24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHÜRİYET 30 Blruîcikânım Lik maçlarmda bir sürpriz Beykoz Fenerbahçeyi 2 1 yendi, Beşiktaş Galatasarayı 5 0, Vefa da B. Sporu 1 0 mağlub ettiler Lik maçlarına dün Kadıköy ve Seref sahalarında devam edildi. Haftanın mühim oyunları tamamile Kadıköyde oynandı ve bunlardan Faneıbahça Beykoz maçı büyük bir sürpnzlc ve Fenerbahçenın mağlubiyetile bitti. Gnlatasarayın Beşiktaş karşısında 5 0 mağlubiyeti de oldukça acı oldu. Kadıköy sahasında ilk maçı Vefa ile Beyoğluspor takımlan yapü. Millî küme yolunda yarış eden bu iki takımın oyunu bir haylı çekişme ile devam edecekti ve nitekim de oyle cereyan etti. Vefa takımı, kuvvetli esen rüzgârla feeraber oyuna tamamile hâkiın oldağu halde bütün bir devre esnasında ancak bir sayı yapabildi. Ikinci devre Beyoğluspor win oldukça ümidli bir şekilde başlamakla beraber, Vefanın işe lâzım oian ehemmiyeti vermesi birçok hücumlarm boşa gitınesile neticelendi. Beyoğlusporıın hiç • değilse beraberlik için sarfettiği gayret oyunun şeklini değiştirmeden 10 Vefanın galebesile bitti. 45 inci yıl İlk film 1895 senesinde Pariste gösterilmişti Ralph Bellamy «John Braun'un cesedi» isminde bir film çeviriyor C Bu günkü program 8,00 8,03 8,1S 8,45 12.30 12,33 12.50 13,05 13,20 30/12/940 Program Haberler Müzih (Pl.) Ev kadını Program Faal heyetl Haoerler Fasıl heyeti Müzık (Pl.) * 18,00 Ptîgram RADYO j • pazartesi 1S.O3 Cazband İS, 10 Şarkılar 19,15 Caz (Pl.) 19,30 Haberler 19,45 İncesaz 20,15 Rad. Gazetes) 20,45 Müzik 21,00 İstekler 21,30 Konuşma 21,45 Orkestra 22,30 Haberler 22,45 Caz (Pl.) 23,30 Kapanış. Basketbol maçları Basketbol şampiyonası maçlarına Eminonü Halkevi salonunda devam edîlmiştir. 3 üncü kategori: GalatasarayA, Kurtuluşu 3516 mağlub etmiştir. Galatasaray bu kategorinin birincisi olmuştur. Galatasaray, Beyoğlusporu 3419 mağlub etmiştir. 2 nci kategori: Galatasaray, Kurtuluşu 2924 yenmiştir. Galatasaray ikinci kategorinin şampiyonu olmuştur. Birinci kategori: Galatasaray, Bozkurtu 4135 mağlub etmiştir. Bu maç çok heyecanlı geçmi^tir. Borsa kotundan çıkarılan hisse senedleri Borsa ve Osmanlı Bankası komiserliğinder: Tasfi'e halinde bulunan (İstanbul Halic 7apurlan Türk Anonim şırke ti) ne aid hisse senedleri, Borsa mec lisince alınan karar üzerine borsa kotundaı çıkarılmıştır. *** Memertaş Türk Anonim şirketi hisse seıedleri, Borsa Meclisi kararile borsa kotundan çıkarılmıştır. Galatasaray Beşiktaş maçından bir enstantane : Galatasaray kalecisi bir gol kurtarıyor Fenerbahçe Beykoz İkinci maç, üzerinde ciddiyetle duıulacak bir oyun olarak başladı, ve her geçen dakika büyüyen heyecan azamî bir hadde çıkarak futbol sahalarımızda .ender görülür bir haleti ruhiye içinde ortalığı kasıp kavuran bağrışmalardan sonra Fenerbahçenin Beykoza mağlubiyetile bitti. Fenerbahçe takımı sahaya şu şekilde çıkü: Cihad Taci, Faruk Lebib, Fikret, Esad K. Fıkret, Basri, Niyazi, Naci, Rebii. Beykoz takımı: Kâmran Bahadır, Orhan Yorgo, Refii, AU Mehmed, Şahab, Sabahaddin, Kâzım. • Beykoz takımı kalecisi Necmi gclmediği için merkez muavini Kâmram kaleye alarak sahaya on kişile çıktı ve bu parlak galebeyi de, Fenerbahçe gibi bir takım karşısında böylece elde etü. • Kuvvetli esen rüzgâr Fenerbahçe lehine idi. Fenerbahçe için iki taraflı bu . avantaj karşısında Beykozun enerjık oyunu, birçok tekımlarımızda tesaduf edilmiyecek derecede yüksekti. Fenerbahçenin bu kat'î ve izici hakkniyetını sıfıra indiren Beykoz müdafaa hatü zaman zaman hücum hattına o kadar güzel yardım ediyordu ki, 29uncu dakıkada sol açık Kâzım, Cihadın güzel ve alışık olduğumuz plonjonuna rağmen etrafa ıslık çaldıran golü yaptı. Bu hiç beklenmiyen sayınm Beykoza verdiği canlıhğı yazmakla tarif etmek kolay değildir. Bütün gözler, heyecanla çarpan kalbler, Fenerbahçenin her an yapscağı tek sayıyı bekledi ve bu intizar böylece devam ederken Beykozun en cevval oyuncusu Şahab 43 üncü dakikada kat'î galibiyet işaretinı veren ikinci golü yaptı. Herkes neye uğradığını anlamağa vakit bulamadan devre 2 0 Beykozun galıbiyetile sona erdi. İkinci devrede rüzgâr her ne kadar Beykozun lehinde olacaktı ama, Fenerbahçenin mutlaka bu işi telâfi edeceği kanaati de umumî idi. Soyunma odasında uzun konuşmalardan sonra Fenerbahçede Fikret hücum hatüna, Basri de müdafaaya alınmak surstile bir tadilât yepılmıştı. Mutlaka oyunu kaTanmak vaziyetinde olan Fenerbahçenin bütün hücumları, belki de hayatında ilk defa kaleci oynayan Kâmranm harıkulâde denecek kurtarışları karşısında bu garib tılsımı çözemedi. Dakikalar geçerken, tehlikenin büyümekte olduğu Fenerbahçenin telâşından anlaçıhyordu. Varını, yoğunu müdafaaya hasreden Beykoz takımı, çok temkinli bir oyunla zaman zaman Cihadı oraya buroya koşturacak fırsatlar bile buldu. Oyunun 33 üncü dakikası Fenerbahçeye yegâne gol imkânını verdi. Rebiinin ortaladığı topa sıçrayan Beykoz kalecisi hiç de kendi hatası yüzünden olmıyan yegâne golü yedi. şeıhi okuyunuz! demiş. Kusura bakmasınlar. Ben askeri yazılar yazan yeni meslektaşlardan ba çeşid bir ihtiyat yerine daha derin ve esaslı etüdler ve hükümler bekliyorum. Çünkü asker olmıyanlarda noksan olan budur. Lik maçlarmda kulüblerin puan vaziyeti Takımlar Beşiktaş Fenerbahçe Galatasaray B. Spor Vefa İstanbulspor Kasımpaşa Beykoz To^kapı Sülevmaniye Oyun 11 11 11 11 11 11 11 11 11 11 Gahb Berabere Mağlub 11 8 5 4 4 3 4 3 1 2 Attığı 53 38 30 25 25 21 18 13 16 12 Yedıği 8 10 17 23 27 36 25 25 47 35 Puan 33 28 24 22 21 21 20 19 17 16 1 3 3 2 4 1 2 4 1 2 3 4 5 4 6 6 6 8 Fenerbahçeye büyük bir umid veren bu sayıdan sonra Esada varırıcaya kadar hücuma kalkan Feneriiler, galibiyetten ziyade bekledıkleri beraberlik sayısı için çok çırpındılar. Beykoz işi soğukkanlılıkla öııledi. Bühassa soldan yaptıkları hücumlarda Kâzınun kaleye değil, avuta ettı£ı topları uzaklardan toplamağa gayret eden Cihad, adeta yediği iki golü h:ç değilse bu şekilde telâfıye çalışıyordu. Bejkoza galibiyetin verdiği itidale muksbil, Fenerbahçe sinırüydi. Neticede hakikaten oyun, futbol tarihimizde bir sürpriz teşkil edecek şekilde 10 kisilik Beykoz takımının Fenerbahçeyi 2 1 mağlub etmesile bitti. Galatasaray Be?iktaç Sahanın son maçı Galatasarayla Beşiktaş arasında oynandı. İki takım tahaya şu şekilde çıktı: Beşiktaş: Mehmed Ali Yavuz, Ibrahim Hüseyin, Halil, Rifat Şabri, Hakkı, Şakir, Şeref, Şükrü. Galatasaray: Osman Faruk, Adnan Musa, Enver, Eşfak Salâhaddin, Halil, Salim, İsmail, Serafim... Maçı, doktor Tarık idare etti. Galatasaray hücum hattında Gündüz ve Cemil yoktu. Kuvvetli bir maçta hücum hattında bu kadar oyuncusundan mahrum olan Galatasaray için bütun yük peşin müdafaanın omuzlarına yükİenmişti. Dün de dediğimiz gibi, Beşiktaş hücum hattı en bol sayı çıkaracak kuvvet ve şekilde idi. Galatasaray, kuvvetli esen rüzgârla beraber oyuna başladı. Pek kısa şuren karşılıklı hücumlardan sonra kat'i hakimiyet Galatasarayda idi. Bir zaruretten dolayı teşkil edilmiş olan Galatasaray hücum hattı pek tabii olarak mütecanis oynıyamadığı için devamlı hakimiyetine rağmen sinir bozan hareketlerle yaptığı hücumların sonunu getiremiyordu. 17 nci dakikada Salâhaddinin direğe çarpan şütü geri ge'diğ: zaman Sarafimin de boş bu.unması yüzünden kaçan fırsattan sonra artık Galatasaraya taühsiz takım demek yanlış olmıyacaktı. Beşiktaşm ister istemez müdafaa yapmak zaruretinde olması Galatasaraya bir çok fırsatlar verdi ve bu fırsatlar geldiği gibi de hap kaçtı. Ayrıca hâkim bir oyunun 35 inci dakikasında Galatasaraya bir frikik oldu. Hakkıdan Şerefe giden top anî bir vuruşla Galatasaray kalesine girdi. Bir tarafta bir sürü hüeumdan bir netice almamazken, diğer tarafta bir hücum devrenin ilk golünü temin et+i. Bu vaziyette biten oyundan sonra, ikinci devrenin Galatasaray içm müthiş sevmek hakkını benden esirgersen daha fazla yaşayamıyacağım...». «r« ler, tekrar gürlüyor: «... Arrrkadaşlanru .. Yurrrdunu... Avusturrryayı unutmarruştır...» Sonra, öteki ses, bir hıçkmk gibi, boğuk bir feryad gibi tekrar işiüyorum: «Bana, seni sevmek hakkını bahşet... Bana bir işaret yolla, sadece bir işaret...» Ve birdenbire, bir salvo gibi, alkışlar şakırdadı: «Bravo! Bravo! Bravo!» sesleri yükseldi. Albaym, kadehini kaldırması üzerine, herkes yennden fırladı. Bitişik odadan bando mmkanın sesi geldi. Herkes kadehini tokuşturuyor, Balinkay serefine içivordu. O, sağanağm bitmesini bekledi, sonra keyıfii. neş'eli, alaycı bir eda ile cevab verdi. Söyleyeceği şey, iddiasız bir iki kelimeden ibaretti ve her şeye rağmen, kendisini, dünyanın hiç bir tarafında, eski arkadaşlarınm arasında olduğu kadar rahat hissetmediğini söylemek isteyordu. Sözünü «Yaşasın alayımız! Yaşasın büyük şefimiz, haşmetlu imparator hazretleri!» diyerek bitirdi. Steinhubel, borazana tekıar işaret etti, yeni bir hava daha çalındı ve herkes millî marşı söylemeğe başladı. Ondan sonra, bütün Avusturya alaylarının o her zaman okunan marşı, bir ağızdan söylendi. Fakat, bir çatal gene bir kadehe vuruldu ve sükut emri verildi. Bu işareti veren, binbaşı Wondratchek'ti. Bozuk düşen şiirlerini okumak için hiç bir fırsatı kaçırmazdı. Wonrratchek ayağa kalkıp dümbelek karnını masaya dayadık olabılecegını tahmın guç değıldı. Yaptığı bir sayile beraber, ruzgârı da lehine alan Beşiktaş, devrenin üçuncü dakikasında ilk fırsatı kaçırdı. Bu kaçan fusatı üstüste iki korner takib etti. Beşiktaşm bu tazyikı devam ederken sekizinci dakikada üçüncü korner atıldı ve bunu Şakir hemen golle neticelendüdi. Gaiatasarayın pek kısa süren mukabil hücumunu kesmek için Beşiktaş müdafaası hiç de zorluk çekmiyordu. Galatasaray için sönmeğe başlayan oyun, Beşiktaş için ümid verici bir şekle doğru giderken H?kkı kornerden üçüncü, Şakir, şahsî bir hucumla dordüncü golleri yaptılar. Galatasaray müdafaasını kırmakta en tabiî rolleri oynayan bu sayılardan sonra, istediği şekilde yuksek bir hakimıyet temir eden Beşiktaş için artık yapılacak iş çoktan bitmişti. Beşiktaş gittikçe açılan bir tempo ile oynarken, Galatasaray takımında ısteküz bir oyun başladı. GalatSsaray 42 nei d'kıkada Farukun yaptığı penalü ite bir gol daha yiyerek maçı 50 kaybetü. B. K. Şeref sahasındaki maçlar Şeref sahasında ilk maçı İstanbul sporla Altıntuğ oynadılar. İki tarafın karşılıklı mücadelesile geçen devrenin 31 inci dakikasında İstanbulspor maçın yegâne sayısını yaptı. İkinci devre Altıntuğ mutlak bir beraberlik için yaptığı gayretlere rağmen netice değişmeden maç 10 İstanbult.porun lehinde bitti. Son maç, Süleymaniye ile Topkapı arasında idi. Lik sonunculuğunu bozmak için yapılan bir devrelik zaman 00 bitti. İkinci devrede Süleymaniyeden Fethi 9 ve 41 inci dakikalarda iki sayı yapmış ve maç Süleymaniyenın 20 galibiyetile bitmiştir. Dinyanın harab olan medeniyetiAskerî mektebler futbol maçlarmda ni yeniden kurabilmek için milletikıncıyi tayin edecek maç, dün Şeref salem yegâne tesellisi çocuklardır! Bundan tam kırk beş yıl ev\el, yani hasında oynanmıştır. 'avrulannızın bayramhklarını ha1895 senesi birincikânununun 28 inci hairlarken milletin yardım ve şefMaltepe takımı 63 Deniz lisesi takı günü akşamı Parisin meşhur kahvehakaine muhtac çocukları sevındirmını mağlub etmiştir. nelerinden birinin bodrum katmda mK için Çocuk Esirgeme kurumuna y^dımda bulunmamzı kurum saygı Bir Rumen takımı şehrimize Louis Lumiere uzun zaman uğıaşarak ile diler. vücude getirmiş olduğu ilk filmi halka gelmek istiyor gösteriyordu. Bu ilk filim, bizim bugün Rumanyanın Yüventüs takımı Kur görmekte olduğumuz filimlere hemen hiç ban bayramında üç maç yapmak üzere de benzemiyordu. Ekran ancak bir metmüracaat etmiştir. Malî anlaşma irrkân re enliliğinde ve 70,80 santimetre yükları. bulunursa Rumanya takımı şehri sekliğinde idi ve orayı aydınlatun ziya mize gelerek, Galatasaray, ve Fener alelâde bir oksijen lâmbasmdan ibaretti. bahçe ile karşılaşacaktır. Beyoğlu İstiklâl caddesi Mevzu da eğer iyi hatırlayabiliyorsak, KOMEDİ K1SMINDA caddelerin birinde bir sokak sulayıcısile Edirnede Atatürk koşusu bir köpek arasındaki yarenlikleıi tpsvir Akşam saat 20,30 da Edirne (Hususi) Edirnede Ata türk koşusu 33 atletin iştirakile ya ediyordu. Yapılan tekmil hasılat kırk pıldı. Bu münasebetle Halkevinde ka beş elli franktan ibaretti . labalık bir gencllk toplanmıs bulunuLumiere'in bu ilk filmi memleketimize yordu. Koşu 5OOO metre üzerine tertib ancak altı yedi sene sonra gelebildi. edilmişti ve koşucular geçen Muhaç Şehzadebaşı koşusunda olduğu gibi Kıyık Taşhk Sade bizim halkımız değil, bütün dünya sakinleri bile yeni ve muazzam bir icad Ayşekadın İstanbulyolu Yamacılat başını takiben Halkevi önünde bitmi§ karşısında bulunduklarının farkına vartır. mamışlardı. Onu ancak bir varjete nuTİYATROSUNDA Birinciliği 17,« dakikada Nihad. tkin marası gibi seyrediyorlar ve bu icadın 31 kânunuevvel Salı ıriinü aksaını çlliği 17,13 dakikada Halil, üçüneülüğü beş on sene içinde cihanm en büyük İbrahım. dördüncülüğü Sabri, beşinci endüstrisinden birini teşkil edeceğinc Kordelânın baş erkek rollerini Ral»h liği de Kâmil kazanmışlardır. Bellamy ile Charles Grapevrin ve kaVali Ferid Tümer atletlerin ellerini ihtimal vermiyoılardı. dın baş rolünü ise Margaret Linday ve Darülbedayi san'atkârlarmdan 1910 senesine kadar Fransada, İtalya oynıyacaklardır. ayn ayrı sıkarak kendilerini tebrik etmiştir. da ve şimal memleketlerinde iler'.iyen ir Holivudun tanınmış bestekârls sessiz filim Büyük harb esnasında Av nndan Tlîeorge Antheil son günle'de Antalya memleket hastane rupa devletlerinin mücadele ile meşgul mühım bir rckor kırmıştır. Yeni ya)il birlikte, San'atkâr NAŞİD, o gece olmalarından istifade eden Amerika makta olan «Broadeway üzerinde neon taklidle sahnede. Yılbaşı gecesinde faaliyet Bırleşik Devletleri teknisyenleri ve san lekler» filminin musıki parçalarını 13 sine mahsus büyük müsamere. gün içinde yazıp bitirmiştır. American Antalya (Hususi) Şehrimizdeki atkârları tarafından kemal noktasına Okuyucular, Varyete, Düetto vesinema merkezinde şımdıye kadar bir Memleket hastanesi, temizhk, servis eriştirildi. 1927 senesine kadar yeni ve saire.. Tafsilât el ilânlarındadır. filmin havalannı bu kadar çabuk vülerdekı ır.tizam ve hastalara karşı gösefki dünyada «İntolerence», «On Emir», cude petirdiği görülmemiştir. Telefon: 22127 terılen alâJta \e selkat bakımından iftıhar edilecek bir müessese haline gel • Büyuk resmigeçid» gibi şaheserler vücude getirıldi. 1927 de sesli filim meydamiştit." Tamamcn yeni bir hle ifraK edilerek tezyin edilen Hastanenin on bir aylık istatlstiğine na çıktığı vakit herkes bir tereddüd gore, dahiliye servisınde 3S12 ayakta, devresi geçirdi. Beyaz perdedeki hayal733 yatakta. hariciye servisinde m ı » lerin söz söylemek kabiliyetini iktisab pansıman tedavisi. 3 to kücük ameliyat. etmeleri acaba onun terakkisini mi, yok11« büyük ameliyat ve 423 yatakta tePek yakında : görülmemiş büyik filmler serisini göstermeğe başlıyacaktır. sa tedennisini mi mucib olacaktı. Senedavi yapılmıştır. İlk süper filmi: GUSTAVE FLALBERT'in romanından iktibas edilen Nisaiye servisinde 31 î müracaate ler, bu tereddüdü filimciliğin lehine olarak ortadan kaldırdı. karşı. 13 müdahalei vilâdiye, fi9 müdahalei nisaive olmak üzere mütea4Bugün, sinemacılık yeni yeni tekâmül did hasta tedavi edilmlçtir. safîıalarma doğru koşuyor, tabiî renkte sözlü filimler birbirini takib ediyor. KoGalatasaray lisesinde kulu filimlerin de mevcudiyetine şahid verilen konser yarattığı bu filmde clacağımız zaman yaklaşıyor. Fakat oCumartesi günü ve dün Galatasaray nun asıl gayesi üçüncü bu'du, yani deSeyircileri hayette tırakacak ve gaşseHecektir. lisesi son sınıf talebeleri tarafından, mektebın konferans salonunda, seçıl rinîıği de seyircinin nazarlarında temin miş parçalardan mürekkeb bir caz kon etmektir. İşte asıl buna muvaffakiyet seri verılmiştir. Çok muvaffak olan bu hasıl olduğu zamandır ki filimcilik âlekonserde bilhassa Sami Uçar, pıyanoda Biricik filnıi A. Keleci, akkordeonda B. Öncel ve Âfi minde diğer yeni bir inkılâb karşısında bulunacağız. Ülgen göze çarpmakta idıler. Holivuddan haber verildiğine göre, bir kaç ay evvel Columbia şırkeunm hızmetıne girerek mezkür kumpanya ile beş seneiık bır konturat akdetmış olan rejısor Kurt Neuman Uk eserıne aıd faahyete başlamıştjr. Sahne vazn; tanınmış Amerikalı muharnrlerden Ellery Queen'ın çok meşhur bir romanım esas ittıhaz ederek meraklı bir füım çevirmeğe koyulmuştur. Ellery Queen sade yazılarile değil. bütün yeni dünya radyolannda macera ve polıs hikâyeleri anlatmakla şohret bulmuş bir kadın muharrirdir. Yapıl mak uzere olan fılme, mevzuu alınan ıomanınm adı .John Braun'un cesedi» dir. Esrarlı bir cinayetin faili kordelânın, sonuna kadar meçhul kalmakta, şüpheler, zaman zaman vak'anın diğer kahramanlanndan bir çoğunun üzerinde temerküz etmekte ve nihayet ümid edilmlyen bir şahsın katil olduğu anlaşılmaktadır. Hiç şüphesiz bu mevzuda bir çok cinal romanlar okunmuş ve filimler görülmüşse de buradîki hlleler ve tertibat büsbütün ysni bir sekildedir, sonra kadın muharrirh eserinin san'atkârane bir kıvmeti olduğu da edebî mehafilde tasdik ve kabul olunmuştur. Askerî mektebler futbol maçı Sinemanm ilk yaratıcısı Louis Lumiere Ralph Bellamy Kurban Bayramında kimsesiz çocuk Ş E HIR 7İYATR0SU PASA HAZRETLERİ T U R A N San'atkâr NAŞİD HALİDE PİŞKİN ŞARK (Esici Ekler) sineması MADAM BOVARY POLA NEGRİ MOORE'un f Altın sesli GRACE Bu akşam MELEK Sinemasında SENENÎN EN BÜYÜK FRANSIZ FİLMİ fl ASK SERENADI Aşk Heyecan ve ihtiras hislerini canlı bir surette gösteren muazzam filmin başrollerinde: GÜNAHKÂRLAR Emadsiz saheserini yaratanlar: Cinayet mektebinn fibıi.. Gangster yetiştiren muhit.. B. FEI.EK Sağımdan, solumdan kulağıma kelimeler çarpıyordu. Fakat ben bunlan, sanki yabancı bir dil konuşuyorlarmış gibi anlamıyordum. Etrafımda çehre ler, bıyıklar, gözler, burunlar, dudaklar, üniformalar görüyordum, fakat bir camekândan bakar gibi. Hem oradaydım hem değildim. Donup kalmıştım, fakat meşguldüm. Çünkü, mütemadi yen, dudaklarım kapalı, o mektubun içindeki kelimeleri mırıldanıyor, ba zan durakladığım yahud zihnim kanjtığı zaman mektebde, tabiye dersinde, yasak kitabları gizlice çıkardığımız gibi, elimi, kimse görmeden cebime sokmak ihtiyacını duyuyordum. Bir arahk, bir bardağa, b lÇ akla sert sert vuruldu ve sanki biçağm yüzü gürültüyü kesmiş gibi bir sükut oldu. AJbay ayağa kalktı ve bir hitabeye baştedı. İki elini, masaya kuvvetle dayamış, at üzerinde imiş gibi, gürbüz vüeudünü ileri geri sallayordu. Kesik bir «Arkadaşlar» hitabile söze başîadı. Kelimeleri sert ve fasılah talâffuz ederek, «r» leri, trampete sesi gibi gürleterek, önceden hazırlanmış nutkunu ezbere okudu. Kendimi zorlayarak dinledim, fakat sözleri bir kulağımdan girip ötekınden çıkıyordu. Yalnız: «Orrrdunun şerefi... Avusturrrya süvarisinin ruhu... Alaya merrrbutiyet... Eski arrrkadaş...» gibi, bazı kelimelerin kuvvetli akislerini işitebiliyordum. Fakat, aynı zamanria ,ara sıra, tatlı, niyazkâr, muhabbetli daha başka kelimelerin, bir başka âlemden gelir gibi esrarlı mırıltısını da duyuyordum: «Sevgilim... Korkma... Seni A N N I E D U C A U X ERİC V. STROHEİM ANDRE LUGUET SİLVİA SDKEY JOEL MAGGREA Pek vakında S A R A Y sinemasında deki masada pürneş'e oturanlarduı iyi anladığuu gösterecektir. Yan odada, horul ho'ul uyu?an emirberim Kusma'yı uyaıdırnıamık için ayaklarımın ucuna basa basa odaya girdim ve karanhkta, kaietimi, kılıcımı çıkardım, demindenberi boğazımı sıkan kıravatımı çözdüm. Lânbayı yalrtım ve mektubu, bir kadının bana ysdığı o ilk müheyyic mektubt, ninayct süKÛnet içinde okumak üztre masaja yaklaştım. Fakat, birdenbire korktflm. Nasıl olur? Benim, cebımde zansettiğim mektub masanın üstünde, Üımanın serptıği ışık dairesinin ortasınd» duruyordu. Mavi, müstatil zarfm te tanıdığun el yazısmın ta kendisi! Bir dakika, başım döndü. Ac«ba sarhoş muydum? Uyanıkken rüy» mı görüyordum? Aklımı mı kaçırmışBm? Daha bir lâhza evvel ceketimi çjkarnken, mektubun hışırtısını duymuştul11 O kadar sersem hale mi geldim ki mektubu cebimden çıkardığun halde Mtırlamıyordum? Elimi cebime soktu"1 Hayır, imkân yok, mektub cebimde duruyordu. İşte o zaman anladım: M»3anm üstünde duran, başka bir mektubdu. Daha sonra gelmiş olacaktı ve Kusma. odaya girer girmeî onu bul»yım diye. termos şişesinin yanına kov11111?111' Bir başka mektub! m saat içinde üstüste iki tane! Öfkeden, bos;azım kısıldı Bu, her gün, her geec böyle devam edecekti, mektub üstüne mektub gelecekti, biri ötekini t»kib edecekti. Yazsam, o da bana yazaüaktı, cevab vennesem, cevab isteyecekti. Haberciler gönderecek, telefon edecek, beni tarassud edecek, adım adım takib ettirecek, saat kaçta çıkıp kaçta döndüğümü, kiminle beraber olduğumu, ne konuştuğumu, ne yaptığımı öğrenmek isteyecekti. Anlayordum, mahvolmuştum. Beni rahat bırakmıyacaklardı. Eyvah! Cin, o cin bu idi işte. İhtiyarla kötürüm kız! Artık, ebediyyen hür kalamıyacaktım, bu adamlar ebediyyen yakamı bırakmıyacaklardı! Kendi kendime «Okuma, mektubu, dedim, bilhassa bu gün, okuma. Hem de bu işe girişme! Bu örselenmelere mukavemet edecek kadar kuvvetk değilsin, yırtıhrsın. En iyisi bu mektubu yakmak, yahud okumadan geri göndermektir. Şonra da, netice ıtıbarile sana yabancı olan bir kimsenin seni sevdiğini düşür.erek kendini üzme! Bütıin Kekesfalvaların canı cehenneme! Eskiden onlan tanımıyordun, bırak ne halleri varsa görsünler!» Fakat, anî bir fikirle ürperdim. Sakın, cevab vermedim diye, teisg kapîlıp kötü bir şey yapmış olmasın! Belki de bu işi yapmak üzeredir. Bu derece meyus bir insanı cevabsız buakmak n « = olmaz! KLsma'yı uyandırsam da, iki kelîmelik bir teselli mektubu göndersem mi a:aba? Fakat, yanhş bir şev yapmamak lâzımdı. Zarfı yırttım. Çok şükür, mektub, kısacıktı. Elkabsız, on satırdan ilaret, bir sahifelik bir mektub. «Bundan evvelki mektuuumu vok ediniz! Aklım başımda değildi, kat'iyyen değilci. Yazdıklarımın hepsi yalandır. f Arkası v>ıl Yazan: Stefan Zıveig 50 Türkçeye çeviren: Hamdi Varoğlu tan sonra, yüzüne kurnaz bir ifade ve görmeğe tahammülüm kalmadı. Edit rerek gözlerini kırpışürdı mıydı, o ge benden bir kelime, bır işaret istemiş cenin cümbuşlü devresi başladıgmı hep değil miydi? Telefon etsem mi acaba? biUrdik. Bu şekilde adam bekletmek olmaz! Bir Binbaşı ayağa kalkmış, yakını pek iyi şey söylemek lâzım, bir şey yapmak seçemiyen gözlerine gözlüğünü takmış, lâzım... elindeki kâğıdın katım merasimle agıBravo! Bravooo! Hepsi, gürültü ile yordu. Eğlentilere bir güzellik verdiği alkışlayorlardı, İskemleler zıp zıp sıçzehabile. her defasmda, zemin ve za rayordu ve döşeme tahtası, bu coşkun mana uygun olarak hazırlad:ğı ne>iden ve çakır keyif kırk elli insanın hoplabu şiiri, o gün, Balinkay'ın tercümei ha malarile gıcırdayordu. Binbaşı, koltukline tahsis etmiş ve bir sürü aiaylı söz Iarı kabararak gözlüğünü çıkardı, kâle doldurmuştu. Yanımda oturanlardan ğıdını katladı. Tebrik etmek için etrabazıları, belki küçükten büyuğe kaışı fına biriken subaylara, başıru eğerek nezaket icabı olarak, belki de kafaları mukabele ve bir parça mağrur bir tabiraz dumanlı olduğu için, her imalı vırla teşekkür ediyordu. Fırsattan iscümleyi, tasvibkâr bir güliişle karşıla tifade, kaçtım. Belki farkına varan olyorlardı. Nihayet, güzel bir nukte, bu mazdı. Olsa da vız geliyordu. Bu kahtün sofra halkını kahkahalarla güidür kahalara, bu kaba neş'eye, bu tasasızdü. lığa tahammül edemiyordum. Hayır, arFakat, birdenbire, bütün vücıdüm bir tık tahammül edemiyordum! dehşet ürpertisi içinde kaldı. Bu kaba Vestiyerdeki emirber, hayretle yüzücğlenceler, bir pençe gibi, kalbimi taz me bakarak: yik etti. Istırab çeken ve inleyen btri Gidiyor musunuA efendim? yarken, insan böyle gülebi'ir miydi? Diye sordu. İçimden «Hay Allah müsOlümle mücadele eden biri varken. bu tahakkını versin!> dedim ve hiç cevab kadar aşağılık şeylerle nasıl eğlenilebi vermeden geçip gittim. Bir tek hedelirdi? Birdenbire, bu pürneş'e çehreleri fim vardı. Karşı kaldırıma geçmek, kö şeyi hızla dönmek, kışlaya i;irmek, odama giden merdiveni çıkmak ve yahıız kalmak, yapyalnız kahnak! Dehlizler boştu, bir taraftan bir nöbetçi aşağı yukarı dolaşıyordu, bir musluk akıyordu, yere bir çizme düştü. Nizam mucibince, ışıkları söndürülmüş olan koğuşların birinden tat'u ve ha?.in bir şarkı işitiliyordu. Gayriihüyarî kulak verdim. Rütenyah askerler, hep bir ağızdan, bir memleket havası terennüm ediyorlardı. Her akşam, uykuya yatnıadan evvel, parlak düğmeli alacalı uniformalarını çıkardıkları ve tekrar. saman üstünde yatan köylü haline geldikleri zaman, köylerini, tarlalannı, belki de yavuklularını hatırlarlar ve memleket hasretini gidermek için bu melodileri okurlar. Şarkılarının güftesini anlamadığım için, o zamana kadar buna dikkat etmemiştim, fakat bu sefer, onlardaki melâl beni derin surette müteessir etti. Ah, o askerlerden birinin yanma oturabilsem V3 kendisile konuşabilsem! Bu hareketime her halde şaşacaktır, fakat, saf ve vefakâr gözlerinin acıyan bakışları, o Rütenya köylüsünün, benim halimi. at nalı seklin
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear