Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
29 Birinciteşrin 1938 CUMHURİYET XVI NCI YILA GİRERKEN Dün ile bugün arasında bir mukayese Yazan: SALÂHADDİN GÜNGÖR Cumhuriyetin on beşinci yılmı bitirdiğimiz şu günlerde, tarih ölçüsile, henüz dün sayılacak bir devrin, bütün ana çizgileri gözlerimin önünde yeniden canlandı : Oynadığı facialarla; asırların günahını, iskelet olmuş omuzlannda taşıyan Osmanhlık sahnesi, bütün «eşhası vak'a» sı, ve bütün dekorlarile tam bugünlerde yıîkılıp gitmişti. Hafızaları nankörlük ettniyenler, iyi hatırlarlar: On beş sene evvel, vatan çocukları, yer yer tüten bir harabenin bekçileri idiler. Bu harabede, belki insandan çok baykuş vardı. Uyur sandığımız yılanlar, çöreklendikleri inlerde, başlarını havaya kal dırarak, ilk gafil dakikamızda, üzerimize çullanmağa hazırlanıyorlardı. Gazete sütunlarında tenebbüt eden münakaşa mikrobları, vatan havasını, zehirlemeğe başlamıştı. Topların gürleyen sesi, Cumhuriyetin ilânını rnüjdelediği gün, demagojinin nabzını ellerinde tutanlar arasında, Cumhuriyete yan bakan, aykırı görüşlüler vardı. Halife, cami kapılarında, kendisine «padişahım çok yaşa!» diye bağırtıyordu. Eğer, işler yürüdükleri istikamette serbest bırakılsaydı, rejim davamızı, bir daha kazanmamak üzere ebediyen kaybedeceğimize şüphe yoktu. Ker\ ankıran yıldızları altında, geçid vermez dağların merhametsizce biribirinden ayırdığı Karadenizle Akdeniz, iki demir çubuk vasıtasile komşu oldular. Erzurum, hava yolile İstanbula şimdi üç saatlik yol! Ve Mersin, Haydarpaşaya, Bostancıdan daha yakın... Karsta oturan vatandaş, esrarlı bir kutunun başına geçince, Ankaranın sesıni, odasının ıçınde dinliyor. Bundan on beş sene evvel, metnleketimizde hemen de Şüe bezinden başka şey dokunmazdı! Şimdi ise, güldür güldür işleyen fabrikalarımıza, pamuk tarlalarile ipek böcekleri, mahsul yetiştiremez oldular. Motör gürültüleri, lokomotif düdüğünün sesini; çoktan bastırdı. Sanayi yaratma hareketi; koşarcasma, yol alıyor. On beş senede yaratlan yeni Türkiye, varlığını, kendi içindekilere olduğu kadar, dışındakılere de tanıttırdı. Boğazboğaza geldiğimiz dünkü düşmanlarla şimdi kucakkucağayız. Ordumuz; sözünü dinletmesini her devirden daha iyi biliyor! Mağrur Türkkuşunun çelik kanadları altında, kendimizi her zamandan fazla emniyette hissediyoruz. On beş yılda başarılan inkılâblar o kadar çok ki, hangi birini sayacağını insan şaşırıyor. Başımda uzun püsküllü fesimle aldırdığım resimlere şimdi gülmeden bakamıyorum. Ben, (Hiyegrolif) den ne anlarsam, eski harflerle basılmış kitablardan on beş yaşındaki kızım da onu anlıyor. Küçük softaların, ölüm ilâhileri terennüm ettikleri «sakfı çökük» medreselerin kubbesi altında, yepyeni bir kaynaşma peyda oldu! r tktısadî hareketler On beş yılda 15 yıldan sonra... 15 yıldan sonra, en büyük bayramımızı kutlularken, bu on beş yılın getirdıği saadetin, Cumhuriyetin, büyük siyasî muvaffakiyeti kadar yüksek olan ıktısadî muvaffakiyetinden doğduğunu nasıl ha tırlamayız? Muhakkak ki Türk Cumhuriyetinin en büyük vasfı ve en barız hususiyeti dürüst ve müstakım bir ıktısad politikası takib etmesı ve bunda da muvaffak olmasıdır. Bugünü anlamak ıçm acı da olsa dünü gözönünde tutmak lâzımdır. Bu günkü bayram, Türkün dünyaya yeni den çıkışmm sembolik bayramıdır. Bu nun içinde hertürlü zaferlerle beraber iktısadî zaferımizın saadeti de mündemıcdir. Öyle bir iktısadî zafer ki, bundan on beş yıl önce Osmanlı hükumetinden devir alınan büyük bir muvaffakiyetsizlik, tam bir iktısadî aciz ve esır olunmuş bir müstemlekecilik siyasetinin yanıbaşmda ye niden temeli atılmıştır. Bütün dünyanın bildığini burada bir kere daha tekrarlıyabiliriz: Biz, Imparatorluktan, iktısadî sahada yüz milyonlarla altın liralık borc ve bakkallık yapmak kabiliyeti bile körletilmiş bir kabiliyetten başka birşey devir almadık. Senede vasatî on milyon altın HraLk ticaret muvazenesi açığı veren ve bu açığı kapatmak için 35 sene içinde 94 milyon altın liraUk istikraz yapajı, millî serveti tükenmiş, halkı son derece fakir düşmüş, hertürlü istihsal sahasında sermayesi erimiş ve tam manasile iktısadî bir izmihlâle sürüklenmiş bir Imparatorluktan millî serveti yükseltilmiş, halka yeni iş sahaları açılmış, istihsal sahaları harekete getirilmiş, iktısadî varlığı yüksek bir memleket çıkarmak ancak Cumhuriyet Türkiyesinin, herbiri birer mucize olan eserlerinden biridir. Bu mucizenin 1929 dan itibaren bütün dünyayı saran ve memleketlerin mevcudiyetini sarsan büyük dünya iktısadî buhranı içinde vücude geldiğini söylersek yaratılan işin azameti daha iyi anlaşılır. On beş yıldan bütün dünyanın tasdik ettiği bir iktısadî zaferle çıktık. Yarına emniyetle bakıyoruz. Hava Ordumuz Bugünkü kuvvetli Hava Ordusunu yaratan da Cumhur.yet rejimidir Yazan: ABİDİN DAVER PENCERESİNDEN Bayramımız T Atatürkün yıldınm dehası, tekrar imdada yetişti ve mazi ile aramızdaki son çürük bağ da koparılarak; halife ve onun soyundan gelen bütün türediler, hududun dışına atıldı. Ancak, bununla da gene herşey bitmiş olmuyordu. Osmanlı devletinin öyle birtakım mirasları vardı ki bize zâf ve zilletten başka birşey kazandırmamışlardı. Bu mirasOn beş sene içinde değişen yalnız, bir lardan kendimizi kurtarmak ve o büyük zihnivet değil, başlı başına bir tarihtir. iradeden aldığımız kuvvetle, ruhlarımızı Dört karısını bir günde, tek kelime ile bütün menfi temayüllerden tasfiye etmek boşayan adamı, şimdi mahkeme kapılarınzaruretinde kaldık. da, davasından vazgeçmesi için kansına Tasfiye işi devam ederken, yanık ve yıkrk memleketin bağrında yer yer ka yalvarırken görüyoruz. nayan yaralar da, bir yandan tedavi ediliyprdu. Ana vatana dönen dört yüz şu kadar bin mübadil Türkü, fakir devlet büdcesinin sırtında, yük olroaktan kurtarmak gerekti. Iç işleri yoluna koymak için bütün noksan vasıtalar, harekete geçirilmişti. Hiç bir kuvvet istihkar edilmedi, hiç bir elin yardımı reddedilmedi. Ve köylüye, ilk defa olarak, «efendi» payesi verildi. Âşarın kaldırılmasile başlayan köy kalkındırma hareketi, programlı bir çalışroa sayesinde durmadan yürüyordu. Atatürkün iş başına geçirdiği hükumet, bağn yanık bir bozkırdan ibaret olan Anadolu yaylasına da el atmakta gecikmedi. Demiryolları bu arık sanılan topraklara, can ve kan aşılamağa başladılar. Vatan sınırları içinde «mesafe» mefhumunun gitgide mânası kalmadı. F.G. c Yeni mezun olan Edirne, (Hususî) Karaağaç Eğitmen kursundan bu sene de 250 eğitmenin mezun olduğunu bildirmiştim. Eğitmenler 20 muallimi ile birlikte şehre gelerek Atatürk anıdına çelenk koymuşlar, Atatürk rejiminin ve Cumhuriyetin şuur Fransa ile Almanya arasında şimdilik anlaşma yok Paris, 28 (a.a.) Havas Ajansı bilH''yor: Fransa ve Almanya hükumetleri arasında, Münih'te Çemberlayn ile Hit':rin imza etmış oldukları beyannameye benzer bir beyanname imza edileceği hakkındaki haber salâhiyettar mahfellerde mevsimsiz addedilmektedir. François Poncet ile Hitler arasında Berchtesgadende yapılan mülâkattan sonra vaziyette hiç bir ınkışaf görülmemıştir. Bu projenin tahakkuku için zarurî olan dıplomatik müzakerelerin başlamasına daha zaman vardır. Adana (Hususî) Bundan dört yıl kadar önce, Meclisi Umumînin verdiği bir karar ile, şehirde kadınlanmızın çarşaf ve peçe taşımaları, erkeklerin de şalvar ve kara don giymeleri yasak edilmiş idi. İlk günlerde bu yasağm sıkı tatbikı neticesi olarak sokaklarda bu acaib kıyafetle gezen crkek ve kadına rastlanmamıştı. Fakat son zamanlarda her nedense, alâkadarlar tarafından gösterilen müsamaha yüzünden şehirde, çarşı ve pazarda gene o sakil şalvar ve kara donla dolaSALÂHADDİN GÜNGÖR şan erkeklere rastlanmağa başlamıştır. Ne garibdir ki, kadınlarımızdan hiç birisi, bütün bu müsamahalara rağmen tekrar çarşaflarına avdet etmedikleri halde birtakım erkek vatandaşlar, medenî kisve olan ceket pantalonu bir kenara atıp şehir ortasında gene köhne ve iptidaî bir kılık diyeceğimiz şalvar ve karadonla dolaşmaktan çekinmiyorlar. Herhalde, çok geri bir zihniyet sahibi olan bu şalvar âşıkları, zihniyetlerinin icabına uyarak pantalona yan bakmak isteyebilirler. Fakat devlet otoritesine dayanarak ihdas edilen bir yasağı ilk günlerdeki sıkılıkla takib etmemek, ne yazık ki bize, eskiden kalma «Osmanlı yasağı üç gün sürer!» sözünü hatırlattı da cidden teessür duyduk. Acaba, Cumlu bekçileri olduklarma and içerek köy huriyet devrinin yasağı ile eski İmparalerine hareket etmişler ve halk tarafın torluk yasağı arasındaki büyük farkı, badan hararetle alkışlanmışlardır. zı geri zihniyetli serkeşlere anlatmak icab Gönderdiğim resim, eğitmenleri top etmez mi? lu bir halde ve Atatürk anıdı önünde Pamuklara ârtz olan haşereler göstermektedir. Adana, (Hususî) Yıllardan beri pamuklarımıza ârız olan pembekurd, şimBulgaristanda ticaret diye kadar yapılan birçok tecrübelere rağyapacak Türkler Sofya (Hususî) Bulgaristanda iş men ovamızdan tamamen izale edilemeyapacak yabancı tebaalılar hakkmda miştir. Nitekim bu yıl da pamuk mahsuBulgar Malıye Nezareti yeni emirler lâtına mevziî bazı zararlar vermiştir. Şehvermiştir. Bu emirlere göre, mütekabi liyet şartile Bulgaristan dahilinde ser rimiz ziraat mücadele şefliği, pembekurbest ticaret yapmağa salâhiyetli olan dun imhası maksadile son günlerde esaslı 22 devlet tebaası arasında Türkler de tedbirler almak lüzumunu duymuş ve ezvardır. Şu şartla ki, Türk tabiiyetinde bulunanlar, Bulgaristanın yalnız vilâ cümle pamuk tarlalanndaki kör kozalayet ve kaza merkezlerinde ticaret mü rın toplattırılarak tarlada yakılması usuessesesi tesis edebilir. Türklerin nahiye lünü ihdas etmiştir. Pembekurd ve yumurve köylerde iş tutabilmesi yasaktır. Haltalarının radikal ve pratik şekilde imhasıbuki, memleketimizde iş yapan Bulgarlar hakkında böyle bir yasak emri yok nı istihdaf eden bu usulün tatbikı çiftçile tur. rimiz tarafından da teshil olunmaktadır. Sokaklarda sanksız hocalar, saçsız sakalsız papaslar dolaşıyor. Din düşüncelerine, vicdanların harimindeki yerini verdik. Hiç bir yalancı şeyhten nasib almamış, hiç bir ölüye adak adamamış, hiç bir tekkenin eşiğine ayak basmamış bir nesil yetiştirdik. Çocuklarımız, «kale» nin aslı «kavele» olduğunu bilmiyorlar. Hayatlan hiç bir umacı tarafından tehdid edümedi. Ve kafes arkası nedir görmediler. Sözün kısası: Dün ile bugün arasındaki çukura bütün ağırlıklarımızı gömdük: Çarşaf, peçe, fes, Arab harfleri, medrese, tekke, türbe, padişah, halife, kadı... Fakat bunları birer birer saymak bile güç!... On altıncı yıla, büyük milletimizden yeni büyük mucizeler bekliyerek, içimizde derin bir inançla giriyoruz. Adanada kara donla gezenlçr Bu şekilde dolaşmalar yasağa rağmen gene çoğaldı eğitmenler İstanbul listünde yeni tayyarelerimizin uçuşlarından bir görünüş Kaç tayyaremiz vardır? Askerî bir sır Cumhuriyet rejıminden evvel Türki yenin kara ve deniz ordulan vardı; fakat olduğu için kaç tayyaremiz olduğunu bilhava ordusu yok gibi birşeydi. Bu itibarla mıyorum. Resmî ve askerî kaynaklarımızhava ordumuz tamamile Cumhuriyetin e da da tabiatile hiçbir aded zikredilme seridir. Gerçi, daha Enver Paşanın Har mektedir. Ecnebi kaynaklarında ise muhbiye Nazırlığı zamanında, Türkiye ha telif rakamlar gördüm. Milletler Cemi vacılığı başlamış ise de hakikî bir hava yeti Askerî Yıllığı şu malumatı veriyor: ordusunun teşekkülü Cumhuriyet devrin1936 da Türk hava ordusu 3 alaydan de mümkün olmuştur. Büyük Harbde mürekkebdi. Her alaym teşkilâtı başka tayyarecilerimiz daima fena tayyarelerle türliidür. Esas itibarile her alay iki keşif uçmuş, harbetmişlerdi. Harbin son se grupundan (taburundan) ve bir avcı nesinde ve son aylarında kahra grupundan mürekkebdir. Bu gruplar 2 man Fazılın ikişer kişilik beş îngiliz veya 3 bölüklüdür. Tayyarelerin sayısı tayyaresine, tekbajşına hücumu ve müte takriben 370 tir. addid yaralar almış olmasma rağmen tayBu rakamda, harb tayyareleriniji yaresini Yeşilköye kadar getirebilmesi, mecmuu ile, talim tayyarelerinin ve oıdu Türk tayyarecilerinin nasıl emsalsiz yi ile donanmaya bağlı irtibat tayyarelerinin ğitler olduğunu gösteren parlak deliller hepsi dahildir. den biridir. Hava kuvveÜeri efrad ve zabitam: Mütareke yıllarında ve İktiklâl 8383 kişi. Harbinde Milletler Cemiyeti Askerî Yıllığının Mütareke, harbde, henüz yeni doğmuş verdiği rakamların doğru olduğunu zan olan Türk tayyareciliğini de felce uğrat netmiyoruz. Çünkü 1937 Yılhğında da hakkile anlayıp kıvanç duymak imkânı mış, sayısı mahdud tayyarelerimiz de han1936 dakiler aynen tekrar ediliyor. Ha yoktu, dilimiz tağşiş edilmiş olduğu için garlarında çürümeğe mahkum edilmisti. vacılığına bu kadar ehemmiyet veren ortada temiz bir türkçe yoktu, kıyafetiBuna rağmen, tayyarecilerimizden bir milletimizin tayyare mevcudu bir sene miz daimî bir karnaval içindeymişız gikısmı millî orduya iltihak ettiler ve kanatbi dardağandı; medenî kılığımız yokiçinde değişmez olur mu? larını patates ezmesi ve paça suyile pek tu. Biraz da başka eserlere bakalım. Al eştirdikleri çürük çarık makinelerle, canBir adam, tek bir adam, bütün bu yoklannı yüzde yüz tehlikeye atarak keşifler manların 1937 şubatında neşrettikleri bir luklan ortadan kaldırmak istedi, Tıirkeli eserde şu satırları okuyoruz: ve muharebe yaptılar. «Türk hava kuvvetleri, yüksek millî adını taşıyıp da yabancıların malikânesi Büyük taarruz başlarken elimizde kaç halinde bulunan harabenin hem halâskân, tayyare vardı? Şimdiye kadar gördüğüm müdafaa şurasmm hazuladığı üç senelik hem mimarı oldu, uzun ve çetin bir sabütün resmî ve gayriresmî eserlerde, bi bir plâna tevfikan, büyük hızla takviye vaş yaparak, en kuvvetli düşman ordulazim 5, Yunanlıların 12 tayyaresi olduğu edilmektedir. Şimdi Türk hava ordusu rını tarumar ederek memleketi istilâdan yazılıdır. Halbuki «Emekli tayyareci nun takriben 440 tayyaresi vardır. Bun kurtardıktan ve milleti hürriyete, istiklâle Çaypmar» imzasile aldığım bir mektubda ların ekserisi Fransız modelidir. Hava orkavuşturduktan sonra Cumhuriyeti kurdu, 20 ağustos 1922 de garb cephesi tayyare ların ekserisi Fransız modelidir. Hava âdi bu mubarek temel üzerinde hızla bir mebölüğünün emrinde şu tayyarelerin bu bütçesi 900,000 liradan 4,5 miluon lirauo cıkanlmıstır. 1936 haziramnda, Büuük deniyet mâmuresi vücude getirdi. Şimdi bulunduğu bildiriliyor: bütün yurdun demiryollarla bezendiğini, 8 keşif ve hafif bombardıman tayyare Millet Meclisi, aynca 4 milyon îngiliz liralık tahsisat kabul etmiştir. Bu para, Akdenizle Karadenizin elele verdiğini, • si (Brege 14) Erzurumla Edirnenin yanyana gibi bir du1 keşif ve hafif bombardıman tayyare millî müdafa için ve bilhassa hava kuü vetlerinin takviyesi, zehirli gaz müdafnası ruma girdiğini, mesafe mefhumunun asrî si (Haviland) ve saire için sarjedilecekiir. 1936 yazm bir mana alıp korkunc azametini kaybet15 av tayyaresi (Spad 13) tiğini görüyoruz. Fabrikalarımızda bize 4 keşif ve hafif bombardıman tayyare da Polonyaya 40 tayyare sipariş edilmişgerekli olan herşeyi yapıyoruz, yazımızı tir.» si (Albatros) kendi kâğıdımıza, kendi kalemlerimizle 1938 yılı başında Fransada neşredilen 28 Yekun «Dünya hava kuvvetleri» adlı kitabda yazıyoruz, denizlerimizi kendi gemileriTaaruz başladıktan sonra, 4 tayyare Türk hava ordusunun takriben 400 tay mizle dolaşıyoruz, gümrüklerimizin sahibi de Samsundan gelerek muharebeye işti yaresi olduğu yazılıdır. Bu eser, 1936 ve hâkimi bulunuyoruz; her köyde mürak etmiştir. Emekli tayyareci, buna mu senesinde tanzim edilen üç senelik bir kemmel bir mekteb görüyoruz, kadın hâkabil Yunanlıların İzmirden Afyona ka plâna göre, Türk hava kuvvetlerinin kimlerimizin mahkemelerde adalet tevzi et^ dar muhtelif yerlerde 90 tayyaresi oldu 1940 ta 1000 tayyare ile 15,000 pilottan tiğine, kadın hekimlerimizin hastalanmıza ğunu yazıyor. Gene bu zatm verdiği iza mürekkeb olacağını, Lehistana 40 tayya şifa dağıttığına, kadın san'atkârların her hata göre, düşman tayyarelerinden biri, re ısmarlandığını ve bunlann 1937 de sahada eserler yarattığına şahid oluyoruz, şehid Fadıl tarafından hava muharebesi hava ordusu kadrolarına dahıl olduğunu millî tarihimizi öğrenmekle kıvanç duyuneticesinde hatlarımızın gerisine inmeğe söyledikten sonra lisansı alınarak 20 yoruz, öz türkçe konuşuyoruz, medenî kımecbur edilmiş ve iğtinam edilen bu tay tayyarenin de Türkiyede yapıldığını kay lık taşıyıp medenî hayat yaşıyoruz. yareye, Garipçe adı konularak iki gün dediyor. Ayni eser, çifte motörlü gayet Evet, on beş yıl evvelki gece, o derin sonra taarruza iştirak ettirilmiştir. Düş seri «Bristol Blenheim» markah 20 ve engin gece, ebedî bir gündüze çevman ricat ederken 90 tayyaresinden bir tayyarenin de, Türkiye hesabına îngiltekısmını yakmış, bazılarını kaçırmış, 10 rede yapılmakta olduğunu bilditiyor rildi, Türk milletinin şerefi hududsuz sui rette yükseldi, yeni Türkiye cihan mütanesi îzmirde Gaziemir meydanmda ve diyor ki: vazenesinde en kuvvetli bir unsur haline uçuşa hazır bir halde, 14 tanesi de va«Türkiue, uakmda, dünıjanm en mogonlara bindirilmiş olarak Puntada Türk dern tayyarelerinden mürekkeb bir hava geldi ve bu suretle tarihin içli dışlı zorlayışlarla hazırlanmış olan karanhk istikahavacılarına hediye edilmiştir. Yunan ordusuna sahib olacakhr. meti kökünden değiserek yepyeni ve bihavacıları, bu tayyarelerle beraber, bize, Türkiye Balkanlarda ve şarkî Akdebirçok yedek malzeme de bırakmışlardır. zim için pek nurlu bir ikbal yolu açıldı. nizde havaahk bakımmdan birindliği elZaferden sonra ordumuzda kurulan haİşte Cumhuriyet Bayramı bütün bu dede etmeğe çalışmakiadır.» va grupunun üç bölüğü, bu 24 Yunan ğişiklikleri hatırlatır, yarın için de yeni, Eskişehirdeki havacılık mektebini ge tayyaresile teçhiz edilmiştir. Cumhuriyet yeni saadetler vadeder. Tarih, bu âyaridaresi ilk yeni tayyareleri 1924 te sipa zenler. hava ordusunun yukarıda bahse da başka bir bayram görmedi, tanımadı. dilen 1000 tayyare, 15,000 tayyareci riş etmiş, bunlar 1925 te gelmiştir. 1 ] için lâzım gelen tertibatı aldığım ve büyük O sebeple biz, Cumhuriyet Bayramımızla 15 senede yapılanlar bütün tarihe karşı da haklı olarak öğübir hızla çalıştığını görürler. nebiliriz. i 1924 tenberi ne yapıldı ? 2 Hava ordusu teşkilâtı Bu suale kısaca şu cevabı verebiliriz: Yaşasm Bayramımız, yaşasm bu B ^ Alınan tayyarelerin sayısı çoğaldıkça 1 Bir hava ordusu, evet, tayyareleri, pilotramı halkeden Atamız!. ve her sene havacılık mekteblerimizden ları, makinistleri, mühendisleri, mekteb M. TURHAN TAN çıkan ve hava ordusunun muhtelif sınıflaleri, fabrikaları, uçuş meydanlarile mürına mensub subaylar ve gedikli erbaşlar kemmel bir hava ordusu. çoğaldıkça ordudaki hava alaylarının sa Develide îstiklâl ilk okulu bi1 Tayyareler yısı da artmakta, her sene yeni yeni alaynasızlık yüzünden kapatıldı Evvelâ tayyarelerden başlıyalım. Taylar teşkil edilmektedir. Havacılık demek yare alaylarımız, keşif, av, hafif bombarDeveli (Hususî) Kazamızdaki İs . yalnız tayyare ve tayyareci demek değıldıman, ağır bombardıman tayyareleri, dir. Ayni zamanda mümkün mertebe çok tiklâl ikinci ilk okul bması müruru zsş kara ve deniz tayyarelerinin en son sis hava meydanı da lâzımdır. Yeni alay manla harabeye yüztuttuğundan ted temlerile teçhiz edilmiştir. Bunlar Avrularımız teşekkül ettikçe onlar için de mü rısata devam etmek tehlikelı görülmüş pa ve Amerikada yaptırılmış olup sayılar: kemmel uçuş meydanları, hangarlar, ta mekteb kapatılmıştır. Talebeler öğle • hergün biraz daha artmaktadır. den sonra Merkez birinci ilk okulda o mir atölyeleri yapılmaktadır. [1] Bana bu malumatı gönderen emekli kutulmaktadır. Vaziyet, Kayseri Kül AB1DİN DAVER tayyareci Çaypınara teşekkür eder ve adtür direktörlüğüne bildırilmiştir. (Sonu uarm) resini büdirmesini rica ederim. A. D. ürk tarıhi Türk milletinin on be* şinci hakiki bayrammı da ışt kaydettı ve bu kayıd, onun bı bir çeşid mefahir, bin bir türlü vaka ile dolu sahifeleri arasında hi şüphe yok nuranî bir tebessüm oL du. Çünkü bugün Türk milletinin he yüzü hem özü gülüyor ve endişesiz bi: saadet ifade eden bu hakiki neşedea Türk tarihine de tabiatile tebessüm' ler dökülüyor. Bayramların manası ekseriya mahduddur. Dinî bayramlar muayyen hâdiseler den ziyade manevî telkinlerin remzidirj müminlere şuurî değil, vicdanî ve ruh hâzlar, inşirahlar vadeder. Millî bayram lar da millî hayat üzerinde müessir olmu; vâkıaları hatırlatarak cemiyeti o vâkıata rın tarihleşmiş heyecanına avdet ettirir, düşündürür, sevindirir. Fakat Cumhuriyet Bayramında bar başka bir mahiyet var. Biz Türkler he ilkteşrin ayının yirmi dokuzuncu gününi idrâk ederken yokluktan varlığa, varlık tan genişliğe, karanlıktan aydınlığa v( hattâ ölümden hayata geçişin zevkini, he yecanını duyarız. Bu, sade bir intikal, sade bir istihale, sade bir inkılâb ve tek bi vâkıa değildir. Belki bir küreden başkr bir küreye, bir âlemden başka bir âleme geçmek, şuur ve ruh değiştirmek gibi birşeydir. Onda, bu büyük bayramm delâlet ettiği hâdisede Türklüğün yerden göğe fırlayışı, ihtizarımsı bir sükundan en canlı ve şanlı bir harekete geçişi mündemiçtiJ Bu hakikati başka bir şekilde de ifade edebiliriz: Cumhuriyetten önce Türk eli bir harabe halindeydi. Bu harabenin üstünde baykuşlar ötüyor ve içinde bütün bir millet inliyordu. Yolumuz yoktu, fabrikamız yoktu, iktısadî kudretimiz ve hürriyetimiz yoktu, asrî ihtiyaca uygun mekteblerimiz yoktu, cemiyet hayatı kadının mahpus yaşatılması yüzünden mefluç olup aile saadeti yoktu, millî tarihimiz tahrif ve inkâr olunduğundan milliyetimizi