25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHCKIY.ET ~2 Aralık 1CIS HESAP ^ 1 8 ^»» Çevı Düıt fazla Yurdsuz, ailesiz, dostsuz, miktarda kok kadınsız, dinsiz Hitler köntürü geldi rgay harbi kazanamaması, Hitler gibi bir öndere lâyık oîamaması demek olacağından bu mület mahvolabilmeliydi, çünkü bu millet Hitler'i anlamamış demekti, bu suretle Hitier'in ideallerine de lâyık değildi. Hitler iğrenc oyununu kaybettiği takdirde işte bunlar onun vatanseverliğinin ve Almanhğınm neticeleri olmalıydı. Hitler ruhan iddiacı bir ir.sandı. manık nedir bilmezdi. Hoşuna gitTr.iyen büyük şahsiyetlere değer vermezdi. O. ncak isterse. nazik ve kibar olurdu, :akat tabiilikten mahrumdu. Roösevelt ,e Churchill 5leyhir.de nasıl bir bayağıkkla sövüp saydığı malumdur. Hattâ o, evvelce «hurthar» diye hakaret ettiği Stalin hakkında, siyaseti icabı. sonralan akdirkâr sözler söylemekten de çekinmezdi. Âlimlerin ve sanatkârların işlerine diktatörce müdahale ederdi. Ciddî sanafkârların eserleri hakkmds kabaca ve hattâ kasdi olarak tenkidler yürütürdü. Çünkü o. vaktile mimar olmak istediâi çin ınimarlığa fevkalâde istidadı oldıığıına ve bu ışten anladığına inanırdı. P3S sonbaharında Münich'te açılan Mimarî sergisi» münasebetile söylediâi nurukta, 50 yd önce Berlin gibi bir sehirde yalnız 2500 kişinin sığabileceği bir Otedral yapılmış olmasuıı acı acı ten«d etmiş, bu milyonluk şehirde yap.Un •catedralin en az 100000 kişilik olmas! âzım geldiğine işaret etmişti. Bir Proestan kilisesinin vazifesi, mahiyeti ve hususiyeti hakkında ne büyük cehalçt! Hazret, bir kilise topluluğunu muazzam bir siyasi nümayişle mukayese etmiş oııyordu. Fakat, bu, ayni zamanda mihab ve minber sözlerinin de bilinmeme;i demekti. Çünkü oparlörün henüz maum olmadığı o devirlerde buralardan 00,000 kişiye bir şey dinlettirmenin tabiî ki, imkânı yoktu. Hitler'in o meşhur 1000 yıllık Reich'ınm hakikat olan topu topu 12 yıh, 30 Yıl Harbinden sonra, Almanyanın sanat bakımmdan en kısır devresini teşkil etmiştir. Bütün bunlara rağmen Hitler bir deha ,dı. Şckilden şekile girmekte ve aktörükte o hakikaten dahi bir üstaddı. karşısına çıkan msanların nasıl bir muameleye tâbi tutulmaları icab ettiğinin derhal farkma varır, onlan kendisine yeklaştırmasmı bilirdi. O suretle konuşurdu ki, muhatablarını her söylediğini mutlaka yapacak durumda olduğuna nandır.rdı. Böylece kendi kanaatlerini herkese kabul ettirir, hiç olmazsa insana umud ve İtimad verirdi. Bu hal kendini bilhassa büyük toplantılarda gö.;terir, sesinin güzel olmamasına rağmen, fikirlerinî halka o suretle aşılardı ki. bunlarm doğruluğundan ve tatbik kaöıiyetinden kimse şüphe etmezdi. Hitler azim bakımmdan da bir deha idi. Hududsuz bir tahammül ve yılmıy?.n bir mukavemetle fikirlerinde febat ederdi. tyi karşılanmadağım hissedince plânlarını hemen değiştirir, daha müsaid tir zamanı beklerdi. Hitler susabilmekte de üstaddı, düşünmeden bir kelime bile söylemezdi ve bunlarm hepsi bir hesaba istinad ederdi, her şeyin herkes tarsfından duyulup biünmesini Lstemezdi. Onun bu husustaki görüşü, Nürnberg mahkemesinde çok defa tekrarlanan 1 numaralı cmirnamesinde tebarüz etmiştir. Bu emirnamede. her subay ve memurun ancak doğrudan doğruya kendisini ileilendiren şeyleri bilmesi, bunları da zamanından önce öğrenmemesi, isteniyordu. Hitler, buluş sahasmda dahi bir deha idi. O. en güç anlarda bile bir çare bulurdu, buluşlan sade olmskla bersber başkalarmın hatırına gelmezdi. Onun bu işteki en büyük yardırr.cısı, muhatabının fikirlerini derhal kavrama ve derhal ona göre hazırlanmak yolundaki kabiüyeti idi. Buluşları çok defa sert, fakat hemen daima tesirli idi. Hitler'in siyasetinin umudsuz durumunu bir gün Harbiye Bakanı von Blomberg'e izah etmiş ve kanaatimi ona kabul ettirmiştim. Sözlerime hiç bir suretle itiraz edemiyen Bakan, nihayet şunları söylemişti: «Hakkınız olduğunu biliyorum, fakat Hitler'e itimacım var. o her halcte bir çaresini bulacaktır.» Çok defa da böyle imiş gibi görünürdü. Hitler bilhassa teşkilât işlerinde bir rfeha idi. Kurmuş oldusu parti teşkilâtını hakikatte ehemmiyetsiz, fskat görünüşte önemli o kadar çok işlerle vaziMendirmişti ki. parti teşkilâtmm en küçük bekçis: bile kendisini devletin ıhnal kabul ebnez bir desteei zannederdi. Gerek istihbaratta. serekse Gestaponun hafiyecilik işlerinde elde edilen başarılar her şeyden evvel bu duygunun neticesidir. Arkas\ var Yazan: Dr. Schacht haberleri Tttrkcenin zetıginliği ve Eakirli İsmail Habih Yazan: Abry ve Andic'in Fransız liselerinde okunan «His toire illustree de la Litterature Francaise» kitabının iik sahifelerinde Fransız dilinin nasıl teşekkül ettiği anlaülırken bunun Golvaiılar, Romalılar, ve Cermenlerle kaynaşmaktan ileri geldiği söylenir. Ingilizcenin nasıl teşekkül ettiğini de geçenki Dil kongresinde Halide Edib çok güzel teşrih buyurdu. Keltler, Romalılar, kilisenin lâtinceyi din ve ilim dili yapışı, 5 inci asırda Tötonlann gelişile AngloSakson dili, 11 inci asırdan sonra Semi Sakson dili, 15 inci asırdanberi de bugünkü ingilizce. Almancanın ise daha fazla dülerle meydana geldiğini salâhiyetliler söylüyor. Bugünkü medeniyet âleminin en büyük üç dili, üçü de çeşidli dillerin kaynaşmasile son beş altı asırda esas çehrelerini aldılar. Halbuki türkçe daha sekizinci asırda Orhon kitabelerile nasıl ezeli bir kıdem sahibi olduğunu meydana çıkardı. O Avrupah diller hep cterekküblü», türkçe ise «tekli dil» dir. Hem «kadirm, hem de kadimdenberi kendi başına akıp eelen dil. Türkçcnin Ustünliiğü: Bu üstünlüğü 11 inci asırda Kâşgarlı Mahmud yalnız kuru lâfla değil o abidevi kamusile fiil halinde ispat etti. Türk düi arabcanın bütün mefhumlarını ifade edebildikten başka Allah dünya saltanatını Türklere verdiği için o saltanattan nimetlenmek istiyen herkes türkçe öğrenmek zorundadır dedi. O kamusu Arablara bu nimetler nimeti Tür kdilini öğretmek için yazdı. Zaten iki hadis rivayet ediliyor. Biri: «Türk dilini öğrenin, onların uzun saltanatı var.» diğeri: •Benim Türk adlı bir ordum var. dalâlete sapanlan o ordu tedib eder.» Koca Kâşgarlı diyor ki: Eğeı bu hadisler sonradan ihdas edilmişse demek ki öyle hadisler ihdasına zaruret hasıl olmuştur, bu zaoırete boyun eğmeli. Yok bu hadisler doğru ise o zaman da dinin emrine itaat gerektir. Türkçenin farsçaya üstünlüğünü de 15 inci asırda büyük Çagatay şairi Ali Şirnevai, gene lâfla değil .Muhametülluşateyn» isimli kitabile filen ispat etti Türkçenin heybcti: 12 ncı asır sonlarmda. Gaznelileri mütekaıh ikinci Türk devletini kuran Gorlular zamanında, <Şecereiensab» müellifi Fahreddin Mübarekşah. Allah ve Cennet dili olan arabcayı istisna ettikten sonra bütün dünya dilleri arasında: Türkçeden daha iyi ve heybetli bir dil yoktur» diyor Türkçeye rapbet gittikçe artmaktadır. Çünkü bütün dün ya devleti Türklerin elinde. Türk vatanı şarkta Çinden. earbda Roma devletine, ccnubda Hindden, şimalde ye'cuc mecuc diyarına (yani meçhul iklime) ksdar dünyanın en geniş ülkesidir. Evet Kâşgaıhdsn sonraki o ikinci büyük türkoloğumuzun hakkı var: Türk mil Dıl davasında kat^î karara doğru j NALINA M1HINA 1 1 Acı rakamlar ve tatlı hayaller! ü>ük Millet Meclisinde bir soruyu cevablandıran MaDÎ Eğitim BaknniTnu saym Tahsin Banguoğlunun, memleketimiıdeki okuma yazma bilenlerle bilndyenler hakkında verdiği rakamlann atş belâgati karşısında üzülmemck kaml değildir. Memlekette 7 yaşından büyük nfkfai 14,622,000 dir. Bu kadar nüfustan oknma yazma bilenler 5,469,000 kişidJr; okuma yarma bilmiyenler 9,153,000 dir. Vani bilenler, bilmiyenlerin yansı kadar bir şey! 16,000 köyde okul vardır; 20,000 köyde okul yokrur. Okulsuz köylerfe 6.400,000 nüfus vardır. Sayın Bakan, okutna yazma bilenlerin nisbcti yüzde 36.6 olduğunu fakat, okullsr dışmda, halkevlerinde ve orduda okuma. yazma öğrenenler bulundnğu için, bu nisbetin biraz daha jiHtsek olduğunu da söylüyor. Bu nisbet yüzde 40 dahi olsa ki değildir gene ortada şu hakikat vardır: 20.000 köyde okul yoktur ve okuma çağına girmiş 7 yaşından büyiik vatanda^larımızdan 9 küsur milyon klşi maarif nimetinden mahrumdur. Bunun manası şudur ki köylü «fendimiri okııtmak için, Cumhuriyet devrinde sarfedilen gayretler, asla kâti değildir. Okuisıı/ köylerde oturan ve okuyııp yaznıak imkânlarından mahTum bulunan 6.400,000 vatandaş bulunduğunu söyliyen sayın Tahsin Bangııoğlu .Ileride Isveçte olduğu gibi otobüsler kullanarak küçük köylerdeki çocuklaruı ıııcrkezlcre toplattırılmasın» çalışılacağını» ilâve ediyor. 20.000 köyde 6 buçuk milyona yakın insanın okuldan mahrum bulunması, r.e kadar acı bir hakikat ise sayın Bakanın bu sözleri de o kadar tatlı bir hayaldir. Isveç 447,844 kilometre karelik 6.458.000 nüfuslu, yolları mükemmel, nakil vasıtalan bol, çok ileri bir memlekettir. Isveçte okuma yazma bilmiyen yoktur. Türkiye ise 762.736 kilometre karelik 18,790,000 nüfuslu, yollan çok az, nakil vasıtalan mahdud bir memlekettir. Bir çok köylerimiz arasında ökü* arabası bile işliyemcz. Yazın katır sırtında «eyahat edilir ve kış bastırdığl zaman kimse yolculuk edemcz. Isveçte çocuklan okutmak için bir kaç yüz otobüs kullanmak kâfidir. Fakat bizim okulsuz koylerimizin niifusu. tam Isveçin nüfusu kadar olduğuna göre, bu kadar insanı okutmak için, bilmem kaç bin otobüse ihtiyac vardır? İstanbulda bile binbir güçlükle tsvcçtc yaptırdığımız 50 otohüse biniyoruz. Bu büyük şehirde, okullara devam cden çocuklar ve Üniversıte talebesi sabahlan ve akşamları binccek otobüs vf tramvay bulamıyorlar. Millî Eğitim B?kanımız ise, bize İsvecte olduğıı gibi küçük köyler arasında otobüs işleterek focuUl?rı hüyiik merkezlere toplamaktan bahsediyor. Muhterem Tahsin Banşruoğlu, Bingöl milletvekilidir. Bu sozlerinden sonra, kendisinin seçim dairesini asla gezmenıi; ve tanımamiş olduğuna hükmederscm. beni affetsin. Otobüsle küçük köylerden nıerketlere mekteb çocuğu ta^ımak hayalinden vazşfçelim de realist tedbirlere başvurarak köylü efendimizin çocuklarını okutmanuı yolunu ve çaresini bulalım. Kendi fikirlerinin esash surette müzakeresinden Hitler mümkün olduğu kadar kaçınırdı. O, bilhassa mahpus bulunduğu yıllarda, pek çok okumuştu, fakat okuduklarından yalnız kencii meyline ve arzusuna uygun olanı haz^metmişü. Hitler yarıbilginlerin timsaa idi, bir şey öğrenemediği gibi esasa dayanan münakaşalara da hevesli ve kabüiyetli değildi. Bundan dolayı şumullü müzakerelerde bulunmadığı gibi kanaat verici sebebler de gösteremezdi. O ancak fikriııi kabul ettirmeği bilirdi. Esash hiç bir bilgisi yoktu. O ancak, halk toplantılannda olduğu gibi. kendisine karşı konuşulmıysn yerlerde at oynatırdı. Onunla bütün görüşmeler birer monoloğu andırırdı. Radyo onun ideali idi. mikrofon önünde her akhna geleni söyler, karşıhğında hiç bir şey işitmezdi. Hitler, cemiyet adamının en güzel vas ft olan şaka, nedir bilmezdi. O ne başkasına gülebilirdi, ne de kendine. Daima ciddî dururdu. Hükumete geçtiğinin ilk ramanlarında, halk arasında onun hakkmda konuşulan ve suya sabuna dokunmıyan bazı şakalan bir defa kendisine anlatmış, bundan adeta hoşlanmadığını hayretle görmüştüm. Kendi«ine aid herhangi birşeyin şakaya ahnnasını makamının haysiyetine sığdırattazdı. Daima yükseklerde bulunmak isterdi. 60 ncı doğum günüm münasebetile Reichsbank Vıenim hakkımda karikatürlerle dolu bir kitab çıkarmıştı. Hitier kitabı görünce hoşuna gitmediğini izhar etmiş;, haysiyete mugayir buljmıştu. Bu şaka yoksulluğu ondan bütün partiye sirayet etmişti. Parti ve tcşkilâtı, hakkındaki en küçük şakadan kızarlardı. Kahverenkliler daima ciddiye alınmak isterlerdi. Kahve rengi durumunu şaka konuau etmek cüretinde bulunan kabareler kapatılır, komikler hapse tıkıhrdı. Onların mizah mecmualarmın neşriyatı ise zehir ve pislikten ibaretti. fakat şakadan eser yoktu. Başkalarile şaka ve alsy ederlerdi, fakat kendilerile şaka edilmesine gerek Hitler, gerekse adamlan asla tahammül etmezlerdi. Gönül açan gülmeyi yasak ettikleri için insanların kalbine giden yolu da zamanla kapamışlardı. Bazı sıkıntı ve ıstırablardan insan şaka ve gülmekle kurtulabilir. Hitler ve Nazileri bundan mahrumdular. Hitler'in ahlâkî meleleler hakkındaki görüşünü normal bir insanın havsalası alarnazdı. Böyle bir şey onun Için adeta mevcud değildi. Kötü tesir yapacağından dolayı hak ve kanundan alenî şekilde ayrılmadığı için, hiç olmazsa kendi tevabiine mahsus özel mahkeme ve muhakeme usulleri icad etmişti. Her iki tarafın muvafakati jartile, hâdise sivil mahkemelerden alınarak parti mahkemelerine verilir, suçlular ancak parti disiplinine mugayir hareketlerde ağr cezalara çarptırılırtardı. Sivil mahke melerin tbüyük hizmetleri» görülmüş olan parti mensublan hakkında ağır cezalara hükmettiği hallerde Hitler, affetme salâhiyetini bol bol kullanırdı. O, bu suretle adamlarını kendisine bir kat daha sıkı bağlamak isterdi. Böylece bir çoklannı avcunun içine almış, bunlan tehlikeli ve hattâ cinaî vazifelerde kullanmak fırsatını sağlamıştı. Parti kodamanlarının rüşvet almalarını ve kanunsuz yollardan servet edinmelerini sırf bu maksadla hoş göriir ve hattâ çok defa teshil ve teşvik ederdi. Göring'in kayıdsız ve sartsız Hitler'in idaresine tamamen tâbi olmasının bundan ileri geldiğine kaniim. Muayyen bir iktisadi meselede mutedil davranılmasını sağlamak üzere Göring'i Hitler nezdinde teşebbüste bulunmağa ikna ettiğimi ve fakat onun bu teşebbüse cesaret edemediğini hatırlıyonım. Sözünü neden yerine getirmediğini sorduğumda bana şu cevabı vermişti: «Ona bazı şeyler söylemeğe karar veriyorura, fakat her defasmda, onun karşısına çıkmca yüreğim yerinden kopuyor.» Böyle bir $eyin temiz vicdanla telif kabul etmediği şüphesizdir. Hitler ise etrafındaki insanlann vicdanlarının lekelenmiş olmasına ehemmiyet verirdi. Hitler kendi barbarlığımn mcydana çıkmasını Istemezdi, fakat barbarhktan da çekinmezdi. Himmler, yaptığı her katil için Hitler'den hususî veya umumî mahiyette almıj olduğğu tahrirî cmirlerin, gizli dosyasında mahfuz olduğunu bana bir defa söylemişti. Sırası geldiğinde Hitler bizzat en yakm parti arkadaşlarına karşı en büyük sadakatsizlikten çekinmezdi. O, insanlar arasında herhangi bir bağlıhktan bihaberdi, kalbden hiç bir şeyi sevmezdi. Ancak kendilerine karşı saygı göstermek mecburiyetinde olduğu kadınlarla konuşurdu. Kadınlarla hususî münasebeti pek sathî idi. insanlar arasında dostu yoktu. Senli benli olarak konuştuğu iki insan, Röhm ile Streicher'di ve Röhm'ü yukanda da söylendiği üzere. 30 haziran 1934 te kurşuna dizdirmişti. Hitler'in kendi kardeşlerile hiç bir teması yoktu. Bir üvey kardeşi Berlinde lokanta işletirdi ve onun yanında asla görülmemişti. Hitler yurdsuz, ailesiz, dostsuz, kadınsız. dinsiz» ananesiz ve kriksüz bir insandı, hiç bir yerde kök salamamıştı. Hitler filhakika kendisinin Almanya demek olduğuna kani idi, fakat bununla Almanyada doğup büyütnüş olduğunu değil, bilâkis Almanyanın onun şahsında büyümesi lâzım geldiğini kasdederdi. Siyasetinin muvaffak olamaması halinde Hitler'in Almanyanın tnukadderatı karşısında ne gibi bir durum alacağma dair Schirach ve Speer 'arafmdan Nürnberg mahkemesinde yapılan ifşaat korkuncdu. Bu ifşaata göre, Alman milletinin Hitler'in açtığı bu Kadıköy ve Kuruçeşme depolarında beş bin aboneye yetecek kömür var Karadcnizde havalar biraz düzelmıştir. Kömür Taşıt ve Tevzı müesseses:nin kömürlerini getiren Türkân ve Err.ek şilepleri dün limanım;za gelmişler ve hamulelerini Kadıköy ve Kuruçeşme depolarına boşaitmışlardır. ŞimdUik yainiZ Unkapanı deposunda kömür yoktur. Bu cepoya kömür getirecek olan gemi de bir iki güne kadar gelecektir. İki geminir, getirdiği kömür 5 bin abonemana kifavet edecektir. Bir sanık, karşı taraf avukatına küfiir etti Kalamıs cir.ayeti dâvasının duruşmssına Birinci Ağırcftza Mahkemefinde dün de devam edılmîştir. Şahid olarak dinlenen otomobiî çahtbi C. Nemli. îrfanırj, Azize küfür cttigini işitmediğini. yalnız şoför Azi;:n, Irf ana: Ben bildiklerirai söyledinr' jeklinde bir cevab verdiğini duyduğunu söylemiştir. Tarafların tevsii tahkikat hakkında bir istekleri olmadığını söylemeleri üzerine Başkan Nef'i Demirlioğl'j, müdahil vekili Celâl Yardımeıdan esas hakkındaki iddıasını sormuş; avukat da hazırlanabilmesi için mehü istemistir. Bunun üzerine Mahkeme. Celâl Yardımcıya mehil vererek duruşmayı tslik etmiçtir. Celseyi müteakıb, Mahkemenin kapısı önünde sanık Mehmed Ali Tektas, mudahil vekili Celâl Yardımcıya küfurler ve tehdidler savurmaya bajlaraıs: a\iıkat da orada bir zabıt rutturarak sanık aleyhinde hakaret ve tehdid dâvası açmıştır. Bu enteresan duruşmaya da Suçüstü Kanunları gereğince geç vakit. nöbetçi bulunan Yedınci Asliye Ceza Mahkemesinde başlanılmıştır. Sanık. suçunu itiraf etmlştir. Bundan sonra muhtelif gazetelere mensub muharrirlerden Rifat Ekinci. Mehmed Ali Yalçın ve Cem Atabeyoğlu ile orada bulunan Selçuk. Rauf ve Talât sahid olarak dinlenilmişlerdir Şahidler de dâvacının iddiasıntn varid o'.duğunu anlattıktan sonra duruşma. saat 20 ye doğru. bazı hususatın sorulması için tslik edilmiçur. Yeni profesör ve namzedlcr İstanbul Üniversitesi Tıb i'akültesi doçentlerinden Ntızhet Gökdoğan profesör olrnuştur. Diğer Fakültelerde profesörlüğe has kazanmış doçentler. açık bulunan profesörlüklere getiriieceklerdir. Bu arada. Edebiyat Fakdltesir.de doçent Vahid Turhan ile (ioçent Cevdet Perin. mürvhal profesörlukler için namzed gösterilmişlerdir. Brezilya İstanbul Konsoloşluju Brezil1. a İstanbul Konsolosîuğu. Konsolosluk servıslerinın Gaiatasarayda. Yeniçarşıda 20 No. ya nakledüdigini. 41990 olan lelefon r.umarasının değisınediğini biîdirnıektedir. Sağhk MudLİrü Faik Yargıcı. verem tedavitir.de kullanılan Streptcmycin'in. tscrube devresini gec,".rmekte oldugur.dan, resmi hastanelerde kullanılmasına Bakanlığın henuz karar venr.emış nlduğunu snylemiştir. Mem'.ekeümızden Filistine Yahudi muhacereti devam etmektedir. Dün de 79 kişilik bir Yahudi kafilesi motorle FılisUne hareket etm^tır. Motorlu nakil vasıtaiarı sahibler:, aralarıada bir demek kurmuşlardır. Bu dernçk. Şoförler Cemiyctinden ayrıdır ve rivayeıe gore. 900 üyesi vardır. Me5İekle hiçbir alâkası olmıyan doktor. diççi. tüccar gibi hususi nakil vasıtası sahibi olanlar da bunlar arasındadır. Sehirdeki motörlü nakil vasıtalarının sayısı dört bine yakındu. Bir o kadar da resmi ve özel motdrlu nakil vasıtası vardır. Belediye mutemedi tarafından getirtilen ucuz odunların satıçına dün dört yerde başlanılmıştır. Yalnız alıcılar hsnüz satıştan haberdar olmadıkları için dün pek az n.üracaat vâki olnıuştur. D'ğer taraftan havaUr düzeldiği için evve'.cs motörlerc yt;klenmiş olan odunların da bugünlcrde şehrimize getirilmesi ve satıça arzedilmesi beklenilnıektedir. Halk. maden kömürü bulamadığı için bü^aık bir slkıntı içindedir. Üsküdar ve Vnkapanı tevzi yerlerinde yüzlerce kisi kok kömürü beklemektedir. İstanbul Berberler Cemiyeti İdare Heyeti üyeleri, dün gazetemize geîerek. Tokatlıy?.n Berber Salornu sahibi aleyhine açılan dâvada okunan ehlivukuf raporundan bahi?le şunu söylemislerdir: « Bu ehîivukufu tejkil edenler kimlsrdir. bilnıiyoruz. Cemiyetimizden boyle bir heyet ister.rr.edi. Şu hale göre. mahken.ede raporu okunan ehlivukuf salâhiyetsizdir. Her berberin. kadın saçlarını boyama işinde ihtisası olmıyacağı gayet tabiidir. Biz. $u veya bu tarafı tutmak gayesinde degiliz. Fakat İstanbulda berberük sahasmda ehlivukuf verme> e salahi> etl^ yegâr.e yer. Cemiyetimizdir. Salâhiyetsiz kimselerden müteşekkil bir heyetin raporu. nıesleği.Tiize hakarettir. Alâkalı makamlar rezdinde dc teşebbüslere geçn.is hu!jnm^':tayız • Streptomycin hakkında bir karar Filistin yolcuları Otomobil sahibleri bir cemiyet kurdular Ankara Devlet Tiyatrosunda 50 defa oynanan ve İstanbul Şehir Tiyatrosunda hâlâ temsil edilmekte olan Ucuz odunlar rağbet görmüyor İstanbul Berbcrler Cenıiyetiııin bir iddiası Kitab şeklinde çıktı dular, bundan da üstünü Amerikadaki çogunlukları sayesinde dillerini o simalî Amerikanın lisanı yaptılar. Bugün o telâffuzu güç, çetrefıl dili dört beş 6 yüz milyon insan konuşuyor. 11 inci leti de, Türk vatanı da, Türk dili de osırda Türk dünya hâkimi tılduğu için türkçe de en hâkim dildi. Şimdi türkhep heybetler heybeüydi. ç^miz de bizim kadardır. Türkçenin zenginliği: Tüıkcenin bünye kudreti: Kâşgarlı ve Nevai gibi eski kaynakTabii milletlerin kıymeti nasıl yalmz ları iyi bildiği anlaş'.lan Ali Suavi, bundan 79 yıl önce, 1870 te Pariste çıkar i'Jkeleri ve nüfuzlarile ölçülemezse dilkonuşanların dığı <Ulum gazetesı» r.de Türk dilinin İ5rin kıynıeti de o dili «arabcadaki irab müşkülâtından vesai cakluğu ve azlığı ile ölçülemez Abdülzamanında haritamız Işkodrareden dolayı arabcaya faik» oldugynu, acemceye üstünlüğünün de Nevainin d?n Baîraya, Trablu^tan Yemene uzakitabile apaçık sabit bulunduğunu an îvrdı. Fakat hız çürüktük. Şimdi coğlattıktan sonra, Ingiliz ve Amerikan li raryamız küçük, fakat kendimiz güçasaniyatçılarına istinadla da türkçenin lüyüz.. Türkçemiz de böyle. Onun koAvrupa dillerine faikiyetini söyler. Bu nuşuima îabası daraldı. Fakat bünyesison davasını ispat için Arthur Lumle> nin kudreti olduğu gibi duruyor. Ali Davids"in ingilizce yazdığı Türk Gra Süavinin Lumley DaviHs'sinden bugünmeri» isimli kitabına istinad ediyor. O kü Jcan Deny'ye kadar Türk dili i!e kitabın methalinde Ingiliz âlimi türkçe ııjra^an bütün garb âlimleri türkçemideki "Sevişlirmemek» kelimesinin ingi ?in bu bünye kudretine hayrandnlarlizccde ancak 10 kelime ile <seviştire Kedır bu bünye kudıeti? Onlar meydamemek» keiimesinin ise 12 kelime ile r.a çiKardr. Sar.ki dünyanuı dört bucaifade edilebildiğini açıklayıvermiş. Ne Sırsdan 'bütün clil âlimler; bir araya topticede Ali Suavi hükmünü veriyor: lanrr.ıs, tasriflerile kaideleri gayet koUv. istisnası olmıyan mantığı kuvvedi €Türkçe en zensin dildir.» bir ciil yapslım demişler. İşte türkçe Türkçe ana dil mi? bövle bir dilmiş. «Milli Mücadele» devri, 1922 yıh, SaKakirlik nerden geliyor? karya ile büyük zaferin arasındaki zaBöyle bir bünye kudretine rağmen bumandayız. Maarif Vekili Bahkesirli Veh gün dilirrizde apaçık bir fakirlik varbi Bey, ki hemşerimizdi ve kendisine l K O Kamusu Osmabir ağabey nazarile bakardık, bir gün Ali Seydinin yanına girdiğim zaman gayet neşeli bir si büyük hâcımda, her biri üç süsesle: «Samih Rifat Bey çok mühim biı tunlu 113? sahife ttıtar. Müellifin kitakeşifte bulundu. türkçe bütün dillerin bm kabırda: «LİEani Osmanide müstaanasıymış» dedi. Eğer bu keşif ispat e mel türki. arabî. farisî ve ecnebi 40 bin dilirse vekâlet tarafından kâşifi mükâ kelimeyi muhtevi, diye övünüyor. Halfatlandınlacağı için Vekâlet binası sa kuki o 40 bin kelimenin çoğu: cAfitablonunda kalabalık bir toplantı yapıldı. hurşid. şems, kanıer, mah, ab. ma'ı giizafetlerin Rahmetli Samih Rifatın uzun uzun iza bi yazı dilimizden yabancı hatını dinledik. Ondan sonra kürsüye atılıvermeMle yuvarlanıp giden lüzumgelen Orta Tedrisst Umum müdürü suz kelimelsrdi. Onlar cıkarılınca o kaKâzım Nami: <Bu izahatla bunun bir mus yanya iner. yani 20 bin kelimeye. keşif oldu|u anlaşıldı, reyinize müra Halbuki Victor Hugo eserlerinde 45 bin caat edilecek» deyince rahmetli Topçu kelime kullandı, Anatole France 50 bin Ihsan bütün orariski kalabalığa tercü kelime. Bueün medeni rmlletlerin nrlli man olan bir sağduyu ile şu cevabı kamu?ları ilim ve sanstın bütün sahaverdi: >Hepimiz verilen izahatı faydal) tardaki mcrhımUrını ifade icin yiiz bini bir konferans gihi zevkle dinledik amma bilmem nç kadar gectiler. Önümüzde tırbunun bir keşif olup olmadığını söyle manrr.ağa me?bur old'jğumuz işte böyle mek bizim ne haddimizdir. ne de buna bir sahika var. salâhiyetimjz vardır Biz evct desçk Atatürkün haykın*ı: sonra ilim âlimi bunun keçif olmad'ğını Bir gün sofrada A'ımsd Cevad Emre meydana çıkarırsa bizim evetin ne kıytürkçenin zenginüğini, rumeaya kayan meli olur? Aksine biz haj'ir desek sonşivesile. ballandıra ballandıra anlatnken ra .. • Arkadan rahmetli Vasıf Çınar riAtatürk bircenbire haykırdı: .Nerenin yaset makHnvnda bulunan S?mih Rifazeminliği. fskirin fpkiriy'.z. Baksanır.a ta >çince bilir misiniz? dedi. Havır» cevabını alınca cemaEte cıoncrek: .Va medenî dilkre...» Bvı haykırışı yaparziyet anlaş'ld dedi. Bir sualle keşif ken sofrada Yahya Kenal de vardı. Bunu elbe* Falih Rıfkı da, Fazıl Ahmed su'a düşmüştü. de. sofranm diğer münevverleri de bii Hrler. Atatürkün o haykırışı; hepimizi Unrtulan hakikat: Dinlcr gibi diller de mücerred olarak nıedenî diîlerin eriştifii zirveye eriştirele ahnarraz.. Dinler gibi dillerin ka mek için bir davetti. O haykınş, o büderleri de millctlere bağlıdır. Birer aki vük hadefe varnıak için bir kumanda de ve kitab olan dinleıe hacim veren idi. O kumanda asıl Türk dili inkılâbının milletkr oluyor. YaHudilik. hıristiyan r.erede olduğunu göster:vordu. Bir defa hk. ilâml;k. b\;ditlik; o dinlere giren hedefi arâÇik sörelim. Oraya tırmanmilletlerin manz?rası ne i«e o dinler nıanın volu zannedildiği kadar güç deodur Hsttâ deeil dinler. p.yni dindeki ğildir Cünkü medeni milletler oraya mezheblcr dc öylc. Katolikiik mi. protes varnT.k için yollar açtılar, açılan yolları tanhk mi: çaşmaz ölçüyü o mezlıeblerin a?falt!a dö;ediler. bi^ler o yolları bır?akidelci'incie değil. o mezheblere şiren kıp fundolıklar arasında yeniden keçi nıillstlerde ararr.alı. PTote?tanlıçı daha yolları aramağa kalkarsak. bu boş eoinamik gösteren İngüiz. Alman ve A meklerle kaybedilen nakid ve vakit yümarikan nvllstleri değil mi? .Sünnilik» zünden yannki nesillerin lânetine uğile •Şii» lifin ferkını Türkıye i!e İrana rarız. Hçoimiz onlara yalnız doğru obakarak anlıyabiliriz. Diller de böyle. E lanlan miras bırakmakla mükellefiz. » • e t türkçenin ezeli kıdemine karşı an Onlar bizim bir valammı?.! v?k?larlarsa EiM.nbnu Halkevinde ıDevletçilik ve Türrak 15 inci asırdan baş'.ıyan bucünkıi onun yüıürıden en d^ğrumuza da inanki\ede Tatbikatı» mevzuu uzerinde bir koningilizcenin ömrü pek güdüktüj. Fakat maz olurlar. Acı da olsa. zararı yok, ferans veren Prof. Refii Şükrü Suvla, bir İngilizler bir cihan imparatorluğu kur açık görüşeceğiz. rruharrirımize düşüncelerinin bazı gazetelerde umumi efkâra doğru olarak aksettirilmediğini söyliyerek demiştir ki: « Ben, devletçiügi ve memleketimizdekl tatbikatını topyekun, uluorta tenkid etmedim; konferansta her türlü devletçiliğe karBugün Matir.elerden İtibaren iki büyük film birden şı cephe almış da değilim. Memieketimiz, iktisadi şartlarının 25 sene evvel olduğu gibi, bugün de mutedil bir devleiçiliği icab ettird:ği hususundaki kar.aatimi açıkça izhar T Ü R K Ç E S Ö Z L Ü ettim. Tenkid ettiğim cihetler: Devletçili* ğinıizin sistemsiz bir şekilde ve makul adY\ ; ONNE de CARLO BRtAN DONLEVY dedilemiyecek sahalara kadar yayılmış olması. çahşmalarında gayeye aykırı inhirafJEAN PİERRE AUMONT lar kaydetmesi ve Devlet işletmelerinde Eşine ender rastlanır bir aşk Macera Müzik ve sanat hârikası. türlü aksaklıkların mevcudiyetidir. Devletçiliğinıizi. maksada ı:ygun bir hale koymak için ifratlardan ve aksaklıklardan kurtannak lâzımdır. Bunun için de bazı tasfiyelere gitmek ve e!de tutulacak işletmelerVİRGİNİA BRUCE TİTO GÎNZAR de esaslı ıslahata giri.şmek icab edecektir.•> tarafından oynanan aşk Müzik filmi. OO Û UM Zengin revüler, nağmeleri uzun müddet kulaklardan çıkmıyacak bir müzik Geçen sene İstanbulda evlenen İskenderun İran Konsolosu Bay Nimetullah Falahın kuı Bayan Tahire ile İstanbul İran Viskonsolosu Bay Cevad Behnamın burada bir erkek evlâdları dünyaya gelnıiş ve Hasan adl konulmuştur. Sevük Bir profesörün yanlış anlaşılan konferansı >. OEMBERLİTAS SİNEMASINDA . 1 ŞEHRAZATIN DOĞUŞU 2 B R A Z İ L MEVLİD P e n d i k S ı t n ı a Y^.~.~z\z YILBAŞI HEDİYESİ Almak için. olmazsa da zevkinizi zenginleştirrıek için C C KÜÇÜK HABERLER ^ ) K ye bir kere uğrayınız. GALATASARAY 261. • • • • AİLENİK EN İYİ YILBAŞI HEDİYESİ Çocuklarının FOTO S A B A H ' t a çekilen resmidir. Galatasaray 289. Tel: 40108 • * • BUGÜN saat 17 de Arşam H. Kavalyan ve tEİebclcri tarafından Robert Kollejde yaylı sazlar orkes,trası koröeri verilecektir. • * • İSTANBUL kaymakam'.arından beşinin değiştirileceği hakkında bazı haberler varsa da, ilgiü makanılar. çimdilik buna ihtimal vermemektedirler•k İSTANBUL Üniverçitesi Spor Kolu Ba;ksnlığı tarafından, Istanbulun bütün tenisçilerinin iştirakile tertib edilen kapalı salon tenis müsabakalarına bugün saat 9 da Teknık Üniversıte salonunda başlanacaktır. Müsabakaların dömi finaüeri cumariesi, finaüeri pazar g\inü oynanacaktır. • » İSTANBUL Üniversitesinin yeni yıl btıtcesi etrafında Ankarada temaslarda bulunan İstar.bul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Sıdchk Saıni Onar ve Genel Sekreter Ferid Zuhtü Örucü, bu sabah şehrimize geleceklerdir. • * • MALIYF Bakanı Şevket Adalanın daveti üzerine Ankaraya giden ve yeni vergiler etraiında aiâkahlara izahat veren îstanbul Üni\c site?i İktisad Fal;:ıltesi profesörlerinden Dr. Neumark iie Dr. Alfred İsaac. bu sabah şehrimize geleceklerdir. Y A R I N İKİNCÎ S A Y I S 1 Karikatürleri, Fıkraları Nüktelerile sizi HAYRAN EDECEKTİR! B U A K Ş A M vefaîmın kırkıncı gününe îes3du* eden 24121948 cuma gunü Hatim duasını müteakıb Mevlidi Şerifi Bostancı. Kuloğlu camii şerifir.de okunacağından kendisini tanıyan, seven ve arzu eden ihvanı dinin teşriflerini bekleriz. E;i: Saime Atasay Çocuklan: Erdoğan, Arrnağan. Leman ve Tecrnan Atasay Emekli Nahiye Müdür.erınden Abdülkerim Alpınar. Devlet. Demiryolları Tren şeflerinden Afif Oksal. İstanbul Vilâyeti Hukulc İşleri Mudürlüğü Tâbiiyet Mümsyyiıi Kâmil Alpınar, Devlet Demiryolları 2 nci İşletme dok'ı.orîarından Vedia Can. Stea Ronıana Gsz Kuınpanyası memurlarından Nebiî Aîpınarın dayıları. Yanya ejrafından 10121948 tarihinde rahmeti Rahmana kavuşmuştur. Haluk ve kâmil bir insan olan merhuma Allahın gufranını diler, kederdide ailesine taziye'Jerimizi bildiririz. ABDÜLKADİK ATASAY'ın vc Sı'.ıhat Memuru ÖLÜM İ P E K SİNEMASINDA Filmlerin en güzeli.... Türkçe sözlü filmlerin en mükemmeli Çarpışan gönüller, büyük aşk ve macera MÜFTÜ FUAD MUSTAFA ALEVDEN CLAUDETTE Yaratıcıları: GÖNÜLLER JUNE ALYSON COLBERT VVALTER PİDGEON CUMHURİYET Nüshası 10 kuruştuı Abone şeraiti Heyecan. Zenginlik. Renk. Cazibe. Ahenk. Neşe; Canlılık; Aşk ve entrika... Hepsi bir arada. İşte SEFER 21 ÇARŞAMBA 3 Vasati Ezanî ! FABfÛKÂLARA Satış deposu: Muamele Vergisi defterlerinizi almadan bir kere yeni tabettiğimiz defteılerimizi göıünüz. 1 ö 1 İ 1 i GÜZELI ÜZ ER RGSMI GSMI Oynıyanlar: DENNİS O'KEEFE ve CONNCTANCE MOORE İ SİNEMASINDA TürKiye tçln 300 Ki. 800 • 1500 • 2800 . Haric içlD «00 Kr. 1600 . 2900 • MO0 • İNKILÂP KİTABEVİ | 7,23! 12.13 ] 2,39 7.2S 14,32; 16,44 18,33 S.35 9.48 1 2,00 1,39 12.31 D I K K A T Gazetemize gonderüen evraJs ve yazılaı mesullyet kabul B u g ü n matmelerden itibaren ELH A M R A
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear