29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Genclik dün sonsuz teessürünü izhar etti (Baştarafı 1 inci sahifede) CUMHURIYEl 13 IkJnclteşrin 1938 Çukurovada pamuk fiatları Piyasa birdenbire yükseldi, hararetli alışveriş oluyor Karışık ve nasıl yapıldığı belli olmıyan bayat çocuk gıdalarile yavrunuzun sıhhatini tehlikeye koyarsınız. ba, şimalden cenuba bütün memleketler Türkün duyduğu acıyı, onun büyüklüğile ölçüyor. Adana (Hususî) Son günlerde Atatürk, dünyanın en büyük siması idi. Çukurova pamuk piyasası birdenbire Onun büyüklüğünü gün geçtikçe dünya canlanmış, fiatlar hergün birkaç kuruş daha çok anhyacaktır. Atatürk, milletin artmak suretile mütemadiyen yükselmişen kanlı ve karanlık günlerinde istibdad tir. Bu yükseliş pek anî olmuş ve adeta, boyun eğmeğe alışmamış milletinin başm mahsulün çıktığı sıralarda Avrupadaki geçerek ona yeni bir dünya kurdu. Bu politik vaziyet neticesi anz olan ınüthiş gün onu aramızdan ebediyen kaybetmekl durgunluğun reaksiyonu şeklinde tecelli kurduğu temel üzerinde yürüyen gencliğ etmiştir. Bidayette güç halle müşteri bueraanet ettıği Cumhuriyeti ebediyen ya lan koza 5 kuruştan 8,5 kuruşa, Klev şatacağız, Tarihte kalacak onun en bü land I 32 kuruştan 43 kuruşa, Klevland yük vasfı «Büyük Kurtarıcı, Büyük Ku II 29 kuruştan 41 kuruşa, yerli cins 26 rucu» olmasıdır. Karanlık ve ümidsiz gün kuruştan 35,5 kuruşa satılmaktadır. Borlerde kurtuluş yolunu gösteren ve bizi ona sada günde üstüste 200,000 kilo pamuk ulaştıran Atatürktür. îstiklâl ve Gaz alışverişi olmaktadır. Bu muamelenin Mustafa Kemal adı tarih durdukça bir Kektör Cemil Bilsel hitabesini irad ederken yarım milyon kiloyu bulduğu günler de birini tamamlıyacaktır. O, memleketi varhğında bir matem anidir. Bn ande ta lar da yıldızlar da (biz de onunuz) diyor vardır. Bu sene pamuk ihracatı başlıca yalnız kurtarmakla kalmamış, ayni za İtalyaya yapılmaktadır. Son hafta içinde rihin en büyük varlığı, medeniyetin en yü lar. manda yeniden ve dipdiri kurmuştur. Her Almanyaya da sevkedilmesine başlan ce kudreti söndü: O, milletine bahşettiği nimetlerin en mıştır. Hergün Mersine binlerce balya safhası, bir harika olan hayatında Ata Atamız öldü!...büyüğünü bize, gencliğe bıraktı. Bize cen gönderilmektedir. Ihracat fiatı, vasat mal türk büyük işleri yaparken hiçbir güçlük Acı âkıbetin önünde ezilen benliğimiz net olmuı bir yurd, bize medenî bir hayat, önünde dönmiyen ve yılmıyan bir azimle için Mersin vapur teslimi 44 45 kuruşinledi, titreyen dudaklarımız kapandı. Yol bize Türklük davası gibi bir ideal bırakaçalıştı. Bu azim, kendisinde daima zinde tur. veren yaşlanna gözlerimiz, saatlerce din rak gitti. kaldı. Hiçbir kuvvete karşı mağlub olrruMaalesef ilk defa 202 bin balya göslenmedi. Bütün âbideler, bütün mamureler dile teren tahmin, sonraları kurtlarm tahribayan Atatürk bir defa ve son defa tabiaHâlâ ağhyor, hâlâ cırpınıyoruz...gelmiş birer miras parçası gibi ayakta du tı yüzünden 150 160 bine düşmüş ve tin ezelî kanununa münkad olmuştur: ÖSaatlerce, günlerce, bütün bir tarih ha ruyor. lüme karşı... Büyük Ölünür ^nevî şahdaha sonra yağan ve tam mahsulün idrasiyeti karşısında bir kere c hürmetle yatınca hıçkırmak istiyoruz. Şahsmda Bu gidiş sonsuz bir yolculuktur. ki zamanına tesadüf eden mevsimsiz yağTürk hasletinin en mümtaz kudretini, ka eğilelim.» Senin medfenin Atam, senin mezarın murlann tesirile 100 115 bin balyaya nmda Türk ateşinin en sıcak alevini, ka Atam, ne Çankayanın granitleri, ne An inmiştir. Küçük çiftçilerden bir kısmı esaHıfzı Veldetin sözleri fasında Türklük ülküsünün en geniş dava Salonu ve meydanı dolduran en az beş sını yaşatan Büyük Atamız, Türklüğün karanın tunç âbideleridir... Senin med sen açığa satmış, geriye kalanlar da masfenin, senin mezann her gün kanla sula raflarını kapamak iizere mallarmı piyabin talebenin gözyaşları arasında huşula nan, her gün elle tutulan Türkün ve sanın düşkün zamanında elden çıkarmış dinlediği bu hıtabeden sonra kürsüye HuTürklüğün kalbidir. kuku Medeniye doçenti Hıfzı Veldet gelbulunmaktadırlar. Şimdiki halde pamuk, miş ve ezcümle demiştir ki: Mavi gözlerini kara tüllere bürüsen, ge tüccarlarla bir kısım büyük çiftçiler elin« Fezada öyle yıldızlar vardır ki niş alnına siyah tüllerden bir hale yap dedir. Diğer taraftan hususî dokuma v? tabiat kanunlan şaşıp da parçalansalar san da memleket, millet, genclik seni da iplik fabrikalan da stoklarını vaktinde onların ışıkları gene bize gelmekte devam ima görecek, ruhunda ruhunu daima taze tutmuşlardır. Adana borsası, son senelereder. îşte, Atatürk de bu yıldızlar gibi leyecektir. Senin eserin, çocuklarına bı de az görülen hummalı bir faaliyete sahilelebed her Türk ferdini aydmlatacaktır. raktığın herşey ve senin bıraktığm herşey ne olmaktadır. Atatürk, hem kendine inandı, hem milTürk gencHğinin elinde dilediğin gibi leti kendine inandırdı ve daha mühim oladaima yükselecek ve daima var olacakSulama kanalı inşaatına hararetle derak milleti kendi kendine inandırdı. «Atahr. Temiz, asîl ruhunun önünde dile ge vam edilmektedir. Seyhanın sağ sahilintürk yeni bir millet yarattı» demek, hiçbir len biz, manevî huzurunda büyük bir hu deki umumî mecra epeyce ilerlemiştir. zaman mubalâğalı olmaz. Türk inkılâ şu, derin bir hürmet ile irkilirken genclik, Dilberlersekisi mevkiinde tesis edüecek bının umdesi «umumî menfaatin ferdî senin adına, senin adınla adlanan rejimine olan büyük rekülâtörün etüdü ikmal edilmenfaatten üstün olmasıdır.» Bu umdeyi kul, inkılâbına yoldaş olacağına, Türklü mek üzeredir. Nehrin sol sahilinde Köpkaldırmak istiyenlerin üzerine «genclik» ğü ebedîleştirici, memleketi kuvvetlendiri rü köyünden başlıyarak Yüreğir ovasına yürür ve ezer. ci her hamlede daima önde bulunacağına doğru uzanacak olan 15 kilometrelik kaBüyük Ölünün manevî şahsiyeti 3nünbir kere daha asîl ruhun önünde söz veri nala da yakında başlanacaktır. Bu iş için de hürmetle eğilerek gencliğin acjaına işyor. yeniden iki tane ekskavatör sipariş ediltırak ediyorum.» miştir. Sen bizim Atamız, Yavuz Abadanın nntku Sen bizim kanımızsm. Doçent Hıfzı Veldetten ionra Hukuk Von Rath'ın cenazesi Sen bizim kanımız fakültesi hukuk başlangıe ve tarihi doçenParis 12 (a.a.) Bugün von Rath'ın Sen bizim canımızsın» ti Yavuz Abadan, kürsuye gelerek büyük Bir kenc gözyaşları içinde söz söylüyor cenaze merasimine iştirak edecek olan Müteakıben lffet Halim, kendi yazdıbir teessürle, dirJiyenleri ffefalarca ağlaen büyük ünlü babası öldü. Senin, benim, ğı bir şiiri okumuş, ondan sonra da Ab Alman heyeti, Berlinden hareketle bu tan uzun nutkdnu okumuştur. Yavuz ezsabah şımal istasyonuna gelmiştir. milletimin, devletimin, taşımın, toprağı dülkadir Karahan söz alarak, dinleyenle' cümle 4pmıştir ki: Heyet, müsteşar Weizaeker, nazar Dnın, kanımm, canımın banisi öldü. Istik e gözyaşı döktüren bir hitabede bulun Dienstmann ve protokol şefi Baron von « İki Musta^a Kemalden, et ve kelâlimizin, kudretimizin, ve varhğımızın muştur. Doernberg'den mürekkebdir. mikten olanı, fani olanı bu dünyayı terkurtarıcısı öldü. , ketti. Fakat fikir ve duygu Mustafa KeArtık, teessür, heyecan ve ıstırab ifade 1 O sabah, ağır havanın tatsız kâbusu :dilemiyecek bir hal almıştı. Herkes ağ di. mali kalhlerimizde, hatıralarımızda daima Bugün Taksimde merasim yaşıjuıcak, inanc ve güvenimizi daima ta altında uğursuz bir korku sezmiştik. Ata ıyor, hıçkırıyordu. Bu arada, Nazik Emızm âkıbeti genc ruhumuzun ateşini sön rik, Atatürkün ilk îstanbula ayak bastıyapılacak zeliyecektir. Daima iyiye, daima müs dürdü. Atamızm ölümü, kuvvetli kalble ğı gün yazılan bir şiiri, Behice Moyunpete doğru gideceksiniz. Size, Atatürk, Yüksek tahsil gencliği, dünkü toplanhhayatile bir misal, hatırasile bir ilham ola rimizin atımını durdurdu. Babamızm gidi .ur, Behçet Kemalin bir müddet evvel sında karar verildiği veçhile, bugün saat ş,i, içimizi, benliğimizi, herşeyimiz yaktı, pazdığı bir şiiri, Sakib Ünal da, Orhan 11 de, Taksim Cumhuriyet âbidesi önüncaktır.» götürdü. Cengizin sözleri ieyfinin Atatürk öldükten sonra yazdığı de buluşarak bir and içme merasimi yapaîçimin feryadı, kederimin ifadesi ise e u'r şiiri, gözyaşları arasında okumuşlar caktır. Yavuzun bu nutkundan sonra Cengiz, Üniversite gencliği, bu merasime, bübir hitabe irad etmiştir. Cengizin, büyük ğer, ağlıyorum, yanıyorum, boguluyo dır. (Atam neye gittin vakitsiz?) diye. bir heyecanla okuduğu hitabesi, salonu, rum, Gencliğin içtiği and tün Türk genclerini davet etmektedir. Genc arkadaşlarım, babasız karbahçe ve caddedeki binlerce genci teesBundan sonra, Atatürkün büyük tarihî Genclik Ankaraya gidecek sürün son mertebesine götürmüş, herkesi deşlerim ! lutkunda emsalsiz bir kudretle yarattığı Üniversite gencliği, Atatürkümüzü, son hüngür hüngür ağlatmışhr. Onu zihin ve müfekkiremizin başlanencliğe hitabesi) okunmuş ve, hep bir bir defa daha, ebedî medfenine kadar taCengiz demiştir ki: gıcında, sonsuz bir devrei tarihin mu ğızdan and içilmiştir. Boğazları hkayan kibe karar vermiş ve bu maksadla Rek« îki gün evvel, kara haberin kara kaddemesinde tanıdık. İnandık. Vatan ıçkırıklar, artık zaptedilmez olmuştu. törlüge müracaat etmiştir. Rektör Cemil akislerini yaslı şafaklardan öğrendim ve kurtuldu: TapıştıL Salonu, meydanı ve caddeyi dolduran en Bilsel, talebenin bu arzusunu Ankaraya o gün hepimiz hıçkırıklanmızm derin, sesEtrafıma bakıyorum. Onun eseri var. şağı beş bin gencin döktüğü gözyaşları, bildirmiştir. Diğer taraftan Istanbul Ünisiz mânasında gömülü kaldık. İki gün ev Soluma bakıyorum; onun varlığından ko tavaya ağır matem kokusu katıyordu. versitenin (Atatürk Üniversitesi) admı velin meş'um dakikası tarihe kara bir ad pan bir parça görüyorum. Sağa, öne, arMüteakıben, hep bir ağızdan îstiklâl alması için Maarif Vekâleti nezdinde taktı. 10 ikinciteşrin 1938 Türk yüce kaya, evet, her yere bakıyorum, toprak marsı okundu, ve merasime nihayet veriltesebbüsatta bulunulmuştur. ladım. Kapının sürgüsünü ittim. Şükrü Paşaya da: îyiyim! Rica ederim, beni rahat bırakmız!.. Diye bağırdım. Bu saatte, burada benim kamaramın önünde bu adam ne yapıyor? Demek ki bütün bu işlerde onun da parmağı var. Şükrü Paşanın sesi yeniden duyuldu: Fehmi, bir hastabakıcı aramağa gitti. Şimdi gelecek... Bir emriniz var mı?.. Hayır, teşekkür ederim. Müsaade ederseniz... Hayır, hayır, hiçbir şey istemiyorum. Rahatsızsanız doktoru da çağıralım. Istemem, kimseyi istemiyorum. Beni yalnız bırakınız, hepsinden iyi... Peki, öyleyse, biraz uyuyunuz... Kendinizi toplarsınız... Daha Şükrü Paşanın ayak sesleri uzaklaşmadan, kapının arkasında sanki üç dört kişi birden toplanmış gibi, yeniden bir gürültü oldu; birkaç ses birden duyuldu. Fehmi, yanında hastabakıcı kadınla beraber gelmiş; arada kamarot Nurinin korkak sesi de var. Onlara da söyledim: Beni bırakınız, dedim, uyuyacağım. Kendi aralarında fısıldaştılar. Sonra yavaş yavaş çekilip gittiler. Fakat bü tün gece, kapının arkasında bir tıkırdı, oralarda dolaşan bir ayak sesi eksik ol madı. Anlaşılan içlerinden birisi, belki de kamarot beni bekliyor. Öyle mi, yoksa başkası mı, onu da bilmem... Hiç uykum yok, bu kadar çırpınmadan sonra insanın gözüne uyku girer mi?.. Yatağm içine oturdum. Bunları yazmağa başladım. Korkudan, çarpıntıdan, par maklanm hâlâ titriyor. Onun için yazdığım yazıyı, günün birinde okumak iste sem, ben bile güçlük çekeceğim. Bir aralık pişman oldum: Şükrü Paşa ile Fehmiyi neden savdım?.. Ke;ke konuşaydım!.. Bayıl dıktan sonra neler oldu, hiç olmazsa onu öğrenirdim. Hele Şükrü Paşa, bu saatte neden kendi kamarasında, kendi yatağında değil de burada, benim kapımın önünde dolaşıyor. Şimdi de en çok bunu merak ediyorum. Sorar, anlardım. Ayağa kalkacak oldum, gene vaz geçtim. Şimdi kapıyı açacak olsam kendimi gene öyle karanlıklar içinde bulacağım, arkasından da bir el boğazıma sarılacak, beni sürükliye sürükliye götürecek gibi geliyor. Bereket versin ki işte kamaranın yuvarlak pencerelerinden içeriye soluk bir Allahın yarattığı gibi saf ve tabiî hububattan yapılmış Hasan özlü unlarını Çocuklarınıza yediriniz. En yllksek evsafa mallk olduğu gibi litibarile dUnyada mevcud çocuk gıdalarının en mUkemmelidir. Vitamin Kalori Gıda Maarif Cemiyetinden: Pirinc, Yulaf, Mercimek, Bugday, îrmik, Patates, Mısır, Türlii, Bezelya, Badem, Çavdar Özü Unlarını Çocuklarınıza Yediriniz. Türk Ankaradaki lisemize menşei müsaid olan ve dışanda vazife almamak şartile yüksek ücretle iki ingilizce öğretmeni almacalctır. Almacak öğretmenlerin okulda yatmalan ve iaşeleri de temin edilebilecektir. îstiyenlerin Lise Direktörlüğüne müracaatleri. (8317) ARTIK BİR BAŞIM ÇATLIYOR NEZLEM VAR NEVRALJİYE TUTULDUM GRÎPTEN KORKUYORUM D1Ş1M AĞRIYOR DEMEYİN K A Ş E NEOKALMiNA En iyi çaredir. gördüklerim neydi?.. Sakm çocukça bir korku, bir kuruntu olmasm, diye kendi kendimden utanıyorum. Kamaradan çıkar çıkmaz ilk işîm Fehminin yanına gitmek oldu. Onun yüzü de pek üzgün... Alnı kınşmış, gözleri çukura kaçmış... Beni görünce sanırsmız ki se< vindi, yüzündeki gerginlik biraz gevşedL Anlaşılan bana uyup da dün geceki çılgınhğa kalktığı için pişman olmuş; Adnanı bulamadıktan başka üstelik o karanlık bölmede başımıza gelenler onu da büsbütün şaşırtmış... Belki biraz da kendi kendini suçlu göriiyor: Nasıl oldunuz, iyi misiniz?.. Diye sordu. Başımdan geçenleri kısaca anlattım. Sıra ona geldi: Düşünüyorum da, dedi, kendi kendimden utanıyorum. Nasıl oldu da, dün gece, yalnız başmıza sizi oralarda bı raktım?.. Sonra ben de pişman oldum ya... Ne bileyim, o aralık öyle bir çarpmtı içinde idim ki düşünemedim, boş bulundum. Koridordan doğru bir gölge nin kıtnıldandığını görünce, onu yakalı yacağım diye sizi bıraktım, oraya koş tum. Eğer bir saniye daha geçerse kaçacak sandım. (Arkasi var) Pl&TiNA Tefrika No.41 Bağırmak için ağzımı açtım. Boğuk boğuk bir hırıltıdan, tıkanan bir soluktan başka hiçbir ses çıkmadı; bağıramadım... Biraz daha çırpmsam, bilmem elimi kurtarabilecek miydim?. Fakat kımıldamıya bile gücüm yetmedi. Yüreğim çatlıyacak gibi çarpıyor.. Kulaklanm uğulduyor.. Dizlerim büküldü, ondan ötesini bilmiyorum, bayılmışım!.. * * * Gözlerimi açtığırn zaman, kendimi kamaramda, yatağm içinde buldum. Ya nımda hiç kimse yok. Kapı kapalı, yalnız sürgüsü sürülmemiş... Doğruldum; kalkmak istedim. Her yanım ağrıyor. Karyola gıcırdadı. Kapının arkasından da Şükrü P"anm sesi duyuldu. Karyolanın gı A m Nakleden: KEMAL RAG1B cırtısmdan benim kendime geldiğimi anlamış olacak: Uyandınız mı, nasıl oldunuz?.. Diye sesleniyordu; sanki hiç birşey olmamış gibi heyecansız, hem de güçlükle işitilecek kadar yavaş bir ses.. Ölünün bulunduğu bölmede Adnanı ararken başıma gelenler bir rüya mıydı? Yoksa şimdi mi rüya görüyorum? O ka ranlık koridorlarda dolaşan sönük ışıklar. o ışıkların arasında uzanan gölgeler, vapurun sallanışı, elektrik fenerinin yere düşmesi, sonra birdenbire ortalığa çöken karanlık, o karanhğın içinde elimi yakalıyan bir başka el... Bir saniye içinde bütün bunların hepsi birden gözümün önüne geldi. Yenibaştan titredim. Yerimden fır ışık süzülüyor; yavaş yavaş ortalık ağanyor. Artık kapının önündeki tıkırdılar da duyulmaz oldu. Onun yerine güvertede, koridorlarda ayak sesleri canlandı; fakat öyle korkak, kaçamak sesler değil hiç kimseden çekinmeden gelip geçen tayfaların, yolcuların gürültüsü... Biraz aydınlık, biraz da bu gürültü yüreğime su serpti. Fakat hâlâ aynaya bakmağa bile korkuyorum. Bir gece içinde korkudan, üzüntüden saçlanm bembeyaz oldu, sanıyorum. *** Saat dokuza doğru yataktan kalktım; yüzümü, gözümü yıkadım. Biraz aklım başıma geldi. Giyinmeğe başladım. Bir yandan da düşünüyorum: Dün gece, ölünün kamarasında birisi benim elimden yakaladı. Kim olduğunu hâlâ aniıyamadım. Eğer bu bir hortlak pençesi, yahud da bir düşman eli olsaydı, şimdi ben burada, kendi yatağıtnda olamazdım. Düşündükçe sıkılıyorum; içimde utanmağa benzer bir üzüntü duyuyorum. Dün geceki rüya, ya bir facia idi, yahud da bir maskaralık... İkisinin ortası olamaz. Beni yakalıyan el bir düşman değilmiş ki işte hâlâ yaşıyorum. Bu satırlan ben yazdım, defterin sekiz on yaprağını birden ben karaladım; demek ki ölmemişim!.. Öyleyse
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear