22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 8 İkincileşrin 1938 Ingiliz sularındaki deniz muharebesi nasıl oldu? Hükumetçilerin Cantabria vapurunu batıran gemi, FraLko'nun bayrağını taşıyan Nadir muavin kruvazörüdür Büyük Harbin son perdesi etrafında Kayzer'in Hollandaya kaçışına dair bir hatıra Teşrinisani ayınm onuncu günü eski Alman Imparatoru İkinci Guillaume'un, imparatorluğu yıkı \yp Berlinde cumhu riyet ilân edilmesi üzerine hayatını tehlikede görerek, mai fii yetindeki birkaç za / • bitle birlikte Spa'dan Felemenge iltica et Sabik Kayzer tiğinin yirminci yıldönümüdür. Aradan geçen yirmi sene zarfında, bu firar hâdisesinin teferruatma şahid olan lardan hiçbirisi, sabık Kayserın hangı şe~ rait altmda Felemenge sığındığını dünya efkân umumiyesine bildirmemışti. 10 teşlisani 1918 de, Belçıka Felemenk gümrük hududunda nöbetçi çavuşu olan Pinkhaers isminde bir Holanda askeri, o tarihî geceye aid hatıratını bir Fransız gazetecisine anlatmıştır. Pinkhaers, nöbetçi bulunduğu hudud kulübesinde, 1 teşrinisani 1918 sabahı saat altıda, nöbet bekliyen asker tarafmdan uyandırılmış ve kendisine şu haber veril mifti: Hudud gümrüğüne altı tane otomobil geldi, çavuş! Çavuş derhal yatağından fırlamış, Holanda ile Belçikayı biribirinden ayıran hudud zincirine doğru koşmuş ve orada altı değil, on otomobil görmüştü. Otomo billerin yanında da Alman zabitleri duruyordu. KANSIZLIK benizsizlık idn yegâne deva kanl ihya eden Ç i p n Enmuntahipeübbatarafmdantertipedılmiştır. OİX\.UJ Nörasteni, zaflyet ve Chlorose , rAKİO n»Dlc Avrupanın bayat, kurtlu çocuk gıdalarından sakınmız! Yavrularınızın midesini abur cuburla dokkırmayınız! Tabiî, *af, lezzetli Hükumetçi Ispanyol vapurunu batıran Franko'ya aid Nadir vapuru ( 1 2 3 rakamlarile toplann saklı bulunduğu yerler gösterilmiştir ) İngilterenin Cromer sahilinde General Franko'ya aid bir harb gemisi sahil deki İngihzlerin gözü önünde Cantabria isminde Barselona hiikumetine aid bir vapuru bahrmıştı. Bu hâdiseye dair son posta ile gelen Londra gazetelerinde şu çok meraklı malumat verilmektedir: Cantabria'yı batıran Nadir isminde büsbütün yeni bir gemidir. Zâhirde bu gemi alelâde motörlü bir lüks yolcu vapurudur. Umumî Harbin son zamanlarında İngilizler de böyle harb gemisi oldu^u dısarıdan bakınca belli olmryan tuzak gemilerle hayli Alman denizaltı gemisi batırmıslardı. O tarihte bu silâhlan gizli harb gemilerine Q gemileri denil mekteydi. 3500 ton hacminde bulunan Nadir'in topları gizlidir. En büyük topu 4,7 pusluk (12 santimetrelik) olup başta kap tan köprüsü önünde ve iskele tarafındadır. Bu topu kullanarak Cantabria'yı babrmıştır. Geminin sancak tarafında da böyle büyük bir topun gizli bulunduğu tahmin edılmektedir. Geminin bacası önünde de büyük bir makinelitüfek vardır. Lâkin geminin silâhlan bundan ibaret de&ildir. Kıç gü vertesi üzerindeki sandiğa benzer yerde de toplann ve makinelitüfeklerin gizli bulunduğu tahmin edilmektedir. Geminin bütün hutut ve eşkâli tam bir tüccar gemisini andrrmaktadır. TaUisiye simidleri yuvarlaktır. Alman, Felemenk ve îskandirtavya gemilerindeki tahlisiye simidleri ise araba atlarmın başındaki ağac bo yunduruk gibi uçlan açıktır. İngiltere sahilleri önünde cereyan eden bu deniz muharebesi civardaki İngiliz gemilerinden iyice görülmüş ve takib edilmiştir. Monkvvood îsmindeki 1592 tonluk îngiliz vapurunun süvarisi Beaton müşahedatmı gazetecilere şu suretle nakletmiştir: Saat 14,50 idi. Deniz sakin ve rakiddi. Gemimiz Kromer fenerinden geçiyordu. Geminin birinci zabiti yanıma gelerek sancak tarafmda bir çeyrek mil mesafedeki bir geminin çektiği işarete gözleTİnin inanamadığını söyledi. Beynelmilel kod kitabına baktık. Işaret şu idi: «Dur! Yoksa ateş açacağım.» Bidayette bu işaretin bize aid oldu ğunu zannettik. Cenub rotasında yolu geçmiştim. Cantabria'nm kaptan köp rüsünde yalnız bir adam görünüyordu. Muahharen öğrendiğime göre bu adam geminin süvarisi Arguelbes idi. îki gemi arasında çeyrek mil mesafe kaldıktan sonra Nadir baştarafmda teşhir ettiği seri ateşli bir topla ateş açtı. Top başındakiler alelâde tüccar ge misi tayfası idi. Yalnız bir fark var«a başlarma bere giymişlerdi. Bunlar, Holandaya geçmek istediklerini söyleyince, hudud çavuşu, pasaport larını görmek istemiş, fakat zabıtler pasaport rbraz edememişler, askerî bir konferansa iştirak etmek için La Hay'e gittik lerini, pasaport almak mecbunyetinde bulunmadıklarmı söylemişlerdir. Bunun üzerine çavuş telefonla mafevkine vaziyeti anlatmış ve onun bizzat hudud mevkiine gelmesine intizaren, Al manlann yanma dönmüştü. Çavuş Pinkhaers, bu Almanların içînden bir tanesini tanıyor, fakat kim olduğunu kat'î olarak tayin edemiyordu. Yalnız, otomobilin üzerindeki beyazh, siyahh ve kırmızıh kartal resmini görünce, Alman zabitlennin, umumî karargâhtan kaçmış olduklarua tahmin etmişti. îçine giren bir şüphe üzerine bir arkadaşını yanına çağırıp bu sade giyimli zabiti ona da gösterince, ikisi birlikte, onun bzıyıklannı, sağ kolundan daha kısa olan sol kolunu dikkatle gözdcı. geçirmişler, nihayet, Felemenk hududunda, Felemengin misafirperverliğine sığınmağa gelen bu Alman zabitinin, Kayserln ta kendisi olduğunu anlamışlardı. Beklenilen emir geldikten sonıa, çavuş Pinkhaers, aldığı emir üzerine, Kayser ve maiyeti erkânını, yaya olarak, üç kilometre ötedeki istasyona kadar götarmüştü'. Birkaç saat sonra da, Gillaume, kendi hususî trenine binerek, Kont Bentick'e mısafir olmak üzere Amerongen'e hareket et miştir. sahiline doğru yoluna devam ediyordu. Ortalık karardıgı bir sırada Nadir'in büyük topu tekrar bir isabet yaptı. Mermi Cantabria'nm makine dairesine isabet ettiğinden duman ve buhar sütunlan yükseliyordu. Cantabria artık yoluna devam edemiyordu. Sandallannı indirdi. Mürettebatı ve yolculan sandallara doldular. Bunları kurtardık.» Hasan özlü unları na çocuklar bayılıyor. Çok istahlı ve severek büyürler. Bu saf özlü unlarm vitamini bol, gıdası çok ve kalorisi yüksektir. Bütün çocuk doktorları buna şahadet eder. Avrupada daima diplomalarla musaddak birinciliği kazanmıştır. Bu kadar yüksek evsafa malik tabiî gıda ancak HASAN ÖZLÜ Ü N L A R I D I R . Pirinc, Yulaf, Mercimek, Buğday, İrmik, Patates, Mısır, Tiirlü, Bezelya, Badem, Çavdar Özü Unlarını Çocuklarınıza Yediriniz. Iktısad Vekâletinden: İktısad Vekâleti Ölçüler ve Ayar Müdürlüğü Trabzon mmtakası ölçüler ve Ayar Mufettişlığıne (200 ) lira ücretle bir mühendis almacaktır. Mühendis Mektebi mezunu olanlarm evrakı müsbitelerile birlikte Ankarada Ölçüler ve Ayar Mudürlüğüne müracaatleri. « 4701 » ( 8192 )' Ankara Belediyesinden: Batan Hükumetçi İspanyol gemisinin kaptanı ve çocuklan İngiliz gemisi tarafmdan kurtarjldıktan sonra Topun alev ve dumanını görüyordum. muza devam ettik. İyice dikkat ettiğimiz zaman, işaret çeken gemi gibi fimal rota Lâkin mermiler ya isabet yahud da tesında yoluna devam eden diğer bir gemi sir etmiyordu. Teleskopla baktım. Na dir'in öteki başında tayfalar başka bir bulunduğunu gördük. İkinci gemiye yarım mil kadar yanaş topu meydana çıkarıyorlar. Bu top bü tık. Cantabria ismini taşıyan bu gemi bir yük çapta idi. Bu top da hemen ateş etti. denbire döndü ve bizim izimizi takib et Cantabria'nm etrafında su sütunları yükmeğe başladı. Bizim gemi gibi on bir mil seldi. yapıyordu. İşaret çeken Nadir ismini taMürettebat fevkalâde bir süratle top şıyan diğer gemi çok seri olduğundan doldurup boşaltıyorlardı. İki gemi ara öteki gemiye yaklaşıyordu. sında bir gemi boyu mesafe kalmıştı. SeNadir Franko hükumetinin sancağını ri ateşli top mütemadiyen işlerken büyük taşıyordu. Bizim geminin bütün mürette top Cantabria'nm tam ortasına bir merbatı güverteye çıkmıştı. Herkes dürbün mi yapıştırdı. Geminin her tarafı duman lere sarılmıştı. Ben de teleskopun başına ve ateş içinde kaldı. Fakat gemi, Kromer konuşamadık. Ne dediniz onlara?.. Hiç!.. Ne biliyorsam, size de söyledim. Şükrü Paşa, bugün gene yeni yeni haberler toplamış. Onları anlatmağa kalktı. Fakat, içinde benim işime yarıyacak gibi birşey görmedım. Artık ayrılıyorduk; dedi ki: Gencsiniz, hem de kadmsınız!.. Açık denizlerde, hiç tanımadığınız insanlar arasında yaşıyorsunuz!.. Aman, ayağmızı denk alınız!.. Feriha Fıtnatın başına gelenleri unutmayınız!.. Olur şey değil!.. Tıpkı kaptan gibi, tıpkı komiser gibi, hatta tıpkı Adnanm mektubunda yazdığı gibi... Hepsi de bir ağız kullanıyor!.. Her önüme gelen nasihat vermeğe kalkıyor. Bunların hepsi de dost değil ya, hepsi de benim iyiliğim için söylemiyor ya... Sonra gene hepsi de düşman değil ya... Belediyemiz itfaiyesi için beş aded Motopomp almacaktır. Şartnamesini görmek istiyenlerin hergün Yazı İşleri kalemine müracaatleri lâzımdır. Bütün firmaların teklif edecekleri motopompların fiat ve evsaflarile teslim müddetinin ve diğer müracaatlerin nihayet teşrinisani 938 sonuna kadar Belediye Riyasetine yapılması ilân olunur. «4670» (8190) RADYO Ll N ile Sabah, Öğle ve akşam Her yemekten soara muntazaman dişlerinizi fırçaiayınız. A Tefrika No 3 7 Peki, dedi, ben doktor Hikmetten anahtan alınm. Hiç kimseye de söyle mem. Bu gece, herkes uyuduktan sonra gider, kamarayı ararız. Ne yapacağımızı, nasıl gideceğimizi kararlaştırdık. Yanından çıktım. Çıkar çıkmaz da Şükrü Paşa ile karşı karşıya geldim. Göz'.erinde acı bir gölge var. Bu adamcağız, beni kimın yanında görse kıskanıyor!.. Yoksa, kim bilir, sabahtanberi vapurun konfiiserile bu kadar sık sık görüştüğüme bakıyor da kendisi için birşey mi söyledim, sanıyor?.. Yaşlı başlı bir adamı, büsbütün incitmek istemedim. Durdum, konuştum. Genc sevdalılar gibi sitem etmeğe başUdı: • g m m m Nakleden: KEMAL RAGIB Neye benden bu kadar kaçıyorsunuz?.. Ne yaptım size?.. Bu gece girişeceğimiz işin heyecanı, daha şitndiden beni öyle bir sardı ki artık gözüme hiçbir şey görünmüyor, hiç kimseyi dinlemek istemiyorum. Tek başıma oturup düşünecek olsam, kim bilir, yeni yeni daha neler bulacağım, gibi geliyor. Onun için Şükrü Paşa ile uzun uzun konuşmadim. Yalnız gönlünü al mağa çalıştım: Neye kaçayım, dedim. Biliyorsunuz ki size karşı bir baba gibi, bir baba dostu gibi hürmet besliyorum. Bugün, kaptan olsun, vapurun komiseri olsun, kaçtır beni çağırdılar, bildiklerimi, duyduk lanmı sordular. Onun için vakit bulup da ölünün kamarasında. I düşüp bayılıverecek gibi oluyorum. Na dinlenmek nasib olmıyacak. Bari, biraz Haniya, şimdi kamarotun yerine komisesıl oldu da çildırmadım; nasıl oldu da yü uykumu almış olayım, diye düşündüm. rin kendisi gelmiş olsa da: reğime inip ölmedim, en çok ona şaşı Nerede?.. Saatlerce yatağm içinde kıv Vaz geçiniz!.. randım, durdum. Birkaç saat sonra, giriyorum Dese, enikonu sevineceğim. Belki de Şkndiye kadar bana: şeceğimiz işin heyecanı beni o kadar sars vaz geçmezdim ya... Onlar vaz geçirmek Ne olur ne olmaz, sen bu işlere ka tı ki bir türlü gözüme uyku girmiyor. istediği için... rışma Tam dalmışım, kapı tıkırdadı. Hale Kamarotla beraber komiser Fehminin Diyenlerin hepsi de benden korktuk canla uyandım: kamarasma gittik. Ağzında sigara, beni lan için söylemiyorlardı ya... Içlerinde, Kim o?.. bekliyor. Belli etaıemeğe çalışıyor amma elbet, benim iyiliğimi istiyenler de eksik Diye yataktan fırladım. o da sinirli... Dudakları zoraki bir gülüşdeğildi. Meğer, nekadar hakları varmış!.. Kamarot Nuri: le kıvrılmış; gözlerinde koyu bir gölge Şimdi bile kendi kendime uğunuyo var... Benim!.. rum: İçeri girer girmez bir koltuğa oturdum. Diye yavaşça sesleniyordu. Tek başına, yollara çıkmak nene geSanki dizlerim kesiliyor; o kadar titriyo Geliyorum, biraz bekle!.. rek senin?..Haydi çıktm, böyle korkunc rum... işlere ne karışıyorsun?.. Dedim. Fehmi, ilkönce kamarota: Ah, şu dakikada Istanbulda, anneciğiTuhaf değil mi?.. îstemiye istemiye min yanında olsam da, haniya çocukken kalktım. Eğer gündüzün ortalığı ayak Kahveleri getir!.. bir suç işledikten sonra, pişman olduğum landırmış olmasaydım şimdi yeni baştan Diye seslendi. Anlaşılan ben gelmeden zamanlardaki gibi, onun ılık göğsüne so yatar uyurdum; uyku o kadar tatlı... Va önce kahveler pişirilmiş, hazırlanmış olakulsam, için için ağlasam!.. Bir daha yap purun sessizliği içinde, gidip de bir ölünün cak ki arası çok geçmedi; Nuri, elinde bir mıyacağım, diye töbeler etsem!.. kamarasını araştıracak, kim bilir nasıl bir tepsi, tepsinin üstünde bir çezve ile iki fin1 ** •• * l ! 9 canavarla karşı karşıya gelip boğuşacak can, içeriye girdi. Vapurun komiserile sözleştikten sonra, yerde yorganı çekip uyumak, elbet, daha Fehmi: akşam yemeğini yer yemez, kamarama hayırlı... Ne çare ki bu işi ortaya ben çı Uykuyu dağıtmak için bundan iyiBu gece duyduğum heyecanı, geçirdi çekildim. Sürgüyü sürdüm. Yatağıma girkardım. Komiseri bile ben zorladım. Arğim korkuyu ölünciye kadar unutamam. dim. Bu gece, saat ikiye on kala, kamasi olmaz, diyordu. Bu korkuyu, bu heyecanı değme insanlar rot gelip beni uyandıracak. Onun için bi tık geriye dönmek olmıyacak... Kendi elile fincanlara kahve koyar Yüzümü yıkadım, giyindim. Bir yan ken: duymamıştır. Hâlâ elim ayağım titriyor; raz uyuyayım, dedim. Kim bilir, belki bunları yazarken bile kendimden geçecek, de ikiden sonra saatlerce uyutnak, durup dan da kendi kendime öfkeleniyordum. (Arkast var)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear