23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 9 Kasım 1947 ŞÎMALDEN NOTLAR Şimal memleketlerinde tsbbî ilerîemeler Yazan: Prof. Fahreddin Kerim Gökay İkinci Cihan Savaşından mağlub çıkan Alman ülkesinde canlı cansız her şey galibler elile taksime uğrarken C«rnaen bilginleri de bu bölüşmeden kurtulmadı. Şu kadar ki bunlar itibarlı ganaim metaıdır! Bizim bildiğimize göre ilmin vatanı yok, fakat âlimin vatanı vardır. Baslayışından itibaren garabetler koleksiyonu olan bu harbde bilginler de zorla vatancüda bırakılıyor; oturduğu evden gangstervâri kacırılmak istenilenler dahi görülmektedir. Kuş uçmaz, kervan geçmez steplerde kurulan ve kapılarında süngülüler bekliyen 'âboratuarlarda çalışrnak zorunda bırakılan bilginlerin duydukları gurbet acısı hiç şüphesiz manevî elemlerin en zorlusu ve tahammülsüzüdür. Fakat bütün bu acılara rağmen değişmiyen bir hakikat vardır ki o da ilmin de, âlimin de değeri daima üstün, daime erişilmez mertebede olduğudur. Avrupa ilim sahasmda Almanyanın boş bıraktığı hareketli varlığı şimal memleketleri doldurmak istemişlerdir. Nobel sulh mükâfatınm karargâhı olan Stockholm'da, Danimarkanm merkezi Kopenhag'da çeşidli ilim kongreleri topIsnmıştır. Stockholm'un en güzel salonlarından biri olan Konserevinde İsveç Veliahdinin himayesi altmda toplönan fsekizinci milletlerarası ilmî teşkilât kongresile Kopenhag'da toplanan milletlerarası mikrobiyoloji, gene Stockholm'da yapılan sitoloji yani hücre ilmi kongreleri seçkin bilginleri toplaması bakınundan hususiyet gösteriyordu. Milletlerarası ilmî teşkilit kongresine başta Amerika olmak üzere Ingiltere, Fransa, Belçıka, Çin, Brezilya gibi birçok milletler Istlrak etmişti. Mısır, Finlandiya, Yunanlstan, Bulgaristan, Rumanya gibi kom«ularımız da vardı. Bu milletlerin bayrakları kongre binasınm önünde seref direğinde dalgalanıyordu. Çok şümullü bir isim taşıyan bövle bir kongreye sefaretimizin vakit ve zamanmda haber vermiş olmasına rağmen, memleketimiz ilim fileminin lâkayd kalmış olmasmdan üzüntü duyduk. Harb sonu dünya;ını ilgilendiren teknik ve ekonomik meselelerin konuşulduğu bu kongrede bizi birçok noktalardan alâkalandıracai mevzular dikkati çekiyordu. Kongre konuşmalarının basılacağını tahmin ediyorum. Fakat konulardan bir kısmımn olsun isimlerini yaanadan geçemiyeceğim. Birleşik milletler diyarında ihnüı ticarî sahada tatbikından faydalanılması, millî sanayi politikasile sanayi şirketleri politikası arasmdaki münasebetler, büyük taahhüd işlerinde ilmî araştırmalar, ev hayatmda ilmin ve tekniğin yeri, araşürma ve müşahedelerde milletlerarası işbirliği, ilmî organizasyonun felsefe ve tatbikatı, sanayi sahasında şef yetiştirmenin şartları ilh... Hmin tatbikî sahadaki gelişimini bu kadar etraflı bir tarzda etüd eden kongre müzakereleri karşısında bilginin hedef ve eayesi üzerinde felsefe kitablarındaki çeşidli münakaşaları düşünüyorum. Newton, Principia adlı büyük eserinin mukaddimesinde «ilmin gayesi sanayie hâdim olmak değil, felsefeyi ilerletmektir», ve meşhur Fransız riyaziyecisi Henri Poincare ise «ilmin gayesi ancak bilgidir» demişti. Fakat Fransız filozoflarından Emile Meyerson'un şu cümlesi benim daha çok hoşuma gidiyor, galiba reaüteye daha uygundur. Du cheminement ı de la Pensee adlı eserine başlarKen «Eğer düşünüyorsak bu ana kadar malik o!madığımız bir bilgiye vâsıl olmayı ütihdaf ediyoruz. İster bu bilgi bize faaliyetimizde yardımcı olacak bir bilgi olsun. isterse yalnız merak ve tecessüsümüzü tatmin edecek sırf nazarî bir bilgi olsun» diyor ve bu suretle ilmin iki gayesini de kabul ediyor. Işte Sekizinci Cios »kongresi bu son fiîozofun görüşünü çalışmalarma temel olarak almış bulunuyordu. Bu kadar ^ milletin gittiği yoldan ben neden ayrı1 layım? Ben de kendi saham dahilinde şimal memıeketlerimn ilim çevresile te ' Ne yapakm yahu! Bir akıl öğsetsenize.. Sessiz film gibi susuyorsunuz., Söylesenize ne yapalım?.. Balık kaçtı oyn:ycl:m ağabey!.. A, ds'.iii... Ayol bu yaşta balıklar çoktan kaçtı... Başka bir şey akhna galmiyor mu?., Gclivor ama söylemem... Söyle... Uzuneşek bilir misıniz?. Bilirim. Kısasmı da bilirim... Bırakın zevzekliği.. ne yapalım?... Büyle konuşanlar kimierdi?.. Ben, Fifi, Mimi... Ben hiç ses etmedim. Ikisi kapıştılar mı, bana söz düşmez. Çünkü bunların aralarından su sızmaz,. neme lâzınn... Istedikleri gibi birbirlerine şey e;.ır.!er.. Mimi aşağıdan alır, Fifi yubarıdan atar.. sonra aynı noktada birleşirler.. bir acayib çifttirler... Görüştüğümüz yer da sokak ortası... Ayol, yol ortasında durmaym, önüne gclsn çarpıyor. Ben zaten çarpılmışım beyefendi! Benim neremi çarpacaklar.. diye konuşurken bir iriyarı kadın seninkine bir omuz vurup sendeletmez mi?. Aa! Hanım valde.. doğru yürüsene! Sus! Mendebur. Neden senin annen oluyormuşum. Ben daha diş ehleüyim. Babam yerinde herif bana anne diyor. Aman hemşire... Hadi hadi. Lâf atma vallahi pülise veririm seni! Kes sesini... Kaç cnetre keseyim?. Fifi atıldı: Ayıl âşık, ayü, dükkânda değilsin! Ke» dediği ses; canfes değil.. Kadın gittikten sonra: • A, delinin zoruna bak!. Ben ona bir »ey mi dedim. Valde demişim... Insan Meryem Ana dediği zaman... rras etmeyi faydah buldum. İlk zamandanberi tababetin en kestirme tedavisi cerrahinin elindedir. Cerrahm nişteri edebî folklorumuza kadar girmiş, «Bir açtk yireye doJctor »urttlur mu nefter?» İKTİBASLAR Et fiatlarının ucuzlaması bekleniyor Ihracın menedilmesi iyi neticeler vermeğe başlıyor Kasablık hayvan ihracının yasak edilmesi üzerine bugünkü fiatın yani etin kilosunun 200 kuruşa saüiraası hakkındaki narkın yükselmiyeceği ve havalar çok fazia bozmadığı takdirde fiatta bir tebeddül olmıyacağı anlaşılmaktadır. Bir, iki ay zarfında fiatların ehemmiyeüi bir düşüş kaydetmesi de umulmamaktadır. Yalniz ilgililer bu kararın verilmeaindeki gecikmeden şikâyetçidirler. Filhakika ihracatçılar bazı salâhiyettar kimselerden ihracm behemehal yapılacağına dair söz aldıklarından adedi iki yüz bine baliğ olan hayvanlarını cenub sırurlarına yığmışlardır. Bir kısım hayvan sürüleri de şarkla cenub vilâyetleri arasında bulunmaktadır. Fakat ihracın men'i karan verilince yorgun bir halde bulunan cenub hududundaki sürüler İstanbula sevkedilemez bir hale gelmişlerdir. Esasen şark vilâyetlerile cenuba sevkedilmek üzere yolda bulunan sürüler İstanbula sevkedilmekte olduklarından cenubdaki sürülerin burada para etmesine imkân yoktur. Bunların cenub vilâyetlerile Konyaya kadar olan bölgedeki ihtiyaclara sarfı lâzım gelecektir. Eğer ihracın men'i karan bir ay evvel verilmiş ve alâkahlara ihrac ümidi verilmemiş olsaydı, sürüler hududa sevkedilmez, İstanbula da bol ve ucuz miktarda hayvan gelmiş olurdu, denümektedir. NALINA I MIHINA 1 şarkısı en katı yüreklileri bile yumuş£.tmaya kâfi gelmiştir. Işte son yıllar içerisinde oerrahın nişteri sinir ve akıl hekimliği sahasına da girdi. Ruh hekimliğinin ilk devirlerinde akıl hastaları papazlar tarafmdan dua ve üfürükle tedavi edilirdi. Şarkta şeyhlerin nefesierinde, tekkelerin çeşidli tılsımLarında şifa arayan ruh hastaları Yirminci asır dünyasmda şifayı cerrah nişterinin keskin yüzünde aramaktadır. İşte dür.ya üzerindeki beyin hastalarınm derdlerine derman aradıkları bir kapı da Stockholm'un meşhur Serafimerlasarette adlı hastanesinde sinir cerrahisi kliniğidir. Altmış yaşlarında bir şimal centilmeni olan Prof. Olivecroma'yı ameliyathane salonunda buldum. İstanbuldan Dr. Taptas'ın oğlu ile gene bizim fakültemiz mezunlarından Suriyeli Dr. Said Tevelskeba da orada bulunuyordu. Masa üzerinde profesörün muavlnleri bir beyin üzerine ameliyat yapmakla meşguldüler. Beni calışma odasına götürdü. Duvarını süsliyen dünya otoriteleri arasında Foerster, Nome, Kraepelin gibi müşterek üstad ve dostlarımız vardı. Söz 1931 de Bern'de toplanan milletlerarası asabiye kongresine intikal eHi. Orada geçirdiğimiz faydah günlerl yâdettik. Bana sinir cerrahisinin son yıllarda geçirdiği tekâmül safhaları üıerinde izahat verdi. Meselâ şu yüzde üçüzler sinirinin ağrısı! Yahud şu hepimizin az çok tamdığımız migren adlı yarım başağrısı! Bunların ilâc tedavisile g«çmiyenlerinde ameliyatla elde edilen iyi neticeler hakkında yaptığl çalışmaları, son dünya harbinin kafa yaralanmaları sahasmda kazandırdıgı yeni bilgileri, hünnakısadır adı verdiğimiz şu herkesi yıldıran, dünyaya doymadan insanlara gözlerini kapatan göğüs anjinkrinde cervicothoraclc ganglionectomy adlı sinir ameliyesile aldığı neticeîeri anlattı. Ruh hastalarında beyin kabuğundan bir kısım kaldırma suretlle yapılan ameliyat tedavisini izah ettl. Hocanm elli yaşına geldiği zaman kendlsine doğum yılı hediyesi olarak yapılan bu güzel klinik binasmda her biri ilmin ve tekniğin zaferi üzerinde devam eden konuşmamız saatin hududunu aşmıştı. Ayrılırken bana Türk meslektaşlar için kliniğinin kapısmın açık olduğunu söyliyen profesör, tanışmamızın devamlı ve İki millet bilgi adamlannın kaynaşmaları bakımından semereli olmasını iemenni ediyordu. i Makalemin basında ilmin vatanı yoktur, fakat âlimin vardır, demiştim. Olovecroma'nın çalışmaları tekmil dünyaya aiddir. Yalniz kendisi Isveç milletirin seçkin bir varlığıdır. Bir millet de ancak böyle varlıkları ve ferdlerile insanlık dünyasında kıymetini ve kudretini elde eder. Fahreddin Kerim GÖKAY Wendell Willkie'nin «Tek dünya. sı, bir taraftan gitükçe artan iktisadî hercü merç, bir taraftan da Rusyanuı Avrupa ve Asyada takib ettiği engelleme siyaseti yüzünden mahvolmak tehlikesinde bulunuyor. Dünyada büyük bir iflâsuı önüne ancak Amerikanın güdeceği cesur bir politika, korkusuz ve cömerd bir malzeme yardımı ve sanayi kılâğuzluğu ile geçilebilir. Bugün dünyaya toplu bir göz gezdirdiğimiz zaman bunu görüyoruz 'e Wendell Willkie'nin «Tek dünya> dan bahsettiği zamanki şartların çok değişmiş olduğunu kabul etmek mecburiyetinde bulunuyoruz. Halen, dünyanm en mühim meselelerlni şu şekilde hulâsa edebiliriz: 1 Her memleketteı ciddî bir dereceyi bulan enflâsyon var ve bu, halkın bir kenara para koymasına imkân vermemek dolayısile, orta sınıf tabakayı yeryüzünden yavaş yavaş silmekte, umumî hayata bir istikrarsızlık, bir huzursuzluk vermektedir. Enflâsyon içine dalmış memleketlerin en güzel misali Çindir, diyebiliriz; Harbden evvel bir Amerikan doları ile 4 Çin doları alınırken bugün 50 bin alınmaktadır . 2 Her yerde Rusyanın genişleme' sinden, komünizmin yayılmasmdan korkuluyor ve komünistlere karşı girişilan mücadeleler memleketleri ikiye bölüyor. Meselâ Çin, bu yüzden tamamile ikiye ayrümak üzere bulunuyor. İyi haber alan kaynakların tahminine göre, bir iki seneye kadar komünistler Mançurya'nın ve şimalî Çinin büyük bir kısmına, hattâ Sarı Nehre kadar hâkim olacaklar ve bunun, Japonya da dahil olmak üzere, bütün Asyada büyük tesirleri görülecektir. Rus siya tinin hedef ve gayesi »|AN£f^!Ş^O ^HONOLUk^^^ Küçük memleketler5 büyük milletler uma günü akşamı, Bolşevik ihtilâlinin yıldönümü münasebetile Beyoğlundaki Sovyet Başkonsolosluğunun Çarlık Rusyasından Sovyet Rusyaya miras kalan eski sefaret binasmda bir davet vardı. Eskiden Sovyetler Birliği Türkiyeye dost iken bütün Türk basın mensublarının da davetli oldukları bu Bolşevik ihtilâlinin yüdönümünde, onlar, bu defa, hiç bir' gazeteclyi davet etmediler. Davet etseler de, arkadaşların hiç biri bu riyakâr da« veti kabul e<Up gitmezdi. Bolşevik radyoları ve basmı, hattâ resmî bir şahsiyet olan Vişinski Yoldaş Büleşmiş Milletler Kurulunda, şahsan bizlere küfredip dıırurken hangi Türk gazetecisi, üstünde orakçekicin sallandığı kapıdan içeri gir mek küçüklüğünü gösterir. Aynı akşam, Beyoğlunun diğer bir köşesiode, Parkotelde de Portekiz Orta Elçisi Ekselans Visconde de RibaFamega Türk basını mensublannı çaya davet etmişti. Türk gazetecileri, bu nazik daveti memnunlukla kabul ettiler ve Portekiz devleünin güzide temsilcisile tanıştılar. Gerek Orta EIçi, gerekse Galatasaray. da okuduğu için, mükemmel türkçe konuşan Portekizin İstanbul konsolosu, M. Jacques J. Abravanel Türk gazetecilerini cidden çok iji, çok nazik karşıladılar. Kendimizi pek samimî bir hava içinde bulduk. Hasbıhal ettik. Birer fincan çay ve bir kaç kadeh de Portekizin eşsiz millî içkisi olan nefis Porto şarabından içtik. Pek zarif ve nüktedan bir diplomat olan sefir, Size kokteyl ikram etmek istemenim; dedi, çünkü kokteyl karışık bir içkidir. İçinde votka da vardır. Siz Türklerin de, biz Portekizliler gibi, votka>T [ sevmediğinm biliyorum. Bizim millî iç{ kimiz olan tatlı Porto şarabının bu akşam daha çok hoşunuza gittiğine emininı. İktisad Fakültesl Dekanı ve Rektör veklU 4 Birleşmiş Milletler kurumu yaOrd. Prof. Ömer Celal Sarç törerü açacak ve toplantıda bulunanları ihtiram sükutuna vaş yavaş itibardan düşmekte ve her davet ettikten «onra. Prof. Dr. Kazım l«mail yerde, bu teşkilâtın da harbin önüne Gürkan bir hitabede bulunacaktır. geçmekten âciz olduğu kanaati yerlefAyrıca okullarda da törenler yapılacaktır. mektedir. 3 On seneye kadar üçüncü bir dünya harbi olacağından bahsediliyor ve bütün memleketler bütçelerinde büyük bir tahsisatı millî müdafaaya ve harb malzemesi imaline ayırıyorlar. Atatürkün ölümünün 9 uncu yılına tesadüf Halbuki bu paraya sulh hayatmın düeden yarın. Ünlversitenln yenl Fen Fakültesl zenlenmesi için sanayi ve istihsal sahakonferar» »alonund» bir tören yapıl»caktır. larında ihtiyac vardır. Atatürkün ölümünün yıldonumu 5 Atom bombası veya kuvvetinin Atatürkün ölüm yıldönümü müna»ebetlle Demokrat Partl 10/11/1947 pazartesl günü henüz tam manasile takdir edildiğini ve saat 9 da Pangaltıdaki Tan tinemasında bir hesaba katıldığını göremiyoruz. Yüzlertoplantı tertib etmiştir. Bu toplantıda Kâzım ce mesele arasında bu bahis ancak aNami Duru, Faruk Nafiz Çamlıbel ve Cihad rada bir konuşma rnevzuu oluyor. Baban. büyük matem günümüz dolayısile 6 Harbin dünyadaki tahribatı da birer konusma yapacaklardır. «Atatürkü Yaşatma Cemiyeti» kuruldu Demokratlann toplantısı ATATÖRKE FIKRA ve HATIRALAR y a n n Şehrimlzde cAtatürkü Yasatma Cemiyeli» •dı ile bir cemiyet kurulmu;tur. Cemiyetin gayesi Atatürkü tanıma ve tanıtmadır. Atatürkle beraber, ölmüş bütün büyüklerimizi de tanımak ve tanıtmak avnı şekllde cemiyetin gayeleri arasındadır. Cemiyet bu ijleri ilmî vesikalara ve hatıralara dayanarak yapacak, siyaset ve particilikle uğraşmıyacaktır. Cemiyetin kurucuları altı kişiden mürekkeb olmakla beraber. cemiyet Atatürkü seven herkese açıktır. Cemiyetin kuruculan kendilerine bir selâmlaşma tarzı ile bir de marş kabul etmişlerdir. Cemiyet. A. Muhtar Kumralın başkanlığında teşekkül etmiştir. Rektörler Londraya gitti İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Sıddık Sami Onar, Teknik Üniversite Kektörü Prof. Tevfik Taylan ve Ankara Üniversitesi Rektörü Şevket Aziz Kansu. dün saat 10 da kalkan bir İngiliz uçağı ile Londraya hareket etmişlerdir. Heyet dün akşam Romada kalmıştır; bugün Londrnya hareket edecektir. Ord. Prof. Ömer Celâl Sarç, Sıddık Samije vekâlet edecektir. Denizyolları Umum Müdür muavinlerinden Mustafa Nuri Anıl. Ticaret Ofisi Umum Müdürlüğüne tayin edilmiştir. Evvelee Gümrükler Başmüdürlügü, Ekonomi Bakanlığı Müste?arhtı ve Teftiı Heyetinde vazife gören Mustafa Nuri yeni vazifesine yarından itibaren başlıyacaktır. Dün saat 12 de bir Lübnan uçagı İle ylrmi bir hacı gelmistir. Hacılar, portör muayenesine tâbi tutulmak üzere doğruca Bakırköy Akıl Hastanesindeki paviyonlara sevkedilmişlerdlr. Çıkıyor. NERİMAN TANSEL ile ORHAN CEBE Nişanlandılar. İstanbul, 6/11/1947 Ticaret Ofisi Uraıım Miidürlüğü Dün gelen hacılar henüz lSylklle takdir ve Idrak edilmiş değildir. Hakikat te ise, bu harbde, asırlardanberi birikmiş dünya servetininı bir trilyon dolarhk < kısmı mahvolmustur. Bu kadar muazzam bir servet, sulh işine sarfedilmig olsaydı: a) Bütün dünyada her aileye beş odalı yeni bir ev yapılabilir; b) 25 sene içinde cem'an 400 milyar çocuğun ilk tahsili temin olunabilir; c) 5 binden fazla nüfuslu her şehir ve kasabada 1 milyon dolarlık birer hastane kurulabilirdi. 7 Bu servetin kayboluşu ayrı ayn hepimizi mutazarrır etmiştir. Hal böyle iken, her memleketin ahalisi, hayat seviyesinin derhal yükselmesini istemekhattâ bazan, harb senelerinde ıstırab çekerlerken kendilerine bunun vadedildiğini ileri sürmektedirler. Derhal elde edilmek istenilenle yapılmasına imkân olanlar arasındaki uçurum her memlekette umumî bir hoşnudsuzluk yaratıyor. 8 Her memleket Sam Amca'dan yardım beklemektedir. Halbuki, dünyanuı her yerinde malzeme ihtiyacı o kadar çoktur ki, Amerika bütün servetini bu yolda harcasa gene taleblerin ancak bir kısmını karşılayabilir. 9 Her yerde şu veya bu şekilde (sosyalizm, komünizm veya faşizm seklinde) devletçiliğe karşı bir temayül görülüyor. Zira halledilecek meseleler Günün hâdbeleri arasında Rusyanın nüfu7 siyasetini tatbik hareketleri muhtelif jerlerde münferid hâdiseler mahiyeünde görülebilir. Fakat dünya haritasına topla bir bakış, bu hâdiselerin, nasıl merkezden muhite doğru bir yayılma hedefi güttügünü açık bir şekilde göstermektedir. Buradaki haritada Rusyanın, soldan sağa doğru, sıraslle, Orta Avrupada, Yunanistanda, Yakın ve Ortadoğuda, İki memleketin birbirini iyice tamması Çinde ve Mançuryada takib ettiği nüfuı yolile yayılma veya komünist ve aradaki dostluk bağlarının kuvvetkuvvetlerin silâhlı ınücadelelerile istilâ hedeflerini görüyoruz. j lenmesi için Türk ve Portekiz gazetecilerinin her iki memleketi ziyaret etmeve başarılacak işler o kadar büyüktür mesin, yapılacakür. ki hususî sermayelerle değil, ancak devAmerikada bazı liberaller var ki şöy leri çok münasib olacağı konuşuldu ve Orta Elçi, bir nutuk irad ederek ezcümlet sermayelerile muvaifak olmak ka le diyorlar: le şunları söyledi: bildir. «Rusyanın arzularma aykırı hareket 10 İnsanlar, hayat felsefelerine karşı edecek olursak, Wendell Willkie'nin < Nasıl ki Türkiye, kahramanlık olan inanclarmı kaybetmiş bulunuyor «Tch dünya» esasını yıkmış oluruz.» destanlarile ve medeniyete yapmış ollar. Bilhassa liberaller hepsinden fazla Buna verilecek cevab şudur,: duğu sayısız hizmetlerle küçük bir mem şaşırmiş vaziyetteler. Zira, emperyaliztn «Tek dünyayı kuracak temelleri aca îeket sayılmazsa, İberik yarımadası üzeve kapitalizm karşısında^ komünizıni ba Stalin ve onun kurduğu diktatörlük rinde bulunan memleketim de küçük bir tercih etmişlerdi. Fakat şimdi Rusyada çoktan yıkmiş değil midir? Tek dünya tr.emleket addedilmemelidir. komünist idaresinin en kötü bir polis dan maksad, dünyanm hürriyete kavuşİngilterenin ve Fransanın birer küçük ve esaret devleti haline geldiğini göre masıdır. Milyonlarca iıısan hürriyetten memleket olmadıkları gibi. rek, sukutu hayale uğramış, istikametle mahrum yaşarken dünyada hürriyet naKısa boylu bir adamm dimağı, zekâsı, rini ve programlarını kaybetmiş bir hal sıl kurulabilir?> uzun boylu bir adamdan küçük müdür? de bulunuyorlar. Içlerinden bazıları, Bütün insanların sulh istedikleri mu Hayır.. Binaenaleyh dünyada küçük veinad göstererekt Rusyaya karşı yakm hakkak. Fakat bütün insanlar hür ol ya büyük memleket diye bir fark olmalık besh;mekte ısrar ediyorlar. Fakat malıdırlar ki bu sulh arzusu tahakkuk malıdır. Medeniyete, sulha hizmet eden hakikat ne ise gene odur. edebilsin. Willkie «Tek dünya> dan bah her memleket büyüktür.» Bugün herkesin görüp bildiği bir ha sederken bunun ancak bu şekilde kuruBu güzel ve samimî çaydan sonra, ay. kikat vardır ki o da şudur: Son iki se labileceğine kanidi. rılırken Ekselans Elçiyc, «MemleketleBugün, Rusyayı darıltmıyalım diye nedir Rusya, neticede ortaya çıkacak rünizin bazı ucsuz bucaksız memleketsefalet sayesinde komünizmi yayarak Avrupanın sefaleti karşısında göz yulere nisbetle küçük, fakat milletlerimizin biitün . Avrupaya ^ hâkim olabileceğini macak olursak, Amerika dışındaki bübüyük milletler olduğunu» söyledim. düşünerek, bu kıt'anın iktisadî kalkın tün dünyanın Stalin dünyasma ilhak «Milletlerimizin insanlığa, medeniyete masına ve istihsalinin artırasına elin edilmesi tehlikesi vardır. 1940 ta Willbüyük hizmetlerile şeref verdiklerini» den gelen her şekilde mâni olmuştur. kie tekrar tekrar: «Hür olmak için kuvilâve ettim. Bu vaziyet karşısında Amerikanın, batı vetli olmak lâzımdır; kuvvetli olmak da Hakikaten bazı dev memleketler varAvrupa devletlerine iktisad! kalkmma müstahsil olmaya bağhdır> demişti. Bu dır ki cüsse itibarile büyük, fakat ruh sahasında yardım etmesi lâzımdır ve bu hakikat bugün de değişmiş değildir. itibarile pek küçüktürler ve medeniyete (Loofc'tan) Rusyanın hoşuna ister gitsin ,ister githizmet şerefinden mahrumdurlar. Bir kadın gazeteci arkadaşın dediği gibi cmonstre» yani canavar ruhludurlar. Ben Portekizin başkenti I bbonu gördiim. Atlas Okyanusundak; adaları ve Şimdiye kadar bir eşi daha vücude getirilmemiş kıymetli bir i müstemlckeleri haric, 90 bin kilometre Aile Ansiklopedisidir. kare kadar küçük bir sahada 78 milyon Yazan: Doktor NURİ ÖMER ERGE\E nüfuslu olan Portekiz, küçük bir memSAĞLIK ANSİKLOPEDİSİ leket. fakat dün ve bugün medeniyete Çocukluk, genclik, ihtiyarhk çağlaruıa büyük hizmetlcr etmiş büyük bir milmahsus her türlü rahatsızlıklaruı kat'l lettir. teşhisini, ilk pratik tedbirleri, lüzumsuz yere telâşa kapılmanın mazarratlarını açık bir tislubla ve kat'î delillerile anlatmaktadır. SAĞLJK ANSİKLOPEDİSİ Vücud sağlığına ve sıhhatine aid bilgilerin hepsini en yeni buluşlara göre ve alfabe sırasile vermektedir. SAĞLIK ANSİKLOPEDİSÎ Otuz formalık kıymetli bir eser olacaktır. MAKİ2>JE1.ERİ Kâğıd pahahlığı dolayısile pek mahdud miktarda basılmakta olduğundan bir kaç ERGÖN LTD. den güne kadar çıkacak olan ilk fonnasını şiradiden bayıinize sipariş ediniz. teklif isteyiniz. HER FORMANIN FİAT1 30 KURUŞTUR. Galata, Çmar Han, Merkez Bank karşısı, Tel: 44087 Sağhk Ansiklopedisi KENDİR İSLEME Fifi E uzatma arük da«. (Bir kaç kişi daha bize çarpınca duramıyacağımızı anladılar..) Hadi buradan bir yere gidelim... Hah, buldum bey ağabey!.. Vallahi pek iyi bir yer... Yer değil, yerin dibi... Ben kazandibini çok severim de.^ Hah! Kazandibini seversin diye şimdi yerin dıbine mi geçeceğiz? Oyle değil ağabey... Şuracıkta (Memrud) barı var.... Ha, anladım.. ben oraya gitmem. Neden?.. Adamı soyarlar orada... Aman ağabey! Sen de hep evhama kapılırsın. Seni soyup da ne yapsın? Gülüştük ve Miminin söylediği yere doğrulduk... Tam kapıyı ağırlayacağımız sırada önümüze bir kırmızı otomobil çıktı... İçeriden ufaktefek biri işaretler ediyor: A, İzzete bakın, İzzete!.. Araba durdu. içeriden terzi Izzet çıktı.. doğru bana: Nedir bu senin bana yaptığm be Felek?.. Ben gülmeğe başladım.. hiç cevab vermeden barm kapısına doğruldum... Konuşsana yahu?.. Bu akşam bunlara angajeyim. Seninle konuşamam.. dedim. Nereye gidiyorsunuz?.. Yerin dibine... Ben de geleyim mi?. Mimi: cKuzum Izzet ağabey.. şu benim pantalonun düğmelerini..> derken bariki bir kızdl: «Şimdi pantalonunu beşına geçiririm.. Zaten ben onun için^ Ben Atmaa! diyecek oldum... Kolumu bir çimdikledi.. Vay anam... Sen terzi değil, »ıllık olmuşun be! Nasıl beni rezil eder misin? Girdik... Bir masanın etrafına toplandık.. içerisi kalabalık... Sigara dumanı; rakı ve sarmısak koküsu... Garsonlar gidiyor, garsonlar geliyor.. yer yer toplanmışlar, çekip duruyorlar.. saat erken olduğu için herkes neşeli.. daha agızlar çarpılıp gözler, şaşıl&şmaınış.. biz şöyie BİR HAMİVETLİ Yazan: SARIIO^Î den.« Gelecek hafta seyret! ! Yapma Allahaşkuıa... Ne verirsin?. Bedava «uamam.» Şantaj mı? Ne yaparsın geçim dünyası.. Biz böyle konuşurken, içkiler, mezeler geldi.. Fifi rakıyı sulandırdı. Mimi tadına baktı.. ben birayı aldım.. tam içeceğimiz sırada... masaya biri sokuldu.. Vay paşam.. siz burada ha! Hangi rüzher arh? Fifi Karayelle demir taradık. Arnavudköyüne düştük. Gelen de kim.. Tahir.. Adam aman Tahir! Tanımazsınız belki Eski rejide kolcubaşı imiş. Altmıştan fazla. Çeker mi çeker. Ne ile geçindiği belli değildir. Kumar oynar, çifte telli oynar, tavla oynar, barbut oynar, Çoktandır gördüğümüz yoktu. Eğlenceli adamdu ama sulanmazsa. Fifi görünce hafif tertib: Vayyy! dedi. Ama beriki bir Iskemle alıp çöktü, arkasmdan da: Müsaade buyurulur mu? diye sordu ve ilâve etti. ... Haniya anafora gelmedim,. bilesiniz. Yokidi yer. Baktım siz buraa gelmişsiniz. Oturdum yanmıza. Baksana çccuğum (garsona söylüyor) getir bana bir duble rakı. Ama olmasın yeni rakı, Onunki de geldi. Fakat bizim keyfimiz kaçtı. Bir yabancı adam.. masamızda. Ama parasını kendi verecekmiş, Neme gerek. Görüşüyoruz. Şuradan buradan. Lâkırdılar önemsizleşti. O da karışıyor. Mezeler ara=;ında Hus salatası var. Ben teklif ettim. köşede bir masaya çöktük... Garson geldi. Elindeki hüviyetl meçhul bezle masanın üstünü sildikten sonra örtüyü tersine çevirdi... Paltolarunızı alıp yandaki portcnantoya astı.. yüzümüze baktı. Fifi sordu: Salep var mı?. Yok Pasam... Boza? Yok.» Hatmi? Pasam yağnıs geldiniz... Siz Malebici gideceksiniz. Gülüştük.., Fifi rakı ısmarladı.. Mimi boğazını yoklayarak dişi ağrır gibi bir suratla: Vallahi ne içeyim bilmem ki... Boğazım çok fena beyefendi yutkunamıyorum.. Sen bana baksana mastöri bana bir limonlu votka getir... Limonu çok olsun. Izzet de rakı istedi... Ben de bir bira... Ismarladıklarımız gelinciye kadar. şöyle etrafa bakarken... İzzet yapışti: Bana bak Beefendi.. bu işi temizlemeli.. beni kepaze ettin» Ne yaptun yahu?.. Geçen haftakj yazı neydi? Hangi yazı o?. Hani guya ben bir eve gitmişim de yüzüm göıüm karalanmış.. pantalonum.. Haa! Hafta yazısı... E ne olmuş?. Beni rezil ettin... Bir kere sen kim, o kim?.. Her terzi sen misin? Boyu kısa, otomobili var Yapı yaptırıyor... diyorsun... Ayol seninki kuruntu... Neden? Burhan Felek Seni telefonla kim çağırır ayol... Boş ver kuzum.. o başka adam, sen baîka... Kuzum, sabi mi o vaka?. Aman İzzet! Ben senlen uğraşamam.. ayol hem fıkra yazalım, hem de arkasından arkadaşlara izah edelim E herkes beni sanıyor.^ Evhama kapılmışlar^ sen değilsin kuzum... Senlrı düğmelerin yerinde... Aman gözünü seveyim... Bir daha bana benzer isim cisim yazma!. Çünkü eş, dosttan oluyoruz.. Sevsinier be! AJ turnayı gözün Tahir Bey! Şundan buyurmaz mısınıı' 1 Ne imiş be beğim bu? Rus salatası. Teessüf ederim. Yok mi sizde bir parça hamiyet. Yersiniz bu zıkkımı. Kalmadı mı başka meze?. Leblebi ycrim be beyim. Teessüf ederim doğrusi şaşmışım. Hayır canım, bunun Rusya ile.. Fazla konuşma paşam. Ben bir divane adamım. Kıranm kalbini. Hoppala!. Dedim ama içerledim. İnad bu ya. Çaidım çatalı Rus salatasma. Ne de güzel olmuş.. dedikçe herif gözlerini döndürüp bana, hain öküz boyunduruğa bakar gibi bakıyordu. Fifi dayanamadı: Ben bayılırım Macar salamına. Genirsene Vasil, Dimitri. Tahir Bey dayanamadı: Bilmez misin be beyim! Honyadi •var imiş. Bilirim müshildir. Şimdi bulunmuyor. Oyle değil! Sen bir cahil adamsın. Getir bana bir duble daha oğlum, verejim şu çocuklara bir ders. Siz muallim misiniz? Ben âlimim, muallim değil. Siz de cahilsiniz, Bu memleket bunun için battı. Rus salatası, Macar selâmı. Fifi habire damarına basıyordu: Japon havyarı için ölürüm. Ül be beyim ama bırak benim yakamı. Ben yemem oni. Benim hamiyetim müsaade etmez. Hangi hamiyet.. Şarkıcı mı? Sen benimle edemezsin alay. Ben bu memlekete kan dökmüşüm. Siilük mü tutundun Tahir Bey? Kan dökmüşüm bire kan. (Paaat!> Elini masaya vurunca şişeler sıçradı. E artık sizi yatıralım Tahir Bey. Sen beni yatıramazsın. Yatıruım canım. Nereye yatırırsın bire! Emniyet Sandığına yatıramam ya! Sana faiz işlemez. Bana kurşum işlemez be! Oyle ise kanını nasıl döktün? Nah böyle dök tüm.. Deyip, önündeki bardağı Miminin üs tüne boşaltmaz mı? Aman, beyefendi! Ben gusul abdesti almıştım. Siz bendenizi bulaşık çukuru mu sandınu? Yok bire oğlum. Demem sana bir şey. Haniya kan döktük biz bu kadar. Ama bu çocuklar alırlar bizi maytaha. Getir bana bir duble daha çocuğum. Dördüncü dubleden sonra Tahir Bey büsbütün azdı. Kullanırlar, Fransız köselesi. lçer!er İngiliz tuzu. Bu millet nasıl kurtulur. Fifi durur mu? Hind yağma müsaade var mı? Yok.. E ben napıcam şimdi.. Kuzum Tahir Bey müsaade et de.. Olamaaz efendim. Biz böyle terbiye görmedik. Bu memleket niçin bataar. Böyle hamiyetsiz adamlar varkeıı.. Rus salatası, ingiliz cambon.. Fransız kösele.. yerler. Herkes bize bakıyor. Gülüyor. İş rezalete bindi. Garsona işaret ettik. Tahir Beyin koluna girdiler. Paltosunu omnına, şapkasını başına koydular. Dışarı çıkardılar. Biz biraz daha oturduktan sonra hesab istedik. Ne görelim. Yalniz Tahır Beyin yedi liralık bir hesabı var. Ben: Rakı içenler versin! deyip ipi kırdım. Mimi arkamdan çıktı. Biraz sonra Fifiyi gördüm. Kıs kıs gülüyordu. Ne oldu? dedim. İzzet hesabı görüyor.. dedi. Nasıl bastırdın? Sonra paylaşırız, dedim. Yürüdüm. Haydi yürüyün; dedi. Biz fıydık. O hâlâ bizi aramaktadır. Hamiyetli sarhoşla oturmak kolay mı?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear