25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 Haziran 1938 CUMHURtYET SAN'AT BAHISLERI Tarihî büyük heykeller Yazan: ZEYNEL AKKOÇ San'atta nisberin büyüklüğü bize hari kulâdelık fikrini verebilirse asrımız bir bir harikulâdeliğı sinesinde cemetmiş olur. İki yüz katlı evler, şehır kadar büyük transatlantikler ve daha birçok, gözün bile hududunu tahdıd edemediği muazzam eserler... Eski zamanlarda bu azamet ve kudret cesaretini daha zıyade mabed ve heykellerde kendini gösterebilmişti. Bu hususta Mısır ve Yunan meTakasaki heykelinin ayakları temizleniyor deniyetinin eserleri Gıaponıya da muazzam heykellerile nazarı dıkkati celbeder. Fakat Asya da onlardan geri kalmamış hatta çok sahada meşhurdur. Buda için yapılmış Takasaıleri bir kabıhyet arzederek güzel seme ki heykelı 50 metreden fazladır. Bu heyler vermiştir. Asyanın eski heykelleri san kelın ıçınde ufak bir mabed mevcuddur. at ve azamet itibarile Mısırdakilerden da Oradan gizli bir merdivenle heykelin başının içine kadar çıkılır. Burada mukadha ıleri görünürler. Dünün en büyük heykellerinden ve des kitablar ve dinî eşyalar muhafaza edünyanın yedi harikalarından birisi sa dilir. Karakura'daki Daibutsu heykeli, hem yılan, Rodos limanındaki bir heykeldi. Bu heykel, güneş ilâhı Apollon için ya güzellikte hem de azamette rekabet edipılmıştı. 32 metre yükseklikte idi. Eski lemiyecek kadar kıymetlidır. Yüksekliği Roma tarihçisi Plinius Rodosu ziyaret j 20 metreden fazla ve genişliği 30 metre ettiği vakit bu güzel T muazzam eserı kadardır. Heykelin yüzü 3,5 metre u görmüş ve şoyle yazmıştı: «...Bu hey zunluğundadır. Alnınm ortasında 14 kikel limanın methalinde ayakları iki kaya lo ağırlığında gümüşten yapılmış bir ben üzerine istinad ettirilerek rekzedilmiştir. mevcuddur. Safi altından yapılmış gözBacaklarının arasından hmana gelip gi leri, bir metre yirmi santimetre uzunlu den gemiler geçerler. Heykelin topukları ğunda gümüşten mamul kirpiklerle çev o kadar kalındır ki onu kimse kucaklı rilmistir. Kulaklan ikişer metre büyüklüyamaz. Elinin parmaklan tam bir insan ğündedir. cesametindedir...» Mısırda yapılan muazzam hevkeller Bir zelzelede, bu heykel, dizlerinden arasında Ozirid'in, Ramzes'in heykelle kırılıyor. Adanın Arablar tarafmdan rile Memnun'un dört muazzam heykelini zaptına kadar yerde kalıyor (684). Son sayabiliriz. Bu dört heykelden biri güra bir Yahudi tüccar tarafından parçala zel san'at meraklılarından ziyade tabi nıyor ve bundan 900 deve yükü mermer iyeci ve fizikçileri alâkadar etmektedir. çıkarıp satıyor. Bu heykel sabahleyin güneş doğarken ve Yunan harikulâde heykelleri arasında aksam güneş batarken hususî ahenkli bir 20 metre yüksekhğinde Zevs ve Pante takım sesler çıkardığı için bütün dünyanonda 15 metre boyunda Minerva'yı zik ca meşhurdur. retmek mümkündür. Sonra Taranto'da Avrupada yapılmıs muazzam heykelLizip tarafından tuncdan yapılmış 12 ler arasında Gian Bdogna tarafuıdan yametrelık bir genc erkek heykeli varmış. pılmış büyük Appenino heykeli vardır. Bu meyanda 10 metrelik Roma impa Bu hevkel yapılırken mitolojik bir ilâhın ratoru Augustus'un sarayını süsliyen Et heykeü clacakmış, fakat sonradan bir tarurya'dan getirilmiş tahtadan Apollon kım meçhul sebeblerden Appenino ismiun heykelini de zikretmek mümkündür. ni almış. Heyke! o kadar büyük ve genişNeron'un Damus Aereus sarayı ıçın tır ki içinde ufak bir kösk vardır. Zenodot tarafından yapılmış 10 metre İtalyada bulunan ikinci büyük heykel büyüklüğünde imparator Neron heykeli Sen Karlone îsmmde güzel ve muazzam eski zamanların muazzam heykellerinin bir eserdir. Yüksekliği 23 metredır. Siro son misalini teşkil eder. Bu eserlerden Zanelli tarafından Povia şehrinde 1624 maalesef tasvirlerden başka hiçbir şey e te yapılmıştır. Bu heykel o zaman, bir limize geçmemiştir. milyon ıL yüz bin lirete mal olmuştur. Asyada yapılmış olan muazzam heyAsrımızda yapılmış büyük heykeller akellerin çoğu Buda şerefine yapılmıştır. rasında Nev^ork'taki Hürriyet heykeli ve Bunlardan en büyüğü Pegu şehrinin 60 Münih'teki Bavarya heykeli vardır. Hürkilometre yakınında bir ormanda tesadü riyet heykelinin demir iskeleti Gustav fen bulunan 60 metrelik tuncdan yapıl Eyfel ve tuncdan heykel işi Berthelemy mış bir Buda heykelidir. Bu eser tahmi tarafından yapılmıştır. Bu iki heykel de nen 700 sene evvel yapılmıştır. Sonra kadın şeklindedir. Her ikisinin de, için Kiantang Budası gelir. Bu, kayadan o deki demirden merdivenlerle başlarına yulmustur. Yüksekliği 70, genişliği 30 kadar çıkılır. Bavarya heykelinin gözbemetrevi geçmektedir. Yanmda derede a bekleri boştur. İçinden bakana, vapur kan bir çay heykelin ayaklarını serinletpenceresinden bakıyor hissini verir. mektedir. Son zamanlarda Amerikada, üç büyük Reısicumhurun kayalar üzerinde oyma çuya bildirilerek ateşi, ilenye kaydırma usulile resimleri, fevkalâde muazzam bir emri verildi. şekilde yapılmak icin uğraşılmaktadır. Topçumuzun laarruzu ve piyademizin, ZEYNEL AKKOÇ topçu ate^şi himayesinde yaptığı müessir müdahale, muharebeyi lshimizde neticelendirmişri: Saat tam 1 1,30 da komutan, RecebteDenin zaptedildıği müjdesini verdi. Bundan sonra, ateş kat'î netice alınmcıya kadar kısa fas^lalarla bir müddet devam etti. Artık, muharebe bitmiş, kıt'alarımız, emniyetli bir surette yeni mev zilerine yerleşmiş, düşman her tarafta imha edilmişti. Çok muvaffakivetle biten topçu tatbikatının sonunda, Okul Komutanı albay Muzaffer Tuğsavul, harekâtın nasıl inkisaf ettiğini, maksadın ne suretle temin edi'diğini bütün teknik tafsilâtile anlattı. Bu izahatı, harekât esnasında, müte madiyen not almakta olan Topçu Mü fettişi Korgeneral Halil Kemal Koçerin tenkidi takib etti. Ve nihayet Istanbulumuzun güzide Komutanı Korgeneral Halis Bıyıktay Topçu Atış Okulu Komutanma ve onun şahsında bütün topçu arkadaşlarına teşvik edici birkaç söz söyüyerek kendile rini gösterdikleri muvaffakiyetten dolay» hararetle tebrik etti. PENCERESİNDEN Tercüme tuhaflıkları ransızcayı gülünçleştirmekte Mahşer Midıllisi lâkabile şöhret alan eski Şehreminlerinden Kâmıl Beyin müstesna bir kudret gösterdiği yıllardanberi söyleni:, durur. Bu zat türkçe düşünür, fransızca konuşurmuş. Bundan dolayı da gayet gülünç tercümeler yaparmış. Meselâ bir ziyafet gecesi ecnebi misafirletın bnüne koyduğu şu listeye bakın: Kulak çorbası Soupe d'oreilles Kadınbudu Cuisse de femme 7 Karnıyarık \ entre fendu Kazandibi Fond de chaudron Sarığıburma Turban tordu Onun Abdülâ?!?. Lamına Uçüncü Napolyon'a takdim edilmek üzere Fransaya götürdüğü güzel bir atı, incitmeden Marsilyaya ulaştınJığını Babıaliye müjdelemek için yazdiğ: şu telgraf da meşhurdur: Moi, anima! arrive bonne sante! Teşrifat müdürü iken ve Fransa elçisini hünkârın yanına götü;ürken kabul salonu kapısında söy'ediği şu söz ise gerçekten gülüncdür: Monsıeur l'ambassadeur suivez mon derriere! Fakat bu tuhaflıklar Mahşer Midillilerine münhasır değıldir. Avrupalılar da şark dıllerinden tercüme yaparken hayli tuhaflıklar yarat:ycrlar. Meselâ tarihçi Hammer, sabrın ferahlık getireceğini söyliyen arabca bir vecizedeki ferec kelimesini yanlış okuduğundan «Sabrın her türlü zevklere anahtarlık yaptığı» şeklinde bir tercüme ortaya koymuştu. Dün yepyeni bir tercüme tuhaflığı üzerine arkadaşlardan biri dikkatimi celbedince bu gülünç öınek'eri hatırladım. Fakat yeni garibeyi bunlcrdan da üstün bulup kahkahalarla gülmekten geri kalmadım. Arkadaşımm söylediğine göre tercüme türkçeden fransızcaya yapılmıştır. Tuhaflaştırılan cümle İbni Sina'nın hal tercümesine taai'.uk eden bir kitabdan alınıp aslmda şöyledir: «Büyük âlim ölüm döşeğinde ve can çekişme vaziyetinde iken ifayı hatematla meşgul oluyordu.» Burada muharririn tam bir Osmanlı müellifi gibi davranarak kullandığı hatemat kelimesi hatmin cem'i olduğundan ibarenin mefhumu = olmak lâzım gelır: u «Büyük âlim, ölmek üzere bulunduğu sırada Kur'an okumakla mesgul oluyordu.» Halbuki mütercirp hatematı mühür manasına gelen hatemın cem ı sandığından ıbareyi fransızcaya şu mefhumu gösteren şekilde tercüme etmiş: «Büyük âlim ölüm döşeğinde boyuna mühür basıyordu!» Sahih ise gerçekten gülmeğe değer bir tercüme!.. Harita üzerinde izahat; bir top doldurulurhert ve ateşten sonra Türk topçusu dün parlak bir imtihan daha verdi Bataryalar amansız ateşe devam ediyorlardı, bir tayyarenin kuyruğunda sallanan ((itibarî tayyare» nin tepetaklak yere yuvarlandığmı gördük Ordumuzun en salâhiyetli ağızları olan toplar, Metris tepelerini kendilerine muhatab kılarak uzun uzun konuşuyor lar. Engin bir ovanın içindeyiz. Patlamış bir top mermisinin ifadesini taşıyan san kırmızı renkli bir bayrak, atış sahasına girdiğimizi bize haber veriyor. «Baş tabya» nın gölgesi altında, kara ordumuzun birçok otoriteleri toplanrruş lar: İstanbul Komutanı Korgeneral Halis Bıktayı, Topçu Müfettişi Korgeneral Halil Kemal Koçeri, Tümgeneral Osman Tufanı, Çatalca Müstahkem mevki Komutanı Tuğgeneral Vehbiyi, Metris Topçu Atış Okulu Komutanı albay Muzaffer Tuğsavuiu, topçu albay Salâhaddin Topalakı, aralarında seçiyorum. Seçemediğim ;yalnız benim değil, hiçbirimizin seçemediğimiz bir şey var: Toplarımız... Fakat kendileri seçilmiyen bu korkunç varlıklann türlü yasıtalaria, pek mükemmel surette etrafı gözetlemekte olduklarından süphe etmiyorum. Bugün bize en ciddî atışlarından birini seyrettirecekle rine söz veren o yaman onbeşlık toplar, gitgide homurtularını artırmağa başladılar. Dürbünlerin mesafeleri kısaltmaktaki mucizeli rolü, burada pek işe yaramıyor. Topçu Mehmedçikler, yuvalarında av bekliyen arslanlar gibi, o kadar iyi gizlertmişler ki, en kuvvetli dürbünlerle dahi, bataryalann yerini tayin etmeğe imkân yok. Güneş, ağır ağır ufkun üzerinden yükseliyor. Topçu Atış Okulu Komutanı Muzaffer Tuğsavn!, kroki başına geçti. Değerli komutan, sesinin en gür tonu ıle anlatıyor: Kuv\retlerimiz, karada, denizde, havada mukabil tadrruza geçmiştir. Her tarafta hareket halindeyiz. Düşman, şimalde Belgrad ormanlarına sıkıştırılmış, mühim mukavemet merkezlerini terke mecbur olmuştur. Komutan bunlan söylerken, çok yükseklerde uçan bir tayyare tepemizde belı:di. Gözle ancak farkedilen küçük bir cisim, tayyarenin kııyruğuna takılmış, havada sürükleniyordu. Topçu dilinde manş denilen bu hbarî tayyareye, mevzilerinde gizlenen bataryalarımız derhal bir ateş açtılar. İzahatı harita Üzerinde takib eden talebeler Canı olmıyan yalancı bir .kuş gibi, tehlikeleri, pervasız ve tereddüdsüz önboşlukta sallanan manş, topçularımızm Iiyeceğine, bundan daha canlı teminat ahıç şaşmıyan isabetli atışlan karşısında, ranabilir miydi? âdeta sersemleşmişti. Onun, biraz sonra, Nihayet, büyük taarruz başlangıcı olarak tesbit edılen S saati geldi. Bütün bataryalar, hep birden, teksif edilmiş ateşlerini, tam karşımızdaki «Recebtepe» üzerine tevcih ettiler. Evvelâ, büyük hacimde demir kütlelerinin birbirine çarpmasmdan hâsıl olan sese benzer korkunç bir şangırtı ve onun arkasından, gök gürültüsünü andıran tarrakalar duyulmağa başladı. Tepelerden tepelere koşuşan ses devîeri, sahrayı tehdidkâr velvelelere boğuyordu. Bütün karşı tepeler, hep birden tutuşmuş gibi idi. Dağlarda yangm var, denilebilirdi. Müthış duman sütunları arasında, top raklann eridiğini, üzerinde yer yer çukurlar açıldığını, durbünlerin içinden seyrediyorduk. Bir aralık komutanlardan biri: Mümkün olsa da, dedi, şu dakikada, karşıki Recebtepede bulunsanız! Her merminin açtığı çukura, tersine çevrilmiş bir çadınn nasıl ferah ferah sığdığını görürdünüz!» Ben, merak ederck sordum: Recebtepenin isim babası kim olduğunu öğrenemez mıyiz? Topçu Atış Okulu komutanı kur may albay Muzaffer anlattı: Fedakâr bir topçu arkadaşımızdı. Lüleburgazda kahramanca şehid oldu. Okulumuzu kurduğu içm, tepeye kendi adını verdiğimız bu cesur Türk subayı, Lüleburgaz muharebesinde, Bulgarlara karşı, arslanlar gibi harb etmişti. Son dakikada, bataryasmın, susturulduğunu görünce, dayanamaımş, bizzat top başına geçerek, ateş ederken, düşman topçusu nun savurduğu bir merminin isabetile parçalanarak şehid olmuştu. Muhterem komutan, burada bir asker esprisi yapmaktan kendhi alamadı: Receb Irfanm ba fedakârlığma biz de doğrusu güzel mukabelede bulu nuruz. Kendi adını taşıyan tepeyi, her atışta böyle saatlerce topa tutanz!» Ateş, bu sırada bütün dehşetile devam ediyordu. Saat 10,20 de taarruz, en korkunç derecesini buldu. Artık piyade de harekâta iştirak etmekteydi. Bu harekât, bir işaret fişeğile top H* TURHAN TAH Safranbolu piyade alayına sancak verildi Safranbolu 24 Bugün Orgeneral Fahreddin Altay tarafından Atatürk adına, Safranboludaki piyade alayma merasimle sancak verilmistir. Bursada turfanda şeftali 50 kuruş Bursa (Hususî) Bursamn meşhur mahsulıi şeftali çıktı. İlk defa Ziraat mektebmın yetiştirdiği şeftaliler Sebze Haline getirilmiş ve 50 kuruş fiatla satılmıştır. Bu sene Bursa şeftalilerinin geçen yıla nigbetle çok iyi olduğu bildiril mektedir. Bu meyva ağaclarında yapılan mücadele güzel neticeler vermiştir. Tahminler yanlış çıkmazsa bu sene Bursada bol bol şeftali yenecektir. r Hamidiye İskenderiye limanmda J Topçu okulu önünde; mermi biçiminde nöbet mahalli ve nöbetçi tayyarenin kuyruğuidan ayrılarak, tepetaklak yere yuvarlandığ'nı gördük! Hedefin bu kadar kuçüğünü dahi, turnayı gözünden varur gibi; yere seren Türk topçusunun hava yolile gelecek Komutanlar ve subaylar Topçu Atış okulu önünde Yüksek komutanlar huzurunda bir saniyesini bıle boş geçırmedıği büyük çalışma günlerinin en muvaffak imtihanlarınHamidiye kruvazörünün kardeş ve dost Mısırın meşhur limanı İskenderidan birini daha, yüz ak'ıığile veren ya yeyi ziyaret ettiğini yazmıştık. Yukarıdaki resim, İskenderiye muhafızı Mehmed man topçusile Türk mületi, ne kadar Hüseyin Paşa ile İskenderiye polis şefinin Hamidıyeyi ziyaretleri ve Hamiögünse yeridir! diye kumandanı kurmay yarbay Necati Özdeniz ile gemimizin muzikası ta SALÂHADDÎN CÜNGÖR rafından istikbal edildiği esnasında alınrnıştır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear