25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURrVErr 1 Hazîran 1948 îfit T1UZEL HİKAYt 3O Ktiçük istasyon Yaıan: Ethaıt Bener Kaaıyon, Belvar koytinü geçiyor. ö n sırada oldukça hali vaKti yerinde bir aile oturuyor. Ailenın reısi mevkiinde, pos bıyıklı, gişmanca, sempatik bir adam... Bsni daha ziyade, cnun yanında oturan, on «Itı, on yedi yaşlarında bır genç meşgul ediyor. Elinde sinirlı hareketîerle oynadığı kasketinden, lise talebesi olduğu belli... Bu gençte bir gayri tabiilik var ama ne olduğunu anlıyamadım. Vakıa iyice çukura kaçan gözlerinden, iskelet gibi zayıf eilennden, kıvücımlı bakışlarmdan hasta olduğu görünüyor; fakat gene de hareketlerinde tabiî bir hastadan baş ka bir şey var. Bir aralık, liseli ger.ç yanmdaki gifiaan 2ata sordu: « Dayı, bu yokuşun adı ne» Sesi, peltek peltek çıkıyor, bir sarhoş sesini andırıyordu. Pos bıyıklı: K Belvar yokuşu» diye cevab verdi. Talebe, cebinden bir dolma kalem ve bir defter çıkararak, yazrcağa çalıştı. Kalem elıne yakışmıyor, daha doğrusu kalemi tutamıyordu. Gayri ihtiyarî eğilıp deftere hakryorum. Eğri büğrü, o kadar acayip bir yazı ki... Hâlâ başımın ağnsı geçmerniş, şakaklarım zonkluyor. a Bir yüzümü yikasam açılırım her halde. Otomobü tuttu anlaşüan.» Beraberce çeşmeye doğru yürüyoruz. Deli, istasyonun duvanna yaslanmış duruyor. Elleri, ayaklarj mü temadiyen oynuyor... Yeniden onun cazibesine kapılıyorum. Ysğmur da kafıf hafif yağmakta berdsvam. Yüzümü yıkadun. Bir parça ferahladım. Arkadapıma bakıyorum. Ne kadar da nejeli.. Acaba bir gün evvel ben ds böyle mi idim? Şüphesiz. «Buna sebeb muhakkak ki o delidir.» diye düşünüyorum. Kimbilir?.. Saat hâlâ yürümüyor. Hat boyunca geriniyoruz. Tepeden Urnağa kadar ıslanmışız. Ben hep o hastayı düşür.üyoruir.... Bir ağacı naltına çö meldik. Şuradan, buradan konuşmaya çalışıyoruz. Bu sırada o, pos bıyıklınm koluna yaslanarak bizim tarafımıza doğru geliyor... Arkam dönük olduğu halde, anla.jilmaz bir hisle ve belki de ayak seslerinden geldiğini hissettim, birden aysğa kalkmı?ım. Arkadaşım şaşırdı. îşaret ettim: o Kalk da ileriye dofru gidelim.B « Sana ne oluyor Allah aşkma?» Yüzüme tuhaf tuhai bakıyor: " Kasta mısın yoksa?» « Belki de...... Yürüyoruz. « Bu kör olmıyasıca tren neden gelmedi hâlâ?» « Bugün her iki tarafa da tren varmış. Bizimki bir saate kadar geliyor.» « Nee? Bir saat mi? Ya öbürü?» « İki saat sonra diyorlar.» Birden, gene aklıma o gelıyor «Acaba, hangi tarafa gidecekti?» « Biletleri aldm mı?» diye soruyorum. «Güçlük çıkarmadıiar ya?» « Talebe kartındaki pulun birisi kopuk diye mırın kırın e*ti ama, o kadar.» Yağmur hâlâ keşjlmedi. Istasyona dönüyoruz. Deli gene sıraya oturmuş, elinde cildlı bir kitab, okumağa çalışıyor. Fakat elleri o kadar kımıldıyor ki kitabı tutamıycr Şakaklaraıdaki damarlar mosmor olmuş. Ansızın başını kaldırdı. Gözlerime baktı. Epey zarhandır kurtulmuîtum. Tekrar onun bütün benliğimi kavradıgını farkediyorum. Ararmzda gözle görülmiyen bir kan aamarı, bütün varlığımı ona götürüyor sanki.,. Haiifçe ba§ım ağrıyor. Garip bir tiyuşukluk içindeyim... Yanımda oturan bir köylü kadın, has'anın yarunda duran ve annesi olduğunu tah tmn ettiğim kadraa eğilerek sordu: a Allah şifa versin, nesi var daÜkanlının?» " Sinir zâfiyeti, asabiyet.« îrkildim. Demek böyle imiş... Asabiyet, deliliğln ince ismiydi kanaatimce. Muhavereyi işiten delikanlı, şiddetle başını çevirdi. Bu şimşekli bakıslarda aradığımdan eksik veya faz la bir ifade bulamıyorum. Bir lâhza sonra gözünü annesine çeviriyor. Fakat artık bakışlarmın ifadesi büsbütün değişmiştir. Annesi bize doğru: '• Oğlum roman muharriri olacak, oserlerinde bizden de bahsedecek.iı Diyor, sonra oğluna doğru dönerek ilâve ediycr: . « Değil mi evlâdım?» Hayran, hayran annesine bakan delik.inlınm yüzünden bir an için bir gülürr.seme dalgası geçtı. Ansı~ın sesi kıshdı, elini ağzma götürdü. kısık bir sesle ve cehennemî bir ihtilâçla: (Kormşamıyorum...) diye h'.çkırdı. Elile dilini ağzına sokmağa çalışıyordu. Arkadaşıma döndüm. BaBir çan sesi, herkesi yer.nden sıçkıjlarımdaki burgulaşan acıyı ve sorgulu edayı farkedince garib bir şe rattı. <*Çok şükür Yarabbi» diye inkilde gülümsedi. Kulağıma eğilerek: ledim. Bizim tren geliyor. . Deli şid« Deli.» dedi. Başımla tasdik et detle ayağa kalktı. Elindekl kırmızı cildli kitabı sıraya bırakıyor. İsmitirn. « • Ne bakıp duruyorsun hâlâ?» ni göz ucuyia okuyorum: (Çocuk paArkadaşıma o ânda hastamn yüzün tolojisinde terbiye hataları ve çocuk intiharları)... Pos bıyıklı dayı, de belıren ıztırab çizgilerini işaret hastanın koluna girdi. Dışarıya çıkıettim. Baktı ve güldü... yorlar. Arkadaşım sesleniyor: Kamyon, az sonra küçiik istasyo« Hadi canım koşsana .. Yer bunun önünde durdu. îndik. Hava çok lamıyacağa sonra.» kapali.. Yağmur hafif hsfif çiseliKoru bir melânkoli içerlsinde ve yor... Arkadaşla beraber istasyon memurundan tren vaktini sorduk. I âdeta şuursuzca onu takib ediyoDaha dört buçuk saat olduğunu öğ | rura. Acı ve uzun bir düdük sesinjden sonra katar küçük istasyonun rerLr.ce eanımız sıkJÎdı. önünde duruyor. Gözlerim. lokomoBajim. hafıîçs ağrıyor. Içeriye gitife, bu dev azmanı heyuiâya takılıriyor ve bir sıraya oturuyoraz. Karnyor. Arkadaşımın ihtarile kendime yöh'daki hastayı düşünüyorum. İngeliyovum. Yoîcular itişe ktkışa inice İnce, sinsi sinsi yağan yağnur al;, jr. Ben de arkâdaşımla bir kompartında, üçüncü mevki bekleme yetımana jerleşiyorum. Bir âr. için rariadeki tahta iki sıradan başka otuhatlamış gibiyim. Zira deli öbür racak yeri olmıyan şu ufacık istastreni beklemek için istasyonda kayon . inasır.da, herkesin mütecessis hyo/. Biraz sonra calack olan kamnazsriarı ara&:n:ia. bir sinır hastası, pana mukadderatımızı tam tersine dört buçuk saat nasıl bekliyecek? birer yoldan ayıracak... Pencereden Zemin çamur içerısinde. Canj.m bakarken tekrar nazarlarnnız karsıkılıyor; dönüyor, dolaşıvor, saati Silaştı. «Seni bırakmıyacağım» der rne bakıyorum. daha on dakika bile gibi beni süzüyor, yahud bana öyle geçmcmif... geliyor. O ânda aklıma, okuduğu kiEinsteın izafiyet nazariyesıni mu tatıın açık duran kısmı gii'li Tekrar hakkak ki böyle bir günde ortaya cr.a ba/cıyorum. Artık kanaatim dekoymuştur. ğişti. «Hayır, diyonım, o alelâde bir Sis, bulut ve sıkmtı her yanm» deli değil.» Yüzünde meş'um bir kakaplamış... Kendimi; istavonda ü rarın ifadRsini oktıyorum O, bir. saat çuncü mevki bekleme y^rmdekı sı daha bekliyemez. rada oturan; ve gözlerini bu âsabı Pos bıyıklı, belki de bir iç güdüharab edici zarr.anm. m^nometresi gîbi, gitgide tazyiki artan bır sabit nün rssiri altında, onu uzaklaştırmalikle kendini seyTedenlere saplıyan ğa çahşıyor. O inad ediyor hşştaile mukayese ediyomm. Bu mu Eirden kampananın çaldığını işihâkkak ki, benim sinirlerm de. en tiyorum. Ona bakıyorum. Yüzünden az onunki kadar bozuk. Yeniden saa şiddetlı bir ürperti gelip geçiyor. Ba te bakıyorum. Daha üç saat var. kı§ları gitgide korkunçlaşıyor. GözDamarlarımdaki kan, kurumuş gibi. leri eanki daha ziyade çukura kaI'efes alamıyor, boğuluycrum. Vü çıyor. İçimde anlaşılmaz bir endicudüm, kaskatı... Sanki hayatım, de şe... linin gSz bebeklerinde yaırvor. GözLokomotif sanki yüreğimi vüculerimi başka tarafa çeviremiyorum... duma tesbit eden bağları koparır giBirden silkindim. Uyumuşum. Ba bi, derin derin haykınnca, o, hızla şunı kaîdırdım. Deli yoktu. Arksda pos bıyıklmm elinden kurtuldu. Bu §ım gülümsiyerek yanıma geldi: sırada tren hafifçe hareket etmişti. « Eiraz uyudun galiba!» dsdi. İçimde bir boşluk, bir titreme... Gö t'umhuriyet'in tefrikası: 3' BastaTc.ii 1 inci sahifede kikat bitmiş ve 22 sene hapis cezasır.a temas eden kanun maddesi ile yargılanmak üzere Birinci Ağırceza mahkemesine verilmiştir. Duruşmaya dün sabah baslanılmıştır. Perran, davacı mevkiinde avukatı ile beraber bulunuyordu. Avukatın mahkemeye verdiği müdahale istidası; Hüseyinin bu cinayeti kararlaştırarak işlediği mütaleası ile ceza kanununun 450 nci rnaddesine göre idamla cezalandırmak isteğini ihtiva ediyor; rr.addî ve manevî tazminat olarak da 20 bin lira taleb ediyordu. Perran, davasını anlattı. Kocası ile Bezesyan lisesinde tahsil sırasında tanı^tığını, 1947 senesi eylulünde evlendiklerini, doğruca îzmire gittiklerini, mütemadî huzursuzluk içinde bir hayat yaşadıklarını, bir ara İstanbula gelip ayrılmağa karar yerdikleri sırada Hüseyinin tekrar İzmire gittiğini, iki ay orada kaldığım, bu arada kendisine yalvarıcı raektublar gönderdiğini, belki düzelir ümidile kendisinin de müsaid cevablar verdiğini, günün birinde gözlerinde bir kara gözlük, elinde bir tabanca olduğu halde Bakırköyde oturdukları apartıman dairesinin kapısmda görüldüğünü ve anası ile berabsr kendisini alarak Hüseyinin oturduğu Yenişehir Palasa gittiklerini, burada annesini bırakıp kocasile beraber Şişlide ev aramağa çıktıklarını hikâye ettikten sonra hâdise3Ti de şöylece izah etmiştir: « Şişliden aşağıya, Yeniköy Palasa indik. Anneme telefon ederek gece burada kalacağımızı bildirdik, ondan çok korkuyordum. Beraberce votka içtikten sonra o yatıp uyumuştu. Ben bu fırsattsn istifade edip otelden çıkıp gidiyordum. Fakat bir garson çocuk Hüseyine haber vermiş; arkamdan yetişti ve beni tekrar otele çevirdi. Odaya girdik. Tabancasını çıkararak pencereye ve sigara tablalarına ateş etti. Beni bu şekilde korkutmak istiyordu. Ertesi gün evden beni merak edip arama^ gelmigler. Otel garsonu, ablam ile akrabamdan Refiğin ve bir sivil memuruıı bizi görmek istedığini söyledi. Garson çekilir çekilmez; Hüseyin kapıyı sürrr.eledi ve gardroptaki tabancasını alarak bana ateş etmeğe başladı. Bu sırada kapı kırıhp otel müdürü Mustafa içeri girdi, Hüseyinin kolianna yapıştı. Fakat o ateş etmekte devam ediyordu. Bir kaç yerimden yaralı bir halde kendimden geçtim ve Balta Limanı hastanesinde gözlerimi açtım.» Perranm bu izahatından sonra Hüseyinin sorgusu yapılmıştır. Hüseyin, evlenme tafsilâtmı, karısı gibi anîattıktan sonra ona hiç bir şekilde eza etmedjğini, onun ailesi efradmın tesiri altında olduğunu, ev tutuncaya kadar Yenişehir ve Yeniköy Palasta karısı ile beraber kalmak mecburiyetinde olduğunu anlattıktan sonra vaka günürm de şu şekilde hikâye etmiştir: « O günü, bir sivil polisle karımm ablası Berna ve akrabasmdan Refik, otele gelip bizi aradılar. Karımı öldüreceğim hakkmda ortaya bir iddia Etmışlar. Bu sekildeki arama âsabımı bozdu. Kapıyı sürmeledim. Gardroptaki tabancamı da baş ka b:r yere saklamak üzere elime almıştım ki karım koHanma yapıştı. Bu sırada tabanca bir el patladı. Bundan sonrasmı hatırlamıyorum. Karımın dort kurşunla yaralanmış olduğunu da bilmiyorum. Iddia ettiği gibi evvelce odanın penceresine ve sigara tabakalarma silâh atmıg değilim.» Sorgu, bu şekilde bitmişti. Mahkeme, dava evrakmm okunması, Perramn ablası Berna ile akrabasından Refik ve Yeniköy Palas oteli müdürü Mustafanın şahid olarak çağırılmssma karar vererek duruşmayı başka güne' tâlik etmiştir. zümü kapıyorum. Fakat anlaşılmaz bir his beni dürtüyor. Gözümü açtım. O, son süratle. vagonlara doğru yürümek isterkwn. ayağı, çamurdan kayganlaşan çimento üzerinde sürçüyor ve boylu boyunca yuvarlanıyor... Tren dönemeçten kıvrılip da istasyon gözlerimizden silirürken, onun, ayağa kalkmış, çamurlara bulanmış elbisesi içinde, bir ıstırab heykeli gibi, korkunç bakışlarla tekerlekleri takib ettiğini farkediyorum. Düşüncelerim, koyu bir bataklığa saplanmak üzere iken, bir ses beni daldığım melânkoliden uyandırdı: « Biletler, kontrol...» Birnz sonra küçük istasyonu koynunda saklıyan sisli vâdiden kurtulmuştuk. Neşemiz yerine gelmisti. Artık ben de o zavalh hasta ile alâkamı tamamile kesmiş gibiydim. Arkadaşımm anlattığı nükteli bir fıkraya kahkahalarla gülüyorum. ERHAN BENER Tos mahallesi, Şiremenli caddesi, Sucu sokağı No. 21 Kavseri kst öyle perişan bir haldeydi ki ağhyamıyordu bile. Zaten, ortada ağlarnasıru hakh gasterecek bir şey olmadığına kanidL Yalnız, kendisini korkutan bir şey vardı: Hayatta inarulmıyscdt derecede, korkunç derecede kimsesizdl. Dünya ile yapacağı mücadelede ne ana babası vardı, ne de eşi dostu. Annesinin, babasınm ölümüne niçin ağlamadığıru, tek başına giriştiği mücadeleden o zamana kadar niçin derin bir heyecan ve haz du}Tnuî olduğunu şimdi anhyordu. Bunun sebebi, o korkunç hodkâmlık, gülünç, kendini beğennıişlikti. Şimdi ise bütün emniyeti, rahatı, dayanağı birdenbire çökmüş, o bu enkazın üzerinde asıntıda ksimışb. Önunde boş, karanlık, renksiz bir istikbal vardı. Hayatın artık yaşamaya değer taraiı yoktu. ÖLÜM Yeniköy Palasta karısını! Eczacı ASEVI ARCA Adapazarı vuran adam mahkemede 29/5/948 cunıartesi günü kalb krizinden anî olarak öldüğünü teessürle bildiririzAilesi *** Bahrlye yü2ba5ilîrından merhum Muharrem Kesdlnln kerimesi, Dr. Hüseyin Mazlum Yeğin yeğeni, Devlet Denlzyolları geIir derıeti ır.emurlanndan Arif Öztjrünüıı eşl MEVLtt) Yüksek muhendis Ragıb Devresîn. validesi merhuın AYŞE GÜLŞEN Hanınun rııhuna itiıaf olunmak üzere 2 haziran çarşaırıba günü Bebek camii şerifinds üindi namaznu tnüteakıb "sıeviidi şerit okunacsktiT. Arzu buyuran zevatm teşrifleri rica olunur. Başbakan yeni hububat re|imini Baş'.arafi. 1 inci mhtfedt olduğu takdir edilir. Hükumet, hububat fiatlarinın artürılması yolunda umumî bir temayülür. mevcudiyetine agâhtır. Mevzuu dış ve iç şartlar bakımmdan tetkik ettikten sonra, Ofisin buğday alım fiatlarına bu yıl için bir prim eklenmesini daha ziyade iç şartlanmızm icabı olarak uygun görmüştür. Bu arada diğer hububat fiatları da, buğdaya nisbeüe yeniden yapılan daha ahenkli bir ayarlama neticesinde, birer miktar zam görmü§tür. Yeni ljububat fiatlan Bu yolda aldığımız kararlar gereğince, 1 haiirandan itibaren, Toprak llahsulleri Ofisinin iskele ve istasyonlarda mubayaa edeceği hububata vereceği fiatlar şoyle ojacaktır: Buğday için, bugünkü fiatlara ilâveten, 15 kasıma kadar 4 kuruş ve 15 kasıradan 31 marta kadar 2 kuruş prira verilecektir. Şark bölgeınizin iklim hususiyetleri nazara almarak burada 15 kasım tarihi 31 aralık olarak kabul edilmiştir. Çavdar, çakır arpa, siyah arpa ve yulaf fîatlarına 2 şer kuruş ve yalnız beyaz arpaya diğer hububatla arasındaki muvazeneye göre 1 kuruş zam yapümaktadır. Aynca, buğday vesair hububatın ifade ettiğim baş fiatlarına, hassa ağustosta başlıyacak olan döküm mevsiminden itibaren, hububatuuzı tereddütsüz Ofise vermenizi bekleriz. Hiç bir tereddüde artık mahal kabnadığını bir defa daha belirtırim Bildiğiniz gibi hububat fiatları mevsim başmda tayin edilir. Mevsim ilerledikten sonra, faydasının kime aid olacağı meçhul olan fiat değişiklikleri yapıhnasına hükumet katıyen taraftar değildir. Nit:kim geçen yıl fiatlar mevsim boyunca değiştirilmemiştir. Yeni yü fiat» larını da ilân etmiş bulunuyorum. Bu fiatlar 12 aylık kampanya boyunsabit kalacaktır. • ,= Karadeniz bölgesinin mısır ihtiyaa Ekmek mevzuunun bir meselesi da Karadeniz sahillerinin ekmeklik, rrasır ihtiyacının karşılanmasıdır. Eükumet, Karadeniz bölgesinde nıı;Lr fiatlarını büyük dalgalanmalara t?.bi tutanâmilleri bertaraf etmek va Toprak Mahsulleri Ofisi vasıtasile bu bölgenin mısır ihtiyaçlatını daha ziyade emniyet altma almak için Ofisi gerekli tesislerle cihazlandıracaktır. . Hükuınetin diğer toprak mansulleri j hakkındaki görüşü '"• Bu münasebetle hububattan £ayri toprak mahsullerimiz hakkında Hükümetin nasü düşündüiünü de açıklamak isterim. Umumî surette bu maddeler fiatlarmın piyasaya göre taayyün etmesi tabiîdir. Eğer bir madda iatililâkimizden fazla ise, lisans mekanizmasını kullanarak, yalnız fazla olan miktarın normal ticaret kanalile ihracma müsaade edeceğiz. Hububat ve belki de daha bir iki madda hariç olmak üzere, artık sağlam para ile dünya fiatları gittikce daha muvazeneli ve mutedil hale gelmektedir. Önümüzdeki mahsul yılmm beklendiği gibi iyi zuh'or etrr.est de esaslı suretta yardım edecektir. Hükumet, müdahale mubayaası j yapmıjacak îstihsalâtın memleket Ihtiyaçarmdan fazlasınm normal kanallaria ihracına imkân verildikten sonra. artık, nadir zarurî istisnalar dışmda, bizden müdahale mübayaaları beklenmemelidir. Keza, bir kaç aya kadar başlıyacak olan yeni ihracat yılmda, dünya fiatları üstünde s^ı§ yapmağa zoriıyan sun'î dış ticaret usullerinden sakınmağa da dikkat edeceğiz. Dış tfcaretimizin normal anlaşmalar çe\Tesinde cereyanma kıymet vermekte ve bunun için de yeni anlaşmalar akdi yolunda hızla yürümekteyiz.D / ^ 20 bin ton kepek ihrac editecck Ankara, 31 (Telefonla) Ticaret Bakanhğmdan bildirildiğine göre 20 bin ton kepek ihracma musaade edilmiş vs ihracat gartları 225 sayılı sirkülerle alâkah dairelera bildirilmiştir. İhracat haziran başından 1043 eylul sonuna kadar, her ay 5 bin ton olmak ve bir finnaya 250 tondan faz la düîmehıek şartı ile yapılaeaktır. İhracat lisanslan Bakanlıkça Terı'ıecektir. Satışlar, yalnız dolar ve İs\icre frangı ile yapılacaktır. HİDAYET ÖZTÜZÜN "1 Mayıs Pazartesl günü saat 10.20 de Allahın rahmetlne kavuşmuştur. Cenaz?çi 1 Hazîran Salı gpinü K1JZguncuk. Bamyacı sokak 1 No lu haneslnden «aat 12 d» kaldınlarak Beylerbeyt, Küpîüce al!s mezarlıgına defnediiecektir. Allah rahmet eyllye. * * * Son senelerin en çok alâka uyandıran eseri Ankara Vergiler ve îtiraz Komlsyonu (iyesinden raerhum Hulusi Ka.vaalpın mahduınu, merhum Muammer Kayaalpın ığabeyisi, Hüdson Otomobü Acentası All Ereanm fcayın birsderl. aabık Anknra Belediye Reis Muavlnl ve Çanakkale Vali Muavjıi TAHSİN KAYAALP vazifesi basmda iken ânl narette Hakkıc rahmetine kavu^muştur. CenazesJ bugün Çanakkeleden getiriUp lklndl namazınden eonra TejvikJye canüinden kaldırılarak Zincırlikuyu mezarlıŞır.dakl aile makbereslr.e ciefnedilecektir. Allah kendlsine rahmet, geride kalan skrabalarma sabrı cemll lhsan cylesln. GOEBBELSIN H&TıR&LARı İBRAHİM ÖZGÜÜ'ün Aylardar.beri bizzat çahştırarak hszırladığı Kitab şeklinde çıktı Umumî Satış Merkezi İNK1LÂB KİTABEVİ daha yüksek vasıflı buğdayiar için 2 ve diğerleri için 1,5 kuruşa kadar kalite primi de verilecektir. Demek oluyor ki, çiftçimiz, buğdayırun en büyük kısm'.nı satt'ğı 15 kasun tarihine kadar 26 kuruş, 15 kasımdan Husus! ve münferid olarak öğıetilir. mart sonuna kadar 24 kuruş ve 1 nisanPERŞEMBE'ye: BeyoŞlu Gaîatasaray Yerjçarşı cad. dan itibaren de priınsiz fiat olan 22 kuSARIYERDE ruşa alacakiardır. Tabiî, az önce bahNo. 25. P. Panosyan settiğim 2 ve 1,5 kuruşa kadar olan kalite primleri ayrıca ve bütün mevsim boyunca veriîecektir. Tedbirlerin müstehliki ilgüendiren LA GAİA LİBİKA ciheü İtalyan Operet Trupunun son Şimdi bu tedbirlerin müstehliki llgiveda temsilleri için yeni fiatlar İLK GALA GECESİ lendiren kısımlarına geçiyorum. Fakat, 200 300 500 kuruşrur. yapılan zammı hakküe takdir edebüme TELEFON: 32..101 Bu ak?ıun saat 21 de GEYŞA leri lçin bu kısımlan. müstehlikeler gibi Sidney Jones'in meşrmr hububat müstahsillerinin de bilmelerinİrgiliz Opereti TEŞEKKÜR de fayda görürüm. MARCELLA MASCAGNİ, DEDE Hükumet, millî ekonomirün teaıeîini 22 mayıs 1948 günü kaybettiğinüz MERCEDES, JITLİO NEGLİA, riraaün teskil ettiğini, ziraatimizde ise büyüğümüz GOVDRAN'O TRUCCHİ hububatın belkemiği olduğunu bilir ve M. ŞAKİB SOMUNCUOGnrnun iştirakiie bilhassa hububat lstihsal eden vatanebediyete teşyii sırasında bulunmak, Yann saat 15 te 200 ve 300 daşların hayat sartlarındaki hususiyetçelenk yollamak stıretile merhuma kakuruş, tenzüatlı matine leıi takdir eder. Mevzuu bu inanış aldirşinaslık gösteren ve gerek blızat, geFrantz Lehar'm EVA Opereti tında tetkik ettik. Fakat, hububat fiatıek mektub ve telgrafla büyük acımızı Yarın akşam saat 21 de larına dair takdirde bulunan hiç bir payhışmak lutfunu birden esirgemiyen ÎTCATMAZEL. NİTITŞ • vatandaş, yalnız bu görü} ile isi hallebütün dostlammza şükranlartmm arHerv4'nin komik opereti demez. Hububat fiatları, bir taraftan zederiz. Dede Mercedes ve Gondrano ekrcek vesair hububat mamullerinin fiSomuncuoğlu ailesi Tnıcchi'nln yarat'ıkları hususl atlan yolu ile umumî geçim fartlarıntn *** rol, Ikinci perdede şarkılar ve esaslı bir unsuru ve diğer taraftan, sair Anl olarak ararr.ııdan ayrılıp bîzlerl Bondanslı vervete toprak mahsulleıile bir fiat muvazenesuz mateme garkeden kıymetll »nremlz Zeyneb Ermanın ebedl istlrahatgâhına tevsine dahil bir unsurdur. Hükumet, ciinde, cenaze merasimine lştirak eden ve müstehliki de korumak görevini tajır. Fonradan evimire jçelmek »urefîe veya telEsasen Toprak Mahsulleri Ofisi kanugrafla ve mektupla acımıza katılan r« blıl nunda bu görev de derpiş *edilmi|tir. bu muztarib gürJerimizde .tese.liye çahşar. akrabalannnza, dastlarırr.ıza. komşu ve arEknıek fiatlarına da zam yapılacak ltadaılarımıza »yrı ayn tejekküre dsrin Hububata yapılaoak zamrnuı eknaeît teeMÜrümüz m&nl oldugundan muhterem fiatlarına aksettirümem.esi için, Oüsin gazetenlzln tavassutunu düerit. yapacağı zararları Hazinenin ödenıesi 0»man Erman. Hatice Turgay, Muazzez Elner, Suzar, Erman, gerekir. Ofis, yıllardanberi, ekmek fiHüseyin Erkal. atlarmda fazla değişiklik olmaması İçin zararma hububat satmıştır. Şimdiye kadar bu zararlar ihracat kârları gibi bazı fevkalâde gelirleri ve birikmiş ihtiyatlan sBrfetm«k suretile karşılanîiBU AKŞAM bilmiştir. 194849 yılında, hububat alım fdatlarının artürılmaması halinde dahl, 49 uncu sayı çıktı Saat 21 den itibaren Yuıdun yüksek llim otorittlerl İçin hazır bu jistemin İcabı olarai, Haâneye gene lanıp her ay bir fasikülü çıkarılan bu esa büyük zararlar kabulü düçecekti. Burin bisinci cildinln birLnci eayısı olan bu na bir de, hububata verilecek fazla flfaslkü'ünde; Bayındırhk Bakaaları, Bradli, Finlandiya, Hüseyin Raiıml Gürpmar, E r . a atın zararlan iîâve ediîinc:*, Hazineyi 1 YAŞASIN SPOR piyadesl, Daır.ad Ibralıırn faîa. Tesi5, Tur bu derece büyük zararlara sokarak klye tabil coğraf^ası, Türkiye yüksek tahîil meSeleyi halletmeğej kalkışmanın im2 FULYA BAR talebe cemlyetleri, zatUrria yazıiarı ve bil kânsrzhğı anlaşılır. hassa pek çok mühim olarak d«: 3 Tövbeler Tövbesi tçte bu durumia, hububat müstahsiliPETROL bendl vardır. Bu bend, kimyada ve polltl ne yukanda soylcdiğün prim ve fiatla4 HOŞ GÖR kada petrol, petrol terihçiğl, Türkiyed» pet rın verüehilmesi için yapılacai fedakârrol gibi her biri başb bafina ehermaiyeU. hğa, Hazinenin büyük nispetteki işti5 LÜKÜS HAYAT parçalara ayrılmıj ve mufasral olarak Izah6 GEÇİM DÜNYASI lar ve renkli harltalar kcnmustur. Harbler rakine mukabil, müstehlikin küçük bir çıkaran bu rr.ühim maddeye lhtiyacımızı nispette ıştirak ettirilraesi zaruri olmuşBütün temsiUer için numarah ve kazancımın «ydmlatan bu yan beheme tur. Bu Buretle, buğdayı rnisal alırsak, hal okunmalıdır. biletler sahlıyor. 4 ve 2 kuruş primia füli vasatisl olarak Bu rtushada be? renkli çak güzel bir Tür takriben 3,5 kuruşu Hazine ve g^çrru? Tel: 60821. klye hsritası vardır. Dördüncü clld kapakyıllar kâr v« ihtiyat bakiyelerini sarfelsrı da satıça çıkarılmıştır. ederek Ofis karçılryacak, rararsız satış sistemine girebilmek üzere de Ofisin buğday satış fiaü yalnız 2 kuruj lam görecektir. Bu zamBütün Fener Yıldızlarınm büyük kıt'ada restmlerlni \re mı dahl ancak, Ofisin satacağı hu hususiyetlerini bir araya toplıyan bubatla daiıa iyi vasıflı bir ekmek imaUne imkin elde edildiği raman yapacağız. Demek ki, Ofisin temin ettiği hububatla yapılan 850 ilâ 870 gramlık efcÜstün bir nefasetle ve öç renkli bir kapakla çıkü. meğin 2 kuruşa kadar bir zam görmeFiaü 1 Liradır. Başlıca bayüerden anynuz. sine mukabü, buğday müstahsili 4 kuruş (v e yahıız geç kalanlar 2 kuruş) veya ortalama 3,5 kuruş zam almış olaLübnan ses kraliçesi ve caktrr. ATEŞBÖCEKLERİ Orkestrası ASRî DANSLAR CANLI BALIK'ta NÂKSIN'de « Kadıköy: OPERA'da İJjSIKlOPEDI 1 f Avusturya takimibugün gidiyor Geçen pazar günü Millî futbol takımımızla bir maç yapmîş olan Avusturya millî takımı oyunculan, bu sabah saat 5.30 da Viyanaya müt3veccihen uçakla şehrimizden ayrılacaklardır. Misafir takım serefine dün Avusturya Elçisi ve Bayan Elerıens \Vildner Yenköydeki konsolosluk binasır.da bir kokteyl parti, Beden Terbiye3İ Umum Müdürlüğü de gece Taksim Gazinosunda bir ziyafet ver mişlerdir. Her iki toplantı da eamimî ve neşeli bir hava içinde geçnıiş, Umum Müdiir Vildan Aşir tarafından misafir takım oyuncularına hediyeler verilmiştir. » Yeıti S E S Opereti FENERLILERE NUJDEı Beeiktaş maliye binasi dün açıldı [ Beşiktaşta Barbaros Hayreddin tür» besi çe\Tesinde Maliye Bakanhğı tarafından inşa ettirilmiş olan Beşiktaj Maliye şubesinin açıhj töreni dün akşam saat 17,30 da yapılmıştır. Törende bir açış nutku söyuyen Vali ve Belediye Başkanı Lutfi Kırdar, bu güzel binayı, gene Barbaros türbesi civannda in şa edilecek dispanser vesaire gibi diğer binaların da takib edeceğuıi söylemiştir. Kordelâ kesüdikten sonra bina gezilmiştir. 646,000 liraya çıkan binarnn hususiyeti, iç teşküâhnın âmirlerin memurlan daimî surette kontrol edebilecek bir şeküde inşa edilmiş olmasıdır. Beşiktaş Malmüdarlüğü ile Maliye tahsil ve tahskkuk şubeleri bu bina içine alraacaktır. FENER ALBÜMÜ ÜÜ Vazan: JA3IES HİLTON Bu öyle mühim bir sual<ü ki, derhal müfibet cevab verileoek clsa ins3n:n, kemcini beğenırdşliği kabiıl etmesi îâzundı. Onun için, CaÜıerine kaçarr.ak yollsra sapıyor: «Belki tam mânas.le değii ama... bilmem ki; beklemek lâzım; çimdideD nasıl oevab verebilirim?» diyordu. Fakat, kat'î bir cevab vermek mecbırriyetinde tutulsa ne cevab vereceği de malumdu. Şimdi ise bir taraftan suiutu hayal ve tahkire uğramış olmanm verdiği teessuı, bir taraftan o mânasiz emellerinden dolayı ken<Ü5İne karşı duyduğu cfke üzerine, yarım saat nefsile samirnî bir rr.u£ahabede bulundu. Kendini bebeğenmişliğini de şiddetle, hattâ insafEısca tenkid etti. Sanki, bu huyumı mümkün oldugu kadar yaralamak istiyor gibiydi: yaralarına dayanamayıp ölürse kendisi icin daha iyi ohırdu. £welâ mantığm soguk eeliğini fcul Çeviren: VAHÜET GÜLTEKİN lardı. Hakikat orteda. idi: «Kendisine: «Sen dâhi, d€ğilsin> demişlerdL Bu EÖZ onun ağırına gitmişti. O halde, cîemek H, bendisini dâhi Eayıyordu. Gülünç mahluk! Mânasiz üısan! Kendini be^enmiş zavallıl Üçüncü sıaıi bir konserde piyano çaldım, diye kendini dâhi sandm ha! Daha acı bir nasihat verdi: « Dâhi değilsin sen Alelâde bir kız;m. Herkesin nasibine ne kadar fedakârlık düşmüşse sana da o kadar düşmüş. Onun için, çu manasız hayallerinden, ihtiraslarmdan ne kadar çabuk vazgeçersen o kadar iyi edersin.» Güzel bir öğüddü bu. Ona göre hareket etmeye karar verdi. Kararını tatbik de ettL Yirmi, yirmi beş dakika kacar. Catherine, hayatında ilk defa olarak kendini yalnız hissediyorduI ölü rüyaların, sarsılan ümidlerin ortasında yapayalnızdı. « Aman Yarabbi! Demek ben de aielâde bir insanım ha?> diye haykırdı. Ne korkunç şeydi bu! Ysttığı bu odaya, çahştığı tiyatroya, çok daha yüksek Fakat, bu yirmi, yirmi beş dakika bir mevkie götürecek birer yol olmadızarfında hayatırun en w>r, en acı anla ğ.'nı düşündükçe nasd tahammül edecekti? O bugünkü hayatın a, ancak, aorını yaşadı. düçünerek Kendini yatağm uzerlne atmıjU. F» naada zafere «rişecetinl Hem mnstahsHl, hem mfistehliki, hem umumî surette ekonornlıaizi korumak sorumunu taşryan hükumet, hazinenin esaslı fedakârlığı, ckmek fia4Jarına mümkün olduğu kadar az sirayet ve hubTrbat müstahîi^ne mümkün olduğu kadar faria yardım esasırg dayanan bu SARAY SİnemaSIHda S7ye 8 haziran saat 21 de kararlarile, elinden gelen her şeyi yaprrıs olduğuna kanidir. İ N G İ ' de : 9 ve İO hazîran saat 21 de Üç büyük şehrin buğdayı Bir Amerîkan gemisi şehrimize Blletler, 2 Hazirandan itibaren satılmağa başlanacaktır. Bu münasebetle, hububat pnlitikarnıdün ağır tank getirdi zm sair kesimlsrine de temas etmek isAmerikamn bize verdiği yardım malterim, katlanıyordu. Kendisinin de Kitchner canlanmiî bulunuyorau? Canh, carib, Hükurret, ekmeklik buğdayı hemen ?emesile yüklü bir Amerikan gsrnui yolunda, Gofforg yolunda yaşayan In lnadçı ve güzel bir fikir. Saniki sema münhaiTran Ofis tarafından sağlanan üç dün şehrirrüze geimiş ve getirniği ağıt sanîaıdan biri olduğunu bir türlü ka lardan bir ilharn perisi imlş de onun ka büyük şehre, tüccar tarafından da buğ tcnklan tahliyeye başlaraıştır. bul edemiyordu. Eskiden, Kitchner yo ranhk ruhuna çunları fısıldıyor gihiy day getirilmesini mümkün kılmak ve böylece t u şehirler ekmekliğinir terruniÇanakkale Vali Muavini lunda doğduğunu düşöndükçe «taühin di: « Farzet ki, Razunov tükmürıde ne normal ticaret cihazını iştirak garib bir cilvesi» derdL Şiradi bu ?evefat etti kilde düşünmenin zevkinden mahrum yamldı. Olamaz mı? Bu heriEn her söy ettirmek istiyor. Bu takdirde dahi Ofi*:. Çanakkale, Sl (Hususî) ÇanakkanKnrleketin her tarafmda olduğu gibi bu kalacaktı! Demek Id onun bu Kitchner ledlği doğru değil ya!» le V.;ii Muavini Tahsin Kayaalp, kıüç şehirde de rnüstehlik menfaatlerinln *** yolunda dünyaya gelrnesl tallhin cilvesi bekçisi olarak caima hububat arzına ha ES bir h3stalıktan sonra bugün vefalan değildi; bilâkis, gayet basit bir h l Cathertne'in hayattaki ihtiraslarının zır bulunacaktır. Eöyle bir sUteme gi fat etmig ve cenazesi Kemai vrapuru diseydi ve bunda bir fevkal£delik »ra birdenbire (fakat bif an için) sarsılma rilmeşi imkânları peyderpey hazulana ile İstanbula gönderilmiştir. Orada aile kabristanına gömülecektir. maya hakkı yoktu. Kendisini artık Mrs. sınm bir tek faydast oldu: Bu emelle bilir. Carbassm' gözila görmesi lâzrmdı; yani rine vâsıl olmak için onu eskisinin iki Uzun müddet Ankara Belediye iyi vasıfta ekmelc .yapılması misli çalıçmaya sevketti. Şimdi, piya«Tiyatroda piyano çalan kızcağız!> Bu görüşle de ilgili olarak bir diğer Reis Muaviniiğinde bulunmuş olan noya çalıştığı saatleri arttırmı», hattâ İnsafsız bir şekilde kendi kendini iğksrar almış bulıvnuyoruz: Ofis, bugünkii merhum, bir senedenberi Çanakkaneleyişi burada en hâd dereceyi bul harmoni ve konrurpuvan hakkmda ipti ekmeği sağlaırsEğa devam etmekle be lede Vali Muavinliği vazifesini yap4aJ malumat veren bir kitabı hatmetmuştu. raber, buğday unundan iyi vasıflı bir makta idi. Muhitte derin bir sevgi mej'i kararlaşhrmıştı. ekmeğin serbestçe yapılıp satılmasıns kazanmış bir idare adamı idi. ÖlüHayır; Mrs. Carbass'ın zannettiğl giSonra, tuhaf değil ml ^ıiç bir kom imkân verereğiz. Bu ekmek, piyasadan j mü, derin bir teessür uyandırrp'.şbi bir kız değildi o. Onu pekâlâ biliyortır. Ali KataboŞlu pozitörün eserleri onu Chopin'in eserleri du. Alelâde bir insansa bile o kadar kadar sarmıyordu. Çünkü, ona Chopin Eİınacsk unla yapılacağından. fiatı rla i piyasaya göre takarrür edecektir. B?alelâde değiidl. Salmcağın ipile hoğulup çalmaktan vazgeçmesini tavsiye etmiş lediye.erin piya^ava şöre bu ekme,:;:r. j öîen çocuk Bu inkâr kabul etmez haklkati böy lerdi! fiatını tesbit etnıek hususundaki yetki^ lece tesbit ettikten sonra ona dört elle Çarşamba günü, Victoria tiyatrosu ad. lerini ku'lsnmsları tabîidir. Cskiicarda, Valâeiattk mahallesinde Kâhya sokajında 11 numarah evde cturan Hasarıldı; bunda başka tutımabileceği bir resile Catherine'e bir kart geldi. ÜMüstahsiie hitab nım adında t i r kadın, sekiz aylık çocui;uşey yoktu çünfcü. Sonra, rühu, düştüğü zerinde sadece şunlar yazılıydı: Hububat mevzuu ü:erinaeki şu son raı salırıcâKta uyutarak mLsafirliğe gitrr.ij1 «Cumartesi günü saat ikids gelin. o derin perişanhk halinden yavaş yavaş Eıjzlerimie hububat müstahsiline hita' tir. Odada yalnız kalan çocuk, biraz son/a R. Verreker. ! edeoeğim: uyansrak ağlamağa ve debclenrr.eğe h^f'.akall.ınmaya başladı. bu esnrda salıncağın ipi bngszma <'"Tıpkı, arlamın konuşm?sı gibi, sert ve Hükumet sizin için elir.de olan bü m^ç: Catherine, etrafmdaki yıkıntıları, evJaTir.rak ölmüçtür. Ce?edi muayen» eden velâ ihtiyatia, sonra büyük bir azimîe. k.sa bir dav?t. Catherine de zaten böy tün imkânları kullanmıştır. îç ve dış T'r><*,köy Adalet Doktenı Salih Haşirn Sonbirer birer kaldırrp atü. Beş dakika le tir cevab alacağmı tahmin etrr.işti. şartîara göre, hububata iyi bir fiat m?z, Morga kaldırılmasına lüzum görm'Li^vennigtir. Bundan sonra. ve bil tür. sonr« sDminde hayal meyal bir füdr (Arkan var) Arab filmleri ve arkadasları trupu ARAB RAKS MÜZİK ve ŞARKILAR
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear