Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET 21 Mayis 1940 Doğru değil «i? Tarihî tefrika: Yazan: ZIYA ŞAKİR Şeker fabrikasındaki işçilerin fazla ücretleri Eskişehir şeker fabrikasında çalışan işçilerden ikisinin imzasile aldığımız bir mektubda: • İş kanunu hükümlerinden istifade ederek bu sene şeker fabrikasında hak ettiğimiz fazla mesai ücretinden bir kısmını altı aydır alamıyoruz. Bu güne kadar mümessillerimiz vasıtasîle yaptığımız teşebbüslerden hiç bir netice çıkmadı. Hepimiz aile sahibiyiz. Bu ücretlerimizi karşılık rutarak mas raf ettik. Borca girdik. Bizi bu müşkül vaziyetet bırakarak hakkımızdan mahrum etmek reva mıdır?» Denilmektedir. Eğer bu işte bir yanhş hesab veya ihtilâf yok da işçi karilerinıizin hak ettikleri fazla ücret altı aydır hakikaten verilmemişsc Eskişehir şeker fabrikası müdürlüğü derhal meseleye el koyup ücretleri hemen verdirdikten maada bu teahhura sebeb olanlan da mes'ul etmelidir, diyoruz, Fransaya satılan tütünler Evvelce 110140 kuruşa satılan tütünlerin şimdi 88 kuruşa verilmesi umumî bir hayretle karşılandı İnhisarlar Umum müdürü Adnan Ilalet Taşpınar ve Türk Tütün Limited şirketi müdürü Celâl yapılan davet üzerine Ankaraya gitmişlerdir. Bu çağırıhsııı, Fransaya satılacak tütünlerin Parise giden inhisarlar heyeti tarafından yalnız Tütün Limited şirketi tarafmdan \e pek düşük fiatlar deruhde edilmesinden ileri geldiği anlaşılmaktadır. Tütün müstahsillerinin, tütün ihracat tacirlerinin şiddetli protestosile karşılanan ve müstahsilin dolayısile memlekeün menfaatlerine aykın olduğu ileri sürülen bu taahhüd üzerinde Ticaret Vekâ'tti ehemmiyetle durmaktadır. Bunun neticesi oîprak Tütün Limitedin satışlardaki inhisar mahiyeti kaldırılmış ve Fransaya ihıacat tütün tacirlerine de açık bırakılmıştu. Harb başlamadan evvel Fransaya vasatî 110, diğer memleketlere 140 kuruştan satılan tütünlerin şimdi, tabiî bir alıcı olan Fransaya 88 kuruştan satılması hayretle karşılanmaktadır. Biihassa bu sene tütün piyasası daha pahalı açılmış, ambalâj ve nakliyat masrafı geçen seneye nazaran çok fazlaya yükselmiştlr. Fransaya satışların İngiltereye de olduğu gibi bir tek ele inhisar ettirümesi ve bunun piyasanm haberi olmadan yapılması bu hale sebeb olarak gösterilmektedir. Bu düşük fiatlı satışlar yüzünden başka yerlerden yapılan tekliflerin de fiat bakımuıdan bu misale göre düçürüldüğü görülmektedir. Bu halin Türk tütününün haricdeki kıymeti •iolaysile tütün müstahsilinin emeği bakurundan vereceği zarann büyük olacaijı şimdiden görübnektedir. Bu itibaıla ihracat tacirleri Pariste takarrür etmiş fiattan satışı kendileri için pek de imkân dahilinde görmemektedirler. Tütün ihracat tacirleri birlik merkezinde umumî bir toplantı yaparak bu hjsusta görüşeceklerdir. Maamafih dün Ticaret Vekâletine yeni bir müracaat daha yapılmıştır. Bu hususta Ticaret Vekili Nazmi Topçoğlu şunları söylemiştir: • Tütün Limited şirketinin Fransaya göndereceği 3,5 milyon kiloluk tütünden tüccarlara da hisse ayırdık. Bu miktann bir kısmını da tüccarlar satabilp'"çklerdir. Esasen Türk Tütün Limited şirketine bu şekilde bir inhisar da verilmiş değildir. Biz Limitedin satacağı mıktann bir kısmını tüccarlara dağttmaŞı mtıvafık gördük. Tabiî bundan sonra yapıiacak satışlar da böyle olacakt'r.» Siyasî icmal Siyasî ve askerî vaziyet ransanuı şimali şarkisindeki büyük muharcbe hareket harbi mahiyetini muhafaza ederek inkişaf etmekte berdevamdır. Almanlar bir taraftan Cambrai'den Perome'a doğru ve diğer taraftan Sen Kanten üze rinden ve bir de Laon'dan Oise nehrinin iki ciherinden ilerlemeğe çalışıyorlar. Hedefleri şimalde Manş denizi ve ortada Paristir. Üçüncü bir hareket dahi cenubda büyük Majino hattının şimal kısmı üzerine yapıhyor. Fransızlar bu üç hareketi büyük kuvvetlerle mukabil hücumlar yaparak durdurmağa ve cepheji sabit bir hale getirmeğe gayret ediyorlar. Vaziyetin çok ciddî olduğıuıu yeni İngiliz Başvekili Çörçil bu sıfatla söylediği ilk nutukte bertafsil izah etmiştir. Alman bombardıman tayjarelerile ağır zırhlı tanklaruıın harekâtı şayam dikkat bir surette telif edilmesi yüzünden Majino hattının şimalinde Fransız müdafaasını delmiş olduklarını ve ortahğı karıştırdıklaruu ve bunların arka sından kamyonlar içinde Alman piyadelerinin ilerlediklerini haber vernüştir. İngiliz Başvekili İngiliz hava kuvveticrinin müessir yardımlarile şimdi Fransız kuvvetlerinin yeniden tecemmii et mekte olduklarını da ilâve etmistir. Muharebe sahasındaki vaziyetin anî olarak değişmesi Fransızların kendilerini toplayıp mukabil taarrtıza geçmelerine bağ» ll bulunduğunu da ilâve etmiştir. Fakat bunıınla muharebenin bitmiyeccğini ve şimdiki muharebe şiddetini kaybettikten sonra İngiltere adası üzerinde muharebe olacağuu ve buna grire, İngiliz milletinin fedakârlığa hazırlanmasını ihtar etmiştir. Çörçil, Fransanın şimali şarkisinde cephe istikrar bulduktan sonra Alman kuvvei külliyelerinin İngilterenin üzerine dönmelerini beklediğini söyleyerek İngiltere adasmın Alman hücumuna maruz kalacağını düşundüğünü tekrarlamıstır. İhtimal bu sözlerle bütün Tngiliz millctini harbi kazanmak için son fedakârlık yapmak zamanı geldiğini ihtar etmek istemiştir. Harb vaziyeti gibi siyasî vaziyet dahi nezaket kesbetmektedir. İtalya Hariciye Nazın, Milânoda söylediği bir nutukla İtalyan milletinin kendi memleketinin hayatı icin elzem ve muhik olan emellerini talıakkuk ettirmek için yeni vazifelere davet olunabileceğini haher verdirdikten sonra Habesistan ve İspanyada İtalyanların yaptıkları muhareheler dolayısile Avrupanın hayatma taalluk eden vakayic İtalyanın yabancı kalamayip mutlaka sözünü söyleyeceğini de ilâve etmistir. Bu sözler Her an malum emellerini elde etmek için harbe gireceğine delâlet etmektedir. Almanya daha Belçikanın işgalini tamamlamazdan evvel mukadderaü üzerinde kararlar vermiştir. Almanya hükumeti tarafından neşredilen bir emirname ile Versay muahedesile Belçikaya ilhak edilmiş Malmedi ve Eupeh havaiisinin tekrar Almanyanın eczayı miitpmmimesi oldııçu ve bu mintakaya isgal edilen yerler muamelesi yapıtonyacağı i'ân edilmiştir. Kraliçenin muhibbi halisi İngiltereye verdiği sözii ifa edemeden vefat etmişti KrJiçe bu mektubda, Ingilterenin maruz «aldığı büyük tehlikeyi izah oderek, filea yardım ve muavenet istedi. Kraliçenin mektubu Üçüncü Murada grle bir zamanda vâsıl olmuştu ki, o isnada Osmanh hükumeti, Mısır ve Suriyedeki isyanları güçlükle bastırabildikten sonra İran hükumetile kanlı bir harbe girişmişti. Böyle olmakla beraber, Üçüncü Murad, kendisinden himaye ve yardım isteyen bir dostunu ümidsizliğe düşürmek istemedi. Başındaki büyük harb gailesine rağmen, İspanya sularına bir donanma göndereceğini vadettL Bu namei hümayunun müsveddesi divaru hümayun defterinde mündericdir. Fakat ne yazıktır ki, son ve bilhassa en mühim kısmı, yırtılmış ve zayi edilmiştir. Defterde bulunan kısım, aynen söyledir: (ingiltereye, namei hümayun yazıla ki... (Hak Sübhanehu ve Taalânın inayet ve hidayeti ezeliyyesinden, aleddevam, küffan dalâleti encam ile meyaneli ehli islâmda intikam, mukarrerdir. Amma, bihamdillâhi Taalâ ki, daima güruhu müslimin, envaı fevz ve nusrat ile mesrur ve fırkai müşrikin kemali nekbet ve hasar ile makbur olagelmişlerdir. 3 üncü Muradın münasebetlerinin neticesinden bir bilânço çıkarmak lâzım gelırse şu noktalar üzerinde dufabiliriz^ 1 Diplomasideki mehareti herhalde pek kuvvetli olan Vilyam Harebone, Kraliçe tarafmdan kendisine tevdi edilen vazifeyi bihakkin büyük bir dira yetle ifa etmiş.. (1579) senesinde, (Ingiltere hükumetinin müzakere memuru) sıfatile İstanbula birinci gelişinde, Ingiltereye bahşolunan ilk kapitülâsyonu elde etmek muvaffakiyetini göstermişti. 2 Aynı zat, (1583) senesinde, (bef bin altın kıymetinde bir saat altın yaldızlı üç büyük şamdan çok zarif san'at eseri olan altın ve mine işlerr.eli iki ku pa dokuz aded İngiliz (dug) köpeği denkler dolusu muhtelif kumaş) tan mürekkeb hediyelerle ve (ilk İnşiliz elçisi) sıfatile İstanbula geldiği zaman da, 3 üncü Muradın bahşettiği ilk kapitülâsyonu diğer maddelerle tevsi ve takviye ettiği gibi bilhassa esirler meselesini halleylemişti... İngilizler, diğer milletlere mensub korsanlar tarafından ele geçirilen Türk ve müslüman esirle'ini kurtararak, Türkiyeye iade etmektelerdi. Buna mukabil Türkler de, İspanyada buunan İngiliz esirlerini her vasıtaya rnüracaat ederek alacaklar İngiltereye ÇondereceklerdL . DEN1ZLERDE İkbal şilepi kurtuldu ECNEB1 MEHAFILDE Doğrn değil «İ? J ( Bir cerh hâdisesinin muhakemesi J Umuryerınde boş olarak karaya otU»n İkbal şilepi kurtulmuştur. Alman ataşemiliteri geldi Bir müddettenberi Berlüıde bulunan Almanyanın Ankara büyük elçiliği ticaıet ataşesi M. Ransone dünkü Semplon ekspresle şehrimize gelmiştir. M. Ramsone Türkiye ile Almanya arasında 20 milyon Türk liralık bir ticaret anlaşması için müzakerelere devam edildiğini söy[Arkasi var] lemiştir. * Yugoslavyanın İstanbul konsolosu (1) Şimdi, Ahırkapı fenerinin bulun Nikolayeviç, Belgraddan şehrimize gel «Küffan hâkisardan ol taife ki ehli Ulâm ile sulh ve salâh üzere olalar, an duğu yerin biraz aşağı tarafında. •nistir. lar dahi muaveneti ehli islâm ile daIma asude hal olup, memleket ve vilâyetlerine tarafı düşmenden zarar ve güzend erişmemek, mühimmatı dinü devletten almağın, bu defa memleketıniz ücerine ispanya taifesinden asker var mak ve Venedik dahi ol husus için on Iki pare kalyon bina olunma ve rim Papa dahi elli bin florin vermek üzere deyu haber ahnup vilâyeti İngiltere ahalisi dahi...) Hatay vapuru • Kaptan Osmanın muhakemesine dün başlandı Maznun Mehmed Ali ve hâdisede yaralanan Blumel mahkeme huzurunda Bundan bir müddet evvel matbaamızın bahçesinde bir hâdise olmuş, evvelce makine kısmımızda amele olarak çalışan Mehmed Ali isminde birisi, makine komisyoncusu Villi Blümel'i, öldürmek kasdile müteaddid yerlerinden yaralamıştı. Bu cinayetin muhakemesine dün ikinci ağır cezada başlanmıştır. Blümel, mahkemede hâdisenin sureti cereyanını anlatmış, maznunun mütecaviz hareketli bir adam olduğunu söyledikten sonra cerh vak'asının nasıl vukua geldiğini izah etmiştir. Maznun; Villi Blümel'den şiddetli muamele gördüğünü, muvazenesini kaybettiğini, yere düştüğünü ve ne yaptığını bilmediğini söylemiştir. Dinlenen şahidler, vak'ayı gördükleri gibi anlatmışlardır. Muhakeme, diğer şahidlerin celbi için talik edilmiştir. Hatay vapuru sahibi ve kaptanı Osnıan Marmaranın muhakemesine, İstanbul yedinci asliye ceza maokemesinde dün aksam başlanmışbr. Kendisinin. İzmir Esnaf ve Ahali Bankasına aid pamuklan Köstenceye götürnıek ve dönüşte, Köstenceden Sümer Bankı aıd sellülozları getirmek şartile Miınakalât Vekâletinden ecnebi bir limana seyrü sefer müsaadesi aldığı, halbuki Köstenceden sellüloz yerine başka bir firmaya aid 41 vagon kerestevi, Hayfaya çotürmek üzere yüklendiği ve çötürcüğü lddia olunmaktadır. Osman Marmara, Köstencede bahis mevzuu sellü'.ozu bu!an adığını, bunun üzerine evvelce mevcud bir mukavele hükmünü yerine getirerek kereste yüklettiğini, ancak bu keresteyi Hayfaya değil, ayrıca seyrü sefer müsaadesi almağa lüzum olmıyan Türk limanı İskenderuna ı;ötÜTdüR;ünü söylemiştir. Müddeiumumilikçe, kendi sinin karamameye ve Mill! Kotunrna kanununun 36 ncı maddesine mubalif lîareketinden dolayı ."4 üncü maddesi nin 1 inci fıkrasına göre tef7iyesi istenilmiştir. Muhakeme, müdafaa yapılnak üzere kalmıştır. Şehrin içinden Tramvay ve Tünel arabalarında nnntulan eşya Namei hümayunun buradan aşağı kısmt, mevcud değildir. Fakat, zayi olan parçanın mündericaü, meçhul değildir. 3 üncü Murad, kendisinden istimdaj eden Kraliçe Elizabet'e, İspanya sahillerine derhal bir donanma gönderereğıni Bir takım meçhul dalgınlarm ipliği vadetmiştir. Hatta, hazırlıklar yapılması pazara değilse de, malları pazara çıküğı için de, İstanbul ve Gelibolu tersaneleyer burası... rile, Cezayirdeki garb ocaklarma da, Tramvay, otobüs ve tünel arabalarında emirler vermiştir. unutulup beş senedenberi sahibi çıkmıFakat ne çare ki bu emirler henüz in yan bir sürü eşya!. faza başlanırken 3 üncü Murad, birdenToz toprak içinde asıl renklerini kaybire hastalandı. (500 güzide ve gözde beden çeşidli erkek ve kadın şemsiyelecariye) nin aşk lezzetlerile sermest ol ri, biçim biçim bastonlar, eşini de samaktan vücudü yıpranan ve (erkekli. hibleri gibi kaybetmiş eldivp^'^r, irili dişili 130 çocuk sahibi) olan padişah, bu ufaklı para çantahastalıktan kendisini toparlayamadı. ları, kaloş fotinler, Artık, hayatının son zevk saatlerini lâstikler, sefertas feçirmek için bir gün harem dairesin ları, tesbihler.... Pet den çıkarak sedye ile (Sinan Paşa köş rol lâmbaları, konkü) ne (1) geçti. Orada emrine amade sol süsleri, ayna olan saz takımına: örtüleri... Tiryaki işi tefa«Bîmanm ey ecel bu gece bekle rik: kahve cezvecan\m al.* leri, sigara ağızlıkŞarkısının söylenip çalınmasını emret ları, rakı kadehleri.. ti. Sonra bir hayli giyim e^>ası: (jom.ckHalbuki, bu hassas ve şair padişahın. simdiye kadar saz takımına hiç bir şarkı ten pantalona, cakete kadar... Şapkaların emrettiği vaki değildi. Hanende ve sa envaı: Fötrler... Melonlar, hasırlar... zendelerin, daima kendi zevk ve arzuVe daha şuraya buraya, gelişigüzel larına terkederdi. atılmış iç çamaşırları, top top patiskaŞarkınm ilâhî nağmeleri, köşkün ren lar... Renk renk kumaşlar.. Çatallar, bıgârenk çiniler parlayan duvarlarmda, çaklar... Çakılar... Tabaklar, kâseler, çaenvai nakışlarla müzeyyen tavanlarında nak çömlekler ve daha ne bileyim ne yükselirken, Mısırdan gelen ikj beylik ler... Mezad memurları huzurunda bu karkadirga da toplarla Sarayı hümayunu makarışık «metrükât» ı kısım kısım ayıselâmlamağa başlamıştı. Nekadar garibdir ki, büyük donan rarak «rağbetli. lerinin «enzar işüha> malar İstanbul limanına girip çıkarlar sına arzediyorlar. ArttUTnaya el çantasından başlandı ken en ağır toplarla şenlik ettikleri lıalde, simdiye kadar bu küçük saravın bir Elli şu kadar kadın çantasına lopye tek camı bile kırılmamışü. Halbuki şim kun konulan fiat: 350 kuruş' Haydi var mı taliblisi?di, o iki kadirganın attığı ilk selâm toTaliblisi olmaz mı hiç.... Arttıran artpu ile 3 üncü Muradın önünde otunluğu camm pencereleri bir anda parçalanmıs.. tırana... Tramvay idaresi namma müzayedcde Top tarrakaları devam ettikçe, diğer camlar da şangır sangır kırılmağa baş hazır bulunan zat anlatıyor: lamıştı. Biz, gaib eşyayı, uzun müdddet bu Bu hâdise, hasta padişahın maneviya depoda bekletiriz. Aradan beş sene geçtını birdenbire o kadar sarstı ki. melul medikçe, müzayedeye çıkarmayız. TaHii ve mustarib gözlerini duvar ve tavan beş sene zarfında da, eşyanm çoğundan hayır kalmaz. Nitekim, işte siz de gölarda gezdirerek: Bu kâfir köşk yıkıhyor mu, yok rüyorsunuz: Elle dokunur dokunmaz, ayrılıyorlar. Ea?.. Fakat, pek de şikâyete haklanız Diye, mırıldandı... Sonra, Fani hayatm acı hakikatini sanki o anda keşfetmiş gi yok.. diye gülümsedim. gaib eşya Tramvay idaresi için hatırı sayılır bir bi: kaynağı olmuş. Biraz Anlaşıldı. Bu köşke âhır ge'isimizevvel söylüyorlar dir. dı: Bu kırık döküDerken, gözyaşlan, seyrek ve kıvçıl ğe yüz şu kadar lirr sakallarının arasına sızmaya başladı. kıymet takdir et Evvelâ padişahın istediği şarkmın mişler. Az para mı.' hüznünden ve sonra da, camlarm kırılMuhatabım, başını rnasmdaki şeametten müteessir olan sa salladı: ray erkânı, derhal padişahı kaldırdılar İşin içyüzünü Gene sedye ile harem dairesine nakle bilmediğiniz için siderek yatırdılar. ze öyle geliyor. FaBütün hayatını kadmların aşk badele kat, hakikat bu merkezde değil. rini içmek. Türk musikisinin UâKî nai* eşyanın muhafazası, zıyaına meydan vemelerini dinlemek. vakit vakit gözdele rilmemesi, ayrı ayrı birer derddır. Bu rine şiirler söylemekle geçirmiş olan iş için depo tutmağa, daünî surette bek3 üncü Murad, Sinan Paşa köşkü hâdise çi bulundurmağa mecburuz, Beş seııesinden sonra, ancak iki gün yaşıyabildi. Uk depo kirası, satıştan elde edilen pa(1003) senesi cemaziyellevvel ayımn be rayı çok defa karşılayamıyor. Neticede şinci pazartesi günü, güneş Eyübsultan biz ziyanh çıkıyoruz. Keşke dalgınlarıservilerinin arkasmdan guıub ederek, mız azalsa da, Tramvay idaresi bu gelir Topkapı sarayınm kurşun kubbelerine kaynağından mahrum kalsa... kızıl ışıklar serperken 3 üncü Murad hayata ebediyen veda etti. İngiltere Kraliçesi Elizabet'in muhibbi halisi İngiltereye karşı verdiği sözü ifa edemeden vefa etmişti. Onun vefatını haber alan Elizabet, hem iyi b'r dosttan, ve hpm de büyük bir yardımdan mahrlım kaldığı için, kimbilir kalbinde nekadar büyük bir acı hisseylemişti. «Sahibi bulunmayan eşya geliri, ekseriya depo ve bekçi parasını bile temin etmiyor» de kaldı! Fakat bir iki değil. Tam 303 parca... Ucuz mu buldunuz?.. Ama, düşünün ki bu eldivenlerin hepsi de tek... Tek elin ses>i çıkmadığı gibi, tek eldivenin de kıymeti olmuyor. Bunları. parçalayıp iplik haline gctirir, kilo ile satarlarmış. Kör saücının kör alıcısı olur dedik leri kadar var. Müzayede esnasında, gözüme bir caketle bir pantalon illştL Caket ne ise ama, pantalonun tramvay arabasında unutulması tuhaf! Acaba bu dalgın zat, tramvaydan indikten sonra, iç donile mi yoluna devam etti? Kocaman kannh bir surahl gösterdiler. Bunu içi şekerle dolu olarak bir tünel arabasında bulmuşlar. Tam manasile «tunel geçmek işte buna der!'[j Satılığa çıkarılan eşya arasında bir kaç yüz çift kadın iskarpini de vardı! Sen, git üzene bezene, dakikalarca öl çü aldırarak ısmarladığm iskarpini, tramvayın bir köşesine, işe yaramaz bir ..ıdan çöpü gibi at.. Şimdi bu minimini iskarpinlerjn sa hibleri, gözlerimin önüne geliyor: Kımbilir eve dönüşte. ne üzülmüş, nasıl saatlerce çırpınmışlardır!.. Fakat hiç Wrinin, bunları tekrar aramağa gelme mesine ne dersiniz?.. Gözden irak olan gönülden de irak oluyor vesselâm! Mezad yerinden çıkarken kendi kendime düşündüm: Bu eşyayı kaybeden unutkanlan, birer birer kollarından tutup, mallarının başına getirmek müm kün olsaydı, kendi eşyasını ötekilerinkinden ayıracak kadar hafıza uyanıklığı gösterebilecek içlerinde kaç kişi çıkardı?.. Şehrin ıın ihtiyacı Değirmenlerde bir haftalık un stoku kaldığından Vilâyet, Dahiliye ve Ticaret Vekâletlerine müracaat etti Istanbulun ekmeklik buğday ve un stoku için cumartesi günü Vilâyette V*li ve Belediye reisi Lutfi Kırdann riyaseti altında yapılan toplantıdan sonra dün Vilâyet tarafından Dahiliye ve Ticaret Vekâletlerine iki müracaat yapılmıştır. Bu müracaatlerde, İstanbul sehrine yalnız Toprak Mahsulleri ofisi tarafından ekmeklik buğday verilmekte olduğundan ve bu buğdayın veriliç vaziyeti dolayısile değirmenlerde un ve buğday stoklarımn ancak şehrin bir haftohk ihtiyacını karşılayacak bir raddeye düstüğü, halbuki normal zamanlarda bile değirmenlerde iki aylık ihtiyaca kâfi buğday ve un bulunduğuna göre bu günkü şeklin mahzurlu olduğu gözönüne konularak stoklann süratle hiç değilse asgarî bir aylık ihtiyaca kifayet edecek hadde çıkanlması için Toprak Mahsulleri ofisinin buğday vermesi istenmiştir. Diğer taraftan Toprak Mahsulleri ofisi, tstanbul için yalnız ekmeklik un ihtiyacını karsılayacak miktarda buğday vermektedir. Verilmekte olan yevmiye 2 0 0 ton buğday, esasen ekmeklik un için kâfi gehnemektedir. Bu sebeble makarna fabrikalan, simidci fınnlan, börekçiler, pastacılar un bulamamaktadırlar. Halk bu maddeleri kâfi miktarda istihlâk edemeyince ekmek istihlâki artmakta, bu sebeble verilen buğday büsbütün ihtiyacı karşılamamaktadır. Belediye bu hali gözönüne koyarak Toprak Mahsulleri umum müdürlüğüne müracaat etmis ve tüccann elinde buğday olmadığından makamacı, simidci, pastacı ve börekçilerin muhtac olduğu un için buğday verilmesini istemiştir. Lise ve orta mektcblerde ders kesimi Muharrem Feyzi TOGAY Tevkif edildiler «Erol» vapuru ikinci kaptanı Sabri ile iostromosu Aslan, Rumanyadan İstanbula kaçak tuhafiye eşyası ^etirdikleri iddiasile Adliyeye gönderilmişler, Sultanahmed birinci sulh ceza mahkemesinde tevkif edilmişlerdir,. Hasköy Nahiye Müdürlüğü Münhal Hasköy Nahiye Müdürlüğü için yapılan imtihanda Şehir Meclisi azasından MeUha Avninin biraderi Ferid Avni muvaffak olmuş ve memuriyeünin tesdikı için imtihan evrakı Dahiliye Vekâletine gönderilmiştir. Bir tahsildar tevkif edildi SALÂHADDMGONGÖR Dün akşam lokanta çok kalabalıktı. Tekbaşına bir masa bulmak imkânı yoktu, rasgele birinden müsaade istiyerek karşısına oturdum. Evvelâ, dikkat etmemiştim. Ismarladığım yemek gelinceye kadar meşgul olacak muayyen bir işım olmadığı için, beyaz saçlı, buruşuk yüzlü muhatabıma zoraki bir alâka göstermek mecburiyetmde kaldım. En aşağı altrmş, altmış beş senenin hatıralaruıı taşıyan bu yüzde ıstırab ve yesin derin çizgileri göze çarpıyordu. İkinci tabağa başlamadan ihtiyar benunle konuşmaya koyuldu. Mükâlememiz. önce bir iki havaî cümleden ibaret kaldı. Sonra birden hayatinm en büyük ıstırablarından birini önüme parça parça yaymak istedi. Sesi kısıldı. Gözleri yaşlarla doldu. Genc yaşta ölnıüş kızından bahsediyor: Zavallının, diyordu, ne kadar taühsiz olduğunu doğar doğmaz anlamıştım. Çünkü o dünyaya geldikten sonra annesi ancak bir saat yaşadı. Çok büyük bir zahmet ve sıkmtı içinde büyüttüm, okuttum. Haspa güzeldi de.. Mahallenin bütün delikanlıları ona vurgundu. Bir gün, tenezzül eder de, odama gelirseniz, size fotoğrafmı gösteririm. Elini şakağına dayayıp öyle şairane bir resim çıkarmış ki sormayın!. Tam on yedı yaşmda idi. Bir akşam eve dönmedi. Denize düşüp boğuldu mu? Yoksa bir otomobil kazasına mı kurban gitti. Bir türlü anlayamadım. Merkez merkez dolaştım. Gazetelere ilânlar bastırdım.. Heyhat, hiç bir haber çıkmadı. Muhakkak ölmüştür, başka ne olabilir? Tesadüfün garibliğine bakın, yanıznu Malatya Muhasebei hususiye tabsil Ankaraya gitti darı Hasan, Malatyada zimmetine 200 Beledive Muhasebecisi Muhtar Belelira geçirerek buraya kaçtığı iddiasile Adliyeye getirilmiş, hakkmda te\ kiî diyenin yeni sene bütçesini tasdik ettirmüzekkeresi kesilmiştir. Hasan Malat mek üzere dün akşamki trenle Ankayaya yollanacaktu. raya gitmiştir. Belediye Muhasebecisi Lise ve orta mekteblerde yann öğleden sonra dersler kesilecektir. Muallimler perşembe günü toplantı yaparak sınıf geçen ve lise bitirme. orta mekteb devlet imtihanına girmeğe hak kaYeşilköy Meteoroloji istasyonundan azanan talebeleri tespit edeceklerdir. lman malumata göre dün hava yurdun Muvaffak olan talebelerin isimleri aym Trakya, Kocaeli ve orta Anadolunun şi25inde ilân edilecektir. mal kısımlarında çok bulutlu ve mevziî yağışlı, Akdeniz kıyılarmda az bulutlu geçmiş, rüzgârlar umumiyetle cenub ve Dr. Mazhar Osman bir garbî istikametlerden, Marmara havzası ile Karadenizin garb kısımlarında şidotomobil kazası geçirdi detliçe, diğer yerlerde orta kuvvette esTıb Faküitesi Ordinaryüs Profesörü ve miştir. Dün İstanbulda hava bulutlu geçFmrazı Akliye hastanesi başhekimi Mazmiş, rüzgâr cenubu garbiden saniyede har Osman dün sabah bir otomobil ka1 3 metre hızla esmiştir. Saat 14 te zası geçirmiştir. Kıymetli doktor, husuhava taz\ikı 1014.9 milibar idi. Suhunet sî otomobilile Bakırköy civanndaki Haen yüksek 21.4 ve en düşük 14.2 santizinedar çiftliği önünden geçerken, İsSrad olarak kavdedilmiştir. tpnbul istikametinden gelmekte olan 2115 sayılı otomobil önüne çıkmışür. Taksi şoförünün hatalı bir hareketi neticesi iki otomobil çarpışmışlardır. Doktor, başııun cama çarpması neticesi kıNüshası 5 kuruştur. rılan camla ainından ve taksi otomobilinde bulunan bir kadın müşteri de geHaric Türkiye ne cam parçalarile yüzünden yaralanİçin için mıştır. Kazayı müteakıb taksi şoförü ha Senelik 1400 Kr. 2700 Kr. sara uğrayan otomobilini bırakarak kaç Alh aylık 750 > 1450 » mıştır. Doktor, o sırada geçmekte olan Üç aylık 400 > 800 > diper bir hususî otomobille kendi has Bir aylık 150 > Yoktur. tanesine götürülmüş, icab eden tedavi yaDilmıştır. Ve aksam evine dönmüştür. Muhterem doktora hafifçe atlattığı bu nıühim kazadan dolavı geçmiş olsun der. Gazetemize gönderilen evrak ve yanlar kısa zamanda âfiyet temenni ederiz. Tak neşredilsin, edilmesin iade edilmez ve si soförü aksam üzeri vakalanarak kaza zıyaından mes'uliyet kabul olunmaz. hpkkmda tabkikata başlanmıştır. Hava rapora CUMHURIYET Dikkat : KUçUk h.kâye Dans eden ölü cazbandm gürültüsü arasında kaybolup gidiyordu. Yoksa, beni hiç de alâkadar etmiyen o ipsiz sapsız sözleri dikkatle dinlemek çekilir şey değildi. Geldiğime pişman olmuş gibiydim. Birden çalgı durdu. Rakseden çiftler dağıldı. Şimdi, şarab şiselerinin tıpalarının patlayarak açılışı daha vazıh işitiliyor, sarhoş kadınlar masadan masaya lâkırdı ile beraber çiçek de atıyorlardı. Garsonların en temiz kıyafetlisi her masaya bir balon uzatıyordu. Kalabalığın sesi perde perde yükseliyor, içkinin mestedici kudreti gönülleri ve kafaları kadeh kadeh fethediyordu. Minimini sahnenin perdesi açılmıştı. Yanımızdaki masada konuşuyorlardı: Yeni gelen artistler.. Ölü dansı oynayacaklarmış! Siyahlı mayyolarmm üzerine iskelet resimleri çizilmiş bir delikanh ile bir genc kız kulisin karşıhklı iki aralığından fırladılar. Bu numarayı Avrupada belki yüz defadan fazla seyrettiğim içüı artık bıkkınlık gelmişti. Gözlerimi kapadım. Fakat ihtiyar arkadaşım, bilâkis ayağa kalkmıs, öyle bakıyordu. Hatta bir aralık iskemlenin üstüne bile çıkmak istedi. Eteğinden tutup çektim. Muvazenesini kaybedince tekrar oturdu. Yarım bardak sodasız viskiyi birden dikükten sonra, erkek iskeleün ayaklan NURİ REFİK Bir bilânço Ben, dedim, bir şeye dikkat edi yorum, dalgmhk da, bütün aksilikler gibi daha ziyade fakirlerin başma geliyor galiba... Şu koca mahzeni dolduran binlerce eşya içinde meselâ pahalı bir kürk, bir mücevher, hatta lüks bir çanta, bir yılan derisi iskarpin göremiyo rum. Hakhsınız! dedi. Dalgınhk vak'alarının kahramanlan, zenginler pek na dirdir. Zaten, zenginlerin tramvayda. tünelde, otobüste işleri ne?« Müzayede memuru devam ediyor. 350 Türk İp~Uiz dostluğunun ilk tetnelt"">ı koyan Kraliçe Elizabet ile o teme kuruşa satışa arzedilen eldivenler, çıka lin İLcerine iyi bir bina kurmaya çalışan çıka 530 kuruşta bir madrabazın üzerin daki evde oturan Hasib Beyin oğlu Nuri de onunla aynı günde ortadan kayboldu. Bu iki gencin sırra ayak basışlarının yekdiğerile bir münasebeti var mı! O muammayı da çözemedim. İhtiyar, ben masaya oturalıdanberi dördüncü kadehi yuvarhyordu. Ondan daha evvel de içmiş miydi bilmem? İşte, dedi, ben her aksam böyleyim. Bazı geceler de geç vakit viskiye başlarım. Size kanım kaynadı. Allahını seversen, bir iki saat beraber eğlenelim. Şurada, köşeyi dönünce •Çifte güvercin» var.. Kaç aydır, oraya gitmek istiyorum. Bu türlü kısmet olmadı. JVIalum ya, öyle yerler yalnız çekilmez. İnsanın yarunda candan bir ahpabı olmalı!.. Acele işim olduğunu söyledim. O, ısrar etti. Nihayet biçarenm hatırını kıramadım. Kendi kendime: Ne olur, dedim, bir iki saatlik sıkıntıya. azaba katlanıveririm!. Meyus insanlan teselli de bir zevk değil mi? *** Ayağa kalktık. İhtiyar uykuda dolaşnıak illetine müptelâ bir hasta gibi dalgın ve sarsak yürüyordu. Bara girdiğimiz vakit herkes bize bakıyor sandun. Güçhalle boş bir yer bulup çöktük. Arkadaşun durmadan söyleyor, kaş göz, el hareketleri yapıyordu. Bereket versin, bir çok lâkırdıları, ucunda kıvranan dişi iskeleti göstererek: Amari yarabbi, dedi, ne kadar da Melâhate benzeyor.. Ama, benim kızım böyle yılışık, fındıkçı değildi. Dört senedir, simasını bile unutmuştum. Bu kadın kör olsun eski derdlerimi tazeledi, kapanmış yaralarımı deşti! Perde kapanınca dirseklerini masaya daypyıp bşını elleruün içine aldı. Üç dört dakika öyle durdu. Sonra birden yerinden fırlayarak: Haydi, dedi, şu ölü kın gidip yabndan görelim. Belki Melâhattir.. Öyle ya, o da ölmemiş miydi? Otur efendim, yerine!. Neye oturacakmışım.. Sen istersen gelme.. Ben muhakkak gidip göreceğim. Yalnız bırakacak olsam, istediği yere kadar sağ salim ulaşmak şöyle dursun, ilk adımını atar atmaz yuvarlanacaktı. Sarhoşla uğraşmayı hiç de sevmem ama, ne yaparsınız, basa gelen çekilir. Pckâlâ.. Görelim.. Kalk öyleyse bakalım!. Koluna girdiğim ihtiyan sahnenin kenarına kadar güç sürükledim. Çarpık Affet babacığun, ben senin için bir merdiveni brmanmaya bir türlü muvafölü idim.. Hâlâ da öyleyim Beni bu hafak olamıyor, tıpkı sarhoş taklidi yapan komikler gibi mütemadiyen adımJarını yattan kurtar, beni dirilt! Dive hıckırmaya ba=ladı. boşa atıyorduBir aralık hafifçe gevseyen elimden NURİ REFİK kurtulur kurtulmaz yüzükoyun düştü, İmdada koşanlarla beraber biçareyi kaldırdığım zaman şakağından ince ince kan sızıyordu. Otomobille bir hastaneye götürmek için kucağıma aldım. Başı, kolları sarkmış, ayakları sallanıyordu. Birden sahnenin çarpık dış merdiveninin üstündeki kapı açıldı. Demin iskelet dansını oynamış olan kız bana ve yüküme dikkatli dikkatli baktıktan sonra haykudı: Babacığım! **• Hastanede yarasını pansıman ettiler. Ellerini, ayaklarını oğdular. Burnuna ferahlık verici ilâclar koklattılar. Adamcağız güçhalle kendine gelebilmişü. Fakat, hâlâ bir müddet evvelki temaşanuı ruhunda uyandırdığı heyecanın tesiri altında idi: Camm, ne münasebet, bu kız Melâhate benzesin, diyordu, benim kızım cldü.. Öldü ama, bu da dans eden ölü değil mi? Gözlerini yavaş yavaş açtı. Evvelâ karşısmdaki manzaraya inanamadı. Elinin tersile alnmdaki terleri sildi. Üstündeki iskelet mayyosunu çıkarıp atraış olmakla beraber telâş içinde mantosunu, şapkasını şöyle rasgele giyivererek harab ve perişan bize refakat eden Melâhat birden ihtiyarın, yorganın üzerine uzanmış ellerine kapandı: