23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 tkinciteşrin 1938 CUMHUBÎYET SIHHAT MESELELERİ: Üniversite ve yüksek tahsil çağında verem Yazan: Dr. İHSAN RÎFAT SABAR Iktısadî hareketler Bir protokola dair... Dünden itibaren mer'iyete giren ve Türkiye Estonya ticaret ve klering anlaşmasına zeyl oiarak yapılan yeni protokolden bahsetmek istiyoruz. îki memleket ticaretinde yeni bir inkişaf imkânı hazırIamak gayesile yapılan bu protokol, Baltık memleketlerile olan ve bir türlü ileri gidetniyen ticaretirrrizi hatıra getiriyor. Estonya, bütün Baltık memleketleri gibi, Türkiyeye uzak bir memlekettir. Türklerin ve Estonyalılann karşılıklı bütün sempatilerine rağmen birbirleri hakkmda fikirleri hiç yoktur diyebiliriz. Estonya, ticaretimizin en geri kaldığı memlekettir. Ayni zamanda bu memleket haricî ticaretimizde hemen hemen en sonda gelen memleket vaziyetindedir. Geçen sene i!e bu senenin şimdiye kadar geçen ayIarında, vakıa iki memleket ticaretinde bir inkişaf görülmüştür. Fakat bu inkişaf pek bati olmuştur. 1935 senesinde Estonyadan 36 bin lirahk mal almış, buna mukabil ona 33 bin lirahk mal satmıştık. Bundan bir sene sonra mübayaatımızın 78 bin liraya, ihracatımızın da 66 bin liraya yükseldiğini görüyoruz. Bu senenin ilk sekiz ayında ise, ithalâtımız 40, ihracatımız 69 bin liçalıktır. Yeni protokolun, Baltık memleketlerile olan ticarî münasebatımızda iyi bir adım teşkil etmesini dileriz. PAZABDAN PAZADA PENCERESİNDEN Türkçe hasreti Yenicami meydanı Para değil, zevki selim lâzım Türk tütünü ve Türk kahvesi Türkçe hasreti Teşekkür ederim. İyiyim. Fena geçmedi. Avrupa denilen harikalar ve mükemmeliyetler dünyasını bir daha gezdim. gördüm ve biraz din lendim. Orada sizi, «O sizin bümediğim, görmediğim gözleriniz» i değil, fakat cemiyetinizi, yani cemiyetimi ve onun güzel kıymetleri arasında bilhassa dilinizi, yani dilimi çç.k göreceğim geldi. «Aynaya baksaydın!..» demeyiniz. Şaka etmiyorum. Türkçesiz bir Avrupa, tuzsuz yemeken daha tatsız. Türk toprağına ve Türk diline kavuşmanın sevinci içindeyim. Beni şimdi türkçe şiddetle tenkid etseniz bile sözlerinizi şiir gibi dinlerim. ltalyan garsonunun italyanca teşekkürü, Fransız hamahnın fransızca yol gösterişi, Alman berberinin almanca traşı bana küfür gibi geliyordu. Şimdi sokakta, tramvayda, dükkânda ve gazetede türkçe dinlemeğe doyamıyorum. İlim mi, değil mi? 2 Almanyada (25) üniversitede koru yucu tıbbî kontrol merkezi mevcuddur. Muayene de mecburidir. Eski Avusturyada böyle bir teşekkül olmakla beraber yalnız însbruck Üniversitesinde hergün çalışan 'Academische Wirtschaftsüerein tıbbî servisi vardır. Viyanada 1930 da kurulan Academische Krankenhilfslellcde Technische Hochschule talebeleri her sömestrde muntazam muayeneye tâbi tutulmaktadırlar. Amerikada birçok üni versitelerde kısmen Life Exlension Instltut bu vazifeyi yüklenmiştir. Kısmen de Amerikan Millî Tüberküloz cemiyetinin kontrolu altmda American Student Health Association'a bağlı talebenin sağlık durumunu kontrol eden bir organizasyon vardır. Böylece Avrupanm birçok memleketlerinde talebelik çağındaki gencleri koruyan teşekküller mevcuddur. Arzettiğim bu kısa satırlar bizim tarafımızdan hiç bir tenkid maksadını takib «diyor değildir. Burada bütün memleketlerde talebelik hayatının hastalıkjardan, bilhassa veremden korunulması gayesinin nasıl ta kib edildiğini göstermeğe çalışıyoruz. Yapılan istatistiklere nazaran 1936 senesinde St. Hilaire talebe sanatoryu munda müessesenin açıhşmdanberi tedavi edilen hasta genclerin (% 81) inin sanatoryum tedavisini müteakıb faal ha yatlarına avdet ettikleri görünmektedir. Sanatoryum küründen sonra iyileşmiş, genclerin sıhhatlerini idame meselesi de mevzuubahistir. Sanatoryum tedavisine tâbi tutulduktan sonra iyilikle çıkan talebe kendi haline terkedilecek olursa, bilhassa yeniden hastahğı hazırlıyacak se bebler ve şartlar içinde kalırsa, ilk tedavi beyhude olacaktır. Tedavi esnasında bermutad kaybedilen zamanı telâfi için fazla çalışmak mecburiyetinde kalacak tır. Bu yorgunluk şüphesiz derhal kay bolur. Bundan dolay. hastalıktan sonra iyileşmiş gencler koruyucu tıbbî komül tasyon merkezi tarafından derhal kon trol altına ahnırlar. lyi olmuş veremlilerde şifayı takvijıe etmek için hayatına, yani yaşayışma bir veçhe vermek lâzımdır. Tüberküloz geçirmiş tıb talebelerinin doktor olduktan sonra sanatoryumlarda asistanlık yap malan ve orada ihtimam edilerek mes leklerini idame etmeleri imkânı Vardır. Bu talebelerden başka şubelerde ihtısas yapmak istiyenlere cerrahiden gayri yorucu olmıyan şubeler şayanı tavsiyedir. Sanatoryumda tedavi edilerek çıkroış genc, cerrahî şubesine girer ve muvaffak olursa hayatı muhakkak çok yorucu ve yıpratıcı olacaktır. Bu gencler için bu şube sürmena] verir ve tehlikeli olur. Hukuk talebesi için avukathk ve politik meslekte mecburî hitabet neticesi fazla yorgunluğun oldukça tehlikesi' vardır. Bilhassa hançere (gırtlak) veremine sebeb teşkil eder. Bu genclerin daha rahat, yorucu olmıyan, iklimi müsaıd bir şehirde noter ve sulh hâkimi gibi bir vazife alması daha muvafık olacaktır. Bu şekilde genc doktor ve Hukuk mezunu hastalıktan iyileşmiş olma hallerini daha iyi bir şekilde takviye ve idame etmiş olurlar. Genc mühendis ve fen şubesine intisab etmiş genclerden böyle sanatoryum tedavisi görmiiş olanlar; bazı sınaî müesseselerin laboratuar ve kontrol yerleri, bilhassa kirli ve tozlu havayı ihtiva ettiğinden teneffüs sahasına bu toz ve gazler girerek, kimyevî laboratuarlarda yüksek hararette çalışmak ilâah gibi amiller hastalığm yeniden canlanmasına ve nüksüne sebeb olur. Bu gibi gencler büro hayatında veya memuriyet haya tında, açık havada yorucu olmıyan şartlar içinde, meselâ inşaat mühendisliği gibi işlerde çahşmalıdıılar. Şüphesiz bu gencler mikrob çıkarmıyan, taze oiarak iyilik elde etmiş, fakat herhangi bir yorgunluk veya yorucu şartlar altmda hastahğın nüksetmesi ihtimali olan hastalardır. Edebiyat ve Fen Fakültesine mensub genclerin birçoğu bilâhare hocalıkia ça lışmaktadır. Bu şubedekilerden hastalık geçirmiş olan gencler avukatlar gibi fazla konuşmak mecburiyetindedirler. ses yorgunluğu hastahğı vardır. Bu sebeble bu genclerde hastalık çok defa hançe rede (gırtlakta) takarrür ederek nükse sebeb olur. Diğer taraftan da talebelere de sirayet membaı olurlar. Sanatoryum tedavısinden sonra iyilik görerek hayata atılan bu gencler bu koruyucu devreden sonra tamamen iyi o lurlar ve serbest hayata atılabılırler. Normal vaziyetlerini alarak çalışabilirler. Bu hasta gencler arasında evli ve çocuk sahibi veya aile babası vaziyetinde olan gencler ayrı bir hususiyet göstermekle dir. Evli veya aile babası yerinde olan, yani bütün aile yükü üzerlerine yüklen miş hasta talebelere ayrıca bir yardım lâzımdır. Üniversite tahsil çağında okuma yıllarında evlilik çok olmamakla beraber bu yaştaki evlilik hayatı ve bir de çocuk olduktan sonra çok defa pek ağır bir yük altmda yaşayış olur. Bu aileden ana veya baba vereme duçar olursa malî muzayakaya bir de çocuğa sirayet tehlikesi ilâve olunur. Mikrob sirayetinden en çok tehlike altında olanlar çocuklardır. Verem çocukların henüz bakir olan vücudlannda en müsaid bir tarlayı bulur. Orada kolaylıkla yerleşir, çabuk ürer. Müdafaa kuvvetleri henüz tekemmüfcetmemiş olan körpe vücudde azamî derecede tahribat yapar. O halde bir veremliden en çok kaçırmamız lâzım gelen beşikten itibaren büluğdan birkaç sene sonraya kadar çocuklardır. Bunların vereme istidadı pek çoktur. Vücudlarının mukavemet kudreti pek azdır. En ziyade bunlan korumak lâzımdır. Bunu hem veremliler hem de etrafındakiler iyice bilmelidir. Öyle kritik vaziyetler hasıl olur ki, bu gibi hasta talebe çocuklarını küçük yaş taki çocuklara mahsus bakım evlerine göndermek icab eder. Bu ise her mem lekette yoktur. Bu hususî bakım evleri yalnız genc talebe aüeleri bakım noktai nazarından bir yardrnı değil ayni za manda veremden korunmağa bir alet (înstrument de prophylaxie antitüberculeuse) olur. Çocuk müteverrim aile muhitinden ayırdedilir. B. C. G. aşısı tatbik edilir. Fransada bu çocuk bakım evleri o kadar güzel bir şekilde organize edilmiştir ki herhangi bir ihtiyac karşı sında bunlardan derhal istifade ede'oil mek imkânı verilmiştir. Tatil kamplarından tutunuz da açık hava mektebleri herhangi bir enfeksiyon geçirmiş çocuklara nekahet devresinde istifade etmek üzere yapılmış, isrirahat evleri, Polyomelit gibi hastalıklar geçirip arızah ve sakat kal mış çocuklara mahsus Mediko Pedagojik enstitüler ve nihayet vereme karşı korunma ve tecrid evleri Prevantoryum ve Aerium'lar bulursunuz. Bilhassa bu saydıklarımdan son üçü çok elzemdir. Prevantoryumlar henüz başlamış gizli ve sinsi seyreden ve sirayet safhasına girmemiş ve Evolutif olmıyan çocukları a hrlar. Cild teamülü müspet olan evvelce Plörözi geçirmiş olup arıza kalmış olanlar, boyun bezlerinin şişkinliği yani gangilyoner tüberküloz, cerrahî müdahale yi istilzam ettirmiyen tüberküloz şirürjikal vakıları buraya alınır. Burada daimî tıbbî bir nezaret vardır. (Hygienodietetique) bir kür tatbik edilir. Temiz hava, bol gıda ve istirahat yaptırılır. Arium'lar ise sanatoryum ayarmda küçük yavrulara açılmış bir sığınaktan ibarettir. Fransada Saglık ve îçtimaî Yardım Bakanının başkanlığı altmdaki (Soc. L'aide aux toul petits) de küçük yavrulara yardım ce miyetinin 20 yataklı Beaulon (Allier) de L'abri de HautTİVloncheron, keza 20 yataklı (Seine et oise de L'abri de ville d'Avray) vardır. Bu sonuncusu hasta talebelerin çocuklanna tahsis edilmiştir. Bu cemiyetin bir şubesi olan (L'aide aux tout petits des etudiants) talebe yavrul.irına yardım şubesi bununla meşguldür. Para değil, zevki selim lâzım! Kuruçeşme kömür depoları için on yedi, Taksim halâları için on iki, on üç senedenberi yazıyoruz. Muvaffak olamadık. Haydi kömür depoları birtakım hukukî merasime tâbi. Ya Zafer âbidesinin Önündeki aptesaneler neye tâbi? Bunlann kaldırılmasî için mahkemeye de, paraya da, kanun çıkmasına da lüzum yok. Bir tek şeye lüzum var: Zevki selim. Başınızı sallıyorsunuz, değil mi? Ben de öyle! ıb Fakültesinden M. Tulunay imzasile gönderilen bir mektubda şöyle deniliyor: «Bugün arkadaşlar arasında tarihin ilim olup olmadığı hakkmda bir münakaşa oldu ve aramızda: "Tarih ilim değildir. Çünkü bir arihî hâdise tecrübe edilemiyeceği gibi tarihin kanunları da yoktur" diyenler bulundu. Bu babdaki fikrinizi öğrenmek istiyoruz.» ilim, yakm zamanlara kadar bizde bilgi manasma kullanıhyordu, okumakla elde edilebilen her türlü malumata ilim deniliyordu. Fen kelimesi tecrübe ve ispat ile vücude gelen ilme tahsis olunmuştu. Tarih de, sadece vak'aları hikâyeye münhasır bulunurken bu tariflere göre ilim oluyordu ve çünkü ondan bir bilgi elde ediliyordu. Bugün ilimle fennin hem mahiyetleri, hem hudud ve salâhiyetleri tamamile taayyün etmiştir. İlim, tabiat kanunlarını bulmakla, fen de bu kanunları hayat işlerine tatbik etmekle meşguldür, âlimler, incelemeler ve araştırmalarla ilmi meydana çıkarır. Fen adamı bu ilimlerden istifade ederek ve medeniyet âlemini de istifade ettirerek mütefennin olur. ilimle fennin farkı bu suretle taayyün edince tarihin de ilim olmaktan çıkması ve fen çerçevesi içine girmesi zaruridir, çünkü tarih kozmogoni, kozmoloji, jeoloji, paleontoloji, antropoloji, etnoloji, fiIoloji, fiziyoloji, psikoloji, arkeoloji gibi birçok ilimlerle sıkı surette ilgilidir ve onlann yardımile kendine terettüb eden vazifeyi ifa edebilir. Gerçi tarihin temelini «vesikaları tetkik ve tahlil» keyfiyeti teşkil eder. Fakat müverrihin bu işi başarabilmesi ancak isimleri kısmen sayılan ilimlere vukuf temin etmesine bağlıdır. Şu halde tarihin mehazlan ilmî tecrübelere mütehammil vesikalar olduğu gibi mesnedi de bizzat iimdir. Ondokuzuncu asırdanberi bütün ilim ve fen dünyasında tarih, şu kısa mülâhajanın ifade ettiği şekilde ve manada teâkki görmekte ve fen sayılmaktadjr. Söyemeğe hacet yoktur ki ilmin doğurduğu, Imin aydmlattığı ve ilmin yaşattığı tarih:en bahsediyorum, masaldan değil!.. Gerçi türkçede fen, mecaz suretile, hile ve hud'a manasına da gelmekte olup millî selika bu mefhumu ifade eden fen kelimesini acemcede gene ayni manaya gelenfend kelimesile birleştirdiğinden dilimize: «Kadının fendi, erkeği yendi» şeklinde meseller geçmiştir. Masaldan ibaret olan tarihlerle boyuna bu masalları tekrar eden, yahud tarih namma masal uyduran sözüm yabana tarihçilerin sözleri de hile ve hud'a demek olan fenden veya fendden ibarettir. Fakat biz, hakikî tarihten bahsediyoruz ki onun bir fen olduğuna şüphe yoktur. T Türk tütünü ve Türk kahvesi Avrupada iki Türk vardır: Biri tü tün, biri de kahve. Hemen bütün Avrupada Türk kahvesi, bilhassa Türk tütünü meşhurdur. Fakat bu tütünden bir nefes çekerseniz veya bu kahveden bir yudum ahrsanız derhal anlarsınız ki ikisi de Türk değildir. Tülün başka tütünleıle karıştınlarak bir tatlı su firengi kadar Türklüğünü kaybetmiştir; Türk kahvesine gelince, Viyana'nın veya Peşte'nin birçok kahvelerinde, bu, içinde iri kahve kınntıları yüzen, kapkara, acı, ve buruk bir sudur. Avrupada ismi Türk, cismi melez bir acayib nesne daha vardır: Yoğurt. Fakat, bereket versin ki, halk bu tatsız şeyi daha ziyade ilâc oiarak ve Bulgar sütü zannederek ağzına koyar. Yoksa, Beyoğlunun bazı Türk züppeleri gibi, Avrupada Türklüklerini kaybeden bu üç güzel Türk kıymeti, aleyhimize propa ganda yapmağa devam eden üç şöhret halinde kalacaktı. Birinden kurtulmuş oluyoruz; fakat ötekiler, aleyhimize bir tadımda yüz buruşturanları çoğaltmağa devam ediyor. F.G. Bursada kız kaçıran azılı sabıkalı Suçlu hâdiseyi tamamen inkâra başladı Bursa (Hususî) Yalovanm E miç köyünden Mustafa, tanınmamak için elini yüzünü boyayarak, ayni köy den Emine adında bir kızı saçlarından ve kollarından tutup zorla kaçırmağa teşebbüs etmiş ve bu esnada kızın yüzünü de tırmalamıştır. İmdad sesleri üzerine yetişenlerden korkan Mustafa kaçmak istemişse de biraz sonra elinde bir de bıçak olduğu halde yakalanmış ve Ağırceza mahkemesinde muhakemesine baş lanmıştır. Mustafanın muhakemesi esnasında; evvelce Yalovada gene Nazife adında bir kadını zorla kaçırmağa teşebbüsten üç aya mahkum olduğu ve bu kaçırma vak'asını örtbas etmek için jandarmaya rüşvet teklifi maddesinden de 50 lira para cezasına mahkum edildiği, bunlardan başka bir de hırsızhk suçile muhakeme edilerek mahkumiyet kararı aldığı anlaşılmıştır. Reis Osman Sabri kendisine bunlar hakkmda ne diyeceğini sorunca Mustafa: (Bu kızı kaçırmadım. İftira ediyorlar. Böyle birşey yapmad.m.) demiştir. Müddeiumumî muavini Rükneddin Mustafanın, Türk ceza kanununun 429, 61 ve 81 inci maddelerile tecziyesini istemiştir. Muhakeme, karar için haftaya talik edilmiştir. îzmirin müstakbel imar plânına aid rapor İzmir (Hususî) Şehrin müstakbel imar plânına aid rapor, tasdik edilmek üzere Nafıa Vekâletine gönderilmiştir. İmar plânı. çok geniş esaslar üzerine hazırlanmaktadır. Şehir, iş, nüfus ve mevkiine göre taksime tâbi tutulmak tadır. Meselâ. Halkapmar ve havalisi sanayi ve ticaret mıntakası olacaktır. Şimdiki liman da Şehidlere kaldınlacak, daha doğrusu bu civarda yeniden inşa edilecektir. B ; r de «spor sitesi» kurulacaktır. Bu site. Melez çayı kenarından baslamak tadır ve sitenin bir kısmını, Belediyenin fidanhk. pazar yeri, hayvan pazan işgal edecektir. Spor sitesi içinde, muhtelif spor şubeleri için büyük yerler ayrılacak, tesisat yapılacaktır. Fuar sahası. daha mütekâmil bir şekle sokula caktır. Sinekli mevkiinden Kadifekalesine doğru bütün arazi ağaclandırılacaktır. Kadifekalesi bir ormanlık haline getirilecek, halkın buraya kolavhkla gidip gelmesi için Bülvarlar açılacaktır. Plânın tatbikı, senelere bağlı geniş bir programla yürüyecektir. Manisada umran faaliyeti Manisa, (Hususî) Vilâyetimizin en ıssız köyüne varıncaya kadar ümran faaliyetine verilen ehemmiyet, tereddüdsüz oiarak, yurdun en başmda gelecek derecede geniş bir mikyastadır. Bu faaliyti ölçmiye medar olmak üzere Cumhuriyetin on beşinci yıldönürnü münasebetile iki kaza merkezinde birer orta okul, kaza merkezlerinde ve 40 köyde birer ilkokul, 4 muhtelif yerde elektrik santrali, iki yerde temiz 'çme su isalesi, 6 yerde Atatürk anıtı, 1 kurutma kanalı ile 3 yerde üzüm deposu ve sarab fabrikası, 3 yerde jandarma karakolu, 8 yerde zahire, bağ loncası ve pazar yeri, 2 yerde Parti ve Halkevi binası, 2 kazada hükumet konağı, 2 yerde tohum temizleme ve ayıklama istasyon binası, 10 yerde büyük ve küçük yollar ile iki köprü, 4 yerde fidanhk ve tavuk ıslah istasyonu, 2 kazada dispanser ile Ege bölgesinde baslı başına bir şaheser olan stadyum «19 Mayıs Stadı» çocuk doğum, bakım evi, tenis yeri, yazlık ve kıslık sinema, kitabsaray, spor klüb, büyük bir halk bahçesi, Ziraat Bankası deposu, Kız Enstitüsü paviyon kısmı, on yerde köy muhtarlık ve okuma odalan ve bir de şehri güzelleştiren Atatürk asfalt yolunun açılışı ve temel atma merasimlerinin yapıldığmı söylemek kâfidir. Fakat berber dedim de hatırıma geldi. Dün, Nişantaşı yolunda, modern bir berberde tıraş olmak için sıra bekliyor, oturuyordum. Gene türkçe duymak hasreti çinde idim. Kadınlar tarafından fransızca bir konuşma yükseldi ve epey devam etti. Konuşanların iki ecnebi kadını olabileceklerine hükmettim. Derken lâkırdıya berber kalfası da fransızca oiarak !karıştı. Türkçe duyamayınca türkçe okuyabilmek için elime bir gazete aldım. Biraz sonra gazeteyi bıraktım. Gözüm tıraş olan erkek müşterilerden birinin elindeki gazeteye ilişti. Baktım: Pariste çıkan Marianne. Başımı çevirdim. Bekledim. Hâlâ dükkânda bir tek türkçe kelime duymamıştım. Arkasından, kasadar, o kadm Müspet ve menfi müşterilerinden birile fransızca konuştu. Derken sokaktan bir müvezzi geçiyordu. Abidin D a v e r, Kulak verdim. Bizim türkçe veyahud yerli d ü n k ü fıkrasında azlık gazetelerinin isimlerini değil, başka menfi tenkidi müspet bir acayib isim haykınyordu. Dikkat et tenkidden ayırtnanın tim, gene Pariste çıkan MarieClaire gramerdeki kadar koisimli kadın mecmuasının admı söylediğini lay olmadığını yazıyordu. Gramerde bir duydum. Emin olunuz ki milyonda bir «me, ma» edatile bu mubalâğam yok. îşte bir Türk berberi ki farkı bulmak kabil içinde müşterisi, kalfası, veznedarı franolduğunu, fakat müssızca konuşur, fransızca gazete okur; işte pet ve menfi tenkidi ayırmak için böyle bir Türk sokağı ki üstünden Türk müvezbir basit işaret olmadığını anlaüyordu. zii bir Fransız mecmuasının admı haykıHalbuki, tenkide uğrıyanlar nazarında rarak geçer. Kendi toprağımda da mı hep fark aynidir. Müspet tenkid bir kelimede fransızca duyacağım ve fransızca tıraş ohulâsa edilebilir: «Beğendim», menfi tenacağım? Sizi türkçe daha fazla tıraş et kid de bir kelimede hulâsa edilebilir: «Bememek için bu bahsi ustura ile kesiyorum. ğenmedim». Bunların arasındaki fark da Yenicami meydanı bir nefi edatından ibaret değil mi? Seyahatten dönüAsaleten: şümde baktım, ESERVER BED1 minönü meydanı hââ açılmamış ve gene baktım, bazı muharSamsun tütünleri çok iyi rir arkadaşlar buna Samsun (Hususî) Tütün kırma sinirleniyorlar. Hakmevsiminin son zamanlarında, havalaarı yok. Türk matbuatı bu meydanın a rın yağmurlu gitmesi, mmtakamızdaki çılması için kaç senedir yazı yazıyor, bi mahsulün az olmasım mucib olmuştur. iyor musunuz? Tam otuz senedir! Yirmi 938 rekoltesi iki milyon iki yüz bin kilo sene evvel, ben, îçtihad mecmuasının ka oiarak tahmin edilmektedir. Mahsulün pağına Yenicaminin bir resmini koydura azlığı, alıcılarm fazla faalıyet göster rak şiddetli bir yazı yazmıştım. Bu yamesine sebebiyet vermiştir. Bilhassa Aımda benden evvel bu mevzuu deşen Kemerikan kumpanyaları köylerde mütececizade îzzet Fuaddan bahsediyordum. madî surette dolaşarak iyi fiatlarla alıcı Paşa o zaman bana dedi ki: «Bu mevzu olduklarını ilân etmektedirler. eskidir. Meşrutiyetin başlangıcındanberi Köylü, ilk piyasaların iyi fiatlarla agazeteler Yenicami meydanının açılmasıçılacağına kanaat hasıl ettiğinden tü istiyorlar.» Meşrutiyet, yani 1908. On beşinci yılında Cumhuriyet, yani 1938. tünlerini dizi dengi halinde piyasaya Arada otuz sene var. Açılmasına otuz se çıkarmak için hazırlık yapmaktadır. nede karar verilen bir meydanın tamam Bu sebeden rekoltemizin hemen hemen lanması için en aşağı otuz ay ister. Şim hepsi dizi halinde satılacaktır. Üç, dört dilik biz birşey temenni edebiliriz, ki o da güne kadar piyasamızda tütün satışma şudur: Bu otuz ay, otuz sene olmasın! başlanacaktır. M. TURHAN TAN H: « Gazetemizin 1/11/1938 tarihli nüshasında ve bu sütunda çıkan Kılıc ve Kalem başlıklı yazımda isirnleri geçen iki şiir kitabından birinin adı «Bu Sesi Yaşatacağım» olmak lâzım gelirken nasılsa «Bu Sesi Bastıracağım» oiarak çıkmıştır. Okuyucularımdan ve bilhassa eser sahibi şair Rıza Vural'dan af dileyerek o yanlışı düzeltiyonım. M. T. T. Tesirsiz kininler Bir eczane aleyhinde dava açıldı Bir müddet evvel İstanbulda bir eczane tarafından Anadoluda faaliyette bulunan yol yapı şirketinin amelesine tevzı olunmak üzere on bir bin lirahk kinin satılmıştır. Fakat bu kininlerin amele üzerinde hiçbir müspet tesiri görülmemiş ve sirket tarafından yaptırılan hususî bir tahlil neticesinde bunların kinin evsafını haiz olmadığı anlaşılmıştır. Bunun üzerine yol yapı şirketi derhal Adliyeye müracaat ederek eczane aleyhine Asliye birinci hukuk mahkemesinde bir dava açmış, mevzuubahs kininlerin bir ehlivukuf tarafından tahlilini istemiştir. Heyeti hâkime, azadan Bayan Mefharetin başkanlığında Profesör Edhem Akif, Kimyager Celâl Tahsin ve Adliye tabibi Enver Karandan müteşekkil ehlivu,kuf heyetinin kinin nümunelerinin muayene ettirilmesine karar vermiştir. Alınacak rapora göre muhakemeye devam olunacaktır. Berlin sefaretimizde yapılan resmi kabul j Mudanya İstanbul hattmîn kış tarifesi Bursa (Hususî) Denizyolları Umum müdürlüğü, İstanbul Mudanya hattı için hazırlanan kış tarifesini alâ kadarlara tebliğ etmiştir. Bu tarifeye nazaran, İstnabuldan salı, çarşamba, cuma ve pazar günleri saat 9 da. Mudan yadan da salı günü saat 15 te. perşembe günü saat 10 da, cuma günü saat 15 te, pazartesi günü de saat 10 da vapurlar Berlin ( Hususî muhabirimizden) Cumhuriyetin on beşinci yıldöhareket edecektir. Bu tarife 6 ikinciteşrinden itibaren tatbik dilmeğe başlana nümünün Berlin sefaretimizde de parlak merasimle tes'id edildiğini bildircak ve nisan sonunda yaz tarifesi tatbik miştim. Gönderdiğim resim, sefaretimizde yapılan kabul resminde bulunan edilecektir. davetlilerden bir kısmmı göstermektedir. Sökede asari atika hafriyatı Söke (Hususî) Bundan bir ay evvel Sökede Balat köyündeki Mile harabe lerinde, İs.tanbul Şark Eserleri müzesi şefi Haydar Sümerkanın nezaretinde hafriyat yapmak üzere gelen Alman Şark Eserleri Enstitüsü müdürü doktoı Vike işini bitirmiş ve meydana çıkar mış olduğu eserlerin krokilerile meşguJ olmağa başlamıştır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear