi fikri müdafaa dünyasında ilk kalkmacak milletlerden ediyoruı? Bilemiyoruz. Zira, bu kon biri olmak fırsatını kaybederiz. feran&lardaki delegelerünizin hal ve tavırlan muammadır. Onların konferans GÜZEL BİR FİLM dönüsu Türk efkârına «arih beyanat Takiim sinemasmda 17 eylulden iîibaren vermeğe ne zorlan vardır, ne de bu bir gosterilmeğe baslanacak olan «KARANLTK milll âdetimizdir. Bu münasebetle di YOLLAR» filnil, yerli filmler müsabakayeceğiz ki, mületieraraa gümrük ve te smda davetliler tarafından çok alkışlanan diye sartlan konferanslanna biz de ko bir eserdir. Eserin bestelerinl Sadi Işılay hazırlsdığı gibi, basrolleri de Halide Pişjalım. Fakat, o konferanslardaki havayı km, Melâhat İçli. Oya Sen»v, Mehmed Kateıir alnnda kalmadan kavramağa çalı raca. Vedad Karaokçu glbl kıymetll ıagelım. Memlekete dönunce de oralarda n^tkârlar deruhde etmişlerdir. Londrada blrikmis bir kaç yarenliği, size sırasile yazmak istemedim. Araya fasıl a verdim; fakat hızı geçecek diye korkuyorum. Onun için bugün gene Londraya dönecegiz. Zaten bugünkü seyahat şartiarı altında bundan kolay ne var? Inanmak lâzımdır ki; Londrada oturanlar da hiç değilse bizim kadar bahtiyardırlar. Belki daha da mesuddurlar. Çünkü sokaklarında klakson, caddelerinde gurültü ve aralarında bizimlii kadar yaygara yoktur. Biz oraya gittiğimiz zaman âdeta sessiz film seyreder gibi olduk. On milyon adam nasıl oluyor da bağırıp çağırmadan gidip geliyor, çahşıyor ve konuşuyor diye şaştık, şaştık kaldık. Bir gün, bir caddeden geçerken, yüz kadar Londralının çift çift kuyruk olduğu gözümüze çarptı. Ne beklediklerini anlamak için kuyruğun baştarafına bakmak kâfi idi. Ne görelim?. Bir dişçi iiânı. Takma dişler yapıyormuş.. Allah Allah! Takma diş için de kuyruk olur mu? Diye şaşalarken farkına vardık ki; kuyruğun maksadı daha ilerideki sinema imiş; fakat kuyruk direği evet, her kuyruğun başlangıcını gösteren bir metre kadar boyda, yarım sütunlar varoraya dikilmiş... Kişe önünde sekiz, on kişi bilet alıyorlar.. Onlar işlerini bitirince kuyruğun önünden bir o kadar daha çağırıyorlar... Gülüştük... Suad bana: Amma da yaptınız. Takma dis için de kuyruk olur mu? Neden olmasın? Buraa kuyruk memleketi... Fabrikalarda da plâstik malumat çoğaldı. Her ağıza göre boy boy takma diş yapıyorlar. Ingilizlerin dijsizliği malum. ımınınuinmınnıunnııniJTTiiinnınnııınTiinnıı İçeıt ve içmiyen milletler Geçen yazılarımda içki meselesinin ferdi olarak, kiinik veya diğer herhangi tek bir zcviyeden mütaleasile objektif olarak meydana çıkarüıp hakkında, müsbet veya menfi bir hüküm verilmesine elverişli olmadığım tarihî ve içtimaî vakıaların şehadetlerile göstermek istedim. Bu son yazımla içen ve içmiyen miiletlerin mukayeselerinden çıkan karakteristik vasıflara ve bu vasıflardan doğan hayatî neticelerin bir istatistiğine işaret ederek sözlerime nihayet vereceğim. OrtakÖydeki kömür deposu ir kaç gün önce, bu sütunda Tophane ile Ortaköy arastndald esH sultan saraylannın Cumhuriyet devrinde hep birer irfan yurdu haline getirildiğini yazdıktan sonra, OrtakÖydeki eski karakol binasınjn kömür deposu yapılmış olmajnnı tenkid etmeği ba«&a bir yanya bnakmıştım. Ortaköyde ohıran Ahmed GiLven isminde muhterem bir okuyucum oana gönderdiği mektubda şöyle diyor: «Ortaköy, Boğazm bir parçası sayılır. Vesaiü boldur. Yarı Beyoğlu. yarl Boğaı ve adile de tebarüz ettirildigl. vechil* b'r «orta köy» dür. Belediye nizMnnamelerinin, bilmem hangisinde, halkın huzurıınu »elbetmemesi İçin guriiltü ile mücadele diye bir madde mevcuddur. Halkın teyir.e, istirahatine, sıhhatine müteallik tşler için. müsaade slmadan Devlet Denlzyoüarı İdaresi eskt Ortaköy Karakolunu kHmür deposu yapmıştır. Kömür tozu halkın .«ıhhatini tehdid etmekle beraber, daha s.<bahın alacakaranhğında bir gurültü il« uysnırsınız. Dört aded maçuna genü ambarlarından depoya kömür boşaltır.. Sabah, öğle, ikindi, ak«am, yatsı ve nihayet geceyansına kadar bu hal. 10 gün devam eder. Bir silep boşalır, yerine derhal diğer bir sl'ep gelir. İsin acayip tarafı, Denizyolla.ı Genel Mudürü Yusul. Ziya Eninin evi de aynı mahaldedir ve kendi de bu füruluiden, huzursuzluktan Eİkâyetçidir. Ortpköyde oturanların, hastaları rrıı var? lyuypcaklar mı? Bunları düsiınen yoktur. Allphın gunü kafamız fişirllıyor. O muhitte, e;kiden feyzaldığınız Galatasaray Lis»ri İlk kısmırun kücücük yavrularile YükEek Denizcilik Okulu. Beşiktaş Ortaokuıu. Kabataj Lisesi gibi gurültü İle değil, kültürle alâkalı isükbalin büjüklerl çocuklarımız okuyorlar. Aralarında yatılı olanları da v?r. Onların da istirahatlerl « • e tıykuları. bu cehennemî vinç takırdılarındEn muhtel oluyor. Hiç olmazsa bu yavrulira acısınlar da, o kömür deposunu, bu Ortaköy Karakolu harabesinden kaldırsînlar.» Muhterem okuyucumun çikâyeti doğru ve haklıdır. Devlet Denizyollan ve Limanlan tdaresi bu eski karakolu vaktile kömür deposu japmışür. (Bu idarenin her yaptığı iş her nedense bir tenkid ve şikâyct mevzuu oluyor. Anla^ılan kaderf böyle.) Ortaköy, gehrin içinde bir yerdir. Orada günün her saatinde bu kadaf gurültü eden ve durmadan Ortaköylülerin ciğerlerine, yemeklcrine sattıklarına komür tozu dolduran, sağlık düsmanı bir depo bulunması kadar, nlzamsız vc insafsız bir iş olamaz. Fakat bu depo, galiba 30 yıldanberi oradadır. Kuruçeşme de öyle değil mi? Kuruçeşmenin önündeki ada da öyle değil mi? Kunıçeşmedeki kömür depolan, Pro* fesör Operatör Cemil Topuzlunun bütün gayretlerine ve Kuruçeşme halkının bütün feryadlanna rağmen kaldmlamadı. Devlet Denizyolları ve Limanlan İdaresi, şimdi orada yeni t e sisler yaptınyor. Bu sayede kömür depoları nisheten daha dar bir sahaya sıkı^tırılacak amma kolayca kaldırılmast mümkün olan eski iptidai depolar, jenL ve pahalı tesislerle buraya temelli yerleşiyor. Gerçi. bunların muvakkat olacağı ve yeni İstanbul litnanı yapıknca kömür depolarının da oraya kaldırılacağı söyleniyorsa da, bu gidi«le yeni limanı ancak torunlannunn göreceğino şüphe yoktur. Kuruçeşmedeki yeni depo tesiskri hitince, Ortaköy karakolundaki deponun da oraya nakli lâzım gelir. O vakte kadar da, OrtakÖydeki deponun gürültüsünü azaltmak için, belediye nizamlannın gürültüyü yasak ettiği saatlerde, kömür boşaltma ve yükleme işinin durdurulmasmdan başka çare yoktur. fakat devlet daireleri ve müesseseleri, İstanhul Belediyesinin razamlaffinı ve tenbihlerini dinlemempği bir yiğitlik sayarlar. Onun için sayın Ortaköylülere kuleklarına pamuk tıkamalaruu tavsiye ederim. { M. Şehib Yazan: Ürd. Prof. Tunc Seçim Bürosunun çalışmalan Belediyedeki Seçim Bürosu. faaliyetine devam etmektedir. Büronun şefi olan Belediye Başkan Muavini Nâzım Arda. rahatsızlandıgından seçim ijlerine MuameUt Mudürü Neşet bakmaktadır. Salı gunü payılacak olan Seçim Merkez Kuruluna uye seçme hazırlıkları da devam etmektedir. Ticaret ve Tanm Bakanlan Ticaret Bakanı Cemil Said Barlas ile Tanm Bakanı Cevid Oral. dün «abah Ankarad»n sehrimize gelmislerdir Rumelikavağı civannda bir mayin infilâk etti Mayin tararra motörleri dün. Bnğazın Runıelil'avağı bölgesinde bir serseri mayin gö'rmüşlerdir. İmha etmek üzere çalıştıkları srada mayin. aglar arasmda infilâk etmiştir. Zarar ve tahribat yoktur. Boyacıköyde. Eczane yokujunda Refik arlında bir şahsın konağında evlâdlık olarak tulunan 15 yaşındaki Nazire. odasında bajından yediği bir kurşunla ölü olarak buluıımuştur. Adalet Doktoru. ölüm sebebinin tesbiti için eesedi Morga kaldırtmıçtır. Hâdi?? hakkında Savcılıkça tabikata geçilmiştir. Fatih Postanefiııde çahştıgı günlerde radyo taksitlerini ihtilâs Furetile zimmetine geçiren Celâleddin. Birinci Ağırccza Mnhkemesince 2 sene 11 ay 22 gun hapse mahküm olmustur. Fatihte. Hasanın birahanesinde Cafer adında b.tr müşteriyi yaralıyan Kasanın oğlu Rasim, Sekizinci Asliye Ceza Mahkemesince 1 sene 2 ay hapse mahküm edilmiştir. OIü bulunan evlâdlık Mahkum olanlar Gslatpda, Necatibey caddesinde oturan Zeki Akkuş ile Beyoğlunda Tarlabaşı caddesinde oturan îsmail Hakkı. bir kadın meselesi yüriindtn kavgaya tutusmuslardır. Neticede İ. Hakkı, Zekiyi raspa ile ağır surette yaralamıştır. Ayrıca. Kadıköyde balıkçılık yapan İ=mail adında bir gene de. para meselesi yüzünden çıkan bir münakaşa ponunda babası Aliyi sustalı çakı ile muhtelif yerlerinden yaralamıştır. Her iki carih yakalanmıç: yaralılar tedavi »Hına alınmıslardır. Biri arkariaşım. dişeri babasını yaraladı Tarihe ve dünyanın bugünkü haline bakılırsa içen milletlerle içmiyen miiletlerin birbirlerinden çok karakteristik vasıflarla aynldıklarını görmemek krbil değildir. Bu aynlığın sırrını coğrafjada, ırkta, cemiyet yapılarında ve hsttâ tesadüflerde arayanlar olduğu gibi şehir ve medeniyetlerin teşekkülünü ve bunların zaman zaman yer değiştirmelerini henüz izah edilebıiecek gibi görmiyenler de vardır. Fakat şehir ve medeniyet hayatlarının vücud buluş, gtlişiş ve bir yerde sönüp diğer bir yercıe parlamasının uraumî kanunu buiunmadıkça elde edilebilen tarihî ve içtimaî verilere göre sentezler yaparak mütaleada bulunmaktan başka bir çare yoktur. Bugüne kadar yapılan bütün tarih felsefelerile içtimaiyat nazariyeleri. adlan üstünde, daha ileriye gidememişierdir. Benim de burada kısaca denediğim şey, içki meselesinin tarih ve içtimaiyat verilerine dayanan bir medeniyet felsefesi içindeki uraumi görünüş ve gidişini ev\relâ olduğu gibi tesbit ederek, sonra da okumağa çalışm^ktan ibarettir. Tarihin ve medeniyet tarihlerinin şehrdetleri «yaş» yaşamanın kesiksiz olarak tarih boyunca hiç bir millete nasib olmadığım, yalnız Doğu ve Batı âlemleri birbirlerile mukayese edilecek olursa birinde galib olarak kuruluğun şiddeüe hüküm sürdüğünü, diğerinde ise bu kuruluğun fasılalı olarak devam ettiğirü ve her kalkınışta yaşlığın başgöstererek harcıâlem olacak bir dereceye kadar yayıldığını gösteriyor, ve nihayet en geniş bir ölçüde içenlerin eskiden Ybnanilerle Romalılar, son üç asırda da, aradaki ilerilik ve geri kalış farklarile, Avrupahlar olduğu; bir kelime ile eski ve yeni Avrupalılarda kuruluktan ziyade yaşlığın hüküm sürdüğü, âlemşümul bir vasıf gösteren bugünkü Avrupa medeniyetinin de eski Yunan ve Rcma medeniyet örneklerine islâm medeniyetinin tesirlerıle ulaşılmasından sonra kendini bulmağa ve sonra da bun ların hepsini aşmağa muvaffak olduğu gcrülüyor. Buna karşılık Doğu âleminde daha çok büyük nüfus kesafetlerinden doğan medeniyetler alkole karşı Yeşilaycıların istedikleri gibi perhizli yaşamalarına (Çinlüerin ve azçok bütün Şarkın yağmurdan kaçarken doluya tutulmak kabilinden afyona dökülmelerine ne buyurulur) rağmen bu me deniyetlerle yarış edemiyerek onlara sömürge olacak bir hale düşmüşlerdir. * * * Hıristiyan Avrupa ile Yakınşarkm ve şimalî Afrikanın muhtelif yerlerine dağıldıktan sonra Musanın emirlerine u yarak haftanın yedinci cumartesi gününde yedikleri kutlu yemekte şarab içmeyi yahudiler de âdet etmişler, ve bu âdet dinî merasimle bütün ortodoks yahudi ailelerine, kadın ve çocuklara kadar yayılmıştır. Yahudi ailelerine yabancı kanı da karışmadığına ve bu âdet bin yıldanberi devam ettiğine göre içkide itidale aiışmışlar, o derece ki bu devirde ayyaş yahudiler gösterilemiyecek kadar ender olmuş; fazla olalak mahalleleri tıka basa dolu olmasına rağmen kıtlık ve taunlara karşı mukavemet gösterdikten başkâ bu on asır içinde medeniyetin yahudileri tamamile terkettiği de görülmemiştir. Fransızların ecdadı olan Gaul'lar ve Rhin vadisi kuru yaşadıkları müddetçe son cerecede gürbüz ve ku\\etli olmalarına rağmen nihayet Romalılara mağlub ölmuşlar ve bunlar tarafından medenileştirildıkçe bağ ve bahçeiere sahib olarak içkiye aiışmışlar, Roma imparator luğunun sukutile birlikte Gaul diyarım tekrar ormanlar bürümüş, medeniyetle birlikte ticaret ve alkolü de kaybetmişler, Fransanın şimali ve Rhin vadisi tam beş asır tekrar yabanlaşmış, ancak onuncu asırda Rhin kıyıları tekrar bağ yüzü görmeğe başlamış, alkolün kullanılması genişledikçe Fransız medeniyeti de gelişmiştir. Arablar Arabistanda kaldıkları müddetçe şarab yüzü görmemişler; Peygamberin zuhuruna kadar tarih yüzüne de çıkamamışlardır. Ancak Peygamberin ölümünden sonra Suriye, Mısır, şimalî Afrika ve nihayet Ispanyaya kadar yayılmışlardı. Yayıldıkları bütün bu yerler daha çok şarab içen hıristiysnlarla meskun olduğu için bu fetihler sadece Arabistan Arablarile değil, bütün bu yerler ahalisile kaynaşaraktan yapılmış, Endülüs müslümanları da yerleştikJeri cenubî Ispanyanın bsğlık, bahçelik diyarında serbestçe şarab içmişler, hattâ yaptıklan Malaga ve Xeres şarablarına büyük bir şöhret kazandırmıjlardır. Arabların vücude getirdikleri ve eserleri hâlâ mevcud olan en yüksek medeniyetleri de burada vücud bulmuştur. Bunda yahudilerin de mühim bir hisseleri olduğu yetiştirdikleri filozoflarla malumdur. Halbuki aynı devirde Avrupanın şimalindeki bağlar harab olmuş, yerlerini ormanlar kaplamış. ahali yabanlaşmış, aynı zamanda «kuru» olmuştur. * << * Medeniyet tarihçilerine bakılırsa buM. Şekib TUNÇ giinkü Avrupa medeniyeti, yüksek sınıflarının eski medeniyetlerdeki yükHolandaya ısmarlanan Yalova sek sımflara nisbetle istisnaî bir yükvapunı yola çıktı seiiş ve dehalanndan ileri gelmiş deDeı,izyolları İdaresince Holanday» ısmarlağildir, aksine olarak uzun asırlar kölelik ve servage'hkta bırakılmış olan ça nan ve ?ehir hatlannda çalıjacak olan «Yalovac vapunınun dün Amstert^mdan hareket lışkan aşağı sınıfları sayesinde olmuş. ettiği bildirilmektedir. içki de bu sınıfa ancak üç asırdanberi yayılmağa başlamıştır. Orta zamanda İngilterenin kullandığı içki sudan ibaret oîmuş, onyedinci asırda bira başlamış, nihayet 1690 da içkinin ucuzladığı görülmüş, 1738 de nüfusu aşağı yukarı yedi yüz elli bin olan Londrada her çeşid içki satan içki evleri 15,288 e kadar çıkmış. Amerikada medeniyetle alkol her zaman başbaşa gHerek cemiyetin bütün sımfları en kuvvetli içkileri kullanmışlar, Rhum, Whisky, Cin gibi sert içkiler harcıâlem olacak bir hale gelmiş. Holandada içki her yerden önce bollaşmış ve ucuzlaşmış, bununla birlikte fikir hürriyetine de en elverişli bir memleket olmuş. Hattâ bugünkü medeniyetin kururusu sayılan Descattes eserlerini Fransadan ziyade Holandada yazmayı daha emin ve müreccah görmüştür. Dünyanın yetiştirdiği dehalar mukayese edilecek olursa çoğunun «yaş> memleketlerde, bilhassa en sert içkilerin içildiği yerlerde yetiştikleri görülüyor. Bugünkü medeniyette en ileri ve kuvvetli olanlar da bunlar oluyor. Elhasıl yapılan bu mukayeselerden çıkan netice adeta bir kanun mahiyeti arzediyor. Cemiyetçe «kuru» yaşamanın yalnız içkide kalmıyarak içtimai, ticarî, iktisadî. siyasî, ahlâkî. rnedenî ve hattâ sıhh: ve hayatî bir kuruluğa doğru götürdüğü. hiç olmazsa yerinde sayar görenekçi ve gelenekçi bir medeniyet yarattığı tarihî bir hakikat olan|k meydana çıkmış görünüyor. * * * Şimdi son olarak «yaş» yaşamanın rrıuhtelü memleket ve zamanlarda ömrün uzama ve kısalma şansları üzerindeki ihtimali tesirlerine dair «NewYork Hayat Sigortası Kumpanyası nın statikçisi Dr. Dublin'in yaptığı istatistiğe bakalım: Bu istatistiğe göre Ingilterede ortalama Ömür ondokuzuncu asrın 18381854 seneleri arasmda 40,88 iken gitgide u zayarak 19101912 de 50,42 ye çıkıyor. Fransada 18171831 de 30.55 iken gitgide uzayarak 1898 1903 te 47,43 e çıkıyor. Saxe'ta 1891 1900 de 39.80 iken 1900 1911 de 44,77 ye çıkıyor. Holandada 1850 1859 da 37,32 iken gitgide uzayarak 1900 1909 da 52,20 ye çıkıyor. Danimarkada 18355 1814 te 43.65 iken gitgide uzayarak 1906 1910 da 56.40 a çıkıyor. «Kuru» olan Hindistanda ise 18811891 de 25,07 iken gitgide kısalarak 1901 1911 de 22.95 e iniyor. Artık ortahkta dolaşan mutlak içki aleyhtarlığının ne derece mevhum bir korku olduğunu gene okuyucularımin takdirine bıraluyorum. MECMUA Birkaç güne kadar Çıkıyor.... Haftalardanberı mütehassıs bir kaç kişi her dilden yüz kadar mecmua, gazete eleyip, binden fazla yazı okudular. ve... . SOSYAL HUKUK VE İ K T İ S A T MECMUASI Bütiin münevvtrlerimizi alâkadar edeıt bu aylık mecrauanın birinci sa>nsı zengin münderecatla satısa çtkarılmı$tır. Memleketin sosyal davalarile yakından ilgilenen okuyucularunıza hararetle tavsiye ederiz. (^ KÜÇÜK HABERLER j •k AÇ1K bulunan Ticaret Müdürliigüne, Ticaret Bakanlığı Müfettijlerinden İhsan Baç vekâleten tayin edilmijtir. • * • ÖZEL liselerden Anadolu Lisesi Mudürü istifa etmij ve okulun muhrünü Milli Eğıtim Miidürlüğüne teslim ermistir. + SON günlerde fazla miktarda bıldırcın akını başlamıştır. Avcılar. dün Yskacıkta bır bıldırcın ziyafetı tertib etmişlçrdir. HERKES İCİN mecmuasını hazırladılar. Flatı bir lira, senelik abonesi on liradır. P. K. 1829 Galata İstanbul. Başlıca Kitabcılarda bulunur. CUMHURIYET Nüshaa 10 kuruştuı. ZİLKADE 8 PAZAR HERKES İCİN size dünyanın en seçme yazılarını veren nefîs bir mecmua olacaktır. Cep boyunda. 3 renkli 100 sahife Fiatı 1 Lira Çıkaran : ARİF BOLAT KİTABEVİ İSMAİL DÜMBÜLLÜ ORTAOYUNU HEYETİ Bugün gündüz Beşikta? Bahçesinde Yüksek Ses Sanatkârları: MENŞURE TUNAY KEMAL MISIR U BEDRIYE İÇLİ AH>IED GÜLDÜRÜR MELÂHAT CİVEXEK ve HAKKI KARADAYI birlikte C İ N L İ Y A Z I C I Ortaoyunu 3 fasıl. Avni program: Bu aksam ÜSKÜDAR İNKILÂFta Abone Şeraiti Btı aylık Üç «Vftık Alrı ayhk Senelik T 1 Vasatî 13.11 Ezani 5,42 £ 16,46 9.19 I İç I in 7 " Hartc için »00 Ki 1600 » 2900 > S400 > lıtısak i 21.03 300 Kr. 800 > 1500 • 2800 . 19.28 12.00 4.53 D I K K A T Gazetemlze gönderlien »vrai »e yszıla» nesredilsirı *dilme«İD iade olunmaj. tlânlardan mesulİTe» lcabu» 1,33 | 9,24 Geçti gitti. Kampa geldik. Bizim kamp hakkında size tam malumat vermedim. Kusura bakmayın. Idareci denilen adamların yatıp kalktıkları, yiyip içtikleri yer, hava kuv\'etleri zabitan daireleri ve zabitan mahfeli idi. Vaktile Ingilterede adım başında bir rastlanan frak, şimdi yalnız bize servis yapan terbiyeli garsonlarm akşamları sırtında görülüyordu. Eh bu şartlar da Ik: kahve fincanı kadar su alabilen zairesinde yemek, insana hele benim gibi rif, fakat küçük kadehlerle su veriyorteşrifattan kaçan adamlara doğrusu zor lardı. Bizim gibi baş ihtiyacı ekmek ve geliyordu. su olan kimseler için güç şey! Her yuKahvaltıdan akşam yemeğine kadar dumdan sonra nazik garsonlara: traş olup kravat bağlamak, kunduraları Biraz su rica ederim.. diyorsunuz. bağına bir buz parçası koyarak işi haltemizletmek şart olduğu anlaşüıyordu. Garson size: letti. Biraz suyu fazla oldu ama imamBöyle yapmca da hayat, bir yatılı Tenkiyu, diyor, gidiyor. Musluk bayıldı soğudu... mektebe dönüyor kordeş! Sabah sekiz tan doldurulmuş cam maşraba geliyor. Kamp idarecileribuçuğu, öğleyin bir buçuğu, akşam se Siz ona: nin yonıîmak bilmi kiz buçuğu geçti mi o fraklı ve terbiyeli Tenkiyu! diyorsunuz. Maşraba şoygarsonu, sizin masanızda yemek yeıken le bir devir yaptı mı boşalıyor.. Arka yen yegâne neşeli elemanı Servet Z»n buluyorsunuz. Biz önceleri aldırış etme dan bir diğeri: gin fransızca kırmadik.. Adamlar bizi kovmadılar; fakat Sam vooter pliz (biraz su rica ede sı, acayib ingilizceçivi çakarken bile ses etmiyen bu adam rim.) diyor. sile bu adamla anla ların, vakitsiz yemek yiyenlerin önüne Garson tekrar: şıyordu. Aralsrmda çatal kaşık koyuşlannı, tabak getirişle Tenkiyu.. (Teşekkür ederim) diyor muayyen yemeklerin rini görseydiniz! ve gidiyor. muay^en isimleri Ayol, bunlar garson mu, hamal Başka bir maşraba su geliyor. O davardı. Meselâ maşrabayı gösterip: mı? diye tereddüde düşerdiniz. Yani bitiyor. Böylece işimiz su ve ekmek is Pliz! deyince tabiî su olduğunu hallerile bu gecikmeyi protesto ediyor temek oluyordu. garsonlar anlıyorlardı. Kıçm kıçın sözü lardı. Şeker bayramının üçüncü günü bizim de tavuk demek oluyordu. Bütün bu Maamafih biz bunları bize benzetme aşçının kilosu sekiz liraya tedarik edi acayib lugatçeyi burada tekrar edeminin yolunu bulduk. Haftalık bahşi} u len patlıcanla yaptığı bir imambayıldı yeceğim. sulünü ihdas ettik. Bu bahşişleri alan yiyeceğimizi haber verdiler. Bizim loBir gün Servet Zenginin, sesile cüsve almıyanlar artık yemek saatinden kanta ila çocuklarınki ayrı olduğundan, sesi arasında büyük bir nisbetsizlik biraz geç kalmayı hoş görmeye başla bizim, kafile aşçısının pişirdiği yemek olan muhasebecimizle müşterek olan dılar. lerden daima mahrumduk. Fakat bay odasında ki burası bir nevi idare büBir emlâk ve iş takibcisini andıran, ram, hep bir araya toplanan idareciler, rosu idi otururken bizim metrdotel kadaima fantezi pantalon, siyah ceketle idaresizlere Servet Zenginin himmetile pıyı vurup içeri girdi. Gene ayağında dolaşan sivri burunlu ve gözlüklü metr birer porsiyon imambayıldı geldi. Lâkin çizgili fantezi pantalon, sırtında omuıdotel ise bize nasıl ikram edeceğini bi yemeğin zeytinyağlı olduğunu bilmiyen lan köşeli siyah ceketi ve si\Tİ burnulemez oldu. Böylece hayatımızdan metrdotel imamhayıldıyı ısıtttmış. Dü nun üzerinde siyah kenarlı yuvarlak memnunduk. Yiyecekler yolunda, gar şünün, Londrada olimpiyad kampında gözlükleri vardı. sonlar yolunda ve kamp j'olunda idi. srcak imambayıldı yemeyi! Beklesek Gud morning.. Affedersiniz, rahatYalnız yemeklerde hepimizin şikâyetini vakit yok, beklemesek sıcak.. Ne yapa sız ettim. Arkada|inız bu mektubu gönmucib olan şey su bardakları oluyordu. lun diye düşünürken Servet, kendi ta derdi, dedi. Ben aldım. Üzerinde «Ser ŞEFGARSONUN ( Yazan : DIŞLERI vet Beyefendi> diye yazılı olduğunu görünce, Servete verdim. Açtı, okudu. Allah Allah! Şimdi bunun sırası mı? Nedir o?.. Suad bu herifi göndermiş. Benim tskma dişleri göstermemi rica ediyor Ben şimdi ağzımdsn çıkarıp nasıl gösteririm. Söyleyin şuna da on dakika sonra gelsin.. Ben, adamcağıza on dakika sonra gelmesini söyledim, çıktı gitti... Servet de: Bu Suadm de işi yok! Ne diye dişlerimi elin Ingilizine göstereyim. Ben bir iğrenir adamım... Diyerek kalktı, dişini ağzından çıkardı. Ben takma dişi olduğunu dahi bilmiyordum. Aa!. Sizin dişiniz takma imiş Servet Bey? diyecek oldum.. Ne var beyefendi! Dişim benim değil ama kafam benimdir. Başkalan gibi takma kafa taşımam! diyerek bir de umumî taş atıp muslukta dişlerini yıkamaya başladı. Dişsiz olduğu zaman pek şirinleşen Bay Zengin, bu işi bitirdikten sonra dişleri, bisküvi kutusundafı çıkmış şeffaf ve ince kâğıdlara sarıp, masanuı üstüne bıraktl. Az sonra gözlüklü metrdotel geldi. Servet Bey, masa üzerindeki kâğıda sarılı diş takımını göstererek: Pliz, dedi. Adam, dişi aldı, evirip çevirdi ve Servete sordu: Mey ay tray (deneyebilir miyim?) Adamın ne demek istediğini anlamıyan Servet Bey biraderimiz.. • Yes Yees.. deylncej'herii I Burhan Fetek bir hamlede çıkardığı kendi dişlerinin lerinclen bahsetmiş. yerine Servetin dişlerini takmaz mı?. Bozuldu, yapfcramBunu gören Servet bağırarak: yorum. Hem paha Ne yapıyorsun Mister™ Hay Allah h ' h e m d e aîtı a y belâsını versin. Bunlar ne saygısız b^klemek lâzım de' adamlar. Ayol bu terlik mi? Hemen m i ş 5 u a d W ç boz ağzına.. Çıkar Mösyö, çıkar... Adam şamadan: şırdı. Zaten ağzına uymamış olan Ser HEZIT alsamvetin dişini verirken kendi dişini de za! cevabmı vermiş. birlikte verdi. Servet ikis&i de aldı. Bu fikir ona. iki Hidetle musluğa gitti. Hem yıkıyor, hem gün evvsl Londrsda de herife bakarak söyleniyordu: sıra bekleyenlerin dişçi dükkânı önün Suad Bey no gud.. pliz, ayen sori.. de kuyruk yaptıklarmı sanmamız hâciidiyerek Suada, herife çıkışıyor, ben de sesinden gelmiş. Suadın pek ciddi tamuhasebeci Nuri Beyle birlikte kırılıvırla söylediği bu söze karşı, metrdotel: yordum gülmekten... O esnada biz fur Hazır di§ oluyor mu?. diye sormuş, kmda değiliz, Servette bir feryad daha Suad da: oldu. Kendi dişi diye yıkayıp ağzına Bizde hazır dişler var. Ağzını?.m koyduğu, metrdotelin dişi değil miymiş. numarssını, diş sayısını söylersinız.. SiBu sefer özür dileme sırası, Servette: ze bir kaç tane verirler. Hangisi uyarsa, Sori. mil pardon, diyerek hem la biraz da rötuş ederler. iki gün içinde vsboya tükürüyor, hem dişi adama iade bir takma diş alırsmız. ediyordu. Biçare metrdotel: Çok güzel şey! Yanhşlık oldu, affedersiniz.. diye Hattâ bizim arkadaşlardan hani çıkıp gitti. başı çıplak, şişman mösyö var ya. onda Servet, ağzını üç defa sabunla yıka daima bir keç tane yedek takms c!iş dıktan ve takma dişi önce sabun, sonra bulunur. Bir kere soralım.. antiseptik gargara sularile, badehu ko Ah, çok teşekkür ederim.. lonya ile şartladıktan sonra ağzına taktı. Durun size bir mektub yazayım. Ben azizlik olsun diye: kendisine götürün. Verdiği dişi deneyi Herifin ürnaklan da simsiyah. niz. Olursa ne âlâ! Olmazsa bir şey Bunlar pek temiz adamlar değil galiba! kaybetmezsiniz. diye alay ediyordum. Ve bunun üzerine Servet Beye Hr Allahaşkına sus beyefendi! Benim msktub yazıp, sadece dişini gööter.nemidem çabuk döner, şimdi kusarım.. di sini yazmış, ama adama verdiği talimat üzerine biçare şefgarson, biçare Servet yerek işi kısa kesti.. Akşam yemeğinde, Suadla beraber Beyin, biçare d'şini ağzma takmış. Lâdik. Metrdotel, kendisine gündüzkü hâ kin işin daha güzel tarafı, Servet Bediseyi anlatırken, Suad kahkaha ile gü yin de garsonun takımım kendine uylüyordu. Adam da bu neşeye iştirak et durmaya çalışması oldu» mekteydi. Ben lâfa karışüm: Şimdi bunu size anlaürken Vallahi Aman Suad, herif, Servetin takms hâlâ gülüyorum. dişini ağzına koymaz mı? Patladık çülBen size bir şey sciyieyeyim mi? Biz mekten. Ne acayib sdamlar yahıı! [ğ bu Ingilizlerle haşir neşir olursak, çok renmeden... Suad hâlâ gülüyor... Hızı cümbüşlü sahneler yaşayacağız. H^men Allah dirlik düzenlik versin. gectikten sonra anlatü Metrdotel, Suada tesadüfen takma dis B. FELEK